AĞAÇ BAYRAMI irant Vekâleti, Belediyelere bir tamim göndererek ağaç | bayramları yapılmasını bil- dirmiş. V: mına ve yetiştirmesine teşvik için bu güzel bir tedbirdir. Fakat, biz, bu vesile ile birşeyi hatırlatmak istiyoruz. Bizde, henüz böyle içti- mai tezahürlere fazla intıbak edi- | lemiyen bir hal var” Meselâ, bir de toprak bayramı var. Bir kaç senedir, kutlulanıyor. Fakat, dik- kat ediyor musunuz?. Toprak bay-| ramı, ilk başladığı yıllarda oldu- ğu kadar itibarda değildir. Adeta, | yasak savmak kabilinden birşey oluyor. Belki de, toprak bayramır nın kutlulanmasından, asıl alâ - kadar olanlar, yani köylüler, bir Ççok mıntakalarda haberdar - bile değildir. Böyle bayramlar, birer an'ane, güzel bir âdet halinde halk | ve köylü tabakalarına kadar gir- | melidir. En küçük, beş on hazeli bir köy, böyle bayramlara gün- lerce evvel hazırlanmalı, gaye - sınl bilmelidirBilmem yanlış mı söylüyoruz?. UCU7 * OTEL ıumu BİR ELI BİR İŞ Yalovada halk için ucuz bir otel yapılacakmış.. Buna ne kadar ge- vindim. Yalovanın en güzel oteli olan otel termalde geçen ilkba - harda bir gece kalmak şerefine nail olmuştum. Bayıldım doğru- su. Herşey mükemmel. İnsan ken- disini cennette zannediyor. | Harikulâde bir tabiat - içinde, fevkalâde konforlu bir otel... Din- lenmek, istirahat için biçilmiş kaf-| tan.., Fakat, gel gelelim parasına. Bir kişi yirmi dört saat için 5,5 li- ra veriyor. Bu, her keseye elve - rir mi?, Ucuz, şöyle herkesin işine gelir bir otel yapılırsa, zannedi- yorum ki, Yalava çok rağbet gö- Tür. YAZ SEBZELERİNE VE MEYVALARINA HASRET | netmeytn... NEDEN KISA SÜRER? | Sonra, birdenbire şiddetli sıcak - Bahardan bahsederken, insanın aklına yaz meyvaları göeliyor. Ge- çenlerde, İstanbula ilk turfanda çilek getirilmiş. Gazetelerde o - kudum. Sakın alıp yediğimi zan- Çünkü, kirabilir, bu flk turfanda çileğin kilosü kaç kus ruştur?. Yahud da, kaç liradır?, Bizde, o kudreti maliye nerede?, 'Yaz mevsimini en çok, taze sebze ve meyva için beklerim... Hani nerede o kadife gibi patlıcanlar?. Mübareğin kaç türlü de yemeği yapılır?. Meşhur hikâyesi dahi vardır. Adamın biri: — Patlıcansız bir su ver, demiş.. | fıkra malümdur. İ Fakat, buna rağmen, patlıcan - dan şikâyet eden kimse yoktur. Domatese ne buyurulur?. - Dilim dilim kesmişsiniz.. Alâ sırık do- matesi.. Tuza balıra batıra ek - mekle yiyorsunuz. Domateste vi- tamin denen gayet sıhhi bir gıda | da var. Yaz sebze ve meyvalarını sıra ile yazacağım. Fakat, görüyorum ki, ağzınız sulanıyor. Burada ke- siyorum.. İSTANBULDA İLKBAHAR İstanbulun ilkbaharı yoktur, derler. Doğrudur. Birkaç gün ha- va ılık geçti.. Sonra, yine soğudu. Son günlerde bayağı üşüyoruz. paltoyu çıkarıp pardesü giymek cesaretini kimse gösteremiyor. Bu böylece bir müddet devam eder. lar bastırır.. Artık tamamile ya- za girmiş oluruz. Şu İstanbul, ha- - vası, suyu, bir garib şehirdir ves- selâm.. Çok cilvelidir. Fakat, onu me kadar severiz. Acaba, çok cil- veli olduğu için midir?. AHMED RAUF IKUğÜK HABERLERI v Slovaklar Macarlara bin ki- lometre murabbal arazi vermiş- ler ve yeni Macar - Siovak an - laşması imzalanmıştır. *& İngiltere Romanyaya silâh ve bilhassa tayyare verecektir. Romanyaya bir heyet gönderil - mektedir. * Belediye iktısad müdürü A- simi'Bürüyya sular idaresi meclisi id$re dzalığına tayin edilmiştir. * Türk - Amerikan tlearet an sinin İmzası hasebile mu - lar şerefine bir ziyafet ve- | niştir. * Beyoğlunda Tozkoparan cad-| desinde eski Aşıklar mezarlığının | tanzimine yakında başlanacaktır. * Cami avlularındaki mezarlık-| lar bt sene şehir dışına nakledile- | cektir. * Hariciye Vekilimizin riyass- tindeki 500 kişilik Türk heyeti İ- ran Veliahdinin evlenme mera - siminde bulunmak üzere bu ayın onunda Tahrana hareket edecek- lerdir. — Halifenin Sarayında Bir ispanyol Güzeli Yazan: CELAL CENGİZ Elhâris, zabitinin sözüne güktü: — Bu vaziyette üç ay ok atma- dan kalsak, düşman açlıktan ölür. Tarihi Roman: No. 42 hendekler kazarak, kalenin önün- de bir gece içinde siperlerini ha- zırlamışlardı. | Kaleden atılan okların hiçbirisi hedefine isabet etmiyordu. Buna mukabil Arabların nişancılığı meş- hurdu, attığı oklar, kalenin maz- galları arasına saklanan düşman müdafilerini sık sık yaralayıp ye- re yuvarlıyordu. Elhâris'in emin ve sadık zabit- lerinden Necib bir gün komuta- nına sordu: — Kaleye sokulmıyacak mıyız? Bu vaziyette harbe devam eder- sek, burada ihtiyarlayıp kalırız, İ | derinden cezalandırılmıştır. * Bir temmuzda beynelmilel bir tarih kongresi toplanacaktır. v Şehircilik mütehassısı Prost bl ay gelecektir. * Fener tahsil şubesi imemur- larından Muammerin bir batında üç erkek evlâdı olmuş, Önder, En- der, Tuncer adları verilmiştir. w Büyükadalı Kabil kazaya uğ- ramış cesedi Kartalda sahile çı - karılmıştır. v 74 esnaf, pazarlıksız satış ka-| nununa muhalif hareket ettiklerin- den, 28 kişi de sokağa tükürdük- * Mısırçarşısı ittisalinde, kuş - gular cihetindeki sekiz dükkâğin istimlik işi tekemmül etmiş, alâ- kadarlara tebligat yapılmıştır. ve Taksim bahçesinin tanzimi işi müteahhide ihale edilmiştir. * Belediye iktısad (: yeti, toplanarak sütçüle miştir. Sürçüler temiz ve sıhhi süt | hakkında düşündüklerini izah ?ı-l mişlerdir. Ve açar. — Yalkda sorguya çektiğimiz bir | İspanyol çobanı bizp, İşbiliyede bir yıllık erzak olduğunu ve hal- kın hiçbir şeye muhtaç olmadığı- | ni söylemişti. Şu halde burada en aşağı bir yıl bekliyeceğiz demek- tir. cin kapılarını kendi elile — Harbi kazanmak için, bir yıl çok bir zaman dağildir, Necibt Noden bu kadar istical ediyorsun?| Biliyorsun ki, düşmanımız bizden W Sinan ihtifali Pazar Günü Yapılacak ihtifal Programı Hazırlandı Önümüzdeki pazar günü, büyük. 'Türk mimarı Sinanın ölümünün 851 inci yıldönümüdür. Her sene olduğu gibi bu yı! da mimar Sina- tin Süleymaniyedeki kabri ba - şında İhtifal yapılacaktır. İhtifal kom'tesi merasim pro - gramını hazırlamıştır. Programa göre, önümlüzdeki pazar günü öğ- leden sonra 16 da, mimar Sinanın kabri önünde, merasime istiklâl marşile başlanacak, Üniversiteden| yüksek mühendis mektebinden bi-| rer talebe, mimarlar, mühendis- ler birlikleri, nafıa fen mektebi mozunları cemiyeti namına bir kişi nutuk söyliyecektir. Merasi- me yine istiklâl marşı ile son ve- rilecektir. Saat 15 de, mimarlar, Süleyma-| niye camiinde halka Sinanın eser- leri ve hayatı hakkında malümat vereceklerdir. Sinanın kabrine çe-| lenkler konacaktır. KISA POLİS HABERLER! * Heybeliadada oturan Şerif a- dında biri dün akşam üzeri Bü - yükkadadan bir sandal ile Hey beliye gelerek rıhtıma çıkarken denize düşmüş ise de kurtarılmış- tır. * Unkapanında oluran Rıza öğ- lu Hüseyin Naciye adında bir ka- dınla konuştuğu için ayni semtte oturan Battal oğlu Hüseyni bı - Ççakla bacağından yaralamıştır. * Şehremininde Hocayusuf ma- hallesinde Çeşime sokağında 2 nu- maralı evde oturan Celâlin bir ya-; gındaki oğlu Yılmaz mutfakta oy- namakta iken mangalın üzerine | düşerek muhtelif yerlerinden yan- maştır. 4 Kasımpaşada Lonca sokağın- da oturan Behiyenin 14 aşlık ço- cuğu Sevim mangalın — üzerinde kaynamakta olan tenceredeki su- .yun üzerine düşerek muhtelif yer-, lerinden fena halde haşlanmıştır. *& Tarlabaşında Fıçıcı sokağın- da 11 numaralı Emine adında bir | kadının oturduğu evden — yangın çıkmış ise de sirayetine meydan verilmeden söndürülmüştür. * Küçükpazarda Beylik değir- mön sokağında 10 numaralı Ha- Hlin evinden yangın çıkmış ise de sirayetine meydan verilmeden ; dürülmüştür . * Şoför Mustafanın — idaresin- deki BT numaralı tramvay Fatihde $ yaşında Hüseyin oğlu Yılmaz a- dında bir çocuğa çarparak başın- dan yaralamıştır. * Kınacıyan hanı sahiblerinden| Serkis Kınacıyan temyiz mahke - mesine müracaat ederek mezkür hanın milli emlâk idaresine dev - redilmesi hakkındaki kararın «s- hihini taleb etmişse de mahkeme bu talebi reddetmiştir. kuvvetlidir. Endülüsü baştan bâ- şa ele geçinmek ve burada yeni bir| müslüman devleti kurmak için bir yıl değil, iki yıl değil, belki on yıl, on beş yıl uğraşacağız. Eihâris bu zabitle konuştuktan sonra, ordu mensublarını mane- | viyatını sarsılmış zannederek her gün askere hutbeler irad etmeğe başlamıştı. Oysa ki, askeri maneviyatı hiç sarsılmış ve bozulmuş du: Bizden şüpheniz mi var, Sey- yid? Bu butbelerden çok müste - fid oluyoruz amma, harb sırasıne da sizin de bu yüzden yoruldu - ğunuzu ve üzüldüğünüzü görü - yoruz. Biz zaten düşmanla çar - pışmak için fırsat arıyoruz. Bizi neden hacbe teşvik ediyorsünu Elhâris askerin maneviyatında VemMahkkemeler . . . ? Kimin : İhtilâsdan Suçlu Eski Muhakemesi S arıyer belediyesinde bulun- ne para geçirdikler! için ge- genlerde adliyeye verilen Sarıyer ver Yığın ile, varidat memuru E- min Alptekinnin muhakemesine devam edildi. Muhakemenin ilk — celsesinde, tilâs işinde kat'iyyen iştiraki ol- madığını, arkadaşı Eminin, kendi çu işlediğini iddia etmiş ve diğer maznun Emin de ihtilâs fülinin | itiraf etmişti. Dünk duruşmada davaya mev- Sıçlulardan Emin, çeklerdeki bü-| tün imzaların kendisi tarafından Bundan sonra Enver Yığının ve- kili, müekkilinin, sırf sorgu hâ- nu 1 kanuna göre mahkemeye sevkedildiğini, Halbuki onun ha- Bgün bulunması hasebile gayri mev- kuf olarak muhakemesinin görül- kında tahliye kararı verilmesini istedi. sinde mahzur olmadığını söyle - di. yeti hâkime, maznunlardan Enver| hakkındaki tahliye talebinin şim- iddia makamına verilmesine ve duruşmanın 6 nisana bırakılması-| İmzalar sarıyerMuhasebecisinin dukları sırada zimmetleri - belediyesi eski muhasebecisi En- dün de öğleden sonra Ağırcezada maznunlardan Enver Yığın; bu ih-, itimadını sulistimal ederek bu su- faili olduğunu söyliyerek, suçunu zu olan çek asılları tetkik edildi. 1 atılmış olduğunu beyan etti. kiminin zannma istinaden 1609 reketinin 204 üne ümaddeye uy- mesi icab ettiğini söyliyerek, hak- Müddelumumi! Enverin tahliye- Kısa bir müzakereden sonra he- dilik reddine, evrakın tetkik için 'na karar verdi. Memleketten Çıkarıldıkları Halde Tekrar Dönenler — | Sultanahmed 1 inci sulh ceza mahkemesi, İstanbuldan hudud ha- rici edildikleri halde yine şehri - | mize gelen Avusturya tebaasından| Macar Menkezza ile Türk tebaa - sından Hayim oğlu İzak isminde iki kişiyi dün muhakeme etmiştir. Bunlardan İzak tam 5 defa İs - tanbuldan hudud harici - edilmiş; fakat hepsinde de yine hududu- muzdan içeri girerek — şehrimiza gelmişti Muhakeme Menkezzâ'yı ika - | metgâha raptan serbest birak - mıştır. İzak ise tevkif olunmuştur. ufak bir sarsıntı bile görmemişti. Çadırına döndüğü zamun: — Şu halde Necib Şama dön- mek fikrindedir. Memleketini ve ailesini fazla düşünmemiş ölsa, maneviyatı bu derece sarsılmaz ve bozulmazdı. Dedi.. Ertesi gün Necib'i çağırt- biz — Beni hasta gibi görüyorum, dedi, eğer arzu edersen, Suriyeye dönebilirsin! Belki buralarda büs- bütün hastalanıp kalırsın! Diz - lerinin üstünde durmağa mukle- dirken, hemen yola çık... Ayni zamanda yurttaşlarımıza bura - | larda tevali eden muzafferiyı timiz hakkında da malümat ve - rir ve herkesi tenvir edersin?. Nechb, komutanın bu sözleri ne maksadla söylediğini anlamakta gecikmedi; derhal yere eğilerek Elhâris'in dizini öptü: — Beni affet, Seyyid! Ben, kor-| kak bir adam değilim. Kanımı bu- Koğuşa Giren Babayiğit / Üç Jandarma İle Getirilen Üç Kelepçeli Katil irinci sulh ceza mübaşiri mahkeme salotundan Çık- t ve üç kelepçeli — katilin yanlarında bulunan üç jandarma- ya: — Haydi, dedi. Çözün kelepçe- keril,.. Üç jandarma, üç katilin bilek - lerindeki kelepçeleri çıkardılar ve) katiller mahkeme kapısından içe- | riye girdiler. Jandarmalar da on- ları takib etti. Üç katil, sert adımlarla yürü - yerek. suçlulara mahsus olan ye- ve geldiler, yanyana durdular. Hâkim maznunlardan önce Sul- tanahmed cihayetinin fafline: — Ne diyeceksin, Rifat? Sualini sordu. til Rifat kısa bir müddet dü- şündükten sonra şu covabı verdi: <— Geçen celsede de anlattığım Bibi, benim bu işte kat'iyyen ka- bahatim yoktur. Hâdise esnasında| biz, bir numaralı koğuşta bir kaç arkadaş oturmuş. konuşuyorduk © sırada kapı birdenbire açıldı İ- çeriye Mustafa ve Yusuf gi Yusufun elinde bıçak vardı, Mus- tafaya vurmak istiyordu. Ben 0- nun bu hareketine engel olmak için bileklerinden yakaladım. Fa- kat biraz sonra başıma İnen bir dazbenin tesirile sersemledim, Yu- sufu bıraktım. Yusuf bü fırsattan| istifade ederek üzerime hücum etti, beni birkaç yerimden bıçak- ladı.r Yusuf, kendini şöyle müda etti: «— Hâdiseden birkaç gün ev - vel Hapishanede bir arkadaşımı eroin sattıklarını idareye ibar et- tiği için öldürmüşlerdi. Bir gün, bu işlerine engel olacağımı dü - şünen Abdullah, beni de adamları vasıtasile öldürmeğe karar ver - mişti. Birinci koğuşun önünden ge - çerken, Mustafa, Rifat, Lâz Hasan, ellerinde bıçaklarla koğuştan Ççı- karak, Üzerime hücum ettiler. Fa- kat kaçtığım vaffak olamadılar.» Katil Mustafa da şu ifadeyi ver- di: <— O gece yat düdüğü çaldıktan| sonra, koridorda — geziniyordum. Birinci koğuşun önünde Yusufa rastladım. Sert bir sesle: -- Yat düdüğünü duymadın mı?| Neden hâlâ koridorlarda dolaşı yorsun, dedi. ve âmirüne bir ta - vırla sözüne ekledi: — Haydi git, yatağına yat!.. Onun bu hareketi beni kızdır - ralarda akıtmağa ahi ve pwm.h' radan sarmış ve gölden kaçma - eden arkadaşlarımdan ayrılamam. Ordumuz İspanyada zaferden za- fere koşar ve Kıştale hükümeti korku ve heyecan içinde bocala - yıp durürken, ben Şama ne yüz- le ve masıl dönebilirim?. Elhâris atına bindi: — © halde bir dâha arkana yü- zünü çevirme! Ve arkadaşlarının yanında Şamdan ve ailenden bah- setmel. Dedi.. Atının dizginlerini çekti. Elhâris, rahimin şatosuna doğru| dendi. Kapısı çok sağlamdı. Du - Bidiyordu. Necib hu hâdiseden sonra - bir- çok yararlıklar göstererek, cesa- ret ve şecaat ibrazında arkadaş - larına örnek olacak kadar şöhret bulmuştu. * RAHİB FERNANDO'NUN ŞATOSU SARILINCA.. Selim, Fernando'nun şatosunu | dört yüz kişilik bir kuvvetle ka- Beyazıt Hattı Beşiktaşa Hangi Yoldan indirilecek Ali Çetinkaya, Nafi Vekili fatile geçenlerde İstanbul g: tecilerine verdiği son beyanatın- da Maçka Beyazıd ttamvay hattı-| nan Beşiktaşa kadar temdid edile-| ceğini de söylemişti. Bu husustaki ere başlanmış Boşiktaşa in- dirileceği meselesi ele alınmıştır. Şimdiki halde Dolmabahçe sta: yomu yapılacak olan sahaya inen yoldan sarfınazar edilmiştir. Tram- vay hattının Akaretlerden Beşik- taşa uzatılması daha makul gö - rülmektedir. 3 Aylık Bir |Yavru Nasıl öldü Dün Beyoğlünda bir facia ol - muş küçük bir yaşru uykusu ağır- | olan annesinin altında kalarak bö-| | gulmüştür. Facla şöyle olmuştur: Beyoğlunda Kalyoncukulluğun- da Tekke - sokağında 15 numaralı | evde oturan Davud adında birinin karısı Esma dün öğlenden sonra henüz üç aylık çocuğu Hikmeti uyutmak için yatağa — yatırmış kendisi de yanına yatarak çocu - | ğun ağzına memesini vermiştir. Esma biraz sonra uykuya dal- mış bir aralık da uyku halinde ço- ir. Küçük; cuğun üzerine dönmi Hikmetnefesi tıkıldığından boğu- larak ölmüştür. Neden sonra uya- nan Esma faclayı görünce deliye ve baygınlıklar geçirme- | mıştır. Polis tahkikata baş- lamıştır. ! Bu işe, idare memurları, rdiyahlar kârışır. saha ne olu: Bunun üzerine Yusuf bıçağını çekti, üzerime — yürüdü. Ben de «imdad!» diye bağırarak, birinci koğuşa girdim. Rifatla, Hasan yer-| lerinden fırlayarak, beni takib &-| den Yusufu karşıladılar, onu kol- larından sımsıkı yakalıyarak, sir- tını duvara dayadılar. © sırada elinde bir sopa ile kü- çük Yusuf koğuşa girdi. Arkadaşı ve adaşı Yusufu tutaflardan Ri- fatın başına sopasile şiddetle vur du. Rifat kendinden geçerek yere yıkıldı. Serbest kalan Yusuf da onu biçakladı: Küçük Yusuf, Lüz Hasant da döğmek istedi amma, Hasan kaç- tı. Bunun üzerine beni kovalama- ğa başladı. Ben de koğuşun — baş köşesine gittim; urada ellme ge- çirdiğim bir sandalya —ayağı ile dayak yememek için müdafaa va- ziyetine geçtim. Beni döğemiyeceğini —anlıyan | Yusuf, Kirkora yanaştı, onu döğ- meğe başladı. Nihayet, koğuşa gar- diyanlar ve jandarmalar girdiler, bizi ayırdılarıs | — Duruşma, Kirkorun da da din- | denmesi için. ön nisana bırakıldı. MEHMED HİCRET Ması için suyun üstüne de birkaç Bözcü koymuştu. Bu gözcüler gö- lün ortasında birer tahta parçası üzerinde nöbet bekliyorlardı | — Selim Şatoyu sarmağa giderken, | hiç olmazsa birkaç yüz kişilik bir mıhafız bölüğile karşılaşacağını ve harbe tutuşacağını uruyordu. | Bu umgu ile şatoya yaklaşmadı... Karadan her cephesini kuşattık- tan sonra Ok yağmuruna başladı. Şatoda bütün pencereler demir- | varları kale surlarını andıriyor - | gu. Dışarıdan görünüşüne göre | Ptraya kolayca girmek mümkün olmıyacaktı. Arabların ok yağmuru bir sa - at kadar fasılasız devam etti Selim hiçbir mukavemet gör « meyince muhasara çemberini bi- raz daha daraltarak, şatoya | yaklaşmıştı. Artık, anlaşılıyordu | ki, ııwdc asker yoktu. uıvv—ı var) A D AM İ NŞ FAO Filistin Konferan İnkıtaa Uğradı Yazan: Ahmed Şükrü Filistin'in mukadderatı kında karar vermek üzere Ta'da içtima eden yuvarlak konferansı inkıtaa uğradı. Tüm olduğu üzere, konferı taraftan Filistin ve dünya YE dilerinin mümessilleri, diğet raftan Filistin Arabları ve takil Arab memleketlerinin #f rahhasları ile İngiliz hüküm temsil eden murahhaslar iş etmişti. Yuvarlak masa konlu Sı, İlk zamanlarda hakikatte iki konferanstı: - Arab ve murahhasları ayrı, Yahudi vef giliz murahhasları da ayrı malar aktediyorlardı. Bu mü kerelerde İngiliz —murahhas Yahudi ve Arab görüşlerini ützerlerine mışlardı. Fakat ilk günden bu telfi mümkün olmı rinde toplanmıştı: , M— Arablar Filistin'in istikli ni ve İngiltere'ye Irak — gibi muahede ile bağlanmasını ler, Yahudiler mandanın mında israt ettiler. 2— Arablar Filistin'de Yahı lere toprak satılmamasını ist ler .Yahudiler, toprak satılı nın tesründe ısrar ettiler. 3— Arablar Yahudi muhacel tine nihayet verilmesini istedile Yahudiler ise, muhaceret üzerli konulan bütün kayıtların kaldi Uzun müzakerelerden sonra iki görüşün telif edilemiyeceği #f) Taşılmca, İngiltere müzakereli zemin olmak üzere, bir teklifi il sürdü. Bu teklife göre İngilteti| Filistin'e istiklâl vermeyi pren itibarile kabul ediyordu. Ârabli bu tekliften memnun kaldılar. Y hudiler protesto ettiler. Fakat müddet sonra İngiliz teklifini! göründüğü — derecede — Arablarf| müsaid olmadı; kü İngiltere Fil meği premsip itibarile kabul et mekle beraber, bu istiklâli ve| zaman vereceğini tayinden çekii di. Arablar ısrar edince, İngilte * re: «İki unsur arasındaki mü: betlerin müsait olduğu bir zamı da> diyerek, baştan savma bir ce- vab verdi. Bu şartlar arasında A> rablar da İngiltere'nin teklifini bir müzakere zemini olurak bile kabul etmediler. Fsasen Yahudi. ler istiklâl prensipine muhalif ot duklarından onlar da İngiliz tek | Tifini kabul etmemişlerdi. Konfes Tans bunun üzerine inkıtan uğrar mıştir. Filistin meselesinin bundan v raki safhası ne olacak* Bu, esaseti İngiltere tarofından yuvarlak mar sa könferansı içtima etmezden ev* vel bildirilmişti: İngiltere, Filis- tin meselesinin halli için bulacağı bir formülü tatbik edecektir. İn- gilizler, yuvarlak masa konferan- sını, iki unsur arasında bir enlaş- ma temininin mümkün olup ol - madığını araştırmak için içtiman çağırmıstı. Böyle bir anlaşma te- min edilemediği takdirde de Fi- | listin için kendi bir hal yekli bu- lacaktı. İngiltere, yuvarlak masa konferansında Arabları yeya Ya- — hüdileri anlaştırmıya — çalışmış: muvaffak olamamıştır. Ayni za « manda iki unsur arasında bir an- laşmıya varmanın mümkün olın: dığını bütün dünyaya göstermiş oluyor. İngiltere, şimdi Filistin şini kendi bildiği gibi halletmekte — kendisini hakh görmektedir. İmparatorluk için müzmin - bir derd halini alan bu meselenin hak li için henüz bir formül bulun - muş değildir. Fakat İngilir hükü- mefinin bununla meşgul olduğu — bildiriliyor. Diğer taraftan mü - zakerelerin inkıtaa uğraması üze- rine, Filistin'deki Arab - Yahudi boğuşması büsbütün şiddetlenmiş- tir. Arah memleketlerinde İngil- tere'nin bu tavik siyasetine kar- Va bir iğbirar uyanmıştır. Alman ya ile İtalya da İngiltere nam ve hesabına bu vaziyeti istismat et mektedirler. Bu şartlar altında İngiltere, Filistin meselesi için â- cil bir hal şekli bulmuya mecbur- dür,