Nemikanın numa- rasım çevirse, allo!.. Dese ve Nemi- ka ile konuşsa ne olurdu sanki Hiç, hiç birşey olmazdı. Bunu ka TISI duymuyacağı, — düyamıyacağı için pekâlâ da Nemika ile konu - şür, buluşur, a“şama — kadar hoş bir vakit geçirmiş olurdu... Yerinden kalktı, telefon dola - bına gitti, orada duraladı. Otelden | telefon etmesi münasin — değildi. Santraldaki kıza numarayı söyle- mek işine gelmedi, hem kızın Ne- mika ile konuştuklarını dinlemesi #nkânsız değildi. Paltosunu giydi, sokağa — çıktı, bir bakkal dükkünma gürdi, nu - tasrayı çevirdi: Meşgul ses geldi. Kâmi Sağdoğan bekledi. O bek- lerken dükkâna bir genç girdi, te- lefonun başına geçti, numaraları gevirdi... Durdu, kapadı, gene çe | virdi... Üç dört kere ayni ameli- yeyi yaptıktan sonra «0l> numa- Taya; — 2244532 ile konuşamıyorum! dedi. Kâmi Sağdoğan irkildi. Bu kendi evinin — numarası idi. Az kalsın: «Buyurunuz aradığınız benim, ne istiyorsunuz?» diyecekti... Fakat gustu, dinledi. Genç konuşuyordu. — Allot.. Sen misin Bu hitap kâfiydi.. Meselede sır kalmamıştı... Bu genç karısına «sen> diye tatlı bir sesle hitap edi- yordu. Genç devam etti: — Yediden evvel gelmez de - #i mi?.. Şimdi... Bol bol vaktimiz var... Ben hemen bir otomobile atlayıp geliyorum. (Burada bir kahkaha!) şimdi, şimdi.. Genç adam gülümsiyerek tele. fonu kapadı, gülümsiyerek parayı | verdi, hatta gülümsiyerek Kâmi - nin yüzüne baktı... Bakardı ya... | 224532 numaradaki kadının kocası olduğunu bilmiyordu ki.. " Kâmi Sağdoğan da bu gencin ikim olduğunu bilmiyordu amma, bemen otomobile atlayıp nereye ve ne için gittiğini biliyordu... A- fallamşı, sersemlemiş, olduğu yer- de mıhlanmış kalmıştı.. Öfke insanı yavaş yavaş sarar. Kâmi Sağdoğan dişlerini gicir - | datmağa başladı ve kendi kendine, | için için homurdandı: «Evden çıkarken Samiyeye ye. diden evvel gelemiyeceğimi söy - dedim. Samiye de bana: Ben de | Beyoğluna ineceğim, alacağım şey- Kâfir kadın!.. Ah « . Kadın değil mi?.. den tanıyor?.. Biz evleneli henüz bir sene olmadı... Benes Nemikaya gideceğim diye vicdanımda azap duyuyordum!. Hemen dükkândan çıktı, bir oto- anobile atladı, gencin bindiği oto- #aobili takibe başladı. Hâlâ muayyen bir fikri yoktu, | ne yapacağını kat"i olarak tasar - hyamamıştı: «Bu isabet oldu diye düşünüyor- | du, esasen Samiyeyi sevmiyor - | duı'n. başımdan delederim olur bi. terle Fakat bunu zannettiği kadar ko- | lay yapamıyacaktı... Gencin oto- mobili evin önünde durunca yü- Teği çarpmağa başladı. Otomobilde bekliyecek, onlara cürmümeşhut yapacaktı... Acaba ——— — ——— Son Telgrafın Tarihi Tefrikası: 10 TUNA BOYUNDA —— ayağa kalkacak hali var mıydı? Zihninde hep ayni şeyi tekrarlı - yördı — Bereket versin omu sevmi - yoruml, Fakat bu biraz da: «Acaba onu seviyor muyum?» demek değil miydi? Bu düşünce ile deliye döndü, o- tomobilden indi, kapıyı anahtarı ile açtı, merdivenleri dörder dör- der çıktı... Sofada duraladı, kar - şıki odadan, yatak odasından ses- ler geliyordu. Gayri ihtiyari tabancasını çı - kardı, siddetle kapıyı açtı ve eşik. te kalakaldı: Hizmetçi Peyman ile genç adam, pahada ağır yükte hafif ne varsa topluyorlardı. Kâmiyi görür gör- mez ikisi birden tuvalet odasının kapısından fırladılar. Kâmi hem şaşalamış hem de se- vinmşiti.. Cok sevinmişti!. * Akşam saat yedide Samyie eli kolu paketlerle dolu gelince Kâmi karısının boynuna sarıldı, öptü: — Sevgili karıcığım dedi, bugün Peyman içeriye birini aldı, yatak | odamızı soydular. — Ne diyorsun?.. Neler çaldı - lar? Gümüş tüvalet - takımlarını, yüzüklerini... — Eyvahlar olsun! Samiye yatak odasına fırlamak istedi, Kâmi belinden yakaladı ve tekrar karısını öptü: — Telâş etme ve hiç üzülme de- dü, sana meseleyi anlatayım da, sen de benim gibi çalınanlar için: «Fe- da olsun!» derisn, dedi, Sigarayı ilk içenler kimlerdir ? | dığını, İtalyan mukavemetinin Bazı — meraklı — dostlarım, son — günlerdeki — resmi — teb - liğlerde Eritrede cereyan eden harekât hakkında malümat olma- zun sürdüğünü söylediler, bir kale yazarak harp vaziyeli biye teferrüatile anlatıamı iste- diler, Dostlarımın arzularını ye- rine getirirken bütün kaymetli rilerimi de tenvir etmeğe çalışa - cağım: Biliyoruz ki, İtalyanlar ilkönece Agordat - Barentu hattını müda- faa etmek istediler; İngilizler bu müdafaa hattının merkezine tev- cih ettikleri bir yarma taarruzile İtalyanları ikiye ayırdılar ve iki gehri zapteltiler. İngiliz kuvvet- leri tarafından takip edilen İtal - yanlar Keren - Asmara garbında müdafaa maksadle tekrar mevzi- Tenmeğe muvaffak oldular, Keren- I Asmara mintakası dağlık oldü - ve zarkli birliklerin bolca kullanil - masina müsait değildir. Bu mü - | dafan mevzilnln zayıf bir noktası varsa, o da şimal ve cenup cenah- | larının geçilmez hiçbir müniaya Sigaranın ilk defa elarak hangi memlekette yapıldığı bilinme - mektadir. Aslı, puronınkine ya- | kındır. Çünkü sigara da şekli ha- Zırile küçük bir purodur. Sigara kelimesi ispanyolca «Ci- | garror dan müştaktır. Bu kelime | de Cigarro kelimesinden gelmek - tedir. Küğıt bükmek, kâğıdı yu- varlamak., demektir. Tütünü, sigara şeklinde, yu - varlanmış kâğıt içinde içmek, doğ- Tudan doğruya Amerikah kızıl de- rililerden alınmıştır. Bunlar da, tütünü bu şekilde içmeyi, vaktile | Amerikayı keşfe giden Kristof Kolombun refakatinde bulunan İs- panyollardan iktibas etmişlerdir. Dünyanım en iyi, en makbul tütünleri — şark — tütünlerldir. Türkiye, — Masır, — Makedan - yada yelişen yapraklar, lezzet ve koku itibarile en fazla rağbet bulanlarıdır. Memleketimiz, Av- rupa ve Amerikaya her sene yüz binlerce kilo tülün satmaktadır. Bo tütünler «Türk tütünü» unva- nile fevkalüde rağbet bulmakta ve fiatlarının yüksekliğine rağ - Mmen, ihraz ettikleri mevki ve şe- refi muhafaza etmektedirler. ORDULARI Yazan: M. SAMİ KABAYEL Bozulan sağ cenahın imdadına koştu Muharebe feykalâde kanlı ve | lar. Ric'atleri 0 derece muntazam müthiş oldu. Türk süvarileri ma- | Idi ki, tek bir kargaşalık görün - nevralarile Bizans ordusunun sağ | müyordu. Sahil gemilerle dolu cenahimi bozdülar. - Bu cenahda | idi. Bu gemiler, Türklerin hem Tic'at başlamıştı. ric'atlerine, hem de Anadoludan Filis, sağ cenahın bözulup ric'at | imdat kuvveti almalarına mâni ettiğinin farkına varmıştı. Bizzat © tarafa imdatlarına koştu. Bu sefer de Türkler çokilmeğe başladılar. Bu hal Ruhnların ces: retlerini arttırdı. Türklerin karşı- sındaki kuvvetler, kendilerinden yirmi misli fazla idi denizden,*karadan düşmanla çev. rilmişti, Fakat, onlar cesaretleri- ni yine kırmadılar, Trakya Ker - sunezusuna girdiler. Duşmana tes- lim olmaktansa, şehrin enkaz al- 'Türkler, Gelibölü şibhiceziresine | tında ölmiye karar verdiler, ve Trakya ucuna doğru muntazam © osnada idi ki, imparator, da- bir ric'atle toplanmağa başladı - —madı Sırp kralına müracaat etti. dayanmamış olması, yani şimal- den veya cenuptan operatif kuşat- miya müsait bulunmasıdır. İngi - lizler Keren mevziüini düşürmek için, İtalyan müdafaa kuvvetle - rini cephe taarruzile tesbit ederek cenuptan kuşatmak istediler, Bu | kuşatma hareketinin farkına va- | ran İalyanlar Keren mevziinin cenup cenahını ihtiyat kuvyetle - | rile Asmara garbına kadar wrat- tılar ve kuşalmayı önlemeğe mu- | vaffak oldular. Buna mukabil İngilizler, Ba - rentudan şarka döğrü — ilerliyen | hafil bir taarruz kolunu Adiugriye tevcih ettiler. Bu kola verilen vazife, kroki - deki vaziyetten anlaşılacağı veç - hile, İtalyanların Keren - Asmara mevziini cenuba doğru uzalma - larma mâni olmak, Asınara - A- dua yolunu tutarak Fritredeki İ- talyan ordusunun Habeşistanla muvasalasını kesmektir. Bu kol vazifesini yapmıştır, İ- talyanlar artık cenup cenahlarını ancak denize doğru uzatab'lirler. Cenptan yapılan kuşatmanın cephe tahdidile muvaffak olmadı- iamı gören İngilizler, şimalden d: ha büyük kuvvetlerle operatif bir kuşatmıya giriştiler. Bu iki ku - Sırıp kralından imparator Andıo- nikosa iki bin Sırp imdat kuvyeti geldi. Aydın Türkleri kanlarının son damlasına kadar çarpıştılar, sur- ları ve şehri Filis harp © derece şiddetli döğdürdi varlar her taraftan çökmiye baş- Tadı, Türkler, bu hal karşısında 80- gukkanlılıklarını muhafaza edi - yorlar, katiyyen' yılmıyorlardı. Hattâ eskisinden daha ziyade şid- Siçile müdafpa ediyorlardı. Tes » im olmayı akılların M Tet arına getirmiy r. Nihayet Türkler, felâketin mu- hakkak olduğunu anladılar. Fa - kat herşeyi #özlerine aldı'ar. Ge- €e yarısı düşmana kaleden çıkıp bir kanlı baskın yapmağa karar werdiler, Bu baskınla düşman hattını yarmağa and içtiler. Gece yarisı kaleden çıktılar, hü- cum ettiler. Muvatfak olamadılar, | Jarına imkân yoktur. Ancak Ke - Eritrede git- tikçe daralan İngiliz çenbe- rinin hedefi nedir?. Pek yakında Eritre harekâtı İngiliz zafe- rile neticelenecektir Yazan l Kurmay Sub: ı şatma kolunda Hür Pransız kuv- | yetleri de vardır, Cenup istika - metinde Keren mevziinin yan ve gerisine yürüyen bu iki kuşatına kolu, İtalyan örtme kıt'alarımı a- tarak Cub-cuh - Klamet hattına vardılar ve bu mevzileri ele ge- girdiler. Daha 3 martta sağ kol Kelamet ile Keren arasındaki Pasmescelit mevzlini ekle eimiş bulunuyordu. Bu suretle bu tanr- rüz kolü Keren mevzilne tül sahasında taarruz yapacak mesi- feye gelmiştir. Cub-cub mevkilni geçen sol kol sağ koldan biraz geri kalmıştır. Bu kol sağ kol ile bir hizaya gelip birlikte bir taorruza giriştikleri saman, İtalyanların â- kıbeti fecidir. Şimalden kuşatma | başladığı zaman cenupta Adiugride| bülunan kol da şimali şarkiye doğ- ru taarruza başlıyacak, İlalyan - lar gittikçe daralan bir çember (- inde kalacaktır. Bu izahattan sonra anlıyoruz ki son günlerde İngiliz harokâtı Ke- rek mevziini şimalden ve cenuptan kuşatmak maksadile operatil sa- hada cenah yürüyüşlerile geçmiş, Keren mevziine cepheden yapı - lan hafif yani sahte taarruzlarla İtalyanlar aldatılmak istenilmiş - | fir. İtalyanlar cenuptan ve şimal- den — kuşatılmakta — olduklarının farkına varmışlarsa da, kurtulma- ven - Asmara mevziini sür'ütle bo- şaltarak şarka çekilebilirler. Fa - kat orada da deniz ve İngiliz deniz | kuvvetlerinin mahasara çemberi | gaları arasında Olafsen'in ni vardır, Bir gece sonra Türkler, gı rısı, tekrar Rumların haberi ol - madan kaleden çıktılar, Fakat bu çıkış feliketli oldu. Hemen hepsi şehit düştüler (H. 715). Osmanlı Türkleri bu sıralarda Akçakoca İle İzmit taraflarma Gazi Rahmar lamışlar ve yı almıya bazırlanız aa dz - olaylaşacaktı. lere karşı da- mitin alınma da Bursa tekfuru T nişehir ovasın Hisar muhare nuün kuvvetler şehri görmek istiyörlardı. Tü derlerdi. Şehrin adın: şivelerine 'Tekrar kaleye döndüler. Vaziyet kötü idi. uygun bulurlardı, ler © zaman da bu şehre Büursa | Önümüzdeki hafta, kuşatma kol- ları ilerledikçe muharebe operatif sahadan tâbiye sahasına geçecek ve iş nihayet süngüye dayanacak- tır, İtalyan âkıbetinin ne olacağını kestirmek için peygamber olmrya düzüm yoktur. İtalyan askeri ko- şan süngü görene kadar mevzlin- de durabiliyor; süngü on metreye yaklaşınca maneviyatı bozuluyor. Eritredeki İtalyan ordusu kurt ka- panına girmiştir. Pek yakında E- ritre harekâtı İngiliz zaferile ni- hayet bulacaktır. Bu vaziyet bana geçen harpteki (Tanenberg) meydan muharehe- sini hatırlatıyor. Orada çeniberi, | şimalden cenuptan ilerfiyen Fun Makenzen kolordusu tamamlamış- te. Eritrede çember şimalden ce- nubâ yürüyen iki kol ile tamam - Tanıyor, 6 yaşında 6 mbmi;- keli gezen çocuk Amerikada Long İzlanda da ©- | turan bir ailenin 6 yasında Hağirik | Olafsen ismindeki çocukları h bin bidayetinde, Narveçte Oslo çeh- | rinde bu.unaa akrabadan birisi- nİn evine götürülmüştü. Harbin çıkması üzerine her iki aile çocuğun Norveçte kalmasına karar verdiler. Fakat Almanlar Norveçi de iş. Kal edince, vaziyet küçük Ofalsen için vahim bir şekil aldı. Çocuğu Amerikaya, ailesinin yanına gön- dermek icabetti. Çocuğu bindirmek için Petsan limanına gönderdiler. Lâkin çocuk limana gelmeden va- pur hareket etmişti. Bunun üze- rine çocuğu tekrar Osloya gönder- diler. Halbuki çocuk, havanın (- capları dolayısileOsloya gelemedi. Petsandan Oslaya,oradan — tekrar Norveçe, Norveçten İsveçe, ora. dan Danimarkava, Almanyaya, İs- viçreye gitti. Tekrar Almanyaya döndü,bu sefer İsveç yolile Fran- sa ve İspanyaya gecerek Lizbona vardı. Oradan bir tayyare ile Liz- bona döndü. Harbin muazzam dal. cudu ne ifade eder? | Türk adları koymuşlardı. Meselâ, Karacahisar, İnegöl, Bilecik, Sö- kelekama, ” Belekoma, Nevaziyon, Dorileon derlerdi, Osman Bey, Bursayı her ne su- verdi. Fakat, o devirde, az bir kuvvetle, noksan bir malzeme ile Buzsanın fethi kolay değildi. Bu- nu Osman Bey de anladı ve maiç yetine şöyle diyordu: Buna sabır gerektir. Bursa etrafına havaleler yapıl: mıya başladı. Filhakika Bursayı alabilmek için havale yapmaktan başka çüre yaktu. tütekle alınamıyan ka- kim moktalarına kuleler kla, içine erler koymakla, 1 açlıktan bezdirmekle alm- Tefrika Bekri Musta Yazan: OSMAN CEMAL KAYEL c Benim zannıma göre, Mustafar gönlünde bir dilber yatıyor — Ahmet Ağa baba, dedi, senin oğlana bugünlerde bir hal geldi!. İhtiyar Ahmet Ağa hayret ve merakla sordu: — Ne hali?. — Birdalgınlık hali!. — Dalgınlık hali mi?, — Dalgınlık de, sersemlik de, çapaçulluk de, ne dersen de!, — Anlıyamadım. Meselâ ne gibi? — Ne gibi olacak, geçen gün bir | | gelinlik yorganın yüzüne geçiri- | lecek mavi bir dibâ yerine tut - muş, başka bir yorgana mahsus olan kırmızı yüzü geçirmişti, dün de yine bir başka gelinlik yorga- na geçirilecek olan pembe atlas yerine başka bir yüz geçirirken üzerine geldim. — Acaba bunun sebebi ne ola dersin Rüstem Ağa?, Rüstem Ağa biraz süküttan son- ra hafif gülümsiyerek: — Sebebi olsa olsa, galiba Mus- tafanın artık tam delikanlı, yor » ganların gelinlik ve mevsimin ba- har olmasıdır. — Haza', Haaa.. Haaa!, Şimdi anlaşılıyor. Vehbinin kerrakesi?.. Şu halde?, | eski bir kâhya kızı idi. İ di oturdukları Ahırkapı odalı evden başka Sofular ©f da da dört beş, odalı evleri ile yine o civarda küçük bir dükkânları kanlınm kendi de henüz amma kalfalığı yakın ve açıktı. Böylesi bir deli kız vermezdi. Fakat ne evdeki hesap çarşıya ; Beş, ön gün sonra, Mt ailesi tarafından yapılam kız tarafı murin kirin türlü razı olmadı. Kızın biraz muvafakat etmeğe gibi oldu ise de anası İşi — Xoo! dedi yağma mi bugüne bugün Asınaaltır hayriye tüccarı ailesi küçük bir yorgancı çırağl sına pasıl kız verelim? Biz versek versek ancak kendilf bi bir kişizade evlâdına riz. Anası Mustafayı pek çim, bu işte çok mrar etti bir çok vasıtalar koyarak ti calarda bulundu ise de medi, kızın anası Nuh — Şu halde oğlanın zamanı ge- | gamber demedi. 4 di demektir. Sonuncu teklif ve ri — Acaba?, para etmediğini gören Mi — Acabası, Recep ağası yok i- Şin. Hattâ benim zannıma güre Mustalanın gönlünde bir dilber kolan vuruyor. — Deme Rüstem Ağacığım!, — Benim zannım öyle!. — Bunu n mlıyacağız?, — Kolay.. Çarşıdaki arkadaşları yasıtasile ağemı aratır, meselenin anhasını minbasını anlar, ona gö- | re bir icabma hakarız. © geceki bu muhavereden sonra, mesele anlaşıldı. Mustafa, Yeni - bahçe ile Şehremini arasında otu- Tan zengin bir hayriye tüccarının | en yedi yaşındaki evlâtlığını sevi- yordu. Karagözlü, karakaşlı, ceylün | bakışlı, narin yapılı ölan bu kiz- cağızı o, hanımile birlikte arasıra | dükkâna alışveriş için geldikleri zaman görmüş ve sevmişti. Şimdi yapılacak iş, bu kızı Allahm emri, Poeygamberin kavlile Mustafaya istemekli, Mustafanın babası, ol- dukça hal ve vakti yerinde eski bir yorgancı ustası ve anası da anası, bir akşam oğlunun İ saçlarını okşıyarak ona di: Küzel, kat kat dilber, kat kö') bir kız bulacağım. Hem ö: bulacağım ki, © hayriye n İnatçı, şirret karısı mak isiracak ve kendi senin gibi bir arslana lüy! mediği için, pişmanlıktan mi döğecek!, Anasının bu sözlerine kâ tafa sade iki damla J cevap verdi ve o gece ne Yçt, erkenden od ci ce yarılarına kadar hep © $i gözlü, karakaşlı, ceylân Bi yapılı evlâtlığı işte genç Mustafanın 3 ilk dönüm noktası bu ge€ mun ilk acaip tezahürü şam başladı. Ü aa İstanbul Filmler Kraliçesi : Şimdiye kadar İstanbula gelen film en muazzamı #MARMARA» Sinemasının süreli mahsusada gelirdiği ik vizyon ya şahecerlerinden ikincisi ve sinema pırlantası Gala — filmi Dillere destan olmuş meşhur (ÇARDAŞ) ların aşkımı gölgede dünyanın bütün şehirlerinde aylarca Büsterilecek — şöletl dünyayı sarmış olan misilsiz Aşk, Musiki, Dans ve heyecan âlemi.: MACAR SENFONİS (Dango - Pista) n ei geee SADA ee Bir hisar da dağ tarafına yap * tırdılar. Oraya da Balabancığı tas yin ettiler, Balabancık, Türklerin 'en cesurlarından biri Kaplıca hisarı ile dağ bisarı blr yılda yapıldı (HL'TİN. Artık teke furnu da, halkının da Bursadan Osmanlı Türkleri, Ru: hasaradaf sonra, Keramül ait sâhillerini alıyordu. S: “Çavuş, Orhan Bey maiyetifi Bülün bu geyretler Bursa bir temizlemek, oralarda man kuüvveti birakmamak, Ya sahillerini, münbit ovali yizli sahraları Türk illc İ & oB Alınan diğer şehirlere ise hep | lu Aktimür memur oldu. Yahına | âkilâne idi. epeyce kuvvet verdiler. Aktimur gayot cesurdu. /1 dışarı çıkmaları imkâasızdı. Yol- | lar tamamen kesilmişti. Şehre er- zak tedariki kabil değildi. Dışarı- dan imdat almak için de hiçbir ça- mak içindi. Bu vazifede Türk erli ler, beyler, ahiler, ayni ni imanı taşıyorlardı, Selçi re yoktu. Az bir kuvvet Bursayı | Dedanının — inkırazından kuşatmak için kâfi idi. Türkün yaşamıak, anmal ŞNŞ Bütün kuvvetler — Yenicelerin, | Yâlmıştı. g neslini yaşatmıya mücahitler kafilesinin müff haliskârları, mürebbileri dı. Bu halâskâr ve mürşitli türlü dünya ihtirasından Ki nİ tecr » nefislerini - veri Akhisarların, Akyazıların zaptile meşgullerdi. Gazi Rahman Yalak- ova (Yalova) önünde İstanbul tek- imdat kuvvetlerini ba - yı şid « ları zâ- g £ tarih! bitirmemiye, onâ ifeler ilâve etmiye azme ziler, bütün kuvvet ve imö taziletten alıyorlardı. ( örtmüşler ve ketmişlerdi. Bizans-- | 'tan gelen imdat kuvvetlerini bu Terde boğuyorlardı. Plân pek İ