PA HARBİNİN | MESELELERİ h bahsi.. harbinin ikinci senesi de Mök birşey kalmadı. Üç ’î'lîm"“' olandan uzün ola- iyor. N;u-bh böyle ne n başlangıcındanberi de vardır. Fakat daha Kat ay sürmüş olar geçen | - dükça muhtelif menba- (Sulh sözleri vakit vakit iriyordu. O nutuklar, , kâh Vatikandan ge- | sler, kâh filân veya fa- devletin işe karışır gi- Ve salre. Otta yerinde, silâhları- akiyet kazanarak ken- bir mevki temin et- Sephelerde sarsılıp du- rden gelen bir & üttefiklerce pek ine mi hükmedil. Alman tarafın:ın buna İK themmiyet verdirmek Ülüyordu. Teklifin zım- | t Ise kolayca anlaşı- &n sulh teklili eğer ka- Almanya muzaffer harbe devam et- dedir. Sulh teklifi o- t değil, daha y ülarından, kan di Çeltiğinden ileri geliyor- Mkdirde Almanya harbe iöektir.. gibi. Ve bir teklif diplomatlı- varsa onla- yarak ortaya 8 Bununla beraber müt- ŞÜf Almanyanın kuv- ettirecek olan bir Üine hiç iltifak etmedi- A harp daha olgun de- h * varmak istediği gaye 'akat bir tarafın kat'i Ü tahakkuk etmeden G Mlhun devamlı olmiya- 4| “ile bu kabil tekliflere Ç cevabi. verilmiştir. bin cereyan ettiği se- 'H çıkan sulh rivayet- Safhalardan geçmiştir. iile deniyordu: duysa oldu. Bu kadar Üğü yoter. Hiç toprak bir barışıklık olsun. 1 herkes nerede ise lsın. Harp zamanın- İgal odilen yerler tah- Herkes yerine sahip Dunlar hep iyi görülür. n yorgunluklarına Verecek gibi ümit e- ııluı muhariplerin bis | t edemedikleri bes- İr harbi denilen şekil * görülmüş olmuyo- i Kemal SUNMAN, bir kere düçünülsün. | her harp ergeç böyle Mücadelesi ha | ç derdir. Onun için ge- Nİ kOoMAN: si Cinayet Davası Yazan: ETEM İZZET BENİCE N iötendim. Yalan söyle- ltü bir gün böyle hu 9p konuşulanları K attacağımı bilmediğim e söylüyorum. İm bir başka soruya kaçırıldığımı uyanarak duydüm. tlendi evin içini alt- fğırıyor, sokakta po- bekçi düdükleri ça- | Ç üyandım. Hanıme- im. O, alçak herif de- azımı kaçırdı.. dedi. Çök telüşl, şaşkındı. -© yapacağım? diyo | uüm.cx bekliyordu. Sulhu düşü yok de- ğgildir. Fakat, faaliyet sahasına 'onların çıkaca- ği zaman daha uzak gö- rünüyor.. çen sefer de sulhtan bahseden ta- rafın maksadı karşı tarafın asabi- ni gevşeterek önu sulh sözlerile avutmak ve göçecek zaman zarfın- da daha hazırlanarak düşmanımı gafil avlamaktır diye hükmedili- yordu. Bütün o sonuna kadar güs- terilen ihtiyatkârlık hep bu endi- şelerden ileri gelmiştir. Şi i harbin bu çetin safha- sırıda da sulh bahsinin tazelenmiş olmasını tabii görmek iktıza edi- . Bu bahis esasen yeni değil, O kadar yeni değil ki harbin ari- | fesinde İngilterede ne kadar ehem.| miyetli bir zümrenin mevcut ihti. lüflar herhangi bir harbe vardır- | içi adar çalış- | ni müdalaa ettikleri da- | ha unutulmamıştır. Lâkin sulh fikrinde olmak başka, artık harbin | zaruri olduğunu gördükten şonra odun icaplarına uymak başkadir. Şimdi İngilizlerde işte bu var. Har. be girerken çok düşünüldü. Gir- dikten sonra da alışmak çabuk ol- madı. Fakat 930 eylülündenberi geçen zaman az değildir. İlk za- | manda kin ve husumet de pek çok- | | tu. Fakat artık İngilizin yeri yur- | du havadan taurruzlarla tahrip e- | dilmeğe başladıktan sonra kin ve | husümet de gitgide kuvvetleniyor. Şimdi düşünülen harbe devamdır. * Sulbu düşünenler yok değildir. Fakat faaliyet sahasına onların çıkacağı zaman daha uzak görü- HALK ÜTUNU İş Ve İşçi Arıyanlar, şihâyetler, temenni- ler ve müşküller Liso 1le kadar okumuş ça- lışkan bir gönç iş arıyor Lb8 1L ci sanıfına terfi etmiş, ça- dışkan, zeki ve yazırı, iladesi düzgün e bir ücretle tiça- ve büzüslt mücsse- kimdır. Talip olan- igraf Tlalk - Sütu- ları rica olun- bir iş urur İbcahim'e İş arıyan bir genç İştla 29 yaşında bir gencim. —Tahsi- km Lise ikldir. Askerlikle ilişiğim yöklur. ceeğim işler şunler okul kâtipli im. Heklâmcılıklan, film- am, — veznedarlık — yapa- run, labrika veya iş yerlerinde ame- leyi çalıştırabilirim, taşraya — giderim. Küpıcilık, evrak postacılığı sibi işlere de talibira. Lütlen Son Telzraf Halk | sülunünda Tulihtir YuMUZUNA Müra- Çast olunmasını dilerim | Lise Mezunu Genç Bir | Kız İş Arıyor İ Lise so0 şinifını ikmal etmiş genç | bir kuz resirl ve husüsi mücsseselerde | iş atamaktadır. — İş sabipleri n af Halk sütünü vasitasiyle (S smine müracastları rica olu- Küçük bir kız münasip bir iş arıyor Örtamektebin 7 inci-sınılına terti et- dilş ön iki yaşında bir kız fakir anne- ciğite bakmak Üzere yaşı ile mülena- bir iş aramaktadır. Bu şekilde, kü- müstahdeme ihtiyacı olan — İş n Son Telgraf Halk Sütü- Şükrana bir mektupla caatları Tica olunmaktadır. müra- çırpınıyordu. Gece baygınlıklar geçirdi. Ben | kendisini tedavi ile uğraşlım. Son- ra, bey -geldi. O da hâdiseyi duy: du. Karakola telefon etti. Bey de, hanım da Güzinin kaçırılmasına doğrusu çok üzülüyorlardı. Hele hantmelendi. günlerce — çırpındı, durdu. — Güzinin kaçtığına mı, kaçırıl- dığına mt kanaatin var?. | Mahkeme reisinin bu sorusu Ay- Kekeliyerek: — Benim şahsi kanantim mi?. Dedi, profesör Cemil heyecan içinde Ayşenin ağzından kaçacak Hâkimin: — Evet, | mudur?. Belki çoktur. Fa- | Kapatılan kahvenin veya ga- | lince: O, ayrı bir bahistir. O, | si onu hiç görmedi mi?. | Gazinoların tahdidi Gazetelerin yazdığına gö- re, Belediye, İstanbuldaki kahvehane ve aazına!an Iıh- dide karar vermiştir. B berin sıhhat derecesini bılnıı- yoruz. Fakat, kahveahne ve gazinoyu tahdit etmek ne demek, doğrusu, bunu pek anlıyamadık, Çünkü, bir kah- vehane, bir gazino, bir ma- halde, bir semtte hissedilen | bir ihtiyaç üzerine açılır. — | Kahvehanenin, gazinonun müşterisi var; yani ba mü- essesenin sahibi kazanıyorsa, dükkânını işletmekte devam | eder. Eğer, müessese iş yap- | mıyorsa, dükkân kapanır; ya- | Bugün İstanbulda kahve- | hane ve gazino miktarı çok kat, bunları kapatmakla, as- la gaye elde edilmiş olamaz. zinonun müşterisi, öteki kah- vehaneye gider. Ve oradaki | sıhhi şartlar, daha bozuk ha- | le gelir. Bizce, kahvehane ve gazi- nolarda sıhhi fenni şartların muhakkak suretle yerine ge- tirilmesi ciheti şiddetle kon- trol edilmelidir. Vatandaş- ları kahvehaneden, gazino- dan kurtarmak bahsine ge- bir içtimai meseledir ki, Be- lediyenin faaliyet hududu dı- şında, cemiyetin seviyesi ve medeniyeti meselesidir. BÜRHAN CEVAT Tramvaydan kaçar- ken düştü, yaralandı Lâlelide — oturan 73 yaşlarında Hamdi oğlu Hasan, Çemberlitaşta karşıdan karşıya geçerken gelen tramvaydan kaçmak istemiş, fa- kat ayağı kaldırıma çarparak düş. müş, başından ve kollarından ağır surette yaralanarak Certrahpaşa hastanesine kaldırılmıştır. VDİYORKİ, FRANCALA Hükümet, yeni tip ekmeği ih- daş ettiği zaman, hustaları, çocuk- ları, mide ve barsaklarından muz- larip olanları ihmal etbedi. Bu Kibi hazun cihazları zayıf olanlar için, francala da sattırıyor. An- cak, fruncalanın hakikaten — buna muhtaç haştalar turafından İstih- lük editebilmesi İçin şart koymı tur. Hasta, Belediye lubibinden bir rapor almıya mecbürdur, Ya- hut müdavi doktorundan alkdığı vuporu Belediye tabihine — tasdik ellirmelidir. Bu suüretle hususl) dükkânlardan francalasını — temin debilir. Hastahaneler ise, kenâ tiyaçlarını temin etmektedirin ik nüfusu kalabalık semtler- de, francala — dükAnlarında — bu ekmek az bulundurulmakta — ve ellerinde raporları - olan bir çok hastalar francalasız kalmakladır. lar. Bu küyetsizliğin bir sebebi Deyişi karşısında Ayşe yine müşkül bir söylenişle: — Kaçırıldığına kanilm!, Cevabını verdi. Profesör Cemi- lin gözleri bu cevapla gülerken Vedadın ve vekilinin gözleri de hınç, nefret kıvılcımları taşıyorlar: di. Hâkim sorusuna devam etti: — Bu kanaatiniz nereden geli- | yor — Şükriye Hanmefendinin de- vamlı korkusundı! basını sevmediğini, nefret ettiğini bunü açıkça Söylemesinden. Güzin kaçırıldıktan sorira anme- — Hayır!. —Güörmek de istemedi mi?. | © diyor mangal tah ve Güzinin ba- | | muş. Gönül rızasile babama git- MAHKEMELERDE : |Benide mevaşi liste- sine ithal buyurun Mevaşi listesi hazırlandığını du- yanlar böyle temennilere başlamış İkisi de oldukça yaşlıydılar.. İki- | sinde de mütekait momur hali vardı. Adliye koridorundaki ka- nepelerden birine yan gelmiş, kö. nuşuyorlardı: — Ben diyorum bayram haftası. sı,.. Cehil o- lur amıma, bu kadarı olmaz. İşte buna cehli mürekkep derler. — Aklıma bir hikâye geldi.. Hi- , bunu otuz beş sene ev. vel dinledim, Hakiki vak'a, dülhamidin yirmi beşinci senei yel vilâdetinde olmuş. O za zmanki Avrupayı şahanenin Ma- vilâyetinin Görice mutasar. ğmin galiba Perlepo kazasın: — Perlepe Göriceye mi tâbidi.. — Vallahi orasını pek iyi bilmi- yorum amma, meselâ öyle diye- İlm. Yahut başka bir kaza. Ma. nastır vilâyetinin Görice muta - sarrıflığına tabi kazalardan biri olduğunu iyice hatırlıyorum. Her neyse, bir kazada, kaymakam, Da- hiliye Nezaretinden bir tamim al- Tiş. Tamimde diyor ki: #Kazanız dahilindeki mevaşinin bir listesinin tanzimile gönderil. mesi..» kaymakam tamimi alıp okumuş. Mevaşinin ne olduğunu bilmyior. Tahrirat — müdürüng, jandarma kumandanını, işte hasılı herkim varsa bepsini çağırıp sor- dş; bilen yok. Tabii sen biliyor- sun. Mevaşi. davar dediğimiz ö- küz, manda, inek gibi hayvanlar... — Bilmez olur muyum canım.. Tabil bilirim, — Derken efendim.. Düşün « müşler, taşınmışlar, — bunu bilse bilse hâkim bilir amma, demişler, nasıl soralım? Çünkü, hâkim, mü-! nevver, fazıl bir adammış amma, | hiç birinin arasi da hâkimle iyi değilmiş. Bir türlü geçinemiyor- larmış. İşte bunu konuşup düşünürler- ken, tahrirat kâtibi demiş ki: — Mevaşi, bana kalsa, terfie lâyık olanlar olacak.. Efendimiz hezretlerini 25 inci senei devriyei vilâdetleridir. Bu — münasebetle, terfie lâyık olan memurlar terfi ettirileceklerdir. Olsa olsa, mevaşi, müstehakkı terfi olanlardır. Kaymakama bu mütalca mülâ . yim gelmiş. — Evet, demiş. Öyle olacak.. Şimdi hemen bir liste hazırlıya. lim. Hepimizin isimlerimizi yaza- lum. Şu hâkmi de dahil etmiyelim. Aklı başına gelsin... 'Tahrirat kâtihi kalemi eline al- miş. Kaymakam söylüyor. O ya. zyor: «Umuru Dahiliye Nezareti Ce- Klesine... Tabii Padişahın sena ve sitayişinden sonra, filân tarihli ve filân numaralı tamimle tanzimi is- tenen mevaşi listesi berveçhi âti- dir.» diyip, başta kaymakam ol mak üzere bütün âmir ve memur- avın isimlerini sıralamış. Mevaşi stesi de kulaktan kulağa şayi ol- muş. Unutulan — memurlar gelip rürüm. demiş. — Bunu kim duymuş?. Vedat Bey galiba Ferdiye — © saralarda Ferdi ile Vedat arasında bir konuşma mı olmuş- tu?, — Zaunedi nimelendidi Vedat aranmış, aranmış, En so- nunda bir gün bulunmuş, karakae- la getirilmiş, sonra kız da karako- la getirilmiş. Kendisinden sorul- tim. demiş, yaşı da 18 ( geçtiği için serbest bırakılmış. Fakat sonradan, Vedat Ferdinin lerek tamı karakoldan — Görmek isledi, Fakat göre- medi. | — Niçin' — Babası, kımı hapsetmiş', — Nereden biliyorsun? — Manimelendi de, Ferdi Bey de üyle söylediler. Vedat Gürini bir odaya kapamış; eğer buradan gıkar, ennene gidersen seni, öldü- | | söyletmiyecek miyim sanyı lııııuı' sınız, Ben bu kızı istediğim gibi O, ne öğretirseem öyle söyleme- üe mecburdur. Hele aksini söyle- sin, #kisini de öldürürüm.. demiş. Ferdi telüş içinde gelmiş Şükriye- ye bunları anlatmış. | Hâkim, Ayşenin bu sözlerini | kaymakama saman efendim ben- ' sonra - bir iki saniye denizi de mevaşi listesine lütfen ithal buyurynuz. diye lemennide bulunmuşlar, Hulâsa, hâkimden başka, büyük küçük bütün me . murların ismi listeye — geçtikten , kaymakam hâükimden hin - €nı almak, onün ehliyetsizliğini de ayrıca zikretmiş ak için tahrirat «Kaza hâkimi sana olmak üzere, bütün me- murin mevaşidir.. Bu hâşiye de yatıldıklan sonra, ya verilmiş. in kâtibi, hem bu fırsat- fade listeye kendini yaz. dırmış, hem de kendisini sevdiği ve hulüsunu arz için hâkime gi- dip: — Efendim, demiş, Bir mevaşi listesi hazırladılar,. -Kaymakam bey, bendenizi dahil ettiği halde, zatıâlinizi listeye dahil — etmedi. Üstelik ayrıca altına da bütün me- murlar mevaşi olduğu halde sizin mevaşi olmadığınız yolunda bir haşiye yazdırdı. Demiş. Hâkim hem münevver, hem ze- ki adam. İşin içinde birşey oldu. ğunu anlamış. Kâtibe hissetlirme- den öğrenmek için sormuş: — Mevaşi listesi nodir? Kâtip, — işittiği gibi anlatmış. Hâkim işi anlamış. Bıyık altından güldükten sonra, — Zararı yok demiş, Movaşi on- lardır. Ben değilim. — Aman efendim.. Bendenizi bile listeye dahil ettiler. Bendeniz mevaşi olurum da, zalıâliniz ben- denizin büyüğüsünüz, Nasıl olur da listeye girmezsiniz? — Mevaüşi çok çalışır.. Mevaşiden | çok istifade edilir. Onun için, sen | de mevaşidensin de ben değilim, demiş. Tabii, kendi kendine, mem. nun kahkahalarla gülmüş. | — Peki.. Sonra liste ne olmuş? — Ne olacak? Nezareti celileye gitmiş. Tabü, hâkim müstesna, hepsini azil veya nakletmişler. Hikâyeyi dinliyen yaşlı zat da, | ben de, kahkahalarla gülüyorduk .| Hikâyeyi anlatan bana-döndü: — Ya, efendi evlâdım, dedi, İşte Eskiden böyle memurlar, kay - makamlar bile vardı. Bunu masal diye dinleme.. Sahiden olmuş... Bu hikâyeyi dinliyen yaşlıca zat, karşıdan elile kendisine işaret eden mübaşiri göstererek arkada- | Çağırıyor.. dedi. Bakalım, çi nadanla yine ne yapaca. ğız?. Bekle, şimdi gelirim. Arkadaşı cevap verdi: — Zaten ben de kaçıyorum. Ey- vallah.. Hanıma selâmlar.. Kerime hanımla küçüklerin gözlerinden öperim. İnşaallah bize buyurun da, şöyle etraflıca görüşelim. İki arkadaştan biri mahkemeye girdi. Diğeri Adliyeden ayrılmak üzere hareket eti başını kürsü ürerine dayadığı dir- seği üzerinde açılan avcu içine yas- ladı, düşündü. Ne düşündü, ne düşünmedi ise tekrar sordu: — Ferdi de ayrıca birşeyler an- lattı mı?, — Hayır. — Ferdinin sana Şükriyenin Ve- datla konuştuklarını dinlemek için | talimat verdiğinden bahsetmiştin. | Anlaşılıyor ki onunla da gizliden | tesis ettiğin bir vazife dostluğun | vardı. Ferdi ile bu iş üzerinde sık | sık konuşuyor muydun?. — Hayır.. Ferdi Bey bir kere ba- | na o vazifeyi vermişti. — Güzinin evden gitmesinden | sonra Vedat yine eve geldi mi — Yirmi gün sonra bir kere gel- î W — Şülkriye kendisi ile konuştu | mu' — Konuştu. İ — Yine sen yanlarnda bulun- | Bununla beraber muhabir Almanyada | ye kadar Almanyada ' ler de gösterilmesnin ehemmiytini ON TELGRAF— 14 1941 Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM | 5. Ablüi Dever “cAlan — Pran | B sulhü, İngiliz — Pranstz harbir isimli buzünkü başyazısında eacümle ganları yazmaktadır: ) Almanya, Fransaya sulh teklif etti, «Darlan, Almanya ile sulh yapmak is- tiyors bu başlıkları okuyunca, insan, | evvelü, sulbe doğru münferit ve kısml Ge olsa bir adım atılmış olması karşır | sanda, memmuniyet duyuyor. — Fakat o başlıkların altındaki haberleri oku- yunca, iş Geğişiyor. Çünkü bu Alman İngiliz — Fransiz har- mahiyetledir. Pilvaki tatlı esulh> kelimesinin gölgesi altına nihayetini bekleme- | hükümetin vazitesi şerefli bir sullün tesisine müsalt bir hava yas ratacak tarzda hüreket etmektlir. Eğer böyle bir hava yaratılmazsa, bir sulhten kor ediğini görüyorsı tmaya - çalıştığı bu havanın Alman- mutavast ve yardım. olduğu | CUMHURİYET | B. Nadir Nadi «Teakid ve kontrole | ösimli bacünkli baş yazısında propa- ganda denilen silâhin ehemmiyeti ve tenkidetliği mevzau bahsederek: ile mücüdele edecek o- süpbesiz münevver ir. Kitapla, Kazele v rupayı takip eden bu arkadaşlar, oku- duklarını kontrol / süzgeciş re bir fikir gözlüğü edinen bir rir sık sık tenâkuzları düşmez, hâdi- geleri Hlân veya falan havadis. mem- bümin arzu ettiği şekilde değil, muh- | temel neticelerine nazaran mütalen e- der ve izaha çalışır. Bu rüretle geniş | halk kütleleri de, —gazeteleede. her | gün rastladıkları yüzlerce havadistea | mürekkep çıkmaz sokaklarda yalnız kalmış olmazlar. Sevdikleri gibi okumaya, onun gibi —düşi alışırisr ve gitgide tenkid ve kontrol ruhu da artık bir daha çıkmamak Ü- zere içimize girmiş, yerleşmiş - olur.» demektedir. VATAN B. Ahmet Emin Yalınsa «Almanla- Tn Dise yeni teminalır islmli buzünkü baş yasısımta: «Anadolu Ajansının Berlindeki — bir muhabirden alıp neşvettiği bir telgra- fın üzerinde ehemmiyetle durmuya de- ğer. Bu müuhabir! Anadolu — Ajanısı kendi namına Berline göndermemiştir, Tesmi bir mümessil diye de tanımıyor. tahsil görmüş bir Türk gencidir ki gö- rüşlerindeki elddiyetle ve ifadelerin- deki ölçü ve vekarla git gide kendine bir İtimat mevkil hazırlamıştır... , Diye başlamakta ve bilâhare: Telgrafta, Türk Alman münasebet- lerine dair okuduğumuz sözler, şimdi- resmi ağızdan düydüğümüz — ifadelere aykırı - değil- dir, esaş bakumından onlardan —fazla bir tarafı da yoklur. Bununla beraber tam bu sırada kat'i ve şümullü teminat şeklinde Türk halkına hitaben lekrur edilmesinin ve bu teminatın çiddiyeti- ne bir takım askeri ve mantıkl delil- ihkâr etmek mümkün olamaz » Dedikten sonra şunları yarmakta- sAlmanlarla iyi — geçinmenin ve harp harici kalabilmenin ameli yolu, böyle teminatı iyi karşılamakla bora- ber tetikte durmaktan ve - birliğimizi muhafazadan şaşmarakla Almanlarla | iyi geçinme imkânlarına da bekçilik etmiş oluruz.> TAN <Almanya Türkiye münascbetlerime bir bakişe sümi — bucünkt baş yazı- da ezcümle: «Türkiye, kendişi ile narmal şartlar içinde iktisadi münasebetlerde bulun- mak istiyen her yabancı devletle an- laşmıya dalma hazırdır. — Binaenaleyir Almanya siyasi ve sakeri sahada Tür- kiyeye karşı belediğini bildirdiği sem- patiyi iktısar sahaya da teşmil eder ve bizimle dürüst bir Iktasadi anlaşma | yapmak isterse, bizi dalma kendisine düst bulacaktır. demoktedir. dün m — Bulundum. Hemen sık sık yanlarına girip çıkıyordum. — Ne konuşuyorlardı? — Vedat durmadan Şükriyeyi tehdit ediyordu. , — Ne diye? — Gürzini salıvermek için yirmi | bin Hira peşin isterim.. Üst tarafı- | mu da tamamlayınca alırsın.. diyor- du. — Bu lâkırdıları doğrudan doğ- ruya kendi kulağınla işittin mi?, — Değrüdan doğruya kendi ku- lağımla işittüim. — Bir yanlışlık olmasın?. — Hayır hiçbir yanlışlık yok!, Hükim, dudaklarıı büze buruş- tura yine düşündü. Bu sefer kaş- Tarını çatmış, eliyle ağzım bıyık- larının üzerini " kapatmıştı. Bir- denbire demdeğişik bir sul sordu: — Sen nerede okudun?. — Resmi tahsilimi ilk mektepte yaptım. Sonra Hamımefendi evde okutturdu. Türkçe ve fransızcayi iyi öğretti, Çok kitap okudum. ÇArkası Var) | bahları, Kadınlardan yol vergisi alınacakmı? Çalışan kadınlardan yol vergisi alınması — meselesi, ciddi bir safhaya giriyor. Ge- len haberlere göre, Mecliste, yakında, bu mevzua dair bir kanun lâyihası müzakere o- Tunacaktır. Çalışan kadınlardan yol vergisi almak, hukukan doğ- ru mudur?. Madem kazamı- yorlar, versinler, diyeceksi. niz. Fakat, unutmamak lâ. zımdır ki, yol vergisi, bir be- deni mükellefiyettir. —Aslın- da, yol mükellefiyetini, hepi miz, bedenen ifaya mecbu- ruz. Ya, gidip, hiç olmazsa bir hafta, yoalda çalışacağız, taş kıracağız, toprak taşıya- cağız, kazma sallıyacağız. Ka: nun mükelleflere bir kolay- lhık olmak üzere, bedenen bu işi yapamıyacak veya yap- mak istemiyecekler için, pa- ra esasını da kabul etmiştir. O halde, çalışan kadınlaı dan da yol parası almak için, mevcut kanunun ruhunu de- ğiştirmek icap ediyor. Çün- kü, her kadının sıhhati, yol- da çalışmıya müsait midir?. Eibette ki, değildir. Bizim memlekette, çalışan kadınlara, daha ziyade bü- yük şehirlerde tesadüf edilir. Küçük kasabalarda, köyler. de, bir aylık, muayyen bir maaş mukabilinde çalışan ka« dın çok azdır. Oralarda, çalı- şan kadın olarak, göze çar: * panlar, köy hocalar, beledi. ye ebeleridir. ğ İstnbul, çalışan kadınların en fazla olduğu şehirdir. Sa- vapurlarda, tram- vaylarda işe koşan genç ka- dınlara, genç kızlara elbette rastlıyorsunuz. Durup duruürken, senedi altı lira vermiye başlamak, çalışan bu kadınlar için, iti- raf etmeli ki, cazip bir bâ- dise değildir. Fakat, size bir noktayı hatırlatayım : Çalışan kadınlardan çok azı, aldığı aylıkla bir ev ge- çindiriyor, yahut, aldığı pa- rayı zaruri ihtiyaçlarına sar- fediyor. Çalışan'kadın, fazla miktan da papuç, çorap, elbise eski- tiyor, yol masrafı yapıyor, öğleyin yemek yiyor. Görü- yorsunuz ki, kadın, çalıştığı için büyük bir masraf kapısı ile karşı karşıyadır. Yani, mali vaziyeti pek müsait ol- miyan bir kadın, çalışmasa, bu masraflardan bir kısmını tasarruf edebilir. Sonra, çalışan kadınlar, makyaj için de, epeyce para veriyclar. Eğer, Meclis, çalışan ka- dınlardan yol vergisi alınma- sını kabul ederse, kadınların, r masraflarından biraz tasarruf etmeleri lâzım ge- lecek. R. SABİT Fethi Okyar'ın bir ziyareti Sabık Adliye Vekili Fethi Okyar dün Devlet Limanlar Umum Mi dürü Raufi Manyasiyi makamında ziyaret ederek kendisile görüşmüş tür, .Şıı'keli Hayriye ta- rifesindeki garabet Üsküderda olvrun B. Şükrü ya- myor. «Sirekti. Hayriye Yaz tarifesin- de yeni bir garabet daha gösterimiş. tir. Kış tarifesinde mevcut olan selerlerden bir kısmı kaldırılmış- tır, Bu yüzden gündüz. — postaları çok kalabalık olmakta halk sıkıntı. çekmektedir. Bu hususla — nazarı ketin inadına seferleri — ataltması hakikaten gariptir. Halkın müş- külüttan Kurtarılması için icap e- den tadilktın ferasını isteriz..