a1 maksat.. Ali Kemal SUNMAN, © ordusu nerede ve ne ka- | ualine tabmrünler € kadar söylüyorlar. Bu harp | diyorlar: nin yeniden başlar n oksik kalan hanp e : lanan Fakat enede?, Onun kat'iyetle nümkün değil. Alman tara- n harbin sonunda şu iki poktayı öğrenmişti dir tek cepheden fazla cep- muharebe etmemek. Ne z olursa olsun bundan çe- Geçen hânple Kayzer Al- ında mağlüp oldu. Ş ya o hataya düşmekter çe- ktir. ngiktere ile kat'i surette dö- zamanı gelinciye kadar Al- i artık İngilir tarafından pmasın, Almanya geçen se- pamadı, Fakat şimdi yar etmemek is- | yaralanamaz bir oymakla İngiliz ablukasın- ngiliz deniz kuwvvetinin te- iden & korumak eme- r. Doğrusunu söylemek Wâ- Mörse geçen sene Danlmar- | Norveçin sah Almanya vak- ayzerin yapamadığını yap- du. Alman Amiralleri o sa- için yarım asırdanberi iç- çekiyorlar, bir gün ölup da | dan nasıl istifade edilece- tüşünüyorlardı. Kayzer 26- daki Amiraller bu vaziyeyti etmiyor değillerdi. İmpara- un kuvvetli bir ordusu var- aden kuvvetli bir de donan- ulmasın? diye düşünerek ge- ıdüz çalışmakla koca bir de- wveti vücude getiren Kay- Amanyası bu donanma için in İngiltereye kargı elzeni | Hü üslere de malik olmayı 1 Fakat şimdi yapılan o za- | rapılamadı. Bunun gibi Hp- an da zaptı Alman Amiral- 1 işine geliyordu. Karada edelen faydalardan başka. en senendn ilkbeharında ba; ve bu sene tekrar girişilen ahtelif safhalardan” geçen n harekâtim hedeli hap Al- ayı böyle yaralanamaz . bir getirmek, onu- korumaktır. : askeri muharrirleri bu kurcalarken o harekâttan Hceyi çıkarıyorlar dangıçta ne deniyordu?. iltere yalnız 50 fırka asker ırak oradan oraya bu küvveti | ümek süretile Tmsharebeye n edecek, Mihver tarafının mukabil 260 fırka çıkarabi- tahımin ödilmiytir. Böyle di Hi fırka çıkaran mibver ta- n mühim bir kisım kuvveti iphesiz nerede bulursa İngi- wvetleri aleyhine taarruz i- ullanılacaktı. Acaba bu ta- kavvetlerinin miktar ve ti nedir?, ak ileri sürülen rakam yudür nanyanın gilâh altında 6 mil- addesinde asker; vardır. Fa- | »vgiliz askeri muhazrirler n daha fazla olmasına Mti ermiyorlar. Çünkü, diyorlar Almanyazının düştüğü hataları tekrar etmemek şimdiki Alman- yanın en ziyade dikkat ettiği bir keyfiyettir.. bu askerin bütün ihtiya min için gerçi hariçlen - işgal ah tındaki memleketlerdem demek istiyorlar - yardım alınmaktadır. Fakat bu da kâfi değilidr. Onun | için daha fazla aaker çıkarılması müşküldür. Silâh altındaki askerin de büyük bir kısımı tedafli mülâ- hazalarla lüâzum gelen yerlerde tu- tulmaktadır. İşgal altındaki yer- | lende de öyle. Onun için bu işlere | 4 milyon askenin tahsis odilmiş olduğuna ihtimal verilebilir. Eğer memlaketler imerine de bir tak- sim yürütmek lâzim gelirse bu- nun İanilyonu Almanya, Avustur- tan ve Çekoslovakyada, Narveç, Danimarka, kada, 2 milyonu rda bulunuyor ya, Le 1 milyonu Holanda ve Fransa ve B diy bulunmak müm- Bu dört milyon as- kerin arkasında herhalde bir çok da ihtiyat kuvvet olduğuna şüphe yok. Bir de Balkanlarda çu sön 1 dölayisile daha getirik iyor, Yine bu ta bir tahmind n olacak. iş olduğu an- Alman askerinin tamı işlerinde kullanı letildiği söylenmektedi. | kin Bununla beraber Almanyanın | asıl maksadı. İngilterenin deniz kuvyetini ortadan kaldım Donanma bir kere felce uğraı artık İngiliz adalarını istilâ etn işi pek kolay görünmektedir. Bu- na varmak kip edildiğini ike kaç zamandır İngiltere üzerine yapılan hava ta arruzları göstermektledir. Bir de hem havadan, höm denizaltı ve- saiti ile İngiliz adalarını abluka altına alabilmok, Britanyanın de- nizaşarı yererle alâkasını kesmek için sarfedilen gayretler - bunun detilidir. İngilizler eekidenberi de- niz kuvvetlerine vermiş oldukları ehemmiyetin bu sefer de beyhu- de olmadığını bu vesile ile de an- latıyorlar. HALK İş Ve İşçi Arıyanlar, ler ve müşküller Lise 1le kadar okumuş ça- lışkan bir genç iş arıyor Lise 11 yaci sarufına terfi etmiş, ça- lişkan, zeki vb yazısı, ifades bir genç, kanaatkâr bir rethane, yazıhane ve h selerde bir iş aramaktadır larin ilitten San Telgraf Halk ada İbrahim'e yazmaları.tles olun. maktadır. Ders vermek istiyen bir zat Yüksek ve tamiz bir yaslı bir zat a Türkçe Fran: vermeyi ve le nezdinde — çocuklara <a ve piyano — dersleri terbiyeleriyle mesgul ol- mayı arzu eder, “Taşraya da - Eider. Arra edenlerin HL R rümüziyle — San Telraf garetesine — müracaatları — rica olunur. Lise Mezunu Genç Bir Kız İş Ârıyor Lise son sunluu İkmal etmiş geaç bir Ki resmi ve hüsusi müessrselerde İş sahiplerinin — Son leye mensup | Ceza, neden faide ermiyor?. Yazın, İstanbulun muhtelif semtlerinde açılan gazino ve plâjlarla beraber başlıyan bir ceza faslı vardır. Hemen, MAHKEMELERDE: “MÜSTAKİM OL HAZRETİ | ALLAH UTANDIRMAZ SENİ!,, “Yedi kapının doğrusu.. İğri kapı- her gün gazetelerde okuruz: | Filân gazino, filân plâj ceza- landırıldı. Sanki, eğlence yer- leri, ceza kesilen yerdir. halin sebebi basittir: Dok- | Bu | san dokuz dela tekrar edil- | | diği, müteaddit tamimler ya- puldığı halde, bir kısım plâ; ve gazino sahipleri, Beledi. yenin arzusunu yerine gelir- | memekte ısrar ediyorlar. Be- lediyenin arzusu ise, bu gibi eğlence yerlerine giden hal- istirahat ve menlaatine matuftur. Fiat tarifesi olmıyan veya | tarifeyi asmıyan veya tarife haricinde para istiyen mües- sese, suiniyet sahibi, demek- tir, Elbette ki, böyle bir mü- | essese, cezaya müstahaktır. Yalnız bir nokta var: Ce- | za kesilmekte devam edildi- ği halde, Belediye nizamla- rına aykırı hareketler devam etmektedir. Biz, bu işin iki cepehsini mütalea etmek isti- | yoruz: Ya, verilen ceza ha- fiktir; yahut, kontroller de- vamlı ve şiddetli değildir. Aksi halde, bu müesseselerin ayni yolsuz hareketi tekrar- | lamıya cesaretleri olmamak icap etmez mi?. BÜRHAN CEVAT İçki parası yüzünden kavga çıkaranlar Beyoğlunda İmam sokağında | ler? Çağlıyan içkili okantasına şofö Kadri ile arkadaşı Sabahattin dün gece gitmişler ve hayli içtikten sonra hesap meselesi yüzünden kavga ederek Sabahattin Kadri başında ağır surette yaralamıştır. | mmm Gözlerimize ge len arızalar Gözlerimize gelen biri de arpacıktır. Göz kapağı kenarının iltahbı. ile bazan di şında, bazan da iç tarufında pey- da olan gayet küçük bir çıbandır. Kücüklüğünden kinaye olarak ar- paya bengetilmiş ve arpacık den- miştir Göz kapağının — kenarında — ev- velk kaşınıa ve yanma — gibi'bir şey hissedilir. Sönra ufak bir kırmızılık peyda olur. Bu da git tikçe serileşir ve arpa tanesi ka- dar büyür. En Çok bünyesi zayıf olanların temizliğe dikkat etme- dikleri icin ieri gelir. Arpacığın — tedavisi, dövülmüş n tohumundan İâpa yapıp bir sargı ile göza bağlamaktır. — Ya- hut asit borikli su de ilik olarak banyo elmelidir. Çıban — kemale gelince, irin dışarı çıkar. Bundan aonra da yine asit borikli temiz su ile tedavisini tamamlamalı Arızalardan VEBİ. ROMAN: 37 'ir Cinayet Davası Yazan: ETEM İZZET BENİCE esedin üzerinde gördüğünüz | finiz bu kadar mı?, Evet bu kadar.. | kim bundan sonra Matmazel | oryadan bir iki şey daha ser- Ayse ile Sükriye arasındaki ssebet medir?. Onu çok severdi, kez hrdışl | bilirdi. | Ferdinin Ayşeye karşı olan | asabeti?. Fvin kızı gibi muamele e- i Fordinin Vedat meselesi çık- an sonra size de verdiği hu- işler, direktifler var mıydı? ir direktil veya | tarlamıyorum. | Hâkim en son olarak da şunu sordu: İ , ükriyeyi kim öldürdü sanı- | yorsuraz? mazel Viktorya, titrek bir sesle ve mırıldanır gil di — Vedat öldürdü.. derim!. Bu cevaptan sonra hüklm: — Gidebilirsiniz!. Dedi ve üçüncü şehit için mü- sire emretti: — Lititi. Biraz sonra Si koridorları çınlattı ve. genç bir adam Çarİston devrinden kal- ma bol paçalı pantalonunun krv rımlarına dikkatini vere vere sa- londan içeri girdi ve hâkimin hu- zurunda yerini aldış | a — Adınız? — Lâtif.. — Nerelisiniz? — İstanbullu. Diye başlıyan tesbiti hüviyet sorgusundan ve mutad formalite- den sonra hakım Lâtiften hüdise- ye Ük sorgusunu yaptı: - Şükriyeyi tamır misınız? enç, karakaşli, karagözlü, uzun siyah saçli temiz, fakat tipik giyi- neti, Doğlas biyıklı adam biraz ça- Tamlı ve dik bir söyleyişle: — Kendisinin hususi şeförü i- dim, Dedi. Hâkim yine serdu: | — Tabik Ferdiyi de 'ııvvrıu— | nuz?. — Tanıyorum, Şimdi de lııx-d- | onun için.. hayır, lerinde bulunuyorum. — Vedadı? Şofür suçlu yerinde oturan Ve- | dada baktı baktı. Sonra otmuzla- rın; kaldırarak ve gür bir sesle: — Tamyorum!. Dedi Hüve etti: nın iğrisi.. Onu başkasına anlat!,, ıı»... | adam da, her zi iyer, Ne demiş şale? ol Hazreti Allah u- tandırmaz seni!» Bir de nan ncuadır. doğruların Haz- | reti Allah» | | bana doğruluk, fazi. | ket dersi verecek sen mi kaldın? Hiç olmazsa bana söyleme.. Baş- eğriliğimi gördün? Kime ne yap- | tım? Benden on para alacağı ola- | na on lira veririm. — Alma Recep; din kardeşiyiz. Atma beyim, atma, camlar bey. | liktir, Peki, kimin benden alacağı var? Söyle bakalım! — Evvelâ benim yahu — Nereden? Neredenn ala - — Nereden olacak? - Bilmiyor musun? Dahâ geçen sene eski par- | gün giyeyim.> diye aldüilükey Biydiklen sonra gö- türüp sattıg. Parasını da âfiyetle yedin. Âfiyet oldun, ye, amma, ba. na da böyle fazilet dersi verip doğruluğunu eri sürme... Ne der- «Yedi kapının doğrusu.. Eğ- ri kapının eğrisi herkes döğru bilebilir amma, benim gibi Alinla külâhını — Velye, Velinin külâhinı Aliye giydiren /bir mad- rabaz da senin püf tarafını bilir Dedim ya, git başkalarına oku 0 mavalleri Aşkolsun sana be Hafız! Sen benim körk yıllık ark. Kırk yılda bir, bir eski pardesâ hediye etm Şimdi onu başı- ma kakacaksın, değil mi? Aşkol- sun sana' — Hayır! Sözün gelişi, sen sâyledin de aklıma geldi. Durup dururken söylemedim ya... — Yahu, ben sana bir lâf an - İatacaktım; ona mukaddeme ya- piyordum. Sen tuttun beni kalp beşliğe çevirdin. tağfurullah amma, söyle diğin sözün nereve varacağını he- sapla da öyle konuş. Hani öyle söyledin ki, aekasından — bar *Oğlum sen bu kafescilikten, kü- lâhcılıktan vaz geç de b namuskârane yaşa'a sandım. — Yok canım.. Şunu diyecek- im ki, kötülük kötünün ayağına » sen! Babamın eski arkadaşlarından bi- rinin oğlu var; bir — miras yedi. amma, tam mir: Bütün malrası yedi, bitirdi. Bundan bana ne? — Kendisile ayrıca tanışaklığı- — Bir keresinde evin kapısında. Güzin Hanımla Ferdi Beyi sine- madan getiriyordum. Akşamdı. Bu adam da kapının önündeydi. U- zaktan seyirci oldum. İçeri mek istemiş. Fakat kapıcı Ahmet bırakmamış. Sonra Güzin Hanımla buluştalar. — Başkaca görmedin mi? — Görmedim . — Hiç mi? gördün mü manasında anladım da dedim, Vine bir yi galiba terziden | ıılılvorduıu Sokağın başında ö- | nümüze çıktı. Sanki, arabanın al- | tına yatacak gibiydi, Şükriye Ka- nimefendi: Dur Lâtif.. Şu adamla kenuşa- yam. Başımın belâsı, dedi. du: — Şükriye banamefendinin Ka- | dum. Hammefendi arabadan | enin sonunu dinlemi- | Yediği mirası b 4 elinde, Fa. — Hiki yorsun k dikten sonra, k; tihde Nt v kaldı. Ev dört beş Ediyor | amma, büyle alışmış, har vurup harman savurmuş bir adama be bin lira ne yapar ki?. elbette ü beş günde onun da a üstünden — çıkacak ipipullah arkadi b bin ediyor kalacak... Bir di. Ufak bir bos- tan satıyormuş. Tüksitle ödene. | cek. On bin lira kıymetinde, gil- zel birşey. Kelepir yani.. İki bin ra peşin verilecek. Üst tarafı dört ödenecek. Onu hati ladım, «Gel sana şu bostanı ala- | lım.. Ben de kefil olayım.. İşlet. | llin serveti yekltme b | rsin!» Gedim. «Hay Allah | Tarı olsun.. Ben de zalen böyle bir iş arıyor dedi. Zaten k*VE Müşteri var.dı elden - sattı. R kefil oldum. Arsanın ferağı | â sözde kendisi işle- | Bir baktım, bir müş- | kiraya vermiş. N: Derken bu, tek- rar para yemeğe başladı. Bir gün | bir kenara çekip: — Yahu, dedim, sen yine azıts tın.. Böyle israfın sonu gelmez.. Babandan ibret al, Nasıl biriktir- di o paraları biliyorsun. Yüzüme sırıtıp da, yüzüme kar. & — Bir enai buldum., On beş bin , liraya bostanı satıyorum. Bin li- | ra pey aldım. Tabit bu paraları alınca yiyeceğim.. Evkaf da on- dan sonra hava alır! demez mi? — Bizim kefalet ne olacak? de- dim. Ne olacak.. Benden alamadık- tan sonra kelilimden mi alacak? Dedi. — İyi amma, bostan henüz ta marnen senin malın değil; Evkafta ipotek! dedim. Birisini buldum, O işi hallede- cek, dedi. Artık sesimi çıkarmadım. Fa- | kat, gittim. Hem evkafı şuurlan- dırdım. Hem bu yolsuz işten dola. | yı kendisini mahkemeye verdir-. | dim, Hem de, şimdi bostanı geri alınca ben satın ala- cağım. Düdüğüm! On bin liralık bos- tan alıyor.. Neyle alıyorsun bunu? Neyine püvenerek? — Haaa! Bak onu söylemeyi u. nuttum' Hani zengin bir amcam vardı ya!. Sizlere ömür, geçn gün o öldü. Yirmi bin lira kadar ser- veti bana kaldı. Şimdi onun pe- şindeyim. İlâm alacağım.. Para- lar, yallah cebime. Tevekkeli değil.. Doğruluk. tan, Yaziletten bahsedişinin sebebi varmış. Bu aralık mübaşirin dik sesi Ad- (Devamı 8 ncı sayfada) | di. Vedat hanımefendiyi sokağın kenarına çekti. Kendisine uzun u- zun birşeyler söyledi. Bir aralık çok asabi bir halde ve ellerile, kol- | larile sanki onu boğacakmış gibi | işaretler yaparak konuşuyordu. O vakit yanlarına - sokulmağa mecbur oldum. Ve. Vedadın bazı sözlerini işittim. Hâkim sordi — Ne işittin Lâtif lâkayt bir eda ile ve biç- kınlara yakışan bir tavırla omuz- larını silke silke cevap verdi: — Çok şeyler işittim reis hey. Şükriyeye ya istediğim paraları verirsin, yaht da sana dünyayı dargetiririm. Benim hiçbir şevden korkum yok. Görüyorsun Aarall bile benimle başa çıkamıyor. Yir- ai yıl onumla boğuştum. Fakat yi- ne ben galip çıktan. Buraya gel dim, Seni başka bir adamıa karı.. diye bırakmama imkân yok, bu olsa olsa dediklerimi yapman kar- sılığı olur.. diyordu. | min sühten harbe geçmet Evkaf bu |* — Şükriye ne diyordu?, — Şükriye de ne yapayım, uasıl —SON TELGRAF — Z0 MAaZİRAN 1Istı Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Amerika — hactıla eşiğinder bimli buzünkü baş yazısın- da Amerikamın âdeta melodlu bir şe- kilde harbe göttiğini bu gidişin hâdi- gelere uyarak — rasigele bir yürüyüş gibDİ görünüyorsa da — plânlar, — prog- ramlı bir hakâaret ve Siyasel — karşı- sAmaer ları zaman, stılacak tek Bi aşmıya kâfi geleceklir ve Ih içinde yaptığı * de yapacağı harbe, ödela buzda kayar BilD, kolayca geçecektir. Geçen yazdanberi geçirilen ve mönevi hi ruhtü, ne de silâh bakimındân hiç ha- zırlanmamış olan bir di dekel anayli gibi İn oşucaktır. Esas ©, Alman denizallıları da, Amecika- tıracak hatalar Bir kaç gündenberi — Amerikanın, Mihvere karşı © şiddetli — tedbir- Amerikan set ginin sun has tedir. CUMHURİYET | B. Yunus Nadi Türk — Alman a: kaşmasanı tahi'i ötmekle ve: *Yeni muahede ile Türkiye Cümhu- riyeti ve Alman Rolçh'ı karşılıklı ola- rak topraklarının masaniyet ve tama- âyetine Tiayet etmeyi ve bunun için k doğrudan doğrüya, gerek döle- le yekdiğeri aleyhinde ber türlü hareketlerden sakınmayı iashküt edi- yorlar. İki devlet —müşle atlerine taallük cden bütün mesele- detin hallinde — mutabakati lemin için âtiyon aralarında dostane Hardır. İmza gü- giren vesikada elyevm mevcut taahihütlerin mahfur yeti ayrıca kayıt ve tasrih edilmiştir. İşte yeni Ankara muahedenamesi- nin muhteviyalı bandan ibarettir. O- nun altına imaalarını kayan — Türkiye Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu ve Almatydnın —Ankara — Büyük — Elçisi Van Papen, bu. mes'ud hüdise vesiler siyle matbuala beyanatla iki mmleketin Tunmayı karaı lecin| tebarüz ettirmişler ve bu müna- sebetlerin âliyen de elaima döstane şe- killerde inkişat gerinde sa- mimiyelle durn Her harp gibi yeni harp tarafla ihtirasları alabildiğine taşkm- hik vermiş olduğu için akıl ve mantık eseri bir sulh ve sükün ületi olan ye- ni vesikayı dünya bulranının karışık vaziyetlerinden tecrit ederek haklı ve mânalarında görmiye ve anla- htiyaç vardır. denektedir. VATAN B. Ahmet Kmin Yalmazı «Sulh eklik, Sulh biçiyorum Gümli bugünkü baş yazısında İssanin we ekerse onu biç- tiğlni bözlen de salh ökip sulb — aldığı- Zati söylüyenekz *Son Türk — Alm Müli Şet İsmet İnönü'nü, Habei, ve tedbirle idare etliği Siyasel ve millelimizin bu — siyasele tam bir anlayış, guven ve birlikle bağ- h kalması sayesinde elde edilen güzel ve hayırlı bir neticedir. Harbin — başındanberi — vaziyetimiz çok nüzikti. Topraklarımız harp saha- larının tam ortasındadır. Bu topraklar, denizden de, kredan da Avrupa - ile Asya arasında mühim bir geçit teşkil öder. Dünyadaki asayiş ve — letikrar noksanı karşısında yurdumuzu — tehli- kede gördük ve değişmez bir karar verdik: «Memleketin bütüniğünü, e dahi her n daztluk pakü; büyük bir herhaa- cebir, kimsenin âleti almıyacağız, hâ- diselere kendi. ölçülerimizle — bakaca- eki İstiklâle kim- ahalesine meydan birakmı- demekte ve bilâhare bu de- faki adımın da taahhütlerimize uygun olduğunu beyan elmekledir. yapayum Vedat. Nereden bilirdim ben senin 20 sene sonra çıkıp ge- | leceğini?. Benim hiç günahım yok. Sentlerce bekledim, her yertden aradım, sordum. Herkes öldüğünü söyledi. Ondan sonra evlenmeğe mecbur oldum. Bu belki ikimâzin * de talihsizliği fakat yapılacak bir şey yok, diyordu. — Para için?, Lâtif, çapkin; fakat kurnaz göz- lerini yuvaları içinde çevire çe- vire: — Ne kadar para istedi bilmi. yorum.. Dedi, sözüne ekledir — Ancak kadar para sana nereden vereyim? Ne benim © kadar param var, we de kocaman. Hom kocamdan sana vermek için masıl para istiyebilirim. Kafamı kessen yine bunu yapamam, de- diğini duydum, — Başka? — Başka birşey bilmiyorum. — Vedat hiç seni yalmız gördü, seninle koouştu wu? ÇArkası Var) l Griası çamur, yan- dan gel.. türküsü .Eskiden, «Ortası çamur, yandan gel..» diye bir türkü vardı. O eski şarkının medlü- lüne uyan, İstanbulda, yeni bir yol peyda oldu. Fakat, aksine olarak, bu yolun orta- sı mükemmel, yanları berbat- Uzun neşriyat ve halkın sikâyeti üzerine, Belediye- hrin en işlek yolların- olan Eyüp — Edü nekapı yolunu, aylarca çalı- şarak muntazam bir hale koydu, parke döşedi. Yirmi dokuz, otuz bin liraya çıktığı söylenen bu yoldan, bizim de yolumuz düştüğü için, geç- tik. Parke güzeldir, tamam- lanmıştır. Fakat, yolun, Edirnekapı mezarlıkları arasından geçen kısmında, yol — yapılırken, yıkılmış olan mezarlık du- varları, gayet harap, peri- şan bir halde bırakılmış ol- duğu gibi, parke kaldırımın natgâhi sayılacak — olan yan kaldırımlar da yapılma- miş, buralar da, öylece bo- zuk bir halde bırakılmıştır. Böyle, yan kaldırımsız kalan bu muntazam parke üzerin- den, kamyonlar, arabalar geçtikçe ve yağmur yağdık- ça, yol bozulmaz mı, acaba?. Duyduğumuza göre, şimdi muntazam parkenin iki ya- nındaki bu harap, perişan kaldırımları ile yine çok pe- rişan ve yıkık mezar duvar- ları, tahsisat bekliyorlarmış! Ümit ederiz ki, bu küçük tah- sisat, bir ân evvel verilir de, bu kadar emcekle ve masratla yapılan yol tamamlanır. Bir çok fabrikaların, mek- teplerin, büyük müessesele- rin geçit yeri olan bu çok iş- lek yolun bir kusuru daha var ki, o da, şudur: Parke, Edir- nekapıya yüz metre kadar kalan bir noktada bırakılmış, orada başlıyan bozuk şoseye raptedilmiştir. Halbuki, bu bozuk şose, toz, toprak için- de, ve bilhassa yağmurlu ha- valarda çamur ve berbattır. Oldu olacak, bu yüz met- relik kısım da parke döşene- rek, yapılan hayır tamamla- namaz mı?. Cumartesi ve Pazar günle- ri, civar halkın mesireler ve kırlara akın ederken, geçtiği bu yol, ayni zamanda, şehit- liğin de yegâne yoludur. Hattâ, bu yol, şehitliğe ka- dar parkeye tahvil olunsa, ne güzel olur. R. SABİT BirimizinazanR: Egpimiz'ngiıq" “Tahsildar parayı böyle mi ister ? «840 senesi için, alay tarafından yatırılan yol parası makbuzunim, Trakyada vazife başında bulunan zeveimin yedinde bulunduğu sıra- da, tekrar, ayni yol parasını tah- gila, evime gelen Şehremini Bes lediye tahsll gubasi tahsildarı Bay Eşrle, mükburün zevcimde bulun- duğünü söylediğimde: tahsildar: e— Ben babanızın Vuşağı deği- Hm, ön defa buraya - gelemam, makbuzu. görmediğim için ikinci bir makbur. kesrek mecbüriye- fedeyim, sen ne YAf anlamaz ka- dinsin'.r Diye bağırıp — çağırdı. — Pakat ikinci gelişinde makbuz. gelmişti, igösterdim. Gitli, Fakat birinci ve İkinel gelişinde o kadar sert ve ba- Bıra hağıra konuşuyordu ki, kom- gulardan utamdım. Sanra — şayet makbuzün gel- mesi gerikseydi. bay tuhsilda- rın, dip koçanlarını araşlırmadan, Duranin verilip verilmediğini lahkikd etmeden ikinci bir deta, ayaj pa* fayı almıya hakkı var meydif. Bizi çok müteessir eden bu hüdiseyi Belediye Hesinin nazarı dikkatine koymanızı rica ederim> SON TELGRAF — Bu çok şa- yanı dikkat şikâyeti le Belediye Releliğiine