TAN “Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler 24:10-935 zall Mısırda Endişe Ve Kararsızlık ingilterenin Kuvvetli Vesa- yetine Rağmen Hergün Korkulu Havadis Dolaşıyor “Paris-Soir” dan: Kahiredeki penceremden, henüz mürekkebi kurumamış gazeteleri ka- çin bağıran, biribirine kü- für eğen, ezilen küçük gazete s larının seslerini işitiyorum. Bunların çehresi, heyecanla gazetelere sarılan halkın çehresini andırmaktadır. işe, daha doğrusu kat z zırhlıları ve tayyarele korkuları çarçabuk yatıştırdılar. Bir- çok ırklar ve menfaatlerin çarpıştığı bu memlekette, İngilterenin kuvvet- li olan vesayetine rağmen, etrafa kor» ku ve telâş vermek merakı va Hikmeti vücudu heyecanlı haber ver- mekten ibaret olan bazı arapça gaze- teler, vaziyetten istifade ediyorlar, Bununla beraber insan bu gazeteleri okurken: “Ya doğry ise?..* demek- ten kendini alamıyör, Borsa uyur gibi bir haldedir. Ora- da, her yerden ziyade yalan hava” dister dolaşmaktadır. kul olmıyan sebeplerden dolayı yük- seliyor. Meselâ kömür, İptifat mad. deler, gıda maddeleri muhtemel rakil ırlamaktadır. Hiç kimse inanmadığı halde her- kes harpten bahsediyor. Bu hal is- kenderiye ve Kahirede gergin, heye- canlı ve gayritabil bir hava yaratı pışmak zik NAHAS PAŞA . Piyade kaldırımı Gizerinde otu- ran hurma satıcısı, mülşterisiz dü düğü halde, gazinolarda masalar et» rafında oturan'ar, sıcak içilmesi mu- tat olan güzel kokulu kahvelerini, kü- çük fincanlar içinde -oğutuyorlar. Bu memleket halkının muhayyile- sine vüs'at veren yalan şâyiaların önüne geçmek lâzımdır. Çünkü Ak- denizde bulunuyoruz. Burada en ba- sit şeyler büyütülür ve sonra mana #2 şeyler söylenir, söylenir. İngiliz'er ise, sükütu muhafaza ederler. Onlar heybetli gemilerinde ve mükemmel kışlalarında yerleştik. EDGAR WALLACE — Bu kelepçeleri görebilir mi- yim? — Siz de biliyormuydunuz? — Gördüm. Bag tepedeki eski kuleden çıkıp buraya geldi — Yok canım! kulede ne işi var- di ki. Gregory düşünceli bir tavırla çe nesini kaşıdı — Bag çok defalar çıkar, gider, dedi, fakat hemen her zaman benim üç mil ilerdeki av ormanlarıma gi- der, Orada istediği kadar gölge bü- İur, kimse kendis'ni rahatsız etmez. Bir kır bekçisi bir gün kendisini görmüş, silâhma davranıp ateş et- mek İstemiş, canımı da zor kurtar- muş, Foss'un cesedi bulundu mu? Gregory tekrar oyununa koyuldu, gözü yerdeki topta. Brixan sükünetle: — Hayır, dedi. — Faket bulacağınızı ümit ediyor musunuz? — Zannederim, Öregory başını kaldırdı, uzaklara bakip daldı. Sonra sordu: Fiyatlar, ma- | KRAL FUAT leri halde güzel bir soğukkanlılık der- İ si veriyorlar. Harbe hazır bulunan askerler, Ka- hire sokaklarında hiçbir şey olma- mış gibi dolaşırlar. Fakat asıl mü- essir manzara arzeden filodur. Şat- by açıklarında duran 35 gemi gece leri, heybetli projektörlerile semayı tarıyorlar. Bu esnada hareketsiz du- ran ve altınla donanmış semada kır- mızı ve yeşil yıldızlar dolaşır. Bun- lar da kara ve deniz tayyareleridir. | Bu memlekette Italyan - Habeş ih- tilâfmın aksitesiri ne olacaktır? Bu sua'in cevabını istikbal verecektir. Bu ihtilâf, İngiliz hükümetinin tuttuğu bötthareketin tesiri altnda Möerrişe ar üzerinde psikolojik bir tesir yap- miştır. İngilterenin dürüstlüğü hak- kında hiçbir münakaşayı kabul et mek istemiyenler ve bu geniş toprak» ları İngiliğlerin muhafaza ettiğini ve asayişi temin ettiğini bilenler bugün diyorlar örüyor musunuz? En İ sıymetli hakkımız olan istiklâlimizi İngilizlere bırakmakla iyi bir iş yap- | mış oluyoruz.” | Fakat ulusseverler arası tamamen aksine bir cereyan vardır: İ “Habeş istiklâlini. şampiyonu olan İngiltere, Habeşistanrlan daha mede- olan Mısr hakkında bu & kabul etmiyecek midir?” Sefuretierde büyük bir faaliyet v dir. Bu Faaliyet, bittabi, gizlidir. Bl. sır Hükümeti, Ingütere ile ya an'aşmayı pahalıya satmak çarelerini arıyor. Biraz daha fazla istiklâl ka- zanabilmek için isteklerinden daha birkaçının kabul edildiğini görmek bunun istiyor. Fakat bu zeminde en küçük bir muvaffakıyet ihtimali bile görün. müyor, çerlemek en öldü nedir? — Mahkemeye verilir. Eğer “meş ru müdafafa,, vaziyetindeyse, beract kazanır - Fakat farzedelim ki, bu cinaye- tini sakladı. ve Gesedi bir tarafa gömdü. O zaman ne olur? — O zaman kendisini gayet teh. likeli bir vaziyete solmuş olur. Brixan «özlerinin bırekacağı tesi- re dikkat ederek ilâve etti; — Ve bilhassa evvelce dostken, dostluğunu bozan bir kadın bu sah | meye şahit olmuşsa, yahut meseleyi | biliyorsa, hizmetçisini kaza- rürse, kanunda bunun yeri n sargılar arasından gö tek gözlü birkaç defa ovna- dı. Heyecanlı dakikalarda bu gözl rin. böyle oynadı denberi dikkat etmişti. — Eğer bu kadın, polise ihbar et- mek tehdidi İle para koparmağa kal- kışmışaa.. — O zâbhan kadın şantaj suçu ile hapishaneye gider, belki d mahke. me bu hareketinde cinayette ortaklık görebi — Yok canım? Gregory'nin sesinden bir memnu- niyet hisediliyordu — Eğer bu kadın hizmetçinin bançerelenmiş olduğunu görürse yine BALKANLARDA Romanya - Mısır Gümrük ihtilâfı “Argüs (Bükreş)” ten: | Miser ile Romanya arasında bir gümrük ihtilâf çıkmıştır, İki bükü met arasında mevcut tecimsel anlaş- ma müddeti birinciteşrinin birinde bitmiş olduğundan Romanya Hükü- meti, 8on anlaşma mucibince Roman- ya esyasınm Masırda tâbi tutuldukla- ri müamelenin, “yakında başlıyacak müzakerenin sonuna kadar temdidi- istemiştir. Mısr Hükümeti bu is- teği kabul etmediğinden birinciteşri- birinden itibaren Romanya eşya» sından iki misli yani umumi tarilede mevcut miktar üzerinden gümsük | resmi almağa başlamıştır. İhracat tacirlerinin talebi üzerine Romanya Endüstri ve Tecim Bakan- lığı mukabele bilmisil yapmağa karar vermiştir. Mukabelei bilmisil için alı nan ilk tedbir Mısırdan ithal edilecek eşyanın umumi tarifeye tâbi tutulma- sadır. Boğazların Tahkimi “Katimerini” den: İtalyan - Ingiliz ihtilâf üzerine bo- gazların tahkimi meselesi büsbütün başka bir şekil almıştır. İngiltere, Türk murahhas Cenevrede boğazlar rın tahkimi meselesini ileriye sürdü- ğü zaman, yaptığı muha efete artık bugün lüzum görmemektedir. İngil- | tere, bugün bazı şeraitle boğazlar tahkimine muvafakat o etmektedir. Yunanlatan boğazlar rejiminin değiş | tirilmesi ve sırf bir Türkiye meselesi İ halinde kalmaması için bu meselenin | Balkan andlaşmasına dahil devletler arasında müzakeresini istiyecektir. Reozvelt kasırgadan| Güçlükle kurtuldu Nevyork, 23 (A.A) — “Houston” gemisinde bulunmakta olan Roose » velt, Jamayik denizinde hüküm süren İ bir kasırgadan mucizevi bir şekilde kurtulmuştur. o Roosevelt'in Habeş - | italyan muhasaması hakkında Hull İ tarafından verilecek olan söylevi din- lemek üzere perşembe günü Vasching tona gelmesi beklenmetkedir. A gi Sovyet Rusya Ke Romanya Demiryolu “Le Temps” dan: 1918 senesindenberi ilk defa o- geçen'cuma günü bir tren Tighina ile Tiraspol arasında harp- te yıkılmış ve ahiren yeniden ya- pılmış olan bir köprü üzerinden Romanya - Sovyet hududunu geç- miştir. İki memleket arasında tren seferlerinin başlaması münasebeti. le yapılan törende Romanya De- miryolları Başkanı Tabaconici ve Posta ve Telgraf Genel Direktörü | Pitulesco ve Sovyet Münaaklât Ko- miserliği Müşavirlerinden Ru. başkanlığı altındaki Sovyet eler. Bu söylevlerde milletin dostane münasebetle- rinden ve barış hususundaki gay retlerinden bahsedilmiştir. Dünden itibaren iki memleket arasında normal surette şimendifer seferlerine başlanmıştır. işin çok eski bir iş olduğunu unut maymız. Sonra yok mudur? — Cinayetler için müruru zaman yoktur. “mürüru yılır değil mi? Ama bu zaman, et mi? Siz buna cinayet diyotsunuz öyle mi? Meşru müd halinde hir adamın vaziyetini gö üne almıyorsunuz, Brixan meseleyi lamıştı.. Stella Medonza bir gün Gre- gory'ye “Katili, diye bağırmıştı İ Şimdi Rrixan bütün unsurları zik. ninde toplıyarak, bu cinayetin ne biçim cinayet olduğunu anlamıştı. Bakır renkli hizmetçilerden, ihti. mal ki şu Malezvalılurdan biri artık dayanamıyarak isyan etmiş, Gregory de herifi öldürmüş olacak. Belki de meşru bir müdafaa vaziyetinde öl- dürmüştür. Ondan sonra da yaptığı | işin varacağı neticelerden körkmuş- | tur, Brixan gene sükünetle sordu: —Peki, öldürdüğlnüz zavallıyı ne- reye gömdünüz? Gregory bu sual karşısında yerin- den sıçradı — Gömdüm mü? Ne demek isti. yorsunuz? Ben ne kimseyi öldün düm, ne kimseyi gömdüm. Ben size madece farazi hir mesele sordum. — Bana pek farazi gelmiyor ama, neyse ısrar etmiyelim, kavramağa baş- Adisababada Iki Ecnebinin Başına Gelenler Habeşlilere Yardım Edeceğiz Derken Taşlandılar, Dövüldüler Arsıulusal Yardım Kurumunu Temsil Eden Bu Adamlar Hâlâ Teşebbüslerde Bulunuyorlar Addisababa'da “Paris-Soir” dan: Adis - Ababada gülmek fırsatını bulamıyan gazeteci'er, birkaç gün- denberi tuhaflıklara (şahit olmak dırlar, Bundan bir hafta evvel Adis.- Ababa'ya Avrupa postasile bir İngi- Viz - Fransız heyeti geldi. Bu heyet te “hırpalanmış Habeşliler için arsr- ulusal yardım” nâmindeki teşekkülü temsil ediyordu. Heyet iki kişiden mürekkepti. Biri papas smufından bir İngiliz, diğeri de Dumont adında bir Fransız idi. Bi Ğ nba, Zeval LAR gili . Bu 2e- vat Jean-Jacgues Rouasezu'nun na- zariyelerini benimsiyerek medetiyes tin zarar verdiğine ve İptidal insan- ların doğuşta iyi olduklarına, sonra insanlarla temas ede ede zalim ve ahlâksız olduklarına kanaat getirdik. lerini söylediler. Bunun da zencilerin esaret altında bulunduğu ve beyaz azlıkların menfaatine kurban edildik- leri Afrikanın bugünkü halinden ân aşıldığını ilâve ettiler. Bundan son- re bir meslektaş, Habeşlilere yapıla» cak yardımın ne olduğunu sordu, Fa- kat bu sırada eşyalarını almağa ge- len hamallar, muhaverenin başka bir mecraya dökülmesine sebep oldu, Yalıız Dumönt Hâbeşliler ve on- ların seciye'erindeki asalet hakkında bir muhabbet beslediğini söyledi, Fakat ertesi gön kendisini, içinde plönlar dolu olan çantası koltuğu al- tında olduğu hâlde, yaya olarak — çünkü otomobil pahalıdır — mat- buat idaresine giderken gördüm, Du- mont hükümete proğramını bildire- çekti, Arkadaşı yanımda değildi. Se- bebini sordum. Bana dedi ki — Basit ve ehemmiyetsiz bir hâ- dize, Bazı sulniyet sahibi insanlar, sunu söylemeli ki, bu nevi bayağı cinayetlerin talıkikatmdan Brixan pek hoşlanmıyordu. Hatta “Boğaz kesen, in etlerinin olmasaydı, giri baştayken bırak Sonra bu tahkikatın ve kendi ken- dine pek itiraf edemediği başka bir cazibeli taraf: daha vardı. Gregory'ye gelince, bu adamın ka- balığı, fantezileri, sevgi tarafındaki bayağılığı elbette ki can sıkıcı bir seydi. Gregory'yi hemen şöyle bir ke- nara bırakmak savusmak istiyordu. Fakat daha kat'i kanmatini hâsıl et- müş değildi Gregory daldığı hulyadan çıka ak: r — Çok tuhaf! dedi, insanların dü- sünceleri nasıl bir zine'rin halkalar gibi biribirine takılarak uzayıp gi yor. Benim gibi kafasında düşüncesi bol olmıyan bir adam, meselâ bir me seleye takılıyor da, oradan oraya, 0- radan oraya atlıyor. Demek ki hadi- seye şahit olan kadın da suç ortağı sayılacak. O halde cezüer, ağır kürek mi? Brixan Bag'ın bileklerine takılan kelepçeleri tetkik ettikten sonra, müsaade istedi. Kelepçeler eski marka İngiliz ke- lepçeleriydi. — Sahi, Bag'ın yaraları ağır mr? cepheye giden askerleri teşyi ediyorlar da bir vi imizi ça'dılar ve arkada- şim meseleyi halletmek için belediye i, Fakat benim fikrimi sorar. sanız bunda yerlile: alâkası yoktur, Serseri ve! buraya gelişimizden mem- nün olmiyan bazı beyazlar bu işi yapmışlardır. Aradan bir hafta geçti Bu iki arkadaş, boşuna verilen birçok rande- vulardan ve inrizar odalarında © kıymetli çanta yanlarında bulunduğu balde, saatlerce bek'edikten sonra nihayet projelerini izah emek için j ır ğ zesmi bir u area vella oldular inu Adis - Ababa'da berkes biliyordu. lik temas pek hararetli oldu. Bu âlice- nap heyete derin teşekkürler edildi ve ebedi dostluklar vadedildi. Fakat “hırpalanmış Habeşlilere arsrulusat yardım” cemiyetinin zengin olmadi- ğı ve bir tahsisat bulabildiği takdir. de zenginleşeceği söylenince bir te Tâş başladı. Bunun üzerine kendile. rile görüşen Habej bakanı, hökümet Hendinde müstacel bir teyakbilste bus lunacağını eöyliyetek, İki arkadaşı, yakında tekrar kendilerile görüşecec i başından savdı. O raman- ribirinden ayrılamıyân bö iki arkadaş esrarengiz bir surette or- tadan kaybo'an bakapı bulabilmek için Adis - Ababa sokaklarmda, yaya İ olarak, dolaşıyorlar. Çalınan valizden maada bu İki ar- kadaşın başlarına daha başke şeyler de geldi. : Habeş müdafileri girmek istedik- leri binalarda halkın hakaretine ma- ruz kaldılar ve taşlandılar. Resmi tören günlerinde menu olen yerden geçmek istediklerinden polisler tara fından sopa ile döğüldüler. Fakat bu g5 rağmen faaliyetten geri dutmü- rlar, — Hayır, bir iki yeri sıyrılmış. Zavallı hayvan, nasıl imdadıma koş- tu, Eğer © gelmeseydi, öteki herif beni öldürecekti, — Bu adamın başında nasil bir şapka vardı? Bilmiyorum. Ba- r sapka vardı ama, nasıl şap- kaydı, dikkat etmedim. Niçin sordu. nuz? — Hiç! Acaba şapkasını iskelet mahzenlerinde kaybetti mi, diye sor- dum. Brixan bu ali Gregory'vi tari mak için sormuştu. Fakat Gregory: — Hangi iskelet mahzenleri? de- di. Ben daha böyle bir şeyden bah. sedildiğini hiç işitmedim. Bu taraf- larda iskelet mahzenleri mi var? Brixan, doğrusu siz bu civarın to- poğrafyasmı benden İyi biliyorsunur. Ben burada yirmi seneden fazla ya- şiyorum. Fakat Ch'chester'e gitti: im saman bile kaç defa yolumu kay» bettiğim olmuştur. —30- İLAN İşkelet mahzeni meselesi bu işte Brixan'ı her şeyden fazl mesgul e diyordu. Bir kere de o civarı herkes. ten iyi bilen Longval'e danışmağı dü- şündü. İhtiyar asilzade dışarıya çık- mıştı, Brixan kendisine o Chlehester yolunda, altında antika aba, Bazı arkadaşlar ve vatandaşlar bir gün Fransızların Fastaki zwlmünden bahseden Dumont'a el'an Lejiyon Donör nişanmın kırmızı şiridiri taşı dığını görmekten mütevellit hayret- lerini ifade etiler. Fakat ciddiyet ile gülünç olmağı biribirile karıştırmaktan me çıkar? Arsılusal muavenet heyeti için meselenin yegâne hal çaresi, bir tü- fek ve birkaç kurşun alıp cepheye gitmek ve-hırpalanmış İlaveşlitere faydalı bir surette yardım etmektir. Belki de bir gün bunu yapacaklardır. Fakat benim pek ümidim yok. Somalideki Ingiliz “Deve Kuvvetleri Daily Telegraph'dan? Ogaden ve İngiliz Somalisi hududundaki deve kuvvetleri İtalyan tayyarelerinin bombar - dımanına maruz kalmışlar ve bunlardan birçoğu ölmüştür. Bu haber dün Zeila'da bulunan ma- halli komisere; Somali kabile re- isleri tarafından vefiyatın ga? ve sair bombalarla vukua geldi- ği söylenmektedir. Buradaki hu dut iyice tasrih ve tesbit edilmiş değildir. Fakat General Grazi - ani ordusunun bu hudut hakkım- da İngiliz hukukunu ihlâl etmi- yecek kadar doğru malümat sâ- hibi olması lâzmgeldiği beyan edilmektedir. paf puf gelirken rasladı. Eski otomo” bilin gelişini daha evvelden duymus tu. Çünkü mübarek motörün gü rültüsü bütün ovaları kaplıyordu. Brixan momörünü yavaşlattı. Kar” sdan gelen o Longval de yavaşlatt Bir hizaya gelince durdular İhtiyar adam 'çıplak, terli kafasmı geniş bir mendille sildikten sonra: , — Bunun gürültüsünü sormayın; dedi, bugün gene o kadar sen çıkmır doğrusunu. söylüy dense eski şeylere karşı bende bir 78* af var. Brixan bir sırasını getirerek, on? da iskelet mahzenlerini sordu. İhtiya" rın müspet cevap verişi detektifi gi“ girt — Evet; diyordu. ben bu mahzen” lerden bahsedildiğini çok isittir” Ben daha küçük bir çocukken ba” bam bütün bu'çivarn iskelet mal” zenleri ile dolu, olduğunu söylerdi. Kim bu mahzenleri kesfederse, or” larda bol miktarda yarap da bulacak” muş, Fakat şimdiye kadar bu msi” zenlerden birini olsum bulan; du” madım, Bir zamanlar şu tarafta gir“ cek bir kapı vardı. j FEvle de Griff kulesi istikametini gösterdi» Arkası var ye A