SUPA HARBİ, LAİT nup Slavları birliği Heşmiş oluyorlardı. idir ki eski " Avuvturyanın çısı olduklarını - söyliyenler Hırvatları da, Slovenleri de imparatorluğun bir za- tehaası olmuş bir kısım da tekrar emirleri altna Bi vücude getirmek ve leşmek için çalışmış n bu maksada bir sonra şimdi tekrar N çok şüpheli y Nitekim vekayi de Yor ki gerek Hırvatlar ve ynları temsil edenler ko- ea öyle hatalara düşecek Sillerdir. - Harvat bahsinde hariçte- & pek elverişli sayılan aŞt L n Plubir yalan kıvırabilir ve eti metresleri ile buluşup gM geçirebilirler. Halbuki, " içla yalan söylemek, ge- ?' haşka yerde geçirmek bir 'uluşmmak çak daha zor ve. Süç. İstanbulda bizun ma. izde bir gümrük komis- Nun karısı vardı: Cavidaa kadının hayatını yakında Smek fırsatını buldum. IZ kocasını sevmezdi. ve babası kendisini ba zorla vermişlermiş. Onun bir çocuk vardı. Ban- nemurdu. Cavidan kocasını ve âşıkı ile buluşmal * doldururdu. Bazan: Macar ordularınım istlâsı altında kalması, Sırpların dağları aşarak Adriyatik sahiline indikten senra lâtın, göğüs gerdikleri sensuz fe- dakârlıkların onlara vermiş oldu- ğu bir haktan ileri gelmektedir. n Korfada Hırvat siyasi | reislerile Sırbistan bükümeti ara- | sında bir anlaşma aktedilirken bu nelerde ve harbin de lar tarafından yoksa bu vahdeti | vücude getirmek için ne Hırvat- | ların, ne de Slovenlerin gösterdiği | azim ve sebatın da inkâr edilemi- yeceği tabildir. Onun için bütün Cenup İslâvları birbirlerini çok | iyi anlamış olarak varlıklarını mu- hafazada bundan sonra da hiç bir | fedakârlıktan geri kalmıyacakla- | rını gösteriyorlar, Hapishane hücresine sığmıyan adam Amerikada yol zabıtası, serse- rilik suçundan Peter Davis ismi, de 22 yaşında birisini yakalamış ve muhakemesinden sonra — Los Angeles hapishanesine atılmıştır. Yazan : ETEM İZZET EENİCE — | Fakat bapishaneye — girişi halli müşkül bir meseleye yol açmış- | tır, Çünkü 2 metre 21 boyunda | " ve sön derece şişman olan bu de- likanlıyı hapishanenin hiçbir höe- residen içeriye sokmak mümkün | olmamıştır. Uzun müzakerelerden senra nihayet kendisinin koridor. da bırakılmasına karar verilmiş- tir, Tabil delikanlı bu karardan memnun olmuştur. Fakat onun asıl memnun oldu.. | u şey başkadır. Bütün Amerikan gazeteleri bu devâsâ gencin sesvim- lerini neşretmişlerdir. Bunu haber | alan bir sinema firması, yeni bir | film için hemen kendisini angaje ot mştir. Ancak birinci şart zayıfla- mamasıdır. Bu sebepten firmanın yardımile hapishanede kendisine hususi “yemekler verilmektedir. Cezasını bitirip hapishaneden çıkınca, senaryosu hazırlanan fil- mi çevirecektir. ALK SÜTUNU H Genç bir kaz iş arıyer On altı yaşında, ertamektep — ikinci gınıfından ayrılmış bir gene lazım. A- ilevi vaziyetim dolayısiyle çalışıp ha- Gükbalimi kendim yapmak gel olduğumdan — husust yazıhanelerde herhan- | Ti bir işarıyorum. Bana şefkat eligi u- | sibterem iş sahiplerinin | tesi Halk Sütunu (N, racsatlarını rlca ede. acak olan 1 Son Telgraf Gaze' Hele bir üzden kavza ederdi. B =v'x.ı.n.ııı tesadül ııu;: bu- mdurdu. Kocası bağırıyordu:. Te lir senin bu sürtüklüğün.. eve girmiyorsun. j lîlc_ Herhalde keyfim ve zevkim için gitmiyorum!. Adam çırpına çırpına: | — Bunların hepsi bir gidişle V? bir kerede almabilecek şeyler. rl.. kat pen sık sık sokağa gilmek için sebepler buluyorsun. Diyor, o da — Öyle ise çocuğunun da, ı.:.. dinia de, evinin de alınacak her ni sen al ve beni rahat bırak. © zaman hiç sokağa bile çıkmam. Cevabını veriyordu. Sonradan Vâdiseler bana öğretti ki, koca da haklıdır, ! | miz. Üniversite bahçesi ya.. Evet.. Bildiğiniz tıraş va- bunu. Köğıtlarını soyunuz ve testmuz; — bilmiyorum, — yüz gram gelir mi?. Vaktiyle, ya- ni harpten evvel, bu tıraş sa- | bunları vasati 25 kuruştu. | Yani, esasen pahalı idi. Geçenlerde, uzun zaman- dır müşteriliğini yapmadığı- mız bu tıraş sabunlarından bir tane aldık. Maruf bir fir- ma tarafından yapılan bir sa- bun.. Evet, bir paket, yani bir kutusu 40 kuruş.. Yukarıda söylediğimiz gibi, bu saban parçasını -tartsak, bilmiyo. sraz, yüz gramdan fazla gelir Tıraş sabununun içinde ne Bulunursa bulunsun, esans bulunsun, kimya bulunsun; | Fakat, herhalde, 40 huruşa pahalıdır. Sonra, sabun, öy- Te bir maddedir ki, yapılırken kullartlar bütün malzemesi, çok şükür, memleketimizde bol bol mevcuttur. Binaenaleyh, bu bakım- dan, imalâthanelerin, bu tıraş | sabunu Fiyatı üzerinde, daha | insaflı olmaları icap etmez | mi?. BÜRHAN CEVAT Üniversite bahçesindeki otura- | cak sıraların azlığı dolayısile bir | çok talebelerin yeşillik üzerine o- | furdukları görülmüş ve bu sırala- | rın kifayelsiz olduğu anlaşılarak bahçeye bol miktarda bank ko * | nulması kararlaştırılmıştır. | Diğer taraftan talebeden gayri | eşhasın Üniversita bahçesinde o- #urması meendilmiştir. miz öyle olmalıdır. Uyku, yargun vücudü tamir eder. Uyku vücudü yavaş yavaş sarar, sonra terakkimi Aerl ölur. Çocuk mütemadiyen ve sorları / büyümeğe ihtiyacı oldu- Bundan çok uyur. Nekahet halin- deki hastaların da uyküyü — ihti- yaçları vardır. Vücutları âz — yo- Tulan ihtiyarlar da tabil az uyur- dar. - Vücudü ağrlaşlırır, şişmanlar za- yıflara nazaran daha az yatakta kalmalıdırlar. Az uyku bazan İnsamı asabileş- Hirir, tablatini değiştirir, — vücude mecalsizlik verir. Umumt bir ra- hatsızlık hissedilir. Uyku yaşa göre değişir. Genç- ter yedi, sekiz, kadınlar sekiz, ço- guklar sekiz ön sant — uyumullidır. Bugünlerde pencerelerin açılma- dan kapalı yatılması lâzıimdir. Çünkü uyku zamanında İstanbu- Tün havası malüm, değişir. Bunun için kendimizi masun bulündür- mak lâzımdır. Sabahleyin kalkın- €a pencereleri açmak zaten shhl kalde icabıdır. çocuğuna alacağı herhangi eş; bir kerede almak mümkün il almaz, üç dört delaya taksim eder, hepsi için ayrı ayrı sokağa çıkar- mış. Her çıkışında da sevgilisi ile buluşurmuş. Bir gün kendisinc: - Niçin böyle yapıyorsun?. onun için.. Cevabanı verdi ve., konuştuk: — Fakat sen evlisin.. — Kocamı sevmiyorum!. — O halde ayrıl!. — Kocam bana çok düşkün.. — Öyle ise ihanet etme., — Kocam beni seviyor, ben ise ondan nefret ediyor, Halldi sevi- Forum. Artık ben Halitle olan mü- mapebetime bir ihanet telâkkisi ile bakmıyorum. — Ya nasıl bakıyorsun?. — Onu, işlenen bir günahın alış- kanlığı içinde Allahın mazur sa- yucağı bir hareket diye telâkki e- diyorum. — Nasil olür bu. — olu_gcı işte. Söyledimi, barka » — Elbette kürkçü dükkânl.. MAHKEMELERDE: “Hiç olmazsa! O,bir faslı süzinaktır “Evvet efendim, münasiptir efen- dim.. Arada sırada ne buyurur- sunuz, a benim efendim!,, Yazan: BÜSEYİN BEHRÇET — Vay, kardeşim! | — Vay, cünı azizim.. Nerelerde. sin?.. Artık büsbütün kaybettik yahu.. Seni görenler cennetlik mi | olur? — Sorma.. İki şenedir, dolaşma” dığım yer kalmadı. Amma, tabil, tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer neresi olacak? — Elbette!, İşte biz de dönüp 1p en sonunda kürkçü dük - geldik. — Tabilt.. — Büsbütün mü geldin.. Yoltma bir iş için filân mı? — Yok.. Artık dışarılarda sürt- mekten usandım. Kazanç, az olsun, temiz olsun, İstanbulda alsun... — İnsan ayrılamıyor İstanbul - | dan doğrusu, biliyor musun? — Eh.. Bir kere alışıldı mı, öye ledir... Sorması ayıp olmasın am- Tma, ne arıyorsun burada Ziyacı - | öm? — Onu hiç sorma., O, bir faslı süzinaktir!.. | — Neden? — Neden olacak? karımdan ay- rılacağım.. Halbuki, ikimiz de bi« | ribirimizi deli gibi, çılgınca sevi - yoruz. — Darılma amma, saçmalıyor - #un gibi geliyor bana.. Vallahi, söy- | lediklerinden mana çıkarabildim, | se, Arap olayım.. — Evet.. Haklığın.. Haklısın am- ma, macerayı derdi aşkı anlatır - sam, sen de bana haklısın diye - ceksin... » — Biyle bilmece söyler gibi ko. | nuşmayı'bırak da, adam — akıllı anlat.. Evvelâ, evlendiğini bilmi- yorum. Ondan sonra, biribirinizi bu kudar seviyorsunuz da, neden ayrılıyorsunuz? — Kulak ver, anlatayım: Göçen sene, bir ahbap evinde, bir kızca- Bızla tanıştım. Birkaç kere konuş- tuk. Biri birimizi sevdik.. Günün ; birinde, kızcağız; — Beni ailemden iste. Yalnız, bizimkiler pek nezaket, kibarlık meraklısıdır. Babama, anama uza. Ti hürmet göster! dedi. Dediği gibi yaptık. Kainvaldeyi etekledik.. Kainpederi yerden yedi | kandilli temannala selâmladık. Ke-| mali nezaketle konuştuk. Haşla - rına gitti. Memnun oldular.. Be - ğendiler.. Allahın emrile kızla . rını vermeğe razi oldular evlendik. Kayınpederle kayınvalde o kadar nezaket ve hürmet — budalası ki, hürmette zerrece kusur etme - mek için, artık işi gücü bırakıp | hürmet ve nezaket talimlerine | başladım. | Kajyınneder sigara mı yakacak? Hemen yetimtlen fırlayıp - kibrit çakıyorum... Kalnvalde su mu iç- mek istiyor? mek istiyor? Daha gözlerinin ba - kışından sezip suyu doldurup ö- ben de biribirimizi çok seviyo - Trz.Bu sevgiyi durduracak, bunun önüne geçecek hiçbir kuvvet yok. | — Tehlikesini hesaba katmıyor | Mmasunuz?, — Ne gibi? — Mevelâ, kacan sizi yakalarsa? — Yakalanmamız gerçekten teh. like olur. Belki de kocam beni öl- dürür. — * — © halde nasıl bu cesareti gös. teriyorsun' — Çaresizliğimi söyledim. — Fakat, çocuğun da var, — Çocuğumu çok seviyorum. — Ona masıl kıyıyorsun?, — Çocuğum Halidin çocuğudur. Örbeör bir aşk çocuğu, yani,. İşte © zaman kendimi tulama - tüm, Bu eski hatırayı şimdi görümde ve kulaklarımda canlandıran hâ- Üne, benim içine düştüğüm va. İs bugün böyle.. 3HN Katalıyddum — , nünde eğiliyor: t — Buyurunuz valde hanıme - fendi! diyorum. Kayınpeder öksürürken anlayıp fırlıyor, tükrük hokkasını getiri- yörül Kayınpeder de, kayınvalde de, her ne söyleseler: — Evet efendimiz!. — Hiç şüphe yok efendim... — | — SON TELG Başmuharrirler | Ne Diyorlar? İKDAM R. Abidin Daver <Beklencnl yaplı- lar, Balkânları kana bayadılar> isimll | bugünkü Buşyazısında Balkanlara harp Geğil, salh getirdiğini bir nakarat gübi tekrarlayıp duran Almanyanın bir de- fa daha sözünde durmadığım, dün sa- bahtanberi Almanyanın da İtalya gibi | Balkanları âteşe verdiğini — söyliyerek ba harekelin geçen - sonbahardanberi beklendiğini buyan atmkte ve bu taar. Tuzü tahlıl gttiklen sonru: «Ateşin Meriç vâdisınde bududuma- za dayandığı ba mühim devrede, Tür- kiye, hâdiseleri en yakın alâka ile ta- kip etmektedir. Kahraman Türk Ordu- #ü, yurdu bekliyor, Bir tecavüze üğ. Tadığımız takdirde, bülün kuvvetimize le ve sonuna kadar mücadele edece- #imize, hiç kimsenin zerre kadar şüp- bezi olmumalıdır. Balkanlarda, yeni başlıyan — müca- delede Türk mületinin temennisi, hak, Kın baksızlığa, istiklâlin esarete, iyili» #in fenalığa galebesi yolundadır. Tür> kün mert seciyesi, dima olageldiği Bibi, tecavüze uğrayan mazlüm millet- lerin — muvatfakıyetini — ister. - Bütün | #empatisimiz, hürriyetleri için kahra» manca dövüşen Yunanlılar, Yugoslav, lar ve onlara yardırı eden İngilizlere müteveccihtir.. demektedir. — Tabii efendim! diye üalka - vukluk ediyorum. | Adeta, Portakaloğlunun çırağı - | na döndüm arak. Hani, hokkaba- zan çırağı: | efendim.. Öyledir efen- | dim,. Münasiptir efendim.. Arada | gırada.. Ne buyurdunuz, a benim efendirn? diye şaklabanlık ederdi. | ya! İşte tıpkı onun gibi, Kayınpeder memnun., Kayınyalde | memnun.. Refika hanım memnun amma, bir de gel bana sor... Öyle | bir Hale geldim ki, nere zutup sokağa fırlıyacağım... Nibayet bir gön, isyan ettim ar- tık! m bozuldu.. Kayınpe- dere çakmadım. Kayıttalde- ye su vermedim. Her söyledikle- rine: — Evet elendim!. | — Öyledir efendim! demedim. Ne söyledilerse marazi bir hisle, tiraz merakile, inadına ak - öyledim. Kayınpeder kizip küplere bindi. Kimin umurunda?.. - Kayınvalde | helecanlar geçiriyor rumda değil! Ni — Artik seni evimde görmek is- temem. Demek, şimdiye — kadar bütün gösterdiğin nezaket ve he anet caali imiş.. Hepsi yapmacık - mış... Çık, git! dedi. Tası tarağır toparlayıp — çıktim. Bir pansiyon tuttüm. Karım, her gün, yazıhaneye .yahut da pansiyo- na gelip beni buluyordu. Zavallı, öyle üzülüyordu ki... — Ziyacığım.. Bu işi neden yap- tın? Diye, boyuna döğünüyordu. — Yahu, dedim: Az kaldı çıldı- racaktım. Her şeyin fazlası fazla. Derken, ben, yavaş yavaş, gizli gizli, geceleri yine evde yatı başladım. Arka tarafta, alt katın | pencere — parmaklıklarına basıp | cambaz gibi tırmanarak ikinci kat penceresinden karımın — odasına gitiyor, gece sabaha kadar kalı- yordum. Sabahleyin de erkenden çıkıp gidiyordum, Bir gece, Kayınvaldenin uykusu kaçmış.. Yukarı kata, kızının o- dasına çıktı. Kadın kapıyı vurun- €a, bizimki, beni yüke soktu. Tam dört saat, orada bunalıp kaldım. , Nihayet, galiba işi hissetmişler.. komşulardan biri mi söylemiş, ne- dir? Birgün kızı misafirliğe yolla - mışlar.. Gece karanlıkta pencere- den girince, kayınpederle kayınval- de karşılamasınlar mı beni? (Devamı 6 vacı sahifede) yet oluyor ve tüylerim ürpere ür- pere bu vaziyetin korkunçluğunu | seziyorum. Fi Ontn içindir ki, hizmetçi bana, istediğim son kahveyi getirirken: — Ne kadar çok kahve içtiniz Dediği vakit bu hâdikeyi hatır- ladım ve üzerinde uzun uzun, en- dişeyle durdum. Bilmiyorum, eğer hakikaten Ben Halil Necibi seviyorsam ve bu sevgi beni ona nihayet bir İtiraf halinde götürecekse bunu her » halde Salihten daha fazla saklıya- mam. O gün gelince, Salihe her- şeyi anlatmalı ve: — Bon Hali! Necibi seviyorum.. Demeliyim, Ömrümün hiç biz gününde asla Cavidanın vaziyeti- ne düşmek, kocamı da Halide ben- zetmek istemem, Nihayet kadının dürüstlüğü, bir zevcenin viedanı bunu emreder. Salih bumu nasıl karşılar, bana ne der?. Onun ne olabileceğii tahmin edemiyorum. | Yalnız ablamın evindeki şikâye- | CUMHURİYET B. Yunus Nadi aylardanberi Balkanlar için ha- Harlediği ordularına bu iki memlekete kastrruz ni verdiğini, hüdisede dünyayı hayrete düşürecek bir şey bulunmadağını söylediklen sonra: «Balkanlarda açılan harp safhası hürriyet ve istiklâlin cebre ve tahak- küme karşı cidalidir, ve yeni dünya harbi burada en kakiki çehresini tas kınmaş bulünüyoc. Balkanlardaki çar. alar ne kadar çetih ve kanlı ola- a bu harbin bilhassa bu sufbadan Pi dara. gelirümesi, di İngiliz adalarının tecrid ve Ymudl kesilmesi demekse bunu sadece merbuhane bir gayret saymak ve har- | namaz, Hattâ Balkan kssmen veya tamamen ya muvalfak olsa bile. —Kaldı ki | DU derecesi dahi- çok | ve âdlela hernen hemen rau- baldir. Balkanlar Mihverin kolay ko- lay hakkından gelemiyeceği çok çetin bir cephedir.» demektedir. TAN B. Zekeriya Sertel «Harp Balkanla- Te girmiş bulunuyor> islimli bugünkü Başmaka'caindo dündenberi harbin Al- manların bir. taarrusu İle Balkanlara a yayılmış bulunduğunu söyliyerek: «Alnanya, bu tasrruza vaktinden evvel başlamış ve hazırlıklarını tam | yapamamıştır. Diğer taraftar — bugün İngilizler Yugoslavyaya derhal yar- dim edebilecek vaziyettedirler. Bun, İ dan başka Amerika, — Vu yardım vaadeteniş ve bu yardım dere hal yola çıkarılmıştır. Bütün bu sebep- lere binaen Almanyanın Balkanlarda. ki taarruz hareketi şimdiye kadar te- sadüf etmediği müşküllerle doludur.» demektedir. YENİ SABAH B. Hüşeyin Cahit Yalçın «Balkan, larda Harp> isimli bugünkü Başyazı sinda ayni mevzudan bahsetmekte ve Almanyanın karşısında küçük le olsa hayatlarını pahalı satmıya azmetmiş iki millet bulcağını bu congüver, cesar ve vatanperver kavimlerin memleket- lerinin en sazp noktalarına çekerek g- rada düşmand karşı koyup her karış toprağı düşman kanlariyle sulumadan | bir adım geriye gitmiyeceklerini Ale man ordusunun mühakkak ki aşılmaz bir sedde çarapcağını kaydettikten | sönra şunları yazmaktadır. | *Balkan Harbinin mukadderati İn, giliz Imdat mun büyüklüğüne ve Amerikan yardımının sür'atine bağ- dır. Eğer müttefikler - Balkan cephe- sinde Almanyaya — müsavi bir kuvvet. fak olurlarsa vaziyet- lÇ etdişe etmiye mahal yoktür. İngiliz erkâmı hörbiyesi için çetin bir imtihan mevzuu bahistir. Buradan çe, kiliş Narvikten geri dönmiye - benad- mez. — General Vüvel'in Bingazi cep- hesini baf'f Sirakinamı — oradan — nakar çektiğine delilet eder. Bu kuvvetleri ümit ederiz ki Balksn cepheside ayni kahramanlıkları tekrar ederken göre- eeğiz. Alman!a? İngilizleri Avrupa kat'- atına ayak bastırmamıya azmetmiş ol, Guklarını — ilân ediyorlar: sözlerin iki küçük memlekete hücum içla bir bahaneden ibanet olduğu şüp- besiz ise de işin iinde İniilir prestl- Şinin angato olduğu da aşikârdır. Bina- enaleyh, harp çok alâkaya değer ble safhaya girmiştir denilebilir.> Nümune hastanesi Memleket hastanesinin umum! müvazeneye alınması ve Ege böl- gesi vilâyetleri ihtiyacı nazarı dik- katte tutulmak şartile İzmirde ay- mıca büyük bir Nümüne Hastanesi açılması için İzmir Vilâyeti umumi meclisince bir mazbata hazırlana- Tak Dahiliye, Sihhat ve İçtimal Muavenet Vekâletlerine gönde - Tram'! | gi yanlışlıkla ayı RAF— * CİGÜNÜN kadın biletçiler işe başlayınca.. lerde okuduğum zaman, bu işten en çok sevinenler ara- sında ben de varım. Bilirsiniz ki, tramvaylarda, kavga gü- Tültü, en çok biletçilerle, yol. cular arasında olur. Biletçi yorgundur, — sinirlidir; yolcu da öyle, birinin kaz dediğini, öteki koz anlar; haydi, baka- hm, hiç yoktan bir kavga.. Kadınlar biletçi olunca, are tık travaylar süt limanlık ola- caktır. Kavga, gürültü yok.. Tam çıkışmak niyetinde iken, bayan biletçinin yüzüne bir kere bakacaksınız. Yelkenle. riniz suya erecek.. Bayan bi- letçi size bir kere: — Affedersiniz, muhterem Bay.. Dedi mi... Siz, yerin dibine geçeceksiniz. — Üstelik, —siz mahcup olup, doksan dokuz defa özür dileyeceksiniz. Demek ki kadınların b''et. çi olması, arabalarda, sulh ve sükünu temin eden bir vasıta olacaktır. Artık, bundan sonra, tram- vaylarda yüsek sesle konuş- mak bağırmak ta yok: — Hey, bana bak biletçi.. Ayağıma basıyorsun.. Böyle lâf yok.. Bayan bilet ınıza bassa dahi hemencecik: — Afledersiniz,. Dedi mi.. Siz, doksan do- kuz defa: tağfirullah'ı bastıra- caksınız.. Yahut: — Biletçi şu istasyonda zil çek dedim, hâlâ aldırmıyor. sun.. İneceğiz, yahu... Bu kabil ihtarlar da bun- dan böyle duyulmıyacak.. Ba- dalgınlıkla yok_ Yoksa, y= da ; yaratacak değilü Cümlesini boğ ':— gdar gelmişken, hemen yuta- caksınız ve derhal şu nazik mukabelede bulunacaksınız: — Ehemmiyetsiz efendim, bunun için üzülmeyin.. Lüt. Bu suretle, tramvaylarda, para meselesi de hal- ledilmiş olacaktır. Hulâsa, kadınlardan tram- vay biletçisi yapmanın bir çok faydaları vardır. R. SABİT Mekteplere dikile- cek olan heykeller Resmt binalarda ve mekteplerde büyüklerimizin heykelleri dikil - meden evvel yerlerinin Maarif Ve» kâletine müsaade a - bildirilerek lınması Tâzım geldiği Vekâtetten şehrimizdeki alâkadarlara bildi - rilmiştir. Radyo abone ücreti Bir okuyacumuz yazıyat: Radyo — İdaresi — abonelerinden Tadyo abone bedelini on llra üze- taheli para da küvvetle — lbzlmam edi- yar. Halbuki radyo idaresi bu pa- rayı senede iki taksitte alsa, abo- melerine daha kolaylık — göstermiş olmam mat,