Onu hepimiz tanırız.. P Her zaman traşsız ablak yüzü neş'eli, patlak gözleri mütecessis, | ikocaman ağzından kahkahalar ta- | şan bir adamdı. Onu çok severdik. Bilhasa gülerken — yukarı aşağı hoplayan kocaman karnını göste. rir: | — Bana hörmetiniz yok. Hiç ol- | mazsa şu heybetli sultana gösterin der. Bol, kı.hkııhilı! atardı Ona kalender umı Ünü, pellülen eğ demek calzdir. Hele ceket, ömür- mü ömürdü... Her tatafı sökük, düğmeleri eksik, cepler delik de- gikti. Ayakkabısı, pençe vura vu- râ şeklini değiştirmişti. Ona me Za. man: — Yahu, evli adamsın. Şu göm- leğinin kiri ne? Dedik mi, © meşhur kahkahasını basar; — Ne yapalım. Yirminci asrın monden bayanlarına söz geçir » menin imi Daha çen bir sesle devam eder- — Adam sende karım mönden, iben monden. | Bütün arkadaşlar hücuma ge - çerci — Pislik monden, moderne ba- kar mı? O, hiç istifini bozmaz cevap verirdi: — İnsana, maskaralık yakışır mi? — Ne münasebet? — Şu halde, bobstü kıy “yanında benim gömleğimin pisliği | devede kulak kalır. | Fazla münakaşa edecek olursak, | ikocamarı kabak kafasını sallar, e. #in bir «Oofs çeker, | — Aman Allah, çıt kırıldım bey- | zadeler arasında kaldım. Diyerek k: tmek - isterdi. O zaman münakaşayı bırakır, anun Guyuna giderdik zin iyi bir tabia' kemen vardı. ların: duymu- gözlerini ka. ker: Dititada rahat yüzü kılm..dı — Neden, ne oldu, canım? Kaşlarını çatar: — Uzun etme mnereye gideceğiz' — Nereye istersen... Kalender gene her şeyi unutur, © akşam nerede eğleneceğini dü- günürdü * e Güzel bir gündü... Bizim kalenderle, yanında be - ğendiği bir kadım, —hep beraber Floryaya gitmek için ——— Son Telgrafın Tariht Tefrikası: 4 TUNA BOYUNDA F- TÜRK Bizim kalende - d Tre nbir hayli kalabalıktı. Otu - racak yer yoktu. Fakat kalendor kendisine yer bulmuştu. — Trenin Dasamağ züppeliğinizin ceza . sını ayakta çekin. koşuyorlardı. Kalender ter içinde | kalmıştı. Bar bar bağırıyordu: Tuz, geliyoruz. alabalıktan — kurtularak yerleştik, Kalenderin ilk işi doğru denize girmek oldu. A - | lay etmeğe başladık: — Aman, fazla açılayım deme. Gür bir kahkaha attı: — Neden yahu?. — Bir şey değil, bu kargaşalık | zamanda seni, ipini koparmış bir mayn zannederler de, imha etmeğe | kalkışırlar. 'Tekrar bir kahkaha atarak de- nize daldı.. Öğle yaklaşmşıtı. He- fına toplana - e başladık. Kar lendere döndüm: — Karını nasıl aldattın bum’ — Kalender olurum da atlatmaz miyım? 1 Güldürn. | — Sen aldattın, ya o seni atlat- | miyor mu? Birdenbire ciddileşti. Kaşlarını çattı: — Yook... dur. Diye itiraz etti. rımı silktim: — Kadındır. Fazla birşey söylemedik. Soğuk | * ba Ben omuzla - | yüzüne baktım. manalı gülüm- ü kırptı. Masadakileri | n arkadaşlar yabancı de- ğiL Burada hep beraber eğlenmiş Sözünü bitirmişti ki Pikri, mavi tefek bir kadınla bi. ordu. Yan gözle Ka- mayolu, ufak ze doğru gi lendere baktım. ORDULARI Yazan: M. SAMİ KARAYEL Devlet teşkilâtı tam Türk usulü idi Bu baki kalan nüfuz ve kudreti | ttetessüh etmiş bir şekilde olmakla | beraber Anadolu Selçuk hüküme- tinin inkırazile Tevaifi Mülük ha- Nine gelen Anadoluyu birbirlerine vurdurup kırdırarak bir nüfuz el- de etmesi imkân dahilinde idi. kim, Aydın oğulla han uş;ı.ı!ımr derha rları, güzel kız- larını ve hattâ genç analarını ve kanlarını Türk beylerine takdim *k'Türk Anadolu birliğinin vü- gelmemesine çalışıyorlardı. | l İşte bu sebepledir ki şarki Ro- 1 bir yandan A- n taarruzuna uğ- ramak ve bir yandan da Bizanslı- lerin tasrrüz ve hilelerine karşı | koymak Tmecburiyı Anadolu bu halde iken Balkan yarım adasında da şarki Roma im- paratorluğu üzerine gözlerini dört açmış krallıklar mevcuttu. Bulgar devleti, orta İdil havza- eeei ÖĞÜ «| birinde, pencereleri büyük, aydın- Karım çok namuslu- | , Sarışın bir çocuk kollarını milyarder oldu Hayatta tesadüfe ina fakat tesadüfün Şikagonun geri sokaklarından lık bir bina vardır, Açık pencerele- rinden kuş cıvıltısı cukların sesleri ( dünyanın her tarafında olduğu gi- bi, mini mini yavrular ya gülerler, ya ağlarlar. Burası bütün Ameri * tanınmış olan bir mini yavrular buraya getirilir. Amerikada bir seneden fazladır, bilhassa sinema yıldızlarının or - taya attığı bir moda vardır: Evlât- hık almak. Onun için evlatlık almak istiyen zenginler bu müesseseye müracaat ederler. Müessese müdürü, her gün bir iki zengin allenin müesseseye gekiklerini görür ve onlara yav - ruları gösterir, Yine bir gün hizmetçi müdürün odasına gelerek ziyaretçilerin gel- diğini haber verdi. — Pek alâ, geliyorum. Bir dakika sonra müdür bekleme ocasına girdi. Bir erkek ve bir ka- dın orada bekliyorlardı : — Sizi rahatsız ettik, maksadı - muz. — Evet biliyorum, gocukları göslerey'im Geniş bir R küçük küçük karyolalar.. Penbe renkte olanlar çocukları, mavi renkte olan- €rkek çocukları yatıyorlar. in karyolası Üüzerinde malümatın yazıldı- dığı bir zfiş var. çocuk genç kadının velbetti, Fakat tam öteki karyolada oturan çocuk, sanki tanıyormuş 1 genç kadına uzattı. geliniz, size adının da bütün tered . izale etti. Bu sarışın çocu- &llık olarak almağa karar k ikiaylık vetam kolunun bir hare - le çansı yakaladı. Bir dakika sonra, erkek çocuğu aldığına dair, miülessesenin defterini imzalıyor - imzayı görünce heye- aladı. Çünki kark y rında görünen bu zat, Pişar Mollan idi. Çocuğu evlâtlık alan Pişar Mel- lon Amerikanın sayılı zenginlerin- deri Amıcazadesi Pol Mellon ile birlikte bir mali imparatorluğu i- dare etmektedir. Mellon Nasyonal Bank, Mel bank, ön iki kadar şirket sınal ve mali müesseseler... ayrıca meşhur milyarder Andre Mellon. un da yeğenidir. Şimdi iki aylık sarışın çocuk, aa « dece kollarını uzatmak pahasına ileride Amerikanin en zengin va- rislerinden birisi olacaktır. * Mellon ailesinin ilk kazanmağa başladıkları günler de yarın mil- sından gelen Bulgar Türklerinin yerli Türk ve İslavlarla karışarak | asırda teşkil ettikleri bir teşkilâtı tamamen 'nan bu devletin hükümdar - mıişlardır. Lisanları da, bazı türk- çe kelimeler ve Türk lisan kavaidi mahfuz kalmak üzere islavlaşmış ve nihayet bugün malümumuz o- lgar lisanı hasıl olmuştur. fa Bizansa taarruz ede- rları korkutan Bul- gar devleti onuncu asırda çok nişliyerek Balkanların bi kasmını idaresi altına alabilmişti. | tan gayri Bulgarlar vardı. Bul - garların yanında ve solunda yani Balkan yarımadasının garp kıs - | işlerde durmadan çalışıyorlar. | omazin bir tarafı tutuşmuştur. | leri de bu seralardadır. Mranevuer uzatlı ve mmuyanlar olabilir büyük rolü var yarder olacak bu küçük yavrumun | macerasına benzemektedir. Cetledrinden Andre Melon 1820 senesinde Amerikaya geliyor. Bi - riktirdiği beş onpara da karısı Rebekanın koynunda sıkı sıkı sakl'ı Bidayette çok müşkilât çeki- yorlar. Oğlu Tomas avukatikla | işe basliyor, nihayet iş bangerli- ğe döküyor. Diğer üç çocuğu har yatlarını kazanmak için en çetin Fakat 17 ve 18 yaşlarına geldik- leri zaman, Rişar ile Andrev ba. balarına müracaat ederek, mühim bir işe grişmek için sermaye isti- yorlar. Babaları: — Peki, diyor, fakat hiç bir garantiniz olmadığı için, - sizler- den yüzde on yerine 16 faliz alı- rım Çocuklar muvatfak — oluyorlar. Baba kanaat hasıl edince , işleri- nin idaresini Andrev'e bırakıyor. Orada yavaş yavaş dünyanın en kuvvetli — bangerlerinden — biri mertebesine yükseliyor İ ksek zamanında iki mil- yar dolarla oynuyordu , hükümetine meş mürekkep kol, ye etmiştir. Ayrıca Mellon Ens- titüsü tesis etmişir ki, burası 322 | Jâboratuarı ile meşhurdur. Vecizesi şudur: «Hayatta ara- mah, dalma aramalı. » Bu söz, ailenin vecizesi olarak kalrı Şimdi bir Darülâcezeden —alı- nan ki aylık bir çocuk yarın bü- fün bu muazzam — servetin ve İş. lerin başına geçecek. Yüz senedenberi yer yüzü muharebesiz bir gün görmemiş Bir Avcerikan Mecmunsı oluyucula- T arasındaki bir ankette, yer yüzünün Şüz senedenberi muharebesiz — rahat bir gün geçirmediği neticesine var- maktadır. 1840 tan 1041 senesine - ka- dar dahili İhtilâller, Merileket — arasındaki müstemleke istilâları yi 1842 Fransa Cezairin istilâsına devam ediyor. İstilâ 1847 ye kadar sürmüştür. 1848 Fransada dahili ihtilâl, 1849 İ- dalya — Avusturya harbi, 1849 dan 1860 ye kudar bir Fransz ordusu İ- falyan Cümhuriyetine nihayet ver- miştir. 1851 de Fransada karışıklık, 2 | Subat hükümet darbesi, 1084 ten 1055 | genesine kadar Kırım muharebesi. Hukâsa daha diğer mühim muharebe- ler: 1870 den 1900 & kadar Gine ve Su- Gan'ın işgali, 1963 te Transuval muha- yebesi, 1811 den 1913 © kadar Balkan müuharebesi, 1914 — 1818 Umumt Harp, 1023 — 1936 Rifte Abdüllkerime karşı muharebe, 1832 de Çin — ja- pon harbi, 1940 bugün hâlâ devam e- den mühanebe, mında, islavca konuşan Sırplar o- turuyorlardı. Ortodoks mezhebi- ni ve Bizans medeniyetini İstan- , bir aralık ü- ulm zararına | ım tesis edebilmişti. Osm.ın o - gullarının istiklâlleri ve tevessi malinde, eski bir “IL tina almış bulunaz rinin tesis ettikle: Bazı aksamı ise krallığına tâbi idi. Engürüs veya Macar krallığı ee- Hunların Avrupada vatanı olan Tuna ve Tisa ovalarımı patlar idaresi altında tex miş, genişlamiş ve © havalideki Magyar (Macar) kabilelerin do- | Kkuzüncu asırda, gelmesile İslav | Arnavut petrolu Yunan tebliğlerinde Avlany | petrol getiren borunun müntleha nok- | Muştü. Bu Vene: | aç vapurlarına geçmektedir. Petrolün BİLR SÜT RARRRRAR TERDE O YOAN Bir kaç hattalardanberi İlalyan ve ismi ©k sık geçmekledir. Yunanlılar, Ar Bavutlağun bu ikincl derecedeki li- manlı şehrinin önündedirler Fakat İ- talyanlar mütemadiyen mukabil taar- ruzlarla bu limanı Yunanlılara terket- emk istemiyorlar. Avlonya, Draç gibi yi teçhiz edilmiş bi da değil- dir. Hattâ büyücek vapurların yana- gacakları yer yoktur. Limanın ağrın- da Sanseno taminde bir adacık vardır. ki, burası müstahkem bir haldedir, körfezine hiç bir vaparu sokmuz. | Fakat Avlanyanın Yunanlılar tara- | fından zaptı, İtalyanlar tarafından ve- rilemmesi için gösterilen — gayretlerin bir sebebi vandır. | Avkaya Berat — petrol bavzasından | rpte petrolün ehem- kollanak Yücüde getirecek kadar zaman buldu. Fakat yerine Bovyet Ruzyadan Bu da kolay olmuyardu. Ja mülsürebe başi kara yolu ile pet eluyordu mauya tarafından İnhi: miş olan Balkan — de makliyat kesafeti gecikiyordu. Bu se- dolayıdır. ki, İtalya, Arna- | 1 pelrol — istihsa bir ehemmiyet avfeder. Arnavutluktaki — petrol — isi de 90,000 Şar. iken, İt € mütehassızlı retleriyle geçen sene 2 iya Miktarın iki mislindin biraz Z Binsenaleyh Arpavut petrolü İtalyaya | edilemiyecek edem- dir. Mühim bir uvantaj da bu petrolün, Elinin altmda bulunmasıdır Başlıca kuyular Develi ve Osüm çayları Berat'”ın teşkil ettiği müselles içinde bulunmaktadır. B #ahilden 60 edir bulunduğu ix bir kuyuların Petrolyo İsminde küç tasliyesi İtalyada yapılmaktadır. General Papagos'un küvvetleri Av- yonyaya girseler de, İtalyanların - ku- yular kaptırmamak için, yine mezbu- hane mükavemet etmeleri beklenir, Saati kim icat etti? zaman Scat edildiği pek M gayılır. On Beşinci Asırda bi adar saatlerin imal edikliği ver darla sabit olduğuna göre, bu san'atin a giden bir. tarihi rda dahi — Fransada | da küçük cep sa- eileri imal edlliyordu. Bunlar ve bunlar - gibi tasarruf im- künlarını her gün, dügünerek ve tat- Bik ederek yaşarsan, meticede milyon- luk kiyemiler ziyan olmakten kurtu- lur, Hiç mıkınlıya düşmeyiz. Bir dilim ekmekten ne çıkar, bir gekerin, bir kaşık yağın sözü mü olur, diye hovardalık elme: «Damlıya, damlıya göl olur.> unut- mal, Ulmal Ekanemi ve Arttırma Kurumu | P PRRBEREI kabilelerini hüküm ve idaresi tına alarak bir kısmını Macarlaş- tırmışlardır. Macarlar milli din- lerini kaybederek garbi Romadan | katolik mezhebini almışlardı. Bu | suretle Balkar. hıristiyanlarından mezhepçe ayrılıyordu. Macarlar, aslen Türk olmakla beraber muhtelif kavimlerle de - vamlı temasları hasebile lisanları da mahlüt bir lehçe haline gelmiş- | ti Asıl Hun - Uygurlar, Hüngür- lar, büyük araziye ve hükümete | ristokrasi teşkil ediyor- k, Tebealarının bir kısmı lavlıklarını muhafaza — ettikten başka bazıları örtodoks mezhebin- | de bulunuyorlardı. Nihayet Osman oğulları Tunayı aştıktan #onra, Osmanlı Sultan » | ları Macarları tahtı hükümlerine | &ldılar ve sonra Habsburg impara- | torlarının idaresi altında bulun - | dular İ ÇAvkası var) | mak zamanı gelmiştir. | çerini çıkarıyor. Beyin karısına 5 NASREDDİN HO Yazan: ZİYA ŞAKİN Tz ) TeakaRevis C Silâhtar başından kavuğ belinden hançerini çıkarıyt Silâhtarm aklı başı! yer : — Aman, kaçalım. Bayram gelir, küs olanlar barışır Aşık, mâşuk birbirile sarmaşır Sallandıkça, güzel zülfün dolaşır Yandım dostlar, zalim aşkın elinden Aşıkların kanlar akar güzünden Pervaneler gibi yanar özünden Düşmanların acı acı sözünden —| ae aa adait Gözyaşlarım, kanlar ile karışır. — | . Henli > | devam ediyor: Şarkının — mevzuu, birdenbire | — — Dangır da, dangır- silâhtar ağaya bir durgunluk ve- | dangır.. n ziyor, Şarkı bitince: | Silâhtar son kuvveti! — Garip şeyl. Bu şarkıda, insa- | rak, kadını güçlükle df min içine üzküntü veren bir ma- | Hiyor. Herkes, atlara 3! nüA var. Müthiş bir panik bi Diye söyleniyor. Hoca, davalun * sini Fakat, içinde doğan bu ürkün - | desine kadar çıkarıyor. tüyü defetmek istiyor. | — Raçın. Beyin karısına bir kadeh şarap | — Feryatları birbirini daha veriyor, Kendisi de, kadehi | yer. son damlasına kadar içiyor. W d Artık sinirler, kâfi derecede ge Kaçanlar, atlarını dö rilmiştir. Sevdanın ezvakına dal- | rüyorlar, Uzakta bir zerinde bir an durarak lar. Davulun, müthiş » tan işitiyorlar: — Dangır da dargır. P Kapıda bekliyen v Silâhtar, ayağa kalkıyer, Odayı terketmesi için, kıza işa- ret ediyor. Kız, yerlere kadar eğilerek, ge- | ri geri çekilip gidiyor. Silâhtar, başından — kavuğumu, sırtından kürkünü, belinden hi taben: — Sevgilim!, Müsaade edersen, senin soyunmana yardım edeyim. | Diyor, Kadın da kalkıyer, Başından, al- tın başlığmı çıkarıyor. Silâbtarın yardımı ile S başlıyor. devam ediyorlar, Hoca, elinde davul tokl duğu halde, aşağıya iniğ Odanın kapısında dut Büyük bir meydan nt kazanmış, murzaffer bir $ | gibi, gülmsiyerek odud Hoca ile İmat, uzandıkları yer- | den ,manzarayı daha büyük dik- katle seyrediyorlar. Hoca, İmadın kulağna eğiliyor. Birşeyler söylüyor, at, yılan gibi sessizce, geriye doğru bakıyor, Ortadan kaybolu- | yör. Hoca, güzünü tekrar tahtanın deliğine dayıyor, Aşağıyı gözctli- yor. * Aşağıda, hararetli bir sevişme | faslı başlıyor. Silâhtar, beyin karısını kella - | rmın arasına alıyor. | katıla katıla gi İmat!, Diye, sesleniyor. O aralık avluda bulük kazın elinden tatmus İ de içeri giriyor: ağır başılli — Başkalarını — düşü!” kuyu kazanlar, o kuyt ) kendileri düşerler. İşte, t de, bana ve beye kazılik? yuya, kendileri düştüket şunu bunu bırakalırı. AY lüyorum. Hele yu sofrat oturun da, evvelâ karti | yuralım, Diye, mukabele ediy | Sofrann başına oti Hocanm şakaları arasa iştihalı yemek yiyerlafe Hocanın neş'esi, gitti yer. İkidebirde: — Yiyin çocuklar.. B lar, bizlm davul toknsal kı.. Diye bağırıyor. Akçehir Beyinin kodük Bisi, Kapının önünde, kılı$İ muhafızlar bekliyor. Uzaktan, kulabalıkçâ yetle, Akşehir beyinlin Tünüyor, © zaman hoca, dizlerinin üzerin | de doğruluyor. Davulu, önlüne çeki, sağ eline alıyor: beyi, korkunç gümbürtüler takip ediyor. — Dangır da, dangır.. Dangır da titriye birbirlerine bakıyorlar, Tam © anda, odamın avlaya açı- lan kapısından - kerkunç bir kıya- fetle - İmat giriyor. Davulun tem- | posuna uygun hareketlerle - nın ortasına doğru ağır ağır ilerli- yer. İ | Yerlerinden fırlıyorlar. Titriye i | w —ANA İZTİRABI * Arabacının kızı Dunyaşka,,yı v& sahne eden HGUSTAV UCİCKY'nin Şa! MOHAÇ mühârebetinden sora Türk sün merkezine dayandı. Türk Medeniyeti - Türk kb" Dabili'barp ve kârgaşalıklarla harabeye dönen mamureye eçvirdi. aristan Budin (bugüni güver ecdatlarımızın bir küçük vilâyeti, ileri ordelar? karargühı idi. ğ En güzel şark artistleri tarafından fevkalâde bir * mırlanan bu tarihi devrelere ait z G — :' : D Türkçe sözlü — Türkçe şarkılı Çilmi Bize bu hakikatleri gösterccektir. Pek yakında Beyoğlunun en büyük iki sinemasınd?