24 Haziran 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

24 Haziran 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meraklı Şeyler ZAFER BİZİMDİR. İn “Almanlar Yeniden iz - Sovyet Müzakereleri ÂYE Tahkimat Yaptıracakmış Baltık Hâriciye Nazırları -Daima ı Bitaraflıktan Bahsetmeğe Başladılar Yeni Rivayetler Ortaya Çıkıyor. rta Avrupada Çekoslovak- yanın başına gel âkıbet O küçük devietler için nasıl bir ders olduğu malün istiklâli korumak lâzım. Finlandiya da bu milletlerden « dir. Bu devletin merkezi olan Heb- singfors'ta bulunan Avrupalı mu- habirlerin yazıları bu günlerde daha ziyade cek- u. Çünkü Finlandiyanın *i mühimdir. Almı geçecek?, Mühim bir mesele, Rusya tarafına mı ge- çecek?. Daha az olmıyan bir me- sele, Aland adalarına sahip olan Finlandiyalılar bu adaları tah - kim ederlerse kimin lehinde ve ki- min aleyhinde vaziyet alacaklar? hlar tarihi, mukave- met V adeli diyalılar, diyorl. karşı mukavemetten ni alıkoyacak — herhangi bir emri kim verirse versin dinle- miyeceklerdir! Harict politika ti barile şimal devletleri zümresine dahil olan ve bitaraf kalmak ka- rarını vermiş bulunan Finlandi- yanin bu zümrede büyük bir e- bemmiyeti vardır. Finlandiyalıla- ra göre bitaraf kalabilmek lmak, bunun için de A- land adalarını tahkim etmök lâ- zım diyorlar, Şimdiye kadar ise Rusya bu adaların tahkim edil- e razı olmamıştır. Aland a- dikçe Avrupalı syiasi muh muhabirlerin yazılarını -bundan evel «Son Telgraf» gens bu sü - tunlarda hulâsa ederken kaydedi- len bir iki nokta vardı. İsveç dev- leti ile Finlandiya arasındakt wü- nasebet pek ileridedr. Finla; yanın Alman erkânıharbiyesinir hareket ederek Aland ını tahkim etmek istediği leri sürülmektedir. Rusyanın bu şüpheye düş- tüğü yeni Aland adaları tahkim edildiği tak- dirde Rusya hükümeti gerek İs- veçten ve gerekse Finlandiyadan teminat ist'yeceği söyleniyordu. Fakat bu teminatın mahiyeti ne olabilir. Adalara bu toplar ko « nulduktan sonra'hangi teminat is- tikbal için Rusyayı tatmin edebi- lir?, Finlandiya ile Almanya arasın- da eskidenberi bir dostluk vardır. Daha geçen gün bir çok Finlan- diyalı Şab'iler Almanyaya gide - bir keyfiyet değildir. | rek tetkikattg bulnmuşlardır. Son- ra Almanyada tahsil görmüş bir çok Finlandiyalı zabit vardır. Fin- landiyanın istiklâl mücadelesin- de Almanların vaktile yardımı ol- muştu. Çarlık Rusyasına karşı Finland'yalılar uğraşırken Al - manlardan yardım görmüşlerdir. Fakat bu hatıralar acaba Finlan- diyanın bugünkü — menfsatleri mevzuu bahsolurken ne dereceye kadar müessir olacaktır?. Çok rı bir bahis. Finlandiyayı Avru- panın şimalindekı diğer devlet - lerden ayırmak teşebbüsleri kı şısında Finlandiya devlet adamı ları kendi memleketlerinin şimal devletleri zümresinden ayrılmı - yacağını, daima bitaraf kalacağı- n tekrar ediyorla Şu son haftalarda Baltık mem- leketleri ve Şimal veya bu politikay lar diye Avrupa matbuatında tür- lü rivayetlerden — bohsedilr Bilhassa İn leri dolayısile Baltık d ti etralında söy ler pek çoktur. Letonya ile Al - manya arasındaki ademi tecavüz misakından da bu vesile ile bah- setmek sırası geldi, Letonya ile Almanya arasında bir de gizli mu- ahededen bahsedilmektedir. Ge- ne iki hükümet arasında şuna ka- rer verilmiş: Letonya Rusya hu- dudu boyunca Alman erkânıhar- takip ediyor- biyesi istediği gibi tahkimat yap- B3 Ve tıracaktır. Letonya hükümeti bü- nu kabul etmiştir. Letonya hükümeti ortaya çı - kan bu şayiaları tekzib ediyor. | devletleri gu | taraflık | Traktörlerle çekilen ağır toplardan biri Almanya ile Letcaya arasındaki ademi tecavüz muahedesi hazira- | nın T inci günü imzalanmıştı. Ve | Letonya hükümet mehafilinin de- | diğine göre bu muahedenin akti ile uzun uzadıya dedikodulara yol açmamak lâzimgelirdi. Çünkü Letonya yalnız Almanya ile değil, Rusya ile de daha dün böyle bir ademi tecavüz müahedesi imza- lamıştır. 982 şubatında Baltık deve letlerinin ileri sürdüğü noktai na- zar malüm: Almanya ile Rusya- man arasında bitaraf kalmak. O- nun için diyorlar ki, Letonyanın Almanya ile ademi tecavüz müa- Rusya — aleyhine Nitekim Rusya ile de mevcut olan böyle bir mua- ede vaktile aktedilirken Alman - üşünülme - Estonya ve Lüvanya ö ikasını takip ediyor- BUG Ü —3 ÂALE'de 1- Paris Işıkları TİNO ROSSİ fından 2 - Ölüm Geçidi JAK HOLT #arafından metro Jurnal D L P irincl imparatırlağun bu zafer B marşı 185 sene sonra Pariste o | 'zart salonunda ve gözide bir din- leylel huzurunda çalındı. Pransir askeri musikisinin bir şahe- seri olan bu marş «Büyük ordüur mun | M eylül 1812 de Moskovaya girdiği sı- | rada çaldığı marştır. İmparator Napol- yen tarafından takdir olunmuştur. Notasını, İsveçli profesör Diyam Har- leveld, 1910 da Moskovada ikameti sı- | Taşında hazinel evrakta bulunmuştur. | 1939 DA TUFANI. ' Alimler; uzun tetkiklerden — sonra, yağan yağmurların — miktarını tayine muvatfak olmuşlardır. Küremizin mesahal sathiyesi S1 mil- hektardır. Eğer gökyüründen dö- külen suları toprak içmemiş ve yahut buhara fahavvül edip havalanmamış olsa bir sene içinde bülüm dünyayı bir metre derinlikte ve 465 milyon ağırlı- Zanda su kaplar, Yine bu âlimlerin hesabına göre bir inde yağan yağmurların miktarı 1 milyan 272 bin tondur. Saniyede 15 Londra sayfiyelerinin birinde olu « ai Dökter Rüfer, bir sinema kişesi- e müracaatla 3 şilinlik bir yer iste- mniş. Kişe memuru, 3 şilinlik yerlerin tamamile satıldığımı söylemiş. Bunun Ürerine dokter: | — 0 halde & şilinlik bir yer veriniz.. | demiş. Biletini almıç, içeri girmiş. Ax sonra $ şilinlik yerlerin yarı yarıya boş olduğunu görmün, aldatıldığını an- lamış. Belediye memuruna şikâyel et- miş. Londra belediyesi fazla mek için müşterilerini nemayı iki gün kapatmıştır. müdüriyeti, IKi günde 1,000 İngiliz W- | rası, yanl 6000 Türk Hirası zarar et- | miştir. | | BİSKÜİT NE DEMEKTİR? Biskdit mayalanmamış hamurla yapı- hır, sade veya çayla yenilir kücük ek- mek parçalarına denilir. Bunun yüz- lerce çeşidi vardır. Bisküvlt çok eskiden malüâmdu. Mu- harebelerde, urun kara ve deniz yol- culuklarında yenilirdi. Eski Yunanlılar buma, <Arton dipa- Tone, yani «iki defa ateşe konmuşe derlerdi. Lâtinlerin <ni cecutasa dedikleri bu ekmek parçalarına son zamanlarda «Biskülte ismi verilmiştir. «İki defa pişmişe demektir. DiKKHAT Günlük taze. halis ve Geminatlı H Sigaramı Yak I Yazan: NECMİ ERKMEN l N eclâ, sigarasından arka ar- kaya birkaç nefes çektikten gonra ağzında topladığ du- 1 Sadinin fişıkının gözlerini yüzüne savurdu ve uUğuşturuşuna şakrak bir kahkaha atarak: — Ne yapıp yapıp seni şu ya alıştıracağım! Diye bağırdı... Onlar tanışalı henüz altı ay ol- müuştu. Bu altı ay içerisinde ne va« kit bulüştularsa Neclâ, Sadiye he- men paketi her açışında sigara ik- Ş, Ona zorla Sigara için ş; Sadi de fırsat bul - ilisini tütünden vazgeçirmek için elinden geleni yapmıştı. Halbuki, Sadi sigaradan nef » ret ederdi. Arkadaşları ona şaşı- yorlardı. Çünkü Sadi sigaradan o kadar nefret © def bu yüzden ağız ki, mütea ) veği da tanış: Ta içen genç kadının geyre saatlerce doyamamış ve ni hayet beklediği â geldiğini | görünce bir başkasi daha önce davranmasın diye masadaki kib- riti kapıp ok gibi fırlıyarak genç kadının sigarasını yakmıştı. Sadi güzel kadınla tanıştıktan sonra nasıl olsa onu sigaradan vaz- geçireceğini zannetmişti. Altı ay danberi buna muv: ca arkadaşları onu — Nasıl? diyorlardı. Büyük 1âf eder misin? daha evlenmeden kı- hibik oldun! Sadi küplere biniyordu. İşte Neclâ bugün de gene onunla al, ya başlanış, yanyana oturdukları koltukta, dumanlarını âşıkının yü- züne Savura savura sigara içiyor- | du. Bir an geldi ki, delikdnlının | erkeklik damarları hareketlendi di de farkında olmiyarak &- deta yumuşak bir lisanla onu teh- dide kalkış! Bak, Neclâcığım. Sana bu de- fa kat'i söylüyorum. Ya ben, ya sigara! Kıvrak kadın, genç adama so - kuldu. Gözlerini süzerek baktı ve sonra mırıldar — Seni seviyorum, Sadi. Çok seviyorum. Çok.. Çok.. Pek çok. — Yalan söylüyorsun! Beni sev- sen, dediğimi yapar, sigara içmez- sin! Şimdi söyle bana: Hangimizi tercih ediyorsun? Beni mi, siga- rayı mı? — Seni de, — Oldu mu ya? Neclâ doğruldu: — Neden olmasın, canım? — Sigaradan nefret ediyorum. — Ben çok seviyorum. — Fakat bön sigarayı /den de nefret ettiğimi söy ayı da! içenler ee Tayyareye Karşı En İyi ava hücumlarına karşı mü- dafaa günün en mühim me- selelerinden biridir Düşma- nın hava taarruzlarına karşı koys mak, bu taarruzları neticesiz bi- rakmak için vessit isler, Fakat, mükemmel olmak şartile,.. Alman mütehassısları, muhte - | Nf hücum ve müdafaa silâhlarını | inceden inceye tetkik etmişler ve Hava hü- | kemmel toplar. avcı tayyareleri, hava maniaları... Hava mitralyözleri, hafif ve a- ğır toplar, dinleme âletleri, hafif ve ağır projektörler hava müda- Silâh faasının lüzümlü — maizemesidir. Bunların hemen hepsi motörlü. hava midafaa âletlerin hususi « | yetleri, diğerlerine nisbeten daha kullarışlı Hafit topların mermileri ufak bir te » olmalarıdır. masla patlar. Şayed bir yere çarp- madan düşerse kendi kendine di | Blır. » Çok yüksekte uçan tayyarelere karşı kullanılan 75 lik toplar oto- matiktir, hep birden ateş alır. Hava müdafaalarında topların seri ateşli olmaları şarttır. Tay - yarelerin âür'ati ila mütenasib ol-; mazsa bir faydası görülmez. Böyle bir kadın sevilmez Ona tapınılır! Fakat, benden çok başkasından - getirdiği et Diye düşünüyor, ne oluyor?, Anlaşılmıyor ki!.. İstiyor ki, Annem benden hiç ona hususi bir alâka vile bahsetmesin. Hattâ, biraz da yabancı kalsın! Bu, huyu da bir iki senedir peydah oldu. İhtimal ihti- yarlanmanın da tesiri var.. Kadıncağız bunun içindir ki benim biraz yara- mazlığım. hoşa gitmez hallerim oldu mu, — Aman yine baban söylenecek... Diye kendi kendimi yiyor, üzülü yor, eriyor. Bu akşam da gelmediğimi ona farkettirmemiş, onu u- yutmuş, kendisi de pencerenin önünde saatlerce bek- lemiş, çırpınmış!.. Gelip söylese, — Cehennemin dibine kadar, neredeyse orada kalsın. Onunla mı uğraşacağım!. Diyecek, kadıncağıza hem çıkışacak, hem de #abaha kadar rahat vermiyecek. Çenesini bir açma- Bın! Zaten, annemi bu hale o getirdi! Kadıı daha kaç yaşında. Onaltı yaşında evlendirmişler, onyedisinde ben olmuşum. İki sene sonra, babam şe- hit olmuş, — Kâtip adam. — Akıllı adam. — İyi adam. Diye tutup buna vermişler. Şimdi ban de on se- A kiz yaşındayım. Demek ki, otuz beşinde. Fakat, kim görür de ona: — Otuz boş yaşında.. Der. Kadıncağız da ne sinir ne et, ne kalp, ne böbrek kalmamış! Baba.. — Demeğe de bir tütlü dilim varmıyor. Eline çok küçük gelmiş olmama rağmen hep onun geçim- sizliğinden, onun kıskançlığından, onun kurt yeni- ği dilinden. Kadıncağızı on sene evden dışarı çıkartmamış. Üstelik: — Vay pencereden baktın.. Ay seni gördüler.. Diye de zavallının beynini eritmiş. Şimdi artık onun kıskamlacak, söylenilecek tarafını — bulama- yınca diline beni doladı. Koca karıların dediği gibi: — Yana yattı lâf. Çamura battı Jâfı. HASTA VAR 'azan ? Etem İzzet BENİC Hem de ne lâf, ne çene?. Haydi, ben aldirmıyo- rum. Gencim, havaylim. E, anneciğim de öyle de- iilya. Beni yetiştirsin, okutsun, söz getirmesin.. 'ye kendi kendisini eritti, yedi, bitirdi. Hâlâ da öyle, Ayakta, canlı bir mumya gibi dolaşıyor, Gece öyle acıdım ki. Rengi sapsarı idi. Kalbi göğsünü parça- layıp dışarıya fırlıyacak gibi kızla çarpıyordu. Tek kelime söyliyemiyor. — Anne, Diyorum, duymuyordu. Bu bulhran belki on beş yirmi dakika sürdü. Sonra, kaldırdım. Odasına çı- karırken ayaklarını zör sürüyordu! Yine, o halinde babamın gürültüsünü işitince, elile: Su: US Diye işaret ediyor, kansız dudakları mırıldanı- yordu: — Komşudan geliyor, komşudan, Bir şey yok. Bana hafif bir fenalık geldi!. ah o Rüştü Efendi!.. Yüzünü görünce şeytan görmüş gibi oluyorum! Öyle soğudum ki. Zaten annemi ya- tağına yatırır yatırmaz, o hoyrat, densiz adamın nında bir saniye bile kalmadım. Doğru, odama çık- tıral, Annem, sahiden yürek sızısı olacak bir halde, Sabahleyin uyanır. uyanmaz, yanına gittim. Hem kabahatimi affettirmek, hem de gönlünü almak lâ- zim. Onun için kalkar kalkmaz gitmek icap ediyor- du, Yabancı bir gözle baktım; çok fena. Bitiyor. Bir mum ışığı gibi eriye eriye dibine gelmiş. Nerede ise sönecek, nerede ise yok olup gidecek gibi İnsana korku veriyor. Yüzü solmuş. Ne dudaklarında, ne yanaklarında bir damla kan yok. Zaten sarı beniz- N idi, bütün bütün sararmış. Avurtları çökmüş, gözleri çukurlarının içinde birer siyah leke gibi duruyor. O kadar ufalmış, © kadar donuklaşmış! Yüreğim sızladı. Şimdiye kadar annemi hiç bu gözle görmemiştim. Hemen yanına koştum, boynuna sarıldım, yüzünden öptüm, öp- tüm. — Anneciğimmim. ( Sadinin ağzından gayrı ihtiyart çıkan bu söz, Neclânin sevimli yü- zünü değiştirmeye kâfi gelmişti. Cevap vermedi. Ağır ağır kalk- tı, manfosunu koluna aldı ve tam dışarı çıkacağı esnada Sadi, gü- zel kadının yolunu kesti ve sevgi- lisinin önünde diz çöketek yal - varmağa, af dilemeye başladı. Kadın gayet sakin, bir put gibi duruyordu. Bu hal dakikalarca de- vam etti. Nihayet Neclânın dili çözüldü: — Kalk! Dedi ve-akabinde, harab olmuş bir halde doğrulmuya çalışan â - şıkına ilâve etti: — İçerde sigara paketimi unut- tuğumu hatırladım. Omt bana ge- tir Ve, paketten bir sigara alıp ağ- zına götürdükten sor.ra emretti: Yal B N' Ankara Radyosu BUGÜN 18.33 Müzik (Melodiler - PL), 1845 Müzik (Küçük orkestra - Şefi Necip Aşkın). 19.15 Türk müziği (İnce sax faslı), 2010 Neşeli plâklar - R. 20.15 Türk müriği: zam şarkı - Değildi böyle, 3— Bimcu Şen - Hümnam şarkı - Sü- künla geçer ömrüm. G— 00.. > Müzzam türkü - binesim geldi. 20.30 Türk müziği (erkek küme be- yeki). İdare eden: Mes'af Cemil, Belııcee Bestenlgâr peşrevi. 2— Haşim bey - Bestenizir şarkı - Kaçma mecburundan S— M. İzzet » Bestenizür şar rıdan bulmaz teselli. — 0e ee » Viyolm ile takslm. S— Lem'i - Hicaz şarkı - Sorulma- Ata Gay 22.30 Mülk (Oda müziği - PL). £2 Son ajans haberleri, siraat, esham tahvilât, kamıbiyo T nukut borsası (fi- yatı. 2129 Müzik (Cazband - PL). YARIN 1235 Türk müziği (Klâsik program;. İdare eden: Mes'ut Cemli. Küme ses ve saz heyeti. 13,15 Müzik (Küçük örkestra - Şef: Nectb Aşkın), 1415 - 14,10 Müzik (Melediler 1357 Hicri Cemaziyelevyel 1355 Ruml Haziran ı 1939, Ay 6, Gün 175, Kızır 50 24 Hazran CUMARTESİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: