AAT A AY İA DTELTEAATR #Kâhinlere | danışmsk.. tile eski Yunanistanda kâ- Yarımış. Bunlar mabette bü. üt dünyanın dedikodusundan Yaşar, daimi perhiz içinde €n her sözleri ayrı bir ehemm. Üe dinlenirmiş. Kâhinler pok Uğu zaman sözlerine kıymet A? istikbali keşfetmek dava> Aİ* olanlar çoğaldıkça her şeX bunların da sözlerinin ehem. kalmaz. Hem kâhinler pok hem de ağızlarından alı. *öz sanki dirhemle değil de çıkar gibi kısa bulunsun; 'âli öğrenmek istiyen me - Buna da tahammül edecek. eski Yunan kâhinlerinin endişe ve helecan duy. girmek imkânsızdı. Çünkü Süale alınan cevap hem a -— y .— A J NULROMAN: 44 Ü2 * benim kızım kadar ba, N ' Yıllar beni ona, 0 e alıştırdı. Ve tanıttı Dü Nte karşı duygüları - tanin imkânı yok « hana bu yolda en kü- Bilo ihsas etmiş değik Simediği gibi ben %um Bi gil Sesi daha çok titri. “hun kuyyetli teçssürü glEn buraya kadar gö O tizi Mi 'kma ekmek bile yeme ha Zelihayı kışlaya göne n de Sevece Ya_zan :ETEM İZ: — İhki taraftan biri için felâket muhakkak. Denizin yollarını baş. Kâhine daha başka şey sorulmu. in eğer kühin yeni Roma. i'.,'î'f.'î'.on söylemiş olsaydı kakkında harbin hayırlı olup ol. miyacağını da anlaimış bulunuz. du. Bununla beraber kabma sığa. mıyanlar kâhinlerin sözünü ken. di istediklerine göre anlamışlar « dır. Muhakkak olan felüketin önü. me kâhinler de geçememiş. “Radyum ba- . “; | kültesi İstanbula nakledilir- bası,, nın kızına bir isnat Radyumu bılan meştur Küri. nin kızı İren Kürt Amerika şehir- lerinde — konferanslar — vererek, Yransaya yiyecek maddeleri gön derilmemesini tavsiye ediyormuş. babasnı — Fransada o kadar Aer görmüş olan bu kadının, böylü bir memlekete karşı Ame - | Tikada, hem de bu derece gayri | ni propaganda yapacağına ih- Kai verilemez. — Fransaya gıda rihi ile 26 teşrinisanide Böhemya- | da uğraşa uğraşa meydana Çıkar- gıkları «Radyum> denilen maddeyi 18 temmuzda Paristeki Fransız fen akademisine bildirmişlerdi. Piyer Küri ve karısı Mari Küri (Asıl ismi Marya Skalodovska) beşeriyeti büyük bir deva zaferine ırdılar. ";âı.m Küri 7 teşrinisani 1867 de Varşovada doğmuştu. Knc;ı mayıs 1859 da Pariste... Kart :'oııjcıhaı çalışa, ve büyük mas- raflarla 1902 senceinde, tönlürla cevheri tahlil ederek, ancak bir desigram safi radıyum elde etmeğe #buvaffak olmuşlardı. — — 1908 senesinde Piyer Küri Sor- | tesine profesör tayin a TERERE İ G yar tim. Arabamı da 1,800 ==.£== göre, demek ki $ bin 700 kiloluk bir siklet- Karoy'o. numla bir askeri değoya SidİYOr- dum. 'TTam o sırada dörl mala giden | atlı bir araba karşıma çıklı. Araba anımdan çıktı aima, bemen ai iasından da iyi giyinmiş bir adam peyda oldu. Elinde açık şemsiyesi acele acele Birden .Muı hyd':ı Kamyonumun önüne | rendik ki, mum kâşifii 4 ksin ! ZET BENİCE evirmenla, bana gücenmeyin K wpek ıı::-. Hiçbir koca, ka. yasmı temsil eden, :ı:l: ılçılığı.ı ”W'.;M kar Böyle bir mus. yapmı meleyi insan ye kıyamar. Bö: di köyün yabancısı. Lötliye K, çok . ye dikkat & Ayni mucip sebebin ayrı mâmaları Tıbbiyeliler meselesi — var. Malüm hikâye. Çocaklar şi- kâyet ediyor: Tatbikat için İstanbul hastaneleri arasında mekik dokuyup duruyorlar. Şehrin vesaiti nakliye itibari- le geçirdiği buhranı da dü- şünün. Kış mevsmini düşü « nün. Yol için sarfedilen za- manı düşünün. Bütün bunlardan sonra, şikâyetci Tıp Talebesine şu #söyleniyor — Beyazıtta, telebenin tal- | bikat görmesine yarıyacak bir. üniversite haslanesi kurula- | Halbuki, vaktile, Tıp Fa- ken, bu seler ileri sürülen ted- bir, o zaman mahzur olarak ifade edilmişti. Denilmişti! — Talebenin tatbikat gör- mesi tek hastaneye kalıyor. Fakülte Haydı a kal « dıkça böyle olcaktır. Halbuki, talebenin bütün şehir hasta - nelerinden istifade etmesi lâ- | zımdır. | Şimdi, düşünüyoruz. Ayni esbabı mucibenin muhtelif zaman şartları altında aldığı bakınız. BÜRHAN CEVAT Yüz yazındaki adam evleniyor ! | Çifte maşalt mükeminel bir sakt. MAHKEM “Saatini, silâhını, atını kimseye teslim etme. Canım saatim, ça “Giden gelse babam gelirdi...,, Davacı elli beşlik vardı. Orta boylu, şişman, patlak gözlü, göz « Tüklü bir adamdı. Bir saatçiden da. vacıydı., Saatçi de yaşlı, gözlüklü, | külüstür bir adamdı. Davacı Mehdi: — Anlatayım efendim.. Arlata. yam, diye söze başladı ve devam etti. Otuz beş sene evvel idadiden mezun oldum. Hem de iyi dere « veyle... Peder gayet memnun oldu. — Gel evlâdım, sana bir hediye alayım. dedi. Beraber, Orozdibuka gittik. Orada, Serkisof saatleri ta. tan bir adam vardı. Ondan, tam beş altın verdi, bana bir altın saat #ldı, Armıma, Serkisof değil, başlkca bir marka, bir İşviçne markası. | Zaten Serkisofun altını yoktur. İşte, » (Cebinden iki tarafı kapaklı bir altın saat çıkardı. Ka. | hn altın bir kordonun ucunda ta. kıl idi,) Saatibu amma, saat bu de. gil. Onu da arzedeceğim şimdi... Bu saat öyle bir saat ki, oluz beş senedir bir defa bile dyar etme » dim, Demek ki, gürde yarm Sa. niye değil, yarım rebiu bile şaş » miyor, ni sene evvel dereye | düştü, yine bozulmadı. Kapakları sağlamıcış, içeri su geçmedi. Ge. çenlerde, Allah kimin varsa ba « Bışlasın, bizim küçük, ben uyurken | Fransanın Sartrovil — şehrinde inde birisi geçen l dönümünü Kü ağızn ilrsz ettiği esiya yeni- len iylce mezc ve mua- ratle olduğu zaman, mide yemeği 'daha kolayca hazimeder, bunun i- pindir Kİ, insan yiyeceğini gayet a- dür yemeli ve İyice giğnemelidir. Çünkü salrada uzun oturmuyarak, yemeği iyice çiğnemeden alelâcele yiyip kalkanlar, okseriya hazımsız- d u lar, 'i:ı;î'âıw bir vezitesi de ko- nuşma vasılamız oluşudur. - Vükia ada açÇMadan teneffüs etinek mum- de çek daha iyidir. Çünkü alınan hava filitreden geçmiş - gibi - olur. Fakat söratle yürüdüğümüz, yahut herbangi nğır bir iş için fazla gay- hava çok değü, belki kâfidir. Ağın ehemmiyeti, hastalandığı muız zamat, döktorun İlk defa ağ- İzımızı, dülimizi musyene etmesin- den bellidir. Ağrı muayesesinin e- beminiyetinden de yarın bahsede « | gözleri yaşaracak gibi oluyordu.) Baati eline geçirmiş. Kapağını aç. | miş, c a başlamış. Nasil ol müş bilmem, camını kırmış. Yel kovanı da hafif iğriltmiş.. Ben yel. kavanı düzeltirim.amıma, cam da takamam yal, Fakat, saat, yine, tı. | kır takır işliyor. Ne saatti efendim, | ne seatti!, (Bunu söylerken, âdeta Tabll bir saatçiye gölürmek Tâzım. Ben dö, bula bula, bunu bulmuşum. içinde efendim, inü nasıl tefrik edersin, İnsan un değil ki, k İry sın... Santi götürdüm. — Birader, dedim, guna bir cam takıver... Bin dereden su getirdi. «Camlar pahaya çıktı. Bu kudbeli camdır, şimdi bulunmuyor.» gibi binbir ba- hane icat etti. Bir lıraya pozarlık ettik, Derken, #astin arka kapa . | ği da açtı. Makinesine göz gez. | dirdi, — Bunu bir de silelim. dedi. U. Zun zamandır silinmemiş; tozlan . miş. Doğrusu, adamın can'atına hay. ran oldum. Uzun zamandır silin. | mediğini nereden bildi?. Va Baat de öyle bir saat ki, içine şu sız. mayor, Toz nereden girecek?, — İstemez, dedim, silmek iste, | mez.. Otuz beş senedir, bir saniye şaşmadan işliyor. — Bir silip yağlarsak, otuz beş Gene daha xullanırsınız. dedi. Yir. 'i beş kuruş da silme parası pa. zarlık ettik, Saati bıraktım., «At, avrat, ilâh, saat kinseye emanet edilmez. derler Ne doğru lâfmiş meğer... İki gün, eski Piryol saatimi kul. landım; amma, nerede bu, nerede cekiz, — | Tun, Lütfiyenin beni sevmediği Mı; hakikattir. Bunu anladığım gün. denber benim de kendisine karşı | soğuk kaldığımı kabal etmek Tü. gımdır. Nihayet bu soğukluk ve Karşılıklı münasebetteki durgun hak böyle bir hâdiseyi ortaya çı. karahilirdi. Nitekim de ondan baş. ka birşey olmuş değildir. , Firdevs: — Bu kadar soğukkanlı olma . mıya hayret ederim. Dedi, yine sörüne ökledi: — Anilıyorum ki, sir çok geniş bir vehme düşmüşsünüz. Bn ve. him zihniniri kurenlıya kurcalıya mihayet sizi böyle asabi bir buh . rana sevketmiş bulunuyor. Bu buh. ranı gidetmek, sinizlerinizdeki ger.) ginliği gidermek benim vazilem almulıdır. K Salih, _h—:ıık_ çizmelerinin burnuna dike dike: — Çok nikhinsiniz hanımefendi.. Diyerek boğazından güç çıktığı belli olan bir ses tonile: — Çok nazik davramıyorsunuz. İki taralın da hareketini iyiye yo. ot, İki gün sonrâ gidip saatimi al. dim. Yüz yirmi beşi de — verdim. ruoyr, telifibeyn İmkânmı temine çalışıyorsumuz. Eğer bu benim i. çin mümkün olabüseydi, emrinizi memnuniyetle ifa ederdim. —Her halde, ayrılığımız Lütliye için de benim için de hayırlı olacaktır, Bu.| ma emin olun. Firdeys şaşkınlık ve hayretinden donukalmıştı. — A n00 nasil söz? Dedi, devam etti: — Teessüf ederim, Bilhassa ben buraya kadar geldikten sonra, siz. den böyle bir öz işitmemeliydim. Hakikaten hayret etltim. Hakika. fen teessüf ettim. Nihayet saygı. miz buna mâni olmalıydı. Salib, sıkılıyordu: — Alledin. Sizin yüksek şahsı. mızı asla rencide ödecek bir hare. kette bulunmak istemem, Eğer bil. miyerek böyle bir şey yaplımsa tekrar affınızı dilerim. Dedi ve.. sinirden donuklaşan bir sesle sözlerini sürdürdü: — Sizi temin ederim ki, six dai, ma benim kend!sine bağlı kalaca, ğam bir arkadaşımın, Nihadın re. ELERDE: » ğıra bağıra gitti Ertosi gün baktım, saat ileri gidi. yor. Hem ne kadar? Günde on da. kika... — Vay dekbaz horif vay!. de. dim. İki günde bir tamir etmek i. çin, saatin âyar manivelâsına do, kundu; âyarımı bordu, Tekrar gö. türüp tamir ettireyim diye... Ben sana güösleririm, Amma, saatin sesi de bana bir yabane gelmeğe başladı. İnsan, o. tuz beş yıllık saalinin sesir bil. mez mi, fanımaz mi?. Otuz beş be. ne, gündüz cebimde, gece yastığı. mın altında durdüu. Bir de saati â. Çıp bakâyım ki, ne göreyim? Be nim o canım, beş taşlı, çifte maşalı piril piril fabrikadan bügün çık . mş gibi parlıyan makinem alınıp da, yerine, sarı, kötü, dolaplı bir makine konmamış mı?, Bemen koştum.. — Arkadaş ,bu şakaya gelmez.. Benim sastimin makinesini ver, dedim. Ve makinesi? dedi. — Benim saatin makinesi bu değildi.. irmişsin, Benim makineyi ver, yoksa İş fenaya Va. rır. Bu n sönra, İkimiz de mahkemelore düşeriz. Sen esnaf bir adamsın... Böyle şeyler iyi de. ğildir. dedim. Haaa!, ni, ” bi. risinin de saati vardı silinecek. Onu da çıkarmıştım. Belki yan - Jışlıkla onu ona, öonu ona takmı. Şundr.a Bir iki gün sönra uğrayı. mız de, ben bir bakayım. dedi. Ben bu dolmayı yutmadım, Yut.| madım amma *haydi bakalım, so. nu ne olacak?» dedim. «Peki!» des yip çıktım. İki güğ sonra gittim. İki gün sonraya atıldı, Yine git dım ki, beni iki gü yor... Oyalıyor, £ biter mi hiç?. Eski idat! arkadaşlarımdan bi . rine rasladı imdi avukattır. O. na hikâyefhal ettim, — Ne düurmyorsun? Hemen mah. kemeye,.. dedi. Bu, bal gibi, ea niyeti sulistimal... Hem altı ay hapse malrkün ettirirsin... Hem »para erzası verir. Hem de bal gibi, saati tazmin eder, dedi. Allah razı olsun, bir istida yaz. d, Verdik mahkemeye... İşte e. fondim, başımdan geçen macera, bundan ibarettir. Benim başım . dan değil, daha doğrusu, saatçiği. min başından... — Sen söyle bakalım... Bay Res. ml... Nasıl oldu bu saat hikâyesi? Davacının söylediklerini duydu . nuz. — Etenğim... Ben de anlatayım. Bu zat, santini getirdi... camı kı. rılmıştı. Pazarlık ettik... Ben açıp baktm. Makinesi de tozlanmış... Silip yağlamak için de ayrı pazar. Hik ettik... İki gün sonra, silip Yağ. layıp, cam takıp verdim. İki gün geçti... Tekrar başımda bitti... İlle «sen bu saatin makinesini değiştir. gişsin de değiştirmişsin!» diye ba. şamın etini yiyor, Savayım diye (Devamı € wet sahifede) —a7 VO fikası olarak hürmet hislerimi mı hafaza edeceksiniz. Lütfiyeden ay. rı olmum hiçbir zaman bu rabı. famı ve hissimi sarsmaz. Firdevs birdenbire haykıcır gibi: — Hayır.. hayır, Bu kat'iyyea ol. maz, Bunu yapamazsınız, Yapmı. yacakşınız!, Dedi Bu haykrışta bütün bir iç sarsılışı, hiddet, kin ve isyan vardı. Firdevs yeni bir cümle söylemi. ye başlarken birdenbire kav açıl. dı ve.. içeriye bir zabit girdi Sa. lih bu zabiti görünce hemen resmi selüm vaziyetine geçti. Firdevs t1. Bu, bir miralaydı. Haşin yüzlü, haşin tavırlı görünüyordu. Dik bir sesle Salihe: 3—SON TELGRAF — 5 SUBAT 1041 HALK ÜTUNU Evlenmek istiyenler, iş Ve işçi arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İş ve işçi arıyanlarla berkangi bir müşkülü /olan okuyuetnlarımızın mektupları bu sütunda munlasa- mad ve mecesnen neşredilecektir. Gazetemizin doktor ve avukalı da sorulanlara cevap — vereceklerdir. Ciddi isd'vaç teklifleri de bu sü- funda — parasız — neşrolunacalclar. İzdivaç Teklifleri vi Z3 yaşında, 1,65 boyunda şişman ve kumrâl bir genç kızım. Orta halli fam kat şerefine düşkün & el bilirim. Bir yuvayı çokip çevrecek her türlü malümatı halzim, Hayat ar- kadaşı olarak İntihap Geceğlm Bayda aradığım evsaf şudur: Yaşı ea az ö0>dü aarsında çünak, yüksek tahsil —salibi bulunmak, subay veya devlet memuru olduğu takdirde ayda yüz liradan aşa- Bi maaşt olmamak, falibim tüccar da olabilir. Tip mwruubahir değiklir. Ye- ter ki, huyu, ahlâkı İyi ve — yüvasına bağlı olsun. İçki kullanmamak ta esas gartlarım arasındadır. Bu şartları haiz | oln taliplerim Son Telgraf Halk Sü- | dunüu S. 888 Tumuzuna moktupla mü- Tacast eğebilirler. a, 36 İira asli maaşlı ve bir memurüm. Bayum . Tamyanlar yakişıklı ve sempa- tik olduğumu da söylerler. Rengim es- mmer, gözlerim siyahtır. 18-25 yaş ara- bayanla evlenmek istiyorum. *dr 36 yaşın | oğraflı bir mektupla müracast ederek tekliflerini bildirmelidirler, 4 36 yaşında uzun boylu, kestane gözlü asll bir dulum. Lise derecesinde bir ecnebi moktebinden mezunum, Fransızca ve İngilizce bilirim. Uzun boylu, esmer, kuzandı 150 liraya yakın | olan hasss, yüksek tahsilli bir bayla hayatımı yuvamı yenlden yapınak işti | yorüm. Tâliplerimin birer foşoğrafin Halk Sütünu Zoliha ümine müpadaat- larını Tica ederim. Mutabakat oluten | İ derhal fotoğrafımı ve adresimi bildirie rim. Uyuşulmudığı takdirde — futoğraf ve adres gizli tutulup inde olunacaktar, | * L S0 boyunda esmer ve oldukça yakışıklı bir gencim, yaşım 22 olup li 30 mezunuyum ve eyda 75 llra maaşlı memurum; istikbalim parlaktır; — içki kullanmam ve kurar oynamam. Tü- manış bir ellenie biricik oğluyum. Ba- n hayat arkadaşı olacak Bayanda aradığım vasıfir şunlrdır: 1 - Temz bir aileye mensup olmak; asgarl orta tah- xili olup ev işlerine vakıf olmak 2 - Ya # 16-18 arasında, balık etinde sevimli ve oldukça güzel olması, kabul edenle- Fi bir meklup ve bir de boy fotoğrafiye| le Çanlacılmadığı takdirde geri vermek gartile) Son Telgraf Halk Sötümü HL H B. Rumuzünü yönderilmesi rica olunuz.. Gelen Mektuplar Bay K. Y: Beşiktaştan — Büy Hog: Topkapıdan, öryünden, — Beyazıt- tan — Bay Y. A, Ü: Kadıköyünden ia- de olunmuş — Bayan M Uygur: Evvel- Ki mektuplarınıza ilâve olarak yeniden Beyoğlundan — Bayan Martı Denizt Evvelki gün mektuplarınızı aldırdık - fan şonra o akşam' ve dün Galatadan, Beykozdan, İstunbuldan, Pangaludan, Paşabahçeden gelmiş — Rayan B. Bi V: Evvelki mektuplarınıza ilâveten Üş- küder iskeleden, Beyazıtları — Açıksda: Erenköründen, Beyazıttan — Bay R. Toycan: Evvelki meklaplarınıza ilâve olarak Aksıray Yusufpuşadan — Bayam Şirin: Mektuplaraz aldrdktan sonra Be- yoğlandan — Utangaç: Evvelki mek- duplarınıza ilâve olarak yenlden Gü- latadan gelen, mütbaaya burakılmış — Bayan 1L Ö: İstanbuldan — Bay Naci $: Bvvelki mektuplarınıza ilüve olazak yeniden Ervuköyündün. — Büy A, 8. Haşman: Üsküdardan, — Şehzadebaşın dan — Z. Do Ç.P, Bayan ©: Ankaradan — 8. B. 14; Matbaaya gelmiş mekluplarınız vardır. Saat 15-19 arasında behcimehal almanız veya aldır.. manız rica olunur. MÜMİM NOY: Üç gün içinde aklırıl- munüu bir kerre daha hatırlatırız. Açık konuşma 'Bayan Dikrmon — Lütten adreşinizin bildirilmesini vion ederiz. Bay N, Şenlürk — Heriür hayata a talınaznaş, merleğini tayin elmenuş bir Yzumdır. Adresleriniz znah- fuz ve mahrem tutulacak sadece rüraka- | posta ile aresinize gönderümiştir. — | » Bayan Ş, K. B — Yeniköy ve İzmit- | A ddi el aai İmla işi de kömis- yona havale edildi Nihayet, imlâmızı -düzelt. mek, ıslah etmek, daha doğ | vusu, imlâyı bir istikrar hava- | sına sokmak ve bugün mev- | cut bazı ihtiyaçları Kkarşıla- | mak için tedbirler alınıyor - muş! Ve verilen haberlere göre de, Ankarada bir komis- yon toplanmış! Komisyon deyince, neden se, içime bir ürkeklik gelir. Meselâ, Fiat Mürakabe Ko misyonu... Mevcu fiatları ny- larca tetkikatlan sonra, aynea kabul etraokten başka ne ya piyor?. Korkarım, izalâ komis yonu da, bugünkü imlâyı, ay- larca tetkikattan sonra, ay- nen kabul etmiye karar ver- Mesin, Verilen haberlere göre, ba- zi kelimeler varmış ki, bunlar üzerindeki imale zarureti ni- hayet teslim olunmuş. Demek ki, şivemizi muhafaza edebil- mek için, bazı kelimzlerin ba- | z heceleri üzerinde imaleye vardır. Yazıda, imale- leri ifadelendirmek için de, bittabi, bir takını işaretler kuk lanılması zarürsti orlaya çı- kıyor. Kotulsyon, bu işaretle- ri de tesbit edecek. Bizim dilimizde bir uzun A ve bir de uzun i vardır ki, vake tile bu uzun  ya elili memdu- de, uzun i ye de yayı nisbi dem dik. Seneler geçip, yeni çocuk- lar yetişince ve eski kelimele. rin iştikak kaideleri unutulun ca, şivemiz üzerinde tedrici bit €ânım ve güzel türkçemizi nasıl konuşacak?, Bu balin tasavvuru bile, in- sana hüzün veriyor. yeni imlâ komis- yonu, imlâmızı, bir takım dik, Berberler cemiyeti, belediye ile müştereken bu gibi ehliytsiz ola. rak çalısan snafın - kontrolü için çalışmaya karar vermiştir. Bu ka. bil ehliyetsiz işçi çalıştıran dük - kân sahipleri cezalandırılacağı gü yakalanan işçile rde mecburi ola- Ta kimtihana sevkedileceklerdir. Bekçiler kendi ken- dilerine maaş tarh ediyorlar Kalyontukullületa oturan bir o kuyucumuz yazıyor «Dört katlı bir apartımanda o'la- 'ten gelen iki mektup adresinize - bugün, Hönderimiştir,