İSTANBULUN İÇİNDEN Herkestenniçinkaçıyorum Evet kaçıyorum. Bu adamların hepsıne gırtlagıma* kadar borçluyumda onun ıçın mi kaçıyorum? hayır Ne olacak bu benim halim böy- | le, adostlar, ne olacak bu benim halim böyle? Kaç gündür varki bakkala gidemiyorum, zerzevat - Çıya gidemiyorum, kasaba görün-| Mmiyorum, manevdan saklanıyo - Tum, ekmekçiden kaçıyorum, kah- veciye yan çiziyorum, ahçıya boş veriyorum, doktoru z - likten gebyor, eczacıyı atlatıyor, berbere hiç yanaşmıyorum. Ah, hele o berber, hele o berber! Diyceksiniz ki: — Peki amma, bütün bunlara sebep ne, neden böyle oluyor, yok- sa, sen bu adamların hepsine girt- lağırla kadar borçlusun da onun için mi böyle oluyor? bi | yer iseal eden bu iki har 2 el 'çadan <a oşılikti otu lar lehmet biçal Ğ — Ne boreu, ne harcı yahu? Hem bul LN a Yerleştik! Üaaa aaklarını Müdle. lller 've bür | Eme ee Haat sazalğanda Ka | Tehlerin üserine geçirti. Çecuk, tekes | y KUSUkİ Güranar. Melmet hai yi Tamanda, kim kjme veresiye, ya- | — — Merhabat — Oboh! Nasılsınız, inşallah iyi-| yük bir şöhret kazanı Üzcüklu slclm sarılmıştır. lekleri helayen şeviriyer. ve Bek Basa | D L L n Ddi S hut börç para verir ki bütün bu | —— gaa e bir çay! | Siniz, hoşsunuz ya? Ne var, ne yok | — Davenpar biraderlerin hileleri bu- | — gekerlek tâstükleri icat olunalı ei / Skliyordu. Fakat, iklde birde deliniyor, | yakısınaz kattı X saydığım kimselere ben şımd_ı girt-| — Çay kolay.. Fakat sen şimdi bakalım bayım, ortalık ne âlemde,| Kün herkesçe malümder ve her yerde | , v. Ghmuştür. Nakliyal işlerini ko- | Patlıyordu. Bunun da çaresimi buldu. İçtiler, yediler, N kğmğ&b:w:ıh;lg::ı-hî | çayı birak ta şu Almanlarla Fran- îınîî';î;r:ı;“&mı— Litvanya bitaraf| tetbil elunmaktadır. daylaştırdığı icin som senelerde ordu- | Dit lüsükleri yaplı. Bu suretle, olgmo- | — Mehmet kalayı iyice tütsülei birer kaçmamm, savuşmarsın se- bebi büsbütün başka! Ve bu sebe- bi siz, nekadar düşünseniz, kabil değil, bir türlü bulamazsınız. Bari bu sebepi, yahut sebepleri, size ben| | — Köftelik kıyma kolay.. Fakat sen şimdi kıymayı birak ta şu or- talığın halinden, Alman. İngiliz meselelerinden biraz bahset! ı — Merhaba ekmekçi! — Merhabat — Şuradan, pişkin bana bir ekmek! — Ekmek kola.. Fakat sen şimdi| ekmeği bırak ta şu Amerika ile , Japonya bu harbe girecek mi, gir- miyecek mi? Onu söyle! tarafından | sızlar ne vakit büyük muharebeye tautuşacaklar acnba? KDNKi uu — Merhaba! — Bama biraz eter sülfürikke, , biraz kordiyal, biraz da nane ruhu!| — Ne yapacaksın bunlar:? — Sabahtanberi — karşılaştığım | bir sürü sorgular karşısında pek | bunaldım, handiyse Ukanacağım İ — Peki, kalfa o istediklerini hı— zırlıyadursun, sen şimdi bana şu | harp ve suah işlerinden biraz ha- berler ver bakalım! — Merhaba Berber! — O000! Merhaba bay haba canım, merhaba iki mer - | gözüm! Hele geç, şöyle koltuğa yerleş ba- kalım! ya da hapi yü- | tacak gibi geliyor bana, İtal kalım ne arafa lululu oynıyacak?| Belçika da alesta mr ülesta imiş ha! gözünü sevdiğimin Amerikası, alimallah. kımıldamayın, geliyo - | | celbediyoralr. 'Bunları biliyor musunuz ? FÜHRER NE DEMEKTİR? Führer, idare etmek, sevket- İlınmıştır. ve bir cemiyeti, bir ü idare edenlere verilen İbir isimdir. DİKTAT NE DEMEKTİR? Almanca edikle» etmek de - ktir. Almanlar, Versay mu- lesine bu ismi verirler. Çü: ü bu muahedenin kendilerine İkdikte, edildiğini söylerler. S. A nedir?. Sturm Abteiling — Hücum kıtaatı. Kara gömlekliler... İS. 8 de *siyah adamlar», yani muhafızlar... PUTSCH NE DEMEKTİR? Putseh, gizli hazırlanan ve İbirdenbire parlıyan ihtilâl ha- reketleridir. D. N. B.NİN MANASI NE Deutsche Nachricten Büro — lAlman istihbarat bürosu... Be: linin Volf ajansı yerine geçen resmi telgraf ajansı VOLK OHNE RAUN NE DEMEKTİR? Tercümesi: «Hayat sahası ol- İmiyan millet» — demektir. Bu, 1920 de Hans Grim tarafından İnesrolunan bir kitabın ismidir. Muhrarir bu eserinde Alman larım muhtaç oldukları ıphd:ıiı İmaddeleri tel edecek mem- İleketlerden bahsediyordu. Sihirli — dolap Yür sene evvel Amerikada Bufaloda (Nevyork eyaletinde) 17 eyiği 1839 da Davenpar biraderlerin büyüğü İra - Krastüt dünyaya — gelmişti. - Küçükü, Vilyam on altı ay sonra doğdü. İsim- deri, hokkabazlık terihinde büyük bir Fakak, o tarihle ispirtizme pek yemi Birşeydi. Hile yapmak da çok Kolaydı. Davenpor biraderler halkın merakını heyecanın) uy: yorlardı. Halbuki yaptıkları (numara) — çek Küçük bir çocuğu zah:- metten kurtarmak için Bugün top arabalarına bile konan lâstik tekerlekler nasıl Peosla ve yük taşıyan büyük tay - yarelerin kocaman tekerleklerinin ka- Tn düstikleri dalma hayreli celbeder. Fakat, bir amerikan fabrikasının i- aai etliği yeni bir model lâstiğin ya- Pomnda bunlar hiç kalır. Hu tekerlek Tüstiklerinin yüksekliği 2 metrodur. ve büyük kamyonlara mahsustur. Lâstiğin ağırlığı GA2 kile, iç düstiği- min ağırlığı da 37 kilodur. Şişirtildiği zaman 6 kile 697 gram hava alır. İs- larda da kullanılmıya başlanmışlır. 1887 de İ B. Dunlep adlı bir İskoç- yalı baylar farafından kcat olunan bu tekerlek lâstiklerinin bir gün top ara- balarında, zarhlı etamobillerde kulla- at edilmişti ? vardı. İsim zümü münasebetile bir ve- despit bediye etti. O devirde volespit- lerin tekerleklerine — kauçuklu — bekler sarılırdı. Şimdiki gibi dış ve iç Matik- deri yoktu. Cocuğun, tekerlekleri çevirmek için gek zahmet çektiğini zürdü ve kendi kendine: Tekerleklerin ürerinde kalın bir iâs- Hik bulunmuş ola daha - kolay düner ve toprağın batmaz, diye düşündü. Ve iç Küstiği yaptı, hava ile şişirdi, te) BİL icat olunmazdan evvel Ilşlik te- kerlekler icat olundu. Küçük bir ço- cuğu zahmetlen kurtarmak için..  B. Dunlop bu yünden milyonlar kazandı. Dünlop iâstik fabrikası di RHIKAY BIÇAK ıııılı.ueı Mehmet Yürüsün, yolu - tutturmuş « Gidiyordu. Neriye gidiyordu? — Bunu kendisi de bilmiyordu. Bundan kırk küsur sene evvel onu kaldırımın. kes narında bulmuşlardı. Bir haftalık bir Çocuktu. Adını Mehmet Yürüsün koyu muşlar, hayata kapıp koyüvermişler. di. Çocukları koruma kurumu yardım etmiş, belediye bakmıs, iyi yürekli in- sanlar giydirmiş, — Mehmet — Yürüsün Büyümüştü. “Tenbel değildi, çalışmaktan çekin « mezdi, ancak bir baltaya sap olamı yardu. Üzün müddet bir yerde kala- miyordu. Hattâ askerlik çağı gelip da harp patlayınca, cephede bile uzun za- man kalamamış, bacağından yarüla- map çürüğe çıkarılmıştı. Şimdi bu topal bacağı ile yol yü < rüyordu. Köy köy dolaşıyordu. — Nasıl el Bir iş bulup bir müddet çalışı yer, cebine beş o0 para koyuyor, on- Gan sonra o paraları tükeninciye kadar yine yangelip yatıyordu. Amma ne- rede diyeceksiniz?. Su kenarlarında. İşte o akşam da Mehmet Yürüsünün cebinde on lira, bir şişe rakı, mun ekmeği vardı. Sabahtan akşama kadar yürüyüp de görünürde köy göremeyince, Ağaçlıkl bir yere çöktü. Belinden pırıl pınl yar nan taze bilenmiş bıçağını çıkardı. Ek: meğini kesti ve durdu: Gözü t ileride bir işık görmüştü. Demek buralırda köy vardı. Yürüdü, Bve vardı. — İçeride sesler düydü. — Pencereden bakti. — Yazlı bir Kadın ile genç bir erkek konuşuyordu. Erkek: — Tayze diyordu, hani buna elli lira verecektin?, Kadın homurdandı: — Elli sene beklersin!. Mehmet Yürüsün çok yormun, ka; Piyı vurdü, girdi: — Rana bu gece yatacak bir yer ves Tirmisiniz? dedi, Erkek köpürdü; — Haydi çek arabanı, büram zeri yatağı değil Mehmet — yine bacağım — sürüyerek döndü. Erkek arkasından seslendi. ledı — Gel gel, şaka söyledim. Gel bakalım. Eh artık yatalım! dedi amma yarın sabah alırır. " burada birer birer anlatayım da | — — Şuradan bana bir döner! Tüm ha! dedi miydi. tamamdır be-| *ade ve basitti. Seyireller tarafından | mılacağı kimin aklına gelirdi? ŞĞ GüA a Di Ğİ GĞ dür ıç'::r ei ga dinleyin; — Döner kolay, hem daha Iyi | rikilerin keyfi.. Lâkin bu işte asıl | Yürulları sıkı sıkı bağlanıyor, sanra İ B. Dunlopun on yaşında bir oğlu | fabrikasıdır. ü M_“_" ...:':. DD n — Merhaba bakkal! kızarmamış, o kızara dursun, sen | voliyi galiba Japonlar çevirecek.. | Bir doluba hapatılıyordu. Az — sonra ia S A b Kaam $ — Merhaba! de bana anlat ki bu harp daha bü-| Yahu Kanadaya ne dersin? Garp | Pavenner biraderler, delabın k: - .ı:.d::ı.;;ıjğ v::*ıurılıı a îı: — Şuradan bana bir kilo şeker..| XüŞecek Mi yoksa böyle kalacak “ cephesine bir alay tahtelbahir gön-| **90rlar, bağları oösülmüş bir halde |— JEyç TEEAİ Sardei dndle beğialiliyeü. “Ürüele aet - — Şeker kolay.. Fakat sen, şimdi| T” derecekmiş.. Bana kalırsa #zizim | “mam cıkıyorları OTONOBİL ve MAKİNİZT OKULU Yürürün bıçağı ve Mehmet Yürürün şekeri bırak ta hele şu muhare - belerden bana malümat ver! Bi zerzevi — Aman doktorcuğum, sonbah; e ü ç 1868 de numaralarını göslermiye baş- | 11 ilkteşrinde açılacaktır. Müddeti a nn e yine di ağrıları | sen © Kadan geei VAT Mi Yahü, | yadılar; Düheliyenin 25 frank elmasına | üç aydır. Motör, Otomobil ve Mon- KŞ Günler b yalıvasları a — Şuradan bana sekiz patlıcan! | başlar gibi oldu, sen beni tekrar | bu dalgınlıkla ya makas kulağı : | TİMR Paris halkı iytatreya girebi. | taj dersleri, çi ı;zıeh otamobil. n , — Patlıcan kolay.. Fakat sen şim-| Muayene eder misin? mın birini uçuracak, yahut ustu mek için biribirini itiyor, eziyordu. lerde verilen direksiyon dersleri! USİUTA| — Pavenpor biraderler, her nedense | 50 liradır. Kayıt muamlesine baş- di patlıcanı bırak ta şu muharebe iglerinden biraz anlal! — Merhaba doktor! — Merhaba! — Muayene — kolay canım, sen Şimdi muayeneyi birak ta şu ah- bu iş te kabak.. | — Benim başıma patlıyacak gibi! — Ne münasebet? yanaklarımı çeteleye döndürecek.. — Kah kah kah, kah? 1861 de Davenpor biraderler evvelâ Üngillereye, sonra Pramsaya — ritliler, mmüthiş reklâmlar yaptılar ve 2 eylâl burada muvaffak olamadılar. Hileleri meydana çıktı. Meyireller yuha çekmi- Taksim - Stadyom, Telelon: 42508 ŞOFÖRLERE: Yeni ders devresi landı. Yer temini için son günü beklememek Vâzımdır. Anadoludan rakı kadehi vardı, Ben yapmadım, biçağı unutmuş- eli vali âlemden biraz bir şeyler yu- | — İşte ey aziz okuyucularım, ! fi , göm- | ye, ayaklarını yerlere vurarak bağıl gelenlerin tahsillerini bitirinciye Mehmedi kovduktan senra — aklına Ü N murtla! di anladınız mı, benim bütün bu | maya başladılar, Sahle mediyomlar, | kadar yapacakları masraf yekünu, ieliyeceği cinayet gelmiş ve yeniden — Şuradan bana biraz köftelik kıyma! — Merhaba eczacı! Merhaba! lamlardan kaçtığımın saklandı ğımın, kendilerine görünmek is- temediğimin sebeplerini? | arka kapıdan kaçtılar, Bu, seyircileri BDüsbülüm kırdırdı. Sihirli delabı par- ga parça ettiler, mektep ücretile beraber 125 lirayı Tafsilât için program isteyiniz. Amatör eh hususi ders ve talimlerle Belediye imtihanlarına hazırlanır. Beşmez, etnamesi — alacaklar davet etmiş, o gere alakoymuş ve biçağı ile cinayeti işlemişti. Mehmet Yürür yine yürüyer, fakat artık kimseye misatir olm içimde hissediyorum. Birdenbire değişmeli idim, NC UA LO LT GN O | CA ” GD SA DEM RYED AA AA GA © ; viskiyi de üstüste yuvarladım. Bardağı öyle bir birdenbire kendime gelmeli idim, her şeyi unut - kavrayışım ve başıma öyle bir dikişim — vardı ki, mah idim. Nusretin pardesüsünü — giymesine bile etraftan göz ucu ile beni seyredenler bile gitgide tahammül edemedim: —— A R goğalıyordu. Fakat, bana bu saniyelerde yalnız ve ;!;:r:uı:ğm*:wım vc.mlıçe:lr:'.mdm B bakanlar, hayrete düşenler değil, kâinat bile vız m.-;m:"':m ”.",'M lerimden " & 5 erkestra) Şefi Birmn di g t a_— KeRE Ş, Vd b İA geliyordu. Her bardâk dolusu ispirto mideme in- f eee aa a D eee dikçe sanki bir yığın ateş korunu birden söndürü- İ K, ”Gal — Ne oluyorsun?. ŞU Çimcesaz Fasli - UÜşşak Faslı). Kafiye Bd * z damarlı serin, ci bir hi Tokay'ın iştiraki - fokses. L ee Hi, simsiyah —alnile kimsenin karşısına çıkamaz, — da kana kana içlim. Nüsret elimden bârdağı Çek- y ordu Artık... aT a b n M ea aA n B — Bi ne tlüğü hiç kimseye bir göz ucu ile bile ba camaz. Eğer, — mek: T bakük 20.00 'Temsll Sasi 2040 Ajans ve me- Te sülü öani vür biraz eski taassup cemiyete —nasım olsa idi böyle — Yahu ne yapıyorsun, bu adamı çarpar... Ço- Ka E Geesalefi haderleri. Sani 2100 Türüi Diyip duruyordu. Ben sadece: B kadının kapısını — katranlar ve kendisini bir — Cox musun?. Diye almak is'tedi, bırakamadım. Açılıyozdum, mmüziği. Okuyan: Muzafler İlkar. Ça- — Haydi.. Haydi. Yürü! dırın kuyruğuna bağlayıp — sürüm sürüm sü- — Hiç bir şey yapmaz. Aksine — çarpılanları Serinliyordum, Janlar: Veciha Daryal, Keşal — Erer, ründürürlerdi! Onun içindir ki, ben hiçbir tees- sür duymadan hiçbir azap hissetmeden yaşamak, kendim için yaşamak istiyorum! Bu Belkis behe- mehal yaşıyacak, yaşamağa doyacak, kendisi için Ruşen Kam. Saat 2140 Konuşma, Ba- xt 2155 Müzik (Neş'eli Müzik - PL) Saat 2200 Konuşma (EBcnebi Dü - derde). Saat 22.30 Müzik (Dans müs ziği - PL) Saat 2300 Sen ajans ha - Diyor, kendi kendime düşünüyordum: — Yaşamak için yaşamak!, Oh bu ne iyi şey! Hakikaten öyle. İnsan sadece yaşamak için, ken- “disi için yaşıyor. Bu yaşayışta his yok, hayal yok, kendisine getirir., Dedim. Ben bu'iki bardağı bir solukta içti - n halde Nusret hâlâ bir kadehi bile bitireme - Damarlarımdaki zehir akıyordu. Kalbimdeki pas siliniyordu, Ve. Yine Belkis, Prenses Belkis, yaşamak için yacal mişti yaşıyan — Belkis, bulanan nazarlarının arkasında azap yok, iztırap yök; viedan yapyabancı bir ke- :g:;"; "fı' vakit yaşamağı bilecek. Yaşasın — Artık viski içelim!. yine kendi hüviyetini buluyor, her şeye dudak bü- | — yyee sakai gea (Ci Genl Teük ; danslı, viskili şaraplı, şampanyalı Bel- Dedim. Ve.. Nusretin ne diyeceğini bekleme- — küyor, salonu dolduran bütün insanları — küçük | — 2320 Müsik (Cazband - Pi). Saai kis. Kendisi için yaşıyan Belkis. Prenses Belkis! * Otele döner. dönmez; susuzluğa — doyamıyan, fıçı altına yatak istiyen bir adam gibi hemen: — İçelim Nusret.. Dedim! Sofranın kuruluşunu bile bekliyeme- dim. Garsonun elinden kadehi kaparak birdenbire ağzıma boşalttım. Sonra, şişeyi çektim su barda - ğanı ağız ağıza rakı ile doldurdum ve önu da bir hamlede içtim. Nusret: — Ne oluyorsun Belkis, anlıyamıyorum?, Diyip duruyordu. — Sen Daha, böyle şeyleri ânlıyamazsın!. Diye, ikinci bir defa bardağı doldurdum. Onu Ben dalma böyle olmak istiyorum. Daima bu- yum ve. Böyle olmalıyım! Hatta hastalanmak bile istemiyorum. En kü- gük bir neş'esizliğe bile tahammülüm yok. Teessür beni boğuyor, vicdan azabı bana felç getiriyor. Aldırmamak, düşünmemek, duymamak, bilme- Mmek, acımamak!, Ben ancak, bunlarla yaşıyabi - lirim! Eski Belkis, Emirgânlı Belkis, Cahidin Bel- kisi ben değilim, O olmak istemiyorum. Onu ha- — tarlıyamıyorum. Kimdi, neydi, neredeydi?. Bilmi:- yorum, O dirilirse bu Belkis kendi başına yaşış maz, günahkâr ve ağır vücudünü çekecek mecali artık yok! Başı yarım, kalbi delik deşik. Alnının üzerine üstüsle basıları ve ta beyninin içine ka- dar burgulu, zehirli bir nişter gibi işleyip geçen binbir kara damga var. O, Belkis bu yaralı, kirm Adi, hor görüyor vez Dlyr. tekrar tekrar kadehimi kaldırıyordum!. Daha sonra.. Şarap istedim. şampanya — içtim, ve... Sabaha kadar dansettim! * dim: 2355 - 2400 Yarınki program. Garson bir şişe jahnnie Walker., Diye işa- ret ettim. Nusretin şaşkınlığı gittikçe artıyordu. — Ooh., Amma, toy şeysin?. Biraz pişkin ol- malı. Diye alay ettim. — Yavrucuğum, bir şişeyi birden içtin, şimdi de viski istiyorsun. Senin iyiliğin için söylüyo - rum. Sarhoş ve hasta olacaksın.. — Hiç bir şey olmam.. — Lâfi. —E. Bak görürsün!. — Böyle içmekte devam edersen, yarım saat sonra fitilsin.. Demektir.. — Beyhude telâş ediyorsun!, — Pekâlâ. Günah benden gilsin de, Garson viskiyi getirir ıeth-m-ı._ğ. Ertesi gün akşama kadar yorgun, bitkin, kırık ve.. Tamamlie kendimden geçmiş bir halde uyu- Müşüm. Uyanınca sordum: — Nüsret saat kaç?. — Altı buçuk... Fakat, hâlâ başım kazan gibiydi. Göz kapak- larım şişti, Yüzümün etlerini şişmiş saniyordum. — Amma uyumuşuz?. “Nüsret biraz durgün, birez kırgin: (Devamı var)