— Yazan: DİLÂRA AKÇURA - i mini bi? be- | sanmayın. illerine tak- | “ne yakut dudaklı, sedef arlisi mukallidi monden Cici, kısa tombul ba - tarnaklı ık bi ölen Ciciy: yvan. On evve resimler. Onu ölümden n aile toplanmış bir köpek birçak hikâ. yeler anlatt:. Fikirler yürüttü. Am- €am hiç ses çıkarmadan di du. Ben de onün bir şeyler anlat- istiyordum. — Ne olur amcacığım sen de bir şey anla | Amcam gülümsiyerek susuyar - du. Benimle beraber bütün misa firler ısrar etmeğe başladılar. E. Hmizden kurtulamıyacağını anlı- yan ihtiyar adam kalın sürdükten sonra söze baş Üsteğmendim. O sene Kalkas- yaya tayin ed Pılimi pirtimi taplıyarak C: beraber hareket ettim. Bahar, Kafk dağlarına canlı- | hık, neş'e dağıtmı meşgüldü Birkaç ay, bu muazzam dağı heybetli ağaçlarile, binbir. çeş kuşları, çiçeklerile süsliyen or - manlarda dolaştım. Yaz, ışıktan, genkten yapılmış eteklerini top. layıp giden bir kız gibi geçiver - | kıntıdan ölüyordum. Birden aklıma geldi, Avlanmak... Bu fikrimi be- #endim, O günden sonra, sırtımda | ğim, mükemmel bir avcı ol - çoayudum ihlamur | | — Kış bütün insafaızlığile devam , ediyordu. Tüfeğimi omüzuma as mış şöyle, yakınlarda avlanmağa çıkmıştım. Ha şunu da söyliyeyim ki altı tane de av köpeğim vardı. Birden elimden ara- Bir sa- | Acı acı uluy ba köpek bu kox mazdı ya... Cici nekadar zaman in bilmiyorum. Om da sesi ke. | 'ahminen bir buçuk saat geç- Vücuüm uyuşmağa başla - Cicinin ni mini iniltisi çarptı. Biraz 5 min çağırıldı; Buraya na. Tuyorlardı. Me- Tüatına kadar anlattrm. Sevincinden yerlerde yu- | | varlanan Ciciyi okşarken be Si buldukların; sordum. Yüzbaşım anlatmağa başladı — Arkadaşlarla zabitan odasında ün kışlayı arattık, )ok Cici kaputlarımızdan çel a bizi ormana sürüklüyordu. Peşine | takıldık, geldik. Dedi, Amcam arkasını kanepeye yaslıyarak güldü İşle benim hayatımı kurtaran bu zeki Cicidi Hepimiz havası boşaltılmış balon | &ibi derin bir nefes aldık. | dâ olmadan ormana Dal çat Besin geldiğ dalmıştım rile kendime gek dönünce boz üm. Hayvan iki d, Böyu be- * - n — kadardı. İki gözünün arasında kırmızı bir ş leke vardı. Ben ömrümde — büyle | âri bir ayı görmemiştim. Hayvan | gözlerini gözlerimden ayırmıyor- | du. Hemen silâhıma sarıldı: yvan bomurtulari: çradı. dallar nutmadım, Ormana inde koşuyor, ben islıkla şarkı söy- Şehir tiyatrosu TEPERAŞI DRAM ) KISMINDA Bu akçam saat 20,30 da MEŞALELER ikllâ caddesinde Komedi kosmında Bua akşam saat 20,30 da KİRALIİK ODALAR bület verilir | talitada: a evi yıka - | Eski gazetelerin ev Işlerinde göre- ceği çok faydalı hizmetler vardır elbette atmıyorsunuz. Çünkü e- vinizin bımvı hizmetlerine yar- ba ne çok işlere yaradı de bilmezsiniz, Anlatal UCUZ YAKACAK r tozları ile külleri mlatı ete küğ ni parça pak “ne ilâve ediniz ve bu yuvarlaklar yapınız. Ak- nizin kırmızı ate- zZaman, soba kalmaz, Kü nız. Ğ ça ederek şam bunu gine illkve sabaha kada UCUZ GÜZ Unu da suda pi yapınız, Eski gazet nız. Bu ke | ban, tabak, yah Ta üzerini ı.,—mş beş rınız. Makasla kenarlarımı düzel- tiniz. Kurumağa terkediniz. Son- açık bir renkle boya - ymmız. SOĞUGA KARŞI Gazete kâğıdı yünden ziyade in- sanı sıcak tular. İçimizde bunu bilmiye: Ekseriya soğu » k amuza ve göğsümüze te ıv;.,ı unın rgımu hafaza edenleri seçiniz. larınızı, kürklı İzi, bunlara sarınız, güve gelmez. Yal- nız bu gibi eşyayı gazeteye sar- madan evvel iyice emek ve temizlemek lâzımdır. Çünkü gü- venin sürlelerini içeride birak mamalıdır KALAYLI KAPLARI TEMİZLEMEK Kuzukulağını ince ince doğra- hdi parçalarını birlikte alarak, kabın içi- i iyice oğunuz. Temiz suda yıka- yınız ve kurulayınız. Neticeye hay- ret edersiniz. Bir çizgi bile piril parlar. Kakk & bâh oldu 'nız yine bi eat? doktorun yüzüne hayretle baktı: Nasıl? dedi, an iki banyo mu? Bu hastalık on iki sene mi $ cek? Şehzadebaşı TUR A N Sinemasında FATMA RÜŞDİ'nin temsil ettiği büyük facin Filmi 1-SAADET YUVASI | WŞW HBer gün kişede Çocuk Temsilleri içla | | Türkçe sözlü — Arapça şarkılı 2- ORMAN ZEBANİLERİ GEORGE O'BRİEN — büyük RENKLİ Yarın akşam San'atkâr sergüzeşt filmi ayrıca: MİKİLER NAŞİT ve arkadaşları UNUTULAN BARA Komedi 3 perde 1 AKSİM SİNEMASI MÜDÜRİYETİ: İstanbulun bütün sevenleri tarafından vaki olan um bile EMİNE RIZIK ve SÜLEYMAN Aşk ve ihtiras şaheserini mevsimin en bü NECİB mi talepleri ve gürdüğü fevkalüde sağbet hase- ük muvafla kiyet ve şahane temsiltesi Türkçe Sözlü ve Sazlı DOKTORUN AŞKİ BİR HAFTA DARA GÖSTERECEĞİNİ Sayın müşterilerine müjdelemekle şeref duyar, hâveten: KANATLI HAYDUTLAR KENT TAYLOR tarafhından oynanmış hava kal ve — ROCHELL anlarınm 2 büyük ve güzel Film birden HUDSON ölümün Aşıkları ve kahramanları filmi, | yanyana sekulr | günatiz bile çok gü Arslan Kaplar. ve Maymunla- | rın aşkları Mi hayvanları di vefı ağaçla Bir İngiliz gazetecisi, bunlar rüldüğü yeri arayıp bulmuç, töy! ve ol kokan gördi. İlk defa ir salonun | eşinmeler, | rtuları an- Ansızin anız, ilerleyiniz, size bir 1 arslan görü yeni - evlidirler. 1 ayırıyoruz. Hakikaten manzara güzeldi yanın teminatı üÜzerine yaklaş; keğinin yelesini olgadırn. daha başka man- Dtas radan, l | | e| — Bunlar Gardi- | m. Br- | zara gösleriyordu. dan gelen bu mahl: görür görmer ayağn kalktılar. Deril in resgi, canlı oldukları için midir, | nedir, Te arzediyor- ya etrafa x Bu dairenin karfı — Amân, şu erkek v dikkat - etmezmeniz, | tüyleri ürperiyor. Komşuların, so: yüzlerce — kuşlarla dolü önünden geçerken, bu güzal 3 uykularından — uynadırma- ayaklarımın ücüna basarak | yürüyordum NASREDDİN HOC ZİYA ŞAKİR 'Tefrika 9 Evlendikten Altı Üstüne Hoca, evvelâ babasından münlal | kalan mollalığı almak için, kadıya müracaat ediyor, Kadı hir heyet hu zurund hocayı şöylece imtihandan geçiriyor: Kadı — Söyle bakalım, hoca.. Bir| meyyiti kabre götürürken, tabutun meresinde, bulunmalı Hoca — Her tarafında bulunmak esizdir. Ancak, içinde bulunma malı, — Pek alâ.. Bir imam, keni ne dargın olarak vefat eden bir kimiseye talkın verebilir mi?. — Vermemesi lâzım gelir. Yazan: No: Sonra Evili -» Gelecekt kimlere görüneyim, kimlert miyeyim, Hoca, hiç tereddüt etmtl vap veriyor: — Aman hanım me de, kime İster; Diyor. Hoca ile karısı arasında İ ga, buradan başlıyor. Bana £ n görüle İkinci kavga, merkep Yü çıkıyor. Bir gün kı na dikiliyor Efendi!, Ben merkebt mam. İllâki sen bakacaksil Diye, ayak diriyor. Hoca, kaurısının dilinden | tulmak için are bulufl hocanım dargın olduğu a- damın sözünü dinlemez de onun i- | çin. Bu da âlâ. Ya, gusul etmek için göl kenarına giden bir kimse, abdesi alırken yüzünü ne tarafa | dönmeli. * | Hangimiz bu « — Vallahi, efendim.. Hangi ta- | evvelâ söz rafa dünse, caiz olur.. Amma ve | yipcn lükin, evlâ olam, elhiseler ne ta- | yi . rafta ise, o tarafa dönmektir. İA L ae ae ARE Kadı, hocanın cevaplarını beğe- | yuyor, niyor. İstediği mollalığı derhal İki gün senra, kadın . vi veriyor. BN Banlan pvura höcü, düğün h- | Saken, bir bızı marlığına başlıyor. Evvelâ, evi tamir için bir dül- ger çağıriyor. Pazarlığı kesiyor. — Dikkat et, dülgerbaşı.. Döçe- me tahtalarımı tavana, ta talarını döşemeye gakacaksın. Diyor.. Dülger şaşırarak bunun | sebep ve hikmetini soruyor. Hoca, dülgerin kulağına eğili - yör: — Malüm ya., EBevlendikten son- | Ta, evin altı üstüne gelecek. İkinci bir masraf çıkmasın. Diye ceyap veriyor. » Komşular, hocaya parlak — bir iğün alayı yapıyorlar. Hoca, gerdeğe giriyor. Fakat, karısının yüzünü görür görmez, ş B onun altr bil olmak Üüzere, eşyaları kümller 3 Bu cebri süküt y gündenberi evdi için, hoca karı: r taş çorba & a eve gönde Çocuk, üst olmuş rak ediyor. — Ne ol Diye soru #Ündeli; yemek pişii ma acıyor. larak l iyor. Eşyali örüncü ve g — YAKINDAÂA! İstanbulun — meşhut bir sinemasi derece metbüsena etmelerine rağ- | znen, ne çirkin ve ne huysuz kadına düştüğünü anlıyor. Kadın soruyor: — Efendi!, Haısım ve akrabadan, bi | F! Wİil İNRİL Yapıyor! B v Bu Akşam Fevkalâde sunre ile ŞARK SINEMASı Nadir bir san'at kudretile vücuda getiri yeni bir dehâ eseri olan... UZAKLAŞAN MELODİ Filmini takdim edecektir. Oyaayanlar: “ Esrarengiz kadın Mükemmeliyete vran BRİGİTTE HORHEY .A SİL, WİLLY BİRGEL Meşhur Rejisör V. TOURJANSKY' Böüyük ve FECİ BİR DRAM Numaralı yerlerinizi evvelden tedarik ediniz Tam bir muvaffakıyet kazanan nln eseri —— - YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Diyarında Ne. 140 Yıun' M SAMİ MRAYEL Mola osnısındı Cemile çok yorgundu | Hayvan yoruldukça yedekte- | kini alıyor ve değişiyordum. Ka- yola çıkmak o kadar göç ki, ne yapabilirdim. Zavalh Ce- müştü. Sabaha kadar anudane bir yö- rüyüşle çölü geçtik. Arasıra 22 la mola veriyorduk. Mola esnasında Cemile o derece yor - gösteriyordu ki, havvan- | alıp indiri; seriyor, oturuyordum. Da- ha oturur, oturmaz dizime başımı koyuyor ve uyuyordu. Cemileyi derin ve yorgun uy - kusundan uyandırmak ne müş - | küldü. Yapacağımız mola ancak | '©n dakika, nihayet on beş dekika- dan fazla olamazdı. Cemileyi uyandırmağa kıyamı- | yordum. Lâkin tehlike çok yanı- mızda olabilirdi ve bizi takip - denler bize yetişebilirlerdi. Onu 1" Tahatsız etmeden saçlarını okşı - | yarak uyandırıyordum, gözlerini | | oğuşturarak , yt-du | Doğru şünları söyliyedili - edeyiz? tulacağız bu çölden. — Bir parça gonra.. — Peki amma nereye gidiyoruz? — Korkma denize doğru. — Evvelâ Bilâna gideceğiz. — Bilân da neresi?. - Burada ne işimiz var?. — Burada benim bir yerim var. ya gideceğir.. Aman ne yapıyorsun? Felâ- ket olur. — Korkma, benim orada bir e- | baş: ne demek söyle? n görürsün?. Cemileyi ku - | Pi Bibi ata atmıştım. Ben de binmiştim. O hem sallanıyor, hem de kucağımda uyuyordu. At z l diye fazla koşturmuyordum. Hem gidiyor, bem düşünüyor - — Benim yaptığım nedir? Nere- ye gidiyorum?. Bilânda Nazmi yenin evine değil mi?. O, şimdi Cemileyi yanımda görürse kıskan- mayacak mi?, Ya, bu kıskançlık | yüzünden bizi haber verirse?, Doğrusu bu kakançlık yüzün- den başıma bir dert gelecek diye korkuyordum. Sonra orada bırak- tağım onbaşım Eyübü düşünüyar- dum. Acaba onbaşım benim bu hareketimi beğenccek mi?, Ben dalgın uılg giderken Ce | inden ra- | 3 olarak uyanmış yüzüme ba- mdu. Eeni çok dalmış görünce — Karabulut ne bu dalgınlik, — Herhalde çok dalgınsın?, Şünüyorum da?. — Turgut Reisi bulabilecek mi- Bin' — Bakalım. Herhalde bir kola- yın bulacağız. Cemile lâfı kesmişti. Bir parça sonra sabah olmağa başladı. Tan- şeri ağarıyordu. Çölün manza - Fası © kadar Jâtifti ki en katı ve bissiz insanların bile aşkını ayak- landırmağa kâfi idi. Cemile çölün bu manzarası kar- gısında heyecana gelerek bütün | yorgunluklar.nı silkip attığma de- İlet eden bir sesle kıvranarak şarkı söylemeğe başladı. —Aman yarabbim bu ne güzellik ve ne Mâtafet idi. Bilânın ışıkları uzaktan gözük- | miye başladı. Cemile de bu ışıkları | gördü. Hamen şarkısını keserek sordu: — Burası neresi?, — Bilân, — A!, Geldik demek... — Evet!. Cemile daha ziyade kuvvetler- tim, Eyüp daha hiçbir şey # miyordu. Ont, 'ta binip gitmek istedi, Ve: — Karabulut, beni de ata bindir | ve gabuk gidelim. İndirdim ve ata bindi, bizli hizi gehre girdik, Daha sokaklarda kimsecikler yoktu, Nazmiyenin evine doğru yürü- düm. Kapımın önünde atlardan indik. Şimdi kapıyı vuruyorum. İçeriden bir ses: mişti. Derhal yedekte bulunan a- ! | m beni bir vazife | İ iliyordu. Oturduk, arl ©n beş dakika kadar — geçil Nüzmiye içeri girdi. O da £ tüden uyanmış, benim se Hitmiş, heyocanla aşağıya müuştu. Büyük bir sevinçle içeri! rerken yanımdaki kadını l duraladı ve bozmadan | ga yürüdü. Cemileye safa geldi gülüyordu. Lâkin bu zuluâ soğuk ve ıztıraplı idi. a , Onbaşım Eyüp orta yerdiğ Diye sesleniyordum. Nihayet hülde idi: Eyüp sesimi akdı, kaj ni görür görmez sarıldı öptü. A- Yağı tapallıyordu. Yarası daha iyi olmamıştı. “Yanımdaki kadırı görünce ha; retle baktı, kendisine takdim et-