PA HARBİNİN MESELELERİ” arruz.. istilâya ” teşebbüs e- , Herhalde İngilizli- vetle ihtimal verdik- Seyfiyet. Bu ihtimali ge- n bilhassa ağustas a- kuvvetlendirmiş se- meçhul değildir. Bu en mühimmi de İngi- vei maneviyesini sârs- ülizlerin yerlerini, yurt- P suretile onları «sul- Bur etmek arzusudur. Bir . hava bombardımanları B Daytahtinı ve bellibaşlı a leciz edilirken diğer ta- Köüzaltı vesaiti ile de İngi- Bemilerinin batırılı © kadar sıklaşmıştı ki heca maksadın ne olduğu du. İngilizlerin kuvvel i krmak. Benenin sonbahar ayların- Uğu daha unutulmamiş- ilizler itiraf ederken Wvel ayının bir hai- dıktan sonra bir sene ürun eşi görülmermiş bir beri ise Alman ta- iliz gemilerini her fu- batırdıkları da her * ilân edilmektedir. #imdiye kadar bununla tenen gayeye varılmış İhgilterenin hariç ile mü- ! kesebilmek suretile 0- kmak ve saire ile İngil- hını teslim etmeğe mec- 4 imek mümkün olamadı. Alman tarafının — daha fi var demektir. Bunu da İstilâya teşebbüs etmek K Bösterilecektir. İngilizlere Manlar — bu - tasavvurdan hişlerdir. yeni bir safhası başladı K Yakittir işitiliyor. Bu ye- M Almanların «sanayi har- çSam hücumları» ve saire Hördikleri muharebelerle faktır. Bunlardan asıl he- LO'lıılıı'ı can ve mal iti- Ü)I. zayiat verdirilecek ki Teyus alup ka- ğ ın bu faaliyeti pek şid- | ticaret gemiciliği içn | hafta olduğunu, çünkü | KK ettiğini kaydediyorlar» | ÇiX oe Dr a pilması gerçi Ali Kemal SUNMAN| | | | | K Fakat İngiliz tarafının | K #rini boşa çıkarmış ol | hazırlığı öbür tara- | | y N İngilterenin büyük şe- | iye kadar altüst edi- h Bu suali hem soran, hem | Veren İngilizlere göre ffak olabilmek için bu- hari hava kuvveti artık ecektir. mevzuu tutturan dir rririnin dediğine ba- n tarafı için İngilte- Çörüuz bahsinde asıl mu- geçen sene - eylül cu ç Günü ile 15 eylül pazar , Sıtda kendini göstermiş- K bü tarihten sonra da beş b * günde 200 tayyare kay- Böze alarak hücumlarına lseydi Londrayı a olacakmış. Kat'iyetle ” iddiada - bulunmak da VEBİL Çünkü bunu söyliyen K on beş gün için- KÇ N ikişer yüz tayyare kay- 4 Böze almak ne demek ol- Ç Besap etmiyor değil. ROMAN: 238 İPRi ir Cinayet Davası Yaz ayları, Sonbahar ayları hep istilâ ve taar- ruz hareketlerine müsait zannedilmiştir. Geçen se- ne ile bu sene arasında fark var.. Zayi olanların yerine yenilerini yetiştirmek lâzım. Sonra mutlaka on beş gün iiçnde bir o kadar tay- yareyi zayetmekle acaba Londr ele geçebilecek miydi?. Harbin türlü !htimalleri var. Bu mevzuda © müharrire cevap veren — diğer İngiliz meslekdaşları diyor ki Faraza Londra havadan böyle son derece geniş bir taarruzla Al- manların eline geçmiş olsaydı bile İngiltere yalnız paytahttan ibaret değildir. Onun için İngiliz - Al- man harbi bilmiş olmıyacaktı. Aylardanberi İngiltere üze yapılan hava taarruzlarının yal nız askerlik bakımından ne neti- celer verebildiği de ayrıca düşü- nülse gerek. Tahribatın sahası ge- niştir. Fakat harpte bilhassa böyle *töpyekün- diye göze alınarak az zamanda düşmanı silâhını teslim etmeğe mecbur edileceği söylenen bir harpte hava taarruzlarının as- kerlikçe ehemmiyeti olan yerleri hedef edileceğinden de çok bah- | sediliyordu. Halbuki Alman hava taarruzları ile İngilterede daha zi- yade cetim, fakat askerlikçe ehem- miyeti olmıyan binaların yıkıldığı kaydedilmektedir. Bu binaların yeniden para sarfettirecek ve zaman isti- yecektir. Lükin şimdi düşünülen o değildir. Harbi devam ettirecek malzemeyi temin eden tesisat müm kün olduğu kadar kurtulsun da. HALK. ÜTUNU İş Ve İşçi Arıyanlar, şikâyetler, temanni- ler ve müşküller Küçük bir kız münasip * bir İş arıyor Ürtamektebin T inci sınıfına terti et- miş o0 iki yaşında bir kiz fakir unne- ciğine bakmak Üzere yaşı ile müten: sİp bir iş aramaktadır. Bu şekilde, ki çük bir müstahdeme ihliyacı olan iş sahiplerinin Son Telgraf Halk — Sütu- nunda Şükrana bir mektupla — müra- cantlam İş arıyan wimeesiz bir genç 17 yaşında Lise 2 inci sanıfta bulü- nn kimsesiz İzmirli bir genç acele iş aramaktadır. Ticaretbanelerde — müer- seselerde yaz ve hesap işlerini derah- te eder. Yazısı güzel ve riyaziyesi kuv- vetlidir. Talip olan muhterem iş sa- hipleri Son Telgraf Halk — Sütununda ©X . V. Z) Tumuzuna müracsat et- meldirler. h yıl Lise 11 € geçmiş genç bir kız iş arıyor e Bu yıl lise İ inci sınifa gecmiş, bimayeye muhlaç bir genc kıcım. Hem annemle, küçük kardeşlerimin mal- şetlerini temin etmek ve ham de ha- dssccelerde kansatkâr arıyörüm. Bana iş vermek suretile hir allenin geçimine en büyük bir. yar- dimda bulünacak olan şefkatli iş sa- hiplerinin Kütlen Son Telgraf Halk tununda Müjgâna yazmalarını rica e- derim, Açık Konuşma: Bayan Dilek: Gelen iş verme meklubunuz ve telefonla bir müesseseden yapılan teklifin adresini bugünkü mektubunuzda — bildirdiğiniz adrese gönderilmiştir. Bayan — Muallâ: / Mektabimuz — bu- gün gönderilmiştir Yazan : ETEM İZZET BENİCE Aarı saçlı, mavi gözlü, gü- İş, Üve güzen görünüşlü kız, | çıkarmamak için ye- $lükle oturuyor, bu söz- dağıttığı isyat işmi- ade ediyor ve.. Ferdi N giğile devam ediyordu: g Tini aradık, taradık bu- hi Aradan günler geçti. Sen- HÇi *hu buldü. Pakat, anne- ç * edemedi. Muhakkak ki ğ bulunmuyan günler i- hç 'bir korku ve tazyık altın- vereceği ifadeyi ezberle- k ' bu bahis uzatmağa değ- tnla ancak şunu söyle- u ki Güzini elinde riyeden para, ödenmiyecek kadar — Şükriye verdi mi bunları? — Bilmiyorum. — Nerede istiyordu bu paralar Bazan ansızın eve gelerek, bi zan Şükriyenin yelunu keserek ve bekliyerek. — Ne kadar para istiyordu? — Şükriyenin bana söylediğine göre kendisinden 20-30 bin lira is- femiş; bu parayı verirsen Güzini sana gönderirim.. demiş. — Şükriyenin bu kadar parası var mıydı?. — Ne kadar parası — olduğunu bilmiyorum. — Bir .k:cıhnııııı parasını Yerli kumaşlara dair| , Bizce, en şayanı dikkat ih- tikâr hâdisesi, yerli malların bir ecnebi damga taşıyarak satılmasıdır. Gazetelerin ha- ber verdiğine göre, bir tica- rethane, yerli - fabrikaları | mızda dokunan yerli kumaş- ları, İngiliz kumaşı diye sat- mıştır. Hâdise şimdi adliyeye intikal etmiş bulunmaktadır. İspata lüzum yok ki, bir çok kumaş ticarethaneleri, Türkiyede dokunan bir çok kumaşları, hep böyle ecnebi malı olarak satıyorlar. Arada şu fark var: Fiatler yükseli- yor. Yerli mallar mağazala- rında meselâ 7 liraya aldığı- nız bir. kumaşı, bir başka dükkânda İngiliz kumaşı, di- ve, 14 liraya alıyorsunuz. |— Belki, bir kısım ticaretha- neler, fabrikalara hususi si- parişler veriyor, daha iyi ka- litede mal dokutuyorlar. Bit- tabi, bunların fiatı elbette, bir miktar yüksek olacaktır. Amma, bunun bir haddi, hu- dudu olmak lâzımdır. | Bu arada, bir de hakikat " ortaya çıkmaktadır: Demek | oluyor ki, yerli fabrikalarımı- zan bilhasa itina ile dokuduk- maşlarından farksız bulan- | mahkta ve Avrupa kumaşları gibi rağbet görüp yüksek fi- | ate salılabilmektedir. Biz, yerli mallarımızın ha- kiki mahiyetini tanıtmak ih- tiyacındayız. Bu cihetleri göz önünde tutarak iyi reklâm | yapmalıyız. BÜRHAN CEVAT Kablo yerinde va- | pur demirlemiyecek | Rumelikavağından Anadolu Ka. vağına deniz altından kabla dö . şenmiş olduğundan bu iki mınta- ka arasında vapurarın demirle - İ mesi möaolünmüştur. Liman Reis. liği vaziyeti alâkadarlara ilânen tebliğ etmiştir. Bakla bizde cskidenberi yenir. Feki Musırtılar, tnsanlar öldüklen açmanın o zamandan kalma bir itikadın istihale" etmiş bir devami olduğunu süyliyenler var, Fakâl biz burada mevsim »eb- zesi olan baklanın — vücudümüze yarıyan diz gida maddesi olup ol- madığından bahsedeceğiz. — Bukla, doğrusanu söylemek İcap — ederse gıdaca pek o kadar zengin değil- dir. Bir miktar E vitamini vardır. Terkibinde çinko da — bulunur. Yüzde 25 albümin ve yüzde 57 şe- kerli maddeleri — havidir. — Yağlı | | macdeleri hemen hi yök gibidir. Zeytinyağında — pişirdiğimiz — için bu ekgikliğini tamamlarız. Enginarla beraber kiymeli — at- tar. Üzerine derealunu da pişme- miş olarak — serpiştirdiBimiz — için, ne kadar a7 da olga yine bu ince otların boal vitaminlerinden istifa- parasını dalma benden saklardı. Evvelce de; söylemiştim. Kumar oynardı. Parasını benden, sakla- musının sebebi de bu idi. — Vedatla evde, sokakta, bütüm bu tehditler arasında hiç karşılaş- madınız mi?, — Hayır, Karşılaşmak istemediğini öyle mi?, — Evet, evvelce süylemişti — Şükriye sizden bu işler için hiç yardım istemedi m?. — Yardım şeklinde birşey iste- | medi. Ancak, sızlanır, nereden geldi bu belâ başıma, nasıl onü ? diye söylenirdi. Pa: kat, Güzin kaçırıldıklan sonra çok sarsıldı, çek vehme düştü, ben kendisini teselli etmeğe çafışıyor- düm. — Sennasıl kocasın?, Karın teh- dit, tazyik edilirken hiç alâkadar olmaz mısın?. Bu erkekliğe yakı- şir mi?, der gibi Feriliye baktı, sonra bu hişsini ilade eden bir MAHKEM ELERDE : Söz atmadım.. İnsan madını methetmez mi Mala bak, mala! böylesi yok! hayd her yerde var iakşam pazarı.. _——E Yazan: HÜSEYİN BEHÇET 3:._ Genç adam, esnaf kıyafetli biri- o mahkeme kapısının önünde sinirli sini — Sen şimdi görürsün! diyordu. Şimdi öğrelirim ben sana sokakta kadına *lâf atmayı.. —. Hiçbir şey gösteremezsin sen bana... Ben çiğ yemedim ki kar- nim ağrısın, Ben sana, çiği, pişmişi göste. ririm, Ayıp değil mi? Hem de ya. nında erkek olan evli bir kadına. — Artık uzatma.. Kararı hâkim werecek... Biz ne söylesek boş.. — Boşu, doluyu şimdi anlarsın. Genç ve şik bir kadın, genç damı kolundan çekti, — Gel artık Halâk,, Burak, u: ma... Lâf anlar soydan mı 6?. liyeceklerini mahkemede söyler. sin, — Yok Nihal Zalen sinirlerim geri; kırarım... — Sana da lüf söylemeğe gel- | miyor ki... Hemen — sinirleniyor, parlayıveriyorsun. Ne yaparsan yap! | Esnaf kıyafetli adam, ağır adini- larla, genç adamdan — uzaklaştı. Genç adamı, yanındaki genç ka - dınla konuşmağa başladı: — Canım 'bu kepazelik nerede görülmüştür? Dünyanın hiç bir tarafında, ne Belçikada, ne Fran. sada, ne Macaristanda, hiçbir yer- de böyle görmedim. Böyle es . naflık olür mu? Esnaflık değil! bu, rezillik... — Nene lâzım — Halükcuğum. Şimdi mahkemede görür o dün. | yanın kaç bucak olduğunu.. Han. 'yayı, Konyayı öğrenir. Zaten ken- dini bilmezin biri... Kolkola girdiler. Koridorda, ko. | nuşarak yürümeğe başladılar. Biraz dolaşıp mahkemelere bak. tım.. Dönüşte, mahkemelerden bi. rinin önünden geçiyordum, Genç kadınla esnaf kıyafetli adamın Hâkimin huzrunda yanyana ayak- ta durduklarını gördüm.. İçeriye Sen karıştna... | . Kalbini girdim, Hâkim, maznuna: g — Oturunuz! dedikten sonra, genç kadına sordu: — Size lâf vm attı bu? Genç kadın cevap verdi — Evet. — Nasıl oldu. anlatır mısınız? — Efendim.. Kocamla beraber caddeden geçiyorduk. Bu da, çi- lek satıyordu. Tam biz önünden geçerken: — Hayyt babam.. Mala bak, ma. ig. Mis kokulu.. Her yerde var, | böylesi yok! THlaydi akşam pazarı.. | Diye, takılmağa başladı. Yanın » | daki dükkânın kapısında duran l bir adama da, gözile beni işaret etti. Kocam gayet sinirlidir. Bana kalsa, aldırmayıp geçecektim.. Fa- kat kocam da göz işanetini gör - dü. Kızdı. Beraber polise gittik.. Şikâyet ettik. Hâkim, maznuna; Bildir! Ferdi önüne baklı, tesolli etmek korumak değildir. Cümlesini tekrarlıyarak devam etti: — Vedadın tehditlerini bu ka- dür ileriye götürüp hakikaten o- nu öldürebileceğini sanmıyordum. Fakat, evde herkese ayrı ayrı ten- bih etmiş, Şükriye Üzerinde, Ve- | dadın gelişlerinde dikkatli olma- larmı söylemiştim. | Hattü şoförümlüz LAtif ile kapıcı | Ahmede çok dikkatli olmalarını ve Vedadı eve sokmamalarını söy- lemiştim. Ferdi cümlesini bitirdikten son- va hâkim bir başka soruya geçfi: /et gecesi evde yok muy- " — Yoktum. — Nerede idiniz?. | — Evvelce bir münasebetle söy- | demiştim galiba?. — Hatırlamıyorum. — Bir xiyafette idim. nasıl öğrendiniz? — Cinayeti — Hasan, kalk bakalım ,dedi. Bak, Nihale söz atmışsın.. Ne di. yeceksin? — Vallahi billâhi, söz atmadım bhâkim Bey.. Ben çilek satıyor . dum. Bunun yoldan geçtiğinin bi im. Ben esnaf bir le farkında de; adamım.. Ekmek parası için öi niyorum hâkim Bey.. Kadına lâf atmak kim, ben kim... Ben her za. man öyle satarım.. İnsan malını metetmez — mi? Bunu her esnaf söyler. «Her yerde var, böylesi yökle diye... — İyi amma, dükkânın önün . deki adama da göz kırpıp işaret etmişsin, Demek ki, Nihali kas - tediyordun... — Yok elendim.. Dükkâncı bu. rada dışarıda, Şimdi dinliyecek- siniz.. Ne göz attım, ne söz attım, Ona öyle gelmiş her halde ... İlk şahit Nihalin kocası Halük.. Salona girip bir reveransla hü .- kimi selâmladıktan sonra, usulen | tahlif ediliyor ve anlatmağa baş- hiyor: — Refikam cariyenizle yoldan geçerken bu Hasan «mala bak ma. la.. Her yerde var, — böyesi yok. Haydi akşam pazarı.. Diye ba- forıyordu. Dönüp baktım. Yanın. daki dükkânm önünde duran bir adama gözile refikamı işaret etli. Bendeniz , asabiyim. Bu hareket Ssabımı tahrik etti. Derhal polise Bittik; şikâyet eltik, — Peki.. Bunu söylerken refi- kanızı mı kasdediyordu? — Evet.. — Neden anladınız? — Arzediyorum ya — efendim; söylerken, refikamı işatet edi - yordu. — Peki çekiliniz... Şehit Refik geliyor. Refik, Ha. sanın durduğu yerde dükkânı olan bir nalburdur. Hasanın gözile ret ettiği iddia olunan da Refik. | tir. Hâkim saruyor: Z Refik.. Hasan, Niha! yoldan geçerken söz atmış.. Sana da gö- işaret edip Nihali göstermiş. 'e biliyorsun, söyle bakalım. — Hasan her zaman öyle bağı. rır, Ben ne bunların oradan geç- tiğini, ne de bana işaret etliğini | | göz kırptığını gördüm. Her halde bir yanlışlık olacak, Hasan, sene. lerdenberi dükkânımın — önünde meyva satar. Şimdiye kadar hiç bir yolsuzluğunu, gustosuzluğunu görmedim. Gayet namuslu adam- dır. Diğer bir iki şahit de dinleni . yor, Hiçbiri Hasanın söz attığının farkında olmar lar ve Hasan hadet ediyorlar, Mahkeme, Hasan hakkında be- yaet kararı verliyor, ında hüsnü şe- Mahkemeden çıkarlârken, Ha. | — Bve sabah mı geldiniz? — Hayır.. — Ne vakit? — İki vardı. — O vakit karınız yaşıyor mu idi?. — Bilmiyerum, — Niçin?. — Onu görmemiştim. — Niçin Odasına gitmedim. Ayrı mi yatıyordunuz?. Ayrı ayrı odalarda yatarız!: Ne vakittenberi?. Bir iki senedir. — Demek eve geldiğiniz vakit Şükriyeyi aramadınız?, — Uyku saati olduğu için ara- madım, Hom ben de birazıcık iç- miştim. Görünmeden uyumak is- tiyordum, — Matmarel Vikterya werdi. — Kim bu Matmazel?, — İhtiyar bir Avusturyalı ka- haber Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Abidin Daver Aukaradan — gön- derdiği «Darlan'ın sönmiyen — ihtirasın klmali buzünkü baş yasısında Franstz Başvekil Muavininin bezey sularından bahselmekte / Balip Almanyanın arabasına Koşulurken her ne pahasıza olura Gun, Fransanın — müstemleke İmparatorluğunu kurtarmak — şevdas- a kapılmıştır. - Dünkü müttebki- İn- giltereye ihanet etmek ve bu İhaneti- nin #ereti olarak Pransadan İlalyaya ayrılmış olan - parçaları koparmak ve kurlarmak istiyor. Darlan, Pransız em peryalızminin zorla — yuttuğu - memle- | ketleri olduğu gibi muhalaza edebil- mek için, aö gerer, namus gibi — bi tün mukaddesatı satıp savmıya — hazır bir pol mühlekiri vaziyetindedir. O, Belçikadan - taviz olarak araz! mak pahasına hatlâ Alsas — Lareni de memnüniyelle vermiye hazırdır. Dar- lan ve kumpanyam, emperyulist ihti- caslara bu . kadar ka na göre, onun Kitikyadan - bahsedişin- de, yalnız alamadığı bir parçaya yan- mak deği; bu parçayı tekrar ele ge- girmeyi düşünmek hursi ve aç gözlülü- Hüde bulunduğunu “düşünmek elden gelmiyor.. Demekte ve bilâhare bu ,Amirale Türk İstiklâl Harbi tarihini okuması- Au taysiye ettiklen sonra şunları yaz. maktadır: İstiklâl — Harbinde — ellari Antepr, koca bir devletle harp edip anu yenen bir Türk şeğri olmak kalıramanlığını | ve mücizesini - göstermişti. Bugünkü Türkiye ise, yurdundan bir karış top- rak vermemek için en büyük şehrin- dön en küçük Köyüne kadar, başlan Aşağı bir «Gezi Antep> olmak azmin- dedir. Darlan bir fasiki mahrum — va- Biyetinde kalmıya mahkümdür.> CUMHURİYET B. Yumuz Nadi «Türkiyede Karlı- pak> isimli buzünkü baş yazısında Türkiyedeki labl şia — kaynakların- dan bahselmekte ve bunların islakını ea nağit «Düzce — Derdin arasında bulunan yeni bir suyun en mühim Karlabad kaynağ ile ayai evsafta bulunuşunun uyandırması tabi alâka neticesinde bu Düzce suyu ile bundan sonra lâyık ol- | düğü ehemmiyetle moşgul — olununa diğer işler meyanında bu tecrit işine de elbette lâzım olan mevkll ayrıla- çaktır. Ve hertülde bu Türkiye Karls- | badiyle hiç vakit geçirmeden ulüka- | dar olmuğa başlanması tömdaniye şa- | yandır. Karlsbad ayarında bir suya dayanılarak Düzce kazasında vücüde getirlecek su şebri hem o havali için, bem Türkiyemiz için büyük şeref ve menfaatlir » demektedir. TAN B. Zekerişa Serlel «tlarp Suriyeye geçiyore kümlt vuzünkü başyazısında ercümle ; «Suriye meselesi İngilterenin başı- | na bir'de Pransa mesolesi çıkarmak iş- tidadını gösteriyor. İngiltere- Suriyeyo taarruz ettiği gün karşısnında — Pranmiz kuvvetlerini lerlacak ve o vaktt döğ- rudan doğruya Fransa İle hanp haline girmiş bulunacaktır. İngilir kuvvetleri burasını belki kolaylıkla işgel edebi- Ür/ Fakat Pransanın, Afrikadaki kuv- wetleri ve Akdenladeki üsleri ve de- danması ile Almanya tazafına geçme- « İngiltere için paşa gidecek bir şey değildir.. demektedir. VATAN | | tetsire günkü yazasında ercümle; ALiyorno'da — çıkan — (Üt Telegrafo) edh İtalyan gözetesinin bir takım id- dinları var: İngilizlerin, harp (glihi dürer dönmez müttefiklerini - terket- meleri ve kanlarının son damılasına ve s0n Zişklerine kadar - onlarla beraber yyruşmamaları Türkiyede hayret ve gaşkınlık uyandırmış. Kikârı umümiye tamamiyle yolunu şaşırmış bir. vazis yette imiş. Gazetelerin lisanı da mem- Üaleketin ruhi hâletini aksettiriyormuz. Bu idldialara - diyeceğimiz şudur: İ- talyan gazetesi tamamiyle kendi kı dini aklatıyor. Türkiye halkı İngilizle- rin mücadelesini tam bir anlayışla ve metice hakkında tam itimatla takip e- diyor.» demektedir. Sekiz on yıldır yanımızda oturan bir kadındır. . — Cinayeti sizden önce herkes | düymüş mudü — Duymuş olacaklar!, — Matmazel Viktorya size ma- sıl haber verdi? — Uyuyordum. Oda kapım şid- detli şiddetli vuruldu. Biraz ümış oldukları- | 3 —SON TELGRAF — b HAZIRA: Darlan, Haliç vapurlarına bile kaptan olamaz Mahut Fransız - Başvekil * Muavini Amiral — Darlan'ın ği pazara çıktı. Bu zatı nâ halini okudum. Meğer, ismi Amiral imiş.. Henüz deniz- lerde, öyle uzun boylu bir übesi, bilgisi, muvaffaz- | kıyeti, zaferi yokmuş.. Bir gazetenin yazdığına göre, Amiral Darlan, geçen Büyük Harpten sonraki Mü- tareke yıllarında, Ren neh- | rinde, bazı küçük gemilere, vapurlara kumanda etmiş.. Ren nebrindeki gemiler ne mene şey olacak?. Herhalde, bizim Haliç vapurları, yahut, bilemediniz, çöp mavnalarını çekip götüren motörler kadar bir şeydir. ; Bu cinsten gemilerle, ne ve güç ayandım galiba, Bunu V | toryanın hiddetinden anlıyordum. | Siz hâlü uyuyorsunuz, Fakat müt- hiş birşey var, Şükriye öldü'. di- ye acı ve boğuk bir sesle ilk cüm- lelerini söylemşti. Ne?, Şükriye öldü mü?. diye hayykırmış ve be- men yataktan fırlamıştım. Nasil ü mü, öldürdüler mi; ak- şam birşeysi yoklu?, diye koşa kö- şa onun yatak odasımna gitlim. O, gerçekten ölmüştü!. M Ferdi, sözünün bu noklasında sustu, derin bir mefes aldı, yüzünü turdu. Sesi ağlar gibi incel- di, güzlerinin rengi bulanık bula- nik olmuştu. Ve bu bulanıklık, ber ağlarlık içinde devam etti: gibi, nasıl muvaffakıyetler kazanarak Amiralliğe kadar yükseldiği noktası, hakika- ten, çok şayanı dikkattir. Şu halde Amiral Darlan, asıl mesleği olan denizciliği dahi bilmiyor. Sularla alâka- * yok.. Şimdilik, su ile en y kın alâkası, bir su şehri olan Vişide ikamet etmesidir. Her halde, hergün, bol bol banyo almaktadır. Bu Başvekil Muavininin di- ger sahalardaki bil ne ge- lince: Politika hayatına he- nüz yeni atılmış olan Dar- lan, bu vadide, bir kara cahil elduğunu ispat etti. Dal yakın tarih hâdiselerini dahi bilmiyor, Bir Başvekil düşünün; asıl mesleğini bilmez, politika bil- mez, tarih bilmez. nezaket bilmez.. Peki, o halde ne bilir, Lu adam?:. Zavallı Fransa, mağlüp ot duktan sonra, kimlerin eline kaldi. Bu devşirme diplomat- lar, Fransayı kaldıracaklar, | refaha, hürriyete —kavuştu- racaklar, öyle mi?. Bilmiyorum, Amiral Dar- lar'a, Haliç Vapurları İdare- Kâğıthane seferlerinin ptanlığını emniyet edebi- lir mi?, Fransa gemisini, bo- yuna kayalara çarptıran bu tatlı su amirali, ihtiyar Mare, şal Peten'le nasıl anlaşmış, hayret edilir... Lâfın hulâsası, Amiral Dar- Ziraat Vekâleti Merinos çift « liklerinden yetiştirilen - Marinos koyunlarımın çok az bir para mu- kabilinde köylüye tevzliini karar. laştırmıştır. fik olarak yakında b işe başlanacaktır. Bu süretle mem- lekette Merinos koyunlarının fazla yetiştirilmesi temin olunacaktır. İstanbul Limân Reisliği, Fener. bahçe ve Bostancı mendireklerinimn tamirine başlamıştır. İki mendi- reğin tamiri için 400 tane beton blok hazırlanmaktadır. — Bunlar dalgıçlar vasıtasile yerlerine ko. pulaçaktır. Vapurlarda izdiham darpasa vapurları bühüsba öğle ve lakgam saatlerinde çok kalabalik | olmaktadır. Vaparların tıklım tek- 'lim insanla dolu hareket etmesi maazallah bir tehlike doğurabile- ceğinden liman Memurlarının ev- veke yaptıkları - gibi iskelelerde kontrolirde bulunmaları ve “kalas bahk zamanlarda âve vapurlar SNT