Genç kız, köşklerinin bahçe « | sinde, havuz başında şezlonga u- zanmış güzel, tombul ve mi nasip bacakları, üstündeki kısa eteklerini, ta kalçalarına kadar çekmiş, güneş banyosu yapıyor, | hem de «Karısını arıyan adam» Tomanını okuyordu, O derece dalmıştı ki bahçeye gelenin, gidenin farkında değili Halbuki kamşunun çapkın - oğlu ındaki duvardan başını uzatmış | genç kızın güzel bacaklarını yut. | kuna, yutkuna seyrediyordu. — | Eloğlu boş — durmuyordu. İşte böyle kendi bahçesinden duvara merdivea koyarak komşusunun şeftali kompostosu kadar tatlı, le. ziz genç kızını temaşa ederken güzel kız «Karısını arıyan adam> meşguldü. Genç kız uyüyor muydü, yoaksa sahlden elinde tuttuğu romanı o- kuyor muydu, belli değildi. Yalnız güneş gibi aşikâr ve myedanda alan şey, olgun bacaklarının taze ve uyanık oluşu ( Komaşı çocuğu komşu kızına göz koymuştu. O gün yazıp hazırladığı aşkını ilân eden bir mektubu du- | var dibine uçuruverirken, kızın nişanlısı da eline gayet nefis bir kilo kirazla ve ayaklarının ucuna z bahçe ka- | | r—mg kız nişanlısımın gelişinden T değildi. Genç ırkek de 'e giren genci gö arlanır gibi aşağı eğe başlamıştı. şarkı- inmiş Havuz başındak nin geldiği tatafa bak: nişanlısını gör: memişti. Hemen koştu. Nişanlı « | sının koluna girdi ve: — Bu ne sürpriz?.. Diye bir kahkaha attı G K 1 daha iyi görebilmek için karşısına geçti. ğa oturdu. n yanıma gelsene!.. nlısına her zaman 'sev. gilim diye hitap ediyordu, Bu söz larında etontonum, nonoşum» gibi samimi hitapların yerine ge- çiyordu. Genç ge Kız ni ne daha çok sindi- zebilmek için. Genç kızın, konuşmak için kı. dıyan düdakları isirilmiş gibi mızi ve ateşli idi. Mevzuu de . ihtiyacını duydu. okuduğu — romandan a bazı parçalar anlattı. ik nişanlısına sev- | karak: — Sevgilim, dedi, sende hiçbir erkekte elmiyan bir taraf var. sevgilisinin n içi iraz | n, benden | ağı tercih unda oltursam ancak bir | hra göreceğim. Karşında otur. | makla her tarafını, her yerini gö Tüyorum. Böyle durmak bana daha | çok zevk veriyor. — Peki beni canın öpmek istese, | | mütekkiremle baş başa kaldım, — Onun & ben, senin & Tuyorum. ur gında bir şeyler - bir uyku sarıyor, Sana ba. | ka baka uykuya dal lyorum Genç kız, birden sapsarı olmuştu; derhal ayağa kalktı, köşke doğru yürürken: «— Pek,; öyle ise, dedi.. Uy. kun var: . Demek, ben sana üyku veriyorum, öyle mi?..» * Genç adamın söyledikleri doğru idi, Onda, uvku hastalığı — vardı Bu hastalik genç erkeğin bütün ailesi biliyordu. Bittabi, fından saklanmıştı. Fakat, erkek, nişanlısını delice seviyordu. Has- talık malüm olmakla beraber, bu nişanlanmanın ç mümkün oln bilen bazı eş, dost, «— Delikanlıva içişmeli. .» Gibi lardı. vsiyelerde bulunuyor . * O günden sonra, iki nişanlı, bir daha birbirlerini vörmediler. Gü zel, oynak, fikır fikir kaynıyan bir genç kız olan Nevin, köşk kam- şusunun oğlu ile, da ikinci defa nişanlanırken, veni sevgilisi- me şövle divardu: «— İyi ki, onda uyku hastalığı vardı. Cünkü, onunla — bahcede son buluştu”umuz varın üstünden & görmedi.. Ya, ona, uvku bastır. mamış oasaydı, dört gözle etrafına etrafına bakınsa' olurdu?.. FANTEZİ ' HASRETİM. Grubün . krzıllıklarını, — perde perde inen lâciverdi göz önünden — silerken düy- düğüm bu derin, şiddetii ve — belirsiz tahassürün ne olduğunu bulmak için cemiyeti aradım, bu geniş kemiyet içinde yaksun., Servet, saadet saydıklarımızın üze- rTinde birer birer durdum: İnsan — gel- derinin aklığı reniş caddelere kapıları açılan konaklar, eteklerini — Boğazın vengin suları öpen beyaz yalılar, gi dere başvurmıya yeltenen konfi partımanlar; telefonlu, radyolu, van- tlâtörlü, bol koltuklu, en rüzlde möb- le vitrinlerini andıran kuşlüyü yaslık- h, bir kaç yüzlü salonlar, bu salonla- Fin İüks müsahabeler'ni — deşkil eden seyahatler, — avizelerinden — dökülen | murlarla yıkanaa şez çiflerinin sokak- kapılarının | lara taşan — kahkahaları: önlerinde emre müheyya — ololar.. Şekli, renk, panllı, bütün banlardan hiç biri beni alâkadar edemedi.. Düşündüm, öksüz kalbimi yokla- dün, hayır hasrelim sen — bunlardan Hiç biri değils'n, ya sen mesin? Tahlili güç bir bilmece, — çözülemez bir düğüm. Görenlerin kalbinde (yetişemedim) diye sızlıyan bin zavallı emelden hiç Biri değilsin. Anladım, âmanın yüreğinde «eyvah göremedime diye ağlıyan bir bikemdn, bu tezatlarla çarpışan başım, acir için- ge erilirken yorrunluğun verdiği Bi ile gözlerim kapandı, İşte bu anda alık bir hava esti, aleşle yanaz dima- Zumda bir süküzet hisseti'm bi zmuh- tacı olduğum yefkat denilen noxyan'un mücessem insan'yel cemali hdi Salme ASKER kız tara- | arslan sütü | « Halimiz, ne | a | Üç hırsız ve bir | jandarma 32 kâğıtlık bir desteden maç: papazını çıkarıp herkese gi Dört Fantiy niz. Bunlardan üç tanesini Bu üçü de hırsızi üç Fantiyi ihtiyacınız olmıyan dör- düncü Fantinin üzerine kapatınız. Bu suretle masada solunuzda üç | hırsız, sağınızda ve biraz uzakta | da jandarma hazır bulunuyor. Üç hırsız aralarında konuşuyor- lar, Bir avı soymak için müzakere- de bulunuyorlar. jandarma b: ları görünce koşuyor. Fakat hır- sızlar da ortadan kayboluyorlar. Bir tanesi destenin altına, bir ta- | nesi destenin ortasına, sağlanma- | | ğa vakit bulamıyan üçüncüsü de destenin üstüne atlıyor. Fakat jandarma da üzerine sıçrıyor. O zaman çocuklardan birine des- teyi kesmesini söyleyiniz. Nere- sinden keserse kessin, alta kaçan hırsız jandarmanın üzerine gele- cektir. O sırada ortada bulunan Fanti hiçbir işe yaramaz vaziyete geçe- | gektir, Fakat çocuk bu tebeddülün farkına varmıyacaktır. | Biraz gülelim Küçük Tahsinc babası sordu: — Alfabeyi öğrendin mi?. — Evet, babacığım. — Söyle bakalım, A harfinden sonra ne gelir?. — Öteki harfler baba... e — Yavrum, kaç yaşındasın? — Evde beş, tramvayda üç ya- şında... « Annesi— Kız Türkân yine mi lın? Sen ne kadar be- | ceriksizsin böyle?, Küçük Türk: yim anne? Ben elimdeki silgiyi düşürdüm zannettim, Bir de bak- tam, silgi öteki elimde.. . Trende: | —— Anne bu keçtiğimiz istasyo- nün adı ni — Ben sana hep böyle sualler sorup durma demedim mi?. Gö- rüyorsun ki kitap okuyorum. — Peki bir daha sormam! Yak geçerken, ab- şti. O tekrar tre- | hareket etti. | | ne binmeden tren | — Ne yaptın be adam, karımın ren- | zaini parçaladın. — © kadar kıymetli mi idi?. — Çerçevesini elli liraya muştım. yaptır- Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 92 TUNA BOYUNDA —— —— TÜRK ORDULARI Yazan: M. SAMİ KARAYEL Düşrn a | ordusu nasil vaziyet alıyordu Bu mecliste başkumandan jan Hünyad, taarruz icrasına mukte- dir bir orduyu müstahkem bir ınm gelmesine | n etti. Bundan başka taarruzun asker. ler üzerinde iyi bir tesir husule getireceğini beyan ederek taarru- za geçilmesini tavsiye © x Ladiğlas tarafınd L Ai — —— umum ordunun başkumandanı olduğundan ordu- n sarfı nazar ederek orduyu bir e terlip etli, Bu nuyordu. jan Hünyad, Varna surlarından esafede bir mevzi in- tihap etmişti. Bu mevzi, vadinin nihayetinde kâln ve Dona gölü sa- hilinden sağdaki dağın eteğine ka- dar dört bin ayak imtidada ma- likti. | Bu tul, biayette muhasamattan- beri vukun gelen ufak! | harebelerle küvvetini kay bir ordu için pek çoktu. | Husuüsile sağ cenah ilerisinde | | bir yamaç bulunması jan Hüt dikkat nazarını çekmişti. Fakat, maiyetindeki kuvvet az olduğun- | acın Ü- uzatama- şka, sırt serapa çalı- lar v örtülü oldı dan süva kapalı olarak ilerl | daştırdığı gibi hafif Türk | | derinin de harekâtına müsaitti. —| İ — jan Hünyad, bu mılılıukx. kür l __f' A kapısından girip B kapısından çıkacaksınız Mükafatlı Bilmecemiz 1100 knçnk okuyucumuza hediye veriyozuz Küçük okuyucularımız ellerin- de birer kalem olduğu halde, yu- karıki resimde gördükleri A ka- pısından girecekler ve karma ka- rışık yollarda başları dönmeden dolaşarak B kapısından çıkacak- lardır. Muvaffak — oldukları tak- dirde geçtikleri yolu kalemle çi- zerek, bunu okunaklı isimleri ve adreslerile birlikte bize göndere- ceklerdir. Muvaflak olan okuyucu- larımız arasında kur'a çekerek 100 kişiye birer mükâfat — vereceğiz. Bu mükâfatlar şunlardır: HEDİYELERİMİZ : Bir fotoğraf makinesi Bir perker takımı Dördüncüye: Bir hokka takımı Beşinciye: Bir aylık Son Telg- raf abonesi. Beşinciden on beşinciye kada! Birer kitap Yeni bir keşif daha Mekteplerde hocalarımız — bize suyun terkibini öğretlikleri za- man, suyun 2 kısım idrojen ve bir sım oksijenden mürekkep oldu- ğunu söylerler, Halbuki şir | diğimiz suda az Filistindeki Lüt gölümün sula- | rında bu ağır suyun miktarı daha fazladır. Ağır su mikrobu öldür- mektedir. En mukavim madenleri aşındırmaktadır. Bu ağır suyun daha başka hassaları olduğu da zannedilmekte ve bu yolda araş- tırmalar yapılmaktadır. Son Telgraf'ın çocuk sahifesi «Son Telgraf» küçük oku- yucularını da memnun etmek içim her hafta cuma günleri kendilerine bu sütunları ayır.| miş bulunmaktadır. Kü, kuyucularımız bu sütunlarda her türlü faydalı — yazılarla birlikte eğlenceler, küçük fik- ralar, masallar, oyunlar, hu- lâza kendilerini memnun ede. cek her şeyi bulacaklardır. «Son Telgrafr Ün çük okuyucularına bt itibaren bir de mükâfatlı bul- maca tertip etmiştir. milen nazarı dikkâte a darın piskaposu maiyet! cenah kuvvetlerini biraz geriye al- dı. Bu kıt'ayı şehirden iki bin met- Te mesafeye getirdi. Kendisi de 'bin metre mesalede ahzi mevki derek bu suretle Türkler tarafından cak çe | sağ cenaha karşı icra virme hareketlerine mâni olmak istedi, Sonra ordu kı | bulunduğu yerde müstahkem bir ordugâh Süvarinin ağı ları bu ordugüha yerleştirdi. Or- « dunun göle istinat eden sol cena- *hında beş muvazzaf alay bulunu- yordu. . ile hafif top- dislas maiyetindeki alaylar bulu- danı Ladislas Bangi idi Bağ cenuhta da dört beş alay bu- üllisinin | On beşinciden yirmi beşinciye | kadar: Birer sulu boya takımı Yirmi beşinciden 35 inciye ka- dar: Birer dolma kalem 35 inciren 45 inciye kadan fotoğraf albümü 45 inciden 55 inciye kadar: Birer yazı kalemi 56 inciden 70 inciye kadar; Bi- rer kursün kalem 70 inciden 100 ünciye kadar; rer kartpostal DİKKAT EDİLECEK NOKTA Birer dilik ayda bir defa için olacak ve her ay yeni bir mükâfatlı bulmaca Onun için kur'aya ek istiyen okuyucular Havyanlar dilden anlıyor mu? Bazı âlimlerin iddialarına göre, hayvanların çıkardıkları — sesler, terli birer dil teşkil etmeseler herhalde yine bir konuşma vasıtasıdırlar. Bundan başka köpek sahiplerinin dilini pek iyi ( anlamaktadır. Başka bir yere nak- ledildikleri zaman, etraftaki yeni | hayata alışıncıya kadar, küskün durmaktadırlar. Bununla beraber ilk alıştıkları dili de unutmuyor- lar. Asyaya nakledilen bir İngiliz köpeğini misal olarak göşteriyorlar, Köpeğin gittiği yerde on, ön iki çeşit dil kullanılıyordu. Fakat kö- | pek bu dillere hiç ehemmiyet ver- | miyordu. Yalnız karşısında ingi- lizce konuşulduğu zaman, kuyru- ğunu sallıyor ve yaltaklanıyordu. Bir akıl Küçük Hilmi arkadaşı Necdete dedi ki: — Sabahları bir türlü erken u- — Ben sana tam vaktinde uyan- | manın bir çaresini öğreteyim mi? | — Öğret bakalım! — Kolay! Her gün birer saat daha geç kalkarsın. Yirmi gün ka- dar geçtikten sonra tâm sabahın saat 6 sında uyandığını görür ve hayret içinde kalırsın. Artık on- | dan sonra da saat 6 da kalkmak | itiyadını bozmazsın. Yazan: Ondan sonra aramızda gizli, kı bir beraberlik başladı. Akşamları pencerede sık sık kar- şılaşıyor; fakat annem, kardeşim anlıyacak, sezecek diye, o eve ge- lince bir aşağı odaya iniyordum. | Haftada iki defa evden muhtelif bahanelerle kaçarak — saatlerce, başbaşa oturuyor, geziyorduk — ve her geçen günle beraber kendisi bir kat daha dağlandığımı, sonu gelmez, önü alınmaz bir hızla sev- diğimi anlıyordum. Evet onu hiçbir çehre için çır- pınmamış genç kızlık hayatım - çinde; mukaddes bir mahlük gibi ibadetie, takdIsle, samimi bir teb- tille seviyordum. Aşk hiç bekle- mediğim, istemediğim bir anda ha- bersiz bir misafir gibi kalbirre gir- mişti. Artık o benim gözlerimde lece bir erkek değil, bütün ha yat, hayatiyetimdi. Yanımda olduğu zamanlar; be- nimle konuştuğu, meşgul bulun- duğu anlar büyük bir sevinç d jyordum: Benimdi ve benim olı şu beni sevindiriyordu!. Camın kenarına oturup gelişini görmek, buluşacağımız günlerde bizi birbirimize kavuşturacak ânın yaklaştığını haber veren saatin seyrini gözlemek en büyük zeve kimdi. Çünkü ona gidecektim. Ya- nina sokulacaktım. Konuşacak, cıvıldaşacak, dertleşecektik... Bu heyecanlı intizar ne nefisti yarab- bit, İkinej görüşmemizden sanra yi ne hep Taşlıkta buluşuyor, kame- riyemize çekilerek bitip tükenmi- yecek bir ateşle dolu olan kalble- Küçükçiftlik parkı yoluna iniyor- duk, İki tarafı yeşil ağaçlar, ku çiçeklerile dolu yolda cennet yol. cuları gibi d irduk. O yanım da oldukç. ar, bahçeler, et raf bana daha munis, daha güzel geli çınarların altına uzanarak, âh tabiatin yeşi enli halısına başımızı koyarak kuşların, böcek- lerin ninnisini dinliyerek saatler- ce müşterek varlığımızın yarattığı saadete dalıyor, akşamları ediyor- duk ve her ayrılışımızda 0: «— Bugün de geçti Müjgüncık!. diyor ve sonra hafif hafif parmak- larile saçlarımı okşiyarak - ilâve ordu. tiyeceğim. Evleneceği bir yuvamız olscak.. Günlerimizi, gecelerimizi hep bu yuvada baş- başa geçireceğiz!.» Ilık sesinin bül bimde yereden bu sözleri en büyük hayat müjdesini almış insanlar gibi seviniyordum. Eve dönünce de çabucak gelen akşam- la ayrılığımızın sizisim bü sönsüz müjde ile unutup, avunarak Yaşamak ne güzi sevilmek, mes'ut bir h bulmak ne tatl. Dü ne lâtif yarabbim!.» diye gözle- rimde sıcak sevinç yaşları ile ağ- İşyordum!, 4i Bugün çok durgun duruyor- şitince ahengile kab- | HALÜK CEMAL “O yanımda oldukça, etraf 9 na daha münis, güzel geliyorü sunuz Müjgân Hanım.. di Görüyorum; hâlâ sıkılıyoli Eğer bu kadar üzüleceğili #eydim bu gezintiyi teklil dir Adayı göstereyi güzel giir ve huly başa mes'i *«Dil, de, yeşil çamlar kolkola, ağır ağır yürüyü Buraya henüz gelmiştik vakittenberi Boğaziçine, A gitmemizi, sevgimizi değişi zaralar arasında bestelemi yordu. Fakat ilk zamanlâfö) tün arzuma rağmen semtiff ayrılmağa cesaret edemiy' 13 Haziran 194/ 1800 Program, ve Memidktt Ayarı. Müzik: Fasıl Sazı, Ziraat Takvimi ve Borşası. 1803 1830 1840 1900 1915 Konuşma: (İktısat Müzik: Mandolin K Adnan Kopuz ları, 19.30Mtemleket Sa: janz Habe Müzlk: K Mes'ud Ce Racyo Güzetesi. ll Müzik: Radyo Salat tras (Violonist Nodif ği 1. Puccini: Madamt Peer Cy meralda (Ağır ge: — Arlökenin Müzik: Dons Müzlk $ Progif 2245 2325/13.30 Yarınki Kapanış. YARINK! PROGRAY Program, ve Memleki ) Ayan, Müzik: Hafif PıuiNİ t Ajans Haberleri Müzik-: Hafif Par zaminn Devamı. (PEİN 8.DO/BAS n Saati, a Program, ve Memlek 730 748 T45 800 Frunek E. Gulravd: Şark D 1448 — Müzik: TTürkçe PLAKİİİ raraının Devami, — f 16.00/1520 Müzik: Dani (PL) lunuyordu. Anlar da Bosna Eğri piskaposları maiyetindeki a- | laylarla Hırvatistan beyi Taloçi- nin ve Kardinal maiyetindeki a- | laylardan mürekkepti. Orduda Po- lonyalı ve saire de mevcuttu. U- lahlar umum! ihtiyat olarak geri: de alakonmuştu. Her alayın kuvvetine gelince: Mecmuu bir alay teşkil eden U- lahlarla Macar kralı Ldislas mai- | yetindeki alaylar müstesna olduğu halde her alay bin kişiden mürek- | kepti Bu hesaba göre müttelikler ordusunun tekmil kuvyeti otuz bin kadardı. Müttefik ordularının : fevkalâde mükemmeldi. bütün asker . Ve iki yüzlü kılıçlarla | hezdi. İ fik ordusunda toplar da ahkem ordü- imışti. ik ordular her ne kadar tetmiş idiyse de | Varna ve Galata | nin de münasip kuvvetlerle işgali mnm ıelıycıdu. jan Hünyad, sahra muharebe- sini yapabilecek ordunun kuvve- tini azaltmamak için buraların muhafazasını Rumlara bırakmıştı. Müttefik orduların muvaffa yetsi: halinde Rumların bü- tün kapıları kapatacaklarını - hiç hatırına getirmemişti. Müttefikler ordusu bu tertibalı ittihaz ettiği sırada Sultan Murad daha evvel tertibatını almış bulu- nuyordu. Umurm Türk ordusu, Turhan Bey kumandasında bulunan Ru- meli askeri ile Karacapaşa maiye- tinde bulunan Anadolu askerinden ve Sultan Murad kumandasındaki sipahi ve yeniçeriler İle azablar ve akıncılardan mürekkepti. rk ordusunun kuvweti fazla Sultan Murad, muharebe iera- vakit müsait olduğundan, or- | lü harbine nazaran | Birinci hattı kâmllen tımarlı süvarisinden teşkil eyledi. “Muha- rebe Rümelinde vukua geldi; | den üsülen Rümeli süvarlil cenaha, Anadolu süvai cenaha yerleştirdi. Sonrüâ hattın geriye doğru Tic'at ihtimalini nazarı dikkat€ ric'at harekâlını himaye harebeye kemali muvafli devam etmek için geride ? dit kademelerden mürel hat teşkil etti. Bunlardan başka üç bift ıj ibaret olan sipahiler de :—f tın icra edeceği süvari iştirak etmeğe tahsis olundüğ İkinci hat bin kişiden * eden yeniçerilerden teşi Bunlar muntazam bir kal€ alarak Muradtope ile 58 üzerinde mevki aldılar. gbolu meydan muhaff ju gibi bu defa da Ce şaranpollar — ve siperlerl€ eyled Türklerin bu muharebiji tı ahyale, araziye — ve mevcül kuvvetlerine 1 muvafıktı.