k hnğı;umu n Seyyar DNK tlen şu İapr ŞN tanı < Dü Bet İstan- Hit karpuz. hî"' seyyar kitabemin topu | Mi Hnecik olduğunu anlat- d, Hatırımda kaldığına göre Üa İstanbulda bunlardan ye- İ yiş ne dolaşırdı. Şimdi ise, he z ortada şu adamcağız - Tpg, Masını göremiyoruz. İşle ap, GA anlaşılıyor ki İstanbul- ü yT zma, bugün en asga- | V| Yiç Bğe in :rışur%ıe bu gıbî.,. Sağpetliba, yakın — zamanlarda Ortadan yok olacak gi- | â bunu, İstanbulun bi- | y hW..—yî'" kitabcısı olan (Erzu- | Yay, “Mall Hakkı Okutan) da :"’ı.,___n h ki şehrin en okur "ıı_'l""" her gün kümeler teş- *Tİ meşhur Küllükte ba- yandı: k. “aplara bak bayım, şu İk ,I,“Elıumnnu arasında neler Ha MMeşhur üstadların en k ;*'“Ii koltuğumun altın - Tyiy At bunları değil okuyan, N, g ğ Kaçi *Tan nerede? Şimdi soat KP övden satışa çik: ye- Ha :ır Olduğu halde henüz sifta: | N K Yk ÇA Nt n _' Dün sabahtan akşama & zorla, şuna buna, alı- mi, yirmi iki dir, Kitabcı- iyor. Ben, bu yirmi sekiz yıldız aç den, günde kırk, elli lüm çok olurdu. Hem o ;ıla bu işi benimle be- Ykpıç dârı da yapardı. Şimdi | K K başıy ? da yapardı. Şim AAA Ki a olduğum halde gün- nh_,n İt satt .;"ıı...'" kârlı bir gündür. Hat 4 ğ * ümuı.o koyduğu desi W dun, Teki bir kitabı alı B ? bak O p C yahu, şu da paray- | Dpç derler monşur - (Pol | &, hanç Yesi.. fiyatı da ön iki İ Tiya müsteri Beyği * Müşterisi olsa ona | Kö gel p k. Ş, Kat M N Vbura eç y Püra; ğım gün be- 'akat yüzüne bile 'dâ menşur (Romeo M"N. B ora kitabı., Bu da 'una da metelik veren | ç ZümMü kesip sordum: İmin eserleri böyle? k İ hi aplarına bile bak- N k v.ım: SBörmeden İt Mep, Ti Burhan Cahidin, b Va Bh;nfd Raufun olacak! & iler kimlerin eserle- ki: N .;'Ğ’bk “-',"" arasında kimlerin  Yüredg Müallim Naciden tut kadar bütün üs- KAi hat tâ belki de sizinki- h A'R. ea benim kim “üsung olduğumu ta- | Ismail Hakkı Okutan — Tanımaz olur muyum? Zatı âliniz Uurullah Ataç değil misiniz? — Onu da kim söyledi | benim Nurullah Ataca benzer ye- rim var mı? Ne bileyim, geçenlerde bir | Bün burada biri size üstad! diye | seslendi. Ben de me€rak edip bu Parisin G sana, Borsacılar n ellerinde evrakı nakdiye ve al- tın dolu çanta- larla - büroları- na gidiyorlardı. Karşılarına eli silâhhı üç çıktı, biçareleri yere yuvarlayıp çantaları — aldı- lar. Hücuma uğrıyanların feryadlarına ye. tişenler — hay- dudları ele ge- çiremediler. Sabah saat 9 u on geçe, Paris borsası civarında Fiy - sin- Toma sokağında beş numaralı büyük bi- nanin kapısında büyük bir oto - mobil durdu. Üç adam indi, kapının “altına | girdi. Üçünün de üstünde emper- | meabe, kollarında çanta vardı. Kapıcıya birşey — söylemeden merdivenleri çıkmağa başladılar. Otomobilin şoförü Vinyen s0- kağına kadar ilerledi, durdu, fa- kat motörü durdurmadı. İki dakika sonra, yani 9 u 12 dakika geçen bir borsa acentesi öbeğinde Bir Haydud Çetesi Bir Borsa Acentası Direktörü İle Memuruna Hücum Ettiler Çalınan Paranın Mikdarı 1.200.000 Franktır Haydudun üstüne çullanan tek kollu harb malülü şahadet etmek üzere merkeze götürülüyor. . . e Haniya,Hikâyeler Roman- lar, Yok mu Taliblisi.. | nbulun Biricik Seyyar Kitabcısı Olan Erzurumlu tail Hakkı Okutan Günde Bir kitab Bile Satamıyor Yazan: Osman Cemal kimdri? diye sizi Kesrleyli Sıtkı- dan sordum, o da tuttu bana: — | Menşür mukallid Nurullah | Ataç! dedi — Mukallid mi, münekkid mi? bilmem... O bana öy- le dedi, ben de in İstanbulun biricik kitabcısı Br- zurumlu İsmail Hakkı Okutanla artık yarenliği koyulaştırarak: — En çok kimlerin eserleri satı- lyor? — Hiç biri satılmıyor dedik a.. «- Canım hele hele,.. Satılanlar acasında en fazla hangiler yer? — Aşk romanları, cinayetli fl- lân falanları tek tük gidi — Tn çökhangi-yaşdakiler o- | kuyar? Bi or. | ra daha çok okuyor gibi... | — Demek gençler... | — Bırak o gençler (Etrafı gös- | tererek) işte göz bütün gençler tavla oynuyor, lâklâkıyat | yapıyor. Bu gençlerden biri de | benim oğlum.. Bu sene orta mek- tebi bitirdi. Fakat, ben ki bu ka- dar yıllık bir kitabcıyım, şimdiye kadar, ölüm Allahın emri, bu oğ- (Devamı 6 mcı sahifede) direktörü Bay Reymon Filip ile memuru Bay Marsel Hano ayni binaya girdiler. İkisinin de elin- de çanta, çantalarda da evrakı nakdiye ve altın vandı. Merdivenleri çıkarlarken baş- larına şiddetli bir darbe yediler Yere yuvarlandılar. Kendilerine | gekdikleri zaman üç kişinin çan- | talarını alıp kaçtıklarını gördü- ler. Bay Filip yerinden sıçradı ve 200,000 franklık paketle kaçan ü- çüncü haydudun peşine düştü ve KÂFİ DEĞİL | Geçenlerde ölen ve Amerikada Ayrupalıların Pek Çoğu! Belki Şaşar Amma İngi- | KAVGADAN SONRA CIELD) *borsa kurdus diye tanınan ban- | ger David Lamar bir gün Pierpor Morgana: — Büyük bir işe başlıyacağım, bana sermaye veriniz. Morgan sordu: — Veneyim. Fakat sen bana ne garanti vereceksin? — Namus sözü. | — Yetişmez. Çünkü namus sö- zün borsada kayıdlı değil!. NİYET Kadın son bir defa daha sordu: — Bana o tek taş yüzüğü ala - cak mısın?. Kocası düşündü — Evet... — Ne zaman? — Bırak da sözümü tamamlıya- yım. Evet, o yüzüğü almağa ni- yöim var. — Senin niyetin oldukça, benim yüzüğüm olmıyacak!, HACET YOK ile meşhur bir arkadaş bir arkadaşının son nefesine ka- | dar yanıpda durduğunu anlattı. Sordular: — Bay din ! ince gözlerini kapa - yoktu, dedi, kördü. Bi | — Üç kere evlendim. üç kere de | kocamı kaybettim. anlatıyordu. Biri atıldı: — Aamma 'dalgınsınız!. uk ağzını açlı, esnedi. Bü- yük babası: — Yavrum dedi, ben esnediğim zaman elimi ağzıma götütürüm, — Tabil, sen takma dişlerini sak- lamuk istiyorsun!. Karısı öyle kızmışlı ki; tavan süpürgesile kocasınm sırtına vur- du. Kavga durulduktan sonra: — Haydi bakalım yirmi beş ku- rüş ver dedi. Kocası homurdandı: — Hem beni döv, hem de para iste No yapayım, süpürngenin sa- | Avcı Balık Bahrimuhtte Yaşayan Bu Balık Martı *Kuşlarını Yutar Bahrimuhitte yaşıyı deçikleri koca başlı, koca gagalı balık vardır ki, martı ile karnı- rur. Deniz sathına avlan- nen martılar, ve sair 1 bir hamlede yutar. Bodrua ir hayvanat âlimi, Bodrua ba- karnindan iki döniz kuşu Bu açgözlü balığın yabani ör- dekleri yuttuğu da görülmüştür, | Yiyecek balık bulamadığı za - | man Bodrua balık, midye, istrid- ye ve istakozla karnını doyurur, reorALALALALALARALARALARALAI Bu sırada kapının önünden bir kolunu harbde kaybetmiş olan bir harb malülü geçiyordu. Adamca - cağız tek koliyle haydudun üze- rine atıldı. Adam yere düştü, fa- kat öyle çeyikti ki, yine kalktı ve ok gibi fırlıyarak kaçtı. Kaçarken de arkasına doğru üç el ateş etti, sonra motörü işliyen otomabile atladı, otomobil son hızla hareket etti. Mescle zabıtaya ihbar edilip de noktalara telefon edildiği zaman iş işten geçmiş, haydudlar oto « mobillerile beraber ortadan kay- bolmuşlardı. Haydudların ecnebi - oldukları | Şaşılacak |Ata Şeyler mi ? lizler için Pek Tabiidir imzalı Kocalar İngiltere plâjları çok kalabalık- yüzden bir çok yanlışlıklar olu- yor, kadınlar kocalarını, kocalar | kadınlarım kaybediyorlar. Ka - dinlar kocam diye başkalarının yanına sokulüp: Hello.. diyorlar. Bunu önlemek için kocaların sırt- larına isimlerini yazmaları İngül- tere plâjlarında moda oldu. Deniz Kenarında Şoba iğne alılsa yere düşmez. Bu | TELGRA —IB AĞUSTOS 1 tada tekzib edilmez bir ha- kıkat var: Amerikalılar, bilhssa Amerika kadınları, ihtiyarlamı - yorlar, genç kalıyorlar, Kırk ya « şında bir Amerikalı kadın otuzun- dan fazla görünmez. Amerika kadınları şişman de- ğildir. Amerika kadınlarının yüz- lerinde kırışık yoktur. Amerokalı kadın için tenine iti- na etmek ellerini yıkamak gibi bir ihtiyaçtır. Bunun için sarfotti- Bi paraya acımaz. Biliyor musunuz Amerika ka - dınları senede kaç para berber pân rası veriyorlar? 500 milyon do - lar. Haftada 20 dolar kazanan bir | daktilo iki dolarını teni için sarfe- der. İngilterede yaz günleri bile sa- bahları ayaz olur. Aksi gibi de bol balık sabahları şafakla beraber çıkar, Bedava tarafından öğle ye- meğini hazırlamak lâzım. Bu iş de tabil karın doyurmasına. Peki amma balık beklerken donamaz- lar ya, Bunun için deniz kenarına veya Taymis nehri kıyılarına gaz sobalarile gidiyorlar. MA 23erl Kalmaz tahmin ediliyor. Çaldıkları para- nın miktarı bir milyon iki yüz bin haykırdı; Hırsız var yetişiniz!, Tranktır. İngilizler her şeyden fedakâr- lik ederler amma akşam çayından Gözünü — Evet, gözlerimden birini sa- tıyorum, elli bin liraya bir gözüm satılıklır. | — Bunu FPransanin Santoney eya- letinin Furmil köylülerinden yir- mi sekiz yaşında Firmen Pivoto yar, — Neden? — Bir Amerikalının kalb hasta- Hığı olduğu için 10000 dolara bir gözünü sattığını güzetcerde oku - dum. Bende de kalb hastalığı var, | On senedir çekiyorum. Artık ölü- | mümün yaklaştığını — anlıyorum. | Tedavi edemiyorlar, Bu hastalık deva kabul otmiyor. Hasta bir a- nam, karım ve yedi yaşında bir ço- cuğüm var. Ben ölürsem onlar aç kalacak. Ne yapayım istiyorsunuz? — Hiç bir geliriniz yok mu? — Biraz toprsğım var. Fakat 1 çalışamıyorum. Ailemden hiç biri | de çalışamıyor. Borçlanıyoruz... | Artık bu hal devam edemez, Hül- | buki daha ailemden kimseye bu- nu söylemedim. aai vazgeçemezler, hattâ denizde bi İşte resmimizde deniz banyosunu alan bir bayanın banyodan sorira çayını aldığını görüyorsunuz. Plâj- | larda garsonlar mayo ile ve de- | nizde servis yapar, J I Binen Genç Kalır! Diyorlar Ten Güzelliği İçin Her Sene 500 Milyon Sarf Eden Amerikalıların En Büyük Zevkleri Ata Binmektir Amerikalılar az yerler, faka! tenlerini bozmıyacak, midelerine ağır gelmiyecek şeyleri yerler. Nevyork'ta lokanta ve eczane den fazla berber vardır. Yalnız Nevyorkta değil, bütür kış iki metre kar altında kalan kü- çük kasabalarda bile bir iki ber- ber mevcuttur. Oralarda sebze w bakkaliye satan kadınlara dikkal edenler görürler: onların bile tır- nakları manikürlü, saçları taralı- dır. Amerikalı kadınlar şişmanla - mamak için jimnastik ve masaj yaparlar, ve bu işi de musiki ile yaparlar. Gramofonu kurarlar ve çalınan havaya tempo tutarak ha reket ederler. (Devamı 6 ıncı sahifede) Bir Gözünü Elli Bin Liraya Satmak İstiyen Adam! On Senedir Kalb Hastalığı Çeken Genç, Ailesinin İstikbalini Temin Etmek İçin Feda Edecek Gözünü satmak istiyen genç di- şarıya seslendi: İçeriye bir kolu meflüç ihtiyar- &a bir kadın girdi. Adam elli bin liraya gözünü satmak istediğini annesine söyledi. Kadın şaşaladı: — Bu parayı ne yapacaksınız? — Bankaya koyacağım, sizi ra- hat rahat geçindirir, ben de rahat rahat ölürüm, Gencin soluğu bir ateşci körüğü &ibi soluyordu.