; ğ a “* İRUPA HARBİNİN LAİT UANA Jüler yüzlü olmak .. h: Ali Kaemal SUNMAN| caktır. Müşkülâtla mücadele, baş- upa harbi bilhassa fevkalâ- manlarda daha ziyade ken-> Delli eden bir meseleyi het azelemiş oluyor: İnsan neğp 'nasıl muhafaza edebilmeli?. çalışırken neş'eli olmak, irken neşeli olmak Tâzım. fevkalâde zamanların işini iİnsan — yıpranmamak için de küvvet bulabilsin. Onumn 'arbin çıkardığı türlü mesele- bir mühimmi de bu oluyor. pada, Amerikada buna dair ları ihmal etmemek iktiza herkes için tatbiki müm- reçetesi olmamak ne ka- hazık. Lâkin şöyle bir esas Hayatın kazşı çıkardığı her önünde «güler yüzlü. bu- ğa hazırlanmak elzem. Bu- kimisi de kısmı da ki zaten güler yüzlüdür. z sadmelerle n e- solmaz. Lâkin ekseriyet yüzlü olmayı «talim» Yüzumu aşikârdır. Çünkü evi herkese ayni derecede miştir. İşte bunun tam, ber Köre bir reçetesi olmayışı ileri gelmektedir. Fakat yüzlü olmak esasını bir ke- olarak kabul ettiklen ve evde, sokakta, işte, küçük herkesle muamelede riayel n sonra diğer ikinci mokta « Karşıdakini de sgüler yüz- k lâzım. Bu daha zer olsa İnsan kendinden fazla bir bulabilmeli. Hayattan — çok olmalı ki karşısında - güldürsün, — sevindirsin. beraber taklit ve sirayet inu unutmamalı imiş: Bi- istiye karşısındakini de ve uyuttuğu gibi güler le, mümkün olduğu ka- 'eli görünmekle de güldü- sevindirir diyorlar. hayatta bedbin mi ol- in mi olmalı? mesele - ayrı tutmak da lâzım geli- lar düşünmeğe başladı h Bayata türlü manalar işler.Eğer bu meseleyi taze- İktiza etse yine içinden çı- Buradaki bahis hayatı ol- bi kabul ederek onun tür- ü safkalarını «cesaret> ile düzumu etrafında dö- Bir kere hayatın manastı u, ondan sonra onun müş- göğüs germek lâzım gel- ve hiçbir emeğin beyhude fını kabul etmek zarwreti lir kere buna kanaat getiril- a sonra ise güler yüzlü el - büyük bir misbette kolay- olacak. t yalnız müşkülâttan da i- ir. Mes'ut elmak ilmi- kıf olanların dediklerine gö- “ufak teferrünttan az çok de- bir sandet hissesi çıkarmak cündür. Daha uzun süren sa- e de vardır. Onun için ha- 'DEBİ ROMAN: 27 Sen de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET BENİCE Ju salih çok garip bir adam. ale ötel odastnda arkadaşlık biri gibi yaşıyor, En üzüldü- | karafı da sırlarını ve hususi- ni benden Kadü- yası gibi bir İ Pi l sasl Mw“_ arımı karşılıksız — birakıyor, * karısı miyim, Üçünel karı Tam, yoksa dördüncü, beşinci şbir şey bilmiyorum. İkinei * olsam, birinciden miçin ay. ni bir türlü ona söyleteme. Hele abdestine, nemazına da tli düşküm, Bir gün, bir vakit hamazı kaçırdığını görme- En çok sinirlendiğim tarafla- a biri de az konuşması. Ağ- » İâf gramla çıkıyor. Sonra, | | bahsetmiyor. | l yatı tamamile müşkülâttan «iba- ret» saymak belki de haksızlık ola kalarının zararına olmuyan mu - vaffakiyetlerle de mes'ut olmak.. Aşağı yukarı böyle kestirme bir kaide de mevcut. Lâkin bahsi daha ziyade dallan- dırmamak lâzım. İnsanlar yalnız hayatın kendilerine karşı güler yüzlü olmasını değil, kendilerinin de birbirlerine karşı güler yüzlü olmalarını beklemeli, — istemeli, tevkalâde zamanlarda ise bu son derece zaruridir. Herkesin birbi- rine karşı güler yüzlü, tatlı dilli | olduğu yerlerde gayret ve fanli- | yetin çok verimli olduğu öteden- beri görülmüş, anlaşılmış bir ha- | kikattir. Her kıymetli şey ax çok | bir emekle elde edildiği gibi güler ! yüzlü olmak da yukarıda işaret e- | dildiği gibi derece derece çalışmak | ister. Biraz gayretle şunu başar- mak iktiza ediyor: Nerede olursa olsun, ne vakit olursa olsun, kime karşı olursa olsun güler yüzlü ol | mak, Etlere dair Bir evi idare eden her bayanın bir defa et cinslerini iyi bilmesi ve tanıması lâzımdır. Derler ki, iyi et almak için biraz paraya kıymak | lâzımdır. İyi et almakta tasarruf ve malıdır. Bizim memleketimizde etin mie Tüm olan cinsleri kıvırcık, karamv , dağlıç, sığır, keçi, tavuk ve sair av etleridir. ğ | Kıvırcık Rumelinde, Bulgaristan da, Edirnede, Marmara kıyılarında| da bilhassa Bandırmada yetiştir!len bir cins koyundur. Bu e zetli ve sıkı olduğundan, c yemekleri bundan yap Kıvırcık, kemiklerininin inceliği ve karaman etine niabelle az yağlı olması ve beden yağının kesildik 'ten bir müddet sonra donması gıb , bazı farikaları ile karaman etinden ayrılır. Bu sebeplerdendir ki, memle - ketimizde kıvıncığa rağbet gok- tur. Bu hayvan ince kuyruklu, ga- yet çevik, koyunlar içinde en hır an, 've böyle olduğu içindir ki sevimü bir hayvandır. Karaman ise Anadolunun hemon' her tarafında yetişir. Lezzeti iti- | barile kıvırerktan farklıdır. Eti ka- | baca olduğu icin kıvırcık — kadar makbül sayıimazsa da, kuyruğ'ı nun yağı makbuldür. Dağlıç kıyırcık ile karaman az- manıdır. Bilhâssa Bandırma ve Mi- baliç taraflarında yetiştir!lmekto- dir. Kuyruğu orta cesamettedir. Ta- biati ve bali kıvırcık ile karaman arasında bir şeydir, Eti kıvızcık ( - tâne yakındır, kuyruğunun yağı ka- ramanınkinden makbuldür, Keçiden hiç bahsetmemeli. Çün-| kü İstanbulda keçı etint — sağbec yoktur. hasis ve para cinb da olduğu mu- k. m:b:ıuhı gel benim yerimde ol da bütün bunlara tahanamdl et. Eniştem böyle midir? Eğer, böyle olsaydı sen bir an içiem mes'adum.. diyebilir miydin?. zini uykuyla, geriye yolda, yemekte geçiren bu ada- Tn benimle konuşmıya, oturmr Yaş değil sevişmiye, dertleşmiye bi-: le vakti kalmaz değil mi?. f En çok sinirime dokunan birtey | lam olduğu tetrik edilemez. | ruz. idareye o kadar rüayetkâr olma - | — Üstün körü yapılan muayene Halkla daimi temas halin- de bulunan esnaf, her — sene | muayeneye sevkedilir. Bun- dan maksat, bulaşıcı ııııcıM* ların önüne geçmektir. Ara vı- | ra, birçok esnafın muayene | edilmediği yazılır. Sıhhiye | Müdürlüğü derhal tekzibi ya- | pıştırır. Halbuki, iddia doğ- || rudur. Şimdi, yeni bir havadis çık- | tu Muayene edilen ve sağlam, diye, rapor alan birçok esnaf hakikatte hastalıklı imiş. Çün- kü, bu işi yapan doktorlar, | üstünkörü muayene ediyor- larmış! Bu iddiaya inanınız. Çün- kü, muayene şeklini siz de görveniz, şaşarsınız, Bu şekil- de yapılan muayenelerde, bit- tabi kimin hasta, kimin sağ- Sıhhi meseleleri de bir kırta- siyecilik icabı, bir formalite zarureti haline - sokmuıyalım, yazıktır. Esnafı muayene eden — he- kimler heyeti kimlerden mü- rekkeptir, bilmiyoruz. Fakat, bu vatandaşlardan daha in- saflı hareket etmelerini, İs- tanbul hemşehrilerinin umu- mü sıhhati nâmına rica ediyo- —£ BÜRHAN CEVAT ELEi)9 GOK SİYOR . GLiSERiN Sadeyağını kireç suyu ile sabun haline gelirip bundan hasıl olan suyu zaçyağı ile muamele ederek, ispirto ile «hamam mari» de kay- nalıp yapılır. Gliserini sizin yapmanıza lüzum yoktur. Çünkü her zaman hazırı eczanelerde mevcutlur. Yağlı ve halif tatlı gibi, fakat cle yapışan koyu bir mayidir. Kşın el çatlaklarına, elleri gü- zelce yıkayıp oğmalı ve catlak - lan mahallere glisirin sürmeli. Gli- sirini kokulanırmak için, içine be- gendiğiniz ve hoşunuzu giden e- sanslar da ilâve edebilirsiniz. Gliserin, kulak ağrılarında d Ta ile akıtılarak da kullanılır. Günde iki yemek kaşığı miktarı müsbildir. 50 gram gliserin ile 2 gram nişas- ta tozu hafif hararette kaynadılır- sa, merhem kıvamını alır, Bunu da her nevi çıbanlara ve el çat laklarına karşı kullanmak iyidir. XA ĞĞÜe e Nafıa Fen Mektebi Mezunlarının Kongresi İstanbul — namına fen mektebi mezunlarının ayın 12 inci güni Ankarada yapılması icabeden ko'- gresinde, ekseriyet — olmamış ve toplantı ayın 26 incı pazar gününe tehir olunmuştur. ısrar etsem, belki de çok fena bir vaziyet olacak; biribirimize karşı bir daha tamir kabul etmiyecek kadar kötü kişı alacağız Maamafih bütün bunları söyle- mek ve düşünmekle beraber hiç bir an bedbahtlığımı ona anlatmış değilim. Bew bedbaht olduğum ka- dar gnn bahisiz etmek, kırmak iş- temiyorum. Talik denilen ve in- sanlar arasında en başta ve ilk an- da müsavatsızlığı yaratan ve bü- tün beşeri kötülüklere kaynaklık eden kudretin boynu eğik bir düş- künü olarak dayanacak, çilemi dolduracağım. Lütfiye sustu ve., ikisi de uzun gzun düşünceye keyuldular. u Yak 1817 , — Şam eski şen, gülünen, eğlenilem Şam değil, Sefalet, cephenin taz - yiki, sinirlerdeki gerginlik, harbin de o mahut sandığı. Bir türlü bu ı-ııqı.;m..ııb-ıi»if:';î e var onu da söylelemedim. kayıpları Şama da çöktü. Herkes sinirli, herkesin Beş'esi kaçık. He- le Kanal hezimetinden sonra bu Alman or- |duları ne yapacak? Alman orduları ya Brilanya Adasınata- arruz edecek veya Cenubi istikamette Âkdenize inecektir. YAZAN: Sabık Romanya Ateşemiliteri - Emekli Kurmay iHSAN BÜRAN Bir kasanlık tarihmi, dünü —aşımak, | bazünü yaşamak, ve yarmı — görmek | için okuruz. On üçüncü aarın U ya- Yıkada, Cengiz Han dünyamısın ea büyük imparatarluğunu kurmuşla, Fa- | kal öldüğü gün, bir uvu (Sarı deniz) de ve diğer ucu (Adriyalik) kıyılarında | Bulunan be vüsi imparalorlük, içinde | yaşıyan unsuTlar mânevi ayrılıkları yü- zünden derhal parçalandı ve mahvoldz. Osmanlı İmparalerluğu, Akdenize bö- | kim olduğu samanlarda, Rema impara- torluğundan daha büyük araciye sahip- H Fkat o da ayımi sebeplerle aynı üki- bete uğradı. Almanya, Avrupadak! yeni variye- tüe Larihin bu sapfalarımı hatırlatıyor 've Cermen istilâsi, ayakları Alplara ol mmmiş olduğu halde çarmıba gerli- mlş bir adama benziyor, (Akdeniz) in Çokusunu alıyor; fakay Cermen sÖlâsI darihla hangi devrinde (Akdenleye ine- bildi Kİ? Vaktile Cermenler, Avrupayı | kelilâya başladıkları saman Roma İm- paralorluğuna dakunmak — istemediler. Çünkü o devrin Ramalılarını Cermen - | ler hakir görmüyorlar, hitakie onlara | Karşı hayranlık duyüyorlardı;. Remâ- | hlara karşı kullanacak mâzevi kudrek | leri yöklü. Cermenler Avrapaya hâkima | aldukları halde, kendiliklerinden — ve sür'aüe Rembliların, Haan, âdnt, ida- ve ve parasını Kabul etiller, — Kxasen denla) üi bir Ru- irdi, Cüakü, İtalya yarımadası, Afrika sahllleri ve Komâ orduları Tarafından — mağlüp — edilen | | (Vesikat) Tardan istirdak edilmiş olan | İspanya, Römanan elinde bulunuyordua. Kani, 515 sentsine kadar gnp — Ücr- mesiler. maddeten zayıf ve fakal mü. | man hristiyanlağile kuvvetli olan — Ro- aaaN ayağına güktiler ve — (Akdenia) | vahdetini bezmadılnr. Buzün de vasiyel ayıı. Almanya Av. rapayı Btilüya başladığı saman, yine İkalyaya karşı harekel ödemiyecek va- ziyelle bulunmaktadır. Ancak bunum sebebi, mazide küllür olduğu — halde bürün Avrupada siyaselon yalım ve maücerrel kalmamak endişesidir. (Ba. vi — Viyana — Bükneş) Ballina ka- dar ayak hasam Cormen Hillisı, bu se- fot de ÇAkdenia) © inemedi. - Büyük Harpie (Aâriyalik) l0 bir (Triyeset) deniz Üssüne sahip olan Almas denie küvveileri, (Akdeniz) de burünkünden gök daba Büyük bir rel oynAMIŞİ.. Af - | Fika, Avrapanın bir devazandır. ve Af- | rikadaki genlç sahalırın Avrupa bü- yük devletleri tarafından yebiden lak. #lm ve tazelıni kap eder şeklindeki ti- kirler, Akdeniz havsası devitileri için vârit olabilir. Halbaki Almanya, asın. dardanberi Akdeniz havsasına — dahil olmaklan mahrum kalmıştır. Ve bu bü- yük halasını ikdaci bir büyük hala e. karak devizlerde de karalardaki kadar küvvetli olmamak sâfi takip el-miştir, mmişlir. ÇAkdeniz) © inmok ikin Üc istikamet vardı: (Cebelğklarık) istikameti, kıs. mmen yeni Framsa hökümelnin ve kuv- cephede de başlıyan yer yer be » | zulmalar ve ardsız arkasır mağlü- | biyetler, düşmanın Araplarla bir- | lik olup ilerleyişi Şamdaki bütün | Türkleri yeise, Arapları da sinsi bir sevinç ve öce boğuyor. Cemal paşa da Şamdan çekildi. Bahriye Nazırı olarak İstanbulda kalıyor. — Ahmet de gitti, Salih ber akşam eve göldikçe: Nejat da gitti, Melih de gitti!. Diye bir arkadaşının daha cep- hedeki boşlukları doldurmıya yol- landığını haber verdikçe Lütfiye üzülüyor, — Nihat enişlem de dönemedi! Diyerek içine bir korkunun, se- bepgiz bir endişenin — düştüğünü hissediyardu. Aşağı yukarı herke- se bir inanç gelmişti ki, gidenin geriye dönmesi güçtür. Ya harp sefaleli vuruyor, ye düşman kur- şunu kırıyor, ya Arap cenbiyesi ve hıiyaneti doğruyordu!. | kadar kuyvetli ve arimikâr bir iradeye çakmıştır. | Do Britanya adam, Almanların şimalde Baltık bavrasın- Yikameli, bu ikisinden birisi olmak ik- Haa eder, Almanlar İngilterenin istilâ. gn Smkân buldukları ve bunu yapa. | bileceklerine akılları kesliği zün bu işe dorhal teşebbita edeceklerdir. Eğer İm- giherenin istilâsına lekân bulamazlar. sa, Cermen hâkimiyetini temin ve lda- me için CAkdanizye inmeklen başka bir çare yollur, İngiltereyi istilâ, Alman harp kuv - veklerinin bugünkü vasiyetine göre im- künsıdır. Amerikanın İngillereye yap-| fağı büyük yardımlar delayısile ba im- kânsızlık günden güne artmakladır. İm- gillere, yeni aldığı tayyarelerle gün - düx haya akınlarına da başlamışlar. Bu akınlar İngilir hava kuvvetlerinin art- dağın ve inkişaf ettiğine delklet et - mektedir. Her ilâ muharip memleket | tarafından şimdi yapılmakla olan ba akınlar, timal ilkbaharda oereyan el meesi beklencn büyük hava muharebe- derinin ufak bir örneğidir. Alman ha « | va kuvvetlerinin de yeni medelleri var- dır. Almanlar bu kış çok fayyare yap- maşlardır. Hava küvvetlerinin, adet ba- kımından Almasların lehine ciddi bir kuvyet olduğuna şüphe yoktar. Fakat bu küvvet, geçen seneki kadar büyük doğildir. Görülüyor Ki zaman geştikçe AL manlar havadak — hükimiyederini de yayaş yavaş kaybelmekledirler, Hava- ya, hele denize hâkle olmadıkça Bri- Yanya adamını istilâya kalkışmak, köse tebeğin güneşe faş alıp ulaşlarnak i4. temesi kadar gülünç bir hayaldir. Amerika, büyük sanaytini ve allum- darını İngiltere tehine seforber etliklen sosra, Almanya ea ümitsiz vaziyete Ölş- müş bulunuyor. Vaktile çok kuvvı Te karşı dalma az küvvellerle muvalfar kiyedi harpler yapmış olan — (Büyük Fredrik), em ümlksiz zamanlarda şörle makler kesilditi xamam kendini gösler. melidir.. Alman yüksek sevk ve idaresi, bu sakip olabilir. Fakat senü er veya geç mağllbiyet ve hezimete müncer elacak | güzel olduğumu söylerler. aylığım. vardır. î | ; açik denizlerde mağlüp edilmiş olması | —— SÜTUNU Evelenmek istiyenler, iş ve işçi arıyanlar, şi- â, , temenniler ve müşküller ' Â ve işçi arıyanlarla herhangi bir müt- külü olan okayucularımzam meklup- ları bu sUtank' Ynuntazaman ve mecca- nen neşredilecektir. Gazetem'zin doktar ve avukalı da sorulanlara cevap vereoe. klerdir. Ciddi indivaç teklifleri de bu ei tunda parasız neşrolunacaktır. İzdivaç Teklifleri «22> yaşında kuraral, elâ gözlü 1,08 bayunda e80 kilo sikletinde çocuksuz ve aanesi babası ölmüş bir dulüm. Ah- bap ve urkadaşlarım çok hamarat ve ; ve &l iğ- istidadim lerine fevkalâde merak vardır. Hariçt çalıştırmamak şartile beni or- 'ta balde geçindirecek 30-40 yaşlarında azim ve sebal sahibi, çalışkan, yüzüne bakılabilir, musikiden anlar veya sever ssmer birile evlenmek istiyorum. Arzu edenlerin Soa Telgrafın Halk Sütu » nunda (1001 Hükat) rumuzuna müra- caatlarını dilerim. yaşında 1,60 bayunda 60 kilo sikletinde, temiz bir aileye mensubum. Hayatta içkilerle kahve ve oyunlarını biç birisini bümez biz gencm. Bir mü- | esvesede şef olarak çalışıyorum. 10 Jira | Temiz bir aile kızı ile | mesut bir yuva kurmak arzusundayım, kızın boyumla mütenasip olması, yaşı beyaz, etine dolgün olu Taliplerin (San Telgraf | Halk Sütununa A. O, N.) € müracaatları | İş Arıyan Bir Genç — Yüksek iktuat ve ticanet mekte- binin dördüncü sıyıfına kadar okudum. Şimdi tahsilimi terketmiş vaziyetle - yim. Oldukça seri daktilo yazarım ka- Düntkâr bir ücretle hususl veya resmi bir milessesede tahsilimle — mütenasip bir iş arıyorum. Artu edenlerin Son Telgraf gezetesinde K. M, rumuzuna mü. Tacaat Etmelerini rica ederim. & Duvutpaşa erkek orla okulun « dan bu yıl iyi derece ile mezun oldum. Resmi veya hususi bir da- irede tahsilimle mütenasip bir iş atiyorum, Arzu edenlerin bu sü: tunlarda (A. E. U) rumuzuna mü- racaatları, Açık Konuşma Bayan M. M H 20 ve Bayan H. Ç, T. — namlarınıza gelimiş olan mektup- lar dün posta ile adreslerinize gönderil- Gelen — mektuplar (0.H.S) Gelaladan, (Bv. N.) Beyoş. kundan, (Buyan Ev. H.) dünkü mek - tuplarınıza ilâveten Kantarcılar, İstan. buldan, (Bayan H. B. İstanbul ve Kadü- Kköyünden, (Bay C. H.) Üzküdardan, (Bay Adil Sarışık) Fatihten mektubu. auz vazdır. Bayan Ş, A. — Mektuplarınızı yarın akşama kadar behemehal aklırmanız e. hemmiyetle rica olunur. HİZMETÇİ KADIN ARANIYOR İki kişilik bir alle yanında çalışacak | iimseniz nhmuslu yaşı 25 le 45 arasında br kadına ihtiyaç vardır. Arzu edeh. lerin (Sön Telgraf Halk Sutununda H. B.) ye mürsesat etmesi. Mamdır. Ba harbin senü, açık deniz- MÜUHTELİF İŞLERDEN ANLIYAN| derde alınacaklır. Bir ucunda züneş b | karken öbür meunda tekrar güneş de- | Ban bir deniz imparatorluğu, denlede mağlüp ve imha edilebilir. İn. giliere denizde Üstün ve karada xayıf olarak harbe girdi; Almanya ise Bü- | yük Harple olduğu cibi denizde sayıf | ve karada küvvetli olarak harbe atıl. | d Fakal İngiltere karadaki sâfımı te- | lâfiye saman ve imkân bulduğu halde, | Almanya denizdeki sülmu l——b.l Bu sefe rde çare bulamadı. Deniz kuv- (Devamı 5 incı sahifede) | j h bir akşamı: galiba bende Derken Şevkinin ölümünü de haber veriyor ve.. Lütfiyeye urun uzun ondan bahsediyordu: | — Ne şen, ne kabadayı, ne tak | sözlü çocuktu a. Hatırlıyorsun de- | il mi düğündeki halini? O gece ne kadar eğlendi, ne kadar her- kese neş'e verdi idi. Kalramanca da ölmüş. Bir urkadaşımdan mek- tup aldım, o, yazıyor. Bulunduğu mevkii son neferi kalıncıya kadar | müdafaa etmiş, son nefer de ölün- ce makineli tüfeğin başına kendisi geçdiş ve bir mermi gelip tüfeğin Salihin evlendi evleneli ilk uzun ve heyecanlı konuşuşu idi ve.. yi- me heyecanla sözüne ekliyordu: — Her Türk zabiti budur ve. Şevki her Türk zabitinden biri - dir. BİR ZAT İŞ ARIYOR Dört lisandan bihakkin tercü - meler yapabilirim. İyi hesap, eski yazı ve mazbut — derecede ticarf muhabere, — muhasebe, elektrik, kimya, makine ve fen sanaylinden anlarım, Öğleden sonraları çalışa- bileceğim ciddi bir müessesede iş arıyorum. Taliplerin (Son Telgraf Halk sütünunda H. K) rumuzuna müracaat ölunmasını dilerim. BİR GÜNDÜ! Lütfiyenin yerlilerden en sık konuştuğu ve seviştiği aile Hami- relerdi, Ve., bunlar 'Nürkleri seven Türklerden kız alıp veren, Türk- geyi iyi konuşan bir büyük aile idiler ve Lütfiyeye komşu bulunu- yorlardı. Ailenin iki kızı, Hamide ve Na- Göye Lütfiyeyi çok sevmişlerdi, he- men ikf güçde bir eve geliyorlar, eve çağırıyorlar kebbad yemiye, sabbara âlemine davet ediyorlar- di Ve.. eğlentileri, çağırışları, tep- danışları kadın kadına idi. Yine bir gündü. Naciye geldi, —| — Lütfiye, bugün Dummara gi- | deceğiz, seni de götürmek İstiyo- ruz.. Dedi ve, iki genç kadın konuş- — Ne var Dummarda, Tramvay derdi- ne Ççaresaz olacak bir teklif Şaka ediyoruz, alay ediyo- | ruz, hiciv ediyoruz, amma, halkın, tramvaylar yüzünden, daha doğrusu, tramyaysızlık yüzünden çektiği sıkıntı ve ıztırap, hâd devresini buk- muştur. Tramvay idaresi, bütün iti. razlara, tenkitlere öyle bir cevap veriyor ki, akan sular durur: Dünya barbi dolayısile, malzeme ve araba getirtilemi. * yor, eskiler birer ikişer içeri çekiliyor, diyor. Hakikat tamamen bu mer- kezde midir?. Bu malzemesiz- liğe hiçbir çare bulunamaz mı?. Yahut, halkı taşımak i- gin başka, hiçbir tedbir düşü- nülemez mi?. Yani, bugün çe- kilen sıkıntı mutlak ve mu- hakkak zaruri midir?. Doğru- su, bu cihetlere Rüfailer ka« rığır, Allah bilir. Ben, bugün yepyeni bir teklif yapacağım, fakat, lâti- | fe ediyorum, sanılmasın. Efendim, vaktile İstanbul tramvayları elektrikli değil atlı idi. 1910, 1911, 1912 sene- lerinde bu hal böyle idi. Bu- gün, orta yaşlılar değil, hattâ, delikanlılar bile bu manzara- yı hatırlar. Atlı tramvayların önünde boru çalan bir « Vardar cı» vardı. Bunun adına «Bey» de derlerdi. Bu cihetleri bize lâzım de- ğil Asıl şurası mühim: Atlı tramvaylardan bir kısmı iki kattı. Yazın, üstü daha serin olurdu. Bu eski hatıraları düşünün- ce, aklıma bir fikir geldi: Şime | diki tramvayları, iki katlı in- şa edemez miyiz?. Bir tüdilât, bir himmetle, bu iş olmaz mı?, Düşünün siz o zaman letafeti.. ç“d-":_dül-ıhııııuınıı Şehir sokklarından geçer. ken, kuş bakışı manzara ne İhya Ediliyor Beyoğlu Halkevi kılıç ve kalkar oyunlarını yeniden ihya etmeğe karar vereyek bu milli oyunlarımı- za heveskâr olan gençlerin kayıt- larına başlamıştır. BİRİMİZİN DERDİ HEPİMİZİN DERDİ Beşiktaşta yağ dün 150 ye aldım!, Halbuki ay-| ni dükkânda teneke teneke yağ mevcuttu. Demek dün 150 ye verilen yağ da evvelden ucur Fatla alınmıştı. Alâka - darlar niçin bu ihtikârı gör- müyorlar?»