Mart ayında Mısıra elma ihracatımız Yapılan ihracatta | Amasya elmaları Mısırda fevkalâde rağbet görüyor geçen yılla mukayese Yapıları istatistiklere göre, bu se- genin Mart aymda 7T milyon 361 bin Yiralık ihracat olmuştur. Geçen sene ayni ay içinde yapılan ihracat 4 mil- yon 420 bin liradan ibaretti, Mart ayı içinde ihracatı artıran maddelerin başında tütün, pamuk, yün ve tiftik, deri bulunmaktadır. Ge. | gen senenin Mart aymda bir milyon i| rahk tütün ihraç etmiştik. Bu senenin | Mart ayında ise yapılan tütün ihra- catı I milyon 814 bin lirayı bulmak. tadır. Kıymet itibarile ihracatm ge- çen seneye nazaran fazla olmasında- ki sebep, fiatlerin yüksekliğinden ile- ri gelmektedir. Geçen Marta nazaran en ziyade sa- tılan mal, tiftiktir. Geçen senenin! Martında ihraç edilen tiftik, kıymet #tibarile 14 bin liradan ibaretti. Bu sene Martında ise 1 milyon 416 bin li rayı bulmuştur. Aradaki farkm gerek miktar ve gerekse kıymet itibarile| tiftik ihracatınm artmasmdan ileri gelmektedir. Fiatler geçen seneye nis betle iki misli yüksektir. | Pamuk ihracatı, geçen senenin Mar tma nazaran fazladır. Geçen senenin Martında 479 bin liralık pamuk ihraç edilmiştir, bu sene ise 1 milyon 212 bin liralık ihracat olmuştur. Pamuk | Mhraratında alıcıların başımda Alman ya bulunmaktadır. Deri ihracatıda geçen senenin Matr ayına ait nisbetle fazladır. Ge- çen senenin Mart ayında 39 bin lira- ık deri satılmıştı, bu senenin Mart aymda ihraç edilen deri 280 bin lirayı bulmaktadır. Bu senenin Mart ayında geçen se nenin Mart ayma nisbetle idhalât da artmıştır. Geçen senenin Martında 5 muyonSÜZ bin liralık idhalât olmuştu. Bu senein Martmda 2 milyon 514 bin Biralrk idhalât olmuştur. Idhalâtı ar- tıran maddelerin başında pamuklu mensucat bulunmaktadır. Geçen sene ni Martmda 324 bin tiralık pamuklu 4dbal edilmişti, bu sene ise 500 bin li- ralık idhaât Iyapılmıştır. Almanya paçavra istiyor ay içinde Almanyaya 80 bin lira kıy- metinde paçavra gönderilmiştir. Al. Elma ihracatı artmaktadır. Alıcı- ların başmda Almanya, sonra Mısır bulunmaktadır. Mısır &şya fiatlerine göre, 933 senesinde Mısıra 167 ton kadar elma ihraç edilebilmişti. 984 İ senesinde bu miktar 1149 tona ve 35 senesinde 1348 tona yükselmiştir. Mısırda en ziyade Amerikan olma iları satılmaktadır. Fiat ucuz olduğu için bu elnalar her sınıf halk tara - fından satım alınmaktadır. Amerikan felmalarmda ambalaja pek ehemmi - yet verilmektedir. Mallar istandari - e edilmiştir, Bütün bunlara “rağmen, Türkiye elmaları, Amerikan olmalarına mis - betle daha çok rağbet görmektedir. Amerikan elmaları zarif ambalajla” İrma rağmen tatsızdırlar. Alrerlar, bil hassa zengin tabaka meyve satan yerlerde “Amasya elmasmı,, sormak | tadırlar. Amasya elmasının Mısır parasile kilosu 8 kuruştur. Amerikan elmala Tı ise 6 kuruşa kadar satılmaktadır. Halbuki Amasya elmaları diye satı- lan elmelar tıpkı Amasya elması de- gildir. Mersin limanı vasıtasile oraya ihraç edilen Niğde eimalarıdır. Mosırlı bir manav İskenderiye ti - İcaret mümessilimize şu sözleri söy- Kiyor: — Eğer Türkiyeden bize Amasya elması gönderilecek olursa, daha pa- halıya kilosunu 10 kuruşa kadar sa- tacağız. Mısırda, Türkiye elmalarma karşı, bilhassa Amasya olmalarına imi büyük rağbet vardır. Böyle ol | duğu halde, neden ihracat tacirleri - niz bize Amasya elması göndermi- yor?,, Elma ibracatile alâkadar bir ta - cirle görüştük, Mısırlı manavın, 1s - kenderiye mümessiline sorduğu sus- le şu cevabı veriyor! — Türkiye elmalarma karsı dış İ memleketlerden talepler artmakta - dır. Önümüzdeki ihracat mevsimin - de bu taleplerin daha geniş mahiyet alacağma şüphe yoktur. İhracat ta - cirleri, elma ihracatı için şimdiden hazırlıklara başlamışlardır. Her şey #1 ve ambalaj meselesinin halli lâ - zımdır. Vâkıa Istanbulda bir kaç firma, bü işte muvaffak olmuştur. Fukat İnebolu, Rize, Giresun, Ordu, /iskelelerinden ihracat yapan tacirle- rin ambalaj işine ehemmiyet verme- leri lâzımdı, yumurta, fındık ihraca- tmda olduğu gibi, bu işi bir nizamna meye bağlamaktan başka çare yok - tur. Nitekim birkaç gün evvel ticaret odasında bu maksatla bir toplantı yaptık. fakat mesele elmaları tiplere miyor, Dıs memleketlerden yapılan elma taleplerine karşı, elma gönder- mek lâzımdır. talepler artarsa, mevcut elma istih - galâtımız buna kifayet etmiyecek'- tir. Bunun Için elma istihsalâtını ar- tırmak ve elma ağaçlarına ârız olan hastalıklarla mücadele etmek lâzım- dır, ORSA EE 26 HAZIRAN CUMA ML Ra Paralar JEsham Ala | İğ Bankası Mü 35 - > 1.90 Sterlin 032.— | 2 Meclisi 20 1 Polar 121,— Anadolu *4 60 2450 20 İsviçre ir. 810,— “.— 10 Belçika f'angı 40— 189 20 Drahmi A— 1875 20 Çek kuron #— 9,10 20 Ley 3 1250 20 Dinar 935 Licet vesika 1905— 6775 Ftorin 8.— Osmanlı Bankası Kuponmz — 28— Avesturya gilin 22— Sark Merkez Ecranesi 440 Ma 28 i Zioti 1— İstikrazlar Pengo 3— akl naza vb gi Türk Boren 1 20,40 İsveç karoma © 31— “ii 1945 Altın 973,— a 19,60 Bi 2450 İstikrarı dahili 90,— Ergani A. B. C. 95 Sıvas Erzurum 1 s17s di /e S17$ Mısır tahvilleri 1806 1 —— —— 1903 71 28.— — 9 mi 92— sö— Tehvilât Rahtam Kuponsas 10,30 Anadolu 1 ve TI Rad 44,50 Anadolu Mümessil sm — Evet Mösyö. Yeni bir muamma karşısmda kal- dığımı anlıyorum. Heykel gibi karşımda duran ka - pıcıdan fazla bir gey öğrenmeğe imkün yok. İçeri girdim. Dün geceki serviste gördüğüm ve tanıdık bir garson elinde küçük bir tepsi ile geliyordu. İşaret ettim. Elindekileri bir köşeye bırakarak koştu: — Dün gece Prens Akil burada 1? — Evet Mösyö, — Nerede oturdu? Ve sonra malümat vermiş “olmak Kin ilâve etti: — Prens Akif'e beraber gelmiş- — Yukarıdaki tarasta Mösyö. Dudaklarımın ucun& gelen asil mi- ali bir türlü çıkmıyor. Bunun şeklini değiştirerek sor dum: e Bu ihtimali şu dakikaya kadar ak- ima ime kızdım.. Beni de, Meryi, de tanıyan garso- İ na karşı heyecanlı ve budala görün- memek için: — Bana bir limonata getir, dedim. bahçedeyim. Bu işi. münasebetsizliğini anlamamak kabil değildi. Zaten söy- lerken kelimeler ağzımdan dökülü- yordu. Garson giderken kendi o kendime bir gülmek te geldi. Öyleya, buna öyle geldi ki garson içinden: — Öyle ya, böyle şeyin üstüne Ji- monata İçmekten başka çare yok! Diyecek! Akşamdanberi kafamın içinde dü- a Ee etmiş. — Evet Mösyö. F Mesele anlaşılmıştır. Garsonun karşısında ne gülünç hale geldiğimi kendim de farkettim. yudum İçerken va- ziyeti bütün aydınlığı ile omuhake- den evvel, elmaların tiplere ayrılma- | ayırmakla ve ambulaj yapmakla bit | Meselâ: Amasya elmalarma karşı | Fotoğraf Tahlilleri Fotoğraflarınızı bize gönderiniz, karakte- rinizi size söyliyelim! Müdekkik, hesaplı, iddiaları olan bir şahsiyöt. Zevki selim sahibidir. Üzerine aldığı işi itina İle yapar. Kendi düşünce - lerinin doğruluğu» Zuna inanmıştır. | Gayesine erişmek için İcap ederse | fedakârlıklar ya par. Bir şef olabi- lir. Onk emniyet edilebilir. Biraz o İ torite sahibi ol- mak ister ve öyle- dir. Bu sayede Doğan Günay kendine iyi bir iğ yapacaktır. Sevimli bir an sahiptir. Ok «w dukça (o kuvvetli bir hassasiyeti var, Açık kalpli, tatlı dille idare etmek lâzımdır. O zaman azami gay- retini sarfeder. Ça lişirken neş'eli o- lur. Açık hava ve mesafeyi (sever. Kederli zamanları olur, Fakat şikâ - Hüsnü yet etmez. Sami- mi bir dost olursa onu dert ortağı yapar. Eli geniştir. 5 Oldukça kuvvetli sisme” i vardır. Fakat onun inki - şaf etmesine mâ- ni olur, Ve mü- nekkit vaziyetine geçer, Yaratıcılık tarafı kuvvetli de- ğildir. Fakat ne istediğini bilir ve onun o altından kalkar. Düşünce- lerini | sarahatle söylemez. Sadece istihzası ile belli eder. * Cocukluğun süfiyatt içinde teğek- kül etmekte olan bir insan. Hâdise- lete karşı muhay- yilesi ile mücade- İe eder, ve daima muhayyile- sini haklı çıkarır. Iderlisttir, Bunun münakaşasmı ka - bul etmez. Otorite sahibidir. Istikba- 4 mes'ut, yahut kuvvetli. bir şah- siyet olacaktır. bir “ Marcis- » L H.G. Hislerinden çok muztarip bir ka- dm. Birçok talepleri vardır. İdealist. tir. Uzaklarda, dağlar arkasında mesut bir memleket olduğunu ve ©- raya gitmeği ümit ediyor. Lâkin gi- deceği şüpheli. Kendi kendinin esiri bir karakter, Fakat mücadele edi - yor. Hayatında beklenilmeyen hâdi- seler olacak ve birden bire muvaffak olarak, gündelik (o manzarasından kurtulacaktır. tatlı bir genç Onu; 'Taksimden 1. S. imzasile: Alh oy evvel Kadıköyünde bir kızla tanıştım. Tik zamanlar nişanlı olduğunu saklamıştı. Sonra itiraf etti ve nişanlı olmasına rağmen beni sevdiğini ve evleninciye kadar | be- nimle arkadaş gibi konuşmayı arzu ettiğini söyledi. Tabii bei de kendi zevkim için onun arsularını reddet- medim. Her hafta buluşup kıtlara ve sinemaya gidiyorduk. Son defa sinemaya gittiğimizde kendisini ta- nyan bir kız bizi gördü, derhal gi- dip nişanlısmın annesine söylemiş, Tabii o da vaziyeti oğluna anlatmış. Çocuk çağırıp sormuş 0 İ ise inkâr etmiş çocuk kızı biraz teh- dit etfikten sonra kıza yalvarıp ni- çin böyle yapıyorsun diye ağlamağa başlamış, Kız da kimse ile alâkadar olnadığını, yegâne onu dişündüğü- nü, Öbür Kaza gelince odu işi bir kıskançlık neticesi olarak yaptığın söyleyince çocuk inanarak her şeyi kabul etmiş, tekrar buluştuğumuzda bunları bana büyük bir teessüfle söy- ledi.Ve bundan sonra benimle konu: gamıyacağım söylerken âdeta gözle- ri yaşarıyordu, Ben de onun üzerine oyrılmayı kabul ettim, Onun mes'uf olması için kendi zevkimi feda et- tim. Böylece eve doğru gelirken yi- ne onun tamdığı iki kız bizi gördü bunun üzerine yine haftaya gelmemi istedi ben gelemiyeceğimi söyledim. Rica etti, ben randevuya gideceğim, lâkin savallı kıa yazık olacak, ni şanlısımdan ayrılırsa ben alırım, 14. İcin üç ay sonra askerim, Onu da çok seviyorum ne yapayım? Sizden bir tavsiye beklerim. Bu randevlye gitmeyiniz. Onunla elâksnızı kesiniz. Zevkiniz için kurul mak Üzere bulunan bir yuvayı boz- maymız. Hem askere gidiyormuşsu- nuz. Çabuk unutursunuz hem de bir .İyilik yapmış olursunuz. 5 Sen sarışın bir dilbersin Beyâmitan H. F. imzasile Bir genele iki senedir clgycasına | sevişiyoruz. Fakat Ben onun sevgi İ sine inanmiyorum. O da benim sev İ gime inanmıyor. Ben ciddi ve kalben sevip onun uğruna göz yaşı döktü ğüm halde o yine inanmıyor ve bana diyor ku “sen sarışın güzel bir dil bersin. Bon senin yanından ayrıldı Jim zaman seni herkes sevebilir. Ne yapayım. Sevgili arkadaşlar o bana bir cevap verin, Anlaşılıyor ki, ikiniz de biribirini zi seviyorsunuz ve aranızda ben seni daha çok seviyorum, sen beni daha az seviyorsun diye iddialara girişi - yorsunuz. Böyle aşk plânçolarını bt- rakıp muhabbette devam etmenizi tavsiye ederiz, Bu gibi münakaşalar iyi değildir. * İkisini de seviyorum 'Taksimden G. A, H. O. imzasile; 933 senesi 17 yaşında bir genç kız- la sevişiyordum. Gayem onunla © lenmekti, Ilimizde biribirimizi ga yet fazla seviyorduk, Henüz istikbalimi temin etmemiş- 21 6 - 986 Kadıköyünde başlıyan bir aşk.. Mektup gönderenlere Bize mektup gönderen sayın oku- yucularımızdan çok mühim rica- mız var, 1 — Yazıları sayfanın yalnız bir tarafına yazmak, arkasma O yazma- mak. 2 — Mektupları mümkün olduğu takdirde makine ile, Olmazsa satır aralarını geniş bırakarak, okunaklı yazmağa çalışmak. Bu iki noktaya dikkat ettikleri tak dirde, hem bizim işimiz kolaylaşmış olur, hem de kendilerine daha çabuk cevap verebiliriz. A tim. Aradan 9 ay kadar geçmişti, genç kızın bir oğlan çocuğu dünyaya getirdiğini ve beni de (o mahkemeye verdiklerini kardeşi yazdı. o Mahke- mede kendisini alacağımı söyledim, kız da kabul etti: Mahkeme de sukut etti, 1,5 sene sonra hayata atıldım. Fakat vaziyetim evlenmeme misa- ade etmiyor. (30) Hira kadar bir ma- aşım vardı. Bazan kendisine harç- lık ta gönderiyorum. Daima mektup- laşıyoruz. Mektuplarında artık beyn- siz yaşayamıyacağım ve yanıma al. mamı çok ricada bulunuyor. Ben de yine vaziyet icabından isinli gide- miyorum, çünkü biribirimize (pek çok uzak bulunuyoruz. Her ne o kn- dar, çalıştımsa da hiç bir suretle münasip bir müddetle izinli gideme- dim. Doğan çocuk ta öldü. Bundan 4 ay evvel yine (18) ya- şında bir bayanla sevişmeğe başla- dım. Aradan 1,5 sone geçmeden bu genci başka yerlerden istedilerse de gitmedi. Ve “ebeveymine Denim ile evleneceğini söylerli ise de vasi ci- malar. Kandırmak suretiyle > baş- ka birine nikâh yaptılar. Fakat Kız, ai sevmiyor. Aynı zamanda dü- ğünleri yapılmadığı için birleşmedi- Toru Küyda “Evime sims Birleyme diyor, daima-bana mektup yazıyo” ve benden başka kimseye meyli ol madığı, hem de kendisini reddede- cek olursam (kendini öldüreceğini söylemektedir. Şimdi ise ebeveyni de nikâhlı gen- ce vermeyip bana vermek istiyorlar, Ben de seviyorum, her ikisinede ayrı sevgim vardır. Güzellikte. he- men hemen ikisine diyeock yoktur. Yalnız ilkinkinin tahsili yoktur. Son defakisi orta tahsillidir. Oldukça me ikisi de iyi bir ev kadım olabilir- bi bu vaziyet karşında ben de ne yapacağımı şaşırdım. Rica ede- rim siz bir akıl veriniz hangisi ile evleneyim? Siz çok fena ve düşüncesiz hare » ketler yapmışsınız. Hem vicdanen, bem kanunen birinci kızla evlenme- ğe mecbursunuz. Ve bundan Sonra vazifenizi unutarak, şuna buna ta- kılmayınız. İkinci kıza dn vaziyeti anlatmız, ve nişanlısı ile münasebe- tini yenilemesini söyleyiniz. Sonra i- ki kadını da seviyorum diyorsunuz. Böyle şey olamaz. Sizinkisi hevesten ibarettir. Aşkta ortaklık yoktur. me ediyorum. Tik hamlede kendimi yokladım. Hiç müteessir değilim, Aldatılmış bir koca değilim. Aşık hiç değilim. Mery şüphesiz ki çok güzel bir kadındır. Fakat bu çok gü- zel kadın tanıdığım birçok güzel ka- dınlar gibi benim İçin tabil ömrünü yaşamış, bitirmiş bir kadın. Onunla münasebetimiz bütün ilk aşklar gibi çılgınca başladı. Ve bu benim için daha Taymis kıyılarında kalacak ve şüphesiz tatlı bir hatıra bırakacak bir macera idi. Mery beni bırakmadı. Buraya kadar sürüp ge len macera az çok heyecanımı ve zev- kini muhafaza ediyordu. Fakat on beş gün evveline kadar hararetini kaybetmiyen bu münasebet Hayalin o bir satırlık mektubu ile o kadar böyle | sarsıldı ki artık benim için bu güzel Ingiliz kağmı nihayet pansiyon sâ- hibi Madam Hanriette olmaktan ile- ri gidemedi. Ttiyatlar sevgileri takip ederler, derler. Evlilik te böyle. Tik günlerin sovdası yavaş yavaş eksiliyor. oFa- kat yerine itiyatlar geçiyor. Bunun için karı kocalık bir angaryeye de benzese yine sürükleniyor, Çünkü insanların o birbirlerine (alışmaları, yaşlarm ilerlemesi, heyecan ihtiya- cmm âzalması daha doğrusu heye- canı yaratan şuur ve sinir kaynakla” Bu kadar Son zamanlarda okuduğu Kleopat- ra macerası belki de ona bu (çeşmi zevkini tattırmıştır. Artık bu meseleyi düşünmeğe de Tüzum yok. Hidiseler yürüyor. Hayat yürüyor. Yapılacak hareket te malüm, Garsonu çağirdim. — Bana bir şoför bulunuz. Arabanı getiren şoför bu mektu- bumla beraber parasmı yediğin İs- koçyalı ihtiyarm bana saklattığm irat senetlerini de sana verecektir. Umarım ki “Sfenks, in çocuğu seni mes'ut etsin! Oruvar ve mersi!,, Bana ait eşyayı derhal büroya gönderiniz, Bir çırpıda yazdığım bu mektuba tekrar göz gezdirdiğim zaman ol- dukça ağır buldum. Fakat ne kadar olsa erkeklik gururu. Bir harfini bile değiştirmeğe elim varmadı, — Emrettiğiniz şoför geldi. pie — Çağırmız. İçeri giren şoföre zarfı uzattım, VArkım