I İstanbul'un Belli Madrebazlardır. Bunlar Esnafı da ziygtlar 3 Halkıda ün matbaamıza gelen kala - D balık bir seyyar esnaf gru- pu bize yana yakıla Beledi- Yenin sebze ve meyva halinden şi- kâyette bulundular ve İstanbul halkının me 1 çok pahalı ye- Mesini tovlid eden sebeblerin doğ- Tundan doğruya — Haldekt — bazı lelerden — ileri — geldiğini erek ayni zamanda seyyar kazanç ve istikballerini tehdid eden bu vaziyetin önlen « için belediye reisinin işe he- Ten müdahalesini taleb ettiler. Bu vatandaşları dinledim. On- Tarın çok şayanı dikkat sözlerini $U szetle hulâsa etmek müm - kündür: «— İstanbul halkının pek haklı Olarak şikâyet ettiği cmeyva pa - hahlığı doğrudan doğruya: Be - | lediyenin meyva ve sebze halinden. Çıkmakta; buraya kadar pek ucuz Belen bir meyva, — halın içindeki kabzımallerin yer kirası, mad - Fabazların depo ve yazıhaneleri kapısından içeri girdikten sonra 100 de 300 hatta bazan yüzde 500 Pahahlaşmaktadır!.. Halde hemen hemen her kab- Zimal; yazıhane veya deposunun küçük bir kısmını emadrabaz» na-) Ti verilen ve aradaki lüzumsuz favassutundan başka hiçbir se - beb vücud ve hikmeti — olmıyan | 3 üncü ellere kiralamıştır!.. -Malı getiren birinci FÜk bir fiata ikinci ve Şen, şuh ve genç prenses.. Kont dö Fres'in Kraliçe Mari Ântuanetin Samimi Bir Dostumu İdi, Yokşa Âşıkı mı n beşinci Lüinin saltana- tının sonlarında, Veliahdın zevcesi Mari Antuanet, 1 r"kinun 1773 yortuları münase- *tile Versay sarayında büyük bir l veriyordu. Prensese takdim olunan yaban- © davetliler arasında, İsveç mare- Billerinden dö Fersen'in oğlu da lunuyordu. Ongişın, taze ve genç prensesin Üünde uzun boylu, yakışıklı, son *tce kibar bir delikanlı hürmet- * eğildi, elini öptü. ı*k—r ikisi de ayni yaşta idiler: Di Prenses şen, şakrak. şuh ve İmli genç bir kadın. Kont dö k:;srsı ibar, terbiyeli ciddi, fa- m_hh:nı hayal sever, durgun ve Slzun bakışlı bir delikanlı... irkaç hafta sonra Opera ba- Yapılda karşılaştılar, Prenses ki- MaştinI değiştirmiş, yüzüne bir Yanıçt koymuştu. Kontu görünce “ııım Bitti. Kendisini tanıtma « Uzun müddet takıldı, alay et , Genç İsveçli; alaylı sözler söy- î;';;xqulu:nrıdu. r:ı-ılı:n sonra l diriverdi. Kont, ça- Tirdi, kaldı, Ti :_*'hk her baloda, her ziyafette “Üşüyorlar, dans ediyorlar, ko- 4;'ıı'mııımı İki gencin bu sami- Üyaeli birçoklarının kıskançlığını olga Cdi dedi kodulara — sebeb Tosi (Devamı 7 inci sahifede) E Matbaamıza kadar gelip yana yakıla derdlerini anlatan zavallı esnaftan bir grup zımala malını sattıktan sonra kab- zımallar bunları depo ve yazıha- nesine getirir getirmez hemen bu füçüncü ellere yani Madrabaz - lara verirler!.. Kabzımallar; madrabazlara ki - raladıkları küçücük bir yer için 200 - 300 lira kira almalarına mu- kabil bu kiralayış hal içindeki ay- ni dükkâna aid olduğu için; bu & lerden pek anlamıyanlar; <madra- baz» ları görünüşte kabzımalla- Tın birer adamı, kâtibi, müstah « demi veya ortağı zannederler. Halbuki hakikatte emadrabaz» lar| tamamen «kabzımal» lardan büs- W bütün ayrı ve kendi hesablarına | her maldan yeni bir kazanç çıkar- Kraliçe Mari Antuanetin Koat dö Fersen'le tanıştığı zamana ait bir portresi, (Bu tablo Versay müzesinde bulunmaktadır) Başlı Derdlgrıhden Valimiz, Meyva Halini Sür'atle Islah Etfmelidir Meyve Pahalılığında En Mühim Âmil ' Yazan: HALÜK CEMAL ı mağa çalışan lüzumsuz mutavas- sıtlardır!... Pahalılıkta en fazla âmil olan- lar; seyyar esnafla temas edip, onlara malları istedikleri flata sa- tanlar madrabazlardır! Bir kab- zımal, madrabaza —malı; kilo da birkaç kuruş kârla devrettikten sonra şimdi «madrabaz» da tabil bundan kendine yeni bir kazanç çıkaracaktır. İşte bu kazancın nis-| bet ve miktarı artık emadrabaz» ın takdir, keyif ve insafına kalmış- tırl. takdir ve insaf; bütün va - n y bul hal- kınır. © gün bir meyvayı pahalı (Devamı 6 mcı sahifeder n kese ? ŞAKA BİR BUDALA Üstü ve başı perişan bir adam, | -. bankasına gider, müdürü göre- | ceğini söyler. Saatlerce bekledik « ten sonra yanına çıkar. Müdür: — Ne söyliyecekseniz çabuk söy- leyıniz. Zira çok vaktim yok.. — Ben müşterilerinizden biri - yim, On senedenberi tavsiye etti- Biniz hisse senedlerini satın al dım. Neticede bir parasız kaldım. —-Peki, ne istiyorsunuz yapa- yım?... — Büytük bir şey değil... Ban- kanızda ufak bir memuriyet ve - riniz. Banka müdürü, hafifçe güler: — Nasıl olur, der. Banka me - 'ye müracaat eder, | ast ve karısı aleyhine darb ve cerh dava: başınıza bir ediyorsu- — Kuzunız da masayı ayakları- niza attı, öyle mif.. — Evet.. — Evden niçin kaçtınız?... — Nasıl kaçmıyayım... Kızım da büfeyi sırtıma devirmiye ha - zırlanıyordu. Kaçmasaydım. şüp- hesiz altında ezilecektim. YERİNDE BİR CEVAB — Siimokininiz, harbi umumi- den evvelki biçimde... — Evet, çünkü o zamanda be- nim simokinim vardı evmi gaze « — telerin za - bita vukata zan öyle garib, öy- le meraklı hâdişe- lere tesadüf olu- nur ki insan hay- İretten kendisini t olur. İlk ev. vel katil bulun - maz. Aradan bir iki gün geçer, Ay- Tni gazetede, ko « caman — harflerle | katiln yakalandı- | ğını, sorguya çe- kildiği — okunur, Zabıta, evinde a- raştırma yapmış. birçok — paralar, hisse — senedleri bulmuş. Şüphesiz maktulün para - ları, hisse sened- leri... Fakat, bir gün sonra katil ad- dolunan bu adâmın masum ve pa- raların da kendisine aild olduğu anlaşılır... | Zavallı kadın, ölümünden birna evvel çocuğuna banyo yapmış ve hiç farkında olmıyarak onu son defa bağrına basmıştı. Aile Faciası Birdenbire Akıl Müvazenesi Bozulan Bir Mühendı_'_s, Karısını ve İki Çocuğunu Öldürdü hlüki düzgün, çalışkan bir A adam. Yirmi seneden fazla müstemlekelerde dolaşı - yor, madenlerde mühendislik ya- piyor. Fakat, talii yok. Bütün bu gayretleri boşa gidiyor, bir servet sahibi olamıyor. Üstelik birçok hastalıklara tutuluyor: Romatiz- ma, müzmin dizanteri gibi.. Nihayet Parise dönüyor. Te - kaüde sevkolunuyor. Aldığı para ile ailesini, çocukalrını geçindi - remiyor. Yeise kapılıyor. Bu ye- is neticesinde de akıl müvazenesi bozuluyor. Netice şu: «Pkriste, Leon Dlierks soka- Bında 1 numaralı apartımanın ka- pıcısı Madam Dubua, gece yarısı birkaç &l silâh atıldığını işitince yatağından fırlıyor, kalkıyoı «Silâh sesleri birinci kattaki apartımanların birinden geliyor. Ayni zamanda imdad diye bağı- ran birisi var. Kapıcı kadın; — Ne oluyor? Boğuşuyorla: mı? Biribirlerini mi öldürüyorlar? Diyor. Kocası: — Zannetmem, bu kadar biri- birine merbut bir karı ve koca... Kapıcının hakkı var. Çüakü, iki sene evvel birinci kattaki büyük apartımanı mühendis Leizm kira- lamış, Karısı, biri 13, öteki 9 ya- şında iki çocuğu ve kaynanası ile beraber oturuyor. Mühendis 53 ya- bir afle rel- &si. İçkisi yok, kumarı yok. Gecele- ri dışarıda kaldığı yok. Fakat, son zamanlarda çok meyus bir çehre Bununla beraber ka- rısını, çocuklarını gördü mü yel- sini belli etmek iİstemiyor. Bir bir düşüncesi var?. Fakat net, Bunu kimge anlıyamıyor. FACİA... Kapıcı ve karısı birinci kata çı kıyorlar. Apartımanın kapısını vu- ruyorlar, bir cevab alamıyorlar. (Devamı 7 inci sahifede) | miyor. Kahveci S5—SON TELGRAF—İ6 ŞUBAT 1999 ——— — 'Paralarını Yemeyen Kirli Şu satırları yazarken on beş gün kader evvel Parisde yapılan şu (13 numaralı odanın sırrı) ismi | verilen cinayeti düşündüm. Bugün, hakiki katil yakalandı. 13 numaralı odanın sırrı da çözül-| dü. Sorgu devam ediyur, sekiz, on ay, belki de bir sene sonra mah- | gemeye verilecek. | Beni alâkadar eden bu cinayet değil, bu cinayetin ortaya koydu- Bu bir başka facladır: Pintilik, ha-| sislik. Bu iki kardeş Marsel ve Hec- tor cidden garib delikanlılar. İkisi de gümüş göz, ikis ide pinti, ikisi de hasis. İşte bu kusurları yüzün- W den biri ölüyer, biri de katil cür- mile tevkif olunuyor. Evet, maktulün kardeşi Marsel Jüge çalışmıyor, işsiz. Pis bir o - telde oturuyor, oda kirasını ver - lokantacıya, u- çan küşa borcu var. Üstü başı pe- rişan. Zabıta, üzerini arıyor; ye- leğinin iç cebinden bir banka cüz-| damı çıkıyor. Hayret! — Bankada 20,000 frank parası var, | Bütün şüpheler üzerinde top « | lanıyor. Kardeşi düğüne, | paralarını çal molunu - yor. Fakat, az sonra bu işsiz deli- | kanlının çok hasis olduğu, eline geçen paraları. bir savtimini sar- fetmeden bankaya tevdi ettiği an-| laşılıyor. Hasis delikanlı, kardeşi- nin ölümü ile pek o kadar alâka- ] dar olmuyor. Sorgu hâkimi — Şerbestsiniz, eğer bidayette bu paraların menşeini — söylemiş | | olsaydınız, ne siz iki gün mevkuf kalacaktınız ne de biz, yanlış bir iz üzerinde beyhude vakit kay - A Çıkınlarda Saklayanlar... Ömrünü Avuç Açmakla Geçiren Ne Fakirler Vardır ki Oldükleri Zaman Pis Yataklarının İçinde Binlerce Lira Çıkar Diyor. Marsel cevab veriyor: — Serbest miyim, diyor. Pekâl paralarımı veriniz. Onları alma- dan şuradan şuraya bir adamı al marn... Garibi şu: Maktul de parasız de #iL Ölümüne sebeb de (tasar - (Devamı 7 inci sahifedey ALMANYADA : İçki ve Tütünle Mü:_:a_dele Güzel ve Gürbüz Kız Yetiştirmek Çareleri lmanyada 939 senesi içki ve tütünle mücadele senesi o- aktır. Gençlik teşkilâtı reisi olan Fon Şirah geçen gün söy lediği bir nutukta gençlerin sib- hati, beden terbi; n beya - natta bulünürken Almanyanın iş- tikbali için güzel ve sağlam kızlar yetiştirmek, aile hayatını kuvvet- lendirmek lâzım geldiğini söyle - miştir. Almanyada genç kızlar için ye- ni bir teşkilât vücude getirilmiş — Bu teşkilât genç kızların bede: ile ilim ve san'at saha - ni arttırmak gibi işlerle meşgul olacaktır. 11 yaşından 18 yaşına kadar ©- lan kızlar bu teşkilâta dahil ola- caktır. Fon Şirah demiştir ki: (Devamı 7 inci sahifede) Sini Güzel Alman kızları beden terdiyesi yaparlarken