VRÜUPA HARBİNİN ENİ” MESELELERİ Hün yana ma varacak diyor - | (Ne pahasına olursü olsün ya - şehirlerini, köylerini yak - | insanlarımı öldürmek yarışı- | irecekler mi”. Avrupa harbi- | eni meselelerinden biri de . Böyle bir suxl karşasında aramak Tüzan gelince kav- lerin karşilıklı vaziyetle- 'güzününe getirmek iktira e - vesılalarııı — kultunmak bir ihtiyatkârlık göze | yordu. Harp başlaınadan ev- üürütülmüş olan bazı tahınlır urde Karada, denizde ve ha- kullanılan barp vasıtalarının bir gün gelir <kâli» gö- (se o saman başka vasıtala- iye kadar hep gizli tu - yakıp yılımak çarölerine | enat edilecektir. Harbi ancak | üretle neticelendirmek im - aranacak. evvel erbabmca « ka- müsakaşalara yol aç - lan mikrop bahsi de böyle - Dünyanın büyük devletleri a- yeniden büyük bir harp | bunun az zaman içinde op harbine döneceğini söylü- T vardı: Eh, diyorlardı, artık kerkunç lekların mikroplarımı üret - hangi taraf daha ileri gi - harbi de o kazanacaktır. Ja düşerse silâhmin umduğu yapınadığını görecektir. Çüm- tikrop meçhul değildir. - Bir kaç türlü mikrep üretirse ü- Köre kâfi derecede kullana - | Ektir. Mikroplara karşı aşıyı | mamak lâzam. Bugün koca bir | Çavuğun bacağımı ilk “"_'_'_' İyurmayı sakin unütmü : bizim gibi kılıt İyarı alay, yarı ila Nihat, siş konuşurlark0a velile, pi biri geldi, Nihadın kar- aldı, haber verdi: t SİZİ arıyor, $ | | geçmeden gönlünlü daktileya kap - ——— ——0 en de Seveceksin ! Yazan : ETEM İZZET BENİCE şebrin halkını koleraya, tifoya ve daha nelece karşı aşılamak me ka- dar kolay olduğunu Fransız mü- tehassısı Vousas söylemişti. Mik - raplarlu uğruşan bu hekim mik- rop huzbinin umulan neticeyi ver- , mekteo çek uzak olduğunu düha evvel anlatanlardandır. D a İZorlı otomobile ibindirilen dakti- lo kızın macerasi Londra gazetelerini evvelce çok meşgul eden daktilo kızın davası neticelenmiş. Mis Bradiey ismine deki bu kız Londranın ileri gelen kimzelerinden Norman Veysler ile| (Moris Veyster işminde 2 biraderden davacıdır. Evvekce bunların ,.;.ı.,. aş olan bu daktilonun hay- :.mîl:ısı olduğundan mahkeme de bahsedilcn kızlardandır. Bu iki birader daktiloyu zorla ötomobile bindirerek götürmüşler, onu hür- riyetinden Mmahrum — etmişlerdi. Vak'ıya sebep şudur: Bü biraderlerden birinin Genes isminde bir delikanlı oğlu vardır. | Bradley ile kendisi bir zaman se- vişmişlerdir. Pakat sonta ayrılıyor. | Jar. Fakat gene birbirlerinin poşi- | ni birakmamışlar. Amca ile baba da oğullarını kurtarmak için bu kızın hürekâtına mâni olmak iste- | mişler veonu Genesi bir yende bek- ler görünce yakalıyarak bir otoma: bile koymuşlar oradan uzaklaştır- mışlardır. Kız işte bunun için mah- kemeye müracaal etmişti, Aylardanberi devam eden mu- hakeme esnasında kızın nasil bir hayat sürdüğü uzun uzadıya mev- zuu bahsolmuştur. Genç delikan hlarla geceleri gezerek geç vakıt eve geldiğinden ve saireden bah- sedilmiştir. Genes tayyareci ola - rak askere gitmiş, fakat gene bir- birlerile mektuplaşmışlardır. Ço - cuğun allesi buna razı değildi. Lü- | kin İş bu kadarla kalmıyor. Norman | ve Moris Veyster biraderlerin di. #er bir kardeşleri duha vardı, Pr -- derik Veystar. Bu üç kardeş ayni zamanda ortaktırlar. Predrik ev - veler karısından — ayrılmıştı. Çok tırmış, ikisi beraber yaşamağa baş- damışlardır. Daktilo kız bu suzetle yeğeni tarafından sevilmedlen &v | vel amca tarafından şiddetle sevil.| miş ve... Bir de çocuük — dünyaya gelmiştir. Bu cihetin davaya ta - allüku yoktur. Neticede hâkim daktilo kızın ne- den bir otomobile bindirilmiş ol- (duğuna kanaat getirmiş, fakat bu- nun fena bir maksatla yapılma - dığını da kabul etmiş, ancak kızın otomobile bindirilmesi zorla oldu- Hu için kendisine tazminat veril - mesine karar vermiştir. Kız üze- Tine hücum edildiği için 25, zorla atomobile bindirildiği için de 50 İngilir lirası alacaktır. — Böylece Konuşmasını bilmiyen Yeşilaycı rının Yeşilay ismindeki ce - miyetleri yıllık kongresini yaptı. Hatipler, içki aleyhi- dı. | bir doktor garip bir lâf etti. Galiba, bu zatta, birarz da espri yapmak merakı Dedi hi: etmiyor, pes ediyor. | pes mi diyorlar?. Bunu, Türk gençliği gibi şümullü bir kli şe) büyük hata ve gaflet. Bu sözü şanu tavsiye ederiz: İlim adamı makul ve mute. Ağzından çı- ysun. İlimde | mübalâğa ve ifrat yoktur; his> Vti olmrak. gürek. | kanı kulağın du lere kapılmak yoktur. Yeşilayın bu azası; evvelâ de edemiyen ba zat, içki aley- hinde nasıl söz söyliyecek ve | bu sözleri nasıl müezsir ola- cak?. Hayret ediyoruz. | | ilâçlara dair İlâçlardan ve yiyeceklerder her birinin kendine mahsus tesiri ve nif yapmak lâzun gelirse, şu neti- geye varırız. Tesirleri — vücude ve âzemıza yumuşaklık veren başlıcaları şun- lurdır: Tatlı badem, arpa, hurma, hatmi, ebegümeci, nişasta, patates Hnu, süt, lapyoka, bal, menekşe, Bunlar müleyyin — ilâçlar ara' - sında sayılır. Göğüs hastalıklarında kullanı - lan ilâçlar da şunlardır: Katran, altınkökü, yer sanma - Şdı, pokigala, trementi, menekşe, sahlep, Bumlar da sedrt ilâçlar arasında sayılır. Sızı ve ağrıları kesmek, iltihap rahatsızlrklarını izale etmek için Mmüsekkin ilâçlar da vandır. Bun- ların şifa tesirleri müleyyen ilâç, lardan daha fazladır. Müshil olanlar da şunlardır: Sa- Şeftali çiçeği, pırasa, erik, sina - (Devamı 5 inci sahifede) Nihatla nefer arasındu bu ko - muşma öhürken, salondakilerin he- men hepsi kulak kabartmış, oyları dinliyorlardı. Nihat bir saniye düşündü; as - | kerce, sert bir söyleyişle emretti: — Süyle gelsin buraya, Nihat bu emri verirken içeri e- dadan Firdevs Hanım da Lütfiye ile beraber salonu geldiler. Fir « devs serdüz <— No var Nihat, dadakla: verdiği zorla kı- hurma rıll_'::'w asumın gözlerine hirter yek güzelim, Merker a bir inzıbat ne- Teri beni arıyormuş!. Nihat? büze büze ve meki, demirhindi. mağnezi. Dedi, Yine kadolini kaldırdı: — Haydi Feridun Fakat, Firdevsin kalbi birden buruluyor, bir taş çekisi sanki bir- den onun kafatasına yıkılıyordu. — A amma sıkıldim, < Dedi, geniş bir nefos aldı. — Bir geleceğin duygusu onu sıkıyordu. Firdevs baktıkça Lütliye de sıkıl> mıya başladı: — Ne var ki, acaba abla?. O, böyle sorarken inzıbat neleri de geldi, elindeki zarfı Nihada u- zatlı. Nihat zarfa baktı. Üzerinde: — Güyet acele ve mahremdir.. Kaydı vardı. Nihat; — Gece yarısı başıma bir iş mi? Diye söylenerek zarfı açtı, ilk salırları okuyunca reagi attı, yüzü buruştu, gözlerindeki ışık bir aa söndü, yandı, dudaklarından tay- — Gidiyoruz. Lâfı çıktı! Peridun: - Ne oldu?. vardı. izafe etmek hepsinden sarfeden muhterem — doktora, ne dediğini, ne söylemek iste- diğini öğrensin. Hakikati ifa- BÜRHAN CEVAT | j *ün paranın kadrini bilmiyen Türk n j Şila bazesan YüRğir, Ünümml bir tep| Oğ d SÜ Giaka Haai Tişabır, Hintyağı, İngiliz tuzu, bal, | | | | Geçenlerde, içki d işmanla- MAHKEMELERDE: Zavallı Hasanakinin başına gelenler | Kurnaz bir köylü, açıkgöz Hasa- nakiye nasıl oyun oynadı ? ne alıp tuttalar. İçki kötü şey- dir, muhakkak, İçkiyi müdafaa edecek değiliz. İçki içmemek| kâzumdır. Birçok sararları vaş: V7 Sömtinde sebesci ve manav - Fakat, o günkü kongrede, | — İçki Türk gençliğini mest Bu ne demek?, İçki içenler | muş bir tavırla ve. hiç içmemiş Hasanaki, Kadıköyünün — kenar dir. Onu küçücük dükkânında, kar bıyıklarını burarken görenl lelâde bir adam sanırlar, — Fukat, | öyle değildir. öyle hususiyetleri vardır ki bu Hasanakinin. Ona Hasanaki denmesinin sabe- bi, karısının Rum olmasındandır. | leğinin cebinden, bir kâğıt çıkar- | Hasanaki, uzun kır biyikli, — orta | boyku, zayıf, esmer, yüzü buru - | şaklar içinde, hem kekeme, hem | de peltek bir adamdır. Onun dükkâninda, saman 'za “İ mnan, tavşanlar, tavuklar da gö - rebilirsiniz. Hasanaki, evinin kü- çük bahçesinde, — balkabağından | dereotuna kadar birçok şey yetiş- | tirir Bahçesinde güzel Mustâbey armudundan — Tokaloğlu — tüpinde kaysıya kadar da, bir çok meyva ağaçları vardır. Bahçenin bir kö- şesi bölünmüş, tavuklara ve tav şanlara hasredilmiştir. Adatavşa- | | nından Hint faresine kadar, her | | türlü tavşan cinsine, onün bahçe- ! sinde tesadüf edebilirsiniz. Bun - | ların hepsinin ayrı &yrı müşterizi vardır. Hepsini, değer fiatma sât- masinı bilen Hasanaki, tam ma - Nasile işimi bilir ve geçimini yolu- 'na koymuş bir adamdır. Hasanaki, biraz hasisçe, para canlıdır. Doktor Celâl Mahtarın | değildir. vecizesi onun tebil ve etbilli düsturülümelidir. Hasana - kinin © günkü kârının nisbet ve derecesini, buruşuk yüsünüm işmi- | zazlarından anlamak, onu bilen - | ler, tariyanlar için pek mümkün- | dür, Göçen gün, Hasanakiye yolda | razladım, Hasanakiye yolda tas - | Tamak, muhakkak ki bir fevkalâ- nakinin dükkânından başka du - rağı ve uğrağı yoktur. Yalnız fey- kalâde ahvalde, kimbilir kaç sene den kalma lâcivert Bulgar şaya- ından, ölmeseğlü elbisesini giyip icap eden yere kadar gider ve dö- ner. Dönünce derhal soyunup, tek. | rar dükkânma gelir. Ürerine kat | kat çuvaliardan sonra evden dikil- miş minderini yerleştirdiği demir, bahçe iskemlesinde, bir ayağını al- tına alıp diğerini sallandırarak o- turur ve yine müşteri beklek. So- kakta yürürken görülmesi, mu - hakkak ki, mühim ve fevkalâde bir | işi olduğuna delildir. Hele, bu te- | lâşli telâşli sağına solüna bak- madan yürümesi, Hasanakinin, ya seslenip yolunu kestim: — Uğurolu, Hasanaki, bu ne to. Tüş böyle. Padişaha kelle götü - rür gibil. dedim ,Durakladı. Keke- me ve peltek şivesile: — Bırak Allah aşkına!, dedi, Çarptılar.. Ham de fena çarplılar, Mahvoldum. — Nerey Lütüye: — Ne imiş?. Derlarken Nihat birden vazi « Tosini alımış, ouların icaplarına uy- bir asker iredesi ile hemen zarlı imzaladı, askere vordi — Al oğlum.. ve. ötekilere de döndü: | — Şamı bana bağışlamadılardı | ya, cepheye gidiyorum.. | Dedi, ilâve etli: — Hemen gitmek mecburiyetim- deyim. Zarfı aldıktan iki saat san- ra hareket etmem bildiriliyor.. Firdevs bu sözleri işitir işitmez — Nenldu? Söyle bekalım, Der- dini söylemiyen derman bulamaz derler. Belki, bizim de elimizden | birşey gelir, bir akıl öğretir, bir | kolaymı buluruz. — Ne olacak?. Bugün dükkân- da oturürken, ahçı kayafetli, köylü gİ konuşan bir adam geldi. Ye di Kat kat açtı. İçinde öolr altlın vardı. Dedi ki: — Ben, şu yokuşun yukarısın » daki konakta ahçıyum, Bizitn Ne- tip bey, bir allın verdi. Şunu Ha- sanakiye götür. Piyasa neyse, boz- sun dedi. Al da, kaç para ediyorsa ver. Eh. Üç beş kuruş da ben kazanacak - tım. Komşu tütüncüden bir gazete aldık. Baktık... Altın yünmi iki bu- çuk Jira. Adama dedim ki: — Piyasa, yirmi iki buçuk lira, | ben, buna, yirmi iki lira venirim, Dilşündü.. taşındı.. Olmaz.. dedi. Bey bana «pi- yasa üzerinden bozdur» dedi. Ya- rım lira aşağıya nasil vereyim?, Altıni elimden akdı, Yine yele- Binin cebine koydu. Birkaç adım Yürüdü; durdu; tekrar dönüp ge- di. — Haydi bakalım... dedi. Ver.. Koskoca bey, yarımı lira için artık. bana söz söylüyecek doğil ya... Çıkarıp 22 lirayı saydım, Cebin- den mavi kâğıdı çıkarıp bana ver- di. — Allaha ısımarladık.. deyip gitti. Benim de aklıma hiçbir şey gel- medi, Olduğu gibi, bakmadan, kâ- hma gelsin. Necip beyi tanıyo - Tum. Zengin bir adam. Bu da onun alıçıs... Aradan birkaç saat geçti. Altma | cek olan patronların veya mües- 23 liraya müşleri buldum.. Sata- cağım, Cebimden kâğıdı çıkarıp | «kaynak> rumuzuna şartlar'le ve- açtam, Aman Allaham,.. Ne göre - yim?.! İçinde, Sultan Reşadın, çil bir yirmiliği... Yinmi para... Deli olucaktım. Hemen, Necip beyin evine koştum. Kapıyı çal - dım. Kendisi yokmuş... Hanımı açıktı. Başıma gelenleri anlattım. — İyi amma, dedi, bizim ahçımız | yok, Bir uşağımız vardı, memle - | kote gitti. Yerine adam bile al- madık. Seni mantara bastırmış - lar, Hasanaki... Amma, ne mantara bastırdılar. Böyle mantara, ömrümde basma - muştun. Koşlum eve.. Giyindim, şimdi, polise gidiyonum, Öyle bir telâşı, öyle bir ağlı - yacak gibi hali, ellerinin bir titre- | resıni Mmalıkemede takip ederek yişİ, sesinin bir ihtirazı vardı ki, | tekrar yazacağım; doğrusu, gü anlattıklarına güle - medim.. Hasanakiye acidım. — Bulurlar, Hasanaki, sen me- | dağu için, sizi tatmin edecek en- | teresan bir mevzu bulamadım ve rak etme, bulunur. dedim, — Bulurlar amma, herif para - ları yediyse, nesini alırım, dedi ve | yine, pürtelâş, kuyruğuna basıl- | buşladı. V Nihadın etrafında bir halka gibi Çevrildi. Soruyurlardı: — Nöriyç gönderiyorlar?. Nihat, aldığı emir şahsi ve girli olduğu için birşey söylemi dece: — Cephoye., Diyordu. Feridun sordu; — Niçlu emir merkes kumaa - | danlığından geliyor?. vap verdi ve karısına: — İstersen sen kal burada eğ- Âr yılr değli, kâr yılıdır. | beyninden vurulmuşa döndü, a. | Yen karıcığını, Ban eve gider, va, yakta tek kelime söylemeden dim- | tizimi alır, heman yola çıkarımı, dikili kaldı Lütfiyenin birdon gö | — Dedi, ayağa kalktı. Bu sözleri - leri yaşlandı: | | şitir işitmez Firdevs de kendisini tutamadı, Lütliye gibi katıla ka- — Demedim mi ben sana abla düğün benim neyime. İşle burada | elektril | den dilerim. | ğıdi cebime koydum. Nereden ak- | aldığım bonse: | Guttur. İcabı . bor birden bü- | miye başlamışlardı. Salih elendi Vün evin içinde yayıldı. Herkes | çirpımiyor, Lütfiyeyi, Firdevsi sus- HALK —e —- SÜTUNU Evelenmek istiyenler, iş ve işçi arıyanlar, şi- kâyetler, temenniler ve müşküller İş ve işçi arıyanlarla horhangi bir müş- külü olan okuyucularımızın. mektup- ları bu sütunda muntazaman ve mocca- men mesradilecektir. Casetemizin dekler ve avukalı da serulanlara oevap verece. klerdir. Clddi kadivaş teklifleri de bu edi bandü. parasız neğrolunacaktır. İzdivaç teklifleri — Orta halli bir ailenin kızıyı | | Boyüm erta, kum kıvırdik saç hı, kestane renkli gözlüyüm Yaşım| 21 İlk mekteo tahsilim yardır, Be işlerini ve dikiş dikmesini bilirim, aylık geliri 60 - 75 liradan az olmu- yan bir devlet memuru ile evle - nip yuva kurmak istiyorum. Talibimizin içki — kullanmamazi şarttır. Taliplerimin (Son Telgraf | Halk sötunu $Ş. A. rur-uzuna) mü) İ racaatlarını rica ederim. Gelen — mektuplar Bayan Naime Dalgıç — Biri Ga- latadan diğerleri İstanbul büyük postaneden verilmiş üç mektubu- nuz vardır. Bay T. K. K, — Samâtyadan ve-| Tilmiş bir mektübunuz vardır. — | Bayan N, A. — Üsküdardan va-| rilmiş bir mektubunuz vardır. Bayan N. Ö — Fenar, Anadolu- kavağı, Beyoğlu, Galata, Pangaltı ve Kadıköyünden verilmşi mek tuplarınız yardır. Bir oksijen, kaynak ustası iş arıyor 328 doğumlu evli ve #ki çocuk babası, orta tahsilli ve eski türk- çeyi çok seri okur ve yazar ayni | | zamanda on sekiz senedenbari yal-| nız bir tek san'at üzerinde çalış - mış, tecrübe görmüş oksijen ve | kaynakcısıyım. - Şimdiye kadar çabışmış olduğum yerlerden €r yedimde mev- takdirde Türki- bir köşesine der- . Bana iş verebile - yenin her han, hal gidebilirit seselerin Son Telgraf halk »ütunu rebilecekleri yevmiye — miktarını biklinmelerini sayın iş sahiplerin- mış kedi gibi koşlür... Gözümden | kayboldu. x» Döst okuyucum... Bu mame - | Mmeye intikal etmiş bir hüdise de- giklir, Fakat, mahkamaye intikal etmeğe pek müstaittir. Hasanaki, bü adamı bülmamışsa — bulacak, mahkemeye verecek ,canından bet| dirip sillâllah» dedirtinciye ka - dar yakay.nı burakımıyacaktır. Bu- nâ emntyetim berkemaldir — ve belki bir gün, Hasanakinin mace- Dört günlük bayram tatilinde mahkemelerin pek çoğu da tatilol- bu pek enterosan mevzuu canlan- dinmıya uğraştım. Hoş gör ve affet, | KULAK MİSAFİRİ turmuya çalışıyor: — Canmu askerlik bu.. Bir da- kika sonra heplmizin ne olacağı belli mi?. Şimdi buradayız, boş dakika sanra silüh başında ve aleş karşısında olabiliriz. Siz zubit ka- rısısınız, dayanıklı olacaksımız.. Diye dilinin ucuna ne gelirse söylüyordu. Lütfiye ağlamalıtan katlıyordu: — Bunların hiçbirisi değil, hiç birisi, Benim çilem bonim çileme. Vo, yanaklarındam yaş sıza sıza söyleniyurdu: — Bana bu geceyi de çok gör - hususiyetleri İçki düşmanları, geçenlerdı | yaptıkları kongrede, yinme meyhanelere, içkiye, saza, söze atlılar, tuttuler. Neler is- temiyorlar, neler?. Onların iddiasına ” göre, Tadyoda, şurada burada çolı- nan, söylenen şarkıların he - men hepsi, insanı içki içme- ğe leşvik eder mahiyette bir takım «mey» şarkıları imiş! Yeşilaycılar, bütün bu şarx kıların ka yahut | | | okunmamasını istiyorlar. İç böde güzel sov var ise aklü yuurum Diye eski bir mısra vardır. İçki düşmanlarının, bu 'a raa göre, hiç akılları yok!. Efendim, bizim şarkıları- mızdan eğer, mey ve meyha- lnduıı . lacak olsa, ortada dinlenecek şarkı kalmaz. Bana öyle geliyor ki, yaşilk aycılar, şöyle, canü gnüldea hiç şarkı dinlemiyen insan - lardır. Meselâ şu meşhur: et kör akşl Üç böş kadah çekerimi Şarkısını dinlemiş olsalar. dı, yeşilay cemiyetini ebedi« yen lüğ-ederlerdi. Yahut, şu şarkıya ne bu « yurulur: Furiğ olmam meşrebi rindaneden Çikâmam Allah ötmesin maşhanslar Yahut, şu eski şarkıya ne lerler: Meyhamenin şişeleri parlıyor. Cerrah gelmiş yaraları Dağlıyar Alm size meyhaneden bah- seden eski bir şarkı daha: Gelim ihvanlar yek ağız olrürm Bâyei çınarda meyhane kuralıma Dembedem amı saadet olyas Sâyel çınar bise meyhzne olsün Eski ağır şarkılardan şuna me buyrulur; Benini hatırıma gelen mis- ralar bunlar.. Daha bir süzü mey ve meyhane şarkısı var- dır. Bizim en yalancı dünyada bir az rönül leri ferahlasın! F R. SABİT İnhisarlar İdaresi Memur Alıyor İnhisariar Vekülelinin Laşr adaki Münhal memuriyetleri için İstan- bülda 22/1961 çarşasnba günü | bir müsubaka imlihanı yapılacak - tır. İmtihana girmek istiyenlerin en #€ orta tahsili bitirmiş, askerliğini Yapmış veya mücccel buaunmaları ve 21 yaşından aşağı ve 31 yaşın & yadukarı olmamaları kap elinele tedir. Taliplerin ayın 18 inei cumartosi Bgününe kadar memürin şubesine Mmütataat etmelidir. SİRİMİZİN DERBİ HEPİMİZİN DERDİ Sebepsiz pzhalılık Elma 60 kuruş, portakal ye- nebilecek cinsi vasati 5 kuruş, | Rin bile tadım kaybetmemek lâ - 4 yi | tla ağlamıya başladı. Ba uğlayış- | zim, a çilema beni kaskandı!. — | lar karşısında düğün evimi bir yels | — Diyor ve Diye hüngür büngür ağlamıya | kaplamış, bütün zabitler düşün - 1 (Devamı var) a Çıkmış değil midir? muhakkak sarih bir ihtikâr var. Fekat bunu önle- yecek tedbirler kâfi değildir.