4 — SON TELGRAF — 7 ŞUBAT 1941 Haa ae A Yazan: DİLARA AKÇURA İki gündenberi Kırıklı köyünü | bir telâş almıştı. Fısılttı halinde do- | laşan bu haberle, herkes çekingen, korkak bir hale gelmiş, köye neş'e- #izlik çökmüştü. Kahvede topla - nan imam, muhtar, ihtiyar mual- Tim, köylüler hep bu mevzu etra. | fında konuşuyorlardı. | Mezarlığın arkasındaki koru - | fuktan her gece yarısı, uzun, beyaz | İtetenli bir bortlak çıkıyar, dolaşı. Yormuş... Bunu ilk gören muhta - n oğluydu. Bu haberi köye y.yın.: Birçok köylüler de, hortlağı göz-| derile gördüklerini yeminle söy - lediler. İ Köyde bir fanlivet vardı İmam | peykedeki minderine diz çökerek | vaaz ediyordu. — Ey müminler! Ahir zaman yaklaştı. Dünya fesatla doldu. İn. sanlar şeytan oldu. Ellerini dizine vuruyor: — Ey din kardeşler! Haram ye- Mmeyin. Yalan söylemeyin. Zina kıl. mnayın zinhar, Cehennem yalkını deninizi yakar. Diyordu. Ayrelten muhtar nasi- hat veriyor, muallim hikâyeler s- ralıyordu. Vethatıl köyde en mü. him mesele hortlaktı. Güneş Köse dağının arkasına indi mi, Hiç bir köylü ormanın yanından geçmezdi. Geçmek göyle dursun, yan gözle Dile bakamazlardı. Anneler uyu - #nayan çocuklarını uyutmak için güzel bir çare bulmuşlardı. Hort- dak geliyor.. Hortlak hortlak.. Tam '©n beş gündenberi sürüp gidiyordu Bir geceydi... İmam, — muhlar, #nvallim, köylüler kahvede toplan. anışlardı. Konuşacak ne vardı? Ge-| e hortlak... İmam okuyor,— dört | bir tarafına üflüyor, muhtar dua- | Jar mırıldanıyordü. Bu hortlak hi. kâyesine aldırmayan tek bir adam vardı. Jandarma ombaşısı Zihni!.. ©, köylülerin bu telâşına gülü - yor, böyle birşey olmadığımı an. datmağa çalışıyozdu. Dinliyen kim? “Öyle ya, birkaç köylü hartlağı göz-. leriyle görmüşlerdi. Zihmi daya - Damadı — Hocam dedi. Ben bu hartlağı Zihni — ombaşı ağır adımlarla mezarlığa doğru yürüyordu. Me. | zarlıkla koruluğun arasında bü. | yük bir kayanın arkasına sakla - | narak bortlağı beklemeğe başladı. Yan tarafta bir çıtırdı oldu. Heye- canla sarsıldı. Elini —tabancamna götürdü. Çıtırdının geldiği tarafa baktı. Küçük, ince, siyah bir ıöigei sıçrıyarak yanındam geçti. Koru. huğa girdi, Onbuş hayretle durdu. Ona hort- lağın, çok uzün boylu, kefenli öl. duğunu söylemişlerdi. Halbuki ya.| nından geçen ince bir gölgeydi. Biraz daha beklemeğe karar verdi. | 'Tabancasını muayene etti. Par- | mağını tetiğe koydu. İşte hortlak... Zihni onbaşı garip bir heyecanla titriyordu. Hortlak — mezarlıktan koruluğa doğru geliyordu O da korulukta kayboldu. Zihni onbaşı hortlağın uzaklaşmasını bekledi. Sonra yavaş adımlarla — koruluğa girdi. Biraz yörüdü. Etrafına ba - kındı. Hortlağı gördü.. Yerde ©. turmuş, durmadan kımlıdanıyordu. Birden Köse dağını inleten iki el #lâh patladı.. İki el daha ...İki € daha... Rüzgüra tiz bir feryat karışlı. — Yandım anam! Zihni onbaşı koşarak — hortlağa yaklaştı. Üzerinden örtüsünü çekti. Dehşetle iki adım geri sıçradı. Bü- tün köylünün hortlak diye korktuk- ları, köylerinin çobanı Yusuftu... Göğsünün üstünde öler. sevgilisi de imamın kızı... İki gencin bir. birlerini sevdiklerini biliyordu. İ- mam fakir çobana kızın! verme - mişti. Zihni onbaşı gençlere baktı. — Talih yar olmadı. Kucak ku. Cağa öldünüz. Diye mırıldandı... Yarın akşam ŞEHZADEBAŞI TURAN TİYATRO'sunda Sinema - Tiyatm . Varyete BÜYÜK MÜSAMERE San'atkâr NAŞİT Ve arkadaşları okuyucu BÜRHAN GÜRSES, sahibinin sesi beş oku- yucularndan küçük MUKADDER SEFAHAT DÜŞKÜNLEP Komedi 3 perde 50,000 seyirci... HEİNRİCH GEORGE ve HİLDA KRAHL'ın Harikulüde bir san'at kudretile aynadıkları ARABAĞININ KİZI DÜNYAŞKA man sinemanın en büyük bir muvaffakiyeli olduğundu müttefik tirler, ŞARK Sineması (ESKİ EKLER) Bu müstesna Filmi, bir 4 üncl ve son halta daha Un mamamnan — Eötereceklir. YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Diyarında No. 119 Yazan : M Kale tarafından irıııİpd sesi duyuldıı — Karabulut!. Artık bu herifi buldum. İntikamımı mutlaka ala. vağım. Amma burada olmadı, baş. ka yerde olacak. Lâkin sen beni i. damdan kurtardın şimdilik... Kurt Mebmet, bu tecrübeni tekrar etmemeni tavsiye ederim. Esasen arlak geçti. Biz bunları konuşurken kale ta. zafından trampet sesltri gelmeğe başladı. Bu sesler muharebe ha . Bırlığı idi. Bu aralık köşkte bukman ku « mandanlar dışarı çıktlar. Maiyet, lerindek! sipahilerle beraber Ha. dep kalesine doğru yürüdüler. | eiyor: SAMİ KARAYEL Bizler de hep birden barp niza. mına girmiştik. Kumandanlar i. çinde Elbasan beyinin oğlu Mu . radı görmüştüm. O da beni görüp eliyle işaret etti. Sipahiler kumandanları bir çit gibi çevirmişlerdi. Akıncıların ve sipahilerin omuzları arasından biç kimseyi görmek kabil değikli İki borazan ve iki uşak sipahi. lerden yirmi adım ileride bulu « nuyorlardı. — Onbaşı Kemal! Ağrıbozları o. | panyaya jilühak ederek beraber çalışmı- | | attı, Mehmet işi anladı. Lâkin 9. | Mmuzlarım silkti. muzlarında, kavları yanmış dört mefer al da peşimden gel! Onbaşıran akdığı nelerler ara . DEREDEN, HORTLAK San'ate ve san'a aşkına ait hatıralar Geçen gece, artiri Bürhanettin Tep- giyi, Frrmaz iUyatrosunda «Le per 4 bennard> rölünde seyrettim. On yedi Bikisi gibi sahnede - büyük 2 gösterdi. 1800 de Paristen gel- epebaşı Uyetrosunda ilk vermiş. Abdülhak B » eHaziı etmiy idi. müsamerezin Yiz likte «Marki de Prik temsil etmişlerdi. © devirde erkek cihelinden iyi kötü sahip olan Türk sah- dan dolayı sönük — bir Bu dürümü rağmen, genç istidatlar, Bürhanin etrafında toplanarak faaliyet- lerine devam ederlerken, künün birin- de, mes'ut bir haberle karşılaçmışlardı: Merhüm Ahmet Hikmet Bey tanıştı- | & Mâari nâmanda bir ermeni — kızwan | türkçe okuyup yazdığımı ve fasih türk-| çe konuştuğunu bildirmişti. Ertesi gün | Mari, Bürkanettin kumpanyasına sha- | miş ve Ahmet Hikmetle bilmüşavere, | kendisine bir tiyatro bemi veriümişti. Su- | zan, San'at aşkile yanan bu kızla Bürha- | neddinin ilk çıkardığı piyes <Eşber> den | bir parça olmuştu. Temsilde Yuluman gözeteeiler, erlesi günkü tenkitlerinde Suzan> 1 ayyuka çıkarıyorlar, Ahmet Müthat Bfendi ise, Tercümanı Hakikat- te Suzanın, Türkiyenin müstakbel «Sa- | va Bernar> : olacağını yazıyordu. Bilâhara tamamen zahneye konulan yine Abdülhek Hâmidin «Tezer> pi- yeslakn provalarında, Tevfik Fikret, Ahmet Hikmet, Cenap Sehaboddin, Su- zan ile arkadaşlarımı, hattâ Bürbened- dini çalıştırıyorlar, onları ikaz ediyor- lardı. .. «Tezer in İlk oyumu için, birçok te- gakârlıklarda bulunulmuş, dekorlar, e- büyük muvaifnkryet Bürhan ise, Hümldin erer- lerini temsil için, «<Corusille> vari, ko- medi Franses weilü bir şive dss et- | mişti.. | 31 mart büdisesinden sonra «Edebi- | yatı Cedider ciler tiyatre muhitinden bi-| Ter birer çekilmişler, anların yerine | «Pocrikti> cler halm olmuştu. Bu sıra- | da merhüm Ahimet Fehim ve değer- M artist Raçıt Rıza da ayni kumpan- yaya girmişlerdi. Yeniden vaz'ı sahne | edilecek piyeslerin provaları Celâl Sahir, genç edip ve tiyatra müsllifleri tara- | fından idare edilryordu. Günün birin- | de, Raşit Razaya uyan Suzan, arkadaş- karını terkederek, onunla beraber E- | Girneye Eitmiş, gaybubet çok sünme - | den, avcetleri pek feci olmuş, yine kum | ya başlamışlarcı O aralık, Suzanın avdetinden bilisti- tade «Eçber> tamam olarak oynanmıştı. Suzanın tathı sesi el'an kulaklarımı ol Allah için olsun, anlat, Eşber, Askor no için bugün seferber?... . © Birket vakit sonra, büyük Hâmidin | gerefine, Şahzadebaşında Şark Uyatre- Sunda bir gee tertip edilmişti. O gece, | Hâümitle bersber, memleketimizin en namdar, en bennamı şahsiyolleri hazır bulunuyorlardı, «Tarık bin Zeyadroyna- Riyordu. Kumpanyanın kadrusuna ilâ- vetan çik kadar figüran da alınmıştı. © zamana kedar verilen piyesler - | sında ben ve Kurt Mehmet de var. dı. Kara Kemal bize doğru bir göz Yüzbaşımızın hiçbir şeyden ha - beri olmadığı için Mehmetle ben, #umandanların evinin — kapısına nöbetçi bıraktı. Kendisi de birkaç neferle önde bulunan akıncıların yanına gide. vek gerilerinde vaziyet aldı. Aradan - bir buçuk saat — geçti. Kumandanlar geri dönmüşlerdi. Önde Elbasan beyinin oğlu Murat olduğu halde geliyorlardı. Bu defa onu daha yakından — tanımıştım. Bana bir köpeğe bakar gibi haka. retle baktı. Elbiselerinin düğme. leri altın, zümrüt, pırlanta idi, Murat o kadar azametli idi ki görmelere sezâ idi. Bunun bu hali beni fena halde kızdırdı. Benim a. yağımda eski kunduralar, sırtım. da bir argiboz, yırtık heybem, ve güneşlen solmuş ve harptan yır. tılmış elbiselerimden başka — bir geyim yoktu. Doğrusu hırs ve ha. Bet kalbimi kemirdi. | mettim. Zavallı arkadaşım dur. | 25 sene evvel Türk Tiyatro- sunda oynıyan artistler de bazı sksaklık görülmüştü, fakat © ” gece oynanan #«Tank> ayarında Bürhan X muntadam ve güzel bir Hayır, hayır, alki lle Sozana aittir, Av | bin Hiralık servetinin Balkan muhareb den veye çekilerek unutukdu... İşle geçen Akyam, Feansız üyatre- gunda Bürhaneddin: tekrar — gürmek, Bürhana git hatıralarımı değil, onunla teçriki mesal eden birçaklarının hatıra- #ni da anmıya sebep oldu... Türk ti- yalrosunun tecisi esnaşında içilen şam- | panyalarla geçen parlak geceleri, çok defalar da yırmi dört saat aç kaklıkları günleri düşündüm ve bir zmanlar Pa- | Fisin en parlak yıldızı olan «Polalr> in | İki sene evvel sefalet içinde, kırk sekiz Bant devam edn acı bir ihtizardan sen- ra, küçük odasında yapayalnız öldüğünü 've iki gün zanra da yapılan muhteşem çenaze alayını hatırladım... Suzanın s0n Oynadığı oyun «Pinzan> idi. Provalare Süleyman Nazif ile Ce- ğ Nuri necaret etmişlerdi.... Yine Su- | zanın sesi | Her zaman karailık olmaz, Davalacirı.. ve yinç piyesin son sahnesinde. Mesar — Köy züllü bitab, höbugühına | gel.| Finten — Ah... Ah... Kimindir. bu beni vuran elt Mesar — Finten, Pinlan, istiğfarı zebub &. Finten — (Mumtazer): Eâmem, me-i zarım sen değil, ey mevei siyah| Fakst bir kırmızı denizdir ki.. Ah.. Suzan Mari - Finten... de bugün hay gücl kapamıştır. O da di- Herleri gibi sefalet ve müzayaka içinde Bayat piyesinin san perdesini oyma- | maş bulünüyor.. | Sön'ate tan ve gönülle nmî onu dimağlarımın yegüne gıdarı ola- rak taniyan ve omun için can — veren Bakiki san'atkarlar, hayatlarında oldu- dM Bibi mematlarında da © ideal ile yaşamakta, ruhlarile kendilerine — bir San'al türdesi yapmaktadırlar: Bir şelesi var ki, pem'i oünün Fânusuna sığınaz Asümanın... İGİG_I_;II matemi Madam Rabeka, gözleri yaşlı evine dönüyordu. Yolda tamdıklarından bir kadıha resigeldi. Kadın Höyretle sor- dü: | — Ne o? Neye böyle söliyorsun? — | — Sorma, kocam öldü. de. | — Vah, vahi Ne zaman? * | Dün havraya gitmiştik. Kocem marılsa yere bir gümüş Hira düşürdü. Al- mak için eğilirken, bütün havra hel- kı liranm e kücam ettiler, Ko- vam Ga bu kalabalığın altında ecildi, öldü . Muradın arkasından bize deha. Jet etmiş ölan Memlüklerin bey - leri, silâhsız olarak geliyorlardı. Elbiseleri hep altın arma işlemeli Kdi Kılıç kayışları hep altından örgülü idi. Azamet ve gururların. dan geçilmiyordu. Daha geriden babası geliyor . du. Sorguçlu aırmalı altınlı, pır . lantalı elbiseler ve silâhlarla kap. | h idi. Bizim yayabaşı Menilüklere taş çıkarıyordu. Kurt Mehmet, yayabaşıyı gö . rünce sarardı. Derhal elleri tüfe. Binin tetiğine gitti. Ben feci âkı. beti düşündüm, sabretmemiz lâ , zım geldiğini anlıyarak usulcacık Mehmedi yapacağı cinayetten me. | | du. Kumandanların etrafında sipa. hiler vardı. Bunlar, Anadolu sipa. hileri idi. İri yarı muhafızlardı. Meğer bunlar eve dönmemişler, bi. zi teftiş ediyorlarmış, Kumandanlar, bütün askeri göz. den geçirdikten sonra tekrar Ha. lep kalesine doğru yürüdüler, Biz | | Bay Harıdinin vrkmdaşı Hilmi ziyarele | #ekti. Kapıyı açan çocuğu sordu: | Ah, bu çocuklar Çocuk e' Tçüemi £ SĞ b kleydir. yavruar — BSen bilir misin? Elbetie? Çok, pek çök zaman ev- vel dünyayı sel baslı, intanlar, hayvatır hakmylekan — Sen nazıl kurtuldum? Büyük anne, tufan diyorlar, — Nerede baban? | — Dişçiye gilti. Belki bir sente kadar — Ya Vah, vah! Demek dişi ağrı- yordu. — Yok, yok amca' Habamın hiçbir dişi ağramıyordu. Yalnız ansemin diş- | lerini yaptırmıya gitli. « Kızı anmesine dedi | Kem endan nefret ediyorsun. Hem evkenmemi istiyorsun. ya, kaynanası olacağım. Vasiyet | bankerlerden Boboreçi, azun * öbür dünyaya gör yoktu. Hayatımın s0n güne derinde nöteri yanına çağızdı. İi yüz Goştlarından Ya- set, Avrmn ve İsaka verilmesi için bir vasiyetnnme yazdırdı. Fakat vasiyet- memede yalmız bir şart vardı:. O da, varisin elilşer lira koymalarından Yü zeti. | İçlerinden Avram, xazım değil, tidin | geleceği yerden Lavuğu esirgememek i- | oymıya — mecbur iliriyerek Avrae eli dirayı Kaydu. Fakat unan Mahyolmasını bir yordu. Avramla Yase- fim dakgı larından istifade ederek, ta- bullaki yüz Lrayı cebine attı ve yerine | yüz elli liyalık bir çek taraktı: — Bozdursun, bosdursun yisin ke- | reta! Dedi, İ Bugün matinelerden TAKSİM de bölüğümüzle — beraber onları takiben Halep şehrine doğru yü. rümeğe başladık. Sessiz, sedakız yürüyoruz, Meh. et ve ben sapsarı kesilmiş birbi. rimize bir lâf etmeden yürüyorur. Halep şehrinin dar bir sokağın. dönerken, Karaali Mehmede so. kularak kulağına eğilip yavaşça Hanları söyledi: — İkisinden hangisine kinin var? — Paşa mı, bey mi?, Bilmem, Yayabaşı mel'ununa,.. — Neden?, — O, babamı öldürmüştür. — Kan davası ölye mi? — Evet, biz Arnavutuz. Kan güderiz. — Aterin moret... umaktır. Bir yeniçeri vazife başında böyle bir iç yapa. maz... Vazife başında böyle bir iş Şaparsan evvelâ boynunu ben vu. rarum. Vazife haricinde ne ya. | kendini gösteren düşman donam . | yulmuştu. parsan yap serbestsin. Anladın ma? Yazan : RAHMİ YAĞIZ Deniz Fedaileri | OSMANLI - İTALYA HARBINDE TRABLUS! GARB ve ADALAR / MUHAREBESİ Karşılıklı iopçu_;üi osiııîıdin soni Daha ilk Türk mercmileri etraf. Jarmda su sütunları yükseltirken | papuçun çok pehalı olduğunu he saplıyan düşman zırklıları demir lerini tarıyarak Bezenadanın ge. risine kaçtılar. Bu vaziyet Boğaz kumandanlığı farafından derbal paytahta bildi. rildi. O zamana kadar her ihbara omuz silken hükümel v vapla; «Düşman sefinelerinin bo. az sularına yaklaştırılmaması L | gin icap edan her harekele teves. | sül olunmasını.> boğaz kuman — | danlığına bildirmekte gecikmedi. Boğuz — istihkâmları, tabyalar masının beğazı zorliyacağını saplamiş, Trablusun istilâsile yü reklerinde özlü bir kin atoşi alev. lenen Türk topçuları iztikam al. mak hirsile tutuşa tutuşa topları na hedef teşkil edecek düşman zırh. hlarmı gözlemeğe, beklemeğe ko. | İtalyan mütrezesi Bozcaada ci varında gizlenerek top ateşi hari. inde boğazı tarassuda devam e. diyordu. Yalnız ertesi günü yine karakol için boğuzdan çıkan Muaveneti milliye ve Gayretivataniye dest. reyerleri İtalyan destroyerlerinin kücumunu uğramışlar, — karşılıklı bir tepçu dücllesundan sonra hiç bir isabet almadan boğaza avdet etmişlerdi. Donanma kumandanı Tahir bey Sinema sında vap verdi: — Anladım sevgili ağam, teyek. ikürler ederim. Mehmedin dişlerini gıcırdattığı. | '$u gördüm. Gözleri yaşla dolu idi Lâkin katıraman — Karaali eöze başladı: — Tekrar ediyorum, sakın hiza amette iken böyle şey yapayim de. ane... Bu ocağın namusudur, Şahisi, kinin varsa vazifeden hariç kozu. nu paylaş... Tekrar ediyorum an. ladın mi — Anladım sevgili çavuşum.. Mehmet, çavuşunun namuslu ve gerefli nasihatine itaat elti — ve memnun oldu. Artık Mehmet ve ben rahat bir nefes almışlık. Çavuşun dedikleri doğru idi. Vazife başında herkes intikam al, mıya kalkarsa anarşi alurdu. Ocak Rengirenk elbiseleri ve başlık. karile zırhların; sağ ellerinde tu. tan, önümüzdeki süvari bölüğünü görmüştük. (Arkası var) Bozcaada civarına gizlenen dü man fırkasile karşılaşmak, ölçüşmek kararındaydı. Fakat tasavyurumu açlığı Boğaz kı danlığı ve kararını leklif ettiği O manlı Bahriye Nezareti asla fikirde değillerdi. Tabir beye her iki n msrarla verilen cevaplarda: «Yeni gailelere yol açacak kabil hareketlerden tevakki ması ehemmiyetle ihtar, ediliy du. Halbuki ortada çıkacak vey karılacak gai kalmıştı? İl iki hükümet de harp halinde # ler ve taraflardan birisi den masile, diğer muharip tarafın sularına kadar sokulmuş nuyor ,belki de teexvü bekliyordu. Müuharip iki devletin don ları karşılaştığı takdirde «yeni gaileler» çıkması değil. n seyri neklai nazarından him meticeler beklenebilirdi. manma kumandanı Fahir bey ve kat'i bir lisanla verilen et lerde bu hareketten alıkonı ifuna esef etmiş, dananma tebatının: — İtalyan zırhlıları boğaza dayanmış.. Niçin bir huruç keti yapmıyoruz? Şeklindeki dedikodularına yeni vazifeler için hazırlıktı Pj Tundurmak gayesinde olduğu dirilmekle iktifa ediliyordu. Osmanlı donanmasının Ni İtalyan deniz müfrezesinin dışında, Borcaada gerisinde P| keyişleri devam ederken — İtâ anmasının diğer filoları iri Bahrisefit vilâyetine tal —S RODOS MUHAREBESİ Osmanlı . İtalyan harbinilt © fakat en canlı safhasını on İ danın İtalyan işgaline başlef sırada ados adasının gösi mukavemet teşkil eder. — © Osmanlı denanmasını b Nürada hapsettiği, artık tehdit edecek hiçbir tehlikt madağı fikrine kapılan İtzlyi ellerini, kollarını sallıyarak edeceklerini sandıkları mi Siz 12 adanın karşı koyuşue tarihinde - takdir sahifeleriİ lenmiş bir bahis meydana #E Yukarıda yazdığımız veçki batia yapılan Beyrut akını VE yanlarin limanda Avnitlâh #? kara muhribini batırmaları, #j halkının heyecanını tazler! lâyet ve mutasarrıflıklar dan paytahta çekilen — teleffi verilen cevaplar sükütu tetf decek yerde halkın kuşkust tırmıştı. Herkes, sahile çevirdiği larını Akdenizin - serin dolaştırırken bu bakir larmın da düşman marhlılar! İğE finden kirletileceği zamantff dakika biraz daha yaklı şünüyor, içten bir sızı ile F lan gönüller böyle bir hât gsında şiddetle mukavı and içiyordu. Mukavemet kararı umi Fakat müukavemet içifi harp malzemesi, cephant, diğer teçhizat mevcut del Redos kalesinde bile 130/ da konulan eski toplar mt Bunlar değil adayı kor! milerini liman dışarısına e ulaştırmak kabiliyetii yum eski silâhlardı. En veseri ateşli İtalyan karşısında bu sil kayemete kalkışmak, İillerine bu silâhlara red cevahi vermek 'Türk kanı dolaçan başka kimsenin yapamıy Yına getiremiyeceği bir H Fakat, Beyrat baskıni / Rodosta çalkalandığı göf mahalli - kumandanı, W kale tepçularını vazifı miş. hükümet konağındA lantı yapılmıştı. Toplantnın mevzuu $U — İtalyanların — muhliği taarrumu karşısında Bot hareketi ne olacaktır?. Bu suale kortraktda manlar topluca ve bir cevaki vezdiler: Fi