Şekle Girdikten Sonra... Halicin İstanbul Sahili Açıldıkça — Şehir Büsbütün Eaşkalaşacak — Misırçarşısının Tahmis nıhuıbulun ve daha ziyade şeh- in en göbek ve işlek. ayni za- manda havasız yerleri olan Sul-| tanhamamı, Meydancık, Mısır çar- Asmaaltı, Balıkpazarı, i, Tahmis önü, hatta Tah - gibi yerlerin ve civarları: sı, bu yaz bir hayli deği- şecek; hatta diyebilirim ki eski | yazlarda, buralarda havasızlıktan. sıcaktan bunalıp ahınlar hud tanesi gibi ter & yaz, kı mlerin pufur yelpazelerile Şağı civarı, Si tak; nin ha n pulurda oldukça se- rin ve ferah bir vak: cek- | lerdir. Hele Eminönü ile Balıkpa- zarında oturanlar, bu sene hazi - ran vo temmuzda ortalık çayır çi rkenonlar dükkânlarında, serinlik yantilâtörsüz yan gele - rdir? | elerinde tatlı cihetindeki kapısı — Bunu nerden biliyorsun? — -| Derseniz, işte mostrası meydan-| da! Eskiden bu mevsimde. en şid- detli poyrazlar eserken bile insan, Bahçekapısından, Yenicami keme- rinden hemen hiç rüzgâr duyma- dan geçerdi. Fakat, şimdi en hafif| bir poyrazda bile geçenlerin ya | şemsiyeleri tersine dönüyor, ya - hud şapkaları — kendiliklerinderi havalanıyor. | Eminönünde açılan meydan, bu- gün az buz şey değildir. Hele yı tın öbür gün, daha yıkılacak olan binalar yıkılsın ve deniz tarafı bir| * © kadar daha açılsın da siz sey - | redin o zaman, bu civarın alacağı manzara ve havayı! Şimdi yıkılan o yüksek binaları| buralara birer kale gibi | kurmuş 'olanlar hiç düşünmemiş- ler ki bu binalar şehrin bir kısmıs mislini, hatta Yazan: Osman Cemal KAYGILI le birlikte, 0 canım; yok edecektir. ı da kü açıklık bir Oradaki buz ç arım mislini daha | buldu muydu kupkuru ve serin şimal rüzgâr - larının hepsi, olduğu gibi o k koca meydanı alttan ve üstten ya-| layarak - gelecek, ta içer Sul hamamlarına, Hasır Marpuççulara, Sirkecinin üst raflarına, hatta Mahmudpaşalara kadar dayanacak ve yaz mevsim- lerinde, ötedenberi birer hamam külhanına dönmekte olan bura - ların, artık şehrin rüzgârlara kar- Şi açık ve yüksek olan havadar yerlerinden farkı kalmıyacaktır. Hatta deniz. buralara yakın oldu- Bu için buraların serinligi bundan sonra belki Okmeydanında - bile zor bulunacaktı; Hele yaz rüzgârlarının en hatırı sayılanlarından gün doğrusu, Bey-| lerbeyi, Çengelköy istikametin - den olanca şiddetile, Eminönün - den başlıyarak bu saydığım yer- lere doğru bir üfürdümüydü, ooh, gel artık! O zaman, (şini gücünü — bitiri , tezgühini kapayap Şö) lmak için tramvay- e, Bebeğe, purla Çubukluya, Beykoza fi uzan va » a da hacet kalmaz. San- dalyayı dükkânın. yahud idare - (Devamı Trinci sayfada) Kampda Bile Rahat Durmuyorlar Fransa'daki İsp;_rı yol Mültecileri Arasında Adam Oldürmek “Vukuatıadiye,, Sıras is gazetelerinin rinin yerleştirildikleri Rr- jeles - Sür - Mer kampında çok feci bir cinayet işlenmiştir. Kampın muhafazasına memur olan Fransız kumandanına, geçen | akşam kampta oturan iki İspanyol zablti müracaat etmişler, gördük- | leri bir faclayı şöyle anlatmış - lardır 4Biz. ayın yedinci günü akşamı, deniz kenarına 'doğru — gittiğii zaman, orada ön beş kadar İspan- ın, diğer bir İspanyolu denize ük. Adamcağız, de-| nize atıladıktan sonra, bir müd - det suların altında kayboldu; fa- ründü. Yüzme bildiği için sahile çıktı. On.beş kişilik grup, bunun sa« hile çıktığını görünce tekme tö- kat yakapaça ettiler. Tekrar de - nize attılar. Bu hal, birkaç defa tekerrür etti. Zavallı adam ölüm- den kurtulmak için sahile her can| attıkça, tekme tokat döğüldü ve tekrar denize atıldı. Biz. yanlarına yanaştık ve mü: dahale etmek istedik. İçlerinden, ecanilerin relsi olduğu — anlaşılan biri, bize: — Bu adam, bir casus, bir hain dir. Onun cezasını veriyoruz. Diyince, hareketlerinin — doğru ına Girmiş! | fak biraz sonra suyun yüzünde gö-| rile kavga mı olmadığını, yaptıklarının vahşi - yane olduğunu söylemeğe kal - | kıştık. Bu defa haydud: — Eğer, siz de, ayni akıbete uğramak istemezseniz, buradan 2- rabanızı çekiniz. Diye bizi tehdid etti. Biz, oradan ayrılmıya mecbur olduk. Onlar da, caniyane işlerine| devam ettiler » KUM ÜZERİNDE BİR CESED Zabit, ifadesine şöyle devam et-| miştir: «Hâdise yerinden — ayrılmakla beraber rahat edemedik, Cantleri uzaktan tetkik ediyorduk. Bir an, oradaki adamların sahilde toplan- (Devamı 6 ıncı sahifede) | bir ikt saat Holivud'da Figüranlar Sıralarını BENİ SEVİMLİ RLAR MIT denecek kadar çirkin; hreli bir ihtiyar kadın bir gün köşesinde otu- kişini dikerken, küçük to - hin ağlıyarak içeri gir- | annesi sordu — Niçin n yavrum?- — Ah büyük anne nasıl ağla - mayım, bana herkes sana benze- diğimi söyledi! İhtiyar kadın kaşlarını çatarak: ye bağırdı. YÜZDEKİ YARALAR — Bu yüzünde yaralar ne? P'- ettin?. - Yok canım! Tıraş ederken berberin hıçkırığı tuttu da ondan.. İ liver Stanley'in eşi Lâdi Moren tİngilizlerin - içti nal aya gelmiştir. Zag- giliz gazetelerine ya - 1 Moren Zag- öyleri & konuşmuştur. in giydiği selerinin kuma! 'KU ESNASINDA — Kocam her yı böyle — Tabii siz de ce paraları toplarsınız. len düşen arı İngil - irilmiş olduğu anlaşıl- | — Zagrebde Birçok Almanların gelerek ticaret işleri takib ettiği görülmüştür. Bunlar Almanyada dokunan kumaşları satmak ıçin gelmişlerdir. Bu hal tabil Lâdi Moren'in nazarı dikkatini cel - betmiş, Hırvat köy yüz senedenberi ayni şekilde gi- | yindiklerini görerek İngiliz ku - maşları için buranın bir pazar 0- lacağına kanaat getirmiştir. Al - manlarla İtaiyanlar Hırvatlara kumaş satmak için uzun zaman- dnberi çalışıyorlarmış. Hırvat ka- dınları Avrupalı kadınlar gibi gi- yinmek hevesinde değillerdir. Lâdi Moren Zagreb'de halk ü- niversitesinde konferans da ver- iştir. Fakat bu konferans ingı - lizce verildiği için herkes tarafın- dan anlaşılmamış! Çünkü en çok okunan ve öğre- nilen lisan almanca imiş. Bun - dan bahsederek kendisi diyor ki: — Almanca bilmiyorum. Be - im fransızcamı da onlar anlamı- Bu yüzden biraz üzülü - Bunu İngiliz Kraliçesi Giymiş Ir_gıllzre Kraliçesi geçenler- de açılan sergiyi ziyareti e: nasında yeni çeşid bir şap- ka giymek suretile moda âlemi - nin nazarı dikkatini orlar. celbetm yorum. Yalnız resmi memurlar tir. İngiliz resimli - gazetelerinde'| ingilizce biliyorlar. Bradaki İngi- Kr sergiyi gezerken o - | liz konsolosunün yanında da iki Taya muhtelif memleketlerdi e görüşi teren fotografları vardı. muallim vardır. Bünlar istiy lere ingilizce öğretiyorlar. Benim Bunlar | yanımda bir hizmi arasında Fasdan gelen ve yerli ki-| Onun mastafını ben veriyorum. yaletlerini muhafaza ederek ma- | Tüm şekilde başları örtülü n « üğünü göse ce- * nub kası tacirleri de vardır,. | Krallçenin yeni şapkası modi bir kadın daha vardır ki o | Teminde nazarı dikkati celbötmiş | kendi hesabına seya diyor. İn, ne gi ülmektedir. | könferans vermek üzere sık sık olduğuna göre acaba ilkbaharda birinin bildirdiği- şapka modası için bu bir yenilik mi olacak diye düşü r Yugoslavyaya Bek!iyorlar ik bir yerdir. Orası âdeta gü- zel ve mütenasib vücudlu şen, şüh, dilber kadınla- sinema kumpanyalarının İcrayi faaliyet — eyledi h Yugoslavya'da Kadın Hayatı İngiliz Ticaret Nazırının Karısı Tedkikler Yapıyor - Belgrad Kadınları, Kadınların Çalışmalarınır: Aleyhinde Olan Bir Kitabı Bir Meydanda Yaktılaı ngiltere Ticaret Nazırı O- | adamlar gönderiyorarmış. Lâdi N TELGRAF— 16 MART 199 Moren'in seyahatinden sonra Al- filimler — göndererek manlar da recek - Diğer taraftan yine son gelen İngiliz gazetelerinin yazdık! göre Belgradda garib bi olmuştur: ve saire olarak 500 kadar kız top- anarak muharrir Yanko Kodoro- n çıkardığı bir kitabu halarından tedarik etlikelrini y Barak ateş yakmışlar ve etrafın- da dansetmişlerdir. Kitabın adı da kadınlar matfağa dönmeli!... tarzındadır. Evden dışarıda çalı- şan kızlar bundan memnun olma- mışlar ve Yanko Kodoroviç Yu- guslavyada kadın düşmanı ola « rak ilân edilmiştir. Kitabı yakar- larken kızlar: Güzel Vücudlü Şuh Kadınlar Diyarında.. bu şehirde bu kabil kadın ve erkeklerden müba- lâğasız binlercesine tesadül etmek mümkündür. Resmimiz bir kumpanyanın figüranlar zümresine mensub dilberler kafilesini sahneye girmek Üzere sıralarını beklerken göstermektedi | — — Biz mutfağa öözmek isteme: yizl, diye haykırmışlardır. | Lâkin muharririn vaziyeti kuv vetlidir. Çünkü yüzlerce kişiden mektub alarak herkesin de onun gibi düşündüğünü görmektedir. Belgraddaki — kadınlar - bi ropaganda yaparak muharririn bini sattırmamağa çalışmak- dır. Yanko Kodoroviç bir ma- dan bir şey almağa gitse ©- rada eğer kız veya kadın satıcı varsa ona birşey göstermemeğe, satmamağa karar vermişlerdir Yolda muharrire bücum edildiği de olmuştu! | — Yanko Kodoroviç evlidir. Ken- | öisi yaşlı bir adamdır. Eşi de yaş- | lıdır. Bu kadın diyor ki: | — Evin yemeğini ben kendim pişiririm. Kocamın hakkı vardır. Kadınlar ev işlerile uğraşmalı, Kocam kadınlar için ne demiş isş doğru söylemiştiri.