#—SsO0ON ELGR İtalyanın Oynıyacağı Rol Arnavutluğun işgali Vaziyeti Değiştirdi İtalyanın Lehistan Meselesinde | Tavassut Etmesi Bekleniyordu Vaziyet Nasıl Bir Şekıl Alacak ? talyanın bugünlerde neler i_upmu istediğine dair ge- talıkta müuhtelif rivayetler dönüyor. Jügünlerde politika âlemi da- ziyade Lehistanın vaziyeli kar« anyanın tutacağı yo- lun ne olacağı ile meşgul bul nuyor, Bühassa İngiltere tarafın. dan kat'i bir hattı hareket tayin üzerine Burlinin bün - sonra ne yapacağı düşünül- mektedir. Fakat Roma mehafili de bitşey- ler düşünmüyor değildir, Şu son günlerde Romadaki İn- giliz sefareti ile İtalyan hariciye mezareti arasında sık sık temaslar P KM Ts ni 'i;_ m BULDAL TAMN. KAT AATNATENLER. İtalya, Arcavudluk ve Balkanl arın vaziyetini gösteren harita | mir. Haftalarca kalı Londra hükümeti İtalyanın oy- olmuştur. | | nıyacağı role daha ziyade ehem- | verir görünmektedir. Niçin? Avrupada bir harbin çıkmasına mâni olmak için. İngiltere ile İtalya arasında ge- çen sene bu vakitler aktedilmiş bir anlaşma vardır ki buna göre artık iki hükümet her türlü ihti- lâf mevzularını ortadan kaldır- mış oluyorlardı .Mademki Roma ile Londra arasında 16 nisan 938 anlaşması ile her türlü ihtilâf kalk- mış bülünüyor, neden İki hükü- Avrupa işlerinde teşriki me- ANNA BELLA - TYRONE POVER - LORETTA YOUNG sai etmesin? deniliyordu. Avrupada sulhu devam ettir - mek yolundaki bu faaliyette ise Londra diplomatları İtalyanın da İngiltere ile birlikte hareket et- sini istiyorlardı. Londra diplamatlarına göre İ- talyanın oynıyacağı rolün ayrı bir ehemmiyeti vardır: İtalya bir taraftan Lehistanın dostudur, Var- şova ile Romanın arası çok iyidir. Çekoslovakyanın taksiminde İtal- ya dalma Lehistanın — arzusunu | tasvib ederek bu taksimden Le - histanin istifade etmesini ve Le- histanla Macaristan arasında müş- terek bir hudud tesisi suretile Ma- caristanın da, Lehistanın da arazi kazanmalarını dahi muvafık gör- müştü. Hulâsa Lehistan ile İtal- yanın arası çok iyidir. Diğer taraftan İtalya Berlin - Meraklı Şeyler SKİ ŞAMPİYONLUGU © kaş, beynelmilel Ski şampi -« yı.nıııu Mmüsabakası Zagopon- da yapıldı. Ba şehir, Polonyanın ekış paytah- * tir dir. ve Bi0 metre yüksekliktedir. Şimal tarafı dağlarla muhattır. Şehrin cenub tarafında, şekli, uyu- yan bir. şövalyeye bensiyen — Glevon dağları vardır. En yüksek tepesi 1894 meetrodur,. Zakopan ahalisi an'aneye çok riayet ederler. Kostümlerini, ahşab evferinin şeklllerini olduğu zibi muhafaza et - Mişlerdir. Nüfusu 20000 kadardır. Her sene 60.000 den fazla seyyah ge- Bulrahat eder. G lip gezen seyyahların sayımı 120,000 den fazladır. Bunun 4,000 ( yabancıdır. | İNGİLİZLERİN MEŞHUR | EDİBLİ i < | Bunların birçeklari yabancı mem - | deketlerde medfandur. Geçenlerde ve- fat eden İrlandalı meşhur şair Vilyam Bütler, Rekbruna gömülmüştür. Praasada ölenlerden — Jorj Gissing, Sen Jan Luze, 1 B. Breen, Mantoena; Katerin Mansfleld, Fontenblöye; Vild Parise; D. HL Lavrena de Vanse del- medilmiştir. Keats ve Şeley'in mezarları Rema- da; Elisabet Baret, Rrovniug'in Pio - | ramede; İmollet'in ki de Livura'dadır. Rober Brook'un mezarı, Süyres a. dasında, R. L. Sücvenson'nun da Sa- ua adılarındadır. HATAY POSTA PULLARI Hatay'dan ecnebi memleketlere rön- derllen mektublara, üzerlerinde (İs - kenderen sancağı) sürsarjı — bulunas. BSariye pulları yapışlarılmaktadır. Fakat, memleket dahilinde teali o- Yunan mektublarda, 25 sönleşrin 1939 dan Hlbaren üzerinde Atatürk'ün resmi ve Hatay sürsarjı bulunan Türk pul- “ları kullanılmaktadır. Atatürk vefal etliği xaman, Suriye * pullarından beşinin kenarına — siyah j bir çerçeve çeklimiş ve vefat tarihi ya- mlmıştı. Pek az miktarda basılan bu pulların beheri 2-3 yüz Hraya salil- M vardı. Güzı simi idi. Gül, beraber uyanır; lıklar belirdiği (Devamt 7 inci sayfada) SARAY 2 büyük ve çok güzel filim birden: 1-VENED 2-Mr. MOTO'nun YEMİNİ maktadır. Gi sinemasında ve lekesizdi. İK TRENİ akın k Aaktile, çok eski zamanlar. her sabah, gü mur sarhoş halinde başını kaldı- rır, etrâfına bakardı. Yeşil çimenler, sarı papatya - h uzak” sırtlarda , uyandı diye âdeta söödeye varırlardı. Gülün kadife halindeki penbe yaprak' - ları, bir kadın göğsü kadar Sabah böyle oalurdu. Bir de o devirde, vardı... Güneşin doğmasile be - tuşurken, sevgili olmazdı. Bülbül, böyle zannediyordu. Halbuki, pembe Gül, Bülbül'ü hiç oralı bile bir de Bülbül bir bahar mev- eşle ufukta ilk beyaz- zaman bir mah- | hiç belli etmiyordu. mış idi ki, sabahleyin uyandığı vakit, — yanıbaşındâki — böğürtlen gelincikler, | dalı üzerinde Bülbülü görmese, çıldırırdı. kat kat, tüylü Bütün bahar böyle geçti... Çi- menlerde otliyan kuüzülür artık bü- yümüşlerdi bile... Paçalı tavük - ların peçinde koşuşan civcivler bilvüm pi İmüşlardı. Hele erkek piliçler vardı ki birer kü- çük horog haline gelmişlerdi. Ar- ar ar düz bir Bülbül | ki yuvasından ne kadar çok seviyordu. Yalnız, | Bülbül'ün sesine o kadar alış- | Gibi 3 büyük yıldız ve on binlerce fi Türkçe sözlü nüshası Bugünkü Programı 2 güzel ve büyük filim birden Diye bu kolimeyi üstüste ve içli içli birkaç >re mırıldandıktan sonra: — Bakma, sen onlara.. Dedi ve her türlü yaşama tadını kaybetmiş, - kendisinden de — dünyasından da - vazgeçmişlerin aldırmamazlığı içinde: — Adam sen de. Ben de doktorum.” Ne ola- gsak, sanki?. Dedi, ilâve etti; — İnsan yaşıyacağı kadar yaşar.. — Amma yaşadığı kadar da iyi yaşamalı! O- mun. için hekiralerin dediklerini dinlemelisin.. Doktor gülüyordu: — Canım karıcığım sen de haklısın, ben de, onlar da. Hekimler bir görürler, yüz yasak sayar- lar. Onlurın her dediğini herkes yapmağa kâlksa yeryüzünde hastalık rejimi içinde kalmıyan be - Şikten mezara kadar tek adam kalmaz! Diye yine karısının dudaklarını — dudakları - Bın içine almak istedi. Güney: — Olf£. Ne lâkırdı anlamaz adam oldun!. Diye yataktan fırladı, aşağıya indi. Doktör karyolanın başında dikile kalmışt. Genç kıdııı töyleniyordu: üran tarafından yaratılan senenin en mauzzam, en güzel şaheseri SÜVEYŞ FEDAİLERİ Fransızca sözlü nüshası İPEK'te MELEK'te Buğün saat 1245 ve 2.30 da tenzilâtlı matineler, Dikkat: Tenzilâtlı biletler saat 2.30 a kadar verilir. SÜMER sinemasının mutlaka herkes tarafından görülmelidir.| 1- SONUNCU BAL AYI İ JOHN BOLES ve DORİS NOLAN ı Tarafından Fransızca sözlü ve izdivacın bütün sırlarını 4 ifşa eden çok güzel ve alâkabahş film. ş 2-PAMUK PRENSES »e 7 CÜC Senenin Sinema harikası, İlâveten: EKLER JURNAL, da: Son dünya haberleri. Bugün saat 1 ve 230 da Tenzilâtlı matineler. Kalabalığa maruz kalmamak da teşrif edilmesi hassaten rica g| LÂ nin Salonları TİNO RO3SSİ'NİN larile çınlıyor: Hayat — Öyle' ise niçin odalarımızı, — yutaklarımızı ayırdık?.. Fazıl da bu yasağın kendisine getirdiği yük- lere dayanıksızlığından taşan bir kızgınlıkla: — Yataklarımızı ayırdıksa doktor - öpüşmeği de yasak etmedi ya. Dedi ve ilâve etti: — Ben bu yasağı kaldıracağım. Yine bildiğim gibisini yapacağım, Yatak odamızı da yine bura- ya taşıyacağım!. Güney: — Galiba senin yaşamağa isteğin kalmamış. Kendini öldürmek tiyorsun.. , Diyerek odadan çıktı ve çıkarken de dilinin altından konuşuyordu: — A. Yatak odalarımızı ayırdık. Yine kurtula- madım. Ne yapışkan adam oldü. Baştanbaşa sülir, “Artık çekilir tarafı kalmadh. * Seanslar: 2.30 ve 5.25 de Venedik Treni, 1.20 - 4.20 ve 7.15 de Mir, Motanun Yemini, Suvarede saat 8.30 da her iki filim birden âveten: FOKS JURNAL: Mösyö Daladiyenin nutku ve Mad- ridin zaptı. Bugün saat 1 ve 2.30 da tenzilâtlı matinler İki gündenberi PARİS IŞIKLARI İlâveten: RPESKLİ MİKİ ve METRO JURNAL Her Cumartesi saat 1 ve 20.30 da tenzilâtlı halk matineleri GYEVTAZ A T n tam Seans zamatların- lunur, LE ateşli sesinin ahengi halkın alkış- uyünır, daha madan koşarak, Gülün bulundu- gu bahçeye gelirdi. Pembe Gülün mında böğürtlen vardı. Böğü n ince, sık dalları arasına ko- nar, bükük boynu ile Güle be- kardı. Bülbül, bu Güle fişıktı. neşin tatlı renkleri, bir gel halinde rakslar vü- ufukda cude getirirken, Bülbül de ötme- | #a başlardı. En güzel sabah şar- kılarını söylerdi.. Gül, çok ağırbaşlı, mağrur — ve edalı idi, Bülbülü dinler, fakat, dinlediğini hiç belli etmezdi. Bülbül, şarkılarının Gül tara- fından' beğenilmediğini mediğini zannederdi. Çünkü, on- da hiçbir alâka görmezdi. Zavallı Bülbül, Gül'ün aşkile yanıp tu - alına bile bak - | & , dinlen - | iye bastırmıştı. arasında sarı otlar belirmeğe baş- latnıştı. -İhtiyarlamağa başlıyan insanların saçlarına düşen aklar âlbül'ün bütün bir mevsim konseri, serenadları, hepsi boşa Bitmişti. Gül, ne kadar inad edi- yordu. Bir sabah bile, Bülbül'e | yüz vermedi... Mukabele etmedi. Zayallı Bülbül, ıztırabından, a- | cısından ölecekti. Bir kafese kapa- tılmış kadar, içinde büyük bir sı- kıntı duyuyordu. Ormanlar, ko - Tular, uzun ve geniş tarlalar, bah- çeler ona dar geliyordu. Diyar değiştirmek, uçup gitmek, hiç bilmediği, görmediği diyarlara Kaçmak ihtiyacını bile duyuyordu. Belki, o zaman Gül'ün aşkını gnutabilirdi. Yeşil çayırların | | | kenden uyanmıştı. Uyanır u: maz aklına ilk gelen şey, yine pembe Gül'dü. Bir kere daha âff) lamıştı Bi Gülü çok seviyord Karar verdi. Bugün, — böğürtlef dalına konar konmaz en hisli $)| renadını söyliyecek, sonra, ağ| yacak, gözyaşı dökecek sevgisi anlatacaktı. Gül, ne kadar da nazlanıyordi! O, tabiatin en mağrur ve ihtişatff dişisi idi. Karanfil, menekşe, Yüf semin, lâle, şebboy, zumbak saydı, şimdiye kadar dayanabi ”| lirler miydi?. Bülbül'ün aylartf süren aşkına kucaklarını açı lar mıydi?. (Devamı 7 inci sayfada) RADYO Ankara Radyosu BUGtÜN ı 17,35 Müzik (Dans santi - P, 1815 Türk müziğl (Fasul heyetl Karışık program), Çalanları Hakkı Derman, Üşcet Kaf r. Hasaa Gür, Hamdi Tokay, Bef Üller. Okuyanlar: Celâl Tokses ve Tet Karakış. 19 Konuşma (Dış politika hâdiselei 19,15 TTürk müziği (Halk musikisi * Aşık Veysel ve fbrahim), 1930 TTürk müziği, Çalanları Vecihe, Reyat Erer, Zui Bardakağlu, Ruşen Kam, Refik Okuyan: Muzaffer İlkar, lm- Numan ağanın - Şevkefra vef gevi. &— Dedenin - Şevkefra bosle - Hİ Nü zatın gibi bir dilber simin endam. 1— BSupbi Ziyanın - Şevkefaa çarkf * Şimdi ay bir servü simindir. #— Lem'inin - Gevkefra şarkasi * Şiköyet etme cananım. - Kemenli B Rüşen Ferit Kam takkimi, 1— H, Mahnud - Gevkelen garkt * Bv vervü gillaarı Vefa. 1— Dedenla - Şevkefea yürük (€ gah - yeri sütfü anberinin. $— Seld Dedenin - Şevkefza semalet, ; 20 Alans, meteoroloji haberleri, © Tudl bersası (flat), 20,15 Temsil (Kral eğleniyor! Ridt detto). Yazan: Victor Hüço. Tercüme — ve radyofgnik -—u Ekrem ieşli. 2115 Memleket saat ayarı, 2115 Esham, (akvilât, — kambiyo muküt borsası (fiat). 2125 Neyeli plâklar - R. £1.30 Konuşma (Su sporları hak * | kanda). 81145 Müzik (opera aryaları - Pi) £? Maftalık porta kutusu. 22,20 Müzik (Operetler - PL) 23 Müzik (Cazband - Pih. 2LAS - 2A Sön ağana haberleri Ve 'YARIN | g235 Müzik ÇKüçük erkesten - Şef Necip Aşkın). Şugün SAKARYA sinemasında Sporun zaferine hasredilen şayanı hayret Film OLİMPİYAT GENÇLERİ (Olimpiyat I) | » ve bir filimden daha iyi ölan bu sinema şahese* ti mutlaka görünüz. İâveten PARAMUN' İJURNAL-: Bay Daladiyenin nutku ve Madridin zaptı. Bugün saat İ ve 2.30 da tenzilâtlı matineler —e V0 121 gazaamı mann Yazan; ETEM İZZET BENİCE gaa aa Güney odadan çıkarken Fazıl yine onu bırak- madı, arkasından yürüdü: — Karıcığım. benden mi kaçıyorsun?.. Güney dişlerini sıka sıka, fakat görünebildiği kadar şen olmağa çalışarak: — 'Noreden de bunlari — aklına getiriyor « sun. Fazıl, Sen gerçekten -çok sinirli oldun. Ban * yoya gidecektim. Dedi ve sözüne uladı: — İstemiyorsan gitmiyeyim?. Ve geriye döndü: — Haydi bıraz oturalım. Ve içeriye ginerken soruyordu: - Benden hiç ayrı kalmak istemiyor musun kocacığım?. Doktör yüzünde hem içinin sızılarını, hem de karısını bu sorusundan duydüğü şenliği birleştire- Tek GEVüb Verdi: Fakat, hâlâ, ümidini tamamen kesmiş değildi. Kimbilir, belki de bir sabah, serin rüzgârlar daha kesilmeden, güneş, etrafı yakıp kavurmağa başlamadan, gelincik- let ayanmadân Gül, birşeyler fı- sıldıyatilirdi. O da, öşkını söylü- yebilirdi. Kimden, niçin çekini « yordu? Kim duyahilirdi? Bülbül, bir sabah yuvasında er- ——— —— — İstemiyorum karıcığım, — istemiyorum. Bu gece, sana inan olsün hiç Uuyuyamadım, Sabahı dar ettim, Doktorun yüzündeki çizgilerin bir eşini de he- men kendi yürüne veriveren Güney: — Ben de öyle kocacığım. Bu gece hiç uyu- yamadım. Sabâba karşı bir parçacık dalmışım, Dedi, sesini titrete titrete: — Ah kocacığım, bilsen hastalığına ne kadar üzülüyorum. Sana bir şey duyurmamağa çalışıyo- rum amma, en doğrusunu söyliyeyim, ciğerlerim bu sızıdan parçı parça oldu. Çok üzülüyorum, çok sinirleniyorum, çok dağınık ve akılsız olmağa baş- «yorum. Bu üzüntüm böyle sürer giderşe belki de kısâ bir zâman sonra ben de senin gibi olacağım!.. Karyolamın kenarındaki şezlengüh — üzerinde oturuyorlardı. Fazıl, genç karısının içindeki sızıyı İnlöyen se- sinin kulaklarına doldutduğu bu sözleti işitir işit. mez gözleri yaşla doldu: — Sen de böyle söyleme karıcığım. Beni bü- tün bütün üzer, hâasta edersin. Dedi ve içten gelen cok samimi bir duyııı llı sözüne devam cttl 9-—-# 13 Memlekelt saat ayarı, ajana Vi metcervloji haberleri. 13.15 Müzik (Küçük orkestra - Şef