£—S50ON TELGR A P — 20RİRİNCİRÂNUN 1839 FOTOĞRAF SERGİSİNDE BİR SAAT.._I Eminönü Halkevinde bir fotoğraf sergisi açıldı Memleketimizde fotoğraf amatörlerini teşvik için açılan bu küçük sergi, sanat bakımından büyük ve mükemmel bir tetkik sahasıdır Cumhurlyet Halk partisi önümüz - deki yılın ilk ba- hbarında bütün Hal- kevlerinde ama » törleri teşvik için bir fotograf ser - gisi açılmasına ka- Tar vermiş ve bu tamim bir ay evvel bütün vilâyetle - re tebliğ edilmişti. Eminönü Hak- kevi şubat ayında açılan büyük ser- halta içinde Hal- kevi salonlarında küçük bir sergi açtı. Dün, çok kıy - metli eserlerle süs- Geki bir fetograf amatörü alâka - | sile, bütün eserleri birer birer tet- kik ettim. Eserleri karilerime tanıtmadan önce, her memlekette olduğu gibi, bizde de ikiye ayrılan amatörleri kısaca tarif etmek isterim: 1) Birinci kısım amatörler — Ekseriya çok güzel ve çok pahalı | bir fotograf makinesi alarak, fo- tografçılara cam ve film deldur- tan, sonra da gelişi güzel resimler çekip bu resimlerin banyosunu ve kâğıda çekilmesini yine fotogral- çılara yaptıranlardır. Bunların fo- toğrafçılık namına — yaptıkları iş, sadece, zevklerine göre seçtikleri bir manzaranım veya portrenin kar- Şasına geçip deklânşöre basmak ve tekrar kapatmaktan ibarettir. Bu nevi amatörler san'at zev - kinden ziyade heveslerini tatmin etmek isterler; ellerindeki cam ve- ya filmi hemen bir gün içinde şöy- le böyle manzaralarla daldurup bitirirler ve banyosunu yaptır - mak için derhal fotograf atelye - kerine koşarlar, Bu amatörler na- diren - bir tesadüf eseri olarak - Muvaflak bir resim elde edebilir. | Z) İkinci kısım amatörler — El- | Terindeki ucuz veya pahah ma - | kinenin her şeyden önce masıl iş- lediğini, ne gibi bususiyetleri haiz | olduğunu merak eden, anlamak İstiyen, cam doldurmasını, iyi poz-, lar vermesini, güzel mevzular seç-. Mmesini ve camları, kâğılları deve- lope etmesini öğrenmek istiyen - Terdir. Muhakkak ki bu nevi ama- törler, diğerlerinden yüzde yüz fazla muvaffak olurlar ve harca- dıkları paranın çok defa yüzde yüz yandımanını alırlar. Bilhassa böy- le bir amatörün kendi banyo et - No. 176 Karaca, Fatih şehire bütün emirlerini Bu sebeple Karacanın sözlerine bir- denbire cevap vermedi. Biraz mülü- Basadan sonra: — Fakal; Türk Mhıllıınıuı kar- Kunç elduklarını söylerler. — Doğrudur.. Hem kerkunçturlar ve hem de haşmetli... —R, iyi yat. | — Lükin; düşmanlarına karşı ker- i İ Kançtarlar. — Dostlarına karşı centilmendirler. | — Fadişahinızın budalları ve devleti | büyük müdür? — Kidette, bütün Rumeli ve Ana- dölünün yarısı. — Ppdişalama, çok zengin demeki, | plânda yer almasımı temeani et - | gekten dökülü yerine getirmişti | e zengin. Fotloğraf sergisinde rüze carpan kıymetli amalör fotoğr: filertnden biri.. tiği bir resimdeki muvatfakiye - tini gördüğü zamanki sevincine hudud olamaz. Halkevlerinde açılacak foto - Bral sergisinde ikinci kısım ama- törlerin” — eserlerinin dalma ön tikten sonra sergiye geçelim. Fotografçılık birçok — branşları | ayrılmıştır. Profesyonel, amatör folograf - cılik. Bütün bu branşlar şüpbe yek ki, san'atın ifadesidir. Fakat, amatör * tabiat - i daha serbest, daha iha- talı gördüğü içindir ki - hakikat - i | onun eserinden almak ve öğren- mek daha mümkündür. Meselâ a- | matörün acemisile profesyonelim | tenbeli çok defa resim çekişinde - görüş ve kavrayış itibarile - bir- leşirler. Bu sergi, objektif hilelerine ve #bjektifin subjektil görüşlerine ve, diğer taraflan bugünkü fotograf tekniğinin gerek kimya, gerek fi- zik yeniliklerile enstroktif parça- | Tarından — toplanmış çok kıymetli örnekleri ihtiva etmektedir. Bilhassa — öbjektife çok güzel manzaralar arzeden (su) yun yük- , denizin dalga - ları ve yağmurlu rinden yürüyen bir kalabalığın | baş aşağı gösterilişi; ve engin bir şekilde azametli bir dalganın kö- pürmeden akış ve kıvrılışı bu gü- zel eserler arasında göze çarp - maktadı: Meraklı amatörün — çektiği | resimleri ne tarzda sıralaması lâ- zun geldiği dahi bu sergide müm- kün olduğu kadar muntazam bir ' Yazan: M. SAMİ KARAYEL girmeden padişahın — Bütün dünya krallarının Yevkin- —- Bi isçaralermidin ü ve | Kgin midir?. — Fadişahım; herşeyin fevkindedir. Kaç yaşında var? Yirmi iki yaşındı “mek çok geng. — Mem çok genç, hem de çok diri ve dinçt. — Türkler güzel olurlar mı? — İşte; ben kurşgınızdayım. — BEvek siz hakikaten dinç ve Tü- rebsiniz. — Ben, en çirkinleriyim. — Fadişakamaz çek güzeldir. | traslar arasında görünüyor ve se- ZAN: —.. YA l İskender F. SEETELLİ tasnifle gösterilmiştir. Meselâ kır- da, iİlkbaharda zıplayan iki genç | kazla, onun altındaki Karagöz - Hacivat sahnesi; yahat ağzındaki dişleri dökülmüş bir çocukla onun altındaki kaldırımda oynayan ço- | cukların manzarası birbirine ben- ziyen güzel ve isabetli bir tasnif - ür. | En kuvvetli eserlere gelelim: | Natür morttan Münif Fehminin tozlukları, portrede kedi yavrusu, ihliyar kadın, Neyzen Tevlik, ve Namık Görgücün röportajlarda çı-| kan bir sokak kavgası, avukat, murlü otomobil camı, ve bun - ladan maada İhsanın «çocuklar, « gok enteresan ve kıymetli nümu- | nelerdir. Fotograf merakında muhtelif ne- gatiflerden ayni kâğıt üzerine yan- yana bir kopye tabedip de renkle- | rin tonlarını müsavi düşürmek de | hususi bir zevk ve travay mose - lesidir. Sergide bunun da birçok örnekleri görülmüştür: Denizdeki yarışlar ve saire. Bu güzel eserler arasında mes- leğin bazı mizahi tezahürleri de göze çarpıyordu. Meselâ: 1) Yağ- mur altında hakemin yemsi: dolaştığı bir futbol maçı, 2) de - nizde sür'atle koşan bir motorün | yanıbaşında bir kayığın hareketsiz! duruşu gi Biraz ötede, bir futbol topunu sürer gibi görünen bir köpekle, vaktinden önce vapura atlamak is- tiyen bir yoleunun iskeledeki va- ziyeti de yukarıda saydığımız kon- yirciyi gayri ihtiyari — güldürü - yorda. Bugün fotografçılıkta — aranan şey, eskisi gibi optik incelikten zi- yade «Süje» nin muhatabına bir | şey ifade etmiş olması yani küriyo-| ziteyi tahrik etmesidir. Bütün ra- kursi görüşler, kontrjur sahneler ve bugünün kimyevi prosedeleri, yakınlaştırıcı adeselerin yarattığı - defarmasyonlar ve en — nihayet | sekran» oyunları bu fasılda mü - talca edilebilir. Sergideki muhtelif küriyozite — sahnelerden bir nesi de Ekran oyunile vücude gel- miş bir gökyüzü . deniz şahese - ridir. Mehtabın karanlıkta suya | akisleri ve bu ışıkların — altında | küçük su çırpıntılarının canlı zer- | releri adeta konuşan bir insan ka-| dar hareketlidir. Sergide ağrandişman nümune- leri de verilmiştir. (Fon) hak - | hakkında da amatöre güzel fikir- | ler veren canlı eserler vardır. Bir | gok amatörlerin (Fon) a ehemmi- — © dü sizin gibi karakaşlı, kara- gözlü — Bvet; hattâ daha bariz şekilde, —1 İ l — İstirahat edeceksiniz. — Sizden rica ederim, Padişahınıza | benim halimi anlatınız. | — Başüsitine. Zaten ba benim va- | iyi amma: yümdü ben me ola- | süfem. — Emniyetie olduğuma dair verdi- | Hinia söze teşekkür ederim. — Estağfirullah.. Karaca, daha çok durmamış dalre- den çıknıştı. Kendi kendine düşünü - | yerdu. — Bu e yaman ve bisman dülber?. Karaca; Falih şehre girmeden Pa Gişahin iradelerini tamamile — yerine gelirmişti. Şehrin İnabatmı temin ct- fiği gibi manastırları ve sarayları da muhafasa altına almıştı. Manastırlarda yüzlerce katelik —ve | erledoks târikidünya kızlar ve kadın- | lar vardı. | Fatih, şehre girip her işini bitirdik- | den sonra: akşam üstü Karacayı din- | demişti. İ Karaca; vukuuhali anlallı, Bıra, İre- ( Biye gelince durakları ve kekeledi. Bu AMİZAH, | DİLENCININ CEVABI Yaşlı bir kaaın, sokakta tesadüf ettiği bir dilenciye bir frank ve - rir ve sorar: — Bu hale neden düştünüz? Dilenci cevap verir. — , — BSizin gibi yaptığım için yanım... — Anlıyamadım?. bar — Bunda anlaşılmıyacak ve var?| Vaktile ben de sizin gibi dilenci - lere böyle hir frank veriyordum. “AHMAK KOCA, Vecdi, Beyoğlunda Fikriye te- | sadüf eder ver — Dilu gece karını gördüm. Ya- manda dişçi kainbiraderin vardı?. — Fakat benim dişçi kainbira - derim yak... — Yok mu? Garip şey... Halbuki | bunu bana karınız söyledi. — İhtimal... Seni saf görmüş, böyle söylemiş. Fakat, bakalım be-) ni inandırabilecek mi?. Yeni yeni kadın casuslar belirdi (3 üncü sahifeden devam) Sarışın kız cevap vermiyor, v - zaklaşıyor. O günden sonra H. M in birahaneye gelmediğini gören- ler soruyorlar, hasta olduğumu vç bir sanatoryoma girdiğini öğreni- yorlar, Halbuki zayallı adam ha- piste DUVARLARIN DA KULAĞI VAR| — Geldiğinize cok memnun ol- dum yakında yine beklerim Madam F misafirini teşyi et- tikten sonr yatak odasına giriyor.| Pencereyi kapatıyor, perdeleri in- | diriyor. Radyoyu açıyor, Paris ve Landranın son haberlerini din - liyor. Vakıa bu yasak. Fakat, kim ha- ber alacak? evde kimseler yok. Halbuki ertesi günü tevkif olu- nuyor, Ziyarele gelen kadın, ya- tak odasının aralık kalan kapısın- dan radyo makniesini görmüş... «Gammazlıke çok kötü bir şey- dir. Bu kadınların, — tanıdıklarını, ahbablarını ve komyularını ele ver-| meleri «vatana hizmet» telâkki - Tunuyor. Mükâfatı mı?.. Ay nihayetinde verilen birkaç mark... Yahut birkaç| yiyecek ve giyecek kartı.. Dostlarımı ihbar etmekle şeker, | tereyağı, kahve kartı tedarik eden bu kadınlar yaptıkları fenalığın buki, herhangi bir (Süfa) nin ar- kasında . mümkün olduğu kadar bir mana ifade eden - bir (Fon) wn bulunmasıma dikkat etmek lâzım- dır. (Süğe) yi gölgesile beraber a- Tabilmek, amatör — fotografçılığın c büyük — muvaffakiyetlerinden biri sayılır, Eminönü Halkevinde açılan bu küçük fotograf sergisi, amatörler için büyük ve mükemmel bir tet- kik sahasıdır, Sergiyi hazırlıyanları tebrik e- derim. İSKENDER F. SERTELLİ Tatabileceğini mülâhaza eyledi Sullan Mehmet sormuştu: — Karaca; sörlediklerin tamam mıf — Mayır; Padişakımi, Söylüyeceğim var. — BSöyle bakalım?. — Defna sarayında bir Premses var. — Muhasaradan iki gün evvel gel- miş- — İxmi ne imiş? — İreni.. — İmparaterla evlenmişler mi?. — Hayır; hattâ, imparatorum yüzü- bile görmemiş.. — Nasıl olurt — İmparalar muharebe ie meş- gul olduğu için bir araya gelememizler. — Olur şey değil. — Premsesi sarayda bir dalreye ka- bamışlar, elli beş gündür burada mah- | pus hayatı yaşıyormuş.. — Allaht. Allah!, — Genç ve dilber birşey mi bari?, Holivud'da stüdyolar kapanıyor mu? Holivudun on iki büyük sinema #tüdyosu büyük bir felâkete ma- ruz bulünüyor! Harici — pazarları kaybeden bu müesseseler, şimdi de, kapılarını kapamak tehlikesi ile karşılaşmışlardır. Zira, memurlar- dan 23,000 i, yevmiyeleri yüzde on nisbetinde arttırılmazsa grev yap-| muya karar verdiklerini bildirmiş- lerdir. Büyük bir bulıran geçirea seseler ise bu talebi reddetmişler- dir. Eğer grev ilân olunursa haliha- zırda çevrilmekte olan 25 filim yarıda kalacaktır. Birleşik Ame- rika ve Kanada stüdyoları da ka- panacaktır. ŞARLO'NUN YENİ BİR FİLMİ | *Ünayted Artiste gazetesine gö- re, 1940 senesi ilk altı ayında Şar- lonun yeni bir filmi gösterile - cektir. Türk Matbuat idaresinin tarihçesi — | (3 üncü sahifeden devam) lar, gümrüklerde, maarif nezareti ile posta idaresi " memurlarından mürekkep bir heyet ı.uhıd.ı kontrol edilirdi. Tiyatro eserle - rinin sansörü de, matbuatı dahi idaresi İle saptiye müşterek vazifesi idi. | Abdülhamid devri, Türk mat - | | buatı için, bir terör devri olmuştur. 1909 di ikinci meşrutiyet | | başlangıcında, yeni bir matbuat ve matbaalar kamımu yapıldı. Bu | | kanunla, evvelce mevcut alon mat-| buatı hariciye ve matbuatı dahi - | areleri birleştirildi, bir mat- buat umum müdürlüğü teşekkül | eti Fakat, meşruliyet devrinde, | | bu idare, alelâde bir kalemden iba- | retti. 1918 den 1920 yılına kadar | | ise, İstanbul matbuat idaresi, işgal Pğertleri sünsürünlür e)t işlemde | l 1920 yılında, Ankarada, «matbu- | at ve istihbarat müdiriyeti umu- miyesi> teşekkül etti. Bu idare, ev. velâ, iera Vekilleri Heyeti reisli- Kine bağlı idi. Bir sene sonra, Ha- riciye Vekâletine — bağlandı. Bu idare, 1931 de, yine Harieiye Ve- | kâletine bağlı iken — lâğvolundu. | | 1832 yılında, Dahiliye Vekâletine bağlı olarak, yeni bir mücssese ha- linde, yeniden kuruldu. 1834 ya - | Tında çıkan 2444 mumaralı kanunla ise, teşkilât ve yeni vazifeleri tes- bit olundu. İşte, yeni teşekkül — eden Türk basın birliği, bu kanun hükümle - | rinden birinin yerine getirilmesi- | dir. İstanbul matbuat cemiyeti de, bütün memlekete şamil olarak ku-| rulan bu yeni milesseye iltihak ka | rarımı vermiştir. Pazar günü top- | lanarak kutladığımız iltihak ka - | | zarı, Türk basın birliğinin faali - yetine geçişinin, güzel, samimi bir eğlence, tatlı bir hatıra olarak tes- çil edilmesi tezahürüdür Yeni birliğin, bütün için, bayırlı ve faydah dilerim. 'e nezaretinin olmasını — Padişahim, çok hesna ve müstes- a bir vücut.. Manastırlarda bulunan — târikldünya kız ve kadınlar, Karaca Paşanın mu- hafız kuvvetleri altında tamamile ta- Aarrurdan masun kalmışlardı. Çünkü, ne de olsa, elli üç günlük mu- Basaradan kenra, şehre giren bir karu- Buvusti ordusu herhalde Üç gün, üc gecelik bir yağma netleesinde her tür- | Yü Inlizamsızlığı vücude getirebilirdi. Hazreti Patih; kiç klmsenla burau- nun kanamamasını — emretliği cihcile bilhasna; din mensupları ve dünya ile alâkalarını kesmiş olanların muhala. gasını şiddetle emretmişti. Palih; fethin ihinci günü — sabahı; Karacayı çağırarak şu cmeri verdir e Horün sarayında bulunan- darı iylce bir gözden geçirerek seçi- lecekleri Edirne sarayına sevkediniz. Fatih, iklüçi bir emir daha verdi. — Delna sarayında bulunan Prensesi de Tekfar sarayına getirinle!. Karaca; aldığı emir üzerne Defna | | Sarayına geldi. İreni, bütün gece sa- ! CESARET Bay Sami uysal zengim bir adamdı, karısından da çok memmundu. Karısı Nadide Gözlepede güzelliği ve sarafeti V Mle şühret almaş bir duldu. Kocasından da şikâyeti yokta. Yalam Bay Sami | Nadidenin ölen eski kocasınm arclan | gibi kuvvetli ve ceser olduğunu işittiği için, bu meziyetin kendisinde olmama- siDa cüne sıkalırda. Bir gün dalgın dalgın islasyona gi- derken, doztlarından Recaiye rasladı Recai kendisini e çece kazının izdiva- cına davet elti. Bay Sami daveti kabul ederek,> karıslle berüber — gelecei söyledi. Ü İstasyonda vaktile Bay Saminin çift- Ntinde koruculuk etmiş olan Abdullak derhal yanına geldi, koşarak elini tul- tu, öptü. — Nasıbam? İyi misin Abdullah? Eh, işi diyelim de iyi olal Ne iştesin? Hiç!. Abdullah bir gecede oa Hira ka- zanmak İsler misin?. Bski korucunun görleri dört açıldı — Hay hayt — Öyle ise dinle... Bu gece ben ka- rumla Ve düğüne gideceğlin, Gece ya- rusından bir saal sanra döneceğim, Sen 0 mırada Düi köşebaşında bekle! İs - dersen, yanına bir ahbabımı da alt İki- miz birden bizim Gzerimize hücum e- in. Amma sahklen değil haf Hen de Bastenumla Üzerinize yürüyeyim. siz de korkamuş zibi kaçımız. — May hay! Bay Sami Abdullaha beş Hira uzattı. — Üzerini yarın sabah alırsın, dedi. Bay Sami b plünı tertip etliğine çak memnundu” — Karım cewaretlmi görür de, kim Bilir me kadar memnun elur, diye dü- , Düğüne gittiler. Kadın gece ne olur me olmaz diye elmaslarını almak k- tememiçti. Fakat May Sami kahraman- €a güldü: — Adam sende.. baki dedi. Düğün geç vakle kadar devam etli. Bay Sami ve karısı gece yarısından bir saat sonra dönüyorlardı. Sokaklar karanlıklı. Nadide keca - | gündü. Korktuğun şeye erküyerum, dedi. Öteki yine kahramanca: — Ben varken ne diye korkuyar « sun? dedi. A e e eee e e — —— e | | züzel kazı efendisine ne süretle an- 'Baha kadar korkarak titremişti. Lâkin, Karaca kızın yanına birçak kadın mu- bafızlar ikame eylemisti. İreni, Karacanın geldiğini cörüncei görlerinin yaşını silerek: — Kumandan meredesinlet. — Emrinire amadeyim- — İmparaterunuza dediklerimi söy- dediniz mi? — Evet etendim.. — Ne söylediler? — Tekfur sarayına naklinizi irade buyurdular.. — Yekfur sarayında me yapacağım? — Bilmiyorum etendim.. — Rem, Tekfar sarayı nerededir? — İmparator Kostantinin sarayıdır. Pek vzak değli.. | — Tam sakağın köçesini dünerlerket | M gölge karşılarına çıktı: | — Dürün bakalım, dediler, uçlanıit | mangizleri.. | — Ray Sami Jest yapmak için bastanız kaldırdı: | —— Şimdi kafalarınını parçalarım. ea | buk gekilla yolumazan üzerinden.. Haırsazlar bu cesarele kahkaha İl€ | göldüler. Birisi Hastonu elladen aldı | Bay Sami şaşırdı: | — — Yaba, elddi mt yapıyorsunuz? di- ye fısladı. külün paraları.. Nadidenin yanında küçük düşmek islemiyen Bay Sami sabahki mı deden bahsetmedi. Cebinden aldhlar, kayısmım da elmaklarını cevherlerini alarak sırra kadem . bat” | talar » Kirlesi sabah vak'ayı palise habef | yermek için Köşkten çıkan May Saml yolda Abdullaha rasgeldi, Bu met'umi | tevkil ettirmek için etrafına Bakınır” | ken, Abdullah kendisine beş llrayı W* — Affedersiniz, dün gece geleme * dim, dedi. Çünkü İstanbulda bir bi odabasılığı buldam, emrinizi yapmağ? vaktim olmadı. Bay Sami bu sefer bünbütlin yaşırarak sorda: — Peki, dün gece yolumuzu keseli gen değli midin?. | Abdullah masumiyetinden şüphe ©- | Gümiyen bir sesle cevap verdik — Hayır, dedi, dün zece handan hi ı blr yere ayrılmadım. I Askerlik - İşleri Falih askerlik şubesindem K— Şimdiye kadar hiç askerlik el | memiş cexalı, cezasız, tebdilihavası his kam bulan ve geçen celplerde sevk af- fığı Birakılanrı İki senelik hiamele 1âbİ 316 (324) dahil doğ. (topçu), Umuha- bere) ve nakliye warfına mensup eral bemen sevkedilecek lerdir. 2— Taşrada bulunanların askerlik kananı 47) maddesi mucihince bulundukları mahallir — askerlik yu- Benkbe müracasi etmeleri kazamdar, 3—Bu celpte bedel kabul edilmez. 4— Toplanma günü 26/12/80e sali Beyoğlu yecli ı:ıılll şübesinden: 1— Şabemir halkından henliz as * kerliğini (msuvazzaflık bizmetini) yap- amamaş 316 : 334 (dahil) doğumlu tap* gu, mühabere ve nakliye erleri derbül askere sevkedileceğinden, şubece mazk- karına gönderilen davet pusulaları e- lerine varsın varmasın, toplanma gü nünde şubede bulunmaları. $ Yukarıda yazılı dağum ve sı * mıflardan — havalebdilli — bulunan — ve müddeti dolanlar muayeneye sevkedi” 3— Bu celpte nakdi bedel kabul cdil- miyecektir. 4— Yoplanma günü 26 birimcilânini 810 sabahıdır. Çağırlan bu eratın € gün nüfus hüviyet oüzdanlarile birliktt gubeye gelmeleri ilân otunur. — İmparalarunuzla karşı karçıya gel- mek mümkün değli mi?. İreni; hemen hazırlandı. Karaca, kızı fahtıravana keyarak Tekfur sarayına muhafaza allında götürdü. ( Devamı Var ) (dahi makliye, ve 316 : 133 çaahil) ühabere smifina mensüp erler celp ve sevkedileceklerdir. Şubelerde t0 danma günü 26/12/929 dur. Bunun için mükelleflerin vaktinde gubelerine müracaat etmeleri ikene * dar, Bu çelbpte bedeli nakdi alınmıya * caklır. Gece yarıtı alay ölur u hiç?, SÖ â