j Tefrika Numarası : 32 İstanbuldan Haber Veren Tels_îze Uyarak Osmanlı Sahillerini Sık Sık Yoklamalıyız Ordularımız Sarı Kamış Cephesinde de Her Gün Bir Az Daha İnkişaf Eden Taarruzda Bulunuyor! Türk kruvazörü ateşle birlikte ta- kibini sürdürüyor, kaçan peraken- de düşman harb gemilerini müthiş| güllelerinin tehdidi altında ko - valıyor, kovalıyordu. Tüşef, 80 mil süren takib neticesinde bitkin bir halde yakasını güçlükle Midilli - nin elinden kurtardı. Albay Potemkin'den bir gün sonra Sıvastopola varan yarbay Şimidof bacağından aldığı yara yüzünden topallıyarak — amiralin huzuruna çıktı. Kolçak iltifat etti: — Nasılsın yarbay? Çarpışman muvaffakiyetli oldu değil mi?. Şimidotf gözlerini yere eğdi, mı- rıldanır gibi söylendi: — Maalesef amiralim, dört ge- mimizi zor kurtardık? — Dört geminizi mi dediniz? Kaç destroyerle denize açılmış - tınız? — 6 destroyerlik bir müfreze !le, Kanal hattı üzerinde bir. Türk harb gemisine rastladık. Dört ba- calı, seri ve müthiş 38 liklerle mü- cehhez bir Türk kruvazörüne... — Midilli olacak... Almanların Osmanlı İmpâratorluğuna hediye ettikleri iki gemiden Beeslav... E- Vet, sonra... — Müfrezemi çift kolda hücu - ma kaldırdım.. Bir mil mesafeye yaklaştığımız zaman önümüzden kaçacağını umduğumuz Türk kru-| vazörünün üstümüze atılmak için bütün hızile bize doğru koştuğu- nu hayretle gördüm. Toplarımızı ateşledik.. Salvomuza dehşetli bir gülle yağmuru cevab verdi... Ve.. Kolçak hâdisenin acıklı tara - finı dinlemek istemedi, Şimido - | fun sözünü kesti, ilâve etti: | — Ve.. iki geminizi gömdükten sonra buraya döndünüz... Ne ise yarbay geçmiş olsun! Ne yapalım..| Muharebe bu.-. Galiba yaralısınız| da.. — Bvet amiralim... — Nerenizden? — Bacağımdan bir soğuk parça İsabetile bir yara aldım. — İstirahat edin yarba! , Kolçak fevkalâde keyifli ü Yaptığı işin kaybettiği iki des - troyere fazlasile üstün olduğunu düşünen düşman amirali Şimidof yanından ayrıldıktan sonra etra - findakilere güler yüzle söylendi: — İstanbuldan haber veren tel-| Size uyarak Osmanlı sahillerini sık, Sik yoklamaktan geri kalmamalı- Yız, Ordularımız Sarıkamış cephe - sinde fevkalâde inkişaf eden ta - arruzlarla her gün biraz daha iler- ——— ——— —— ——— — — — aA Y No 68 Evvelâ anlamamış: — Kim! Diye sormuştu. Kurdeşi Belma olduğunu söyle- Yince pek şiddetli sarsılmıştı. Belmanın ıztırab çekeceğini ©- Yun bu mes'ud gecesinde, kıskanç) bir üzüntü içinde kıvrandığını dü-i #ündü. Yüreği sızladı. Fakat ne yapabilirdi ki. Mukadderat. ©, talih, hayat hepsi bu vazi » , yeni dünyanın bu muazzam bel- lemekte, Erzincan üzerine sark - mak için yapılan sevkülceyş ta - arruzu (1) orta Anadoluya kadar uzatacak bir hal almaktadır. Bir defa Sıvasa varırsak bugün Soşonun elindeki deniz hâkimiye? ti kendiliğinden sıfıra inecek, üs- tünlük her taraftan bize geçecek- tir. Etrafındaki bir sürü sırma iş | lemeli üniformalarile mankeni | andıran Rus kumanda heyeti gü- | Paralarını Yemeyen, Kirli | Çıkınlarda $ (5 inci sahifeden devam) ruf sandığı) nda bulunan 13,000 franktır. Bu para için öldürül - müştür, Hektör, geçen İlkkânunda (Pa- ris) Transatlantik vapuruna aşçı yamağı olarak giriyor. Vapur Nev« yorka gelince, bütün arkadaşları. desini gezmek, gürmek — istiyor - lar. İşleri bitince dışarı çıkıyor- lar. Yalnız Hektor müstesna... Zi- ra, üzerinde eski bir gömlek, aya- ğında yırtık bir pantolon var, 150 Ofrank verip bir elbiso almaktan ise vapurda kalmayı, bu paraları da bankadaki 13 bin franga ilâ - veyi tercih ediyor. En garibi b uiki hasisin de gençi olmalarıdır. Şimdiye kadar hasis- liğe, pintiliğe sembol olarak yaş- lı, saçları ve sakalları birbirine kar| rışmış, avurdu avurduna çökmüş adamlar gösteriliyordu. Fakat yeni nesi! de bu derd ile, raalül. Değişmeyen yalnız hasislik ve hasislerdir. İşte birkaç hasis portresi: Dün ve evvelki gün böyle idi. Bugün de ayni... Aradaki fark tarihle - rinde, 15 inci yüz yıldaki hasis - lerle son devirdeki h: lerin he- men hepsi şu şuretle tarif oluna - biliz: Kazanmtak, kazandığı pa - ra* olduğu gibi saklamak... nel- sini her şeyden mahrum etmek, sefil yaşamak... Yırtık Ceketin Astarı Arasında Bir ay evvel Pariste müthiş so- guklar oldu. Termometre sıfırdan| aşağı 19 - 20 e kadar indi. Bir ge- ce, Sen Nehri üzerindeki köprü - lerden birinin desteklerinden bi - rine dayanarak donmuş bir ihti - yar gördüler. Üzerinde caki, bin Yazan: Nusret Safa COŞKUN lanmış kıpırdamadan içerisini sey-| rediyordu. mLeSİRea — Zavallı Belma! Dedi. Bir zamanlar da kendisi zavallı| idi. Birbirlerinin hem mes'ud, hem, bedbaht olmalarına sebeb olmuş- latdi. Sermed, kendisini saran bu in- taba bulutlarını dağıtmak ister gi- bi kafasını salladı; — telâl! Hava serinledi içeri gi- relim! Dedi. Kamaraya girdikleri zaman, İc- Jâl kocasının boynuna sarıldı. Bir ÖLER M RARiRİ BEL U |) ârkeri astılahtır. Yüksek | Yazan: Rahmi YAĞIZ ler yüzle başlarını salladılar, a - mirali tasdik ve tasvib ettiler, Kol çak sözlerine ekledi: Maamafih bu sahil bombardı - manlarile birlikte tahtelbahir fi- botillâmızın da faaliyete geçmesi- ni geciktirmemeliyiz! (Devamı var) sevk ve idare ustılahlarından. Bir | ordunun düşman ordusu üzerine ) hareketine denilir. R. Y. aklayanlar yerinden bin yama var. Pantalo - 'nun dizlerinden, kollarının dirsek- lerinden etleri görünüyor. Kun - duralarının altındaki delikler mu-| kavva parçası ile kapalı. - saçları | sakalları birbirine karışmış. kehle| içinde... | Vücudü: Bir deri bir kemik. Günlerce belki haftalarca kur - sağından bir lokma ekmek geç - mediği soğuk ziyade açlıktan ö düğ ümuhakkak. Zabıta memurları cesedi morga naklederken tahkikat yapıyorlar, Sebze hali civarında — dolaştığını öğreniyorlar. Morgda soyuluyor. Yırtık ceketinin astarı arasında di- kili kırk tane biner franklık bank- not bulunuyor. Yazımıza nihayet vermeden ev- vel hasislere aid bir fıkrayı nak - ledelim: Amerikada hasisin biri hasta « lanır, son demlerinin yaklaştığını anlayınca doktora sorar: — Doğru söyle, döktar... Daha nekadar ömrüm var?.. — Yarım saat kadar... Hasis bir müddet gözlerini ka- par düşünür. Sanra birdenbire a- çar: — Çabuk... Çabuk... der. Bir berber çağırın... Berber gelir. Hasis boğuk bir sesle sorar: — Tıraş için 20 sent alıyorsu - nuz, değil mi?. — Evet tarifemiz bu... — Peki... ölüleri kaça tıraş edi-, yorsunuz?... Berber, bir an tereddüdden son- ra; — İki dolar!... — Öyle ise çabuk tıraş et beni.. Der ve tıraşın yarısında son ne-| fesini verir. diyordu: — BSermed... — Söyle canım... — Senden birşey istiyeceğim, çekiniyorum. — Çekinme İclâl... Ne arzun varsa söyleyebilirsin. — Kızmıyacağına söz ver. — Verdim. — Senden şunu istiyorum Ser- med... Senin bu vapurda bir de wazifen var. Patronunun kande - şini götürüyorsun. Onu yokla - man lâzım! Sana emniyet edilmiş bir insan o.. Araman, bir ihtiyacı olup olmadığını sorman lüzım! Sermed başını çevirdi. Karısının — bu yi yürekliliği çok mütehassis etmişti. Karsının — gözlerinin ta içine sevgi ve hayranlıkla uzun uzun baktı: — Ne iyisin telâli.. — Beni kırmıyacaksın, dediği- csın değil mit., — HİKÂYE Ne Zaman Atıllanmış ?. (4 üncü sahifeden devamı) — Terzime kadar uzayacağım. — Refakat edebilir miyim?, — Nasıl arzu ederseniz. Çok kısa bir yürüyüşten sonra terziye geldiler. Terzi Lemanı bü- yük bir hürmetle karşıladı. Leman: | — Seyahatte idim. Siparişlerimi aldıramadım. Fakat sizin de ka- bahatiniz var. Vaktinde yelişti- remediniz. Neyse zararı yok. 'Terzi süt dökmüş kedi gibi uslu uslu ve hürmetkâr hareketlerle: — Hanımefendi bu kabahati af- zi sanırım. Yalnız size yeni modelleri takdim edeyim. Hiddetiniz geçecektir. Leman yangözle Necib Sadiyi süzdü. Necib bu şifreli konuşma- nn manasını anlamamıştı. Terzi bir sürü model getirdi, Leman bir kaç elbise usmarladı. Terziden çıkınca Leman kürk- cüye uğrıyacağını söyledi. Orada da kürk ısmarladı ve yemeği be- Taber yemek üzere Leman Necibi apartımanına davet etti. O gece geç vakte kadar başbaşa kakdılar. Necib Sadi terzinin, kürk- çünün hesaplarını görmek müsa- adesini aldı. Çok neş'eli ve birbirlerine yakın ayrıldılar. * Necib Sadinin Lemanla geçirdiği günler içinde yaptığı masraf bir iki bin lirayı geçmiş, yağlı enseli yağ tüccarı tuhaflaşmıştı. Bir ge- ce evine dönerken bir arkadaşına rasladı. Arkadaşı onu ertesi gece için mükemmel bir eğlenceye da- vet etmişti. Necib gündüz doğru Lemanın apartımanına koştu. Eğlenceye o- nu da beraber götürmek istiyordu. Fakat Lemanı yatakta buldu. Hasta idi. Mahzun mahzun ayrı- hirken doktora telefon etti. Eğlenceye gitlmemeyi düşündü. Söz verdiğini hatırlayınca yalancı îlı.mı—k için gitmeye karar ver- İçinden «bir uğrar eve dönerim> dedi, Yemeği dışarıda yedi. Ran- devüsüne geç kalmıştı. Necib arkadaşının davet ettiği yere giderken o günkü masrafını hesab etti. Lemanin ikinci kürkü ve terzisi için mühim bir para ver- mişti. Diğer masrafları alelâde idi. Kapıdan girince gözüne ilk çar- | pan Saim oldu. Saim, Necibi gö - rünce manalı manalı gülümsemi- ye başlamıştı. Necib önce birşey anlamadı. Fakat bir iki dakika ona hakikati gösterdi. Leman açık tuvaleti içinde yarı sarhoş... Bir yabancının kolunda içeri gi — Pardon, biraz başım döndü. Sizleri yalnız bıraktım, dedi. Ne- cibi karşısında görünce rengi sol- du, neş'esi kaçtı. Gitmek istiyordu. Fakat Necib daha çabuk davrandı etrafındakilere veda etmeden Sai- min koluna yapıştı ve oradan ay- rıldılar. Hiç konuşmuyorlardı. Saim yal- gz Necibin halini seyrediyordu. Otomobilde Necib Sadi nadim ol- muş bir suçlu gibi gözleri kapalı, Saimin gülümsediğini görmeden — Bir iki defa aramam, hatı - rını sormam icabederdi belki. Fa- kat buna lüzum — görmüyorum.. 8c, 3 şimdi pek erken sayılmaz mı?.. Kalkalı nekadar oldu daha!.| İclâl eTlerini kocasının omzuna koydu: — Sana inanıyorum Sermed ve| ben makul bir kadınım! Genç adam birinci mevki ka- maralara doğru yürürken içindeki| hisleri tahlil etmeğe uğraşıyordu. Acaba hakikaten Belmanın yı nına gilmek istemiyor muydu? Yoksa bu İclâle karşı, ona lâkayd olduğunu göstermek için yapılmış! bir jest miydi? Muhakkak ve zaruri olan bir | zebilmesini imkânsız göstermeğe İşbirliği (4 üncü sahifeden devam) Halbuki İngiltere bundan son- ra daha ziyade beklemeğe lüzüm görmemiştir. Şu son bir sene zare fında orta Avrupada öyle değişi likler oldu ki nihayet Çekoslovak- yanın da taksimi ile Almanyanın l Lehistanın ve Macaristanın yer- ler alması üzerine askeri vaziyet eskisi gibi kalamazdı. Çünkü Fransanın hesabında Çe- koslovakyanın —40 fırkası vardı. Bu kırk fırka Fransaya yardım edecekti. Almanyanın çok lehine olan bu vaziyet nihayet Fransayı türlü müşkülâta sokabilirdi. Bu iibarla İngiltere neticeyi düşüne- | rek Fransa ile kararlaştırılan teş- hale getirmeyi tercih etmiştir. Şimdi ise vaziyetin icabı düşü- nülerek Fransaya yardım keyfi- yeti değiştiriliyor. Taymisin siyasi muharriri de diyor ki: Fransız - İngiliz teşriki mesaisi sayesinde bugün netice - lenmesi lâzım gelen ilk iş İspan- jyada artık daha ziyade kan d$kül- Mmesinin önüne geçmektir. Paris ve Londra mohalili İngi- Hiz - Fransız teşriki mesaisinin u- zun uzadıya ve tabli bir memnu- niyetle bahsederken Alman ve İ- talyen matbuatı bunun ehemmi- yetini küçültmek için yazı yazıyor- lar. Fakat Romada çıkan Curnale Ditalya vaziyeti daha iyi tetkik e- drek: «Zaten, diyor, bir harb o- Tursa İngilterenin Fransayı bıra- kacağına İtalyada ihtimal veren yoktu.» Halbuki şimdiye kadar İ- talyan matbuati hep Fransa ile İn-| gilterenin arası açılacağı tarzında yazılar yazmaktan geri kalmıyor-| lardı. | Alman — gazetelerine — gelince; bunlar daha ziyade — İngilternin Avrupa kıt'asına Fransaya yardım. için öyle kuvvetli ordular gönde - çalışıyorlar. Alman Hariciye Nezaretinin ya- Ti resmi gözetesi olan Korrespon - dens diyor ki: «İspanyanın istik- Iâlini ve ve tamamiyetini muha - faza için Frankanun aldığı açık vaziyet ile Musolinin'n bu yolda vaki olan beyanatı gösteriyor ki İs- panya meselesi dolayısile Fransa-) nın hayati menfaatleri kimse ta- zafından tehdid edilmiyor.» Ispanyadaki dahili harb derhal bir deniz harbine dönerek Minor- ka adasının işgali ihtimali de dü- şünülmüştür. Bu ada birkaç sene evvel İngiliz malzemesi ve İngiliz parası ile tahkim edilmiştir. Eğer| Majorkadaki İtalyan kuvvetlri Minorkayı da işgal ederlerse bu ada İtalyanlar elinde pek mühim bir rehin olarak kalacak diye İn- giltere bu sefer harekete gçerek İngiliz ve Fransız teşriki mesai - sinden aftıkkat'i bir lsanla bah- Zedilmiş oldu. GÖZ HEKİMİ Er. Murad Rami Aydın 'Taksim - Talimhane, Tarlabaşı caddesi No. 10 Urfa aprt, Tel: 41553 #boynunu büktü ve: — Valli uslandım Saim. Val - lahi uslandım. mediyordu. O İclâl ki, vaziyet ken- disine anlatıldığı zaman en küçük bir iğbirar, en küçük bir isyan, en küçük bir şikâyet gösterme - miş, mütevekkil boynunu bük - müş; sadece: — Sana inanıyarum Sermedi! Demişti. Ayni vapurda seyahat etmek gibi çok garib bir vaziyet içerisin-| deydiler, Üstelik 0 kadın Serme - din himayesinde bulunması lâzım-| gelen bir insandı. Nihayet Şekib Sinan bunu kendisine bir vazife olarak vermişti. Kafası içinde bütün hâdiseleri, düşünüşleri, hisleri harman ede e- şey varsa, Sermed mümkün ol - duğu kadar Belmadan uzak kal- mak istiyordu. Yanına gittiği takdirde duyacağı| en küçük, bir arzunun, kafasında bayrak sallıyacak en minik İclâli Rumet oldeağını ragi: de birinci mevki kamaraların bu- lunduğu kısma gelmişti. Belma salonda yoktu. Kamara- sına yürüdü. Kapıyı vurdu. İçer- den: — Girin! Nai Bayamı | sey K e İlngiltere - Fransa! Şe_n, Şuh Va UBAT Genç Prenses (5 inci sahifeden devam; | Prensesle kontun srasında saf | mimf bir dostluktan başka bir| ve yoktu. Buna rağmen dedika - dular büyümüş, mareşalin kulağı-| na kadar gitmişti. Kont, babasının tavsiyesi üze - rine Parisi terke ve İngiltereye tmeyi muvafık buldu. Londrada yüksek bir aileye mensub bir kız- la, Katerin Leyel'le evlendi. Bu sırıada 15 inci Lüi öldü. 16 x- € Lüt ve Mari Antuanet Fransa Kralı ve Kraliçesi oldular, Kont Fersen, Fransız ordusunda bir vazife almayı çok arzu ediyor- du. Kral ve Kraliçeyi tebrik et « mek, selâmlamak için — Versaya gitti. Mari Antuanet, kendisini görün- ©e sevincle ellerini çırptı: — Nerelerde idiniz, sevgili dos- tüml, Dedi. — Kralişe çok neş'eli idi. Çünkü arzusu yerine gelmek ü- zere idi. Yakında valde olacak, Fransız tahtına bir vellahd hediye edecekti. Kontla gayet samimi gö- Tüşüyordu. Bir gün. kendisi için, İsveç üniformasıyiymesini iste - mişti. Kont, Kraliçenin nedimleri arasında büyük bir mevki almıştı. Biribirlerini seviyorlar mıydı? Aralarında hususi bir münasebet var mıydı?.. Saray mehafili kontun Kraliçe- nin dostu olduğunu söylüyordu. Dö Fersen, bunun aksini isbat ve dedi kodulara nihayet vermek lü- zumunu hissetti. Versaydan ay- rılmiya karar verdi. Roşambo he-i yeti seferiyesile Amerikaya gitti. Kraliçeye veda ettl Güzel kadının gözleri yaşla dolmuşta. Kont dö Fersen üç sene sonra Parise döndü. Vücudü toplanmış,| çehresi güneşten yanmıştı. Fakat Kraliçenin ve dostlarının nezdin- de kıymeti bir kat daha artmıştı. Dedikodular da nihayet bulmuş- tu. Fersen bir müddet Ver kaldı. Rusya ile İsveç muhafi çıkınca memleketine gitti. — * a İhtilâl başlayınca Fransaya, | ve kraliçeye hizmete koştu. * ren'den firara karar verilinci bacı kıyafetine girdi, 18 ıncı | ile Mari Antuanet'i Paristen çı dı. Sonra hududa gitti. Kendil rini bekliyordu. İntizarı boşa çıktı. K bir mektub aldı. Mari yakalandıklarını — anlatıyor < | «Merak etmeyiniz, hayatlayız diyordu. Fersen, babasına gönderdi mektubda; «Kraliçe ve duda 16 kilometro kala ihtilâi rin eline düştüler. Ne yaziklı Diyor. Kont Parise döndü. | ri Antuanet i gördü Kraliçe ) disine markalı bir altın halka di. Bu son mülükatları oldu. Kont, Kralı ve Kraliçeyi ka | mak istedi. Bunun imkânı o dığına kanaat getirince büyül yese kapıldı. Hemşiresine mektubda: ğ «Ah! diyor, bilmezsiniz. bir yeis ve ümidsizilik Dünyada en çok sevdiğim, kaddes bildiğim bir vücudü k bettim. Beni yaşattıran, mes'li den ©, ancak o idi. Oa ubir di göremiyeceğimi düşündükçe | gibi oluyorum. Yaşamak İstemi rum. Ah! Sofi... Benizn iyi yüt kardeşim acı bana, ağla bel için...e Fersen, Kral ve Kraliçenin | | mandan sonra İsveçe döndü, M | likânesinde münzevi bir h şıyordu. 20 haziran 1810 isyanı meçhul bir şahsın hançerine ban gitti. ü Tarihçiler birbirlerine so lar. Kont dö Fersen, Kraliçe N Antuanet'in samimi bir dostu. du, yoksa fşıkı mı?... AİLEFACIAS (S inci sahifeden derum) 'Yalnız derinden bir inilti geliyor. Hemen telefonla zabıtaya haber veriyorlar. Az sonra polisler geliyor. Kapı- yı kırıp içeri giriyorlar. Müthiş, yürekler parçalayıcı bir manzara.. Karı ve koca kanlar içinde yer- de yatıyor .Yanlarında 6 mili - metre 35 ve 7 milimetre 65 çapın- dâa iki rovelver var. Dört de boş kovan... Karyolada da iki çocuk Ölü Yandaki odadan iniltiler geliyor. Kapı dışarıdan kilitl. Fakat a- nahtarı üzerinde. Açıyorlar. Mü- hendisin kaynanası, 76 yaşında Ih- tiyar kadın büyük bir heyecanla anlatıyor: İspanya'dan | Dönen İngiliz Esirleri (4 Gncü sahifeden devam) mübadele etmişlerdir. Bu suretle 63 İngiliz esiri artık İngiltereye dönmüş bulunuyor. Tagiliz çeketten başka birşey yoktu. Hiç bir şeye malik değillerdi. Bilhassa paraları yoktu. Karınları da açtı. verilenlerin hepsini —yemiyorlar, ceplerine koyuyorlardı. İspanya - Aç olmakla beraber kendilerine Kendilerine çikolata, bisküvit ve çay verildi. sedilen İngilizlere sardalya ile ek-| mek ve sudan başka bir şey ve - rilmiyordu. Sebze yiyvmedikleri — Damadım, gel birkaç ha kal, çocuklar seni görmek yorlar dedi. Üç gün evvel gel Bu gece silâh sesleri ile uy Dışarı çıktım. Damadım şılaştım. Beni görünce: « yöok, kazaen tabancam p ir İterek odaya kapattı, kapıyı ledi. Birkaç dakika sonra bir lâh sesi daha işittim. Yaşlı kadın hıçkırıklar aras da sözüne devamla: ğ — Son zamanlarda çok düşün M di Buna rağmen böyle b cia hiçbirimizin aklından mişti. Dün gece sofrada çocuk rile şakalaşıyor, eğleniyordu. miştir. İçki Ve Tütünle Mücadele (5 önci sahifeden d — Bugünkü genç kızın te si yarınki ailede kendini gösi cektir. Orta zamanlarda ka dınların sihirbaz diye yakılı lurdu. Bu süretle birçok All kanı mahvoldu. Bundan sonra kızlar Alman güzelliğinin ve iz nının timsali ve mubafızı olm dırlar. için mücadele senesi olacak pirto ile tütüne karşı uğraşıl gaktır. Şehir Tiyatrcs Buakşem 20 (BİR MİSAFİR GELDİ İstiklâl caddesinde — Kornc Bu akşam 20,30 da YANLIŞLIKLAR. KOMEDY. Halk eperet Bu akşam sa ESKİ HAMAM | Pperet 3 perde.