l Şehrin Umumi Sihhati — | Esnafın Sıhhı ğ Muayenesi Halkla Temas Eden Bir Çok Kimseler Sıhhi Muayeneden Geçmıyor eçenlerde, Sirkecide, bir ece zahanenin önünde, bir va- tandaş yere düşmüş, ve he- G “Aondaşm muayenesi yapıldığı za- w Man, kendisinin veremden öldü- ü tesbit edilmişti. Fakat, bu ©- tada, üzerinde çıkan bir kiğıddan, kendisinin bir fırında çalıştığı zannt hasıl olmuştu. Vak'ayı ha- ber veren gazeteler, vatandaşın “bir fırin amelesi olduğunu yazın- ta, mesele büyüdü, ehemmiyot kazandı: bir fırında nasıl oluyor da bir verem çalıştırılıyor İstanbul Sıhhiye müdürlüğü işt tetkik etti ve anlaşıldı ki, bu va- tandaş biz fıtında çalışmıyor. Bu vesile ile Bir mühim şehir Meselesini ortaya koymak istiyo- ruz. Bu zavallı talihsiz vatandaş bir firında çalışmıyabilir. Fakat, bizim, bir müddet evvel yaptığımız bir tetkik neticesinde edindiğimiz kanaat, elde ettiği - miz netice şudür: İstanbulda, sıhhi muayeneye tâ- bi olması lâzım gelen bir çok naf ve mi lerde çalışan 1 tahdemler, her yıl muntaza yene görmemektedirler rede kaldı ki, halkla dairan temas €den, yiyecek içecek satar İ halkm tomizlenmesine, yıkanımo- | sina yarıyan müesseselerde calı- | ganların her yıl değil, hiç olmazsa | alt ayda bir sıhhi muayor-ye sevkedilmesi lâzımdır. Bu, muazzam bir iştir. Bum için, İstanbuldaki sihhiye teşkilâ- tim genişletmek lâzımdır. —Eğer, mevzun — bahsettiğimiz — bütün | balk hizmetinde bulunan vatan - | defa heyet| sıhhiye n e gördü - ğü iddia edilirse, bu hesaba aklımız ermez. Ön hinlerce man, tıbbin ihtiva ettiği bellibaşir bütün ihtisas kısımlarına göre, mu: bugünkü teşki- Ne- | İ a daşların, hepsinin yılda bir tam teşekküllü bi 'ne edilmesi, lâtla mümkün değildir. Bugün İstanbulda çeşidli esnaf vemiyeti ve bunların on binlerce | mensubü — vardır. Birz - kere, bu | munsupların hepsi kayıdtı. değillerdir. sıhhi muayeneden geçmemi; dir. Bu mevele etrafında, vaktile csnaf cemiye'leri müşterek büro- su jle temas etmiştik. Bu hakika- ti bu merkez büro da itiraf et - mektedi. Netice itibarile şu meydana çı- kıyor:- halkın, umümun sıhhati ile alâkadar bir meselede lâzım- geldiği kadar ciddiyetle hareket | edemiyoruz. Bugün, zabıtai bele- diye talimatnamesi ve hifzissih- ha nizammasine göre, yılda bir ke- Te müRryene edilmesi lâzım gelen vatandaşlar umumi ve tam bir kontrole tâhi tutulursa, binlerce- sinin nasıl sıhhat muayenesinden geçtiği görül Bizim zannetliğimize göre, dük- kân ve müessese sahipleri değil de, daha ziyade az ücretle çalışan müstahdemler ve satıcılar, sıhhi muayeneden kaçıyorlarsa, bunun sebebi. kendilerinin bir haslalık sahibi olmaları değildir. Zanne - diyoruz ki, küçük kazançlı bu va- tandaşlar, cemiyele kaydolmak, sıhhat cüzdanı almak ve saire ma- İi bir yük halindedir. Bizce, bu iş- lerin hem masrafını, hem muame- le itibarile formalitesini azaltu - | Tak, sıhhi muayeheden geçmesi 1- | cap eden bütün vatandaşları ih- malsiz bir disiplin ile mutlak ve muhakkak müayeneye tâbi tut - malıdır. Aksi takdirde, bütün bir | şehir halkının sıhhati bir tefihe ve tesadüfe bıcakılmış olmaz mi? t"' 4 Esnaf cemiyetleri, bu İşle ya - ikından alâkadar olmalıdır. Hattâ, esnaf cemiyetleri, müsbet iş ola- rak, yalnız, bu meseleyi başarsa - lar, bütün azalarını cemiyete kuy- detseler ve sıhhi muayenesini aptırsalar, bu dahi, küfidir. Şe- | hir dağınıklır. Kaymakamlıklar, mantakaları dahilinde bulunan bü- | tün bu kabil müesseselerde çalı- | şanları kısım kısim muayeneye | | sevketmelidir. Bizce, sokaklara tramvay bileti attırmıyacak kadar titiz ve temiz olan belediyemiz, bu işi de hal- letmekle, şehrin umum! sıhhatine €en büyük hizmeti yapmış olacak- tır. Bunun için, yukarıda kaydet- tiğimiz gibl. icabederse, bu vazi- hastahanesi feyi yapmakla mükellef — sıhhat heyeti teşkilâtı genişletilmeli, kaza merkezinde böyle tam teşek- küllü birer komisyon vücude ge- | tirilmelidir. O vakit, tatbikat da | daha pratik ve sür'atli bir mee - | raya girmiş olur. Böyle bir muayeneden, bizzat, muayene edilecek temzi vatan - daşların da memnun kalacağına şüphe mi var?.. Çok şükür ki, osnaf cemiyeti birleşik bir bürosu kendi gay - retile bir hastahane açmış, şehrin yapacağı hizmetlerden küçük bir Kısmını olsun bu süretle üzerine almıştır. Derttek ki. esnaf cemiyet- leri, bu işin ehemmiyet ve ciddi- yeti üzerinde ittifak ediyorlar. Bu cemiyetlerin mernsuplarına, lâ - zımgelen alâkayı şehir de göster- mekten gecikmemelidir. 'Amerikada 200 Kişiyi Zehirleyen Bir Çete Ele Geçirildi Amerikalıların Arsenik Çetesi Diye İsim Verdiğ' Bu Çetenin İki Kardeşten İbaret Olduğu Anlaşıld' HASİS VE DOKTOR ARASINDA: Bir zabit namzedi imtihan olu- Hizmetçi — Hastaneden tele - LŞAKA | n hkastalanır, bi Hdm vebscek — Beni, bu hastalıktan kur- l tarmak için götürü hesab kaç ku- | ruş istiyorsunuz?, Der. Doktor bir an düşünür, ce- | vab verir: — Üç yüz kuruş!. — Şu halde müsaade odiniz, bir. iki gün düşüneyim!, İki gün sonra yine doktoru ça- girmiş: — Düşündüm, taşındım, üç yüz kuruşu çok buldum. Ancak yüz kuruş vetebileceğ'm. Demiş, doktor da: — O halde siz de ba: gün Mmüsaade veriniz, Diye çıkmış, giti KERİNDE BİR nuyor. Mümeyyiz soruyor: — ı-.ngııııc şiddetli bir fırtınaya | tutulursanız ne yaparsınız?... — Bir demir atarım, kaptanım!. — İkinci ve daha şiddetli bir fırtınaya tutulursamı?... — İkinci bir demir atarım, kap-| tanım!... — Ya üçüncü bir fırtina kopar- | üRÜL, — Üçütcü bir demir kaptanım!.. Pekâli... Fakat, izeh odiniz bana... Bu kadar demiri nereden buluyorsunuz?. — Sizin bu kadar fırtinayı bul-| duğunuz yerden... atarım, HAKKI YOK MU?, Müşteri — Büyükdereye gidip gelmek için ne istiyorsun?... Şoför — Beş liza!,.. Müşteri — Otomobilin - fiatını sormadım. HESABİ KADIN: fon ediyorlar, bayın sağ ayağını kesmişler Bayan — Çabuk, kunduracıya telefon et Dün — ısmarladığımız iskatpihin yalnız sol ayağını yap- sın, | zaman, | del. | ne de ıslanır, Bu- Soldan sağa doğru: Son cinayet olarak zehirliyen Herman, “sağda — polisler, araştırmalar ya pıyor. Ortada sendika mensubların dan bir kimyager Hermanın — evinde merikada Filâdelfiyada, ar- senikle adam öldüren bir te, şimdiye kadar 200 kişiyi bu müthiş zehirle öldürmüştür. Bir mobilyeci parasız kalmış, 25 dolar borç almak için Herman adlı birine müracaat etmiş. — Ne kadar paraya ihtiyacın var?, | — Yirmi beş dolar!. — Sana iki bin beş yüz dolar | vereceğim. Fakat, ne dersem ya- pacaksın. Razı mısın?, Açlıktan nefesi kokan mobil - yeci, hayretle gözlerini açıyor, Muhatabının — yüzüne- bakıyor. Sonra: — Peki, diyor. Razıyım... Ya pacağım işi söyler misiniz?. — Ehemmiyetşiz birgey. Güs - tereceğlen bir adama nalları dikti- receksin... — Anlıyamadım... - Sana vereceğim bir tozu giz- lice içireceksin... — Sonra?, — Sonrası mâlüm... — Peki, kabul... Herman mabilyeciye 100 dolar veriyor: 'arın, bu saatte gel... Diyor. Mob'lyeci, aldığı para ile güzelce karnını doyurduktan son- ra soluğu polis karakolunda alı- yor. Vak'ayı olduğu gibi anlat- yor. Ertesi gün, polislerin tavsiyosi ile Hermanı buluyor. Beraber oto- mobil ile şehir haricine çıkıyor- lar. Herman, bir köşkün önünden geçerken — Dikkat et, diyor. Bu köşkte Alfonsi ailesi oturuyor. Bak, pen- cerede asılı bir bez parçası var. Bu, madam Alfonsi ile aramızda kararlaştırılmış bir işarettir. Ço cuklarile sinemaya giütiğini, ko- casının yalnız olduğunu haber ve- riyor. Haydi, şu kum torbasını al, içeri gir. Herifin kafasına vur, | fını sarıyorlar, ellerine kelepçeyi öldür. Sonra bacağından sürükli- yerek alt kata indir, birak... Ben buradayım, korkma.... Mobilyeci, torbayı alıyor, köşke giriyor. Polisler, Hermanın etra- geçiriyorlar. TAHKİKAT NETİCESİ Henman, sözde makarna sim : sarı, Kardeşi ile bir «zehicleyici- ler sendikası» yapmışlar:. Ko- casinı, babasını öl'rüp rarlasına konmak istiyen vefasız kadınlara, evlâtlara arsenik veriyorlardı. Amerikalılarıa -ölüm sendi « kası» ismini verdik.eri bu sen - dikanın iki sene içinde öldürdük- leri zavallıların sayısı 200 den fazladır. Bunlar, birer birer mezardan çıkarılmış, muayene edilmiştir. Herman, kardeşi ve cürüm or« I takları şimdi Nevyork, hapishba - | nesinde, Yakında muhakemeleri | yapılacak, elektrik sandalyesinle oturtulacaklar. | Amerikaya giderek orada evlene- | bilecekler mi?. | Banyoda El'ınce Sellüloid Oyun Kağıdları Bir Amerikalıyı Zengin Etti Kadın kısmı h- mama — gittikleri nedense erkeklerden daha çok fazla kalırlar, gok su Harcarlar,. Hattâ yemekler- ni bamamda yer- ler, Kadınların bu hüyu yalnız biz- de değii, “galiba Arnerikada da öy- Meselâ şu güzel kadın, banyosunu alırken fala baki- yor. — Mantardan yapılmış bir lev- levha - üzerine sı- raladığı Oyun ki- Bölari sellüloid- ne batar, zum yok. Her hal- de bu icadı çıkg- ran adam epeyee zengin olmuştur. Z SŞ Bir Dakika Diyip Geçmeyiniz — POLONYADA — * Hariçi tcaret: İthalât ve Ahracat dakikadı vasati ola - rak 34000 franga osliğ olur. * Bu memleket, 67.000 ki- lodan fazla patat-* istihsal eder. * Bir dakikada, "00 ölçek çavdar istihsa ader. v Şimendiferler — idaresi 11,400 frank tahs'l eder. * Polonyalılar, dakikada 1,000 defa telefön ederler. * Ve 7 telgraf gönderirler. SİZ BU SATIRLARI OKUR- 'KEN 60 SANİYE GEÇTİ. Göz Yaşı Döken * Yedi Genç Kız Bunlar Amerikan Bah- riyesine Mensub Yedi Gençle Evleneceklerdi İzin Vermediler İ ki sene evvel, Amerikanın At- lahtik donsrmasına Tmmetisub «Omahar zırhli kruvazörü Akde- | nize gelmiş, Fransanın Nis şehri | açıklarında demirlemişti. Bir 3- ralık Barselona gitti. Zırhlının genç zabitleri, nefer- leri Vilfranşa çıkiyorlar, dolaşı - yorlar. Kahvelerde, barlarda eğ- leniyorlardı. Genç bahriyeliler, burada tesa- ettikleri güzel Fransız kız - larile kur yapıyorlardı. Bır sene içinde yüzden fazlası evlenmişti. «Omahas yine Vilfranşa geldi ve 12 haziranda Amerikaya dünecek. Şimdi Vilfranş kızları matem 1- çinde, göz yaşları döküyorlar, Bunlardan yedisinin de düğün- leri yapılması mukarrerdi. Her - şey hazırlanmıştı. Son dakikada, Amerika sefareti- nin müsaade vermemesi genç kızları derin bir yeise düşürmüş- | tür. Bunlardan birisi: — Amerikaya gideceğim. Ora- da evleneceğiz. Diyor, teselli buluyorlar. Di - ğerleri, Fransa Hariciye Nezare- tine birer istida vererek selaret nezdinde tavassutta bulunmasını Tica etinlşler. Nişanlılar, sefaretin kararına intizaren bir'birlerine sadakat v mini etmekte berdevam. Bakalım, vatanlarından ayrılıp İzini temizler, par- Hayvanların Hayatı Meraklı Bir Mevzudu: Hemen Hepsi de Dişiye Malik Olmak İçin Boğazlaşırlar ir — tabiyat B anlly | vanlardan bahseden bir ya- zısında şunları an- latıyor: TAVŞANLAR Tavşanlar — çok naziktir. Eşlerine karşı büyük — bir muhabbet, yavrü- da - şefkat gösterirler. 'a tavşan, ek- larına vrusunu r. Koklar, gözlerindeki çapak ları yaluar, tüyle - latır. Yem yeme - sini öğretir. Yavrular da ba- balarmı tanırlar. Geldiğini görün - ce koşarlar, karşı- larlar. Bufonun söyle- — Kartal, iyi koca, iyi baba ve iyi tayyarecidir. diğine — bakılırsa dikleri gibi çok mahçup delikan: lilar için de elil gibi utangaç... derler, tavşanların şefkati, insan şefkati- ne pek yakındır: «Yavrular, yem yerken bazan biribirlerinin yem - lerini kaparlar. Aralarında mü - cadele çıkar. Bunu işiten babaları yanlarına gelir, Yavrular, kendi- sin! , 0nce, süt dükmüş kedi gi- bi birer köşeye çekilirler. Şayed farkıma varmazlar da mücadelede Kaplanlar, zannedildiği kadmı kıskanç olmadığı gibi, filler de pek © kadar utangaç değildizler: Filler, eşleri ile çok iyi geçinir der. Daima tenha Çerlere çekilir alırlar. ler, başbaşa verirler, muhabbet devam ederlerse - «baba tavşan> (Devamı 7 inci sayfada) aralarına girer, ayırır» KARTALLAR Kartal, tavşanların (hasmı ca - nu) dır. Fakat iyi bir baba, iy! bir kocadır. Kartal, iyi bir tayyarecidir de.. * Karargihı, geniş bir vadidir. Kartal çok hassastır. Avcıların kurşunundan kendini müdafas et mesini çok iyi bilir. Eşine karşı çok sadıktır. Sarkıntılık eden bir kartalın üzerine atılmakta tered- düd göstermez. Dişi kartal, bir kayanın üzerinde hu mücodeleyi seyreder. Ve galib kartala tâbi olur. Yavrular doğar, ana ve — baba, yavruların — muhalaza — için her türlü tehlikeyi, hatta ölümü göze FİLLER Filler çok utangaçtır. Avrupalı- lar, kıskanç kimselerden bahse - derken «Kaplan gibi kıskanç!» de Tayşanlar da çok müşfik bir babadır.