BV “MESELELERİ Jonlar Cenuba ıymak istiyor 'Tupa harbinin yenı mesele » Srasında Uzak Şarktaki va - | üzerinde bıraktığı müniar te- * de vardır. Bunlardan biri Yocayanın genişleme emelle- 1 gittikçe kuyvetlenmekle ksıdır, andan birkaç sene evvel ja - n T plânına, exki başvekillerden General Akanın plânına ehemmiyel ve- ordu. Bu plân istikamet ola- yarbi ve şimali garbiyi göste- Mançuri, şimali Çin ve kadar Siberya.. Gent- yetsiz arazi genişliklerini is- 4£ ediyordu. Fakat bir de de- ilerin plânı vardır ki, bu plâ- ürenlere Satzuma zümresi di- ar, Bunlar ise cevup istikame- İstihdaf ediyorlar. etelâ Holanda Hindistana bu ze üzerinde büyük bir cazihbe » bırakmaktadır. Holanda Hin- a dünya müstemleke impa- tluklarının en zenginidir. Nü- * anavatandan on defa daha sdır. Cava, Sumatra, Bornco, adaları kauçuk, hurma yağı, vl, bilkassa petrol cennetidir. yada Hindistanının daha ile- *de bülün bir ülke daha var- ki, burası da Satzuma zümre- * plünma aldığı kaskocaman #tralyadır. Bu büyük ülkede yan japonlar, Koradan, For - 'dan, Mançuriden daba işi bu- a serilip serpeliyorlarmış. Hat- aPonlar. «Avusiralyaya oluz İtpon yetiştireceğiz. diyorlar. 'l’*l'_* bu yolun üstünde Ame- Kü "Tarind Spuru var. lipinde Amerikalıların «İnti- flosu> dedikleri bir filoları Bunlar üç büyük kruvazör - Ve diğer vühitlerden ibaret- Çinçinati, Huston, Marblehid Vazörleri.. €niş ve derin Kavit körfezinin nda, her saniye bir hâdise ola- muş gibi bekliyorlar. Limanın #i üzerinde de Amerikan bay- itihar uı.ıır.lıiıı bu ismi mişler?, Ünkü bu kruvazörler, kendile- takviye eden üç destroyer fır- ile, bir muharebe çıktığı tak- '€, ilkönce japon donanması - Ateşi altıma düşeceklerdir. “Tipine kumanda eden yüksek soğuk yapılı bir Ame- didır. Üç seme evvel bu maka- fayin edildiği zaman, Ameri- a 1546 senesinden iti- * Filipnlilere tam istiklâlle- , ermeyi düşünüyordu. Hal - Simdi Japonyanın muhte - bir hareketine karşı orasını lafaayı düşünmektedir. “ga kadar evvel de altmış ka- li gemisi Kavit körle- Belerek sintihar fi- altım. En son göri olan hâdiselerin hepsini 'rsun, Bilmediğin tek şey var, x benim hayatımın içyüzü, Sa- işle bu fızsatta onu ııılılıııl yorum, dtfiye, seni her görü, den her ıynlı;ımıbvn“h.ıl:lıv:ı le ediyor?. Bilmem bunu tak. edebiliyor Musun, hattâ dü; ve ihtiyaç hizsediyor mıılıııu?.. ksa ber hırçın ve menfi ayrihş. sonra, AĞETİLER BRa yemeel ve dimağın da 'eni huzurundan 'oğu gibi kovuyor, — Ocaahi, | da ve adacığın önünde cereyan ©- de bi | japonlar şimdi de Cenu- ba, yani Felemenk Hin- distanına v:. Avııı!:ı!— yya doğru ymak yorlar. Fakat yollarının üstünde il an Filipini ve İngilizlerin bu «diken> ler japonya- nın Cenuba doğru kay- ma hareketini önliyebile- cekler mi?. «Herşey olsun, tek japonlar ol - masin e Niçin, Amerikanın daha bir kaç | sene evvel kendi istiklâline tex - | ketmeyi düşündüğü Filipin ada - Tarı şündi böyle birdenbire ehem- | miyet alıverdi. Çünkü askeri mü- tehassıslar bir Pasifik muharebe- sinla Filipini teşkil eden 7483 a- deceğine kanidirler, | japonyadan Amerikada — San Frunsiskoya kadar 8,000 kilemet- relik su vardır. Vapurlar bu mesa- feyi en altı günde katederler. ja- ponya ile Amerika arasına tabiat © kadar uzun bir mesafe koymuş- tur ki, bu iki memleket arasında muharebe bilfül bemen gayri mümkündür. Fakat Flipinde japon ve Amerika hükümetleri dirsek dirseğe bulunuyorlar. Kavitin 800 kilometre şimalin- de simsiyah büyük bir ada var - dır: Formoz.. Bu ada ise bir ja- pon adasıdır. —— | Bundan başka Filipin pı_urıl:vı ü meşgul eden cenup İstika- =nln tzerinde bulumaktadı japonların, bu istikamette ileri Takolu Amiral Savanotun kuman- dasındaki deniz kuvvetleridir. Bu | Amıiral ise koyu bir cenupçudur. Onumn içindir ki şimdi Felemenk | Hindistanında huzur ve rahat kaç- mıştır. Buranın umumi valisi Van | Starkenhorg Batavyadaki büyük sarayında iğneye oturmuş :::i- ;ıı.;Zıı.ını. Acaba Kavit ile Singapur japonyanın cenuba doğru kaymasını önliy mit, İş Arıyan Bir Genç Kız Lise mezünü bir genç kızım. Allevt yaziyetim bebi hayatımı çalışarak ka- Tanmıya — mecbur elliğinden vesmi ve hususl müceseselerde iş aramaktayım. İş sahiplerinin Son Te'graf Halk sütu- Ha vaşıtasiyle Mahmureye müraca- atları. : Piyasayı tanır, kefil verebilir bir zat iş arıyor dup d0r ya- derece tahsilim olup or“t)are!len anlar aa çok piyasayı tağırım, tecrübeli bir gen l a dakurdan ikiye Kadar n'_gjlnh:':'mluı ssexde çalışmak Üze- Bebane Orum. Şabel kefil de göstere: "î“—h’ 'S!Il'[rw—l)u.l sökımunda Tecrübeli Tumüduna yaz- Maları tica olunur. Gelen Mekt Bayan Exnet, 24 Yildız, Pekak, İ. Tepede'enli- an M T, Hayriye, Şirin, Kâtin, Reşat, Mabzun Kadim, H Çe mükerenen a | zümüze çarapn hâdise şudur Bue P ban - gğ KA A? sat Yitty — pazardan büğkâ Ber FİZ e! is <— 19 arasında aldı! Sen de Seveceksin ! Yezan : ETEM İZZET BENİCE a Diyor ve- bir saniye ıı:ıl :ff..' mevzuu üzerinde durmuy Hince anlatayım ince ani a 'ıh:flliın için bir te- âr felâket hülk- çırpını dolaşıyorum, übayet bi Karşıma çıkarı - vefli olduğu münü de ıl;);ı.. yorum, - 80) ağlıyorum, sızlıyorum, P Kün tesadüf senl yer, — Hah işte!. Ocak... Diyorum, tltriyer çekinerek yanına anda iz'ansız, üşliyece makarışık, ne süy bi adam haline geliyorum. buki, sana raslamadı hakkak ki, sokuluyorum. O siz, şuru Kar- ğini bilmez ( Hal - ihaluuımlar Şehrin imar hareketleri, her şeye rağmen durmadan iler- lemektedir. Bizce, bir nokta daha halledilmek mecburiye- tindedir. İstanbulun bilhassa mahalleleri, iç sokakları, ta- mamen Arnavut kaldırımı ile döşelidir. Prensip ilibariyle İstanbulda, Arnavuat kaldırı- mı muhalaza edilecek mi?. Bilmiyoruz, bu hususta ve- rilmiş bir karar var mıdır. Gö- ki, Arnavut kaldırımlı sokak- lar, tamirlerinden pek çabuk sonra tekrar bozulmaktadır. Bunun sebepleri malüm, Ev- velâ, kum yerine adi toprak kullanılıyor, sonra, zemin, iyi hazırlanmıyor. Arnavut kaldırımı, lâstikli veya lâstiksiz, bütün nakil va- #ıtaları için de zararlı olu- yor. Prensip olarak, herhalde, İstanbula Arnavat kaldırımlı yolu lâyık görmemek lâzım- dır. | BÜRHAN CEVAT | İthalât, ihracat biri kleri umumi Kâtibliği İstanbul İthalât ve İhracat Bir- likleri Umumt Kâtipliğine asil ola- | rak birisinin tayini için Ticaret Ve- kâletince tetkikler yapılmaktadır, Dör bes aydanberi bu vazifeyi vekâleten yapmakta olan eski U- mumi Kâtio Salih Bankoğlu bu ta- yine kadar ası! vazifesi olan ta - kas Limited Şirketi Müdürlüğü ile beraber bu vazileyi de yapmakta devam edecektir. raya ittiratsiz oturmamalı, iki ye- mok arasında bir şey yememiye Bgayret etmelidir. İnsan arzu - ettiği ve sevdiği şeyi daha kolay hazme- deceğinden, gönlün İstediği yenek- leri yaptırmak faydalıdır. Eskiden zafrada mütenevvi —yemek bulun- Gürülür ve arzu / edilenden itkdal dahilinde alınırdı. Halbuki şimdi evlerimizde yemek çeşitleri axal- iyerinde olur, Solradan yine İştha De kalkmak hazimsizliğe meydan vermez. İşti- ba, yaşa, şahal istidallara, itiyat- Tora, san'at ve imesleğe güze de- Gişinse de, herhalde wsan yiyece- Bine hâzmiyle mütenasip olacak vuretle rağbet göstermelidir. Bazı intanlarda içtiha pek fazla olür. HARA burların ekserisi za- yıf, nahif Insanlardır. Bazı kimse- der, daymak bilmezler, Maazmafih bu hal şeker ilet, gelijik, bazı osabi haller, şerit il- deti gibi hastalıkların — vücurlüne delilet edebilir ki, bunlar ne ka- dar çok yemek yeseler, vücutları yine zayıf kalır. Antak hastalıke larının tedavisinden sonra bu hal cek sözler bulmnu- ran hepsini birden | koybedivermek şiiphesis ki, nor - | mal bir balin işaret? olmuyor. Amı- bilmiyorum, | ek, ww-"'% ma bilmem ven büllilu buntarın farkında mısm?, Farkında olabi. leceğini biç sanmıyorum. Bu matla boraber yine müsaade et, atilatayım Her görüşümde mut - | hıka beni tarsliyor, bir evvelkim- | den daha tert, daha tok, davra » miyorsun. En sön yanmdan Üü « mitsiz ve perişan ayrılıyorum. Bil- miyorum, bu ayrılıştan sonra ne- veye, daha doğrusu merelere gidi. | yorum; apryorum?, Saatlerce | böyle hiçbir gey bilmeden, unla- madan, muhakeme edemeden Yak dolaşıyorum. En son kendimi evde bir gölge gibi sinsi, bir buda-| Ja gihi bomboş ve bir çeki yük tas | şımış gibi yorgun ve bitik yatağı ima uzanmış buluyorum, Yavaş ya- yaş açılıyorum, muhakememi, ha- hza ve idrakimi toparlıyorum: — Onunla beraberim.. | Diyebiliyor, | Tusu... Fıstıkla, üzümle besledim. mevzuu kavriyor | MAHKEMELERDE: Dedi ki: “İşte Geldi Ve İleyhi Türceun/,, “Amma yaptın! Hiç Keçi, Elbise, Yatak çarşaf, Terlik yer mi ?..,, —Z Yazan: HBÜSEYİN BEHÇET — Herkesin bir merakı vardır. Ben de, çocukluğumdanberi ke * çiye meraklıyım. Rahmetli baba - çığım, kardeşlerime — kuzu, bana oğlak alırdı. Ta o0 zamandanberi. —Her şeyin küçüğü güzeldir, sevilir vesselam. Tay, malak, batta sıpa, sevilmez mi? Sana bir şey söyliyeyim mi? Kertenkelenin, yır Tanın, akrebin bile yavrusu sevlm- lidir. — O kadar da değil ya... Sonra, ben, yavruyu değil, keçiyi severim. Co>ukken oğlak severdim. Büyü- , teke beslemeğe başladım. Çok keçi besledim amma, böyle - sine rastlamadımdı. Bu, keçi değil, bir âfet!.. Midilli gibi bir şey.. Üze- rine biner, tıkır tıkır, yarım saat koştururdum da «bana mısın?» de- mezdi. — Yahu, davanı anlatacaktın. Keçiden dem vurmağa başladın.. Şu davayı anlat da önce, keçi hi kâyesini sonra anlatırsın... —Dava, keçi hikayesini sonun. da... Sen de lâf dinlemiyorsun ki.. Hani herif «ne aceleci kadınmış * sın.. İşte geldi ve ileyhi türceüine demiş.. Onun gibi... Sonunda dava çıkacak amma, sen acele ediyor. | sun... — Hal.. Dava bu hikâyeye mi bağlı? — Üyle ya... Dinlesene! Bu keçi, öyle bir keçi idi ki.. Bu memle - ketin çobanları zaptedemezdi. Ben de amma, baktım, yetiştirdim doğ- Keçi, büyüdükçe azdı.. Büyüdükçe azdı.. Yanına kimse çıkamaz oldu. Maazallah, bir tosladı mı, insanı '©n metreye atıyor... — Amma da yaptın haf — Allah seni inandırsın böyle... Baktım artık başa çıkılmıyor.. Bah- gedeki ahıra zincirle — bağlamağa başladım. — Amma da yaptın ha! Keçi mi korkmuyor. Kimseyi dinlemiyor. Sabah, akşam, ben uğrayıp yemini, suyunu veriyorum. Başka kirmseyi ahıda sokmuyor .Bir de, alt katta kiracımız var, Onun çöcüğünü ke- çiye alıştırdım. Ben bııluı.ımıdımı zaman ayni suyunu o veriyor. O- nun için, ona da keçi alışık; birşey yapmıyar. Kiracılarla aramız açıldı.. Patır. dıya, gürültüye başladık. Biz on- lara, onlar bize derken, geçen gün, biz evde yökken ne yapımışlar bi- liyor musun? — Ne yapmışlar? — Keçiler kâğıt filân yer ya!. Bizim keçi öylesi değil.. Mendil, havlu, peştamal filan gibi bir şey buldu mu, bir hamlede gövdeye in- dirir. Bundan istifade — etmişler. Çocuğu yollayıp kerinin zincitini gözdürmüşler... Yukarıya, benim odaya çıkarmışlar. Hayvan, başla- miş ne buldüysa yemeğe... Yatak çarşafı, yasdık örtüsü, hir çift mer- can terlik, ikl kat elbise, gömlek, rum, Hep ayni menfi his, #yni sertlik gözlerimin önüne gel- dikçe dehşetli muztarip eluyor ve., bu izlırapla kalkıyor, yatağımın başınıda dalma — dolü düran rakı | birliğinin başına geçiyor, kendim: den geçinciye kadar içiyorum, İç- ki sinirlerimi uyuşturuyor. Di « mağımı dürdürüyor, zekâmi sön- dürüyor, halıza ve mühakeme ka- | eilerimi imha ediyor, mür masin ben seni tanıyıncı- dar içki nedir bilmezdim. Bir | min başına gitmemezlik et. . Halbuki, şimdi gece gün- düz içiyor ve belki her gün işime gitmiyorum. Bütün bu tesirler al- tında hayatımın söndüğünü, (: balimin bir enkaz haline geldiği şimdiden görüyor ve biliyorum. tün bunların günah ve mes'u- liyeti tamamile sana all, Eğer sen olmasaydın ve karşıma çıkmamış bulunsaydın ben bu adum olmiya- caktım. Bütün bu itiraflarımı sana hicap ile, kendimden utanarak yapıyo- kirli çoraplar... — Amma da yaptın ha! Keçi bu kadar şey yer mi? — Allah seni inandırsın böyle... Keçi bunları yerken, ben de sokak kapısını anahtarla açıp yukarıya çıkmağa başlıyorum. Amma, bir şeyden haberim yok, Keçi benden korkuyor.. Ayak sesimi tanıyor.. Ben tam odamdan içeri girerken ne görsem beğenirsin? — Ne gördün? — Keçi iki ard ayağının üzerine kalkmış; iki ön ayağile pencereyi açmış, mandalını takıyor... Ben: — Ulan! Ne yapıyorsun? Deme. Be kalmadan, nencereden aşağıya atlamaz mı? — Amma da attın ha! Keçi mi bu, insan mı? Bunu her insan bile yapamaz. — Allah seni inandırsın böyle... Zerrece hilâfım yok! — Allah seni inandırsın amma, uâah insanı böyle olmıyacak şey- lere inandırmaz ki... Haydi bir i- nândık be- inandık. Bukadar pâa- lzvra da yutulur mu ya? — Zerre kadar palavra yapmı - yorum. Eksik — söylüyorum, fazla söylemiyorum. — Peki, keçi pencereden aladık- tan sanra ne oldu? Dava bunun ne- resinde.. — Hah! İşte şimdi geldi ve ileyhi türceun.. Bizim evin karşısında ça- yır vardır. Pencereden — baktım.. Keçi çayırda — alabildiğine koşup kaçıyor. Seslendim: — Gel bre köftehor! Birşey yap. miyacağım... Diye. Ondan sonra dönüp geldi.. Geldi amma, karnı şişmiş, dombay gibi olmuştu. İki leğen su içti. O kadar elbiseyi, yar tak çarşafını hazmedemedi. Hay- yeceğim. — Yani bu elindeki istidayı ve- recek misin? — Vereceğim, Yal., — Sen bu istidayı verdin mi, se- ni doğru Bakırköyüne — yollarlar. Haydi ben ahbaplık hatırı için idn- ledim amma, bu kadar — saçmayı ikimse dinlemez.. Hem sen, ben görmiyeli sapıttın galiba!. — Neye sapıtayım yahu? Bun - ların bepsi, aynen oldu... — Doğrusu benim aklım erme- di. Fazla dinlemiyeceğim.. Allala ısmarladık... Buraya kadar, itirazlarla da olaa, bu palavrayı dinleyen adamın ar- tık tahammülü kalmamıştı. Otur- duğu kanepeden kalktı. Dönüp ar. kasına bakmadan gitti.. Acaba, bunları anlatanın Adli - yede başka bir işi vardı da, arkas daşile alay olsun diye mi bu saç. maları uydurdu.. Yoksa, sahiden tozutmuştu da, şimdi tımarhanede midir? Boyuna bunu düşünüyo - daha doğrusu, bir hayı duğunu bilmelisin. Bu bakikati öğrendiğin gün bel- ki inadını kırmak ve bir hayatı korumak, kurlarmak — fırsatını kendinde bulabilirsin. Lütfiye, sesimdeki acılığa — ve mazlümluğa kulak ver.. Bir aşk cinnetinin buhranı içinde eriyar ve ölüyorum. Bir gün bana: — Unut bu hâdiseyi., Dedin. İhlarından önce ve. yi- ne ihtarından sonra bu yolda ken- 4imi çok zorladım. Fakat, ne ya- zık ki, bunu yapabilmemin imkân- sız olduğunu anladım. Benliğimi kavrıyan aşk alevi artık söndü- rülemiyecek ve kendisinden kur- tulunamıyacak bir devreye gir - miş Palnuyor. Beni ancak ve. ancak iki şeyy kurtarabilir, ya ö- lüm, yahut da sen!. Ölüm kadar asla zalim olmuya. gağını tahmin ediyorum ve. bir gün mutlaka bana: — Seni seviyorum!. “Arkanı Var) 8$ —SON TELGRAF — 21 MART 1941 ——— —— .— Başmuharrirler NeBiyorlar? İKDAM B. Abidin Daver «Kibris Mütlkalıp dsimli bugünkü Başmakalesinde: «Türkiye Bariciye Vekili ile İngiliz Hariciye Nazırının bu — bel mülâkatlarında Ankara görüşmelerin- den ve yakında cereyan edeceği an- laşılan mühim hidiselerin de gözden #eçirildiği şüpbesizdir. İki müttetik a- ratanda görüş birliği, Yakın Şark ve Balkanlar için fevkalâde bir ehemmi- yeti haizdir.> demektedir. YENİ SAB, area eei min Kibriste yaptıkları sın görüşmeyi tahlli etmekiç ve Yugaslayyanın — va- ziyetine Hemas etliklen sonra. «Bundan sonra, Balkanlarda ve Ya- kin Şerkta ea mühim hâdise muhtemel bir İngillz ihraç bareketidir. İngilizle- rin Yunanlatana asker — çıkarmalarına veya çıkardıklarına dair orlada dönen gaylaların Berlinden kat'i suretle te- yit edilmemesi pek dikkate lâyık bir keyliyetür. Mazmafih Berlin efkâri umumiyeyi böyle bir ihtimale karşı hazırlar gibi bir tavır almıştur. Daha doğrusu, Ber- lin bir mubtemel İngiliz İhraç hareke- 'tini Yunanistana hücum için bir vesile addedecekse de — kendisi henür — hü- Cuma hazır ölmadığı için meseleye müphem bir şekil veremkle iktifa edi- yer denilebilir. Bulgar prupaganda makamları ise ihliyalı bırakarak Al- manların Yunanistana hücu: n kös laylaştırmak ve tesri etmek için çalış- anukladırlar. Bu vaziyet içinde Mr. Edenin Sara- coğlu İle bir kere daha başbaşa vere- rek icap eden tedbirleri konuşmak - toomşinden daha tabil bir şey olamaz- dL Pek tyabildir ki bu konuğmaların tafsilüta bakkında haber alamıyacağız. Bize lüzam olan iki Hariciye Nazırı a- Tasında tanı ve samiml bir Ckir ittiha- dının mevcudiyetidir. Bunun bir ke- ve daha resmen teyit edildiğini gör- mek, istikbali - büyük bir enalyet ve ilimat ile karşılamaklığımız için bize küfidir. TASVİRİEFKÂR «Rusyanın derin sükütu> isimli bu- günkü Buşmakalede: «Rusyanın Balkanlarda bugün cere- yan eden hâdisat karşısında, bütün za- Yahire rağınen lâkâyıt kalmamakta ol duğüna, lâkayıt kalmak şöyle dursan, Bilâkis bu ahvale çok alâka gösterdi- gine hükmetmekle isabetsizlik olmaz. Hu alâkanın vakti merhunu bulül e- dince ne suretle eserini - göstereceğine aelince, işte meselenin, musmmaya benziyen en meraklı noktası da bu- dur. Bu muammayı halletmek tabil bi- DA im Sabalıları 8,20 va«- purunda giden bir yolcu sifatile.. Şirketi Hayriye, geçenler * de, yıllık kongresini yaptı. Bir senede şu kadar milyon lira hasılât elde edilmiş.. Allah muvaffak etsin. Hissedarlara da bir temettü için ikişer lira d Şirketi Hayriyeden mem- nun olanlar, olmıyanlar var- dır. Büyük bir hüsnü niyetle Boğazda seyrüseferi temin et- tiği için, evvelâ, teşekkür ©- lunmak gerek.. Bundan son. ra, biz başlıyalım, söze; Şirketi Hayriye ile en ya- kından ve en çok münasebet- te olan halk, Üsküdarda otu-” ranlardır. Üsküdarda oturan- lar deyince, dikkat edin.. Şir« kete en fazla kazandıran va- tandaşlardır. Efendim, kaç defa yazılıp çizilmişlir; sa- bahları, Üsküdardan saal se- kizi yirmi geçe bir vapur kal- kar. Bu vapur, hıncahınç do- ludur. Sebebi malüm: Çünkü, bu posta, herkesin işine gitti- ği saate rastlar. Her sabah, bir çek yolcular tıklım tıklım ayaktadır. Sanki, kendinizi bir tramvay sahanlığında va- nırsınız. Bu neden böyledir?. Bizce, hiç bir zaruret yoktur. Zaru- ret karşısında mutedil olmak icap ettiğini, en az herkes ka- rem idare, nedense, ayni sa- atte bir başka vapur —doğ- zim iârımız değildir. denmektedir. ru Üsküdardan kalkan bir va- TAN Pür— tahrik etmek lütfunda Sertel <Atlantikte kat'i P el karp berlşyorn Jelmi Vugüakü Başmer | O BU 'ı;ı"““""ü;"!': öaplsir dlü me ni hetknllür =".ı':."=?"""““"' muhakkaktır. Goldür- ü için, gimdi, İngiltere Ye Ameri | — Artık, kış geçti, sayılır. İn- M—mdıvııdnuuul:ı'emıııw ğ dar yük bir Gereyan vardır. Yatnız. Ame. | Müuhterem Şirketi Hayriye İş- e m;ı'"mw"'__w“_“- letmesi, bu derde bir çare a- dır.> demektedir. — CUMHURİYET B. Yuhüs Nadi «Millit Nüdafaaya harcanmıyan paralar> islmli bugünkü Başmakalode şöyle denilmektedir: «Harbin şimdiye kadarki safhaların- dan alınan denilere göre milit müda- faa icap ve ihtiyaçları için yapılmıya- cak hiç bir fedakârlık yoktur. Bittabi. imkân dahilinde olmak ve tamamen ve münhasıran — mahalline — sarfolun- " mak şartiyle bu uğurda azami masraf ihtiyarı milletlerin en akıllıca yapacak- ları en zaruri bir vazifedir. Niçin?. Bu süüle cevap vermek - gayretiyle buğün nazart müdataalar yürütmek ihtiyacında değiliz. İşgal felâketine uğ- zaıyan — memleketlerin uğradıkları - ve vuğramakta devam etikleri mühiş zayi- atlan başka galibe nakden ve ayndan vermiye icbar edildiklerinin yıllık ye- künlarına bakmak - külidir. Eğer tuka kavgalarının şamalaları içinde hkikatl bir türlü göremiyen ve binaenaleyh za- ruri fedakârlıkları — vaktinde yapma- müiş olan Fransa sulh balinde iken bi- TaZ Şuuruna malik olarak milil müda» fağsının İstediği tekâmülleri temin e- devek masraflardan kaçmamış olsaydı | gümdi boş yere galibe ödemekte oldu- gu haraç yıllığının yalnız yarısı ile top- rakları hiç yabancı ayağı ile çiğnenmi- memleket | ven ve çiğnenmiyecek bir olurdu. Milletler için zayıf olmak çok muzir bir yey: Kendileri için muzır ve dünya sulhü içle muzar, Bitip tükenmez sanıs dan ve vaktinde akıllıca memleket mü- Vakıllar Umum Müdürü şehrimizde Vakılar Umum Müdürü Fahri Kiper Ankaradan sehrimize gel - miştir. Vakıflar teşkilâtı üzerinde ve yeni sene bülceleri — hakkında tetkikler yanmaktadır. Bugün An- karaya dönmesi muhtemeldir. Ordu malüller bir- Şubesi Başkanlığından: Şubemiz kongresi 28/9/M1 ta - rihine müsadif cuma günü saat M de Veznecilerdeki şube bina - sında toplanacaktır. Kayıtlı, asiğ azaların teşrifleri rica olunur. Radyoda musikimi- ze az yer veriliyor Radyo sahibi bir ekuyucumuz yazıyor 1 <«Ankara Radyomu her şikâyeti dinliyor ve bunları yerine getir- süylemişti. Dünyanın hiç bir rad- yosu kendi dilinden Kayri müzik Reşriyatına bizim Radyomuz ka- dar geniş püy vermemiştir. Yal- 'niz titrleri türkçe, kendisi alafan- gh ne bol neşriyat? Bizim sanat- kârlarımız ı yok? — plfiklarımız MmüusikiYi daha bol dinlemek İs - tiyen vark zbanelerini tatmin et- yör vestelâm »