KU ZZ KENİ MESELELERİ, d bir çok hareketler nld_o— süyliyenlerin istikbal içim çok şüphe ve tereddüt göster- i Bu meyzuun fafı için bu şüphe ve tereddüdü terek kendi hesabına çalışmı tabii birşey olamaz. İngik i denizde kuvveili olmasına havada zayıf göslermek ö- beci mihver propagandası - istinat ettiği esaslardan bizi uştur. Fakat işleri daha de - düşünmek iktiza ediyor. ünkü harp acele ile verilerek ike geçilmiş kararlara müsait 909 ilkbaharında Alman or- m Lehistan üzerine yürü- | harbin çıktığı gündenberi liz tarafının ergeç ne vaziyet | ğı, bu harbi nelicelendir. - çin me yapacağı dünyayı | ikgul eden bir mesole olmuştur. tak yine başlangıçtanberi İm İz tarafının vazıh olarak anlat- V hareket düsturu da şu olduğu rüldü, Acele ile hiçbir şeye ka- verilmiyecek ve herhangi bir tatbikine geçilirken de a- $ edilmiyecek. ; er on şekiz aydanberi İngil- 'hin muhtelif yerlerde girişmiş Ğu harekât İngilteredeki as- L 2e tiyasi muharrirlerce ten- ise bu tenkitlerin esa- dama şu olmuştur: Ten ae Scele edildi, şu işte vak- a çV Vel harekete geçildi gibi. sadean bir an evvel SOY bu aralta harp talihini e leri hatıra getiren bir hab * oluyor, Böyle biz suada İn- * tskeri mütehascıslarının “indan İngilterede ne düşü Tüğüne dair etraflı bir fikir & merakı pek tabii görülmeli. 9 için bu yazıları gözden ge- kten sonra da hep © yerleş- kanaatin nasıl tazelendiği ua iyor. Eğer, diyorlar; bekle- | lâzım geliyorsa beklenecek. laka harekete geçmek için hâ- t yök. Atılacak her adım ga: * döğru yi hesap şrek atılacak. Evvelâ -Alman İmun ne yapacağını beklemek asız olmuyacaktır, Harp yan- eya doğru bir çok hareketle- heyeti umumiyesidir. Düş - tarafının edeceği hayatı gör- te muharip bir taral için bü- bir kâr vardır. Acele bir ka- le acele bir hareket İngiltere İyi olmuyabilir. Eğcx mutlaka Ş yapılacaksa bunu evvelâ n düşman tarafı yapsın. A 1 İRDEBI OMAN: 77 şaka tarafını / konuşuyoruz, | mi? dim, di, Ben de dilimin ucuna ge- söyledim. Serhost bir kadın olsaydım, slikanlı ile belki evlenmeyi tutarak anlaşmıya çalışır - vabmı verdim. Ve. Naciye bti Ne karşı müsbet, menfi hiç yarşılık vermedi, mem, ben de bu düşüncemi ice ve açıkça süylemekle iyi | Stü mü ettim?. at herhalde açık olmayı ha- İt bir kusur saymıyorum. Ken- Pedime de İtiraf ediyorum: Aüzel çocuk, Hele gözleri bir Vieshir edecek halde, Tahsi- | ettiğimiz mektuplarınızı hergün — sast nni ef Sen de Seveceksin / Yazan : ETEM İZZET BENİCE Sonra tarihte görülen misaller | dendir. Avrupa kıt'asında bir dev- | Tet etrafındaki (rili ufaklı mem - | leketleri nüfuzu altına almış, kat- | gnn milyonlarca vülusu da onun | hükmüne girmiş ise bu azim kuv- | vet ayni zamanda zâlını da bera- ber taşımıştır. Bu Larptir. Bir za. | man işi, HALK ÜTUNU. Gelen Mektuplar Betik (İzmitliz: Samıtyadan — İ- | riyerdet — 24 Yıldır — Sari- yerden, H. Ö: İzmitten — Mahaun Ka- dın: Eernköyünden, Bayan Pekak: İz- mit, İstanbul, Rami, Yeşiköy ve E- renköyünden — Bayan İ. Teped 1i oğlu Galatadan — tanbuldan — M... T: İz tuplarıma vardır. Bayan Hayriye ÇAk- saraylı), Sempatik, Cem Ermiç, Sönret, Mübeccel, Utangıı yan Açıksöz, 5. H. H,, Bi Güneş, IU1 Bursali müker 15 — 19 arasında aldırmanız mercu- dür, 'Bayan Neclâ: Mektubunuzda — yal- maz mahalle ismi yazııp hangi semtte olduğunuz bildirilmediğinden — semti- nizin de iş'arı Uizımı Dul bir kadım iş arıyor raşında dul bir kadınım. Kimsem yu: ğu yerde kansatkâr bir ücretle Çalışmak istiyorum. Çalışacağım yer bir döktor, dişçi muayenehanesi glur- ga tercihan kabulürmdür. Voya ihliyaz bir beklir yanında — veyahut her ikisi Ge memür olun bir. karı koca yanın- a olursa da muvafıklır. Talip olan- darın lütfen Halk sütununda F. T. ru- muzuna müracaatla aderesimi öğren- melerini rica ederim Tecrübeli bir genç iş arıyor Bususl derinde çalışmak istiyor. Eski yazıyı Söelc8 okut yake Ü de Fransiz- ea bilir. Taşraya smıitkı_dıım A fkununda çalışkan rumuzuna yazmala- n rica olunut. Hususi ders veren bir muallim a siaj görmüş ve maarifle Nİ Sölşitaş bir öğretmen cer tamektep ve lise talebelerine riyazi- mdiği gibi evlere de gider. | Ders ücretleri sent başına olmak Ü- zere: Örtameklep . ve lise talebeleri için: 1 — 2 Men ;yüksek mektep tele- besi içini 2 — 3 Uradır. Son — Tetgrüf gazetesi Halk şütünunda (Prof.) rem> gine müracaat. ŞURPARRGARREEREKF A Lokantalarda önüne — yiyebileceğin- den fazla ekmek korlarsa —ki daima korlar— hemen — garsönü - çağır, daha küçük bir porsiyon İsle, 'Müli Detusat ve Tasarraf Cemiyeti ÇUY ĞÖ i yüksek, İstikbali var. Aşkında :ıı’ıiuıi olduğunu iddia ettiği bir | kadının b maşkı mukabelesiz bi- | rakmasi için tek sebep olabilir. O da mükabil bir sevgi ve sempali duymamak. Halbuki, b'.ıı ç:c: serbest olduğum vi ev :l":ıyıbibuilııl pekâlâ kendim bütün hüviyetimle hissediyorum. Niçin bu hı.klluürnıll kendim- den saklamalıyım?. | Ancak, benim Halil Necibe kan | p şimdi duyduğum nefret onun | Şahsi- meziyetlerine karşı - değil, Sırf tuttuğu battı harekete ve be- nimle başlatmak istediği münase- betin şekline kargıdır. Bağdaki ha- reket hiçbir erkeğin hiçbir kadı- ma asla yapmayı tasavvur edemi- yeceği kadar çirkin ve mümase * | mümkün olar?. İA Nakil vasıtalarının | darı da mezcinde bulundurabili S SELİRED Üa uzak Evvelki gün gazetelerden Birinde doktor Rıza Nur'un Bir makalesi vardı. Makale- ye bir kaç satır başlangıç ya- pan gazete, bu yazıda, Rıza Nur'un kendi hasusi imlâsı- 1nın aynen muhafaza edildiği tasrih ediliyordu. Bu satırlardan sonra, ma- kaleyi daha dikkatle okuduk. Rıza Nur'un hususi imlâsı di- ye ileri sürülen manzara sa- dece usulsüzlük idi. Yani, Re- za Nur, kendisinde, Türk kül- tür esasları, kararları, pren- sipleri ve hkaideleri üstünde bir şahsiyet, otorite ve hürri- yet vehmederk bir başka şe- kil imlâ icat etmiş, bu imlâ ile yazılarını yazıyor. Bu salâhiyeti, bu istisnai sı- fatı kendisine kim vermiş?. Herkes böyle dilediği gibi im- lâ tarzı icat etmehle serbest olunca, Türk dilinin keşme- keş içinden sıyrılmak nasıl lâsı vardır. İmlâ bahsinde dar hailmi otoriteye sahip bir Fransız Fikir adamı çıksa ve bu adam, Fransız imlâsını vaktiyle vazetmiş olanlardan daha üstün bulunsa, acaba, | kendisinde, yeni ve hususi bir imlâ icat etmek cesaretini bu- labilir mi?. BÜRHAN CEVAT | | Muayyen bir Fransız im- | | | | sayım ve yazımı Adana 9 (Hususi) — Şehrimizde | işliyen - motörlü vasıtalar hariç olmak üzere - tekmil nakil vasıta- larının sayım ve yazımına başla - nılmıştir. Yazımı yapılmakta olan bu nakil vasıtaları her nevi arba | lâzun. ile kısrak, beygir, öküz, merkep, deve ve taydır. Sayımdan kaçırılan nakil vasıtaları için sahiplerine ce. za verilecektir. SİLİ Böbrek kayması Bödrek — kayıması daha — ziyade Kadınlarda olur. Böbrek kayması- ma ga sıkıntıl. alimetleri Hinir- derin bozulmasıdır. Karakler de- üiştr, insan — her geyden öfkelenir, kavgacı olur. Bütün bu. ballerin tedavisi de —pek çollarında— gayet baslttir. Karının üzerine —ölçü üzerine— bir bağ Lakıp da böbrek yerinde zaptedildikçe rahatsızlıkların hep- ta Iüzüm görülüree bep olabilecek şey değildir. Yalnız böbreğin kaymış olup ol- madığım anlamak için müsyene ettirmeyi halıra getirmelidir. Ka- rın sancısı yol güsterir: Hele ka- rında sancı yalmız bir tarafa yat- makla hafifler, göçerse yine dük- tora başvurmalıdır.. | sesini çıkarmadı. Derken, bu aşifte- | P bir | dınları, kaç kere; | MAHKEMELERDE : “Soyu soydan, köpeği Orta yaşlı bir kadındı. Siyah baş örtüsü başına müslümanca örtül - müştü. Asabi asabi dolaşıyor, ken- di kendine, hiddetli hiddetli söyle- niyordu. Bazı kadınlar vardır; ke- di ile, örümcek ve tahtakurusile, mangalla, ateşle, faraş ve ateş küre- maşayla, takunya ile, he bü- lurlarsa onunla konuşurlar; konue şacak birşey bulamazlarsa de, ni - hayet, kendi kendilerine söyle - nirler.. Çünkü, onu da yapmasalar, larlar: İşet, bu da | Taşla, duvarla, mu - konuşacaktı.. Ona bir sual zembereğine dokunmak ibi bir şey olacaktı, — Bayrola valı aşlı diyorum amma, kendisine sorarsanız, tabii, daha gengti. Ha- tamı deçhal tamire giriştim: Henişire, dedim.. Mühim bir 'e> hitabı, henüz kabar- ın hiddetini söndürü - miya verdi. — Bizim gelin; diye ağzını açtı. Bizim gelin, gelin değil, bir Alla- hın derdi. Neye demişler?: «Soyu soydan, köpöği mandıradan alma- h» diye... Bunu kardeşim duysa, | alimallâh öldürür... | — Peki, 'ne yaptı? — Daha ne yapacak? Amma ben vaktile söyledim. «Kardeşim, de- dim; sana bu kız hayretmez. Bu, mahalle kızı..» Dediğim de çıkmadı elmiş! Yerinde kalsın böyle İnsanın huyu güzel ol. | geçer.. Geçim için, huy güzelliği — Peki,, Olan nedir? Onu anla: | mnadım hâlâ... — Ne olacak? İşte onu anlata - cağım ya... Kardeşim bunu alalı, bir seneden fazla oldu. Kardeşi » min işi xyidir. Kunduracıdır.. Dük- kânı, tezgâhı var, Kazancı yolunda.. Ben de dulum,, Kardeşimle bera - ber olururum' Hem karısına, hem bana, hem annemize, hem de ka. rısının ai bakar, Allaha şü- kür, hiç birimizi, ne aç, ne açık kor, Amma, böyle mahalle karıları, | koca kadri mi bilir? Daha altı ay | geçmeden vırvıra, dardıra başladı. Zavallı kardeşciğim, hiçbir şeye de, bir gezme, bir tozma başladı. O sinema senin, bu sinema benim, hiç inemayı kaçırmıyor. Günahı boynuna, arlık, sinemaya mı gi- der, nereye gider, orasını Allah bilir. ; Derken, mahallede dedikodular başladı. Kanu komşu, hepsi, bizim gelini ağızlarına kaşık ettiler, Yine günabı boynuna, komşu ka- — Hemşire.. Sizin gelin artık | azıttı.. Kapıda postacıyla, suçiyle, zerzevatcıyla, bakkalla ağız ağıza —ai betsizdi. Hâdise zaten bütün sey- rile çirkin, Ve.. esasında Halil Ne- cibin dürüst davrandığına da bir | türlü inanmiş değilim, Adeta her gün bana Leylâ ve Meenun hikâ- | yesini hatırlatan delice aşkı sahte geliyor. Bir insanım hiç tanımadı- ğ bir kadını bir anda çılgınça se- | yebileceğine inananlardan deği - | dim. Belki yaradılış bu çeşit aşk - | Fakat ne de olsa gayri tabii.. İzdivaçlarda olduğu kadar aşk- | darda da anlaşmanın (lk şart ol - duğuna kaniim. Neyse, bütün bu mülâbazalar be- ni alâkadar etmiyen şeyler. Hatil Necip, diye bir davanın kat'iyyen aklımda yer bulmaması lüzım. FİRAKLI BİR DÖNÜŞ Balil Necip Allahın başıma; a- dına: — Belâ.. Deyip tasallut ettiği bir Gp mu- haklak. Bugün çarşıdan dönerken buşıma yine çıkıvermedi mi?, Ka- * balıktı da.. — Hanımefendi, mektubunuzu | verip saatlerce konuşuyor.. Biz bu | ve etliz işi pek beğenmiyoruz.. Dediler. takdim etmekliğime müsaade bu- yurmaz mısınız?, Dedi. Gözlerimden ateş fışkıra- cak gibiydi. Gözlerimi gözlerine diktim: — Hayır.. Dedim, yürüdüm, Durup durur- ken: — Zulmediyorsunuz!. Dedi ve., biraz da tehditkâr ilâ- | Yanımda nofer ve çarşıdan al- dıklarımı taşıyan bamal — vardı. | Müşkül vaziyetteydim. O da bu müşkülü takmin edi .| | yor, muhakkak ki ona göre he - saplarını yapmış bulunuyordu. — Mektubu alırsam ne olacak? Diye sordum. — Size hürmetlerimi teyit edip , hemen yannızdan çekileceğim, Cevabını verdi. Bir saniye tered- dütlü bir düşünliş içinde bocala - dın. Açık konuşuyordu. ve., ben- den yaş | çıkardı.. Tabakanın içinden - Evek., Yahut da: | mandıradan almalı,, “Kenarın dilberi ne kadar nazik de olsa,nazeninim olamıyor,,muş! Sahi de, dikkat ettim, sabahleyin zerzevat almağa indi mi, saatlerle çan çan ediyor. Saka geldi mi, sa- atlerle onunla çançan!.. Hem de, ev kıyafetile, açık saçık kapıya ini. yor. Sokaktan — gelenin, geçenin gözü bizim kapıda artık... Güzel de kâfir kız.. Artık, kimse bakmadan geçmiyor. — Çok mu güzel? — İşte, karşıda düruyor. Karşıda mâahkemenin kapısı & - mübaşirle konuşan genç bir. gösteriyordu. Hakikaten, de- diği gibi, güzel, alımbı, çalımıl, en- damlı, kıvrak, fıkırdak bir kadındı. | yor mu, artık ağ- un buruna konuşuyor... kkat ettim., Herkes gi. iTşey soruyordu. Ne de burun buru- kadıncık konuşu - anlar gibi oldum ki, görümee hanım, gelinini pek çe- kemiyor, pek sevmiyordu. Sardum : — Peki, asıl şa gürültü —nasıl | çıktı? Çantasının — içinden bir tabaka dığı nce bir sigarayı dudakları ara- sına yerleştirip bir kibrit çaktık. tan sonra, tekrar anlatmağa baş - ladı: — Dediğim gibi, konu kamşu, hepsi dillerine bunu doladılar. — İyi amma, ya konu komşu kıs- kanıyor, çekemiyor da söylüyor » larsa — Yok kardeşim.. İşte ben de onu anlatacağım yine zerzevat almağa kapıya indi. Sa- atlerce çan çaa çan!, Zerzevatçı ile bu kadar ne konuşulur? Aldığı da, iki okka ıspanakla bir parça havuç.. Zerzevatı aldıktan sonra mutfağa girdi. Ben de arkasından girdim. — Artık gelin, dedim, bu senin yaptığın fazla kaçtı.. Saatlerle, zer- zevalçı ile konuşuyorsun? Böyle a.. çık saçık, kapı önlerinde, zerzevat- cılarla, kömürcülerle saatlerle çan çan etmeğe bir nihayet ver baka- hm,. Yoksa külâhları değişiriz. Ben asri kızım, dedi. Hamin- nem gibi, başımı örtüp kapıya çı- kacak değilim y Bir de ulanmadan pay veriyor. du. Görümce demek, yarı kaynana demektir. Ben senin büyüğünü, Sen bana nasıl pay verirsin?, Am- ma, kenarın dilberi hernekadar na- zik do olsa, nazeninim oalmaz. İşte, mahalle kadınlığı böyle şeylerden belli clur. Biraz daha pay verdi. Benim de cinlerim başıma bindi, Ocak maşasını alınca giriştim. — Seni yelloz seni diye, birkaç tane kabalarına yerleştirdim. A- man efendim aman... O ne yay - gara,.. Sanki etinden et kesiyor « lar. O ne yapmacıktan bayılıp a- yılmalar... O ne kıyametler,.. Bü- tün mahalleli eve doldu. Görüm. gem beni döğdü diye, gidip mua- (Devamı Bencı sayfada) —H —e —a — Hayır.. Dememi bekliyordu. — Hayır!, Dersem, belki de aramızdaki mü- nakaşa uzayacak, yanımdakilerin şüphesi artacak, bir skandal çıka- caktı. Bu korku ve tereddü! de dilimden gayri yuuri çıktı: — Verini Yüzünde derhal neş'e çizgileri gerildi: — Minmettarınızım.. Diyerek mektubu uzattı, — Mektubu okuduğunuz vakit.. ıuııı,;. birşeyler söylemek istiyor- — Sözünüzü tutunuz ve hemca yanmdan uzaklaşınız. Bir daha beni gürmiyeceksini Dedim, — Sizi bir daha görmemek, bu mümkün mü?. : Diyerek tekrar konuşmıya kal- kıştı. Baktım, ne söylesem, nusıl söylesem, mutlaka cevaj ek, — Rica ederim, şimdi gidiniz!, ÇArkası var) AYAT O Bak, nasıl, müba- | dı., Pekâlâ, her- | 3 Başmuharrirler Ne Diyorlar? IKDAM B. Abidin Daver «İngilterenin en büyÜk siyast zaferö isimli — bugünkü Başyazısında Amerikanın lüzumundan fazla uzun süren müzakereleredn som- ra icar ve ikarz kanunlarn kabul et- fiğini söyledikten sonra göyle de- mektedir: Gİcar Ve ikraz kanununun — kubulü, Batbe doğru yürüyen Amerika için yeni bir merhaledir. Amerikanın harp haleri müttefiki vaziyeti e «harbe da- hil müttefik> vazıyeti arasında mü- him bir merhale, Amerika, buğün İm- | Billerenin arkasında, bir cephe gerisi müttefikidir; yarın İcap ederse yanım- da bir cephe müttefikl olacaktır.» CUMHURİYET B. Yunus Nadi <«Amerikanın Yar- | dumi> istmli bugünkü Başmakalesinde Atmerikan Cümhurrelsi Misler Ruzvel- tim yardım lâyihasının nihayot Ameri- kan Senatosundan çıktığını Ve demok- Tasi cephesine yardım için Heis Ruzvel- 'te geniş salâkiyetler veren bu Tüyüka- nn çok mühim olduğunu söylemekte ve nihayet şöyle demektedir: «Şimdi, * dünyada —mücadele Kuvveller arasında düne kadar zamam zaman velev ren hissolunan mu- vazenesiklik bertnraf odilmiş, bunun yerine Kuvvetli bir muvazene kalm ol Müştur. Bu muüyazenede — Amerikanın ilbak eltiği tarafın devamlılık kablli- yeti ile artacak faik bir kudret araek- tiğine şimdiden hükmolunabilir.» TAN eden | Başmakalesi yoktur. TASVİRİEFKÂR <Amerikanın yardımı, harbi. büsbü- | fün kızgın ve azgın bit hale getirsceke tir> isicil bugünkü Başmakasede aynl | mevzua tersas edilerek Alman Erkâmı Harbiyesinin, Amerikân yardımı mü- ir şekil almadan evvel harbi bi- ân bütün güyretini sarletme- #inin lenebileceği beyan olunarak #öyle denilmektedir: «Şu halde, dün kabul edilen yardım | kanımu, bir taraftan İngilizleri ne ka- dar memnun edecekse, diğer taraftan da içinde bulnuduğumuz kanlı harbin, Gnümüzdeki — haftalarda maatteessüf büsbütün hâllevi bir şiddet kesbetme- gine sebebiyet verecek, yan| Amerikada çikan bir kanua, Avrupada daha bir çok canlarn yanmasına, hanümanların yıkılmasına bals olacaklır,.» VATAN B. Ahemt Emin Yalman «Demokra- silerin mühim zaferi> isimli bugünkü Başmakalesinde Amerikan yardırm lâ- YENİ SABAH . Hüseyin Cahit Yalçın <Amerika- 'nan Yardımıs işimli bugünkü Başyazı- sında İngilizlere yardım projesinin A- merika Ayan Meclisinde nihayet pek büyük bir ekseriyetle kabul edildiğini, bu projenin Ayan Meclisinde müzake- Tesinİn Uzamasının Avrupayı yaşırttır #ini kaydederek; «Nihayel işte yardım kanununun u- Zun, çetin ve tamamen hür bir müna- kaşadan sotra Ayan Meclisinden çık- yerika elkârı umumiyesinin bü- yük ekseriyetinin Alman ve İ humünün bi diğine iman eylediğini İspat etti. Mih- ver Devletleri için bu en ağır bir mah- kürniyetlir. Beşeriyelin ve medeniyetin vicdlanından sadır olan bu manevi mah- Kümiyet aszeri ve maddi möğlübiyetin müjdecisidir,> demektedir. MŞN ÇNT —SON TELG! | Yatuarı, İstanbui Şehir 11yats | ki konseri verecekmşi. Hatır RAF — 10 MART 1941 HAÜ LDU Hakiki alaturka mu- Sikiyi tanımak lâzım değil mi ?. İstanbul Belediye Konscre rosu ayarında, kendi sahasın- da bir varlık, canlılik gösteri. yor mu, vazifesini bihakkın, hattâ, imkân ve vesait hudu Tarını aşarak harikülâde Lir şekilde yapıyor mu?. Bu suale cevap vermek ba> na düşmez. Geçen gün gazelelerde o- kuduza: Konservatuar her ay, bir kaç klâsik alaturka musi- alaturka musiki, biz zamanlar, konservaluardan kapı dışarı edilmişti, Sonra, tekrar içeri alındı, neden içeri alındı, dışarıda ayazda kaldı, üşüdü de, acınarak, lütfen mi himaye edildi. Hayır.. Bilâkis, çünkü, du şarıda kalan alaturka bu hür« riyeti, serbestliği bulnuca, da- ha çok canlandı, serpildi. O derece ki, her ses, kendisini alaturka musiki, diye, takdim etmiye başladı. Bu ise tehli- keli idi. Çünkü, dışarı, dediğimiz, hayat, tamamen alaturka mu- sikinin hâkimiyeti altındadır. İstanbulda, alafranga mı ki, âdeta, lüks peynir gibidir. Yani lüks telâkkisi içindedir. Alaturka, dışarıda bu kadar yaygın, canlı ve zinde olunca, bu hararet ve fazla hareketi dolayısiyle, bazı muhii tindeyiz. R Bundan bir müddet evvel, radyoda, bir akşam, klâsik a. laturka konseri dinledik. Zev- kine doyum olmazdı. O kas dar nefis idi. Alaturka düşmanlarına, ha« kiki alaturkayı, klâsik alatur- kayı, böyle arada bir dinlet. mek iyi olur. . i ? R. SABİT Saadet ve Ceridei Evli kadınlara nasihatler Amerikada çeşit çeşit mütehasms var. Şimdi de karılara ve kocülara a. kıl öğreten mülehastısir çıktı. Bir A merikan mecmuasında bu mülehasııs- lardan biri evli kadınlara şu nasihah- leri veriyor: e Kocanız — gazetesini — ökürken, ketdinid öplürmek istemeynliz. | sir Sabalı kahvaltısını ederken, evin Masralını istemeyiniz. “ir Eğer sincwmaya gilmek İstiyorsa, «gitme, evde kal> demeyiniz. * Kocunüzm anasını, — kendi ama- nizdan küçük düşürmeyiniz. e Herkesi güldüren Wtf bir fukea söyledgil zaman, hattâ bu fıkrayı bWir çok defalar dinlemiş olsanız bile, asık surallı kalmayınız, dr Size bir Şey anlattığı —zaman, dinlememezliğe gelmeyiniz. 4 Kuzandığı para ile Hare edile- mediğinizi söylemeyiniz. Aynl mütahaasıs evli erkeklere de gü nesihatlerde bulunı Islak kadehleri üyor: mobilyaların ü- e İklak başımıı karınızın tarağı ite farayıp, sonra bu tarağı — öyle olduğu Bgibi karınıza vermeyiniz. »ir Neşeli — zamanınızda, — karınızın yanında atle meselelerini dostlarımıza açmayınız, *4e Lokanlaya — yidersenla, — hesap pusulasının yekünunu yüksek vesle karınızın yanında garsonla münakaşa etmeyiniz. Havadis gazete- leri sahibi En eski gazetecilerimizden Ce« ridel Havadis ve Saadet gazete « leri sahibi ve şehrimiz Bakkallar Cemiyetinin sabık kâtibi umumisi B. Fethi Uzkan <Anjin» den Ans kara Nümune hastanesine yatırır larak tedati altına alınmıştır , Hepimizta DERDİ 10 aydır Belediye- nin cevap verme- diği evrak ! Okuyucularımızdan B. Fabret- Kadıköy Belediyesine S17 kayıt No. sile 295040 tarihinde dilekçe lle mü- Tacaat ederek cevabimin tarafıma tahriran bildirilmesini Istemiştim. Kadıköy Belediyesi ba cevabi re'- ni ça aynyeti 206 . Dü yazı ile 247540 tarihinde İstanbul sordu. Mütenddit müracaatlarıma — rağ- men ardan 10 ay geçtiği halde hâ- İstanbul hayret yorum. Makamı akdinin dikkat na- zarının çekilmesini — bilhatsa rica ederim> SÖN TELGRAP — Muhaberatta * Rujunu koyduğu zaman öpme- | şiniz. e Habersiz selraya arkadaş gelir- mâyiniz. Bürat rekorunu — karan (!) bu. İş hakkında Belediye Reisliğinin ma zarı dikkatini celbederiz.