4—8SON TELGRA BHRTKAYES GİZLİ I Yazan: REŞAT FEYZİ I Köy yolları kuru yaprakla do- müştü, Yayladan inen aşiretler, cenupteki sıcak diyarların kuytu vüdilerine gitmek üzere, hasır ör- tülü arabalarını bazırhıyorlardı. Güneç daha erken balıyor, karşı dağlar, daha çabuk kararıyor, sü- Füler daha erken ağıla giriyordu. Bir akşamdı. Muhtar, odamında, nahiyeden aldığı gizli bir emri 6- kuyardu. Korucu, bir küşede a - yakta bekliyordu. Muhtar sordu: — Bu zarfı ne zamas verdiler sana?, — Öğle üseri... akdım, hemen | yola çıktım. Biraz evvel höye gel- dim . — Pekâlâ, sen git, Dayı İbrahim. Korucu birar durduktarı sonra: — Cevap filân lâzım değil mi, Mustafa Çavuş?. — Hayır., Yarın sabah şafakla ben kendim nahiyeye gideceğim. | Gece, iyice basmıştı. Muhtar e- | vine gitti. Korucu, o gece merak ve düşünce içinde uzun saatlerini uykusuz geçirdi. Ertesi sabah, gün doğarken, muh- tar hayvanına atladı. Köyün ile - Tisindeki dikenli tepenin yama - (ını kıvratıyordu. Bir derenin ge | çit verdiği daracık bir boğaza gel- | diği vakit, at, birden Üürkmüştü. Muhtar, Mustafa Çavuş, kulak ka- barttı. Beş ön metre ilerideki ça- hirkların ardından bir hışırtı ge- Myordu. Bir müddet dinledi. Bo- İfuk bir ses.. Daha fazla beklemedi. dini tabancasana attlı. Emniyet ikanedını açtı. Hayvanı, see gelen galılığa doğru sürdü. Yaklaştıkça, hırıltı, boğuk sesler, daha iyi işiti- Tiyordu. Yerde, çalıların dibinde bir göl- &, bir kamıldama gördü. İki met- re kadar yaklaşmıştı. Benlendi: Yime cevap yoktu. Fakat, 'bo': Şek, hırıltı halinde bir takım ses- ler bir inilti balinde fasıla ile de- vam ediyordu. : Müuhtar hayvandan atladı, Çalı - | nn dibine yaklaştı, ağilip, baktı. Yarı beline kadar, üstü toprakla | taşla örtülmüş, başı kam ve çamur içinde, zaçları dağılmış bir adam ı yatıyordu. Mustafa Çavuş, birden heye - canlanmıştı. Hayvanı, bir çalmım köküne bağladı. Yerde yatan ada- mun başucuna koştu, Yüzüne dük- katle baktı. Gözleri yarı yumulu, | kân sızan ağzı aralık, saçları bir- birine yapışmış ve tutam tutam olmuaştu. Ağır ağır nefes alıyordu. Mühtar, yaralı adamın görzleri- | ne dikkatle baktı 'Tananıştı. Bir- den haykırdı; l — Sen misin Habil İbrahim?. Delikanlıda cevap yaktu. O da mubtarı tanımış olacaktı ki, yarı baygın nazarlarında bir ürperme, bir canlılık peyda oldu. Muhtar, bir an düşündü, Soura, bir hamle ile Halil İbrahimin üze- —il EMİR rinden toprak ve taş yığınlarını | temizledi. Saçların: düzeltti Koştu, — hayvanın üzerindeki beybeden destiyi aldı. Ellerile, de- | Kikanlının yüzünü, başını yıkadı. | — Seni vurdular mı Halil İlbra- him?, —Hmm... — Kim vurdu?. Mırıldandı: — Deli Osman. Muhtar, Halil İbrahimi kucak - ladi. Götürdü, hayvanın üstüne at- | t İple sımsıkı bağladı. Sonra ken- disi de bindi, mahiyenin yolunu tuttu. Öğleye yakm ,nahiyeye gelmiş- derdi, Muhtarı bu halde gören jan- darmalar koşuştular. Yarahyı sırb keyarak, sahhiye memurunun oda- Sına götürdüler. » 'Beç dakika sonra, muhtar Muw- | tafa Çavuş, nahiye müdürünün ya- | nında oturuyordu: — Gizli müzekkereyi aldın, de- Bil ni Muslafa Çavuş?. — Aklım efendim... — Aradiğımie Halil İbrahim ii- zin köyden imiş.. — Evet... — Kur'ası çıktı. Sevk için ev- velki sabah jandarmalar köye ha- ber götürdüler, Halil İbrahim köy- | den çakmış.. Amma, buraya ge- medi. Köyde de yok mu?, — Buldum, getirdim, efendim. Şimdi burada. — Ya... Nerede imiş., Yirmi dört sast gecikti. — Yaralı... Bıhhiye müdürü - mün odasında yatıyor. — Ne olmuş.. ne var?, — Vurmuşlar.. — Kim?, — Doti Onman... — Vah vah... Sıhhati nasıl?, — Çok şütkür kurtarıldı. Bir iki (Devamı 6 wncı sayfada) Bu, şimdi, Valslar. Kralı Ölmeyen ŞARK S < Sİ Sinemanın en zengin, en Baş rolde: Meşhur BUSTER 1000 artist ve figüranın l besi haline getirmişlerdir. | yet dar, alçak tavanlı yollardan AİMA DAHA İyYİTEEEEEmE JOHANN ŞTRAUS'un hayatımı BAY TEKİN YENİ DÜNYALARDA 30 KISIM TEKMİLİ BİR DEFADA Dört bayram gününde Seanslar Saat 11 de başlıyacaktır. Dünyanın €n büyük mağarası 'Yer yüzünün demeyelim, yeral- | bının tabiat elile açılmış üç muh- teçem mağaraları vardıt ki, insan- lar şimdi buralarını bir turizm kâ- Bu büyük mağaralardan biri d Amerikada Kentuki hükümeti da- hilindeki «Mamut mağarası» dır. Mağaraya evvelâ 60 ayak merdi - | venle inilir. Takriben bir kilomet- | Te uzunluğunda bir geleriden ge - çiklikten sonra, «Rotond. denilen bir meydanlığa gelinir. Burasını kilise haline koymuşlardır. İri Sülâktik ve Stilağmit'ler kılise nin sütunlarını teşkil ederler. Bu- rada diğer kiliselerde olduğu gibi mutat ruhani âyinler yapılır. Burası da geçildikten sonra, ga- yürünerek, «şeytan kürsüsü>» de - nilen yere gelinir. Burası «dipsiz Uuçurum, adı verilen derin bir ku yunün üzerine uzanmış bir bal - kon gibidir. Bu kuyunun derinliği Hâlâ anlaşılamamış. derler. ) Bundan sonra yıldızlı odaya gi- dilir. Buraya yıldızlı. denmesine scbep, stilağmitlerin üzerinde top- lanmış olan bazı parlak madenle- Tin, elektrik işığında pırıl piril par- lamalarıdır. | Biraz ileride bir nehir açmak - tadır. Bu nehir üzerinde de yarım sant kadar seyahat edilir. Mağara ışığa rağmen, bütün korkunç ha - limi muhafaza etmektedir. En kü- çök fısıltı büyümektedir. Bir ta - | banca atılaa gök gürlemesi gibi ak- Beder. Nehir seyahatirden sonra <Pe - rili mağarası», ekarlı salon» deni- | len yerler gezilir. Mamut mağara- sında mevcut #ki yüz galerinin u- | İi defa kendi etrafında döner, Üç n — K ; : Karınca deyip ea geçmemeliyiz. Karınca diyip geçmiyelim! Yirmi tanesi bile bir gram gelmiyen bu hilkat mucizesini tetkik ettiğimiz zaman, biz insanlara ne büyük bir ders teşkil ediyorlar, Ufacık başlarında — kendilerine | mahsus bütün istidat ve kabili - ı iyetler var. Görmek için mükem - mel gözler, istedikleri şeyleri tutu3| Çocuklar mukavva ile oyuncak- | yemek için Hi tane kuüvvetli kıs - lar yapmasını çok severler. Ken- | kaç, zamanı anlamak, tehidike - dilerine verilen modellere bakarak| Jerden haberdar olmak, işaretlerle Ona göre, çeşit çeşit oyuncaklar a. yi N K boy - perler. İşte size bir model: Bu o buzlar, ayaklarında en ağır yöke yürüyen bir araba imal edevilir - ti dmldratak Fiylir EüYyePe li Sonra bilirsiniz ki karıncalar bi ze hastanelerimizde çok kullanı - lan klorformu temin ederler. Güneşli günlerde - karıncaların | nasıl muntazam bir mesal ile ça- bıştıklarına dikkat ediniz. Her birl teptemizdir. Yollarda ihtiyatla vö-! rürler. Bazı küçük mekteplilerin yaptıkları gibi, birbirlerini kakıp | imezler. Hatta yanyana geçerken birbirlerini solâmlarla. Karıncalar, hayatlarını “sadece vazifelerini başarmakla geçirir - ler. Hiç vakit kaybetmek istemez- der. Mütemadiyen yuvalarına yi- yecek taşırken, eğer birinin yükü ağırsa, hemen yardımına gelirler. Elbirliği ile yükü çekip yuvıya so- karlar. Karınca yuvası da bir âlemdir. İçinde yollar, meydanlar, mesken- ler vardır. Hele çöplerin altındaki mevki kocaman şehirlerinkinden daha muntazam denilse-caiz... Dişi karıncalar, vaktinde yav rularını beyaz kurt olarak yumurt- larla. O zaman birçok hizmetkâr- lar lohusa karıncaya bakarlar, o- ilukavva | arabalar S aaliie Mum sönmedi Bu oyunda en küçük bir hile bile yapılamaz. Bir mumu söndür- mek nekadar kolay bir iştir der - Biniz değil mi? Fakat gajını kur- tarmak istiyen oyuncu bu İşi ya- pamıyacak bir vaziyete getirilir. Masanın üzerine yanmış bir mura konur, Oyuncunun gözü bir men- gille bağlanır, Sonra kendisine üç adım geriye çekilmesi emredilir. adım ileriye atar. Nihayet mumu Zunhuğu 360 kilometreye baliğ ol- maktadır. Tabif bu mağarada bar ve dens salonları mevcut olduğunu da söy-) Valslar NEMASI ım,——.m——uıwwnnm. petrol 850 gram... HÖRBİGER, MARİA ANDER GAST ve GRETL THBİMER'in oynadığı şahane, müzikal bir Pilm dir. BUGÜN ASRİ SİNEMAD müthiş ve en büyük filmi GRABBE iştirakile emsalsiz bir hârika vuş bizi aldı, kışla dahilinde bir sakına gölürdü. Bu salonda kol, baş, göğüs zırhları vardı. Demir- en bir kol zirii alacağım zaman | teş almak tehlikesi vardır. | dırBuğjapsy — — söndürmek için üfler. Mantıkan bir| FUN işini görürler, karnını doyu- üfleyişte mumun #âönmesi lâziım. » | Turlar. Hayva sıcaksa, kıymetli bu dır. Fakat hakikatte bu o kadar | bekleri dışarıya çıkararak gezdi - zannedildiği gibi kolay bir iş de- | riler. Yumuşak yataklarda yatı - gildir. Oyuncunun hep boşluğa üf-| yırlar. Havanın bozulacağını an - dediği görülür, lar anlamaz, hemen içeriye götü- Ka B rürler. Otomobil karoserileri | — Hulüsa çalışkan karınca, biz in- ' nasıl muhafaza edilir | sanlara en iyi örnek olacak mezi- yette mahlâiklardır. Aşağıdaki mahlt ile otoamo - STT billerinizin karoserilerini datma ye- Ş ni olarak muhafaza edebilirsiniz. Hesap dersinde Bu, ucuz olduğu kadar tedariki de K e ei kolaydır: Vazelin yağı 130 gram, ı-ı"l:' l"' heyşekyrii “"'"u a Otomobil kaputlarını — veyahat | KoYünla Bç inek kabli dağil ceme- yağmurdan muhafaza için üzer - | “ Talebeden biri: Jerine. örtülen berlari muyumba — Babam bir kilo süte iki kilo damak da güç değildir. Bunun için:| ee karıştırıyor da, neden ikisinin | 70 gram parafik, 20 gram baline mm,m, boyazı, 50 gram vazelin, 300 gram benzin, alınız, karıştırınız. — İyice hallokluktarı sonra 450 gram oto -, mobil esansı ilâve ediniz. x ; Si lıbı ağaçlar niçin kaçıyor- Biraz sertçe fırça ile bezin üze- ee K GÜ Tz :; Yoksa trenden kozkuyorlar meliyatı açık bir yerde ve ateşten vzak yapmıya dikkat ediniz. Zira, e tamamile kurumadıktan evvel a- Hoca — İnsana en çok faydalı kuşlar hangileridir? Çocuk — Kebap olanlar, —a SAÇT #Y BAA AĞN Ns: 48 Lnn î“"."_ ğ l" b(ı&îîî OSMANLI - İTALYA HARBİNDE TRABİ GARB ve ADALAR MUHAR—_dEo Boğaza hücum mevzuu ıklı gdııı,n Donanma kumandanı Tabir bey | bir an için İtalyanların hâki bu gemi enkazının Çanakkaleye | tini iade eder gibi oldu, geldij görünce artık tahammül edemedi.. Sal müfrezesinin gülünç mesaisine içerlemiş buluman do - manma kumandanı nözarete — bir takrir vererek böyle gülünç ve sudan meselelerle uğraşmanın dev- let şerefi ve denizcilik haysiyet- Terile taban tabana zıt keyfiyetler sürdü. Sal müfrezesinin geriye al- dırılmasını, enkazın da geldiği ye- ve indesine emir verilmesini rica etti. Maamafih kendi - bildiğinden şaşmıyan mezaret Tahir beyin tak- ririne sudan bir cevap verip «ica- binin düştinüleceğini» söylemekle beraber sal müfrezesini geriye ça- garttı. Fakat İzmir ve İstanbul an- | Sel barlılarımım iskeletlerini bulun - dukları maholde biraktırdı. Trablus. ve Bingaziden ayrıl - mak imkânını bulamıyan İtalvan donanması için şimdilik boğaza bücum meyzuu akla gelmiyen bir şeydi. Yalnız Bingozi kışlasını Bombardıman eden üçüncü fırka ile Trablus limanında — bekleşip teşrinievvel muharebelerinde Trab- kustaki İtalyan fırkalarının Türk- ler tarafından denize dökülmesini toplarile meneden ikinci filo, İtal- yanların Trablus hezimeti intika- manı almak için o zamanlar he- nüz iptidai vaziyette bulunan tay- yarelerle de fanliyele geçince işi- nin hatiflediğini gördü. Bu tayyarelerin çöle kadar uçup küçük bombalarnı aşiret ağılla- Tına, masuna halkın fakir köylerie | Ş4 ne savurmaları, Aziziyedeki Türk karargühını ve muhtelif mıntaka- lardaki kıt'aları - bambalamaları Esasen gerek Avrnpa tinin neşriyatı, gerekse her f Halyanlar aleyhinde cereyanların hasıl ettiği durlar, İlalya hükümetini meselesini çabucak bilirı buriyetine sevkediyor, vetlerinin kendi silâh ve € lerine güvenerek kahramanlık karşısında ibda mvaffakiyetsizliğini maktan kurtulamıyordu. Eğer doranma biraz İtalyanlar Trablustaki B inhizamımın intikamını çin Akdeniz çevresindeki hillerine hücum — ve yapacaklar, büyük harile bu topraklara 'du: racaklardı. İtalyanların hücum için leri Türk toprakları: Suri, Ti, Beyrat limanı ve en Tardı. Bu Türk toprakları maal senelik Abdülhamlt saltal anında müdafaa ve mi noktasndan tamamen ilın miş, ne yeni toplarla bil istikkâmları inşa ne de bu mintakaya m; vetli, acar bir donanma meydana getirilmişti. Memleket müdafansında ihmallerin cezasını esaret,; çıkma gibi en acı şekilleri eden talih ve tarih, Suriye derile Akdeniz iskele, V: hil şehirlerini, on iki çeşit karanlık bir âkıbete küm görüyordu. (Devami Bugtn JPEK e SARA Y Şi 'TÜRK FİLİMCİLİGİNİN ZAFER TACI y 15 senedenberi aenemleketimizde yapılan filimlerin €n güzel, en muhteşemi KAHVECİ Reji « ERTUĞRU GÜZER L MUHSİN Baş rollerde: HAZIM - BEHZAT ve Hülll IHIEEI[II TALÂT — MEZİYET — NEVİN — HADİ — AVNİ — KADRİ — nm_ımşn_ ci HAKKI — MÜMTAZ. Zengin ve muhteşem sabneler - Büyük sar heyeti - Yeni Müzik SADETTİN KAYNAK Seanslar: 12,45 - 2,30 - 430 - 6340 ve 9 da Bize ölüm ve aleş dünyasından gelen ilk elçi Torpillerin Cehenneme çevirdiği Bombaların kasırgalar kopardığı Okyamıslarda özem e/ /| YÜZEN KALELE G ONÜ CLİVE BROOK — JORN CLEMENTS TÜRKÇE SÖZLÜ BÜYÜK HARP ve AŞK FİLMİ Bugün LÂLE de İlâveten: En son gelen Türkçe Paramunt dünya haberleri basını saktum. Ağızotu barutumu, kurşun külçesini kesmeğe mahsus keteri çaprasvari göğsümün üme- Tine yerleştirdim. Sonra ankadaşım Jdardı. Zabitler de, muharebe si - lâhlarını takmışlardı. Birbiri ar- dmca önümüzden geçiyorlardı. Hele, yeniçerilerin geçişleri in- Bugün matineler saat 11 de başlar. Buyün TAKSIM Sln*ıaım YAVUZ SULTAN SELİM Halifeler Diyarında Sinema san'atının en büyük zafer Abidesi, tarihin en büyük heyecanlı kahramanlık yak'ası, gözler kamaştırın o0 binlerce Figüran HALİME Mroa babadı Eyüp her bir kurşun parçasını su- — Çavuş, kol zırhı alan kim? — — yıp seksen iki atımlık barut ve kur- — Ağrbomcu Karabulut!, : Şanum olduğunu söyledi. Bir di- —Wle*wnwm;hülukwmdıw sana korku veriyordu. Biz cerların yaranda hiç kabyorduk. Deha dur bekalım, biz acemi oğlanlar idik. No, 94 Yazaz : M SAMİ KARAYEL Her bölük hu_p malzemesi ı.Iıyoıdn Bizi meydandan kışla dahiline | kurşun ve bunları kesmek ve v fak ufak pançalara ayırmak için de birer küçük keser, üçer liralık barut, bir kutu içyağı, kav yak - mak için çakmak almıştak, bıraktılar, Etrafıma baktım: - Bir bağrışma, bir çalışma gidiyordu. Birisi bağırıyordu: — On liralık kav, yirmi liralık | barut şotuz Jiralık kurşunl, | Bis yandan kıçla meydaninda Diğer bir taraftan: |H irianmeü l Botüklar toplanı « — Kaç kişisiniz? Hangi takım- | yorda. Çavuşları eksikleri yoklu- dansını yorlardı. En ufak bir noksan, hat- Bir diğeri de: tâ en küçük bir lekeye kadar mu- Elli beş liralık «kurşun külçesi.. | ayene ediliyordu. On birştane keser... Ve bağırıyorlardı: Hulüsa ber bölük harp için ne | — — Eksiği olanlar söylesin l.kzımıı durmadan alıyordu. Ortalık ana baba günü idi. Bi- ilüıııllı—iıhl—ır Hralık | zim bölüğün levazımı bilmişli. Ça- Kurt Mehmede de boğas zirhi ve- riniz. Bunlar kabadayı yoklaşlar- dür. Hocanın bu sözleri beni sevin - dirmişti. Zırhlarımızı taktık, diğer arkadaşlarımıa da zarhlarını tak - muuşlardı. | Hep birbirimizi giydirmeğe ça- hşıyorduk. Benim elbisem bir par- ça bOl gelmişti. Bir arkadaşım boyun zırhını bana verdi. Diğer bir arkadaşım da boynü serbest ha- rekette bırakmak için boyun ka- yışını ne süretle bağlıyacağını güs- terdi, Yalnız başıma kol zırtımı toka- ladım, bıçaklarımı sağ tarafıma as- ve içyağ kutusunu kurşunluğun içine yerleştirdi ve askı kayışımı da sağ omuzumun üzerine attı. Silâhimi elime aklığım zaman kendimde iki kişilik kuvvet oldur ğünü zannettim, Elimde bulunan ağrıboz tüleği bir demet gaz ka - dar bile ağır değikli. Karakullukçu önümde durarak: — İşte, muntazam bir adami. Doğrusu, bölüğün çok müuntazam. | O anda taburlar yürüyor ve her | taraftan bağırılıyordu: — Sıralarınıza bakın!. Zabitler, bu manzaradan hoşlar mıyorlar ve bizi silâh altında mu- tım, Kuşağunan içine de barut tor- harebeye gider görerek seviniyor- Çavuşlar, inerlerine altın — ve gümüştlen örülmüş korsalar giy - mişlerdi. Silâhları hep altn — ve gümüş nakşı içinde piril paril par- hyordu, — Kılıçlarının kordonları, sırtlarındaki mantoların düğme - leri serapa altından idi. Gözlerim açılmış ve hayretten haynete dü - şerek bunları seyrediyordum. Dü- Şönünüz, bir çavuş böyle olursa za- bitler ne crükemmel giyinmişler - di. Harbe değil, üdeta düğüne gi- diyorduk. Tünk ordusunun silâh ve kıt'a | nizam ve intizamı, zenginlik — ve ihtişam dünya milletleri içinde bi (Devamı var) BEYAZ ESİR Senenin en fevkalüde ve on büyük TÜRKÇE SÖZLÜ ŞAHESERİ BORİS KARLOFF Bu büyük ve en müthiş rolünü oynadığı LONDRA KALESİ Müstesna filmi SÜMER Sinemasınd ” 100.000 kişi görmüş ve BUGÜN 100.000 kişi daha görmek sinemayı muhasara edeceklerdir. Susreler için yerlerinizi evvelden aldırınız. Bugün matinelor saat 11 de başlar,