Ingilterede Seçim ve ÇEMBERLAYN Vaziyeti Tehlikeli Görenler Intıhabı Teİııre Çalışıyorlar sinde değişiklik olacak diye © ayetler çıkar, 937 de Bald - vin kabinesinin yerine gelmiş olan l Çemberlayn hükümeti şimdiye ka-| masını : dar azasından bazılarını çıkarma- dı değil. Kabineden geçen sene is- tifa edenler oldu. Fakat Başvekil | daha ileri gitmeğe lüzum görme- di, Evvelce birlikte kabineyi teş- kil ettiği devlet adamları bugün İ yine yerlerindedir. Çemberlayı [ kabinesinde esaslı değişiklik ol - rini dikten bi Askeri Ehemmiyeti Bulunan Adalar iyenler meselâ M. Çör! ile M- Edenin hükümete girmele- eri sürüyorlar. 937 de Çemberlayn iş başına gel- aç ay sonra Eden Ha- | riciye Nazırlığından çekilmişti, — | Bugün asıl mevzı Beşvekil Çemberi rumak için herşeyi ) Çemberlayn karşı tarafın bir türlü anlaşmıya, uya gelmemesi yüzünden istikbalin türlü ihtimallerini de diğer devletlerle sulh sini kurmağa muvaffak ıl.ıı bir devlet adamı diye şöh zandı. Çemberlayn İngilterede ol sun, İngilterenin haricinde olsun iktidarı, muvaflakiyeti herkesçe tanınmış bir Başvekil oldu. İngilterede son olarak 935 de intihaba: yapılmış, meb'us! çilmişti, 935 senesi ki Habaş barbi başlamış, İngiltere ile İta yanın arası açıldıkça açılmış, İtil- yaya karşı zecri teâbirler alınmak yü en İngiltere ile İtalyanın harbe tutuşacağı söylenme; lanmıştı. Fakat olmadı. VSi harb şudur: sulhu ko- pti, fakat bunların. hi İtalyanın, Franko Ispanyasından * istediği Fedakârlık Nedir ? Büyük devletler dünyanın muh- telif denizlerindeki irili ufaklı a- dalardan müstakbel harbde istifade edeceklerini düşünüyor- lar. Meselâ Almanlar ve İ lar İspanyolların el daları satın almak istemişlerdir. Fakat İngiliz gazetelerine göre bu müzakereler neticesiz. kalmıştır. Japonlar d sularındaki Spartley adalı €le geçirmek istiyorlarmış. İngilizler de Bahri- ebirdeki büyük küçük an ağdaları fından tef tiş ettiriyorlar. Kont Cianonün Franko ile yap- tığı görüşmelerde, Ciano, İspan - ya mihvere iltihak etmes> bile sevkulceyşi shemmiyeti olan bir iki adayı mihvere terketmesini teklif etmiş imi; — Gördün mü ya?.. Altınları da vereceğiz.. ini yükseltti şaya senin eşek olduğunu da söyliyece kızım, bir eşektir.. Diyeceğim.. O al tanlar hiç geriye verilir mi?.. Ben nasıl verebilirim?.. — Neden?. — Nedoni var mı?.. Basbayağı veremem. Ben del! olmadım. ben aklımı kaybetmedim. Bugün iki yüz altın bir ev parası. İçinde oturduğunuz bu evi ben yüz elli 'a almıştım. İki yüz altınlığını da bır düşün Bu eşeklik değil de nedir?.. Bu sefer de ben kızdım: — Eşek bana demezler.. Rüştü efendi bunun üzerine yerinde yış fırlayıp ta: — Ya, bana mı derler?, bir fırla- Diye bağırmaya başlamasın mı!.. İşte bundan sonra © da, ben de kendimizi tutamadık, söz müna- küşa, atışma, çekişme yerine aramızda zorlu bir a- ğiz kavgası başladı. Böyle bir hal ömrümde başı- mâ gelmemişti. Hiç bir kimseye şimdiye kadar, — Eçek... Dediğimi hatırlamıyorum. Hiç kimse çıkıp ta: — Beni incittin. Kont Ciano madığı fikrinde idi. Silâ çok pa de 'a verilmemiş, nış oluyordu. Bir noktaj nazara göre şimdiki | parlâmentonun hayatını daha u- zatmak kabil olur mu, olmaz mı? Bunu düşünenler çok değil. Fa- şündükleri de az manalı de- ği Diyorlar ki: — Avrupanın vaziyeti daha dü- zelmiş olsa bile sonbahara kadar ik büsbütün ortadan kalk- miş olmiyacaktır. Bu böyle olun- | ca memlekette yeniden bir inti- hab mücadelesi açarak bununla meşgul olmak doğru değildir. İşte şimdiki avam kamarasının müddetini daha uzatarak intiha- batı sa bırakmak istiyenle - rin ded: âı hulâsa olarak budur. (Devomı 7 inci sayfada) I BALIK MERAKLILARINA KOLAYLIK Amerika şimendiferleri müdi - riyeti, balık avjamak için nehir | kenarlarına gidecek meraklılara bir kojaylık olsun diye bütün f tasyonlara bir makine koymuş! Bu makinenin deliğine on sent atıldı ma, bir kutu balık yemi dü- şüyormuş. MÜREKKEB NASIL YAPILIR? | kasabasının — ——— Yazı yazmak için kullandığımız bir adi mürekkebler, ormanlarda gör- düğümüz büyük meşe ağaçlarının yapraklarından yapılır. Bu yap « rakların üzerine konan küçük bö- cekler yumurtalarını de küçük genç bir tuz. otuz beş vardı. Zayıf, uz j niş omuzlu idi bırakırlar, Bir müddet sonra, bu yumurtalar le kabarcıklar husule gelir, Bu kabarcıklar, tuzla karışık de hallolunarak adi mürekkeb pil ÇİN MÜREKKEBİ rünüyordu. ket üsüzdü. A; Çin mürekkebi sabitlir. Kat'iy- bozulmaz, izale edilmez. Bu mürekkeb; is, zamk ve sudan iba- rettir. Ge göze gel mürekkebi imalinde kulla- mulan isler, kapalı bir çanağın al- | tında naftalin yakmak suretile | elde edilir. b di. Sonra, ağ doğru yüri nih Çarşını MATBAA MÜREKKEBLERİ —i ” | Gazete ve kitab basmak için kul-| lanılan mürekkebler, xevenvag. isi,| vekili olan Asım hır ve pck 'göbuk kürür, idi ki, yı GARİB BİR REKOR Bir Amerikalı, arkasına dönüp bakmamak şartile geri geriye 7 kilometro yol gitmiştir. TAHTA KALDIRIMLAR risin ekser yerlerindeki kal « ar, parketaşı büyüklüğünde nde tahtalarla döşelidir. İlk tahta kaldırım 1881 de Mon- ir sokağı Puvasoniyer cadde- si üzerinde yapılmıştır. ki adama bak: tebes: şim, rar görüştü nun oldum Bunuri için en çok katranı çam | ağaçları kullanılır. Tahta kaldırıml nede bir de ril Doktorun Ögütleri: Uyurken Horlamamak İçin Ne Yapmalı? Üy haz Ameliyata en horlyanların bu - ve boğazlarını bir » uisa muayene ettirmelidir. lüzüm” gö yanakları ve | pek cana yakıı Bazan bir ameliyat yapıldı Bt hâlde horlama devam eder Bunun için geceleri, dan evvel burun - delikli biraz vazel ve dili da: uyumayı âdet ed yahud büyücek bir mendil ile çeneyi bağlamalıdır. Mendil, başın üstünde düğümlenir. Bu hem horultuya mâni olur, heml de insanı burundan nefes al- mıya alıştırır. mıştı. | yoktu.. BEŞ HASTA. VAR , : ——— Yazan; Btem İzzet BENİCE Rüştü Efendiden — bil nelerin hiç . Hattâ, onun ından alarak yine onun yüzüne çarptım. O da benim ne aptallığımı, ne hayvanlığımı, ne eşekli- Gimi bırakmadı. Avazı çıktığı kadar bağırdı. Bü- tün zoru derdi ben bu adama varayım, o da al- tınların üstüne yatsın? Tabil ondan sonra da artık her gün bir kese altın istemeye kalkacak, -- Kayınpeder... Olacak. Hasis herif. Beni işletilecek kömür ocağı zannediyor, galiba?.. En son. Seni kovarım evden.. Dedi. Bekledi ki, — Aman... Diyeyim, — Kovarsan kov. lebilirim, evinden! Diyince, baktı ki, bu da olmuyor. Nihayet, — Allah belânı versin, sen konuşulacak insan Diyemez. Fakat, kel d ağı değilmişsin... Ömrümün sonunda başıma bir felâ- ket getireceksin. kendisi odadan çıktı! Kıpkırmızı olmuş- akıyı Eli ayağı titri- yordu. Sahiden bu ihtiyarlık ve şişmanlıkla bu ka- da, kızgınlık başına bir felâket getirebilir, belki de onu öldürebilirdi! İyi ki çıktı git Hele, annem köşenin birine yığılmış kalmıştı. Ölüden farkı yoktu. Gene, ne olsa annel.. O, çıkıp gözüme annemin bu hali ilişti, hemen ya- gittim. ü Efendiyi de elimden gelse bo- ağım. Ne sıkılmaz, ne mühteris adammış. Ben altınları alayım. Ömrümün sonunda debdebe içinde yaşayayım da, üst tarafı ne olursa ken onu görenler, gi la süz ç adam bunlarda! nce, selâm verdi. Fakat onlar mukabele et du. Kısa bir müddet k- dükkânın İ adımlarla dükkâna | , İçeriye girdi. Burası kasabanın bir zıhaneye birisinin girdi- | i hissetmed ble. ıç adam dava vekiline yak - | lerhaba Hoca! dedi Asım hoca gözlerini tetkik etti- ği kâğıdlardan ayırı nle onu karşıladı — Hoş geldin Cahit Be; nasılsın- bakayım? Seni ne- Asım hoca onun bu ziyaretin - | den pek hoşlanmamış gi Bakı; l.ıx ndan 1 öldürmek suçundan 3 | pis cezasına mahküm edilen vilâyet hapishanesinden o ü benüz doldı siyah gözleri, 'ahitle pek alâkadar ol- 1 kadın asaletini bu | bağları ile Semraya bağlan - Aradan çok zaman Cahit, Muallim mektebini ikmal e- le evlendi, Ve karısı | beraber, tayin edildiği (B...) kasabasına geldi. Cahit çok mes'ut idi, seviyordu ve sevdiği kadın tarafından da se- | vildiğine emindi; | I Yazan: MEHMED HİCRET I O akşam posta arabası (B...) jandarma önünde durduğu karakolu zaman, eli valiz — bulunaz adam çi . Kederil ve muz: aki lâcivert ce- h rengi solmu aklarındaki is dt Bir eğlenti gece bir enç adam, bütün nür arka- | şti. Hepsi de kanı sıcak, muzis, iyi kalbli . Bilhassa Asım hoca Cahidin la eşi bulunmaz, kıymetli rkar Genç adam hakiki dostu olduğuna emin bulunduğu bu âdamın uğrunda her fedakâr- lığı göze almağa hazıı ikisi daşlarını sevmi; diler, sanlare taraftaki e göz gezdir- | Şti cik dava hocanın yazıhane a Maaşına zam yapılan başmual- aşlarının şerefine Ka - portakal bahçesinde bir . Karşısında- a sahte bir | eğlentiye gi | — Bahçede, h | mış, büyük bir portakal |altında uzun bir mi xm—ıılmuş, * ve davetliler karde- in! da toplanmışlardı. Het ge i- | 9 kadar me ı.-' çinde İdi. Arada, sıtada da dans e- | | dili konuşm; Kısa bir mü: dirdi, fakat onları göremedi Si kablelvuku genç adam hçedi çinde bar- unan küçük havuzu gördü. Nhı- asının İsmi idi- | bunya bi yanındaki ret de yanında İdi. Semranın elle- genç adamın elleri içinde... Ya- vaş sesle konuşuyorlardı. Cahit, kendini onlara gösterme- | r ağacın arkasında gizlen- | ameryede nli dudakları ile | dilber bir kızdı. t anlatıyordu: — Madem ki sevmiyorsun, den hâlâ onunla yaşıyorsun?. Bir insanın hayatta sevmediği birisi | ile birlikte yaşaması kadar azab | ve ızlırab verlci şey var mıdır? Ay ril, ayrıl ondan.. Evlenelim, se - ninle mes'ud bir yuva kuralım,. Semra kollarını Nusretin boy- nuna doladı: — Hayır sevgilim, bunu yapa- mam! Onu sevmiyorum amma, o- çıyorum. Cahit beni o kadar yor ki... Kendisine hal la dans etmişti.. | ne- ve kuvvetli gö- | geçmeden, | saadetine son iyor!. Utanmamazlık, menfaat düşkünlüğü bu kadar olur. Böyle adamları cemi, isim diriyor, bilmem?. Fakat, beni; verilecek bir tek sıfat vat asıl Şöyle, Yola gelmeli, Fakat ne süklüm büklüm geldi. Sanki elinde avucunda ne varsa kaybetmiş, bir lokma ekmeğe muhtaç olmuş gibi. Bahçede oturuyordum, Zaton annem, — Yalıya gidecek.. Demişti. Yalıdan geleceğini biliyordum. Eve gelir gelmez, sordu: Belkis nerede?,, em: — Bahçede.. Dedi, Ben de konuşulanları işitiyordum. Sa- dece, yüreğim çarpıyor. Ne haber getirecek? Diye meraklanıyordum. Yukarıya çıkmadı, | doğru yanıma geldi. Merhamet dilenen, acındıran bir hale ile gözlerimin içine baktı: si tanışmışlardı. kati söyliyeceğim zaman biT gınlık yapacağından korkuyt'” Cahit daha fazla daya! Sal Yanlı şılar di, fakal sü ne eğdi. 19 Program 1 canlandı. cana âşıka hi Öyle yakdın ki 2230 M Pi) 23 Son ajans 13,35 Türk mi dattım. emelim. şal zik - Pl). 1857 Hicrt Cemaziyelevvel 26 T Vakitler Güneş Öğle Tcindi Akşam Yatsı İmasak (Devamı var) (Devamı 7 inet vaj 5 Müzik Pl S— Mehmed N: beni, 21,10 Konuşma. 21,25 Neş'eli plâklar - R- 21,30 Müzik (Radyo orkest Şef: Praetorius). haberi 13,30 Program. üziği. 1— Şehnaz peşrevi- 2— Dollâl zade - Şehnaz Etmedin bir lâhza fhya. 3— Şemseddin Ziya - Işarkı « Hem adandım, hetf Vasati sa, da. 440 12 20 16 19 19 40j 12 21 38 2 26 dığı ağacın arkasındâli dana çıktı. Onlara do, gelince durdu. Semra ve Nusret birdenbift da Cahidi görünce #W lar, Nusret, bir şey söylemek yemedi. Başılli ru yül RADYO Ankara Radyo$ BUGÜN 'i « Hicazkâr şarkt ” 4— Lem'i - Rası şarkı - YOf esham, tahvilât, kambiyo - *” 23,20 Müzik (Cazband - P" a 4— Lem'i - Hicaz şarkı - 5— Salâhaddin Pınar - £ - Yüzüm gülse de kızlifi v üK eli 14,10 - 15,30 Müzik ÇHafif 9 o! 4 8 1f yi ”| | 1938, Ay 7, Gün 195, Hazır ** | 14 Temmuz CUMA |