LSANE g aaser z $ $ İ 1Y AGUSTOS Bu Mesele Yeni Bir Şey Değildir Avrupanın bugün en pürüzlü bir meselesi olan Danziğ kaç z- Mmandanderi dünya — matbuatımı | meşguül edip durüyor. Fakat Dan- Ü >x meselisinin Avrupa devletle - $ uzun uzadıya düşündürdüğü f fa vaki olmuş değildir. Av- — Tupa matbuatında Danzig şehri - nin tarihine dair bu vesile ile ve- rilen malâmatı gözden geçirince çok ibret alınacak. Ön sekizinci asrın ikinci yarısında Rusyada Meşhur ikinci Katerina impara - $ uğu gibi Prusyada da yi- W 2e n r ikinci Frederik Kral | bulunuyordu. " İşte birbirlerinden kurnaz iki $ ümdar! Lehistan İse o zaman ışık bir memleketti. Her ı memleketi paylaşmak is » a. Fakat taksimde kavga k ihtimali vardıu Katerin gözdelerinden Stanislası Lehistan tahtına geçirdi. Ondan sonra da Rusya imparatoriçesi Le- histanı da himaye altına aldı. Bugün de bunun misali görül - — medi mi? Hitler Çek memleketini himayesi altına almadı mı?, Fakat o sırada Türkiyedir ki Le- histanı müdafaa etmeğe, hakika- ten korumağa karar verdi. Tür - kiye işe müdahale edince Katerin şaşırmıştır. Türkiyenin Lehistanı böyle kuvvetli düşmanlara karşi — müdafaa etmesi Katerinin hesab- larını altüst etmiştir. Çünkü Tür- kiye ile beraber Avusturyanın ve fSatın Almak Istıyorlar Amerikalılar Panama kanalını Mmüdafaa etme kiçin elli adayı sa- tın almak arzusundadırlar, Bu a- ( daların hepsi kanalden 2,200 ki- | lometre mesafe dahilinde bulun- maktadırlar. Fakat Amerikalılar | Panama kanalının kontrolünü ta- — Avrupaya gönderiyoruz... Mazlar!. Yirminci asır: — Vicdan.. Nın adını değiştirip: — Para. Tanın: — Zindan.. u — Boğum. ş Adlazını da değiştirip: — Avrupa. Koyabileceğini hatıra getirmel Mmak istiyorum: A — e F —Amerikalılar Elli Diye bir yağlı ipin altına da götürebilirler. İki mert ve açık bileğe kelepçe vurmasını, bir nişan- “ayı eşinden ayırıp zorla bir şehvet düşkününün kaynuna sokmayı bilenler avuçlarında parlayacak beş on altın için bir yağlı ipi çekmeklen de sakın- Koydu. <Fazilet» i mide,, «seciye» yi riya ha- “Way boğan bir kara bulut gibi örtmüöğe başladı, Ma- (dem ki, onun nereye gittiğini bana söylemiyecekler, “nerede olduğundan bana hâber vermiyecekler pa- Fakat, ben, kendimi Ulviyenin sözlerine inandır- — Paşa Hazretleri, Cahit Beyin yanına bir de n verdiler. Avrupada istedikleri yere gidip kâ- lar. Paşa beftim yanırvla talima! verdi: Geçmiş Zamanlarla Şimdiki İ Arasında Benzer Yerler Var Danzig'in tarihi binalar ından Sent Mari kilisesi sonra da Fransanın birlikte hare- kpt edeceklerinden korkuyordu. Bununla beraber Lehistan sonra- dan taksim edilmiş, Rusya, Prus- ya ve nihayet Avusturya koca Le- histanı aralarında paylaşmışlar- dır, Yalnız Türkiyedir ki böyle bir paylaşmadan istifade etmeğe te- nezzül etmemiş, ondan dolayı da Lehlerin kalbinde ebedi dostluğu kazanmıştır. Lehistan taksim edilirken Dan- zig tarafının kendisine verilmesi de ikinci Frederik ısrar etmiş, bir çok müzakerelerle birçok vakit geçmiştir. Prusya Kralı o zaman Rusya imparatoriçesine müzaheret edi- yordu. Buna mukabil de Danzigi de almakta kendini çok haklı gö- rüyordu. Katerin şundan endişe ediyordu: Danzig gibi bir yer Prusya Krali gibi kurnaz bir hükümdarın eli Ada x a | İngiltere bu adaları satmak niye- | tinde değillerdir. Onun için Ame- irkanın bu «hayat sahasında» üç | millet arasındaki elbirliğinin kâ- fi geleceği mütaleası ileri sürü - mektedir. Cenubi Amerikadaki Nazi tahrikatına mukabele etmek için bu elbirliği bilhassa zarurt görülmektedir. | de müteessir olmıyacaktı ne geçerse buradan ileride çok istifade edecektir, Danzig şehrinin Lehlerin elin- de kalmasından Rusya impara - toriçesi hiçbir suretle kuşkulan- mıyabilirli. Çünkü Lehler o za- man birbirlerile mücadele edi - yorlar, kuvvetli bir devlet halin de kalarak Avrupada büyük rol- ler oynamayı — düşünmüyorlardı. Danzig şehri Prusyanın olunca o zaman iş büsbütün başkalaşacak- tı. Kurnaz Katerin işi ne kadar u- zatır da vakit geçirirse kâr sayı - yordu. Katerin şöyle düşünüyor- du: Vistül nehrinin büyük — bir Kısmı Prusyanın eline geçerse yalnız Danzig şehrinin ticareti-de- ğil, bütün Lehistanın alışverişi, denizle olan rabıtası da Alman - ların nüfuz ve tesirleri altına gir- miş olacaktır. İşte Ruslar böyle diyordu. O zamanki İngilterenin Danzig ile olan ticareti de şehir Almanların olursa bundan müteeesir olacaktı. Katerin çok mukâavemet göster - miş, Danzig şehrinin Almanların nüfuz Ve tesiri altına girmiyerek kalmasını istemiştir. Öyle ki ikine ci Frederik nihayet tasavvurla - rından vazgeçmiyorsa da şimdilik bu münakaşayı bırakmağı muva- fık görüyor. Katerin bunu öğre- nince geniş bit nefes almıştır. Katerinin Başvekili olan Kont Panin o zaman Frederikin elçisi- ne şöyle diyor: — Ah, bilseniz imparatoriçe bundan ne kadar sevinecek! Bir taraftan Prusya Kralını memnun etmek, diğer taraftan da kendi imparatorluğunun menafi- ni müdafaa elmek gibi iki dava arasında kalmaktan çok üzülü - yyordu. Danzig şehrini serbest bir devlet olarak ilân etmek Rusya- nin menaftine hiç aykırı değildi. Bundan diğer harhangi bir devlet O zaman bahis burada kalıyor, Frederik bu siyasi mağlübiye- tini İngiltereden biliyor. Çünkü Kâaterin İngiltereye güvenerek kendisine bu kadar mukavemet etmiştir diye düşünüyor. Danzig (Devomı 7 inci sayfada) yen incinmemesine, Üzülmemesine dikkat ediniz.. İstedikleri yalnız sizin onu ve onun sizi unutabilme- auşür nizdir. Paşa Cahit Beyi incitmek değil, bilâkis onun memnunluğunu kazanmak. boğmak, bu suretle kendi: mşzur göstermek için çalışacaktır!, Taşallah böyledir. Fakat, ne müth ldük, düşündükçe aklımı oynatacak oluyo- rum. Meğer, ben di; onu refah ve servete atffettirip, sevgisini 4 dalavereye iplomatlık yapayım.. Derken asıl diplomatlığı gözümün önünde paşa yapıyormuş ta farkında değilmişim! Cahitle bizi odada yalnız bı- rakıp dışarıya çıktığı zaman: k delilik olmaz. — Fırsat, bu fırsat!. Demiş, hemen bir plân tasarlamış: Merkez me- muru, komiserler, polisler. imamlar, muhtarlar ge- «Kat'iye ileha. lerek, başkın vereckler ve. Böyle punduna getirip: —- Ve Paşa Hazretlerinin mühteram refikaları İM ERAKLI, |) PLÂTİN Plâtin eskiden malüm değildi. Son otuz sene içinde moda oldu. Kıymeti günden güne arttı. Be - yaz altın da kıymetlidir. Fakat plâtin kadar değil. Yüzük, bilezik gibi şeylerin plütin olup olmadığını anlamak için üzerine biraz - tentürdiyod | damlatınız. Kuruduktan sonra si- Bugün Tasmanya belediyesi - aşında mühim bir derd v 'Yaban güllerile mücadele e Bundan yirmi sene evvel bir İngiliz bahçıvan Hobarda oturan bir meslekdaşına güzel bir gül fi- danı gönderdi. Hoyardaki bahçıvan bu gül - lenden birkaç çubuk yetiştirdik- | ten sonra öldü. Bakımsız kalan güller bozuldu. Tekrar yaban gi lü oldu. Bu yaban gülleri şehrin dört tarafına yayıldı, serpildi ve bütün şehri kapladı. PAMUK İSTİHLÂKİ Yeryüzündeki pamuk iştihlâki ber sene biraz daha artıyor. 1920 Benesinde 17150000 balya pa - muk sarfedildiği hakle 1938 de 28.000.000 balya pamuk istihlâk edilmiştir. SKİ AİLE | Galde Gövelif jones ailesi on bir neşillik bir ailedir. Her neslin babası yedi çocuk sahibi olmuş - tur ve bu yedi çocuktan biri mu- hakkak tıb tahsil etmiştir. Son neslin evlüdi ve yedi kardeşten biri olan Allen jones de doktordur. İnsanın sıhhati yerinde ol- duğu zaman, bir müddet de bir şey yemediği takdirde bir şey yemeğe mecburiyet görür. Buna iştaha deriz. Elem ver- miyen bir histir. Yiyeceğe mü- toallık bir şey görmek, kokla- mak voyahut öyle bir şeyi ha- tırlamak iştahayı tahrik eder. Bu his tatmin edilmezse az çok şiddetli ağrılarile beraber açlık başlar. İştaha, yemek lüzum ve ih- tiyacını hissettirdiği gibi, haz- mi da kolaylaştırır.. <Ağzım sulandı» deriz. Halbuki işta- hadan ileri gelen bu arza mo- külâtın hazmina hizmet eden salya ve usarei mideviye gibi ifrazatın artmasına sebep o- lur. Bunun için iştaha olma- dan yemek yememelidir. İş- tahanın muhafaza edilmesi i- çin, yemeklerin muntazam yenmesine dikkat etmelidir. Her yemek arasında kâfi fa- sıla bırakmalı ve bir oturuş- ta da ifrata kaçmamalıdır. Yazan : Etem İzzet BENİCE -BEŞ HASTA VAR a ca aa Deyip çocukcağızın eline kelepçe vuracaklar. İhtimal ben Paşaya: — Cahidi bir defa göreyim.. Dediğim saniyede, paşa bunu böyle düşündü der — Peki,, Dedil, Fakat, bönlüğümüzden istifade ettiler, beş an dakika içinde her işi görüp çaktılar ve Cahit- ciği ortadan kaybettiler. Ne bilelim biz?. Ne avukatız, böyle bir kaç şey geçti. Kendimizi — Hey.. Ne oluyorsunuz, dalavere yokt. Diyebilirdik. Değil böyle, hattâ, Cahidi benim- le koyun koyuna görselerdi ne olurdu?. Gine ne i- damlık. ne zindanlık, ne Avrupalık bir şey yoktu. Belki de bizim: —EN, Artık., Dememiz paşayı yere vurur, ek. İ | —Ayşecik kipkirmızi olmuştu.. | Yorgun sesinde halkalanan saf bir ürkekliğin bütün vücudünü sars- tığı belli idi.. Damarlarım kavuran boyun oğdiği iri kirpil klenn . den axuruıvn—nu İnler gibi: — Peki,, di Fakat... Sonunü söyliyemedi. Sanki, du- dakları birdenbine düğümlenin 5 İri siyah gözlerini Ni in gözlerinin tâ içine dikli. Bütün bir ümidle: — Yalvarırım size,, birazda onu., Kulaklarında bir ses çan gibi uğulâsdi. Nihad beyin hiddetin - den açılmış gözleri sesini boğazına tıkadı. — Kahbet.. Demek hâlâ - bunu söylemekte israr ediyorsun. De - mek hâlâ benim kanacağımı umu- Defol karşımdan.. hem, ha bu hezeyanlarını duyar - Birazdan gide - Nihad bey alabildiğine haykırı- yordu. Ayşe sapsarı olmuştu. Göz- leri kararıyor, bâşı - dönüyordu. Şimdi ne yapacaktı?, Senelerce evvel lekesiz bir yüz- le ayrıldığı köyüne bu büyük gü- nahla mı dönecekti?, Bir anda bütün köy halkı göz- lerinin önünden sıralanıp geçti.. Sanki herkes onun karnına bakı- yor, hayretten açılmış — ağı: ellerile tıkarlarken, — Kahbe!.. Diye haykırıyorlardı.. Hele Os- manı... Ya ona nasıl cevab vere- cekti?, Bayılmamak için koendini zor tuttu. Ürperdi.. Kan beynine vurmuştu. Sanki avazı çıktığı ka- daf bu hakikati haykırmak isti - yordu. Btrafına bakındı.. Oda bom- tu.. Bey çoktan çıkıp gitmişti.. Taşlıktaki yemek masasının üze- rine konulmuş bohçasına gözleri lişti.. Sonra halsiz sallana sallana bir iki adım attı. Bohçasını koltuğu- | nün altına yerleştirirken on iki senedir. Ömrüne beşik olan bu duvarlara, yere her şeye, her şe- ye uzün uzün baktı. Gözleri 18 - landı. Daha fazla duramadı. Ka - pıdan hafifce süzüldü. & Osman; Aygesine üç aydır ardı ardına yazdığı mektuplara cevab alamayınca büyük bir meraka düş- müştü. Şurada kavuşmalarına ne kadar kalmıştı ki.. Ayşeciği bu se- ne on sekizini doldurmuştu.. Se - nelerce kalbi onun için vurmuş. günleri birer birer saymıştı.. İşte harman sonu da yakındı. Düğün hazırlıkları da tamamlanmıştı za- ten. Acaba hasta mı idi?. Yoksa İs- tanbulun şik beylerinden birine gönlünü mü kaptırmıştı? Aklına meler neler geliyordu. İçi içine emeli idi onun.. Onsuz nasıl ya- şardı.. Ne türlü düşündü ise hiç biri- &ine karar veremiyordu. Her ge- çen gün biraz daha zihnini bu - lundırıyordu.. Nihayet dayanamadı. Gözlerile Ayşesint görmedikten sonra ra - hat edemiyecekti. Kararını ver - şti artık.. Ertesi sabah yola ç- kacaktı. Daha geceden heybesini hazır- lamağa başladı. Renkli basmadan yapılmış bir iki parça çamaşırla yünden örülmüş çorablarını hey- besinin bir gözüne yerleştirdi. Ö- | tekine de biraz ekmekle zeytin koydu. Artık yolluğu tamamdı. İçi rahat rahat peykenin üzerine uzanıverdi. * Ayşecik karhı burnunda bir müddet sokak sokak süründük - ten sonra nihyet bir hsthnede gü- nahını doğurmuştu. Buş kavır kivir saçlı bir kızca- ğızdı. Ona baktıkça bir an analı- ğına seviniyor, sonra birdenbire bu müthiş günahının cezasını na- sıl ödiyeceği aklına gelince ürpe- riyordu. , Ne talihsiz kadındı. Ön gün son- Ta ona o yumuşak yastıkları da çok görmüşler. çocuğunu kucağına ve- rince yine sokaklara atmışlardı. Artık her şeyden ümidi kesilmiş, hayatında yapyalnız — kalmıştı. Günlerce açlıkla pençeleşti. Nihayet bir gün onun da eli, ge- lip geçenlerden merhamet yal - varmağa açıldı. Dileniyordu.. Ne yapsın?. Küçükken avucuna düş- tüğü viodansız adamın yalancı vaidlerine kapılmıştı bır kere.. Sefalet canına tak etmişti artık.. Böyle daha fazla yaşıyamazdı. Düşündü. Kendi kahbe idi amma, piçi de Nihadın çocuğu idi. Zaten kendine olan olmuştu. Hıç olmaz- sa yavrusunu bu çirkef hayattan kurtarmalı idi. Ne olursa olsun her şeyi gözüne sığmıyordu. Çünkü Ayşe biricik — Ne yürle yı almıştı. Nihad beyin kapısına gi- elinden alırdı. Amma, iş işten geçtikten sonra böy- le düşünebiliyorum!. — Keklik torbada.. Diye düşünür, geniş ve. Fakat, bu torbada zannettiği kekliğin etini güç yi- yecek, belki de dişleri kırılacak! Rahat nefesler alır, Ulanmaz adam!. Akşam yanıma geldi, Daha görür görmez yüzüne tükürdüm ve. Bağırdı! anıma geldin?. — Yaptıklarında utanmıyor musun?, — Ne yaptın Cahidi?. En çok beni kızdıran, köpürtön tarafı da bu ka- dar hakaretten sonra bile benimle kavga etmeme- si! Buna çıldırıyorum, kendi yumruklarımla kendi başımı döğecek oluyorum: Biraz cevap verse, biraz ne de başımızdan toplayıp: — Pisti.. benimle kavga etse, Biraz: —Eh. Sen de!. Dese bu kadar hırslanmıyacağım. Adam değil Kedi! Bütün kediler böyledir. En çok: Dediğimiz zaman yılışır, ayaklarımızın arasın- da dolaşmağa başlarlar, O zaman kızarsınız, bağı- rırsınız, kafasına bir şey vuracak olursunuz. Bu da, bütün silâhlarını (Devamı var) | ANKARA RADYOSU İA 9 19,74 m. 15195 Kes. 20 decek, dokuz aydır karnında ladığı emanetini iade ede Yürüdü.. İçinde gizli bır vurkt vardı. Kapının önüne geldi Senti evvel bohçası koltuğunda Küf saf bir kız olarak kapısındalı diği o şirin ev şimdi ona ne Çi kin ve nefret verici gelmişti. Elleri titrtyordu. Zie doğrü zanırken kulaklarında bir ses dadı: — Ayşel, Birdenbire ürperdi, Geriye dü.. Gözleri büyüdü. Osmanın kenli gözleri kalbine saplanm Başı döndü. Düşmemek için vara yaslanırken göğsünün de birdenbire bir alev yandı. binde yere yıkıldı.. Bir elini kan fışkıran bastırırken öteki elile sıkı sıkı radığı yavrusunu feri — Osman!, Bari çocuğumu bi basız bırakmma Diye inledi.. Kulaklarında kahbe diye Gğ dayan bir s0s yavaş yavaş aöT ken o; günahını kanile ödediği &” cuğunun babasını düşünüyordür RADYO —— DALGA UZUNLUĞU T.AP, 31,79m. 9465 Kes. 20 1639 m. — 138 Kes, 1208 BUGÜN Saat 18.30: Program. Saat 18.33: Müzik (Küçük Ü” kestra - Şef: Necip Aşkın.) 1 © Franz Lehar - Vals, 2 — Zieh ” rer - Eşkiya operetinden potPi ri. 3 — Delibes - Kopelya .,.ıı'! sinden bebek dansı. Saat 19.10: Türk müziği (ııe' saz faslı) Saat 20: Memleket saat üyüft Saat 20: Temsil. Saat 20.40; Ajans ve meteof” loji haberleri, Saat 21; Türk müziği, 1 — «"7 - Rast peşrevi. 2 — Lemi - SAf garkı: Yok mu cana âşıka hi a fetin. $ — Udi — Mehmet - şarkı Öyle yakında ki beni. * ” Lemi - Suzinâk şarkı; Yeter H ranlı sözler, 5 — Neyzen Ruf ” Suzinâk şarkı: Çaldırıp 6 — Refik Fersan - Suzinak f' kı: Canım kimi isterse. T — *"7 - Suzinâk saz semaisi. 8 — « Halk türküsü Sabahtan kalktif 9 — enn * Halk türküsü; ÜfE lıyım ezelden. 10 — veee. - Ha türküsü: Ekin ektim çöllere Saat 2140: Konuşma, Saat 21.55 Neş'eli plâklar * Saat 22: Haftalık posta (Benebi dillerdi v Saat 2230 Müzik (Dans Mi ği - PL) Bazt 23: Son ajans ıııbıf""' ziraat, esham, tahvilât, kambiri ukut borsası (fiat.) — —0 & 4 1939, Ay &, Gün 2i1, Hazır 106 19 Ağustos CUMAR'