BZ LAİ YESELELERİ daykuş iki altınına çetin mücadelenin günleri de olabile- Ükleri için bir takım furarak kendi. ke iyorlar. Müşkülâtı ik, tehlikeyi gizle- haşletleri vardır.Bu ların asırlardan- » yetişmiş olduk- kİRTEk babalarından mi- K İRgE hal olsa gerek, Bu- * diğer bir mezi- gördükçe kuvvet ni topılyabilmele- mamak. ib ürulan — suallerden * Cebelüttarık baki- h *mez mi?, &yayı beraberlerine a ile İtalya Akde- İngilizler aleyhine bir harekele geçmek Cebelüttarıkı al- etmesinler?. Şu ol- diye hep nikbin- yürütmek hele ht ı;:ıı' olmıyan bir ngiliz askeri hD-ııyııını da mih- Keçtiği takdirde ne tetkik etmekten, dan kendilerini ala- kat İspanya varsım, Sun, Üç sene çektiği Aaçtığı yaraları iyi Ne kadar süreceği Bir harbe bilhassa Cebelüttarıkta bir za- manlar mahsur kalan İn- gilizlerin neler çektiğin- den bugünküler metanet ve tahammül dersi alıyor- lar.. na kadar devam eden, nihayet İn- gilterenin galebesile yine Cebe- lüttarıka hâkim kalmasına varan bu muhasara esnasında mahsur İngiliz askerine kumanda — eden General Eliot fedakârlık ve sebat hususunda gösterdiği — misallerle bugün de adı unutulmuyan — bir kumandandır. Emri altındakilerin | sabır. ve tahammülünü, kuvvel maneyiyesini daima yüksek tut- mak için evvelâ kendisinin metin ve mütehammil olması ne derece elzem bulunduğunu iyice takdir eden bu İçgiliz Generali diğerle- rinden ayrılmamış, onlarla bera- ber açlığa katlanmıştır. Kuman- danın feragati iyiden iyiye belli olunca emri altında bulunanlara açlık ve mahrumiyet daha hafif gelmiştir. Düşman tarafının silâhça üstün- lüğünü unutmamak lâzım: O za- man bir Fransız mühendisinin kullandığı toplarla Cebelüttarık- taki İngilizlere karşı açılan topçu ateşi pek şiddetli oluyor, — çok devam ediyordu. Bir taraftan da Fransız ve İspanyol kıtaatı kara- da kendilerine en elverişli yer- lerde mevziler temin etmişlerdi. Fakat yine Cebelüttarıktaki mah- sur İngilizler nihayet bundan da kurtulmuş, o zamanki İngiltere- min başına açılan daha nice dertler ler gelip geçmiştir. Mazideki ders. ler bal ve istikbal içimn faydalı o- lagelmiştir. Bir milletin uzun bir tarihe malk olması ona lüzum ol- g üeyhinde olarak iş- | duğu zaman kuvvet ve metanet çe kendini korsun... | menbar teşkil eder; diyenler ya- İspanyolların bi- | nılmamış. .. arak şu noktada geliyor: İngiltere aleyhine | H A L K ile beraber ola- ; A SIT ti farzolunursa mih. Ü Hİ Akdenizde müsalt TUNU. gelecek. Afri- A Mlar elindeki kısmın- İş Ve İşçi Arıyanlar, &l toplar var. Bu top- ikâ Aamllğı | gn ler ve müşküller 'ıhıııuı İngilizler | ! '* Utaca, fakat kat'iyet | Bir genç her nevi İş arıyor niyınııx ki Cebe- 25 yaşında elekirik ve her nevi iş- ——hııı için 'hiç bir | Serden anlar müstatt Wılmf kanaat- * edilme kâr bir Ücretle iş aramaktadır. y Maşir . ae ee L a inin ütlen | Cibalide d, mereden gelirse | j h ızarlar Matbaasında mürelip Bay K fazla mu- | Samiye müracaatları rica olunur, dur. Artık arıyorum —:::"“""l'l' İm- | — Örtümeklep mezunü genç bir. ki müdafaa için | zım. Yaşım 20, daktilo bilrim, Malt ;_ ge bahsine dahil, | vaziyelimin ıiıılı;'.:dun dolayı galiğ- | Be Tağilidlere'lmn | İ DEMKYSN.. F f ; hangf bir müemesede müna- * G Mühim bir keyfi- :ı: bir iş arıyorum. Tuliplerin — Son 1 “Hlmırıkdı bir. 'rolııı!u Muallâ rumuzüna müraca- Wn 2 İngiliz günler olmuştur. İ. hayatına yeni kırıgıııl var ki İngiliz- isteyen genç bir kız şimdiye ka- Yazısı düzgün, biraz daktilo bilen ve #lmenin ucuza mal | ortaokulun 8 inci sınıfına kadar oku- h küfidir. Bu | *muş 17 yaçında bir kızım. Ailevi va- N ve İspanyol kuv- | #iyetim dolayısiyle hayatımı, istikba- limi kendim çalışarak temin etmek tak Cebelüttarıkta- | , ecburiyetinde — bulunduğumdan — iş Ak Tuhasara altına al- | sahasına atılmak — istiyorum. Bann iş llvii. katlık başgös- | vermek suretiyla hem himayeye müh- a 'e varsa o kar |. $40 bir kuze en böyük bir. yardıcıda buluna: ve de onun istikbalini ki bu arada | , o euyacak olan yazıhane, busust S l—. me kadar pa- | ymücssese ve emsali iş yarleri sahiple- yine İngilizler | sinin Son Telgraf Halk Sütunu Se- n ismine müracastlarını diler ve tarihte Cebelütta- llerine şimdiden en derin minnet, şükran hisleriyle teşekkürü bir borç &, şıhınrıı;ı $8- | Silirim. MÜD n | Gelen iş verme mektapları & "liharla Bayan N, D: «İstanbuldan» — Ba- bi Kaydaailan | L an & 1183 K, #Lüleburgazdan» — Mektuplarınız ) u M eli UMAN: 129 . de Seveceksin / | Yazan: ETEM İZZET BENİCE galiba., Dedi. KUĞA Gta, “besa |, 2 Bakisihin bit daha ba | *i dolaştı. Anlıyo- | dönmesine imkân yek, Yeni bir | dinlenmeden bu | hizmetçi arayalım.. b? kontrol ediyor. | — Dedim .Sonra lâkırdıyı bir biçi- A öasızın gelmesi de | mine getirdi. Anma, Il;lu kontrol | — — Sokak kapısının bir anahtarı kestiremiyorum. | da bende olsa fena olmuyacak.. &, Puna sebep hizmet- | — Dedi. Adama meler söy- | — — Evde hizmetçi yok. Sen meş- | ? Kendisi bana *’-ı. ırlı biraz gev- için erken çıka- '* *ve gelşinde yi- ! ! gulsün. Belki evde de olmıyabilir- sin, Bir yedek anahtar benim ü- | zerimde bulunması herkalde iyi olacak.. Diyerek nektai mazarımı müda- fan etti. Aksini müdafan — elmek | kağl&mayınca: şüpheyi üzerime celbetmek: ola- | lalan da değra e İ caktı. tçi alsak. Ya- | — — Hay hay, bir çilingir getirt. de gelir- | Yabut da ev sabibinde fazla anah- dar varsa ae | zerindeki narhı kaldırdı. Bu, Zamanı gelâi | Yeni mahiül gelmiye baş ladığı için, Fiat Mürakabe Komisyonu beyaz peynir ü- demektir ki, beyaz peynirin daha fazla yükselmesi ihti- mali artık varid değildir ve hattâ, bir miktar ucuzlaması mâkul ve mantıkidir. Ucuzlamasını temenni e- deriz. | Bu arada, bir nokta üzeri- ne parmak basmak istiyoruz. | Hatırlarsınız ki, Fiat Müra- kabe Komisyonunun bütün müdahale ve ısrarına rağ- men, bir zamanlar, İstanbul- da beyaz peynir bulunmamış ve halk peynirsiz kalmıştı. Mesele basitti, toptancı tüc- car veya diğer bazı açık göz- ler, peyniri saklıyorlar, da- | ha pahalıya satmak istiyor- | lardı. Bunların - ileri sürdük- | leri iddia da şu idi: Peynir yok! Yalan.. Peynir vardı. Şimdi, peynirin var oldu- ğunu ispat etmek ve ortaya kaymak çok kolaydır. Yeni mahsul gelmiş ve peynir bol- lanmış.. Vaktiyle peynir sak- lıyan tüccarın elindeki eski maldan bakiye kalan piyasa- ya sürülecektir. Şimdi, tetik | davranıp, kimlerin, ne mik- tar peynir çıkardığına dik- kat etmeli ve yalancı sahte- kârları efkârı umumiyeye | teşhir etmelidir. BÜRHAN CEVAT DOKTOR #ieii) ÖRÜMCEK Busunla — beraber, bazı - örüm- cekler kazlıra vücudün bir yerin- den geçtikleri zaman, burada ba- zan cüz'1 bir kırmızılık Ile bera- ber hafif bir şiş hasıl ederler ve © mahalde cildin yumuşaklığına Bu kısmı, içine biraz sirke veya- hut amanyak damlatılmaş v ile, yahut kolanya İle yıkamak kâfi- dir, kaşırik ve Akabarcık xail o- ur. Örümceklerin bir. başka — fay- dafi verdir. ki, bugünkü — tababet bu. faydalarından — istifadeye te nezzül etmez. Masmaftlı söyliye- lim. Vücudün bir yeri — keşilerek kan akmıya başladığı zaman, bu- raya — öürümcek ağı konursa, kan diner. A tıpkı kav gibi akan ka- ni mas eder ve pihtilaşlirir. ve tekrar akmasına mânl olur. Dedim. Herhalde bu cevabım çok yerinde oldu ve. yüzünde dağılan çizgilerden kendisinin hu- zur ve emniyet bulduğunu hisset- | tim, Zaten benim de ona vermek islediğim bundan başka bir şey değildi amma isabet oldu da me ev- de bizmetçi, ne de onda anahtar bulundu. Yoksa dananın kuyruğu bugün aramızda feci bir halde ko- pacaktı. — Ben, Salihle ayrılırken biçbir skandal vesilesini ele ver- mek islemiyordum. Hattâ, Halil | Necip sağsa ve tekrar benimle kar- | şılaşır da evlenmek mevzuu bah- | solursa, muhakkak ki, evlenmemi geciktirir ve hattâ bir başka şe- | hirde onunla evlenirim. Tü ki, hak- | kımda hiçbir. dedikodu — vesilesi kalmasın. Hoş bütün bumlar da hulyadan başka birşey değil, Daha ortada ne Halil Necipten haber var, ne de olsa bile benim onunla evlenmem ihtimali, Bakalım çecuk beni sev- mekle beraber benimle evlenmeyi ie düşündü mü?. Belki de, hiç iyle birşey düşünmüş d MAHKEM ELERDE Doktor mu, cu-mu, muameleci mi “Nerenin doktoru be?. Ben onu tanırım.. Manitacının daniskası..,, .._I_Yazan: BÜSEYİN llllç'l'l'_:ı'— - Şuna da bak.. Bu da doktor. müş.. Doktora kitaksi... — Nerenin — doktoru be?, Bu, bal gibi dolandırıcı.. Ben bunu içe- riden tanırım. (Hapishaneden de. mek istiyor). Yahu, herif anlattı.. Doktor- | muş.. Doktormuş da, bir kaşkarlı ko yapmış, enselenmşi. — kodese | tıkmışlar.. Doktorluğuna doktor- muş amma, höm de manitacı imiş. - Yok be.. Bu, manitacının da. niskası.. İçeride bundan ders a - lanlar çok oldu. Mal bu be, mal. Hangi doktor.. Malın gözü, Hakkında konuştukları adam mevkuftu, Kıyafetine bakarak bir Hüküm vermek lâzım gelse, dok. torluğuna pek iİnanılamazdı. Her ne olursa olsun, iki bıçkı- nın birbirlerine «mal be., Malın gözü be..» diye tezkiye ettikleri. ne göre her halde benim için en- tresan bir adam olacaktı. Gözlerimle, mütemadiyen onu takip ediyordum. — Gayet sakin, mütevekkil, harekelsiz oturuyor. du. Yalnız, siyah, zeki gözleri, fıl- dir. hıldır, etrafı tarıyordu. Çağırdılar: — Halit.. Safinaz!.. Jandarmayla boraber mahke. meye girdi. Davacısı da, yaşlıca bir kadındı. | | nızı anlatın! dedi. Kadın arilatmağa başladı: — Beyoğlu' tarafında rahatça bir apartıman arıyorduk, Bir tel. Jat baldük, Bizi bu adamla taniş- tırdı. Konuştük? “Ben doktorüm | Bi apartımanım var, Bir katı boş Kiraya vereceğim.. Siz de apartı. man arıyormuşsunuz.. Görün.. | tutarsınız.. dedi. Berâber gittik. Taksim tarafında bir apartımana girdik, Birinci ka- ti boştu. Kapıyı anahtarla — açtı. | Beş oda.. Bir mutfak.. Affeder . siniz bir ayakyolu, bir banyo da- Sıcak, soğuk — suyu, rül akıyordu. Karelüferi (kalorifer olacak) elektriği, ha « vagazı vardı. Odalar ferah... İki odanın arasında bir camlı bölme vardı. Onu açınca, Iki oda birleşip büyü kbir salon oluyordu. — Fuzuli tafsilâtı bırakın da, asıl davayı anlatın!. zarlığa başladık. Altmış liradan tutturdu.. Elli liraya indi. Biz de kırktan başladık.. Elli lirada u - yuştuk. Damadım dışarıda tüocar- dır. Bir kızım, üç tane de toru - tum var. Hepimiz beş kişiyiz . — Bırakın efendim şimdi to . runlarınızı da, davanızı anlatın!. — Elli Hiraya mutabık kaldık. Bir senelik peşin istedi. — Altı aylık verelim, dedim. Razı olmadı. Nihayet bir senelik peşin vermeğe karar verdik. Altı yüz Jirayı, tıkır tıkır aldı, gittik.. Kâtibi adilde bir kontrat yapıldı. Kontratı bana verdi, Benim pek okumam yokl-ul' Buh kız da o Birçok, âşıklar gibi yılııı hissine bağlı ve şehvetini tatminden bay ka birşey düşünmiyen neviden de olabilir. Fakat, Halil Necibin ba- 'na verdiği teselli ve ümit onu dü rüst ve aşkına bağlı saymanıda- Nihayet cinnet derecesine yükselen bir aşk gelip geçici 6l- mamalıdır. Eğer, sözümü dinledi ve bir unutma seyahatine çıktı ise bu onun aşkının derece ve hağı bakımından ciddi bir sınaç olç- caktır. Bakalım, aşk mı daha galip gele. cek, yoksa şuur ve irade mi?, Ru- nu netice görterecek ve. ben bu neticeye en yakın bir halde bu- Tanuyorum!, SÖON MEKTUP Aman ne kadar iyi.. Ne kadar iyi, Tam dar günümde yetişti. Ko- miser babam beni İstanbula çağı- rıyor. Bu davetten istilade edebi. lir de İstanbula gidebilirsem her şey hallolur. Fakat, babam hazin şeylerden bahsediyor ve.. diyor ki: »İstanbul çok kötü, Harp zen- ginlerinden başka kimsede takat komisyon- :? kadar anlamaz. Neyse, Kontrat var ya!, Eve yerleşip oturduk. Bu da geldi. Jüle güle oturun — vâlde. Memnun kalırsanız gelecek sene kontratı tazeleriz. dedi.. Gitti, Ay başında, k. geldi: — Bey aylık istiyor.. Fazla ge- ciktirmeyin. Bugün yarım hazır edin! dedi. — Ayol bey şaşırdı mi? Aklını mı oynattı? Çıldırdıysa — Allaha yalvarsın! dedim. Ne aylığı İsti- yor? Yıllığını peşin aldı yal. — Hangi bey? dedi — Ayol işte apartıman sahibi, doktor Halit Bey.. dedim, — Doktor Halit Bey apartıma- nın sahibi değil ki... O kirala tut. tu. Bir aylık peşin verdiyid.. Kona tratı size ciro otti, Her ay, aylığı siz vereceksiniz. dedi, Sonra işi anladık.. Meğer; apar- fımanın sahibi mütcahhit Celâl Beymiş. Bu ondan kirala tut - muş. Bir aylık peşin vermiş. Hem de, kırk beş liraya tutmuş. Bize beş lira fazlasile ciro etmiş. Bizim altı yüz lira gitti gider, dahi gi- der. — Davanız bu., Altı yüz lira dolandırıldığınızı iddia ediyor « sunuz? — Evet,. Altı yüz liramı isti- yorum. Ondan alın.. Ev sahibine verin!. — Ondan alıp ev sahibine ver. mek bizim işimiz değil. Biz, ka- nunun icabına göre hareket ede. riz. Oturun!.. Kadıncağız oturdu. Halit ayağa kalktı. Hâkim soruyor: — Siz, doktor musunuz? — Hayır! — Peki apartımanı kiralarken, kontratı Safinaza — deyrederken doktor olduğunuzu söylemişsiniz.. — Hayır! Kimseye böyle birşey | söylemedim. Ben, muamele takip ederim. Komisyonculuk yaparım, — Birlikte — kaydınız var mı? Komisyoncular Birliğinde ... — Hayır! Eskiden — yapardım. Çoktandır komisyonculuktan vaz geçtim; muamele takip ediyorum. — Peki., Hakkınızdaki iddiayı dinlediniz. Ne diyeceksiniz? — Etfendim.. Ben apartımanın © katımı kiraladım. Sonra, bir iş için taşraya gilmek icabetti. Kon- tratı Safinaza ciro ettim. Altı yüz Tira aldım. Aylığı her ay ben ve. Tecektim. Vaziyetim bozuldu; ve- remedim.. Borcumdur, veririm. — Peki.. Bundan evvel de hep böyle mi olduydu? Sizin bu ne. viden bazı sabıkalarınız var, — Vallahi efendim.. İtimat bu- yurunuz ki, her seferinde bir tür- lü aksilik oldu. Bütün hüsn üni. yetime rağmen, her zaman, zan altında, fena mevkide — kaldım. Yoksa.., — Peki.. Siz de oturunuz!. Şahit Celâli çağır... Mübaşir seslendi : (Devamı 5 inet Sahifede) —— kalmadı. Millet açlıktan kırılıyor. Tifo, tifüs salgın halinde, Yeni ço- cuk doğmuyor, doğanlar da ölü- yor, Millet bütün bunlara vatanım kurtaluşu davası karşısında da- yanmıya hazır ve dayanıyor, An- cak, felâket bu yoldaki itimadın sarsılmış olmasında. Müthiş sul- istimal, iş başındakilerin kendile- rimi düşünmeleri, zenginlerin pa- ralarını harice kaçırmaları, harp kabinesinin şaşkm ve sakalı kap tırmış bir halde bulunması ye'ci arttırıyor, ümidi kırıyor. İstanbul hastaneleri malüllerle ve yaralı- Tarla dolu, Büyük evler bile has- tane yapıldı. Kurtulaşumuzu teh- dit eden darbeler karşısında âciz ve zebun bir vaziyet idame etmek hele bizi felâketten felüâkete sürük. Tüyar. | Cephelerden gelen haberler de kötü. Rus ordaları Suşehrine ka- dar gelmiş. Şamm da tehdit al- Güneşi kaybettiklen sonra seni de kaybetmekter korkuyorum (Arkamı Vas) - lanmış bulunmaktadır. 3 —SON TELC Başmuharrirler Ne Diyorlar? İKDAM B. Profeör Hüseyin Şükrü Baban sÖbür uçtar isimli bugünkü —baş yazısında Almanyanın Balkan Yarım- adasınin — istilâsını tillen — bitirdiğini Hlân ettikten sönra ana taarruz hedefi Büyük Britanya adalar kalmak etası- na södık bulunmakla beraber Mısir ve İspanyada askeri, siyasl harekellerine hiz vermiş olduğunu söyliyerek: «Balkan meselesinin tasfiyesi, Mışır harekâtına başlâanmiş bulunması — İs- panyayı artık sarih bir vaziyet almı- ya sevkedebilir. Hariciye - Nazırı Ge- neral Frankoyu esasen istediği Üçlü Pakta iltihaka imale için elinde köz- lafa malik bulunuyor demektir. Bil- hassa Msmr harekâtı. daba seri bir in- kişaf gösterirse Üçüzlü Pakta iltihak edildikten sonra İngiltere aleyhine has rekele geçmek için Dirden fazla sebep bulunabilir. Fransız iaşe müşkülâtı ve ablokadan çekilen istrap ileri sürülerek — bunun gevşelilmesi istenedilir. Fransanın da üzerinde —durdüğu bu bahiste Büyük Britanya fazla mülâyim davranamaz. Bu da bir alâka kesilmesi sebebi ola- bilir Ylut daha açık bir hareketle iki a- sır evvel bir sürpriz le İspanyadan | alınmış olan Cebelüttarık'ın iadesi ta- lep olunabir ve o zaman İspanya or- duku muhâsamata geçebilir. Böyle bir hareket de zaruretiyle ittifakları do- İayasiyle Almanyanın askeri yardımını istilzam edebilir. Esasen Alman kıt'a- dari, İngiliz gazetelerinin - rivayetine göre, Bayon civarında şimdiden tap- Almanya askeri muvaffakiyetlerin. den siyasl istifadeler temin hususun- du dakika ve fırsat kaçınmak niyetin- de olmadığını — sarahatle — gösteriyor. Büyük Britanyanın fasl bir politika ile bühassa Madrit üzerinde tesir Jera etmesi icap eder. Orada en büyük diplornatlardan Viri Samuel Hor sefir olarak bulunmaktadır. Buzan bir sefir bir orduya bedeldir. demektedir. CUMHURİYET B. Yunus Nadi «İlarbin neresinde- yizte isimli bugünkü başmakalesinde harp başlıyalı 2 yıla yaklaştığı halde yeşil çuhalı sulh mazasının kurulaca- ü günün henüz uzaklardan bile sezil- mediğini söyliyerek: «İkinci senesine — yaklışan — barbin daha ne kadar sürebileceğini tahmin etmek güç olmaz. Gerek Almanlar, gerek İngilizler karşılıklı vaziyetleri- nia mühlm noktasımı - biliyorlar, A- rasıra bazı seyircilerin de gürültüye Bttiği acayip bir boks maçındayız. Her | maçtü taraflar karşılarındakine ken- di dövüş sistemlerini - kabul ettirmek isterler. Burada da öyle oluyor. Al- manya seri yumruklarla — hasmını bir an evvel yere sermek emelinde. Onun adaleleri kuvvetli fakat nefesi darca- dir, İngiltere ise, tamamen aksine 6- larak, dayanıklı bir nefese mukabll | biraz geşvek buzulu, İkinci raurdun bitmesine az bir şey Kaldığ: halde maç daha ne kadar sü- recek bilmiyoruz. Yalnız tahmin edi- yoruz ki, neticeyi almak için her —ii taraf da daha pek çok yorulâcak, ter- Tiyecek ve dünyayı da beraber üze- cektir.> demektedir. YENİ SABAH B, Hüseyin Cahit Yalçın «İtalyan- lara karşı Almanlar» isimli bugünkü başmakalesinde İtalyanlarla Almanya arasındaki" münsebetlerden — bahset- mmekte ver <Askert sahada İtalyanlar ancak bir safra gibi telâkki edildiği ve Scabında tereddütsüzce feda olunduğu gibi siyast| sabada da yüz verilmesi caiz olmıyan müz'iç ve değersiz bir arkadaş mua- melesi görüyor. Bunda Almanlara hak — vermemek kabil değildir. Çünkü İtatlyan Faşist- leri harpte bir İşe yaramak hutusun- da ne kadar beceriksiz iseler başkaları zaferi kazandıktan şonra yağmaya koşmak hususunda da o kadar acül ve haristirler. Dediktan sonra İtalyanın Adriyatik sahillerinde bir çok şeyler — istediğini söyliyerek: «Şimdi de İtalya Korfu adasını iş- gal ettiğinden, Prevezeye asker çıkar- dığından bahsalunuyor. Roma — kabinesi — büyle işi azıtınca Berlinden şamar gecikmedi: Balkan- larda bütün ittihaz edilen idari ve si- yasl mukerrezatın muvakkat bir mahi- yeti halz olduğu ilân edildi. Hiç bir şe- ye isthkak kerbetmeden hazıra kan- miya kalkan faşistler de mahcup bir vaziyete düştüler. “Bugün için artık müstakti bir siyaset sahibi İtalya mev- zuu bahsolamaz. İlalya tamamen Al- manyanın nüfuzu altına girmiştir ve Berlinin işareti dairesinde mecburdur.> rAR B. Zekeriya Serlel dİngillerenin Yu- nanistana yardımı — meselesi> — isimli bugünkü baş yazısında ezcümle: «Her bezimet bir hoşoutsuzluk do- Kurur. İngiliz askerlerinin, — Yumanla- tanda uğradığı ükbet de gerek İn- gülterede, gerek Dominyonlarda, — ge- vekse İngillerenin mültetikleri ara- sında bir takam şikâyet ve münakaşa- İara yol açmıştır. Bu mesele, Yunan cephesinden dönen Arrerikalı muha- birlerin ajansları ve güzeteleri vasıla- siyle yaptıkları ifgsattan cıkmığlır. Ö- nümüzdeki hatta içinde Avam Kamas Te inda Etrafl alsrak görüşülecektir.> duvektedir. RAF — L O MAYIS 1sai 40 lira maaşli sek- reterlerin elbette bir illeti vardır Artık sabrım tükendi, da- ha fazla tahammül edeme- yip, bugün baklayı ağzımdan çıkaracağım. Filvaki, aşağı- ya yazacağım şeyler, daha ziyade, biz* gazetecileri ve mesleğimizin hususiyetlerini alâkadar eder amma, niha- yet, bu mevzu, dolayısile bü- tün okuyucuları tatmin eder, düşüncesindeyim. Çünkü, ev- velâ, bahis para bahsidir, Sonra, bahis, dedikodudur, sonra, bahis, bir bakıma if. Şaattır. Babiâli caddesinde bir çok gazete çıkar. Allah unımn. bunların sayısı hergün deleşiyor. Şöyle böyle, İstan. bulda çıkan günlük gazete- lerin yekünu 20 ye yakındır. Bir gazeteyi, Yazı İşleri :d;dur'ı:u çıkarır. Bizim cad- le, bu işi yapan arkadaşa Sekreter, deriz. Sekreter, tec« rübeli gazeteci, emekdar ga« zeteci, olgun gazeteci, kiya« setli, ferasetli gazeteci olmak iktiza eder. Her sekreter böy- lemidir, orasını bana sorma. yın.. Ne ise.. Bu işi yapan arkadaşların maaşına gelince: ayda 400 lira alan sekreter de vardır, ıydı 40 lira alan sekreter Ucuıııı vardır bir — illeti, derler. Elbette, bu 40 liralık- ların da illeti olmak - iktiza eder. Geçenlerde — arkadaşlarla konuşuyorduk. İstanbulun kı- demli gazetelerinden birine 40 lira maaşlı bir sekreter a- randığını —söylediler. Bunu duyduğum zaman inanmak istemedim. Fakat, bu habe- rin maalesef doğru olduğgu- nu acı duyarak kaydetmeli- Bıılı bir Basın Bulıııınıı projesi vardır. Üç yıl var ki, bu nizamname ikmal edilip tatbikata konamamıştrı. Neden?. Belli. - değildir. Matbuat Kanununda, bu kanundan sonra çıkarılması düşünülen, nizamnamede mesleğin muh- telif mevzuatı yer tutar. Bir de iç hizmet talimat- namesi yapsak ta, bir kısım Ppatronların 40 liraya sekre- hr aramalarının önüne geç- İnııf ve ayıp! R. SABİT İngiliz profesörünün konferans ve temsili Eminönü Halkevinden; Evimizin Cağaloğlundaki salo. nuhda sabık Nevyork ve Avus - tralyadaki —Melburne ve lâhik Londra Üniversitesi Pedagoji ve Terbiye Enstütisü profesörlerin - den Beynelmilel İmtihanlar Kö. Misyonu âzası H. P, Hanley tata. fından 2/5/1941 cuma günü saat 21 de (İngiliz terbiyesinin ruhu) ve 3/5/1941 cumartesi günü saat “21 de (Çocuğun inkişafı) mevzu- larında birer konferans verilecek ve konferansları müteakip Evimiaı Temsil Şubesi tarafından (Him- metin oğlu) piyesi temsil edile . cektir. Her iki günün davetiyelerinin Evimiz bürosundan alınması rica olunur. İstanbul ilmanında- ki demirler, zincir- ler çıkartılıyor ! Liman Reisliği alâkadar arma. törlere ve vapur idarelerine ta - mim yaparak İstanbul Himanında batık bulunan zincir parçalarile diğer demir aksamın çıkarılması ve eğer çıkarılmazsa Reislik tara- fından çıkarılarak bir daha sa . hiplerine verilmiyeceğini bildir . miştir. - Limanımızda bu şekilde deniz içinde kalınış mühim mik- karımı alınacaktır.