| Akdenizin Mühim Meseleleri Ii Bir Harb Olursa HaâkimiyetKimindir? Mihver Devletlerinin Alacağı ' Vaziyet Hakkında Tahminler Ispanya Hangı Tarafta? Imanya » İtalya ittifakı öt rafında bugünlerde ÂAvrupa matbuatında yazılan yazır iarın büyük bir kısmı günün de- dikodularına değil de istikbalin rlü ihtimallerine dalrdir. Bu i- tibarla siyasi muharrirlerin, as- keri mütehassısların yazıları çok şayanı dikkattir. Almanya - İtal- ya askeri ittifakı üzerine yine Akdeniz mevzuu bahsolmakta - dır. Bilhassa Akdenizin garb ta- rafı, Bu yeni neşriyattan bir hu- lâsa çıkarmak istenince şu nokta- ları kaydetmek lâzım geliyor: Gerke Berlin - Rama mihveri, | gerek Pransız - İngiliz cephesi, şu son ayların gerginliği başgösterir göstermez bir taraftan Libide ve Tunusta, üğer taraftan da Cebe- lüttarık v> Maltada türlü kuvvet- lerini - toplıyarak — hazırlandılar. Her taraf kendi deniz yolunun emniyetini düşündü. Bilhassa İ- talya için Akdenizin emniyeti doğrudan doğruya kendi varlığı- na şiddetle taallük eden bir me- seledir. Avrupalı askeri mütehas- gıklara göre İtalyağlar Libiyi ile- ride bir karb olursa Fransanın şi- mali Afrikada elinde bulunan yer- ,ler p> Mısır üzerine taarruz için hare'tet merkezi olarak hazırlı - yorlar. Diğer taraftan İtalyanın harice mümkün olduğu kadar muhtaç kalmıyarak kendi mevad- dı iptidaiyesini işletmek yolun « daki faaliyetinin ne neticeler ver- diğinden bahsediliyor. İtalyanın mevkii icabı - olarak harleden getireceği birçök mad - deleri Cebelüttarık ile Süveyş yo- lundan almaktadır: 96 T0. İtalyanın vaziyeti ona denizci olmağı zaruri kıldığı-için hem donanmasını — kuvvetlendirmek, hem de deniz ticaretini inkişaf et- tirmek mecburiyetindedir. Avrupalı askeri mütehassısların asrar ile bahsettikleri asıl nokta şudur: İtalyan donanması ileride bir harb çıkarsa İngiliz ve Fransız deniz kuvvetlerine karşı ilk ve giddetli darbeyi indirmeğe hazır- lanıyor. Akdenizin mühim mev- kileri var ki İtalyanın elindedir: Sardunya, Sicilya ve Pantellerya gibi. Bu mevkiler İngilizlerin Hindistana giden yolları üzerin- dedir. Birdenbire çabuk ve kat'i hareketlerle İtalyanlar buralar - dan düşmanlarına müessir dar - beler indireceklerini hesab edi- yorlar. Lâkin İtalyanların elinde böyle ne kadar ehemmiyetli noktalar bulunursa bulunsun, hattâ barb İtalyanın Afrika imparatorluğuna gi den biricik yolu Süveyşi gösterir” ha rita çıktığı zaman İtalyarların ilk mu- vaffakiyetleri ne kadar büyük o- lursa olsun, yine coğrafyayı- n zarı dikkate almak lâzım geliyor. Coğrafyanın İtalyaya verdiği mev- ki az tehlikeli değildir. Bir kere İtalyanın bütün sahilleri düşeman donanımalarının- toplarının tehdi- di altındadır. Düşmanın hava kuv- vetleri de vatdır. Deniz ve hava- dan İtalyayı döğecektir. İtalyan donanması ne yapacak? Düşmi nın küvveti karşısında İtalyan do- nanması bulunduğu yerden ayrı- lamıyacak, onun için düşmanı da uzaklaştıramıyacaktır. Akdenizin ne şarkında, ne garbında İtalyan donanması için müessir bir faali. yet imkânı verilmyiecektir. Bu- na mukabil yine coğrafyanın ica- bıdir ki Fransız sahilleri İtalyan donanmasının taarruzlarına uğ - rasa bile Fransız donanması bu- lunduğu yerde kalmağa mahküm olmuyacaktır. Fransız ve İngiliz donanmaları Akdenizin / şarkında ve garbında serbestçe hareket e- dabileceklerdir. Akdenizin şar - kında Hayfa ile Portsaid var. Gar- bında da Cebelüttarık ile Mersel, kebir bulunuyor. İngiliz ve Fran sız donanmaları bu mühim mev. kilere hâkim olarak İtalyanın Af- rika ile olan yolunu keseceklerdir. Lâbide ölrçok İtalyan kuvveti top- Tandığı söyleniyor. Fakat bir harb olursa bu kuv - vetler için yardımcı gönderilemi- yecektir. Habeşistan da böyle. Sü- veyş kanalı İtalyan sevkiyatına kapanınca İtalyanların şarki Af- rika imparatorluğunun ne hale uğ- tıyacağı besbellidir. İtalya abluka altına girmiş ola- cak, tadildir ki bu yüzden iktısa- dt hayatı altüst olarak haricden getirtmeğe meobur bulunduğu Maddeleri tedarik' edemiyocektir. HAYVANLARIN AGIRLIĞI (Devamı 7 inci sayfada) d Mer Şeyler DÜNYANIN EN ESKİ TABLOSU vet, dünyanım en eski tablası” | hangisidir. ve nerededir?, Yedi bin sene evvel Musırda bir a. dam ölmüşlü. Adet veçhile mumyalan- du ve bdndların üzerine birçok resim- ler yapıldı. Bu adamın mezarı, arke- elozlar tarafından meydana çıkarıldı. Duvarlarda, bez üzerine yapılmış bir gok tablolar bulundu. — Dünyanın en 'exki tabloları bunlardır ve Terino mü- zesinde butunmaktadır. MATEM MARŞI Cenaze alaylarında ea çok Şopenln I malem marşını çalarlar, Bunu - herkes | MWşitmiştir. Fakat, bu marşın masıl bes. telendiğlai bilen aadır. Ressam Fleks Zlem — halıralarında bundan şu saretle bahsediyor: «Doustlarumdan baziları İle Nisdeki | küçük atelyemde toplanmıştık. Bun- | ların arasında Rossini, Balzak, Muse, Dölakrua, Jorj Dan ve Şopen vardı. —| «Gece yapısına kadar gülerek, e$ - | Tenerek vakil geçirdik. Şamdanlardaki mumlar bilmeğe Dbaşlamıştı Ayrılma zamanın g Aşki, Dostlardan biri ür Vals eynamamızı teklif eti Atsıyerla Köşesinde bir piyano, yanında da bt | iskelet vardı. Alay olsun diye iskeleti kollarımın arasına aldım, oynamağı başladım. «Şopen, bunu zörünce yerinden kalk- tı, piyanoya oturdu. Çalmağa başladı. «O zamana kadar hiç işitmediğimiz ağır, hasla bir havayı çahyord Hazır bulunanlar, derin bir sükülla heyecanla ülnliyorlardı. İşte, $open e meşhar matem havasını © gece benle- kedir | Hayvanların en ağırı balina balığı- dır, 8-10 ton gelir. Fitlerin ağırlığı 5 tondur. Sa aygırlarından, zergerdanlardan 2 Son zelenler çoklur. Zürafa ve deniz kamplumbağalarından 1,000 kilo ge- denler vardır. Ayıların ağırlığı 400 - 500 kilodur, TALAK Amerikada biribirinden ayrılan karı ve kocaların biribirlerine son bir siya- fet vermesi moda oldu. Jolu Gravfar, birkaç sene — eyvel Frauşo 'Tan ile evlendi. Çok güzel ge- çinip gidiyorlardı. Geçenlerde ayrıldı- lar. Jolin Gravfor, bir Amerikan ga- zelesi muhabirime: — Kocamla ayrıldık. Fakat aramız- daki dostluk bakidir. Biribirimize kar- 1 kia ve nefret beslemiyocuz. Bu, ba> Sit düşünceli adamlara mahsustur. A- rasıra buluşuyor, görüşüyoruz. Bağan ben önü mektüb yazıyorum, ya da e bana telefon ediyor. Demiştir. Hakikaten sabık karı koca dünyada idet olmasını temenni ede- rim. Doktorun Öğütleri: Kabızlık İhtiyaç kissedilsin, edilme- sin, muayyen saatlerde helâya gitmeli, sabahları veya akşam- ları aç karnına bir bardak ılık veya soğuk su ve yahud sütlü kahve içmeli. Bolca seb- ze yemeli. Sabahları taze moy- va yidir: Üzüm, portakal gi- bi.., Arasıra karına masaj yapmalı, Hafif müshil alma - h. Lüzumunda tenkiye yap - malı.. . 'de pak çok utangaçtı, hile nedir F ikrete, burnunun sivriliğin- den kinaye olarak (Kik) di- yorlardı. Arkadâşları, ikendi- | sinden bahsederken - tabli yüzü - ne karçı değil - hep bu isimle a- nıyorlardı: Kikt. Fikret, Bali vakti yerinde bir delikanlı idi. Bir aileyi mürefte- hen yaşatabilecek — maaşı da var- dı. Fakat, bahtsızdı. Bütün fe - lâketine, bahtsızlığına sebeb de burnu idi. Evlenme çağı gelmişti. Bunu can ve gönülden arzü vdiyordu. Lâkin hissiyatını hiçbir kıza, kadıma a- Çamıyor, açmıya cesaret bulamı- yordu. Sabahları, saçlarını tara - mak, kravatını bağlamak için ay- nanın önüne geçti mi, kocaman | burnunu görüyor, cesareti kırılı- yordu. Yirmi dört yaşında olduğu hal- de henüz bir kızla kur yapma - mıştı. Bir sevgilisi, bir metresi de yoktu, Birkaç kereler buna teşeb- büs etti. Her defasında hayal in- kisarına uğradı. Beğendiği, hoş - landığı, kalbinin acıklı hissiyatını söylemek istediği — kızlar, daha «aşk» kelimesinin llk harfini te - lâffuz etmeden burnuna gülmüş- ler, kaçmışlardı. Birçoklar,ı söy - lediği sözleri söylemekten ziyade burnuna bakarak cevab verme - mişlerdi: Artık Ümidi kesilmişti. Fikret, çirkin olmakla beraber gü- zel kızlardan hoşlanıyordu. Doğru- yu söylemek lâzan gelirse muvat fakiyelsizliğine başlıca sebeb ken- disi idi. Hemen cesareti kırılıyor- du. En güzel kadınların koca « larinın * çirkin —olduğunu düşü- nemiyordu. Biraz cür'et cesaret Böstermiş olsaydı, muhakkak mu- vaffak olacaktı. Halbuki çok hem bilmiyordu. Bir gün vazifesine gidiyordu. Birdenbire önünde güzel bir ha- yâl belirdi. Külrengi saten bir şapka, kül - rengi bir tayyür. ince ve parlak ço- ,mediler, yandaki sokaktan ban - TOPAL rablar, küçük lüstrin iskarpinler, Büzel bir ense, ondüle saçlar... son- ra sevimli bir çehre... Fikretin yüreği çarpımıya baş - lamıştı. Bu sırada geçenlerden bi- ri dödün, genç kadına baktı. Ken- di kendine mırıldandı: — Güzel kadın... Fakat - topal | olmasaydı.. Fikret, dikkat etti. Hakikaten genç kadın topallıyordu. Hem de dikkati çekecek derecede... Fikretin bütün cesareti yerine gelmişti. Mademki topaldı. Her halde kendi kusurunu hoş göre - cek, kocaman burnu ile alay etmi- yecekti. Tünele yaklaşınca önüne geçti. şapkasını çıkardı selâmladı. Genç kadın hafif bir gülüşle mukabele etti. Galataya ininciye kâdar bir iki kelime teati ettiler, © gün, Fikreti neş'eli gören di- Rer arkadaşları haywetle birbir - lerine bakışıyorlardı. Ertesi gün yine tesadüf ettiler, konuştular, Bu sefer Tünele bin - kalar caddesine indiler. Biribirle- ! Tine hayatlarını anlattılar. İkisi , yetim ve öksüz idi. Hayatlarını bü- leştirmeğe mâni olacak kimseleri yoktu. Karar verdiler, evlenecek- ler.. ay sonra düğünleri yapıldı. İkisi de amcalarını teyzelerini da- vet etmişlerdi. Belediyede akid - Teri icra olunduktan sonra Park o- telinin küçük salonunda toplan - dilar. Yemekten sonra misalirler dansa başladılar. Bir aralık kızın teyzesi geldi: — Fikret, dedi. Niçin dâns et - miyorsunuz? Haydi kalkınız ba- kayım... Fikret, karısının yüzüne baktı. Kalktılar, bir tango oynadılar, Ge-| lin çok güzel dans ediyor, hiç to- — O değil, halk böyle söy'üyor. Bu-uğultu, bu cümle onu bütün bütün titretti; Halk... Bu büyük yığın, onun öcü, onun hıza gelişi, onun silkinişi, onun bir yumruk olup tepeye inişi gözlerinin önünden geçti, korktu. boğula boğula: — OT yeter artık. Bu sözleri bitirelim. Diyerek yerinden tırladı, sinirli si: içinde dolaştı. Sönra, birden — geldi patlattı ve o mantâr çatırtısı arası şampanyayı yine kadehlere boşalttı: — İçel ve düşünmiyelim! Diye haykrıdı. Bu sessiz, korkak, güvensiz, yılgın, arkaya öne bakmadan çekinen, sakıngan bir haykırıştı. Genç kadın kadehini kaldırdı: yine bir şişe da — fışkıran — İçiyoruz. Fakat, gözümde nasıl gözüküyor- eün biliyor musuni?, Bilmezsin.. Çünkü, göremez - sin.. Onu benim gözlerim görüyor. Bu göz karşıdan 've uzaktan bakanların gözüdür! * Tufanın esmer yüzüne yeni, koyu bir sarılık Çöktü. - Siyah. sırım gibi: siyah üzerine çöken karanlık bir - sarı. Bu renk ona ha ykırışını yap - tordı: — Sus diyorum!. Fakat, bu haykırış deminki ŞN sestiz, sinik, — tkak haykırış değildi. Kıyar bir tonu vardı. Ki, onu da yine en iyi genç kadın çözeldi: — Sesin çok dik çıkıyor. Konuşarak sustura mamak daima korkutarak susturmağı getirir, Sen de bana şimdi sus.. diye haykırıyorsun. Sen ve se- nin gibilerin hepsi her vakit böyle yaplılar, Fakat, kaybeden yine kendileri oldu. Konuşan — yaşıyan, ölen susandır. Onun için hoşuna bile gitmese, kay- bina bile olsa konuştur, susturma. Tufan baktı ki, genç kadını susturmak da, ko- nuşturmak da, güç. Lâkırdıyı alaya döktü: — Sevgilim biz eğleneceğiz. Onun için bura - dayız. Hem sen kadın kadıncık başınla böyle lâf- lar etme. Ağzına bile yakışmıyor. Dedi, güler, şen bir tavır aldı. Deminki krizi geçirdiği belli idi, — Düşüneceğin başka şey yok mu? Benim mil- yonlarım, onun miuonhrı, nmıyn hıpîmkin mil- odanın — aammaammmmzazanmanını VO 169 gaşamamanamız Yö7an: ETEM İZZET BENİCK p uuu Diyerek kadehini kaldırdı: Haydi senin şenliğine, esen liğine iyiliğine içelim.. Genç kadın yarı şaka, fakat yarı tasarlanmış, hazırlanmış ve biz.küçük gramer o yunu yaparak: — Madem ki senin milyonların benim mil- yonlarım. Öyle ise bana bir apartıman aL. Dedi, ilâve etti: — Doktor Fazıl TTaksimdeki o meşhur çift a- porlımanlarını salıyor. İki tanesini değil amma biç olmazsa bir tanesini bana al. Bu senin için bir voli armağanı olabilir. Fakat. benim için anlamı bütün bütün başkadır. Ve genç kadın kelimelerine, sesine bütün a- hengini söyleyişine yaratılışının bütün civelekli « Bini kata kata devam ediyordu: — Ben bir. kadınım. Ve genç bir kadımım. Şımdu!k Bgüzelim, Benimle ııxıı kat, kadınları çiçeklere benzetenlerin çok hakları var; Onlar da tıpkı çiçekler gibi koklanıyorlar, se- viliyorlar, sonra porsuyorlar, soluyorlar, atılıyor - zar, Benim de solacağım, porsayacağım, atılacağım günler gelecek, Bugüne kadar kimseden bir şey | almış değilim. Fakât, durmadan hep verdim. Genç- | Jiğüni, etimi, güzelilğimi, kanımı, duygumu hep - sini yavaş yavaş tüketerek veriyorum. Bu akşam bile sana bunları. bunların bütün Oldukça da yine almak in, alma- Ba döymiyacak, kanmıyacaksın. Bunun böyle ol- | duğu yüzde yüz değil mi? Fakat, sonunu hiç dü- şünmüyorsun. Yani benim, bu solacak, porsıyacak, posa olacak kadının sonu ne olacak? Tufan genç kadının sözünü burada kesti: — Bu gece nekadar tuhafsın sevgilim. Hep tiddi işlerden, en sonra düşünülecek — şöylerden bahsediyorsun. Bırak bunları. Yiyelim, içelim, eğ- lenelim!, | Genç kadın bütün bu sözleri dinlemiyor bile görünüyor: — Evet yine bu söylediklerim de işime elver- istiy medi, Onun için beni susturmak istiyorsun, Diyordu. Tufan: — Yapma böyle cicim, bütün bunları bir baş- pallamıyordu. Fikret, bunun far” kına vardı. Onun sabahtanberi 10” pallamadığın,ı tabif bir halde yü” rüdüğünü hatırladı. Kendi ten * dine: - İhtimal, dedi. Uzun ökçeli BU susi bir ayakkabı yaptırmıştır.. di Yeni gelin, ertesi gün erkendel (Devamı 6 ıncı sahifede) Â Ankara Radyosu BUGÜN 18,30 Program, ,35 Müzik (Koro eserleri - Pl). 19 Konuşma (Hamburg, sergisi hakkında). 19,15 Türk müziği (Pasıl heyeti). 20 Memleket xaat, alans ve meteore- loji haberleri. 20,15 Türk müziği (Saz eserleri ve taksimler). 2035 Türk müriği. 6— Halk (ürküsü: (Karaafll oylum Orlam), Zi Konuğma, 2115 Esham, tahvilâi, —kambiye - NuUkuL ve ziraat borsası (fiat). 21325 Neş'eli plâklar - B 2130 Müzik (Radyo orkesirası - Şefi Praetorlus), 2230 Müzik (Opera aryaları - PL) 23 Son ajans haberleri ve yarmkl program. 2115 - M Müzik (Cazband - Pl). YARIN 1820 Program, 1235 Türk müzliği. — Kürdili hicarkâr peşrevi, 2— Suphi Ziya Beyin kürdili hicazkât garkı: (Rahçenizde bir gül ekam). 3— Salâhattin Pınarın hicazkâr şar Kat (Nereden sevdim). 4— Rahmi Beyin suzinak şarkı; (Bir sihri tarap). S- Pati Kajancının nihâvend şar- kı: (Gel güzelim), #— İlaik türküsü: (Dağları hep). T—Çargâh. 1$ Memleket saat ayarı, ajanı meteoroloji haherleri. 1315 - 16 Müzik (Riyaseti Cumhur Bandosu - Şef: Tısan Künçer), ve aa 1357 Hicri 1858 Rumi Reb'ulâl Mayıs 4 10 — aa 1939, Ay 5, Gün M43, Hızır 18 23 Mayıs SALI Vakitler | Vasati | Ezani sğerekk B da.| <a d3. Güneş | 436 )| 9 09 Öğle 1210| 444 İzindi —| 16 09 | 8 42 Akşam | 19 22 | 12 00 Yatsı 154 21 21