İ .w A HARBIİNİN LT ALE P esirleri ampları Patu kimbilir bangi kö- 4 milyondan fazla esir eti var, de binlerce Alman üş bulunmaktadır.Ke- ada da bilhassa Flai 8h İngiliz esirleri ve di- anmaktadır. veya erin maktul Miyetle bilinmedikçe, u, gaybubeti me ka- terse sürsün, kayıp ü öldüğü zannedi- tsirlerin günün birin- şikleri görülmüştür. Bu esir evli ise ve karısı hi düğünü — zannederek işse, bir çok karışık Ç* Yol açmağtadır. Bunun gaipleri ölü ola- ni harplen — sonra, bu karışık davalarla rrır. —:— harpten bir kaç v Roma mahkemelerin- İki kadın bir tek ada- fıkmışlardı. Adamcağız kaybettiği, daha MSbir şey halırlamıyacak içim, davanın için: y kendi kocası oldu- 'ümma, bütün şehir hal- sile kendisine hak Zaten esaretlen dönen iyan koca da çok in hayatı zannedil- olmamak lâ- Çünkü harp esirlerine munmele beynel- a tesbit edilmiştir. M ya suiniyetten, bulunduğu yerdeki izliğinden, bey- e pek tatbik e kanunlara hnılırı mlqtirl- kendilerinin bunlar ça- Fakat yiyecek, yata- bakmından, bulun- et askerlerinin tâ- —ıııukye tatu- me yiyorsa, esir " yer, Kaçmasınlar di- h lümeti farika kabilin- bir üniforma verilebilir rime hususi işa- h silâhları alımır, fa- birakılir. Eğer a dair namusu Verirse, daha serbest kat bu usul erler ve için cari değildir. tsiri kaçtıktan son- * eğer kaçmıyı Vermemiş ise - ceza- M Sadece kendisi daha mahiyette olmu- işlerde istihdam e- Meselâ tarlalarda ça- . Bunlar içinde köy- Yardımında bulunan- * Ümumiyetle telörgi kamplarında iy tâbi tutulur. RO 134 ilel kanunlar, mümkün — olduğu kadar knlıyı..ıınnık ve tatlı- laştırmak için milletlerce kabul edilmiştir. Fakat acaba hakkiyle tatbik e- diliyor mu? halleri görülenler nisbeten daha serbest hırakilırlar. Bu asrın başlangıcındanberi, e- sirlerin mukadderatı ile, merkezi Cenevrede bulunan Kalhaç teş kilâtı meşgul oluyordu. Bu teşki- Küt vasıtasile esirler, ailelerile mu- habere ederler, silelerinden kü- çük paketler alırlar, Kızılhaç teş- kilâtı esirleri aramak işi ile de meşgul olur. Bunun için de muh- telif servisleri vardır. Kendi dam- gasını taşıyan paketler muayene | edilmez ve her iafta böyle yüz binlerce paket teşkilâtın elinden geçer. $ | Alâkadar memleketler arasın- | da esir mübadelesi için tavassut e- | der. a | Bununla beraber, düşman eline düşmek talihsizliğine uğrıyanı ra maddeten ve mamen yardım et mek için, diğer bazı teşekküller de vardır. İngilterede — Misters Kristin Knovles tarafından vücude geti- rilen bir teşekkül de esirlere, va- kit geçirmek için, eğlendirici şey- ler göndermektedir. Bunların ara- sında tenis raketleri, portalif gra- mofonlar, oyun kâğıtları, domino, dama, roman ve satre gibi şeyler yardır. Beynelinilel anlaşmalara göre, paketler beş kilodan fazla e- lamıyacağı için, meselâ gramolo- | nun kutusu ayrı, makinesi ayrı | | gönderilmektedir. Bu kadın, esirler arasında ü- sabakalar da açmışlır. Meselâ gü- zel bir şiir, değerli bir hikâye ya- zanlara mükâfatlar göndermekte ve hattâ neşredilerek telif hakkı da kendisine verilmektedir. Bu u- sul, Almadyadaki İnçiliz esirleri arasında büyük bir rağbet görmüş- tür. Teşkilâta her Fafta binlerce mektup gönderilmektedir. Bunla- rın ekserisini şiirler teşkil ediyor. (Devamı 6 mer sahifede) | HALK ÜTUNU— İş Ve İşçi Anynlıı. pikâyetler, t lınıııiılılkr Bir genç her nevi iş arıyor 25 yaşında elektrik ve her nevi iş- Jerden anlar müsinit bir genç kanaat- kür bir ücretle İş aramaktadır. Muh- terem iş sahiplerinin Tötfen - Cibalide İnhisarlar Matbaasında mürettip Bay Samiye müracaatları rica olunur. İş arıyorum OÖrtameklep mezünü geaç bir. kı- zım. Yaşım 20, daktilo bilirim. — Mali mak — meeburiyetindeyi veya herhangi bir miessesede müna- gip bir iş arıyorum. Tüliplerin - Son Telgrafta Muallâ rumuzuna müraca- | atları. İş arayan genç bir kız Lise tahsdlini bitirmiş genç bir kiz, resmi ve hususl müesseselerde, yazı- hanelerde iş aramaktadır. İş suhipleri- nin Son Telgrat Halk sütunu vasıta- giyle <Nebahet> İsmine — müracaatları Tica olunur. Gelen iş verme mektupları Bayan Muallâ Kadıkâyünden ve Do- ağçaydan iki mektubunuz vardır. | |*n de Seveceksin! — Yazan: ETEM İZZET BENİCE 'h Belki senin v sör, Operatör arkı MRSlaisinden "” taklamaz: bilecek mi?. Çek asılan: Öğtenmiş elurum! Sürenirim. Kolay. füber sözüne ekledi: y *tibi şimdi de merak v._ı:"- geldi. İi Mi silkerek "ehin için öyle, Fakat Dü vasisyorun. Ve ettim: ":“nl insan sırtında Beyni, idraği tahrip Gdi Çarttıkça, muhak li sanılan mıı.. | plâna düşü; '“ı 'e benim i .;... are tık, ikinci, sele oldu. bunu imkâmsız bulüyer: | — Şimdi manen başka üzüntüler | içindesin de öyle sanıyorsun, Ba- | şındakı gaileler geçtikçe ruhunun | ve hişlerinin asıl davası olan Ha- l Necip davası tekrar kendisimi gösterecektir. * — Zannetmiyorum. © tecrübeli bir âşık halinde fi- kirlerinde ısrar ederek temin etti: — Bak göreceksin!. Bilmiyorum ne olacağım, fakat, tabil göreceğim'. Ka TEHLİRE Nıt e, sözümü dimledi, haber iyet korkulu.. Dedi. Fakat, Salihin bu sabah hastaneden alarak getirdiği haber M: Laülbalilik yapmı- yalım Arza edenlerin Anadolu şehir ve kasabalarına sevki işinde, bir kısım vatandı inaalesef. beklanan ve iÜlnen, gelen ciddiyeti gösteremedi- ler. Devlet, bir çok fedakâr- dlıklar yaparak, hazırlandı. Günlerce uğraşıldı. V. lar, trenler tahsiş edüdi ” Gideceğini haber veren va- tandaşlardan mühim bir kıs- mı, kendileri için hazırlanan vapurlara gelmediler, Halbu- H'_ bunlar, beyanname ver- miş, isimlerini yazdırmışlar- dı. Hazırlık ona göre yapıl- mıştı. Devlet, bir çok zahmet ve masraf ihtiyar ediyor. Bir kı- sım vatandaşlar, herhangi | bir mazeretinden dolayı gi- demiyeceğini haber vermek zahmetini ve nezaketini çok | görüyor. Halbuki, hâdise ba- #iltir. Ani mazereti çıkanlar, 'en az 48 saat evvel, gidemi- yeceklerini haber verseler, mesele kalmıyacaktır. Dev. let te ona göre tedbir alacak, işini görecek, hesabını yapa- caktır. Evvelden haber vermeden vapura gitlmiyen vatandaşlar için söylenecek en hafif söz P lâübaliliktir. Fakat, ayni lâübaliliğin milyonda birini devlet teşki- lâtı yapsa, kıyameti koparır, her tarafa şikâyetler yağdı- B e BÜRHAN CEVAT Levi tevkif edildi Pazar günü akşamı Kuledi- binde Muiz Levi iğminde seyyar tabakçı Menahem adında bir mey- haneciyi yaralamış ve dün Adli. yeye verilerek tevkif olunmuştur. *& Sultanhamamında — kumaşçı Nesim Naon kumaş ihtikârı su. çile dün tevkif olunmuştur. DOKTOR Mevsim, çilek mevsümldir. Ta- bit herkes bol bol çilek yemek ls- ter. Ereğli mıntakatında bu - sene bir milyon kilo çilek — yetişeceği söyleniyor. Demek ki bol ve ucuz çilek yiyeceğiz. Fakat malümdur ki çilek kum- la topraklarda yetiştiği için, bil- hassa sap tarâfının dibindeki yap- raklarda zerre halinde toprakları saklamaktadır. Onun için manav- dan çileği alır almaz yemezden €evel, saplarını, yapraklarını — ko- pardıktan sonra iyice yıkamak is- ter, Hattâ kum tortusunun — dipte kalmam için çileği bir sast kadar suda bırakarak, kevgirle çokip al- malıdır. Çilek kompostosu da — midenin vsaresini arttırmıya yaradığı içn, bol bol yenmesi tavsiyeye şayan- dır. Yalnız kumlarını da almakta müna yak. daha yeni ve daha korkulu: — Tehlike yüzde doksan sekiz.. Demişler, Eniştemin kurtulması için ancak bir mucize lâzım. Alla- ha dua etmekten başka ne yapa- bilsceği birşey yı e de yapılabilecek hiç BÜYÜK FELÂKET Felâket silsile halinde gelir.. de- dikleri doğru, — Halil Necip öldü mü, sağ mı? Diyey çırpınırken — arkasından Derken şimdi de muharebenin | tersyüzü kendisini göstermiye baş- Tadı ve düşman istilâsı tehlikesi Şam kapılarına kadar geldi, da- | yandı, Araplara cesaret yeren mağ- ! lübiyetimiz onları şımarttıkça şı- martıyor. Kuzu gibi itaatli ve Pürk destu €en Arapların her biri bir dev giki hemurdanmıya ve baş kaldırmıya başladılar, Hele 'Türk kadınlarına karşı çok küstalça te- cavüzler yapısarlar. Salih? — | MAĞA MAHKEM ELERDE Sen hocanı o kadar gafil mi zannettin? “Bilemedin kaldır vur! Gelinimi oğlumdan ayırtmıya geldim....,, =EYazan: HÜSEYİN BEHÇET _3'.— — Vay kumandanım.. Maşallah.| Bu ne hal? B uyaşltan — sonra da mu? Allah bağışlasın.. Allah ba . Bışlasın.. — Yoök canım.. Benim Mahdumun.. — Yine Allah bağışlasın.. To. run zevki de, daha başka bir şey- dir. Bu ölümlü dünyada, her şeyin başka zevki, başka bir lezzeti var. dır. Ne mutlu sana!, Şükür yetiş- Hirene... | Bu muhavere, Hukuk mahke. | meleri koridorunda, iki kişi ara- | sında cereyan ediyordu. Kuman. danım dediği, altmışlık gibi görü- nüyordu. Diğeri de, kırkını geçe kin, kırk beşlik filân gibiydi... Ku. mandan, dört beş yaşında bir ço- | cuğun elinden tutmuştu. Kumandan sordu : — Nerede oturuyorsunuz? Yine eski evde mi? — Kışları orada — oturuyoruz. Yazın da, küçük yalıdayız.. Ora- da bir köşk yaptırdık, — Kaotra filân. f — Kotfa durüuyor. Şimdi, bir de | yolem var. İşte onlarla haşir, ne- Şir oluyoruz. — Peder ne'Slemde? Inşallah!. —.Çok şükür., İyidir. İntiyarla- | dı artık tabil... İşte o da orada, kâh bahçede şezlongta uyul yor.. Küh küçükle oyun oynuyor.. Artık, rahatına düşkün... Gelse- nize kuzum . Hem de, yen- gemizi filân da beraber alıp da | şöyle bir haftalık, on günlük fi- İân... Yerimiz geniş... Odalar bom. boş durüyer. Deniz ayağımızın di-| binde... Yahey de ya hey!.. — Gelirim Inşallah.. Adresini * ver de... — Adres kolay canım -hocam.. Küçükyalıya geldin mi kime sor. samız gösterirler... Kuzum bocam.. Sorması ayıp olmasın amma, bu yaştan sonra, Hukuk mahkeme- lerinde işin ne .. Yaşını küçül tüp evlenecek misin? Yengemden ayrılıp — başkasını mi alacaksın? Nesebini mi tashih ettireceksin? Torununu mu tescil ettirecekisn? — Bilemedin, kaldır vü! Hiç bi- ri değil!.. — Ya? — Sen yabancım değilsin.. Bi. lirsin Rahmi, seni ben pek seve- rim; evlâdımdan ziyade severim. Bizim oğlan hayırsız. Gelinimi oğlumdan ayırtmağa geldim. — Anlamadım... — Bunda gnlamıyacak ne var? Gelinimi teşvik ettim.. Oğlum a. leyhine boşanma davası açtırıyo- Tum.. Ayırtacağım... — Sonra ne olacak? — Ne olacak? Hiç! Torunumla | gelinimi yanımda alıkoyacağım.. | Oğlumu semtime uğratmıyaca . değil.. İyidir ğim. — Bü ne biçim iş kuzum hocam? | Ben yine birşey anlamadım. — Dostum.. Yavrum.. Bizim ço- | cuk beş gltı sene evvel, bir müd. * — Vaziyet çok kötü. - Endişeli i kunç olmaşı lâzımdır. Bakalım ne olacağız?, İSTANBULA GİTMEK Salihin vaziyeti endişe ile takip etmesini fırsat bilerek: | — Bari beni İstanbula gönder- | N | Dedim, | — Daha sırası değil.. Diye cevap verdi ve aramızda | hafif bir münakaşa oldu: — Düşman ordusu Şama girdik- | den sonra mı sıra gelecek?, Dedim, Beni temine çalıştı: — Allah o günü — göstermesin. Fakat, düşman Şama girmeden | seni buradan çıkarırım, —© vakit belki trom bulamayız. 1 — Sen dakikaya burakmam. — Belki, son dakikayı tahmis etmek fırsatını bulamazsın. — Zannetmem. — Söylemezler de onun için. det evden kayboldu. Benim zaten ondan bir beklediğim yoktu. Evim barkım, iradım akarım, tekaüdi - yem, bize, bir köroğlu bir ayvaz, yetip de başımızdan aşıyor.. Am. ma, ne selâm ne sabah!.. Bir bu- çuk ay, meydanda — yok... İnsan güceniyor. Nihayet, günün birin. de, süklüm püklüm geldi. Ağzın- da bir bakla 'var.. Bir türlü çıka. ramı , Ben de biraz surat ettim. Büsbütün yutkunüp — kekeliyor." Amma, ben biliyorum; buü işin al- tından birşey çıkacak. Bir gün, annesine açmış.. Bir kızı seviyot. muş.. Gidip bir buçuk ay onların evinde kalmış.. Kızı, şimdi eve ge- tirecekmiş.. Sönra da nikâhla a. lacakmış.. Gençliktir bu... Herşey — olur. Biz de anamızdan böyle aksakallı doğmadık ya!., Neler gördük., Ne- ler geçirdik. Amma, her şeyin bir yolu, erkânı vardır; değil mi kuzum? — Evet.. — Önce biraz sertçe davrandım. Sonra razı oldum.. Ne yapacak. sın? Evlât... Kızı eve getirdik... Nikâh yap- mak lâzım.. Bizim oğlan, oralarda değil.. Aldırış yok... Zorlamağa başladım. Mahalleye, konuya komşuya karşı kepaze o. Tuyoruz. Gelinin karnı burnuna vardı.. Bizimki hâlâ havasında... Bir gün, çektim kenâra., Söyle « mediğimi bırakmadım.. Nihayet, zorlaya zorlaya, nikâhı yaptırdık. Çok geçmeden, bu yavrucak dün. yaya geldi. Ondan sonra, saadeti aile teessüs etti! Bir müddet âlâ.. Son zamanlarda, oğlan yine a - zıttı.. Aylığı alıyor.. Üç gün, beş gün, gece yarıları gel . Para bitti mi kuzu... Ertesi ay başına kadar. Ondan sonra, yine öyle.. Zavallı kızcağız, evde, iki göz iki çeşme ağlar. Bize de belli etme. meğe uğraşır. — Gözünün yaşımı, bizim yanımızda — içine akıtır.. Edep yahu!.. Bu ne kepazelikti Son günlerde büsbütün kepa » zelik ayyuka çıktı. Eve, üç gün. de, beş günde bir uğramağa baş- ladı. Gelinim de, görsen, nasil hanım hanımcık, kadın kadıncık, bir ta. 2e... Bu zamanda, bulunur şey de- il.. Oğlam da nasıl seviyor bil « Çıldırıyor. Çıldırıyor amma bizimki oralarda değil ki.. Anladımki son zamanlarda bi- zim oğlan yine bir yerlere dadan. dı. Artık, ne hali varsa görsün.. Gelinimi ondan ayırtacağım.. Oğ- lumu da bir daha semtine uğrat . mıyacağım, Malım mülküm, nem sağ kaldıkça karımın, o - da ölürse torunumun olacak.. a hocam.. Ben sana yim: Genç kadın, kırk yıl dul otaramaz. Tabiat muk tezası, fiziyelojik saikler, malüm ya her şeye sevkedebilir... (Devamı 6 sncı sayfada) — Ordu karargâhında arkadaş- larım var. — Fakat, bütün büyük rütbeli zabitlerin aileleri gitmiş. — Daha burada elanlar da var. — Herhalde düşman Şama gir- meden beni İstanbula göndermeli- sin. — Merak etme. Nedense bi gönül isteğile: — Hay hay.. Diyemiyer. Beni sevdiğini, için ayrılmak istemedgini farzet. sem böyle bir faraziyeye imkân tasavvur edemiyorum. Kıskançlık desem, sevmiyen, sevmesini bilmi yen bir adam neyi, kimi, nasıl ve niçin kıskanı Herhalde bun- lar beni tahminlerimde belki de akdatan bir takım unsurlar, Fakat, benim inamım hep bü noktaya müteveccih. © BA GifTi Ne yazık, ne yazık!. Enistem de öldü. ÇArkası var) 4 Ne Diyorlar? İKDAM R. Abidin Daver — İngiltere — Irak mücadeles; isimli bugünkü baz yazı- Sında İngilterenin Mihverle Akdeniz cephesinde çetin bir mücndeleye — tu- taşmuş olduğu sırada başına İrakta da | bir dert çıktığım söylüyerek — Iraktaki | sön taklihi hükümeti teşrih ettiktem | sonra: «lrak, İngilterenin İmparatorluk müvasala — hatları tübariyle bir dü- Küm noktasıdır. Almanlar Süveysi ele geçirirlerse buradan — döğru — Filistim, Suriye ve Irak üzerine yürümek. isti- yeceklerdir. İngiltere de, İmparator- yollarını muhafara — ede- , bir taraftan Kizildeniz ve diğer taraftan İran körfezi vazıtasiyle İmparatorluğun Şark nasıf küresindem | getirebileceği kuvvetler ve gelecek | Amerikan yardumı ile Almanları dur- Gürmüya — çalışacaktır. — Bu Bazra llmanının, seyrüsefere müsalt olan Şattül'arap Hle Dicienin ve zayıf bir müvasala- hütts sna- rağmen, Barta dusul — demiryo- ardır, , Or- fa Sark deniler bu mıntakada tutuna- iaz, Bu bükimdan - dostlükla — veya zorla Irakta kalmak istiyecektir. Ba- ler natıl bir ceroyan ala- tersennimiz iki tarafın 8- anlaşmaları merke- | zindedir.> demektedir. CUMHURİYET | B. Yunus Nadi «Hitlerin nutku> isimli bugünkü başyazısında Alman Devlel Reikinin evvelki gün Rayiştag- da söylediği san nutkumu — tahlil et Tekle ve aksine hiç bir delâlet olma- dığı çin bu noktadan dahieharbin hiç bir sulh ümidi olmaksızın devam ede- ceğiziin öğrenildiğini söyledikten son- ra nutkun Türkiye hakkındaki kı- #ımlarını mevzuu bahsederek: «Her Hitlerin Türk istiklât oldali- nin büşbüğü Atatürke karşı hayrane Lığının bu nutukla dahi tekrar olun- bu autukta Türk hükü- realist — siyasetinden Türkiyenin hiç bir | nillete karşı husux! bir hüsumeti yok- | tur. Türkiyeye karşı hasmane bir fi- beslemedikçe geçen harp- imla olan Almanya bu ba- elbette bir istima teşkil et histe mer. Her Hitlerin dostane sözlerinden mütehassis olmakla beraber eğer dün- ya buhzanı önünde her gün arlan mü- dafah tedbirlerimize — ihtimamla de- “Vam edecekse bunda şaşılacak hiç bir | ghat yoktur. Her ihtimale Vür tan müdlafaası hiç İhmale gelmiyen ilk | mukaddes vazifedir de onun için.. ' Gemektedir. TAN B. Zekeriya Sertel «ifitlerin nutku ve Türkiyer isimli bugünkü baş yazı- sında Alman Devlet Relsinin son nut- | kunu tahlil etmekte ve: «Türkyie — Cümhuriyeti —Hükümeti Tealist styasetinde hiç bir tesir ve tel- kine kapılmamış, hattı hareketinde dalma İstiklâlini muhafara — etmiştir. Alman Devlet Relsinin bu hakikati ol duğu gibi ifade etmeri herhalde mem- nuniyete şayandır. Türk milleti, Füh- Ter'in bu. sözlerini, Türkiyenin İstik- lâllne kargı: beslediği hürmetin — bir ifadesi olarak telâkki edecektir. de- YENİ SABAH B. Hüseyin Cahit Yalçın «Türkiye- nin kıymet ve ehemmiyeti> isimli bun günkü baş yazısında Türk harici poli- tikasının rehber olarak kubul ettiği Pronsibin; milletlerin hürriyet ve 1s- tiklâl içinde hak ve adalet mefhum- larına muvafık bir surette yaşamaları olduğunu, ayni idealin müdafli oldu. Bümüz :çi İngiltereden dostlük ve yasdım görmemilrin —tabil — bulunda- #unu söyicdiklen sonra: «Mihver devletleri Türkiyenin İn- kiltere ile ittifacını ilk zamanlarda göphesir Ki bir macesanın Ahbi telâkki etmiş olaraklardır. Cihan Harbiniz. — başlansıru da bir kaç ay çinde bizi zorla harhe sürükliyen Al- manlar bu harpte âo İngilizler lehine Ayni maceranın tekerrür - edeceğini zannediyorlardı. Fakat bu delaki Türk hükümeti Osmanlı İmparatorluğu de- Kildi! Mihver Devletleri — Türkiyenin kandileri tarafından tecavüze uğra- madıkça sırt istilâ hırsı İle harbe atil- mıiyatağına kanaat getirince, rahat bir nefes aldılar, Lüzümsuz tahrikler ve tecavüzlerle başlarına bir de Türk- lerle harp Gğrdimi “açmamayı bartla şimdik: safhasında menfaatlerine dâ- ha uygun gördüler. Kğer İnglilerenin hesabi. görülürse Üzerimize dahâ — ras hat hücum edöbileceklerini — düşüm- düler. Bize kargı müsmelelerindeki dğişikliği biz gahsi olarak bu - sürette tefsir ve izah ediyoruz. Tabildir ki bundan müşteki dağiliz. Fakat — vata- van müdafnesım azami derecede kuv- vetlendirmek için hümmalı bir faali- yet İle çalışmayı da ihmal edeme. yiz.r demektedir. İzin almak istiyen muallimler Lise ve Orta mekteplerle İlk okul — öğretmenlerinden tatilde başka yere gitmek istiyenlere izin verileceğini yazmışlık, Bunlar bi- rer istida ile Maarif memurluk - larına, Maarif Müdürlüğüne mü- razaat ederek gidecekleri yerleri istidalarında bildireceklerdir. Yü Maetire Çıplaklar diyarında- ki insanlara da ra- hat yüzü yok! de, benim gibi, aşağıya hulâ- sa edeceğim haberi okuma- nız lâzımdır: Pasifik Okyanusunun orta- sında Galapagos isminde bir ları vardır. Bu ada- in adı Fioreana'« | dır. Bu ada, Okyanusun ıssız, ücra bir köşesindedir. Yol uğ- rağı değildir.. Bundan bir müddet evvel, Madam Laba- ron Wagner isminde bir kı dın, burasını Çıplaklar Diya- rı haline getirmişti: Avrupada, kapalı gezmek- ten bıkan kadın erkek bir çok insanlar, bu uzak adaya gel- mişler, burada yerleşmişler, en tabii bir hayat yaşamıya başlamışlardı. Burada bütün insnlar, Âdemle Havva gibi dolaşıyorlardı. Bütün dün- yadan alâkalarını kesmişler- bir yerdi. Zenginler, gemileri, kotraları, yatlariy- le, bu adaya geliyorlar, bu- rada bir müddet hlıyoflır. yorlardı. Harpten nnl, Av- rupa ve ikan mecmua ve gazeteleri, sütun sütun, bu a- dada geçen hayattan bahse. dıyıırlıı'v ıuuıılı röportajlar Adanın kı-ıhçuı. başı ve- ya hükümdarı, burada çıp- laklık hayatını tesis eden Ma- dam Labaron Vagner idi. Bu adada yaşıyanların id- diasına göre, insanlar için mormal hayat böyle olmak lâ- zımdı. Çünkü, bu hayat en sıhhi olanıdır. Bugünkü yeni vaziyete go- lince: Pasifik Okyanusunun ortasında, ücra bir yerde bu- da harp patlayıp, bütün dün- yaya sirayet ihtimali başgös- terince, Amerika Birleşik Devletleri, bu adada bir aa keri denzi, hava ve kara ünm #ü tesis etmiye karar vermiş- tir. Ada sakinleri, buradan ka: pi dışarı edilmiştir. Zavallı- lıt, dünyanın bu kö..ıııdı de rahat olmadığını hüzünle anlamışlar ve geldikleri memr leketlere avdet etmiye mec- yelileri bu adaya gelerek, te- sisat yapmıya başlıyacaklar- T R.SABİT | pimizin YER LA Belediyeden bir yıl- dır işine cevap ala- mıyan bir vatandaş! Kadiköyünde köy diyesinden 24 Temmuz 1940 tarih ve 265 numaralı tezkere ile - sor- duğu buzusa İstanbul Belediyesi- muz bu işin clân balledilemediği ve İstanbul Belediyesinin; senesi yaklaşmasına rağmen merkür res- ml tezkereye MAİA cevap verme- miş olduğu haşretle öğrenilmiştir!. İstanbuldan — Kadıköyüne — bir mektübün bile bir saatte gittiği bir zamanda Belediyenin cevabiı- nin bir yılda hâlâ yerine varma- ması mümeklin — olamıyacağından ya bu cevabın yanlışlıkla bir ma- Sada kaldığı vepn şelven Uni duğu varit bulunmaldladır. Kayfi- yeli Belediye dikkatine ameeder ve Mı' icap eden teikikatın yapılarak bu vü- tandaşa İşinin — neticesi hakkında bir ân evvel covap vertleceğimi u- mAtız,