MUKA Sabri bir sır arkadaşı ile konu- şayordu: — Azizim başka türlü insan ha- yatın zevkime varmaz.. Ne çıkar tatsız, tuzsuz yaşamak- tan,.. yemek, içmek, gezmek, loz- mak, eğlenmek... Her şey lâzım.. sonra, meselâ.... ı meselesinde de erkek gibi düşün- Mmeli... Bir kadınla ömür geçirmek budalalıktır! Hatta iki tanesile kanaat edenlerin bile şaşarım ak- aa doğrusu!, — Ya ne kadar olmalı bir düzine — Sayısı kelli olur mu? Rast ge- lebildiği kadar... — Sıkıl biraz yahu.. Yaşı kır - ka dayanmış, evli barklı bir adam- sın,, Karın güzellikte pek yabana | atılmaz... Eh.. Birde güzel metre- sin var... Senelerdenberi onların i- kisini birbirlerile çarpıştırmadan yaşayıp gidiyorsun. Hatta, işi o kadar iyi idare ediyorsun ki ka- rınla metresin sıkı fıkı ehbap! Gö- rüşüyorlar, konuşuyorlar... Metre- resin sık sık evine geliyor, karınla | iki arkadaş gibi sohbeti kaymatı- yorlar... Karın ne bilsin zavallı kadıncağız.. Onunla bir arkadaş gi- bi konuşup dertleşiyor.. — Fakat metresin de kurnaz kadın ha!. ilhakika bu oyun banabir hayli zevk verdi. Fakat, sonraları eskidikçe tadı kaçtı; karım da, met- resimde bemi tatmin edemez oldu- lar: Hep onlar... Hep onlar.. Ayni gey. Hep aymi şey... — Darılma ama çok aç gözlüsün! — Bunu niçin bir kabahatmiş gi. bi söylüyorsun? Açlık fena bir şey mi? İnsan yemeği bile çok aç oldu- (u zamanlar İştiha ile yiyiyor.. Ve ancak o zaman yediğinin tadını daha iyi alıyor... Aşkta böyledir kuzum... Acıkmak., Aç olmak lâ- | zım... Böyle dı a bir iştihayı da türlü, renk renk sen bir nevi âşık o- şk oburu!.. Sabri gürültülü bir kahkaha ile güldü, gülüştüler: Hiçte fena bir tâbir değil... Hoşuma gitti doğrusu... Yalnız işin bir de aksi cihe- tini düşündnü mü? — Ne gibi? T Bitüla derinmirie banll rinde büyle bir açlık hissedipte o- burluğa kalkarlarsa... — Yeo.. kadınların buna hakları yok... Mademki bütün ihtiyaçlarını| temin ediyorum.. Ev kadını | gerek.. Hem sen zannediyı | sun ki, ben, onlara bir şey sezdiri- yorum?... Ne münasebet! Rüyala- rında bile görmezler... Hüner, kar- da yürüyüp izini belli etmemektir. — Unutma ki: Kadınlar kurnaz- dırlar... — Yahu ne biçim erkeksin sen?. Bu sözünle âdeta, «erkekler buda- ladır! » demek istiyorsun.. Erkek- ler daha kurnazdır!.. Öyle olsun... Sabrinin evi. İki genç kadım, ka- risı ile metresi oturmuş konuşu- | BELE! Yazan: RECAİ SANAY yer, dertleşiyorlar. Sabri karısına Maçkada, metresinede Taksimde ev tutmuştu. Bu iki genç kadın daha kız iken birbirlerini tanırlar- dı. Metresi Sabriden, başka bir a: dam mış gibi bahsediyor ve arala- | rında bir muhavere geçiyordu: — Kocam... Tamamile kocam sa- yılmaz ki.. Sana anlatmıştım. Bir nikâhımız yok.. Sadece beş senedir beraber oturuyoruz.. O kadar.. Beş senedir bir sürü kadınlarla düşüp kalkıyor... Bilmiyorum zan- nediyor... Kocam diye bana bakan ihtiyaçlarımı temin eden bir adam | bulunması için külâh salladığımın farkında bile değil! gibit, — Ben, bu gidişle benim küçük- yaramazı da sepetliyeceğim galiba, — Neden ayol? Daha dört ay ol- | madı; «ne ateşli ne körpe delikan- — Doğru ama çok genç.. 19 - 20 yaşında bir çocuk...Geçen hafta da- ha dolgunca bir erkekle tanıştım. Ondan sekiz, dokuz yaş büyük.. 'Tam bir erkek güzeli... — Sen çok mamun iştahlısın .. Bir kaç ay sonra ondan da bıkar-| — Geçen seneye kadar sen de | öyle değil mi idin? «O> nunla ta- nıştıktan sonra biraz değişti. Ga- liba adamakıllı abayı yaktın da sesin çıkmıyor.. — Anladığın gibi değil... Hani 'Trabyada geçen hafta bana rastla- dın.. Yanımda genç bir erkek vardı. Sana «Amca zadem» diye tak- dim ettim. Şimdi işte onunla da.. — Bir gün yakalanmaktan kork- muyor musun? — Ayni suali sen kendi kendine sormadın mı?. — Bana hakma.. Benim ne ni- kâhlım, ne de belâlım... Nasıl ol- | sa olur... Fakat sen... — Umurumda bile değil.. Bana sadık bir koca olsa idi, vicdan mcı- s1 duyar, hatta, belkide aldatmaz- dım onu.. Fakat o elin sokak süp- rüntüsü, şırfıntıları! ile metres - turur, bir takım aşiftelerle düşüp kalkarsa ve ben bunları duyarsam elbette her şeyi yapmıya kendimde görürüm. hak — Demek korkmuyorsun? — Düşünmüyorum bile.. Serarım sana, kocam: «Acaba bir gün ka- » diye — Duysa yapmazdı.. de dalgın ve asabi) ilk zamanlar ben de ona öyle kızardım (Fevkalâ- — (Birdenbire kendine gelerek) gey canım.. kocamı.. Şimdi artık aldırmıyorum, çünkti ben de ya- şayorum, ben de seviyorum.. Öde- şiyoruz demek., — Adam sende böylesi daha Daima değişen, taze bir aşk havası içinde yaşamak.. Hiç üzülmüyo- ram., Memnunum — hayatımdan doğrusu.. . Sabri, yine sır arkadaşlarına kadın, hayat ve ıeık hakkındaki TÜRK lisalip Türklerin birçok ge- milerini yaktılar, sahili müdafaa eden tabyalardan birini aldılar. Kantakozince bu haberi duyduğu zaman müteessir oldu. Fakat, bu hâdisenin Umur Be- yin Trakyada bulunduğu sırada olmadığına çok teşekkür etti. Çün- kü o zaman, kendi sebep olmuş ©- lacaktı. Maamafih Umur Beyin başına gelen bu felâket, yine onun yüzün- dendi. Şimdi asıl kendi müşkül Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 30 TUNA BOYUNDA —— Yazan: M. SAMİ KARAYEL -Bu intikamı almağa da muvaffak oldular F« Türklerin miktarı üç bin kişi ORDULARI mez etrafını bütün düşmanları sardı. Güvendiği Bulgar kuman - danı bile teşkil ettiği ordu ile ken- | di menfaatlerine baktı. Bununla beraber Kantakozinosu bu müşkül vaziyetten yine Aydın Türkleri kurtardılar. “Apokavkos Kantakozinosa kar- gı hareket etti. Kantakozinos da üzerine yürüyerek bir kaleyi mu- hasara etti. Sırplarla Bulgarlar da Türkler gider gitmez Trakyaya yürüdüler. Sırp krılı. ıeınllınn M Yugoslav or- |dusuna düşen | vazife nedir ? |Alman ordusu kat''İ müdafaa ile nasıl karşı- lanmalıdır ? Yazan: Emekli Kurmay Subay Yugoslavya bürriyet ve istiklâli uğrunda harbi göze aldı. Başveki- lin verdiği emirnameye tevfikan | her Yugoslav, icap ederse vatan, kral ve millet için evinin eşiğinde | ölecek. Ordu, hava kuvvetleri ve donanma> vazifelerini yapmağa başladı. Plân mucibince yapıla- cak tahliyelere ancak alâkadar ne- zaretler müsaade edecek ve esa- | sen bu hususta yazılı emirler ve- rilecektir. Kimsenin bulunduğu mahalden başka yere - taşınması | veya evini terketmesi yasaktır. Yugoslav milletine emredilen bu noktalardan çıkaracağımız fi- | kirler vardır: Yugoslav ordusu, ' Yugoslav topraklarını hudut boy- larında ve karış karış müdafaa e- decektir. Kendisine güveni vardır. İyi hazırlanmıştır. Sevkulceyş bakımdan orta - ve cenubi Yugoslavya çok mühimdir. Orta Yugoslavyada Belgrad şehri Raomanyanın Banat vilâyeti hu - duduna pek yakındır. Belgrada kadar olan arazi taarruzi harckâta da elverişlidir. Almanların ilk ham- lede Belgradı ele geçirmek mak- sadile bu istikamette bir taarruza geçmeleri muhtemeldir. Cenubi Yugoslavyaya — gelince; Yagaslav ordusu Bulgar . Yugos- | lavya hududunda kuvvetli bulun- | malıdır. Cenubi Yugoslavyayı el- de bulundurdukça, İngiliz ve Yu- nan ordularile irtibatta bulunur, müşterek harekâta imkân ve fır- | da kıs- | tiğe bağlı olmakla be- | ana bağlıdır. Bul- | hududü garbında | Niş ve Üsküp mevkileri, mühim | sevkulceyş noktalardır. Selânik - Belgrad de u bu mevkiler- | den geçer, Bulgaristandaki Alman | ordusunun Niş ve Üsküp istika- | metlerinde taarruz etmeleri çok | muhtemeldir. Bu mevkiler kay- bedilirse, Yugoslavya Yuranis - | yol irtiba- göslavya cenuptan ihata edilmiş vaziyete düşer, Yugoslav - Bulgar müdafan etmek, dij hbududunu | de müdafaaya elverişl | mntakası dağlıktır, yollar azdır. Fransa ve Belçikada olduğu gi! bol motörlü ve zırhlı vasıtalarla ve tanklarla ilerlemek için saha | mur Bey maiyetindeki Trüklerden bir kısmının geriye döndüğünü 1- şitince bütün kuvvetile üzerlerine | yüklendi, | — Fakat, muvaffak olamadı. Bu bir avuç Türk mahirane manevra | ile Sırplıları aldattılar ve Sırp | kralını kuvvetlerile beraber ka - çırdılar. Bu Türkler, yolu açarak Kanta: kozinosun tekrar yanına geldi! ddi İşte Kantakozinos mahvolurken | yine Aydın oğullarına mensup A- nadolu Türklerinin yardımile ya- kasını kurtardı. Kantakozinos imparatorun Per- | nitos yani bizim bugün Ereğli de- | diğimiz yerde bulunduğunu iştti, orayı almak istedi. Fakat Türkler gitmek isteme - diklerinden vazgeçti. Türklerin maksadı Bulgar kumandanından intikam almaktı. Çünkü o, Türklere de, Rumlara tını kaybeder, orta ve şimali Yu- İ | Tun validesi Anna &: “da jhanet etmişti. Maamafih bu yoktur, Harekâta dağ muharebe- leri hâkim olacaktır. Yugoslav ne- ferinin kazma küreği, süngüsü çok iş görecektir. Alman — ordüsü 30.— 40 tü- menden — ibaret olan — Yügos- lav — ormsünü — parça — par, mi na dağıtmak istiyecek ve bu mak- satla Bulgar, Rumen, Macar, A- vusturya hudutlarından müteka- ribi şekilde taarruza geçecektir. Şimdiden Avusturyada Graç mın- takasında kuvvetler - toplamağa başlamıştır. Fakat Yugoslavlar Almanların böyle bir hilesine al- danmıyacaklar, orta ve bilhassa cenubi Yugoslavyada kuvvetli bu- tunacaklardır. Arnavutluktaki — İtalyan — er- dularının bir an evvel denize dü- külmesi Yugoslav ordusu için de bayırlıdır. Yunan ordusile birlikte Yugoslav ordusu bu işi sür'atle yapabilir. Arnavutluk arazisi üç ordunun irtibat ve müşterek ha- rekâtı için lâzımdır. Cenubi Yugoslavyanın geri mu- vası temin maksadile, Selâ- mik şarkındaki Stroma mevzli şim- çok ehemmiyet kazanmıştır. Se- ik - Üsküp - Niş daima elde bulunmalıdır. Şimalde huduttan sonra Tuna nehri ve bundan son- ra da Sava nehri büyük meydan muharebelerine sahne olabilirler. Belgrad şehri hükümet — meri ve mühim bir demiryolu istasyo- mu olmak itibarile mühimdir. Şimalden gelen Alman taarruz- ları, Adryatiğe uzanan Saray - Bosna demiryolu — istikametinde, şarktan gelenler ise Belgrad - | - Üsküp - Selânik demiryolu istikametinde Şimale karşı müdafaa için Tuna, Sava mehirlerile orta Yugoslavyadaki dağlar, şarka karşı müdafaa için de Bulgar - Yugoslav hududu rol oynar. Şimale karşı icabında mı takadan mıntakaya müdafaa ( kat şarka karşı müdafaa için ilk mevzi Bulgar - Yugoslav hudu - dudür.*Alman ordusu ka€i mü- | dafaa ile hudutta karşılanmalıdır. Selânik - Belgrad demiryolunun <e Serecdllekkar B Fevkalâde saz heyeti YARIN dular, Bulgar kumandanı üzerine yürüdüler, kaçırdılar. Kantakozinos, Türkler sayesin- de kazandığı muvaffakiyetler, a- geyhindeki hisleri külliyen tadil etti. Herkes, bu dahili harbe sebep olduğu için Apokavkosa lânet edi- yordu. Hattâ bir çok şebirler Kan- takozinosu teslim oldular, Yalnız Bizans ile Edirne müs - tesna idi, Andranikos gittikçe ce- saretini arttırdı. ©O devirde Anadoluda Aydın 0- gullarından da kuvvetli bir bey vardı: Orhan Bey, Filahakika Or- han Beyin nüfuzu hepsine faikti. Orhan Bey bidayette Imparato- ile oğlu- nu iltizam eder ziyette idi. Şimdi Kantakozinas Orhan Bey- e ittifak etmeyi tasavvur ediyor- du. Orhan Beyin, kızı Teodoraya giyaben meclübu olduğunu bili - onu kuvvetlerile bozup yordu. “Teodora, fevkalüde dilber - bir .J m kızi di Onu istiye ço p etmek için hudut boyları- | | bir cay fincanı bayat ekmek halkın alkışladığı büyük film., inin büyük zaferi... Şimdiye kadar yapılan filmlerin en güzel KIVIIICIK PIIJ' SÜMER ve TAKSİM Sinemalarında birden L DLAĞ n NE YEMEK -— | YAPAYIM ? Yoğurtlu Pideli | Kebap Malzernesi: Yarım kilo lop el bir soğan, bir pide, 100 gram taze tereya- AA 250 gram yoğ kaşığı zeytiayağ, bir tutam n Yapılışı: Eti koyunun but tarafından almak daha muvafıktır. Herhangi lop tarafı da olabilir, Eti kuşbaşı — doğra- yıp halkalanmış soğun, tuz, biber, zey- tinyağı ile bir kaba koyup iki Üç sast burakmalı, Arasıra tahta kaşıkla altüst | etmneli. Her parçayı ayrı ayrı şişe diz- | meli. Ne kızgin, ne yavaş ateşte çevi- | ze çevire kızartmalı Bir taraflan pideyi mangalda kızar- tarak tabağa döşemeli. Sıcakken Üstü- e tereyii sürmeli, Ve etleri şişten bu pidenin üzerine çıkarmalı. Tahta ka- | fıkla vurulmuş yoğurdu Üstüne — gez- dirmeli ve en üstüne biraz ufalanmaş nane serpmeli, Zeytinyağlı Ispanak dolması Mülzemesi: Bir kilo ıspanak, iki bas soğan, çay fincanı pirinç, yarım Çay fincanı zeytinyağı, bir tutam ge- arim limon. Ispanağı gayot bir çay iri yaprak- Tak ayırmalı, Soğanı mali. Tuz, biber ve şek birlikte pi- Tince — karışlırmalı, Zeytinyağını da Katmalı. Yaprakları ikişer ikişer avuç — içine yayarak bu içten çiy olarak — ortasın biraz koymalı, bükmeli, sarmalı ve pıni etrafına dolamalı. Üstüste tence Teye dirmüeli, piyarak bir bardak kaynar meli. Kapağı örtüp yarım sa M. Tabağı almalı, maların üzerine sıkmalı, Tekrar Püği kapatarak soğumiya — terketi Ancak ondan sonma kalıbı ile bir taba- a çevirmeli. Kalan wspanak kökleri haşlanarak salata yapılabilir. Ballı Puding Malzemesi: Bir çay fincanı un, yarım çay fincanı böbrek yağı, iki yumurta, | . yarım | çay İlacanı süt, bir çay kaşığı karbo- Dat, iki çorba kuşığı şeker. üzerine bir tabak ka- ıl..xe öt lmönu sısak “dek- ki Yapılışı: Böbrek yağının üzerindekl zarları ayıklamalı. Geyet ince kayma- h, bu yağı , şeker, tuz ve Mözadün balala üzmll Ayrı y çalkalanmış yumurta sarılarını ve ak- | Jarını, en sonra da sütü ilâve sederek | baş dakika kadar hızlıca döymeli. Yağ- h bir kösenin n ikl ak ka- Jacak sürette içine doldürmalı, Kâse- Dün ağzına'yağlı öğüt sarıp bağlamalı. Kaynar #ulü bir tencereye salarak, iki | sat kyntmalı. Tenceredeki su da kâse- nin ağzından iki parmak aşağı olacak. | İki saat ayni derece ateşle kaynatıla- caktır. Bu müddet nihayetinde podingi bir tabağa çevirerek üzerine sıcak iken gezdirmeli ve derhal sofraya — çıkar- malı. “Sana!, (Koynundan mektubu çıka- | a git, çok selâm söyle. Ben ken- llende : SRİT.HALİDE YAŞAR.TALAT -£ VEDAT. REŞİT.REPİKARMET. MUAZZEZ “ .SENİYE NECİLE BEATRİS FANRİYE.SENER “Baş vol — Nefis şarkılar AEKŞAM tu. Teodoranın güzelliğini Orhan Bey de işitmişti. Dilber Teodoranın güzelliği, na- dir vasıfları Bursa sarayında söy- lenir dururdu. Bunu Kantakozinoe da işitmişti. Kantakozinos, Orhan Beyin it- Ufakını kazanmak için kızmı or - taya koydu. O sıralarda, Orhan Bey İzmit havalisini fethetmiş bulu - nuyordu. Binaenaleyh Bizansa da- ha yakın bir vaziyette idi. Bizansın yanıbaşında, İzmit, Ör- han Beyin elinde idi. Bu sebepten Kantakozinos Orhan Beyle ittifak etmekten geri durmadı (H, 748) Bu sayede, Sözeboliden maada, Karadeniz sahilindeki bütün şe - hirleri aldı, Bizansın yanıbaşındaki şehirle- ri de zapta muvaffak okdu. Kanta- kozinos ordusundaki Türkler, ken- dişini hem muzaffer - ediyorlar, hem de kafilelerle esir alıyorlardı. Kantakozinos bir türlü Bizans- la uyuşamıyordu. Yeğâne müni de Apı»kn kostu. Binaenaleyh Trak- cbur. Bekri Mustafi Yazan: OSMAN C€ Tefrika EMAL KAYGİIL Ü n 28 Mustafanın tekrar zebilci © /şu ve meşhur — Duydum! — Ey, o zaman, o gayet guzel, gayet dilber, gayet kibar kuçuk hanımı hatırlamadın. mi?. — Hatırlamaz olur muyum, hem | hatırladım, hem de birdenbire sam vurmuş söğüt yaprağına döndüm!. — İşte benim sana suyledigim kuçuk hanım da o kuçuk hanım! — Demek smarlamak istediğin yorganı o örtünecek?, — Ne yorganı canım, — yorgan morgan yok, şakadan soyluyorum | rarak) al bakayım şunu da çabuk oku, bana cevabısım ver | Mustafa yorgancılığa başlama - | dan mahalle mektebinde ilk tah - silini yapmış olduğu için hemen mektuba göz gezdirmeğe ve her kelimeyi okudukça yeniden sara- | rTıp solmuya başladı. Mektupta kız, hep aşkından bah- sediyor, pek yakında başkasile ni- kâhlanacağını ve nikâhltan sonra da hemen düğün yapılacağını söy- lüyor, bu vaziyet karşısında ne yapıp yapıp kendisini kurtarına - sını Mustafadan rica ediyordu. Mektubu üstüste üç defa oku - | yan Mustafa, dadı kalfaya şu ce- vabı verdi: — Sen şimdi doğru küçük hanı- disini beni kat'iyyen sevmiyor, is- temiyor sanıyordum. Madem ki vaziyet böyle imiş, ben elden ge- leni yapmıya çalışacağım. Fakat işi bana çok geç haber vermiştir. Eğer yumurta kapıya gelmeden kendi setgisini bana bildirseydi, şimdi işin rengi büs- bütün başka olurdu. Fakat, dedi- ben düşünüp taşınaca - iım elden ne gelirse yapmıya uğ- raşacağım.. Onun için sen şimdi git, yarın bu vakit yine bana gel; ne yapmak istediğimi, ne yapaı ğim sana anlatırım. — Peki, ben şimdi âva gıdince kuçuk hanıma ne diyeceğim?, — | — Söyledik ya, anlattık yal, — Ayşo, avlâdım, suyledin, an- lattın amma, suylediklerinin hep- si, benim bir kulağımdan girdi, u- uu kulağımdan çıktı. Sen bu soz- — Şimdi kâğıda yazmak uzun sürer, onun için tane tane bir daha daha tekrarladı — ve kadın ona tekrar sordu: — Peki amma, ben şimdi ava gı- dince kuçuk hanıma ne seyliye « ceğim?. Mustafa baktı ki olmuyacak, dük- kândan fırlay kâğıtla — bir u ve dadı kalfaya söy- nen kâğıda yazarak ona uzatlı: — Al işte bu küğıdı götür, küçük hanıma ver?. — Selâm da soyliyeyim mi?. — Elbette söyliyeceksin!. — Senin adın Mustafaydı değil mi?. — Mustafa!, — Öyle ise, Mustafa mıstık, a- rabaya kıstık.. Mustafa mıstık, a- rabaya kıstık!. — Haydi be yahu, alayın sırası oldu. Umur Bey, bu sefer de dostunun imdadına koşmak istedi. -PFakat, gemileri yoktu. Lâtinler bir çoğu- nu yakmışlardı. Bundan başka Liâya Beyi Saru- han Beyin muvafakati olmadan Akdeniz boğazı (Hellespon) u geç- mek kabil değildi. Esasen aralarında bir hudut me- selesi vardı. Umur Bey Kantako- zinosla birleşmeyi sabırsızlıkla ar- u ediyordu. Umur Bey, imparatoriçeden san- Ta yetişmiş kızı güzel Teodoraya meftun olmuştu. Umur Bey, Teodora için haya - tını tehlikeye koymaktan çekin- medi. Güzel Teodora için © vakit- ler kim hayatını ortaya koymazdı. Nihayet Umur Bey, güzel Teo- doranın uğruna menfaatini foda- ya karar verdi. Münazaalı olan a- Faziyi Saruhan Beyine bıraktı. Fakat Teodoraya gitmek - için Saruhan Beyinden, toprağından n müsaade Islıdl Saru- Wı havuz vak değil, yürü, mektubu çI tür, küçük hanıma', — Peki, gıdıyorum, marladık!, — Güle güle bacı kalfati x» Mustafa tekrar ci: ve meşhur h vak'ası © gün Hoşkadem kali li bilmedi. Tıpkı vaktile Ri ğanın yanında pek genç ken bazı gelinlik yorganı lerini masıl yanlış dikti: de bacı nine gittikten de birçok yanlışlıklar yapt akşama doğru dükkâna yorgan almıya gelen İn yün yorgan yerine pamı ganı uzatınca müşteri; — Bu pamuk yahu yün istiyorum!, Mustafa gülümsiyerek: — Yünün pamuğun # mıyım ki?, — Neden, akhn nerede — Aklımı fikrimi bugün aldı, gitti!. — Ne marsığı? — Senin gibi bir ma marsık!, İnce hemen işi biraz ka oldu: — Ne dalgaydı o, bugünk sele, ben pek birşey an © işten?. — Dükkânı kapayınca birlikte çıkalım, münasip de birkaç tane atıştıralımı leyi orada sana uzum boy tırım, daki mahut Karabıçak sinde Mustafa, o gün baş çenleri bir bir İnce Aral ve onun fikrini sordu: — Sen ne dersin bu işe ? — Bu iş biraz nazik iş.. tehlikel Malüm a.. $ mihayet birer yorgancı Kızın babası ise gayet » bir tüccar.. Sonra da kızl çocuk meşhur bir paşa sebep bu meselede çok dü ister. Hem ben senin yı sam, bugün kıza mekt vab bile vermez, işi şimdi raz savsaklardım. — Amma yaptın ha!. — Amma yaptını var karım ki bu yüzden başıl Tâ gelmesli — Canım, daha dur müz bizim de birşeyler yap! yöok, bugün kıza sade kuf bir cevap verdik!, — Peki, işin alt taratı / cak, ya bu cevap üzerine * kar da evini, barkını terk cek emin bir yerin var Mustalfa — biraz sonra: di Hattâ, cenk san'atını Ö gazaya alışsın diye oğlun! mur Beyle beraber göndef mur Bey Hellespondan mi bin süvari ile Tr. Yi Dimitokaya geldi. Kantak rada idi, Hiç vakit geçi medi. Bulgar sergerdesinil me yürümek teklfinde b Rumlar ,bazır değillerdi. Bey ona da ehemmiyet Bulgaristana girdi. Bulgar desi ve başbuğu Türkleri! den kaçmıştı. Umur Bey B tanı yağma etti. Sonra D ya geldi. İşte Türklerin son asırlaf olarak Tunaya doğru yakif ları Umür Beyin Bulgaris ierine doğru bu akiniledir. Kantakozinosu kendisile sefer etmesi için sıkıştırdı. du Bulgar sergerdesile kı şıya geldiler. Bulgar sergerdesi Muz santiya yani bizim İskeçe miz yerde idı.