VRUPA HARBİNİN: UAİ XİYASNATI yasi faaliyet- ten sonra.. #azan: ALİ KEMAL SUNMAN "x-v artık siyasi sahadaki İYetini meticelendirmiş Bunu iştitikten sonra bir dan altı ay evvelki bir gaze- tekrar gözden geçirmek, har- İlkbaharda nasıl bir safhaya teğine dair geçen itülmüş bazı tahminlerin ne $ * çıklı ma?, Bu iddia edilemez. at bazı kehametlerdeki isabeti aemek kabil değil. Sual bu- Fransa mağlüp edilmiş, fakat 1 arkasından İngiltereyi vur- tasavvurları da akim kalmış bir mevsimde bu sualin so - lası manasız olmadığı kadar verilebilen cevabın ne oldu- “da merak etmek mevsimsiz di Altı ay evvel Londralı *tver) in maruf siyasi mu - Ti (Garvin) istikbali şöyle Yordu:. MAnya me yapacak ve yapacar ı"'lHlıııml!.M iy* kadar göstermediği de - $e hararetli ve gayritabil de- m:n"“'_'*hıııymnv-ir ,,._k"f“î“kııuk.rıhıh- Kçelerin mümessillerini Ak Na cağırmış, onlarla görü- Üştür. N r ni .ı denccekse onlara ::'—_d-umı. llıag Avrupanın şlr. Fakat ayırmayı gizlice Ma- a vüdetmiş olacak. Veka- Pan birinci nokta budur. İ- 'oktaya gelince o da şöyledi Ya artık Tuna yolu ile Ka- Ze çıkmak tasavvurunu fi- ahasına li istiyor. Wa bu itibarla artık tama- te yardımı etmekle Al - artık ilerisi için İtalyadan edecek değildir. Bamam z öi ER İ BT N d0e | kolay M aydanberi inkişafı ile gÖ- dir. Hatıra gelen en galip ihtimal budur. Çünkü bu Almanlar için ea görünen bir şekildir. İngiliz mubarririnin bu vazi - yette Yugoslavyanın nasıl d.ıhn- nacağına dair olan tahmini — ise yürütüüğü mütalcaların toplan - dığı noktaların beşincisi sayıla - | bilir: Yugoslavya bu vaziyette her | taraftan çeşrilmiş olacaklır. Yami paylaşılmak üzere mimlen- miş olacak. Almanyanın tasavvu- ru Yugoslavyayı da Romanyanın haline koymaktır. Fakat Yugos - lavya kendi aleyhinde beslenen bu tasavvurlara kolay kolay bo- yun eğeceğe benzemez. Kendi e- leyhinde verilmiş olan bir hükme kolay kolay boynunu uzatmaz. O halde Yugoslavya buna -ııhv.- metsiz razı olmaktansa mücadole- yi göze almayı tercih edecektir. Yunanistanın gösterdiği mu - kavemet birçok cihetten şayanı at olduğu gibi küçük memle- =rlı daha kuvvetli ııuı;'ay"a. lere karşı dayanmak azmini gös- terince işlerin pek başka safha- lara gireceğini de anlatmıştır. mevsimi gelecek baharın ne glbışı:nl'ııt hazırladığına dair iu:ı- ya matbuatının sütunlarında bir çek tahminlerin yürütülmesile ge- ti. Vekayi mne şekil alırsa alsın şimdiye kadar ittifak edilen bazı keyfiyetler vardır ki bunlar kıy- metlerini muhafaza ıdıukluijı. de küçük Yunanistanın gös- ::ıı'; mukavemetin bu Avrupa devletler arasın- | İzmirden gelen bir haber- de güzel bir hâdiseden bah- sediliyor. İzmir Tramvayları İdaresi kendi atölyelerinde yeri tramvay arabası imali- ne muvaffak olmuştur. İlk defa olarak yapılan bu ara- banın tecrübeleri geçen gün muvaffakıyetle - seyredilmiy tir. Motörü bittabi hariçten geliyor. Demir aksamını Ka- rabük Fabrikası temin edi- | yor. Türk mühendis ve işçileri. nin meydana getirdiği bu e- #er, insana büyük ümitler ver- mektedir. Verilen haberlere göre, İz- | mir Tramvay İdares, ayni şe- | kilde, senede on araba ya- pabilecektir. Bu, iyi bir neti- cedir. Bir here imalât başla- | dıktan sonra, elbette müteca- kap arabalar daha sühuletle meydana gelir. Bu hâdise üzerinde İstamv bul Tramvay İdaresinin dik- kat nazarını çekmek yerinde olur. Bilmiyoruz, İstanbul Tramuay İdaresi, İzmirde ya- pılan bu tecrübeden haberdar mıdır?. BÜRHAN CEVAT T gERRANO SÜNER — Avrupa devletlerinin meşhur dip | Yornatlarından hbirisi de İspanya Ha- | riciye Nazırı General Serrano Su- nerdir, Dün, Hükümet Meclisinde alelâde bir avukat iken, ertesi gün Franko İspanyasının Başvekâlet makamına getirilmiştir. Kendisi 41 yaşında olmakla bera- ber, saçları beyazlaşmıştır. Serra- no Suner ara sıra gülümser, fakat hiç bir zaman gülmez. General Frankonun kayın — biraderidir.. Karmen Vizita Polo isminde iki kız kardeşi vardır. Şiddeili Grip -—i— Ekseriya — dikkat içki ve salreden de — uzvyelimlz pek o kadar küvvetli olmadığı için, cereyanlı yerlerde gripe — yakala- nabiliriz. Bu grip, bünyeye — göre, bazan hafif geçiştirilebilir. — ba- zan da insuni — spazmozlar içinde yere serer. İlk &razı hafif Ütremelerle baş- lar, çoğumuz bun.. ehemmiyet ver- meyiz. Fakat, düşman kuvvetlerini CA GRlALÜ bardak su içine karıştırılarak, hep birden içilir, İshal, mideyi ve bar- sakları temizler. Artık andan son- ra hiç bir şey yemedmeli ve sade hoşaf suyu, Ümonata veyabut por- takalla iklifa etmelidir. Odayı sı- cak tutmalı ve derhal yatağa gir- melidir. Gripte tedavi usulünün devamını yarın anlatacağız. Dedi, sözlerine devumla: — Hâdiseyi bir telgrafla sorar we bütün tavsilâtını alır, size bil- gdiririm. Hem, — Zahmet etmeyin.. Diyardum, hem de içimden; — Ne iyi olur!. Dediğimin farkında idim. © da bu gevşekliğinin farkında | elacak ki, bu hizmeti bir hırsat bilerek: — Bön hemen talgrufı çekmiye gidiyerum! Allaha smarladık, Dedi, yanımdan uzaklaştı! — Nereye gidiyorsumuz? Purunuz!: Ğ S SLAZ Bile diyemedini. Ve.. arkasını ııh:ı uzun uzun baka kaldım. garip bir buluşma, konuş- ::,.:knııı oldu. Onu gördüğüm vakit barut gibi idim, Sonra birden | porladım ve birden söndüm; yu- muşadım, acımıya başladım. Bu dakikada dahi acıyorum. Hele: — Unutmuk mu? İşte bu imkân- ı * Tİ ken göüzlerinde hiriken yaş, MAHKEM ELERDE: Vay Beyim! Cebine merdivenle ineyim “İnsanın bir kere ters gitti mi işi.. Mahallebi yerken kırılırmış dişi...,, :E_Yazan: HÜSEYİN BEHRÇET <İ—— Üç gençtiler., Hallerine, kıya - fetlerine bakarsanız, böyle şey ya pacak göbi görünmiyorlardı amma, demek yaparlarmış ki yapmışlar.. Davacıları, meşhur bir biraha - nenin sehibi... Davasını şöyle ân. latıyor: — Benim birahanemin müşte- rileri, hep kibar, hep, hep ağır t- damlardır. Bir günden bir güne, bir kimse çıkıp da dükkânımda bir tek kadeh kırmış değildir. Dün gece veznede oturuyordum." | Şef garson geldi. Ş — Şu karşıki masada üç genç ©- futuyordu. On sekiz lira kadar he- sapları var, Birer birer sıvışıyor. lar.. Bir tanesi kaldı.. Galiba o da sıvışmak üzere.. Ne yapalım? dedi. — Ne yapacaksın? Hesabı çıkar ver., «hesp teslim edeceğim.. Pa- Tayı veriniz!» de, dedim. Şef. garson gitti.. Öbürleri ön - ceden gitmişler.. Şu sağ baştaki masada oturuyor. Amma, artık, ol- muş da olmuş. Burnunu görecek hali yok. Ben de, şöyle biraz uzaktan kol- layorum.. Vaziyeti tetkik ediyo - rüm, Şef garson: — Beyimi hesabınız!, dedi, Hesap Bu, gözleri yarı kapalı, yarı açık. — Hesap arkadaşlarda... dedi. Şef garson: — Arkadaşlarınız gitti. Hesabı sİz vereceksiniz! dedi. — Benim param yok,. Öyleyse, yarın alırsınız!. Dedi bu da... İşe ben müdahae ettim ; — Sizi tanımıyoruz ki, yarın a. lalım.. Yarın nerede bulacağız? de- dim. Beni nasıl tanımzası: Dük- kâna gel de yarın al.. İstersen im- | za vereyim! dedi, — Ben imzadan filân anlamam.. Şimdi parayı veriniz! Vermez- seniz, polisle alırım! dedim. — Vay beyim.. Cebine merdi - venle ineyim.. Şapkanın kenarında otomobille gezeyim.. Yirmi para ver., Sana gazel söyliyeyim.. Diye saçmalamağa başladı. Baktım ki iş cıvıyor.. Şef gar . sonu polis çağırmağa yolladım. Ben de, masanın başında bekliyorum. Bu, kalkmağa niyetlendi. Baskın sarhoş. Sendeledi. Elile masaya tutunmak istedi.. Masayı tutamadı. Örtüyü tuttu.. Sırtüstü yere yu - varlandı. Örtünün ucu elinde.. Öre tüyü çekince, masanın üstünde ne var, ne yoksa, hepsi yere.. Hepsi bin parça... Ondan sonra karakala götürdüler. Oruda dedi ki: — Beni arkadaşlar getirdi... Pa- Tayı onlar verecekti. Vermeden gitmişler.. Benim üzerimde para yok.. Sonra öderim. Şimdi, on sekiz buçuk lira kadar hesapları var.. On iki lira kadar da zarar ziyan. Hepsi otuz lira kadar bir şey tutuyor.. Hiç biri, vermeğe | yanaşmıyor.. Ben paramı, zararımı, | ziyanımı İsterim. Maznunlardan Şevket kalkıyor: muhakkak ki, onun içinden fışkı- | ran samimi hissin coşkun ifade. Si idi. Riya, yalan, düren, tuzak bu göz yaşlarında ve o anda imkâ- ni yök aranamazdı. Artık anlıyor ve hissediyaram ki Halil Necip hakikaten benim Aşıkımdır. Benim karşılama hare- ketim ne olursa olsün bu çocuk beni sevmiştir, çılgınca sevmiştir, hâlâ da sevmektedir. çok güç şart- lar içinde belki bu sevgiden ayrı- Tabilir. burası büyle olmakla bera- ber benim ana karşı hureketim ne olabilir, ne olmalıdır? İşte işba | içinden çıkılmıyacak en küçük ve kötü taraf budur, Kalbimdeki bom- | boşluğu doldurahilecek ve benim: — Sevgil.. Diye yanan damarlarmdaki bü- tün tahasstirü kavrayan bir sevgi ancak bu sevgi olabilir. Fakat, ne yazık ki, kalbim boş olmakla be- raber başım bağlı ve adım | men Hulil Necip'e gönlümden hiç — Efendim.. diyor, Biz Neciple beraber yolda giderken arkadaşı - mız Ramize rastladık. Eğlenelim diye gazinoya girdik. Biraz içtik- ten sonra, ben bir yere davetli i- dim.. Kalkıp oraya gittim. Para. ları Necip verecekti. Zaten Ramiz bize parası olmadığını söylemişti. Ben gittikten sonra ne olduğunu bilmiyorum. Sıra Necipte: — Arkadaşımın dediği gibi, yolda Ramize rastladık. Ben teklif et - tim: «Şöyle bir iki tane içelim...» dedim. Ramiz «param yok benim» dedi. «Ben vereceğim.. Davet eden benim.» dedim. Gazinoya girdik. Şevketin işi vardı. Biraz İçtiklen sonra o çıkıp gitti. Biz, daha epey kalıp içtik. Bir aralık, bana bir fe- nalık geldi, Fazla içmişiz.. Kapalı yerde de rakı beynime vurdu. Ra- Miz, oturduğu yerde uyukluyordu, Hava almak için şöyle biraz dışa- ri çıktım, Ondan sonra ne olduğu- nu bidmiyorum. Sabahleyin, ken. dimi, handa, atölyenin kapısı ö - nünde buldum. Başka bir şüy ha- tırlamıyorum. Şimdi sıra, asıl kahramana, Ra- mize gelmişti. Ramiz söze başladı: — Bir kere İnsanın ters gitti mi işk. Mahallebi yerken - kırılırmış dişi.. Bir yerde alacağım vardı. Elli ira kadar bir para, Onu al - mağa gittim. Adamı bulamadım. Dönerken, yolda, arkadaşlara rast- ladım. Meyhanaye davet ettiler; gittik. Zaten canım sıkılıyordu, ef. kârla boyuna içtim. Şevket kalkıp gitti. Biz biraz daha içtik, İskem- lenin üstünde, kendimden geçmi- şim.. Birdenbire — tartaklanarak kendime geldim. Şef garson, gar - sonlar: — Hesabı temizle! diye yakama sarılıyorlardı. Ben de fazlaca sar- hoştum. Bir aralık yıkılır gibi ol> dum. Masanın örlüsüne tulunmu. | şum. Ürtüyle beraber, masanın ü- zerindeki tabaklar, kadehler, yare döküldü.. Kırıldı. Dedim ya., Saa- det de, felâket de üstüste gelir, Pa- rayı alamadıktan sonra, başıma bunlar da geldi. Amma, ne yapa- lım? Başa geldi, çekeceğiz. Mey- hanecinin zararını öderiz. Gazino sahibi itiraz etti: — Rica ederim.. Hakaret ediyor. Ben meyhaneci değilim, Gazino sa. hibiyim. Hâkim: — Siz susunuz.. Söze karışma - yınız.. Dedikten sonra, Ramize: — Peki, parayı hanginiz ödeye- ceksiniz? diye sordu, Üçü birden: — Ben öderim,, — Ben! — Ben! dediler. Alelüsul şahitler dinlenildi. Şetf garson, garsonlar, müşterilerden — Zarar ve ziyanınızı Ramiz ö- deyecek. Paranızı vermeyi de za- (Devamı 6 ıncı sayfada) olmamın gürüru, aşksız bir kadıa olmaktaki ıstırabımın daima fev- kinde kalacaktr. Nihayet kendi şeref ve haysiyetimin bir başka ve haysiyete bağlı olduğuna müd- rikim. Onun içindir ki, içimdeki acıma hissimi olduğu yerde dalmâ yum- rTuğumla — bastırmıya — birakmıya mecburum. Elimden gelebilecek şey sadece ona hep ve her vakit Ne garip ve hazin bir tecelli. Eniştem, Salihe telgraf çekmiş soruyor: »— Firdesten haber alamadım. Meraktayım. Acele malümat bek- Tiyorum.. Salih telgrafı getirdi, bana oku- da, — Ne cevap verelim?. Diye sordu, — Ne eevap verilir?.. Diye de ben ona sordum. Ve ikimiz de birbirimizin yüzüne ba- ka kaldık. bir şey veremem. Evli bir kadım ÇArkası var) Ne Diyorlar? İKDAM Profesör Şükrü Baban imzalı ve «Bü- tün Gözler Belgratta> başlıklı bugünkü Başmakalede şöyle deniliyor: «Naip Prens Paul'ün önümüzdeki Eylölde — rüştünü ihraz edecek — genç Kral Piyecin tahta biltil -cülüsundan pek &z zaman mükaddem — memleketi Kat'l bir İstikamete sürüklememek hu- susundaki nazik hassasiyeli de Sup- ların siyaseti üzerinde milessirdir. Ma- amafih Yugoslavya bir kaç senedir sarih zurette merkezl - devletlere mü- teveccih bir istikamet takip etmişlir. Birdenbire ve her taraflan Alman ae- keri nüfuzu ile fhata edildiği bir sırada bu siyasele veda edecek değildir. Yak nız düha temkinli adım atacak ve bel- | Ki daha ehven şartlarla anlaşma te- min edeceklir. İsa Peygamberin dediği gibi güne o günün zahmeti yeter> YENİ SABAH Hüseyin Cahit Yalçın «<Ruzveltin Nutku> başlıklı bugünkü makalesin- de diyor Ki sArtık Amerika harbe karışmıştır. Bugün hürriyetleri uğrunda mücadele edilen milletlere bir «cephane depo- vu> hizmetini görüyor. Tehakküm ve istipdada boyun eğmemek istiyen her millet bu —memnbadan — islediği kadar istifade edebilir. Amerika için arlık ne kabilse hepsini demokrat mületlere vermemek imkân haricindedir. Ame- Fika yardımının her şeklini tecrübe ve tatbik etmek iztirarındadır. Hatiâ si- dâhlı bir müdahale zaruret kesbederse Amerika ondan da çekinecok değildir. Bu atılan adıgın ifade etliği mâna bu- dur ve bundan dolayıdır ki Amerika- nin kararı harbin talihini — muhakkak | #uretle Yaylu euniş ve beşeriyeci kur- tarmıştır. Almanya ne kadar kabiliyet sahi> bi olsa, Nasyonal Sosyallen ne kudar azim ve irade eseri gösterse biribirle- riyle elele veren demokrasi milletleri derecesinde menabie malik olamaz. Cesarei, kabramanlık, nikbinlik, ka- bilyet itibariyle Anglo » Saksan mik letlerinin Almanlardan hiç geri kalır yeri yoktur. Almanların muvakkat ve zahirl muvaflakiyeller hartpen evvel- Ki hazırlıklarının mahsulüdür. Şimdi İngülrlerle Amerikâlılar bütün kabili- yetleriyle Çalışmağa vükit ve imkân bulunca Almanlar İçin mukadder yak müz bir Gkibel vardır: Ezilmek!> Yunus Nodi de bugünkü Başmaka. desini Ruzvellin nulkuna bascetimişlir. rir şüyle yazıyor: #Reis Rüzvelt bilhassa dünya — bulir ranı karşısındaki hareket tarziyle ta- rihin büyük çaplaki sayılı devlet a- damlarından biri olduğunu isput etmiş- yeni M yük küdretli unsardur. İşle son mers halede Ruzvelt'in soü nutkundan dahi bu mânayı çıkarınak neticesinde kâs rar kılarız.» TASVİRİEFKÂR «Tasviri Bikâr> imzasiyle yazı ya- zan Başmuharrir de, bugünkit maka- lesinde Amerika Cümburreisinin nut- | kunu tahlil elmekledir. Ezcümle di- | yör kiz «Ruzvoltin sözleri 0 kadar şiddetli- dir, ki inşan bunları okuduktan sonra kendi kendine «Bari öldu olacak, A- merika yü ilânı harp İşini de açıkça yapsa da, bir ân evvel Avrupayı peri- tan eden fetten kurtarsa!» diyor, Bu nutkun karşı tarafın da ayni şid- detle mukabelesini davet edeceği şüp- Boza bozacı ve boza faslına dair Bozayı sever misiniz?. Be« nim boza hakkında en esasli fikrim, bu nesnenin çok hazırlandığı hakkındadır. O. myun içindir ki: — Başında boza pişiririm, diye, bir insana karşı, maruf tehdit cümlesini kullanırız. Bize çok yakın bir bozacı var, Arasıra, canı boza isti- yen arkadaş gelirse, ben de, o bahane ile bir boza içerim, Boza, kış mevsiminin husust bir içkisidir. En çok huşuma giden şey, ekseriya, bozacı tâ- birinin makamı istihzada kul- lanılmasıdır. Meselâ; — Meyhaneciye şahit sor« muşlar, bozacıyı göstermiş, derler. Halbuki, bozacının, umu- miyetle meyhaneci ile hiç bir alâka ve mânası yoktur. Ev. vel, benim tanıdığım bütün bozacılar gayet Müslüman, muhafazakâr ve dindar a. damlardır. Bizim civarımızda bir bozacı var. 30 gün Rama- zan dükkân açmaz. İlftar to- — Boza gibi ekşime başım" da.. deriz. Bozanın tazesi ne kadar nefis ise, ekşimiş olanı da o derece berbatlır. Esasen bo- za, ckşiltilerek yapılmış bir içkidir. at, ekşiliğin mu- ayyen bir dezecesi vardır. Fazlası, hakikaten berbat o- lur., Boza, ayni zamanda, İstan« bulda mevsimleri haber ve- ren bir nesnedir. Artık gece- leri sokaklarda bozacı dolaş- miyor, bağırmıyorsa, biliniz ki, Bahar gelmiştir. Yaz s0- nunda, geceleri, bozacının se- sini duyduğunuz ân, hatırla- yıanız ki, Sonbahar ve soğuk- İar gelmiştir. Nasreddin Hocanın hesabı, o da, bozayı terkeder, gşıra yapmıya başlar. Şıra, üzümden yapılan iç- kilerin en çok sıhhi olanıdır. Fakat, boza, mühim şey- dir, yamandır. Yalnız, bir şe- yi fenadır: Ismarlaması.. Bo- hesizdir. Yahuız merek edilecek nok- | misafir, bir boza ısmarlanma- ta, bu mukabelenin sözle mi, yoksa flil - b ile mi vukü bulacağıdir. Zaten her gün | *N âArzu ederse, e bir biraa duha girifi şekiller alarak büsbü- | de boza faslı açmak icap edi- tün çıkmaza saplanmakta olan dava- | yor.. nn en firaklı #iheti de bürası, yanl R. SABİT kyı mülekabil şiddelti sözlerin ve hare- ğ Ketlerin sebebiyet “ vereceği - infilâkın | B LaRi ği midei) | e vi "Talebelarin maçları TAN M Zekeriya Sertel, «Almanların İlk- bahar Taarruz Plânı> başlıklı bugünkü Başmakalesinde şöyle yazıyor: «Hakikat şudür ki, Almanya, A- merikanın bütün kuvvetiyle İngiltere- ye yardıma başlaması Üzerine, pek Mmüşkül bir vaziyete düşmüştür. Ameri- kun yardımı İngiltereye havu üstünlü- nü temin etmeden evvel Alnanya bü- tün imkânları tecrübe etmek ve bu | yaz içinde kat't neticeye varmak ihli- yacındadır. Aksi takdirde harbi — kü- zanmasına imikân kalmıyacaktır. Onun | için önümüzdeki heftalar içinde mem buhane hamlelerle İngiltereyi sane- halinl Amerikanın en meşhur simala- rından birisi de, 70 yaşındaki ga- zetoci Hörst'dür. Fransız düşman- lığı ile tanınmış olan bu adam si- nema artistlerinden Maryon Da. vis ile evlidir ve Kaliforniyada ki çifliğinden 12 büyük gazeteyi ida- re etmektedir. Evvelce 100 tane ga- zetesi vardı. Milyarlar kazanmış'ı. Fakat şim- di milyonerdir, Demek iflâslar ge- çirmiş. Çiftliğinde yazdığı bir şi- iri on iki gazetesinde neşretmiş. tir. Şiirinde İspanyada Enâğiz - sün lokantaları ve çok kıiymetli kahveleri met edilmektedir, İlk ve Orta Okul erkek talebe . lerinin saçlarının üc numara ma- kine ile kesilmesi icabederken son zamanlarda birçok talebelerin saçlarının uzun olduğu görülmüş- tür, Bunun üzerine; saçların ke » silmesi hakkındaki emrin, tatbi » kinde hiçbir suretle ihmal göste rilmiyerek şiddetle tatbiki alâka, darlara bildirilmiştir. Birlmizin Eepimizin uEnu' Azgın köpeklerden geçilmiyen sokak Cerrahpaşada oturan ukuyucu- Tarımızdan Foti Taluy yazıyor: Cerrahpaşada Hubyar mühalle- Hastanı saldırmalarından girmek ee SA Z Mahalle PüKnn — selimet ve Sihhâlİ soktası..dan ait olduğu ma-