31 Ocak 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

31 Ocak 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(VRUPA HARBİNİN LITRDTRİSİDÜ . man ile Japon.. * Ali Kemal SUNMAN Avrupa harbinin yeni mesele - finden bugünlerde on ziyade nü. n dikkati celbeden keyfiyet bele de mihver devletleri arasında €ut olduğu gösterilmek ista. N tesanüitten biraz daha fazla hsedilmiş olmasıdır. Almanyar İtalyayı kurtarmak davasın . ziyade ve japonların mihvere sedakatlerini göstermek İ - nelerine ayrıca ehemmiyet Ve cdir. Şimdiye kadar resmi let adamlarından hiç biri bu T ileri gitmemişti deniyor. 'ların vükelâsı artık açıktan a söylüyorlar ki eğer Ameri- lar Almanya aleyhine bir har. girecek olursa japonlar da A ikalılara karşı kavgaya girişe. lerdir., ve saire.. Daha buna benzer sözler bir kaç evvel japonyada dahiliye na- iğına getirilmiş olan bir amira. bir mecmuaya yazdığı makale. İ kulandığı Tisanı batırlatyor. n daha ortada itafk şek - aİnüş Berlin - Roma . Tekyo japonyada ** ve Amerikaya karşı hücum Ptinda yazılar yazılması Tekye- İk defa olmuyordu. Fakat şim- Kİ tehditler daha ziyade akisler B ıtıl'ıııufh"”ı:: olarak bugün aralarındaki © kadar büyük bir ekem. 'et verilmek istenen hanya ile japoaya var. Fakat ek japonların ve gerek Alman- hakikaten bu kadar mütesa. davranarak birbirlerini koru. hlabilecektir. Bu da geçen Slmuyacaktır. Almaa. '-ı—ı-ıu—ım-"":; Asla kabul etmiyorlar ve harbe devam edebilecekleri 918 de Amerika Cumhurreisi ün 14 maddesine istediklerini söylüyor - Halbuki neticede Almanya - '& diyorlar. Onun için ilk İ$ A İatikamını almak olacak- Eeçen umuml barpte Al » be_un RONı 39 Sen de Se Yazan : ETEM Bana ne söyledi ise hepsini x -gu.ıu...ü' v . ,_:vninıı Türkçe mi, arapça tiytu?, Türkçe, O halde anlamamışsındır. iha, bükük boynu ile temil 'Ordu. Anladım. Hepsini anladım. ge Mayacak birçey söyleme « f İ Öyle ise merede bu edemt. , bir kurtuluş çaresi arar büzüle genç ve asabf “in karşısında kıvrandır n “eniz kışlaya kadar vi « | larını söyliyerek dünyayı kendilerine göre paylaj- mak — istiyorlar. manyanın mağlübiyetinin mes'u. liyetini dolayısile, fakat ağır bir | surette reis Vilsona yüklelen Al. manların senelerdenberi nasıl bir baleti ruhiyede oldukları Ameri- kalılaren buradan tutturularak u. zun uzadıya tahlil edilmiştir. <«Almanya mağlüp olmadı, alda. tıldı. davasında her Almanı mü. teselli eden, ondaki mağlübiyet a- cısını hafifleten mühim bir nokta vardır: Alman silâhmın yesil . memiş olması. Bunun ne dereceye kadar doğru olup olmadığını münakaşaya İü - zum yök. Almanların tekrar bir harbi göze alacak kadar ileri gö. türen haleti ruhiyeye bakmak kâdi, japon bahsinde de — Amerikal tetkik erbabının ileri sürdükleri bir ess vardır: japonlar içinden masıl çıkılecağı belli olmuyan bir işle uğrasıyorlar. Kaç senedir Asya kıt'asında fütuhata giriştiler. Bu | onlar için bem memleketlerinin mevetl servetini kemirecek, hem japon gençliğini yapratacek bir ha- le gelmiştir. Buna mukabil japon da Alman gibi kendisinin aldatıl. dağı telkini le hareket ediyor. Ge. çen umuml harpte japonlar ga « liplerin sarasında idi. Fakat afaca. gn alamadığını iddin ile büyük bir haksırlıkı temlr etmek ve U. ndıran e sözleri yaptıran ve söy. Ki .:,.,ı.w ruhiyedir. Dün- yanın taksiminde kendilerini na. ipsiz gören Almanya ile japon . yanın iş birliği yapar görünme « derinde bir Fevkalâdelik yoktar. Frkat Japonlar hakikaten Ameri- ka ile berbi göze almadan evvel ği kumandanı kimdir ? w.—u.uk-dulmhth General Sir Arşibaki ';:::”_1 bügünlerde sık sık için Generalin hal dercü- Dahselmek de yerinde Olacar el Vayvii 37 yaşındadır. ve 1883 mayısında doğmuştur. Mene olduğu nilesi — içinde bir çok öker vardır. Babasi generaldi. v,,.uuımuııvw yaplı, ondan sanra Sandburmt aa keri ukademyasında okudu. Tiç defa olarak cenabi Afrikada Onün mesinden N::.n ııu..'ı“ı'ıı harbinde Fram- inde bulunmuştu. 1916 da B 'aya gitti ve 1917 ye kadar Wıu_ m,_" nezdinde ateşemiliter- YA ıı:' 'de Mısirdaki orduya gönde - Mnımmwww (Devamı 6ıncı seyfada) veceksin / ZZEL BENİCE Dedi. Lütliye bu teklif karşını. Jadı. Düşündü: e '",;:_.;aı kışlaya gönder « DA ha aratmak Ba mikayet e- tmak mağlüp ol zun inadına, ihlarına mak demektir . Kararını verdi: “Suyu akmıyan çoş- me diyarı: İstanbul İstanbul büyük ve tarihi şe- hir olduğu için, sinesinde bir- çok güzel eserler saklar. Bun- lardan biri de çeşmelerdir. Verilen malümata göre, şehir- de, 1992 çeşme vardır. Bun- lardan mühim bir kısmı ba- kımsız ve susuzdur. Fakat, iç- lerinde çok güzelleri, hakika- ten birer san'at eseri olanlar vardır. Bu çeşmeler vahıllar idaresine aittir. Vakıflar ida- resi, herhalde bütçe darlığın- dân olacak; bu çeşmelere bü- kamıyor, su veremiyor. Bir müddet daha ihmal edilirse, bu güzel âbideler hiçbir - işe yaramaz, birer harabe haline gelecektir. Evkaf idaresi, bu çeşmele- ri, belediye sular idaresine devredecekmiş.. Hattâ, gecik- miş bir karar. Sular idaresinin,| bu çeşmeleri derhal ihya ede- ceğine inanamayız. Fakat, hiç olmazsa, yavaş yavaş bunları tamir ve wslah eder; sa verir. Birçok semtlerde sasuzluk ve çeşme bulranı vardır. Ayni zamanda suyu ahan çeşme, şehir için bir ziynet değil midir?. BÜRHAN CEVAT İhtiyarlık e Ç dd Yetmifş yaşına gelen bir « - | damda cit yumuşar, taraveti eti zail alur alt kapaklarında — görünür. Baçlar dökülür. Dökülmiyen - der ağarır, bununla beraber, ihtiyarlık yaşıma girenlerden saçları ağarmıyanlar da var - dır, Saçın ağarmaması, tabil halde mevcut bulunan kükürt miktarının bünyeye göre de - | gişmesinden İleri gelir. İhtiyarın boyu bosu kalmaz, belkemiği öne doğru eğilir. Ciltte olduğu gibi, ihtiyarın hazım cihazı da tegayyüre uğ- rar, Buna dişlerin dökülmesi de ihzimam edince, alınan g- da da iyi öğütülmediği için ekseriyya müannit bir kabız- lak hasıl olur. Bu sebeplen dö- külen dişlerin yerine takma | diş yapmak her halde fayda- bdır, Bu bahse yarın da devam e- deceğiz. Kocasının hiyaneti, bir başka ye. ve gidehileceği bir hevardalık gecesine kapılabileceği, bir başka kudınla olabileceği hiç aklıma gel. miyordu. Gelse bile: — Ummam.. © yapıda bir adam değil ki., Diyordu. Daba çok hapislik me. selesi üzerinde durdu. — Bu olabilir. Askerlik hayatı. Her hangi bir kusur onu hapsetti. rebilir, Diyor ver — Bu adam şimdiye kadar be. wim bir kabahatimi de görmüş zararla rön mazmundur.. Dava pek tuhaf bir dava. Yani anlatıyor: — Dikran, her zamanki müşlerimiz.. Her gün öğle yemeğini bizde yer. Dün yine geldi.. İçeride oturuyor. Bir- denbire beğırmıya başladı.. Ne oluyor diye içeriki salona koştum.. Dikran a« yakta, bağırıyor. Kedinin ağtında kü- gÜ kbir fare. Şaşırnış.. Oradan oraya koşuyor. Garson Arlstidi de var ora- da.. Bulaşıkçı Hasan da... İklsl de, gü- düyorlar.. Yerlere yatıyarlar gülmek- taa — Sardum: — Ne oluyor Müsyü Dikran? — Ne olacak? Daha ne olsun? Ne Paça- ma fare kaçtı.. Karşımda gülüyorlar.. Kedi, ağrımdan fureyi alacaklar di- ye oraya buraya koşüyor, Dikranın yanına geldi. Dikrac, kas koca adam, korktu.. Zıpliyor.. Kediye: — Pist, pist! Kışi! Diye - bağırıyor. Meğer fareden korkarmış. — Tuhafıma gitti. Kedi üstüne doğru geldikçe te- piniyor.. Ben de gükdüm, Gülünce Kaz> di Ş — Siz hep bir soydansınız.. Şu kedi- yi aha diyorum dışarıya. Ne biçim dükkâncıstız? Diye bağırmıya başla- dı. Kocaman adam, gu kadarcık fanes terbiycaz adamların var senin. tu, büsbütün güldüm. Bu defa ağzını bozdu. Küfür yaplı.. Amma, tatlı a- damdır; küfür de yapsa balmaz.. Kedi Tan yine sıçradı.. — Alın şu cenabet kediyi şuradan diyarum size! Dedi. Kendimi tutama- dun.. Aristidi 'le Hasan da gülüyoclar. Ben de büsbütün gülmye — başladım. Dikran büsbüln kızdı. Önce Aristidi- nin üstüne yürüdü. Arletidi arka ka- prdan mutbağa kaçtı. Bu defa benim Dikran bana kuzmış, arkamdan bar- ye buşlar. Kalabalık basar. Ağır tadile yemek yiyebilir, ne de gar sonlar müşteriye Dakmıya vakit kalır. Yine oü birde gittim. tükkânın —arka tarafında bir bodrum var.. Üç başamak zerdivenle inilir. Yani içeriki — salon diyirsa, o bodrumdur. Ben her zaman © bodrumda, köşedeki masada oturu « Tüm. Boğanmı biraz beverim.. Tuze pişmiş güzel rosto var. Bir rostoyla bir| yeşil salata şöyledim.. Yiyorum. Masömın altından poçamı bir çoylar gekiyor. Kiğildim baktisam, Yaninin ke- diçi değli?. Poçamdan İçeri saldırıyor.. Girmiye uğraşıyor. İnsan paçasına ke- di girer hiç? Miril maril mızıldanıyor. ae e ea a a LA A e — DÖNÜŞ VE GECE | — Salihene kadar kızmış olursa ol. | #un onu pencere önünde bekliyor: — Zeliha da hâlü gelmedi! , Diye sabırsızlanıyordu. Bir, bir ( buçuk saat geçmişti. Genç kadın | sinirden tırtınaya tutulmuş — bir | ağaç yapraığ gibi litriyor, 4' — Körolası arap, kimbilir ne kadar salana sallana gidip geli . yerl. Diye söyleniyordu. Artık pen- cereden de sokağı göremiyordu. Karanlık epeyce baktırmıştı. Ken. di kendisine bir saniye düşündü, değil Birdenbire bu kadar şiddet. hakikaten içten gelen bir acı ile: e beni üzecek bir tedbire başvura- cağını sanmıyorum. Nihayet çok. kızdıysa azarlar, içini döker, bir daba yapma. der geçerdi!. Diye kendi kendisini bu yola yatırmıya çalışıyordu. Nitekim de n son © yola yattı ve Zelihaya: Haydi git bak kışlada mu?, — Ne bedbaht kadınmışım. Ha, yatımda bir gün bile oh, deme- dimt, Dedi ve. ilâve etti: — Evlenmak de benim için bir çile oldu!, - Bu sırada kapı çalınıyordu. Hazla kapıya koştu: İ — Geldin mi Zelihaz, MAHKEMELERDE: “Hiddetle kalkan |Kızıp bardağı fırlatınca, ne cam bırakmış, ne çerçeve, aşağı almış Lokantacı Yani davacı, kuyumcu Dik-) den kozkar ma? Benimde sinirlerim tul-! yöne ağrında fareyle âstüne geldi... Dik., oturur ...,, «Ka git> deyi tepmek vuruyorum. Yi- ne saldırıyor. Dizimde bir şey kumul kıs mul ettiyse, anladım ki, bunda bir iş vaz, İş var amma, nedir? Ayağa dikildim. Ayağımı salladıysam, paçamdan küs | gük bir fındlık faresi düşmez?.. Yare çikiğşin, kedi atladı. Yakaladı. keşfettim kendi kendime ki, kedi fareyi yakalamış. Biraz oysayıp sersemlet- | mlş.. Fare elinden kurtulup peçama gir- | miş. Orası neyimize gerek!. Tükkünda müşteri yok. Garsonlar da ber biri bir tarata.. Salt Aristidi. var. Aristidi bu hali gördüyse gülmiye baş- ladı. Kedi, uğrcında fareyle dolaşıyor. Aristidiye: — Güleceğine gu kediyi dışarı ali Dedim. Yinş gülüyor.. Derken, mutbak- tan, bulaşıkçı Hasan çıktı. İçeriden gör- | müş.. © da gülüyar. Ka ben maskara- yam? Başladım bağırınıya: a ne utanmaz heriflerriniz? Müş. € böyle Libalilik olur? Çıkarın pu dışarıt.. Vira gülüyorlar.. Derken usta Yani | gedi. O da güldüyse, altik ülke te- | pemi aştı. Saldırdım Aristidiye, kaç- &. Sakdırdım. Yaniye, kaçtı. Arkasın- Öyle | birinci snıfındayım. Sarı saçlı mavi göz: | kemmel u. öciyocekiz | Ödiyeceğe amma, böyle de kes Hepimiz ostefız.. Müşteriye böy- mele edildiği nerede şerülmüş- tür, | | musan? — Ben söyledim zaten.. Dikran tatlı #damdır. Her zuman küfreder. Onun lâ- fi batmaz. Dikran sözüne sağlamdır. «Veririms dedi mi verir. Küfrün zararı | yek, davamdan vazgeçiyorum. — İki yüz yirmi kuruş mahkeme mus rafını da ikiniz yarı yarıya vereceksi. | piz... Haydi bakalım... Mahkergeden çktıktan sonra, ikisi be. raber yürüyorlar. Yani — Dikran, diyor, mühkeme parasının hepsini sen vereceksin. Dikran hovarda.. — Sana düşen yüz on kuruş — değil | <Yanmış barmanın öşrü olmaz.» Onu ; Ga yerirlim. Zaten her zaman — öyledir: «Öfxeyle kalkan zararla oturur2 «Kos kin sirke küpüne zarar> Salt yunu so- | racım, Hu yaptığınız doğrudür? Komşu- Küi MAT KULAK MİSAFİRİ Beyazıt Kızılayın Kongresi Ve Bir Konferans Beyazıt nahiyesi Kılay kuru - munün 1941 - 1942 yılı köngresi a- | yın birinci cumartesi günü gece | saat 19 da Veznocilerdeki cemiyet mnerkez binası salonlarında yapı - lacaktır, Kongrede muharrirle - rimizden Hamdi Bülent Erim «sos- yal siyasette Kızılay) mevzulu bir. konferans verecektir. — ——— Muallimlerinin Maaşlarını Geciktiren Mektepler Husüsi, — yabancı ve ekalliyet mekteplerinden muallim ve müs- tahdemlerin aylık ücretlerini vak- tinde vermiyenlerin şiddetle tec- ziye olunacakları maarif müdür - lüğünce dün tekmil mektep idare- lerine tebliğ okhunmuştur. — Geldim ya sitti. Diyerek kapıdan girdi. Fukat, se. si titriyor ve gözleri genç kadının beyecanla parlıyan gözlerine ta. kılmaktan kaçınıyordu!. Lütfiye, telâşla sordu: — Nerede Salih? Ve., cevap beklemeden soruları- mı tekrarladı: — Onu görmedin mi?, Gelmiyor mu? Hapis mi?, Arap kız: — Gördüm.. Dedi ve.. titriyen sesile ilâve otek : — Gelmiyecek, — Niçin?. Hizmetçi sustu. Lütfiyenin merak ve heyecanı artıyordu. Asabi asabi sordu; — Neden? Zeliha yine susuyordu. ;:ııkıdııw son « | b olur biç? Banlar ne Uçim ese | Terziliğim de vardır. Beni mes'ut ode- — Yani. Bak.. Zararını ödiyöcekmiş. | leye mensup olması şarttır. 'Tipi mev- Ne âiyorsun? Davandan vaz geçiyor | Zuubahis değildir. Yeter ki, ahlâkı iyi | olsun. Tali, | di - yirmi yaş arasında terbiyeli bir mi- | sıfları halz olanların Su: 3—SON TELGRAF- 3İ ?2inci kânun 194i ——— Evlenmek istiyenler, * iş ve işçi arıyanlar, | — | şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İş ve işgi arıyanlarla herhangt bir müşkülü okuyucularımııa meklüpleri bu sülünda munlasa- man ve meccanen neşredilecektir. Gaselemizin dokter ve avukalı da #orulanlara cevap — vereceklerdir. Ciddi isdivaç teklifleri de bu sü- tunda — parasız — neşrolunacaklır, İzdivaç Teklifleri “Wr 20 yaşındayım geçen sene liseyi | bitirdim. Bu şene de fen — fakültesinin 1ü 1,60 bayunda ve balık etindeyim. Zen &in ve iyi bir aileye mensubum. 25 ile 30 yaşları arasında bir gençle evlenmek istiyorum. Bu gencin iyi bir karakter | sahibi olması, yüksek mektep mezunu | ve bir yuvayı mes'ut edebilmek şarte Jarını halz bulunması, orta şişmanlık- 'ta boğyu. 1470 e 1,7Ö sazsında — esnar olması şarttır. 'Teklflerim gayet clddidit. Adresime gelecek cevaplurında ciddi almasını le- tarim. Taliplerime “. 156 boyunda eti- lü ve esmerim. Zen- n ve bilirim. Evlenmek iş- tiyorum, Ti 1 bir meviri sahibi olması, ahlâkı dürüst biraz da güzel ol- Zat şartlır. Taliplerimin Son Telgraf Haik Sötunumnu Holos izmine müracaai- darı * B yaşındayım. Sarı saçlı, yeşil z0 153 bayundayım. Ânnem ve ba- m yök. Mükemmel ev işleri bilirim. bile Bu ençle evlenmek istiyorum. ncin izaml 40 yaşına kadar olma- « B0 Uiradam fazla ve iyi bir al- lerimin Son 'Telgraf Halir Sütununa Şirin ismine müracaatları. —| *& On dokuz yaşındayım. sanatım tor macı. İstanbulda kimsem yoktur. a ye- le kizı ile yuva kurmak istiyorum. Ha yat arkadaşımda aradığım vasıflar, ev işlerinden anlaması bir parça güzel ol- ması, iyi bir ile kızı olması, mazisi temiz olmasıdı. İç güveysl de girebili- rim. Evi olanları tercih ederim, Bu va- Telgraf Halk sütunü M. D. T. adresine müractatları. | Gelen Mektuplar (Bay Reçat: Beyoğlundan), (Bay A- çıksöz: Matbaaya bırakılmıs), (Bay Hoşe Matbaaya bırakılmış), (Bayan M. Üy- Kur: Dün ildri ettiğimiz mektuplarınız. dan başka ikisi İstanbuldan), (Ulungaç: İstanbuldan), (Bayan Nuran: Gelata- dan), (, Tozean: Fatihten, Bebektlen, (Bayan 8. K. B: Dün siz mektuplarını- z aldıktan sonra İzmitten gelen), (Bay R: Üsküdürdan), (Bay R. Toyean: Bo- şiktaştan, Samatyadan), (Naci 5: Dün- kü mektuplarımıza ilâveteri Topkapıdan, | İstanbuldan), (Sonsöz: İstanbuldan), (Bay 1 A. Ü. Kadıküyünden), (Bayan H B Bakırköy ve Kadıköyünden), (B. B. V: Kürüyemişçiler, Galata, ikisi Şeh-| zadebaşı bey'iye şubesinden, İkisi İs- tanbul büyük postanoden, posta dam- garı okunmuyan), (Bay K, 'T: Yeniköy- den, Aksaraydan, Kadıköyünden), (Bae| yan S. T. 8: Matbaaya birakilmiş), (Ba- 'yan Toksdz: Matbaaya bırakılmış) Mek>, fuplarınız vardır. İlân olunan mektup- ların Azami üç gün içinde aat 15-19 grasında Halk Sütünu muharririnden a.. danmasırnı ehemmiyetle rica oderiz. Bir Bayan Aranıyor Yotoğrat siparişleri kabul etmek için bir bayanı arıyoruz. Kabiliyetine göre ücret verilecektir. Taksim sineması için de foto Salde mürscant olunmalıdır. Açık Bayan Aysele — Mektubunuz alın- Maştır. Yarın acele cevap gönderilecek. tir. Bayan Behire — Nâmınıza galatadan bir moktup gelmiştir. Bugün adreyini- 'ze gönderilecektir. hızı içinde idi. İri siyah gözleri bir şernre gibi parıldıyor, esmer yüzlü hiddetten alev alev yanıyordu. Bir hava tazyikinin patlayışındaki hid. det ve çetinlikle birdenbire hiz - metçinin üzerine yürüdü, onu iki omuz başlarından tuttu, sarsa sar. Sa: — Ne budala şeysin sen? Diyerek devam etti: — İnsana damla getirirsin be kadın sen. Görüyorsun merak ve beyecan İçindeyim. Ne söyliye . ceksön çabuk çabuk söyle. Mıy . manlı miymintı karşımda ne dü- ruyorsun, Bütün bunları söylerken bir hid. det kasırgasına tutulmuş gibi titri. yordu. Sualini tekrar ettik — Çabuk söyle, Salih sana ne dedi?, Arap kiz sersemlemiş bir halde | idi. | — Bir şey demedi. Gelmiyece. gini söyledi!. Çamlıcada otcl ve gâzino, esk Çamlıca Belediyemiz, Çamlıcada bir ötel ve gazino inşa ettirmek Üzere, maliyeden 16 bin met- re murabbalık bir arazi satın alıyor. İnşaallah, otel ve gazi. no ikmal edilir de, maa aile, çoluk çocuk, şöyle biz gün has va almıya Çamlıcaya çıkarız. Bu müessesenin Büyük | Camlıcaya yaptırılacağını bi iyorum, Amma, ne tarafına inşa olunacağını henüz bilmi- yorum. Büyük Çamlıcanın ab ve havası enfestir. Eski ve meşhur birçok etibbasın ifar deleri ile sabittir ki, Çamlıca- lar, şaheser bir hava ve suya maliktir. O civarda oturanlar veya vaktile oturmuş olanlar bilirler ki, Çamlıcadan İstan- bulun, Boğazın gürünüşü fev- kalâdedir. Yazın, çamlıcadan bir grup veya bir mehtap sey- retmenin tadına doyum ok maz, Küçük — Çamlıca, Büyük Çamlıca ve Tomruk suları da fevkalâde güzeldir. Vaktile, Çamlıca ve civarı, Sultan, Şehzade, Nazır, Ve zir ve vükelâ yatağı idi. Hâ. lâ, o eski günlerin hatıraları olan muazzam korular ve sa- raylar ve köşkler durur. Bir kısmı, bugün harabe halinde dir, Belediyemiz, Çamlıcaya ©0. tel ve gazino yaplırmadan ev- vel, bence, Çamlıcanın yolla. rim yaptırmalıdır. Mesolâ, yazın, Kısıklıdan Büyük Çame hcadaki su başına çıkarken, müthiş bir toz banyosu ya- parsınız. Vaktile, Büyük ve üçük Çamlıcanın civarında, çok muntazam ve güzel şose- ler vardı. Bu yollar zamanla bozuldu. Eski Çamlıcayı bi- lenler, batırlarlar ki, Çamlıca ve civarı, İstanbulun en güzel ve en bol yollarına malik bir sayfiye yeri idi, Eğer, yollar yapılmadan otel ve gazino inşasına kalkı. gılırsa, pek garip olur. Çünkü, © lüks otele gidecek müşteri- ler, herhalde, toza bulanmak istemiyeceklerdir. R. SABİT Hepimizin DERDİ Sinemalarda verem mücadele cemiyeti- nin pulları Beyoğlunda oturan karileri. mizden Muharrem Feyzi ya « tyor: Geçen gece Beyoğlunun büyük sinemalarından birine gittim. Gişelerden sinema bi- leti ile beraber iki — kuruşluk pulları veriliyordu. Hayretle gördüm ki, gişe memuru sine - maya girmek için hücum eden yüzlerce kişiden ikişer kuruş alıyor. Fakat mukabilinde pul vermiyardu. Sıra bana'da gel- mişti. —Ayni şakilde hareket etti. Artık dayanamadım: «Bu ne biçim iş. Herkesten parayı alıyor, fakat pul vermiyor - sun» dedim. Gişe memuru bo- zuldu. Fakat pişkinlikle «bayım| kızmayınız, alın size on ku - Tuşluk birden vereyim.» diye- rek iki pul uzattı. Vaziyeti ka- pıdaki maliye memuruna söy- ledim. Güldü ve aklırmadı.» Kariimizin hakkı vardır. çok sinemalar bu Yaflat müce- sesesine yapılan yardımı ken- di ceplerine indirmektedirler, Alâkadarların hiç olmazsa bi- letler üzerine bir damga ile bu işi düzeltimesi lâzımdırı. edildi.. kArkasi var) | II

Bu sayıdan diğer sayfalar: