- Türk Matbuat idaresinin tarihçesi Sultan Hamit bir irade ile, mizah gazeteleri neşrini menetmişti YAZAN: REŞAD FEYZİ Türkiyede, ilk matbaa, İbrahim Mütoterrika tarafından tesis edil- Miştir. İlk matbaa ile birlikte, ce- Miyetimizde, ilk gazele derhal öndini göstermez. «Takvimi ve- kayi> çok daha sonradır. İlk pro- İesyonel gazeteci, muhakkak ki *Şinasie merhumdur. Türkiyede, gazeteler - çıkmağa başladıktan sonra, bu matbu meş- atın, eibette ki, bir devlet cep- Besi olacaktı. Yani, devlet de, bir *Mutbuat idaresi kurup gazete lerile mesgul olacaktı. Buçünkü matbuat umum mü - | dürlüğünün, vazife ve salâhiye u.,—l Fini sayacak değilim. | İstanbul matbuat cemiyetinin, | Yeni teşekkül eden Türk basın Mr-ı İğine iltihakı dolayısile, Park O- lelde yaptığımız toplantı veya eğ- lence, bana, Türk — matbuatının, levlet tarafından, ne zaman ilk | defa kabul edildiğini öğenmek me- Tukını verdi. | Mevzuatı kanuniye *matbuat — müdürlüğü, D2$1 - 1864 tarihli matbunt nizam- maddesi satır rpar. Bu tarih - idarenin mevcudi-| Yeti tahmin edilebilir. Demek ki, Boğı yukarı 75 senelik bir hâdise.| Devlet satnamelerinde, & müdürlüğü hakkındaki malümat Ketkik edilirken, 1869 dan 1876 ta- Tihine kadar olan nüshalarda mat- Nat müdürlerinin isimleri yazıl- Makta, fakat, bu dairenin nereye Merbut bulunduğu tasrih edilme- Mektedir. Yine devlet salnan tine nazaran, matbuat müdür - İğü, 1877 de harielye nezarelir Ve müteakıp seneden itibaren de tİye nezaretinde de bir tenebi müdürlüğü» tesekkül et - aretine bağlanmış, ve tört sene müddetle, dahiliye ne - Karetine bağlı ve matbuatı dahiliye, Matbuatı Hariciye isimlerile Müdürlük çalışmıştır. 1898 sene - | Sinde, matbuatı hariciye müdür - lüğü, tekrar hariciye nezaretine ğlanmıştır. 1876 dan 1863 tarihine kadar o- | n devrede, devlet matbuat mü- lürlüğü tbuat Ti üze - tindeki tesiri çok mühim olmuş - | fur. Zevahirde, dahiliye nezaretine hağlı bulunan matbuat idaresi, ha- kikatte, «mabeyne» bağ- . Bütün emirleri mabeyinden Yani, Sultan Hamidden alırdı. Sultan Hamidin, matbunt içim koyduğu kayıtlar bilhassa mü - himdir. Bunların başında, 1876 ye- lında, Padişahın ilk osmanlı mec, lsi meb'usanıma verdiği matbuat | nunu projesi — gelir. Bu kanun Projesinde, evvelce çıkmış olan Ü amelerde mevcut bulunmu- takım kayıtlar vardı. Ve Matbuatı, daha ziyade zincire bağ- lyordu. En şayanı dikkat t tetesi çıkarılmasını menediyordu. 'akat, o zaman toplanan ilk Ox - Manlı meelisi, bu kanunu kabul ttmedi. Padişah da istediği madde. Ti mer'iyete koyamadı. Fakat, Abdülhamidin — matbunt sansörü 1878 de bilfill ve kanun haricinde | çe baslamış bulumuyordu. Padi- Sah, 1878 den itibaren gazeteleri, | V8 tarihli matbanlar nizamn: Mesi ile de mathaaların sansöı tiddetlendiriyordu. çSS 1894 te, yeni bir matbuat nizam-i Ramesi ile, sansörün şiddetini art- fırdı. İşin mübim — tarafı şu idi ütün bu nizamnamelerde, gaz. felerin ve — macmuşların san - ok-| t, sansör, gayri kanuni o- piliyordu. | Gazete sansörü «matbuatı da - | biliye. idaresinde yapılıyordu. Bu darede, Abdülhamidin gayet sa- | Gk adamları vardı. — Kitaplarla Mocmualar İçin de maarif nezare- | Üinde bir sansör heyeti vordı. Bu Tanarif sansörü üç kısma ayrılırdı.: “Medlisi kebiri maarifs, <Encü - | Meni teftiş ve muayenee, «Tetkiki | Müellefat,. | 1898 de garip bir «iradei hilma- Yüne çıktı: Bütün matbanlar, zap- ye nezareti teftişi Bacaktı. 1900 tarihinde cıkan bir Saşka iradede, matbanlarla kitap- nü tereken yapılacı | omaske altında Mengal körfezine girdi. Bu simalar içinde bugünkü çıların teftişlerinin de maarif ve da-| hiliye nezaretleri tarafından müş-| emrediliyordu. ! gazetecilerden çoğunu tanırsınız. Hariçten memleketimize gelen yabancı dillerle yazılmış kitap - (Devamı 4 üncü sahifede) Almanların ilk korsan Emden umumi harpte neler | gemisi yaptı ve nasıl battı? Ajans haberlerini takip edenlerden birçokları, Alman cep kruvasörlerinin | lıklarını, şu veya bu gemiyi ba- armı ökuyunea: bu korsan gemisini balır- ye söylenirler ve banların kaçıp rintisinden ve çıkanlıstadan İstifa derter. Küç fukta bir duman görüldü. Bu İngiliz- lerin, Emdenden daha kuvvetli, daha seri bir sırtılısı, Sydney idi. Saat 11 1 15 geçe Emden Süvarisi harbi kabul d Emdene birçek isabetler oldu. Mü- dafaa kabiliyeti kalmadı. Fan Müller taslim olmaktan isç gemisi armayı misi Hind denizi- nin derinliklerine gömüldü, git Dore- fercih etli. Korsan landın, Amiral Şerin âkıbetleri de böy- le olacağına ne şüpher. M ERAKLI, ) 29,000 TABLO İspanyanın Londra sefiri Dük 'Albe yalnız siyasi hâdiselerle de-| ğil, güzel tablolardan ve kı san'al eserlerinden mürekkep kol-| da — tamamlamakla 500 tablosundan 100 ü, Prada mü-| zesinin diğer şaheserlerile beraber Cenevrede bulunmaktadır. Prada müzesinde 400 tablo daha vardı. Bunlardan — başka, hususl kolleksiyonlardan kiliselerden, mil- zelerden kaldırılan 29,000 tahlo da! Cenevrededir. Bu kadar kıymetli eserlerin bir çatı altında toplan - mdiye kadar görülmüş bir şey değildir. Dük d,Albe'nin bu tablolardan başka dededen — kalma güzel bir gümüş sofra takımı da vardı. Bu da kaybolmuştur. Rir iki küçük parçadan başka kalmamıştır. Bun- lar da Pirene'nin Fransız hududu- na yakın bir yerinde, büyük bir mağara bulunmuştur. BÜYÜK HA Salisburg civarında on iki genç kız dünyanın en büyük halıların- dan birini yapıp bitirmişlerdir. İngiltere bankasının yeni bina- | sının büyük salonuna konulacak olan bu halı tamamile el ile ya - | pılmiştir. Boyu $ metre 28 santimetredi! metre, eni de | 125 renk Yeni yeni kadın Casuslarbelirdi “Duvarların da Kulağı Var,, Dedikleri Çok Doğru İmiş! Gestapo sırf | “Gammazlık,, için beş bin kadın kullanıyormuş Fransız gazelelerinin yazdığına lan «Gestapos mun işi gittikçe art-) göre, Almanların polisteşkilâtı o- | maktadır. Bu gazeteler şöyle ya | yünden yapılmış ve 175,000 franga | mal olmuştur. © niki işçi kızdan | her biri 1,000,000 a yakın düğüm yapmışlardır. diyen Parisli meslekdaş hiç şüpho, yok ki Yıldız sarayının merasim da- iresinin kabul salonundaki halıyı | gürmemiştir. Hereke fabrikasında yaptırılan | bu halı yekparedir. Boyu 26, eni de) | 18 metredir. Dolmabahçe sa: | kiymet! yındaki ipek Hereke — halılarının | boyları da buna yakındır. Ve çok | gındadir ve İngiliz. ordu ve donanmasının şefleri | Bi Karan a y a| Sör. Düdley Pound | rinci bahriye lordu, İngiliz filosu lerkânı harbiyeinmumiye reisi ve İngiliz Fransız donanmaları başkumandanı Sör Dudley Pound altmış iki ya- nam kırk seneden mit Şüphesiz edilir. Fakat, korsan ge mlleri de bu tebizleri alırlar, avcı çe lerin barekâtını öğremirler. Kaçar Gümüle Ümümi harpleki teertibeler, korsan gemilerinin er veya geç ele geçeceğini | göslermiştir. Pakat bu gemiler batıp | gidinciye kadar bircok gemileri deniz- | derim dibine günderirler, bircok savakı | klların ölümüne sebep olurlur. Umümi harbin en meşbur korsan ge- melsi, Almanların aden kruvasörüdür. Aşakıdaki tatırları bu geminin sabta- | mından Fransua Yesef dö Hohenrelern in balıralarından alıyaraz: Kürvet kaplası Fen Müllerin ku - mundaşındaki kücük Emden kruvazörü | 191 senesi temmuz ayı - nihayetinde Tsing Taoda bulunuyordu. Birkaç gün | sonra harp ilân edilince arlan ada dlrdaki Amiral Pen Spse filoruna Hlthak emrini aldı. İngilte harp gemi- derinin eline zeçmeden Çin denielerin: den çıkmıza mavaffak oldu. Ve tayia olunan tarihle, yani 17 ağustosta a rüm adalarına geldi; Mit & de korsanlık yanmak emrini aldı. zünses akşamı filodan ayrılr. Sonde adalarını müteveceihen cenubu rarbiye doğru yol aldı. ! den, Timor adasınin şimal bur- nunda bekliyecek bir gemldeu kömür Alacaktı. Halbuki gemi muayyen gün. de, müayyen yere gelemedi. olanda hükümeti, kendi sularında bir Alman kümür ünsü terisine müsmade vermemiş ve gemiyi harekete lebar etmişii. B sebeple birkaç haftalar Kömürsür de- | Biz üzerinde çalkandı, kaldı. Emdenin süvarisi çok koraz Bir a damdı. Hileye müracaali düşündü. Ge- miye tahte bir baca ilâve elti. Bu süretle Emden, İngilterenin uzak şark denliz- üde İnlasyener . vazifesini — gören Varmoulh kruvarörüne — bezetti. Bu Yelda katdif kömürü yüklü bir tüocar gemisini zaptetti. Bâtün hamuatesini al- di. Denize epld. Rasgeldiği yolcu ve yük gemilerini batırmıya başladı. Emden süvarisi, 1914 İlkteşrininde Atilâf devletleri donanmasmın sığındığı Penang İlmanına taarruza karar verdi. Böyük bir cür'etle limanm afrına yak- daştı, Yemtehoug Rus kruvsörünü tor- pilledi, Pransırların Mossküet torpito muhribini topa tatta, HMAf gemileri- min şiddetli takbine rağmen kaçtı, kur- taldı © tarhten sonra talih döndü. Alman kruvarörü Sönde boğazı methalinde Bulunuyordu. Süvari, Kokot adasına taarrat ve Hindistan - Avustralya tel- sir istasyonunu tahrip etmek istedi. 8 sönteşrin sabahi kömür alıyordu. U- HIKÂYE:!: Nasreddin Hocanın Keçisi Nasrettin Mecanın bir erkek keçisi vardı. Hoca her sene bu keçinin yü- zünden epeyce para kazanırdı. Fakat caksınız? — Hiç erkek keçiden para kazamılır şür Doğrudur. düşündüğünüz., Çünkü, nihayet bir erkek keçinin ne sütü var. dır, ne de yünüt. Eh; öyleyse Hoca; bu, erkek keçi- den nasıl olup da para - kazanıyer di- yeceksinla değil mi?. Hoca, her söne bu keçisini dumazlık diye kallanıyordu. Vilâyet merkezinde | her önüne gelen hocaya müracaat e- diyor ve en kuruş mukabilinde keçi- sinden İstifade ediyordu. Bski devirlerde herkes kendine göre bir derebeyi idi. O vakltki hükümet memurları halkı düşünmezlerdi. Ka- . .— o . . Bu iki resim neyi gösteriyor Z Teömleri dikkatle tetkik ediniz. Başka başka sahneleri göslermekle be- raber aralarında ul bir benzeyiş var- | | mun yerine şahısların kuvvetliri hâ- kimdi. asretlin Hoca: keçisinin iyi — bir damuzlık varidatı getirdiğini zörünce öbür sene flatı elli kuruşa çıkardı. A- hali, Hocanın flatı yükseltmesi üzerine dedikoduya ve şikâyete başladılar. Hep bir ağızdan bağırıyorlardı: — Hoca, ihtikâr yapıyor... Nihayet, Hocayı mahkemeye verdi- der. Kadı; karar verdi: — Hoca; istediği kadar bilir, Ahali, bu kararı haber alınca; çile- den çıktı. İşe bir çare aramağa başla- dılar.. Ve para ala- şu çöreyi bulduları ocanın keçisini satıı almak!, Ahali, Hocaya müracaat ettileri | dir, Bunlara nasıl bir serlevha koyus bilirsiniz?, — Hocu; keçiyi kaça verirsin? Hoca; on malsli flat istedi. Ahali de DArasInı verip aldı. Artık, keçi ahalinin malı olmuştu. Yiyip içiriyorlardı. Nihayet belediyeye salkılar, Ve belediyeye geçtikten sonra keci; damızlık işini görmemeğe başladı. Bunu gören belediye relsi — Hocayı mahkemeye verdi. Kadı bu işle Hoca- min bir hilesini aramak istiyordu. Bu sebeple sordu. — Hoca; keçiye ne oldut. Hoca; cevap verdi: — Kadı efendi; artık keçi aylıklı ol- | du. İş yapsa da yapmasa da karnı yacak?, .FAYDALI BİLGİLER : Bel kemerleri nasıl temizlenir ? Diraz tebeşir tozu Ürerine benzin damlalınız ve bir bez parçasile keme- vin Üzerine sürünüz, kuvvetlice oğuş- furunuz. Bırakınız, karasun. Sonra bir fanilâ ile siliniz, parlatınız. Bundan senre yamerla akıma balırılmış bir bes parçasını derinin üzerine sü- Ferseniz ayna gibi parladığını, yepyeni olduğunu görürsünüz. Kundura boyalarını israf etmeyiniz Boya kutusunun kapağı açık bira- kıldı veya iylce kapanmadı mi çabü- cak kurur, Vlak ufak parçalara ayrılır. Kundu- ranın özerine sürülmez, târüle de 1- ylce yayılmaz. Sakın, boruldu diye kal- dırıp atmayınız. Üzerine birkaç damla terebenta ruhu damlatınır; derhal eski halini alır ve yeniden kullanıranız. KÂNUNUEVVEL MÜSABAKAMIZ 1— Dünyanın en büyük kıt'ası han- aisidir ve Büfusu ne kadardır?. *— Dünyanın en küçük kıt'ası han- gisidir ve nüfusu ne kadardır?, | dürt | kumandasındaki beri denizlerde dolaşmaktadır. On bahriye mektebine girdi. T ni bitirdikten sonra Undaundet kruvazörü ile Cin su- | 1899 da, Magnificeni zırklısı ile | mülâzim olarak simal — denizine döndü, Genç zabit, bilhassa tor - | pillerin tetkiki ile meşgul oluyor- âhare Atlantik ve Akdeniz nda bulundu. 1909 da Düdley kumandan rü e bahrive nezareti emrine | İki sene karada kaldı. 1911 uperb zırklısı süvariliğine ta- ayin edildi. Ve zırhlıda, boğucu gaz-| larla zehirlenen bahriyelilerin ha- | yatını kurtardığı için «Royal Hu- manc Socicty> madalyasile talti olundu. 1913 . 1914 senelerinde yi- ne bahriye nözareti devairinde ça- lıştı. Bir aralık Portsmout bahriye mektebinde hocalık yaptı. UMUMİ HARPTE Umumi harp başladığı zaman Sör Dudley, Amiral — Jellicot'un büyük — filoda, * Şen Vincent zarhlısı - kumandanı | idi. | Jutland muharebesinde Colossus zarhlısına kumanda ediyordu., ve ilk safta bulunuyordu. gemisi düş-| an farafından hasara uğratılmış idi. Bunü rağmen akşama kdar | dayandı ve Alman amirali Şerer' kaçmasına şahit oldu. 1917 de, bahriye nezareti erkâ harbiyesine geçti. harbin sonuna | kadar bu mevkide kaldı. | , kâh bahriye neza- | görüyor, kâh filoda hizmet ediyordu. 1931 de Milletler Cemiyetinde İngilir murahhası o- ' İ İ ) | Tarak bulundu. Üc sene sonra ikin-| «i bahriye lordu oldu. 1936 da, İtalya - Habeş muha - rebesi esnasında —Akdeniz filosu başkumandanı tayin edildi. Niha- * 1939 da bahriye birinci Jordu Hinvanını aldı. Sör Dudley tam bir gemicidir. Fakat mükâlemelerin- de gemicilikten — bahsetmeyi hiç sevmez. Çok okumu meraklısıdır. | Güzel bir üslüp ile yazı da yazar. Birçok mühim eserleri vardır, Sör Dudley'in en büyük merakı | av ve avcılıktır. Avdan bahsolun- | du mu, siması parlar. Havada u - çan kuşu vurur, derler. Yaşının ilerlemiş olmasına rağmen, göz - lerinin rüyet kabiliyeti çok fazla- dır, İşte İngiliz - Fransız filoları böyle bir deniz kurdunun kuman-, dası altında bulunmaktadır, zıyo *Çekoslovakyada yer yer isyan- lar başladı. Avusturyalılar homuz. danıyorlar, Polonyalılar bir türlü mağlübiyeti kabul etmiyorlar. İsyanların önüne geçmek, ho - murdananları — susturmak İâzım. Hâlâ hürriyetten bahseden, kıya- ma hazırlanan hikı tedhiş etmek, hapsetmek, icabında kurşuna diz « mek kolay bir şey mi?. Yalnız iş gil, Almanyada da ların Vaziyetin ayor. Dulların, ye sikâyelleri yükseliyor. n yerlerde de- yri memnun- üne arlıyor. renler ço- socukla - sayısı günden tini yri gn lar a yeni n bu Hükümetin si- etini tenkid edenler, veya sa- © hayat pahalılığından sizla - nanlara evatan haini deniliyor. erhal suslurulmak isteniliyor. d şikâyetleri ya- vaş bir sesle, bir dost — veya bir komşunun kulağma fısıldayanları ele geçirmek, ceralandırmak kolay Bunları görecek güözler, işitecek kulaklar ister. Her yerde ünifor- masız polisler, hafiyeler var. Her şeyi tarassul edivorlar, her şe, kulak kabartıyorlar. Bunların sa- yısı binlerce.. Beş bin tanesi de kadın! Vazifelci? Tanıştıkları, konuş - tukları, bir çatı altında oturduk- ları kimseleri göz altında bulun - durmak... Bir kadın, bir kadından çekinir mi? Bir komsu, komşusuna | derdini açmax olur mu?.. Hususile bir çatı altında oturanar, sene - Terdenberi tenışanlar arasındı SÜT YOK MU? SUSUNU Bir misal: O gün Mina, öteberi almak için çarşıya gidiyor. Saat- lerce ayakta bekledikten — sonra erzak sepeli kolunda evin dönü - yor, Zihnen meşgul, Nasıl olma -« sın?., Her şey ateş pahasına, Son- ra birçok şeyleri bulmak, almak dönüyorsunuz?, iyen komşusudur. Ya- nına yaklaşıyor. İki kadın yanyana yürüyorlar. — Üç saat ayakta bekledim, lerimdev kuvvet kelmadı... B hude, ne sükt alabildim, ne de te- TEke te söylediği bu. Akşam üzeri iki sivil memur geliyor, Mina" alıp gütürüyor. Kabahati?, tereyağının bulunmamasından gi kâyet etmesi Bir misal daha: H.M — Askerlik çağını çoktan aşmıs. ticaretle meş gul bir adam. Berlinin merkezinde büyük bir birahanenin müdavimi. Her akşam geliyor, birasını içiyor, gazetesini okuyor. Bir gece birahanenin genç ve gü- el garsonlarından bir kız, bira bardağını mosanın üzerine bırak- tıktan sonra soruvor: — Nasıl; haberler iyi mi H, M.... başını kaldırıyor. Genç kıza bakıyor. Ne masum bir çeh- resi, bakışları var —Eh — Ne iyi, ne de fenat.. — Bu daha çok sürecek mi, der iniz, Her H. M?... H. M... cevap vermeden ihtiyat- la etrafına bakınıyor. Sonra yavaş bir sı — Bidayette zannolunduğundan daha uzun süreceğe benziyor. İş- ler de gündengüne bozuluyor.. (Devamı 4 üncü sahifede) ve