22 Mart 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

22 Mart 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

) Tefrika Numarası : 63 Yazan: Rahmi YAĞIZ Dizlerimde Derman Olmadan Dolmabahçeye Kadar Yürüdüm Esasen Açlık tan Kararan Gözlerim Bu Yorgunlukla Kapanma Derecelerine Gelmişti — Yani? — Yani daha üçüncü günü söz- lerini gönül bahsine döktü, bana Mmetres olmamı teklif etti! — Hayret! Genç kadın ufak bir kahkaha ko- pardı. Kendisini alâka e dinliyor Bibi görünen güzel gözlerine baka buka gö — Hayret mi ediyorsunuz? Ha- yır. Giraz sonru sizin de böyle bir teklifte bulunmıyacağınızı kim te- min edebilir! — Ben! — İnanılmaz amma öyle olsun.. Davust Meleğin eller: larına aldı, onları okşiy teminat vermeğe davrandı: — Her erkeği bir tutmak, bir tanesinin — hareketlerini teşmil etmek insafsızlık — Ellerimi niçin avuçlarınıza | aldınız? Sizi temin etmek için!. L Sözle teminat küfidir zanne- derim, hepsine | olur. vüzünü gizlemeğe uğraşırken Me-| lek nikayesini bırakuğı — yörden | yürüttü: — Doktorun yanından çıktım. İki gün evde yarı aç bekledim. Satacak zaruri ihtiyaçılarımı kar- gılıyan bir şey yoktu. Açlıkt yapacağımı bilmiyordum. Beşik - taşta bir akrabamız var. Akraba değil de babamın arkadaşlarından birinin silesi, Dün oraya gi İ Maksadım da yanlarına kalr,»2ı teklif etmek, maaşım. onlara bi- I rakmaktı. Onların da erkeği öl- | Müş çok perişan bir haldeler. Dört| çocuklu bir dul kadının. yiyecek | ekmeği ancak vesika ile verilen | beş nüfuslu bir ailenin böyle teklife yanaşmasına imkân yoktu, Geceyi yarı aç orada geçirdim. Bugün akşam üzeri oradan ayrıl- dım. Ne yapacağımı düşüne dü- Şüne evime dönüyordum. Tabii yaya olarak. — Tramvaya neden binmiyorsu- huz? — Param yok da ondan! Davus elini uzattı, Moleğin saç-| laçım ökşarken söylerdi: — Bu kadar güzel ve zek Taya kadar yürümesi içtimai bir facia teşkil eder. — Rica ederim Uslu durun! elinizi çekin! — Uslu duruyorum ya! — Yoksa siz de yedirdiğiniz bir| lokmanın bedelini böyle mi ödet- mek istiyorsunuz? Davust bu sözden çok — utandı, No 87 Emin oldum ki Belma da seni gok seviyordu. Yaptığı hareketler, bütün ka - dınların ümidsiz kaldıkları za - man baş vurdükları manasız ças | reletdi. Yine emindim ki, sön bir daha Belmaya dönmiyeceksin!. Arkamda korkarak bıraktığım | yegâne varlık o.. Cidden endişe e- diyorum Sermed, bu kadın çok | Çabuk düşebilir. Onu hemen Allah | korusun! Sana ve Merale gelelim. | Delikanlı karım seni seviyor ve..| Ben de bunu biliyorura. Onun sana, karşı çok temiz bir sevgi taşıdığını bunıt kazınmıyacak derecede kal- | bir taârruz ederse — Dede.yi gör, söyle,.. Bir gece sabaha karşı odasmına | dönüyordu. Bütün geç - Bels yok!.. M: böyle başı boş, haraç termecen Gola - , Şamazsın. Mahalleyo — taşındığını” Yaptığına pişman olda, Elini çek-i ati Meleğin kikâyesini dinlemeğe koyuldu. Melek tanlattı: — Dolmabahçeye kadar yürü - düm, Dizlerimde derman — yoktu. Esasen açlı kararan gözlerim bu yorgunlukla kaparıma dere - celerine gelmişti. Aysklarım gaye) ri ihtiyari bu yokuşa saptı, ka - Düşmüş (5 inci sayfadan devam) rıcığım, diyordu. Sakın birisile ev- leneyim deme. Bekle beni. Şayed ancak ön frank kazanabilmişti, birdenbire karşısına Üç kişi çıktı. Bunlardan birisi yanına sokuldu: — Vay! cicim, dedi. Yalnız mı kaldın bu gece?... — Dostum Klı bana haber verdiler, Sen haraccı len bahgolunduğunu hiç du- madın mı?... Hakikaten Elizabet bunu duy- mamıştı, bilmiyordu. — Pekâlâ... İşte, hateççi Lüt deş, dikleri benim... Ban: bin frank haraç vereceksin.. — Bende bu kadar para ne ge- - Bels yök! Yavaş yavaş verir- sin... Elizsbet yürüdü. Pek muztarib-i di. Serseri herif, kendisini odasına phesiz bu-| tesi günü | ştirmek istedi. Son-' i. Ne faydası vardı bu>, ra vaz geçi nun?... O nbeş gün geçti. Haraççı Lü - | yi ne gördü, ne de kendisinden li Uuğunu Egece tmeydanda dolaşirke — Vay, sen misir Dedi. Ve koluna girerek ilâve etti: — Haydi bize gidelim!.. Kabulden — başka çare - yoktü, | Lük Dankur sokağında, seneliği 6 bin tranga kira konfarlu bir apartımanda oturuyordu. | — Karım, dedi. Bir seneye muh-. küm oldu. Hapisde... Senin ciddi kendi halinde bir kadın olduğunu, biliyorum. Çok da hoşuma gi yorsun- Beraber yaşıyalım, ol - maz mu?... Reddetmenin imkânı var mıy- dı? Beraber yaşamıya başladılar, Yazan: Nusret Safa COŞKUN eflâtuni bir aşktı. Hepsinden iyisi sen mukabele etmiyordun. En sağ- lam ahlâk salâbetinn malik bir adamdın. Ne dersin Sermed, karımı sana birakmak İstiyorum; onunla evle-| nir misin?, Orsaadeti ancak bu iz-| divaçta bulabilir, sen de ıztırab- larını bu saadetin içinde arttıra- bilir misin?, Ben kudretsiz bir adamdım. Bu-| nu itiraf ederim. Genç bir kızla evlenmek arzusgy başını döndürdü. Hele Meralin bu izdivaca muka- vemetsiz teslim oluşu bana başım- dan büyük iş yaptırdı. Bu biraz da) ranlıkta tek başıma terha sokak- lerda korka korka ilerledim. İl mola ile yokuşu zor — çıktım. Şu meazrlığın duvari basında artık takatsizlikten biten, beni taşıya - cak hali kalmıyan dizlerim isyan ettiler. Oraya, duvarın kenarına büzüldüm. Dinleneyira dedim. U- yumuşum! /Devamı var) Kadınlar Fakat Lül çok İkide bir gürültü çıkarıyorda. Bu haraççı, mahalledeki bütün eğlence kadınlarını haraca lamıştı. Kiminden haftalık, ki - minden aylık alıyordu. Elizabeti de gündeliğe başladı: Günde yüz elli fcsnk getire- ceksin! Dedi. Bu parayı kazanmak ko- lay değildi. Elizabet ses çıkarma- dı. Ertesi gece yirmi frankla ge- lince Lüi kızdı, bir temiz dayak çekti. Bu dayak faslı her gece de- vam ediyordu. MÖSYÖ BRONİNG SÖYLÜYOR! — Anladım, sen Parisde para kazanamıyacaksın. 'e göndereceğim. KElizabet, Pıı.ıaılı—ı ayrılmak 14- temyirodu. Sonra, dostundan bir mektub almıştı. Y iSeni unutmadım | vgili karıcığım .Müddetim biti> yor, yakında çıkacağım. Beraber ne tatlı günler geçireceğiz bilsen »| Ben, Parit yere git - mem Lüt hiddetlendi, suratına bir yumruk vurdu, yero yuvarladı: — Ya dediğimi kabul edersin, ya da seni köpek gibi gebertirim, anladın mı kaltaki. Elizabet, kabul edergibi gö - ründü. Lül ertesi gece çok sarhoş geldi. Genç kadın, o geceki kazan-| çını çorabımın içinden çıkardı ver-| di: Altmış frank... Ne altmış frank lenci mi sandın gen?.. Çantasını elinden kopta. Pudra kutusunu, dudak boyasmı, küçü bır mendili yerlere attı ve dos: nun hapishaneden gönderdiği mek-, tubu buldu. — Ya demek onunla muhsbere ediyorsun... Sana yaptığım yar- dımları unutuyorsun öyle mi Dur öyle ise, yüzünü bozayım da benden bir hatıra olsun sana..: Dedi. Usturasını almak için do- Tabı açtı. Elizabet yatağın başucun-i * Beni di- Sen yüzünün vaziyetini ileri sü. receksin! Fakat inan £ karım se- 'ni bu halinle daha fazla sevecek- Sir, Onu bırakma.. Mes'ud 'etmeğe çalış. Ben iflâs ettim. Fakat onun istikbali müemmendir. Sen yü - zünü bahane ederek kalabalığa ka- rışmaktan çekindiğine göre bera- berce bir çiftliğe çekilir, münzevi, bir hayat “yaşarsınız. Bilsen buna Meral nekadar sevinecak. Ben de mezarımda müsterih uyurum., Bir büsem, bilebilsem ki, sen Meralle birleşeceksin, hiç gözüm arkada — kalmıyacak. — Delikanlı, mektubumun başında da yazdığım) gibi, karımın seni zararsız bir sev-| gi ile sevdiğini biliyorum. Kaç ge- celer, Sermed Sermedi.. diye hiç- kırdığımı duydum. Sana bakarken! bine nakşolunduğunu bildiğim için| lüks bir hayat yaşamak istiyen, | gözlerindeki parıltıları okudum. — biçbir harekette de bulunmadım. / Korkacak hiçbir şey yoktu. Bu borçları gırtlağına çıkmış sefahet düşkünü anasmın muvaffakiye - Seni kıskanmak, onuu muhitin - den uzaklaştırmak aklıma gelme- eni Sen Di-| İ ni öldi c—cvkü. Haydi, beni kara- Amerika'da Boşanma (5 inci sayfadan devam) Kadın; kocası az pars kazanmı- ya başladığı zaman boşanma ta- lebinde bulunabilir. Koca, buna boyun eğmmeğe mecburdür. Ameri- kalı kadınlar indinde erkeğin kiy- meti, meziyeti kazandığı paranın azlığı veya çokluğu ile ölçüli Ameirkalılar, müsrif kadı dan çok hoşlanırlar, Karılarının arzularını yerine getirmek için lü- zumündan fazla çalışırlar. lar- Amerika kadınları - zengin ol- | sun, fakir ölsun - kocalarına Bre- ad - winner derler. Yan! (ekmek kazahan). Bakikaten erkeğin en büyük vazifesi evin ekmeğini, bayanın tuvaletini temin etmekti.. Bunu yapamadı mı, vay haline' KULÜBLER, KOMİTELER VE İÇTİMALAR Amerikalı kadınlar çoX- kütab lurlar. Külüb tesis ederlec. komi- telere dahil olurlar, Çok zeki ve kendilerine emindirler, Hayır yapmayı severlce, İspan- | ya'ya, Çin'e seyyar hastaneler, hastabakıcılar gönderirler. Mek- tehlerin, dispanserlerin masrat - larını üzerlerine alırlar. Halk için phaneler tesis ederler. 1921 de Madam Küriye bir gram radyom hediye eden de (Ameri - kan kadınları kulübü) dür. Amerikalı kadınlar hürdür. Her- kesden hürmet ve riayet görür. Alâ... Fakat mes'ud mudurlar?. 1920 de, kocaya varan dokuz kadından biri, az sonra boşan - mıştır. Son zamanlarda talâk faz- lalaşmıştır. Talâk kararı dalma kadın Tehi- | ne ver nafaka vermiye mahküm edilir. Amerikalı kadınlar vücydlarına bakarlar, yiyeceklerine dikkat e- derler. Vücüdları, yüzleri güzel- dir. Çabuk ihtiyarlamazlar, Elli yaşı gi irler. Hiç de belli olmaz. Yeni Eserler: Çocuk Esirgeme Kurumu genel merkezi tarafından çıkarılmakta olan (Ana) adlı der; mıştır. Yurt yavrulerimin sağ- 1 kültürel durumlar şafına hizmet eden bu kıy-| metli di çocuklara, ana ve babalara tavsi, daki komodinin gözünü çeki bir brovning tabencası ı:ldı. sarhoş herife çevirdi ateş etti. Kurşunlardan biri elğerini, biri de kalbini deldi, geçti. Haraççı Lüt cansız yere yuvarlandı. Elizabet kâpıyı açtı. Silâh sesle-| rini işiten yukarı Çıkar, kapıcıya: — Öldürdüm on Yoksa o bes, kola göt Dedi. Kırıknldı vak'ayı olduğu| gibi anlattı. Zabıta, nefsini mü - dafaa mecburiyetinde kalan ka - dını muvakkaten serbest bırak - mıştır. Mahkemesi gayri mevkuf olarak görülecektir. di. Çünkü bütün bunları sen ken-! din yapıyordun. Kalbıinde başka biri vardı. Oraya bir başkası imkâ-, nt yok giremezdi. senden başka kimseye lâyık göre-| meyişimdir. Belmaya gelince: Bilmiyorum 0) ne olacak!.. Himaye etmeni rica ederim. Fakat onun himyasi Me- ralin bedbahtlığı bahasına olma- malıdır. Şayed Meralle hayatını birleş « tirmek emezsen, ermniyetim o- üne insan sıfa'ile onlara muavenet etmeni beklerim, Me - ral sen olmazsan, başka kimse ile evlenmez. Evlenmediği takdide işlerini yoluna koyacak bir erke- ğe ihtiyaç hissedecektir. Gözkulak ümid ederim. Annesinden ona bir fayda me - ir. Zeve, kadını ölünciye || kadar müşeffehen yaşatacak bir ! kadınlar, genç kizlar gibi | mul etmem. Çünkü kainvaldem, Arpa unu Bakla unu Yulaf unu Nohut unu Çavdar unu Pirinç unu Kornflau Bezelye unu Patates unu Fasulye unu Mercimek unu Euğday nişastası Pirinç nişastası Daha daima taze olarak bulacıksınız. Kaçakçılar (Memlekete Neler Sokuyorlar? (5 önci sayfadan devam) Bu kaçakçılık — senclerce sürdü. Nihayet, bu mintakalarda kanlı syanlar oldu ve neticede de, bu unsurlar istiklâllerini ilân ettiler, Osrmnanlı İmparatorluğunun göçme tarihi olan 1918 yılına kadar, ka- çakçılık, yurdun her' tarafında ge- niş Mi 'asta devam etti. Hükümet, şimdi, kaçakçılık İle mücadele feşkilâtımı ve vasıta - larını günden güne artırmaktadır. Her eleman it ile, her vasıta itibarile teşkilâtımız takviye bul-i maktadır. Kaçakçılık İle mücadele için, bllhassa seri ve modern de niz vo küra vasştalarına — ihtiyaç görülmektedii 'aç gün - den güne karşılanmaktadır. Netice, kaçakçı kadur, bilerek kaçak eşya alan da vatan haini - dir. Kanunlarımız, onun içindir ki| hem kaçakçıyı, hem d? kaçak mal alanı cezalandırır. Kaçak eşyanın zararı çoktur. Ka- çak eşyayı ve kaçakçıyı, bir sari | hastalık mikrobu gibi, devlete ha-' ber vermek, bir memleket borcu - dur. zevkine, eğlencesine sefahete düş- kün bir kadın. Yine bir sürü borç- Ja elleri böğürlerinde kalırlar. Hat-) ta, şayed Merali zevceliğe kabul Fakat bügün karıma koca ols | €dersen, 0 kadını yanına alma, Manı istiyorsam bunun sebebi onu) İCâbeden yardımı yap. İstanbulda| otursun. Saadetin üzerinde bir göl-; ge olur, rahatınız kaçar. İşte bu kadar delikenlim! Bundan sonrasını senin vicda- nına birakıyorum. Tevessül etti - Bim hsreketin makul olduğuna ka-| niim. Bunun için sen olsun beni | muahaze etme.. Namuslu bir edam| ne yaparsa onu yapıyorum. Ben | türlü dalavereler çevirmiş bir a- dam değilim! Belki de bunları çeviremediğim için bütün bir ömür boyunca yap-, tıklarımı bir anda yıkıyor. haya- tıma son veriyorum. Allaha 16r olmak zahmetini esirgemiyeceğini| ladık delikanlı.. (Şekib Sinanın mektubu ve Sermedin notları burada bi- tiyor.) | askeri bir Türk gibi kuvvetli Sözü boş değildir ÇAPA MARKA MÜSTAHZARATI Bu sözü teyid eden güzel yurd topraklarının biricik imal kaynağıdır. Memlekette bu maksatla kurulmus ve her şeye rağmen (24) sene neslin gürbüz yetişmesine tevakkufsuz hizmet etmiş yegâne Türk san'at evidir. ve tavsiyesile vereceğiniz bu gıd ÇAPA MARKA Dünyada beynelmilel şöhreti haiz eşlerile kat'iyyen omuz omuzadır. tününün bulunması mükmün değildir. Tekmil müstahzaratımız muhayyerdir. Her yerde 4 NURİ ÇAPA Tel 40337 Adres : Beşiktaş, Kılıcali » İNGİLİZ POLİTİKASI * (4 üncü sayfadan devam) karabilece Bundan başka müs- ) ifa katlanacaktır. , İşte bu fedakâelıkların derecesi len tahmin e- dar büyük ola- den Curnale Di- | biye ve maliye nazı! receği cevab bu m: iya hükümeti ve si beti bu- lunan Curnale Ditalya'nın bu ya- zısına nihayet verirket — vardığı şu oluyar: İngiltere ile sa nda bir ittifak vardır. A- merika da bu devletlerle beraber | olacaktır. Fransa ile İngiltere'nin ak mahiyetindeki anlaşması da Almanya ve İtalya aleyhine taarruz maksadiledir. İşte İtalyan gazetesinin göster. mek istediği netice budur, Romada bulunan Avrupalı mu- habirlerin bu neşriyat münasebe- üle hazırladıkları başka noktalar da vardır. Curnale Ditalya dünyanın her tarafında İtalya ile arkadaşları o- lan devletlerin harbedebilecek -« lerini söylemektedir. Bu daha ev- vel 937 de Sinyor Musolini tara- fından söylenmiş olan bir nutuk- da ileri sürülmüş bir fikirdir, Sa- hası yalnız bir yere münhasır kal- mayacak olan bir harbi gözönüne getirmektedir. Bundan başka İ- talya'nın on milyon asker çıka- racağı yazılıyor ki bu daha evvel Habeşistan harbinin nihayetinde yine Sinyor musolini 8,000,000 ki- şilik bir ordudan bahsettiğini hâ- tırlatmaktadır. Curnale Ditalya İngiltere'nin, Fransa'nın ve onlarla birleşerek Amerikanın Almanya ve İtalya aleyhinde emeller beslediklerini yazarken Londralı Taymis de İn- gilterenin harici siyasetteki esas- ları anlatarak hükümetin bunda devam edeceğini söylüyor. Tay - mis'in anlattığına göre geçen son- baharda orta Avrupa buhranı sı- rasında Çemberlayn'in takib et- miş olduğu politika çok yerinde - dir. Yavrularınıza, doktaorlarınızın tertib mutlak huzurunuzu temin edecektir. Salep Tarçın Kimyon Karanfil zencefil Karabiber Yenibahar Beyaz biber Sofra tuzu İngiltere'de Çemberlayn'i ten- kid edenler vardır. Bunlar o za- man İngiltere'nin kat'i bir surette hareket etseydi Avrupa'nın tam — manasile yatışmış olacağını, Al- Müenya'nın ve İtalya'nın — başka türlü emellerle yeniden harekete geçemiyeceklerini, hulâsa sulhun esaslı bir surette kuvvetlenmiş o- lacağını söylüyorlar. Taymis bun« lsra da cevab vererek diyor ki: E- ğer o zaman bir harbe girilseydi bu İngiliz harici politikasının is- gelen <ahlâki ÇĞ RORTEN kalmış ola - — cakdı. Hattâ eğer o zaman İngil- tere dünyanın en küvvetli silâh. — larına dahi malik olsaydı yine har be girmek doğru görülmiyecekti. Mi>deniyeti müdafaa için harbe müracaat şeklinin meseleyi hal- Jetmek ciheti ne öyle askeri kuvs vetin olmamasından, ne de kör - kaklıktan dolayı bir tarafa bıra- — kılmış değildir. HİKÂYE: Sinir Bozukluğu (£ üncü sayfadan devam) ga dolgun — faturasile — karşılaştı. — Sersemlememesi imkânsızdı Çün: kü 20 günde karısı 500 liralık el — bise ısmarlamıştı. Daha bir gün evvel muhasebeelsinin hesabında — eve gönderilen paranın bir haf — tada üç yüz İirayı geçtiğini öğ - rTenmişti. — İyileştiniz mi? — Fevkalâde iyiyim. — Artık Şişliye dönebilirsiniz. — Hasan Niyazi doktoru dikkatle süzdü. Sonra: — Son günlerde iyi olduğumu zeannediyordum. Fakat yanılmı - pım, Ölünciye kadar Şişliye dön- miyeceğim. Çünkü sinirlerim çok. bozük. Halk eperetı ( - Bu akşam 9 d Halk oöpereti Yeni ecer; (Aşk borsası) C6 Zazo Dalmı / iştirakil

Bu sayıdan diğer sayfalar: