İlkbahar Geli iyor 5Ş Bir Harb Tehlikesi Karşısında mıyız? İngilizler Diyor ki: Almanlar Beş Mühim Sebepten Dolayı Harb Edemezler Bugünün ka Aleminde endişe edenler az değildir. İlkbaharda harb çıkacağını düşünenlerin bu kor» kusunu beyhude olduğunu isbat etmek için Londralı Sandey Eka- pres hal ve vaziyeti şöyle anlat - maktadır: Şahtın çekilmesi Almanyanın mali istikbali için olan emniyeti dahilde ve hariçte bozmuştur. Bu in garbi Avrupa sulhu artan bir tehlike olduğunu n yerine Bir Harb Olursa: I Ikbahar geliyor diye politi. 914 le939 ArasındaBir Mukayese b <A başlıca harb vasıtaları tayyare, tan k ve kara ordusu Fukun gelmiş olması nazilerdeki ayni zamanda Almanyanın dahi linde büyük bir zâf olduğuna alâ- mettir. Önümüzdeki martta harb çı - kacağına dair yanlış bir zan vardır. Şahtın çekilmesi böyle zanneden- lere bir darbedir. Almanya bu- gün dünyada en ziyade vergi alı- r. DA de U - girdiği zamanki gibi değildir. Bugün elinde o zaman- ki gibi servet ve kuvvet memba- Amerika Niçin İngiltereye Yardım Edecek? rikan münasebatından — bahsede- rek istikbalde bir harb çıkar da İngiltere de iştirak edecek olursa Amerikanın ne vaziyet alacağını tetkik € mıştır: Eğer İngiltere bir taarruza uğrarsa, İngilterenin haklı ve te- vuz cdenlerin haksız olduğuna Amerikalılar kanaat getirirse o zaman h ştirak edeceklerdir. O zaman bütün kalblerile İngil - tereye müzaheret edeceklerdir. ir Corc Amerikaya bir seyahat yaparak İngiltereye dönmüş ol - duğundan Amerikada edinmiş ol- duğu intıbalarını da şöyle anlat- mıştır: — Reisicumhur Rusveltiç gö - Tüştüm. Amerikanın muhtelif yer- lerinde otuz kadar toplantıda söz söyledim. Amerikalılar İngilizle- rin vaziyetini lâyıkile takdir ede- miyorlar. Münihte verilmiş olan Amerika Reisıcumhuru Ruzvelt kararların Hitler için siyasi bir Muvaffakiyet olduğunu söylü - yorlar. Fakat şunu da takdir edi- yorlar ki Avrupada bir harb o- lursa bundan kendilari de müte- | essir olacaktır. Önun için İngil- terenin gireceği bir harbe Ameri- kalılar da iştirak edeceklerdir. Dedi ve lâfı alaya boğdu. Selma, yine başla - mak, yine söylemek istiyordu. Sua! di: — Bir öpücük... Bir öpü Diye onu susturdu; — Nereye gideceğiz? Selma yeniden yüzünde dağılı onun sorgusunu karşıladı: — Zaten bütün erkekler böyle yılışıksınız. Sı- Kıştınız mı işi şakaya vurur, yılışır, bir öpücükle herşeyi karşılarsınız. Suad kaba kaba yine sadece gi — Kah.. kah.. kah!. Ve. gülüşüne uladı: — Ya siz kadınlar hepiniz birer bilgin, birer ör! St alayı birdenhire kesen otoriter bir teker - Ben Balıkesire bir telgraf çekeyim, Sekre. terim oradan öve benim ağzımdan sin — Ne telgratı.. — Daha birkaç gün buradayım. Merak | diye bir telgraf. Bizim bayanı başka tür t boynuna sarıl- lan gülücüklerle mak güç olur. ları yoktur. Harb şu beş şeyle olur: İnsan, yiyecek, demir, petrol ve para... Evvelâ: Almanya bugün 914 dekinden fazla nüfusa maliktir. Fakat Almanyanın ordusu o za- manki gibi yetişmiş ihtiyatlara malik değildir ve donanması da daha zayıftır. Hiç yoktan bir do- nanma vücude getirmek için yir- mi beş sene İster. İkincisi: 1914 de Almanya ken- di yediği gıdanın beşte dördünü kendi istihsal edebiliyordu. Fakat 1939 da Almanya hâlâ bu beşte dörtten fazlasını istihsal edeme- mektedir. Üçüncüsü: Demir, herşi kinde olarak harb madeni demek- ir. Almanya Umumi Harbin neti- cesinde kendi demir madenlerli den çoğunu kaybetti. Her sene Al- Tmanya harieden 30,000,000 ton de- mir almak mecburiyetindedir ki bunu da Fransa ve İsveçten al- İsveç den Baltık denizi vi gelmektedir. Fakat sa İsveçten demir gönderilmesi imkânsız görülmektedir. Çünkü 914 de Alman taraftarı olan İsveç- | liler 939 da artık Alman taraftarı | değillerdir!. (Devamı 6 ıncı sahifede) ŞE Bu sefer de Selma kendisini tutamadı, Yosma- nin ağzile bol, aralı, gevrek, uzun bir kahkaha sa- üldü: vurdu: — Kah.. kah.. kah!, Saat bir. teker kelimeleri Şaşırdılar, bir telgraf vere Suad — Açınız. — Komml_ Yataktaydılar, Kapı vuruldu! — Ne var.. Kim? Dedi. Ses geldi: SAYILI FIRTINA Bugünün gecesiydi, x — Ne istiyorsunuz?, kapıya doğru y Meraklı Şeyler İVAN MÜJKİN esiz sinema devrinin en maruf, '€n çok sevilen ximalarından bi- Vaktisiz ve anl ölümü takdir - kârlarını derin bir yels içinde bıraklı, pek çek gözyaşı döktürdü. Müjkin avukat idi, İhtilâl çıkınca Pa- vise kaçtı, kinemaya — isikab etti ve tevelfa Matyas Paskal, Geçen gölgeler, Fırtınalar, Mongolların arslanı, Esrarlı ev, Kean, Kırmızı ve Siyah, Yataklı vagonlar prensi Manolesko, Mişel İst- Tegef, Kazanova, Cavuş X.. ilâh gibi tağbet gören, alkışlar kazanan fillm- ler çevirdi. Bu münasebelle büyük san'atkârın heyecanlı ve-feci bir macerasını nak- da, Mişel İstrogof filmi- ve şenlik sahnelerini stüdyo haricinde çevirmek lâzım gelmişti. Re- disör Turjanski, artlstleri Letonyada, Divina nehri kenarındaki Divnski ka- sabasına götürdü. Bu şehrin sağ sahili BSövyet Ruslara, sol sahili Lelonyalıla- va ald idi. Müjkia, Rusyadan müsaade alma > dan kaçlığı için firari addolunuyordu. Şu halde Rus hududları dahiline gi- tince, tevkif olunacağı, Siberyaya sü- rüleceği muhakkaktı. sal üzerinde çevrilmesi kcab ediyordu. Mişel İstrogofla Nadla Fedor sal ile Irkutsaya giderken Tatar hükümdarı İvan Ogarefin askerlerinin taarrarana Hğrıyacaklardı, Bu çok mühim bir ahne idi. Müjkin ve arkadaşları sala bindller. Filim çevrilmiye başlandı. Bu sırada masılsa, salı sahile bağlıyan halat kop- fu, sal akıntıya kapıldı, karşıki sahile dağru gitmiye başladı. Revyet möbet- gileri, büyük bir dikkatle salın seyri- ni takib ediyorlar ve arkadaşları, Babeviklerin eline düş- memek İçin, nebre atıldılar, yüze yüze ve bin zahmetle eski yerlerine döndü ler, Miç birinde ne bal, ve de can kaldı. Büyük bir tehlike atlatmışlardı. Sinemacılığın pek kolay, pek sah- metsir bir san'at olmadığına bundan daha güzel bir misal olabilir mi?. POTKIRANLAR KLÜBÜ | Landranım ba meşbur. xpotkıranlar klübüz teessüistünün ellinci senesini bü- yük bir merasimle kutlulamışlır. Bu münasebetle yeni uzalardan ba- zılarınca (potkuran şövalye) unvanı ve- rilmişlir. Bu rütbeyi — kazanabilmek için başlarından zeçen bir (potlurma hüdisesi) anlatmak ve bunun hakikat olduğunu isbat etmek Tâzımdır. Kalmıyan bir klüb daha vardır: Yalan- cılar klâbül. Bü klübe aza olabilmek için yalan- Cılıkta ve yalan söylemekle az ve çok göhrel sahibi olmak şartlır. Karnaval çocuğu, Kızgın mangal, Mü-| 1 Fakat, filminin bir sahnesi nekir ve Sahile birkaç metire kalınca Müjkin | Kandrada, garabette — bundan aşağı | İKÂYE Güzel Bir erihanın pek — şairane ve F romantik bir ruha malik olması onun iyi bir kalbli olmasına mâni teşkil etmemişti. Hele iri ellerile küreklere asılıp kayığını çekmesine hiç de engel değildi. Feriha bu hoppalıkta pek ileri gitmişti. İşte bu yüzden şimdiye Kadar evlenemi aştı. Kül- Çük yaşından itibaren — okumağa Başladığı romanlar muhayyilesini kaplamıştı. Onca, mes'ud olmak asil olanlara mahsus bir metadı. Otuzunu bir iki yaş atladığı şu ana kadar onu sanki hiçbir erkek beğenmemiş miydi? Bilâkis, ha - hırı sayılır derecede talibleri çok olmuştu. Fakat hiç biri onun ha- yalinde yaşattığı ve kollarınm boşluğunu dolduracak kudrette değildi. Annesi öleli beş sene olmuştu. BUGÜN MATİNELERDE TAKSİM Sinemasında RUDOLF VALANTINO VİLMA BANKY Vtlaerııfmdan fevkalâde bir surette temsil edilen AŞK, İHTİRAS ve MACERA filmi —a N0 GÜ ganammmn İttan: ETEM İZZET BENİCE Oe aa aa lu. Yosma çok az şa- şırır, çok az bunaltı karşısında üzülürdü. Kalbin- Selmanın yüreği çarpıyor deki bir duygu ona: — Sayılı fırtıtalardan biri geliyor Yosma!. Diye haykırıyordu. Suad: — Ne kontrolu?, Gece yarısı kontrol da nere- den çıktı?. Diyordu. Kapı daha zorlu vuruldu, kesip atan bir ses işitildi: Açınız! kapı sarsıldı. Y yordu. Suad pij idü: — Bir saniye açıyorum! Kapının önünden hızlı hizli konuşmalar geli- yordu. Suad şaşkın bir halde kapıyı açtı: — Ne istediniz? YA L — va çabuk çabuk giyini - nasını sırtına geçirmeğe çalışarak YHİNOĞLU TÜRKÇETŞARKİLİ Orta boylu, şişmanca, yağız benizli bir adam önde, uzun boylu dal gibi ince, kumral kırpık bi- yıklı bir adam arkada ve «metrdotel- yanlarında odadan içeriye girdiler. Öndeki adam söze başladı: - Geç vakit size rahatsızlık ver yapalım ödev! da inceliyeceği Yosma, kendisine: — Herşey bittit Polisin eline düşüyorum. Muayene istiyecekler. Vesika verecekler.. Kayıtlı oraspu.. diyecekler. cak.gibi oluyordu. Yüzündeki renk tamamile uç- muş, benzi duvar kireci gibi bembeyaz olmuştu. En başta gelen korkusu resmi, di. Herkesin tanıdığı bir kadın olursa: | Yerler silinmiş, halılar silkinmiş | yır. Sobaya atacağı odunları par- Kendisini tanıttı: — Ben «Zabıtai ahlâkiye baş memuru» Saim. Bu gece bütün otellerde bir tarama yapıyoruz. Sizi ve yanınızdaki kadını da otelin öteki konuklarını Suadin gözlerinde birden bir parıltı yandı, ka- fasının içinden birçok şeyler geldi, geçti. karyolanın köşesine ilişmişti, kendi Bu müddet zarfında hiç kimseyle sıkı sıkı ahbadlık etmemişti. Sa- dece hürmet ettiği bir kadın vardı. Bu kadının ısrarı üzerine namus- kârane izdivaçlara tavassut eden bir gazeteye o da müracaat et « mişti. 'On beş gün sonra gazete vasita-| Bile müracaatına gu cevabı aldı: «Kırk yaşlarında orta halli kül - | türlü ve küçük bir kızı olan bir | bay sizinle temas etmek arzusun- dadır,» Bu temiz bir kâğıda işlek bir ya-| zi ile yazılmış bir mektubdu, İmza yerindeki isimden, adamın çok es- ki ve asil bir aileye mensub oldu- gu anlaşılıyordu. Ferihanın sönmüş olan ümid - leri canlandı. Yegâne dostu olan | yaşlı kadına danıştıktan sanra bir| karara vardı. Mektub sahibini, pa> zar günü saat beşde eve çağıra - caklardı. O pazar Feriha erkenden kalktı. Üç odalı evini derleyip topladı. hulâsa her taraf pırıl piril ölmüş- tu. Saat ikiye geldiği halde Fe- riha hâlâ evi düzeltmekle meş - Ayağında eski - terlikler.. yemeni.. Alnında ter güldü. Başında taneleri.. Şöyle etrafa bir göz gezdirdi; Her şey tamam miydi. acaba? Ha-| çalamak lâzımdı. Eline testereyi aldı ve olanca kuvvetile odunları kesmeğe koyuldu. Yanakları al al) olmuş ve yüzü terle dolmuştu. Bul halile oldukça hoştu!. ik. Fakat, ne ıntısından boğula- in gazetelere göçmesiy. (Devamı var) İzdivaç. Tam bu sırada birden kapı lındı. Kapıyı açtığı zaman : boylu bir adamla karşılaştı manzara karşısında heyecana « tü ve kekeliyerek: — Kiminle şerefyab oluyorı dedi. Ziyaretçi derin bir reveranı — Selâmi Deniz! diye cevab di. Gazetedeki mektubun sahi Bayan Ferihayı görmek istiyor Zavallı Feriha bir adım ger yerek: — Bayan Feriha evde yoklar fendim, dedi, acele bir işi çıl İstanbula indi.. Kızarmak ve kekelemek sir bu sefer Bay Selâmiye gelmişi (Devamı 6 ımcı sahifede Radyo Programı Ankara Radyosı BUGÜN 1130 Program, 14 Müzik (küçük erkesira - & Necib Aşkın). 18.30 Program. 1835 Müzik (dams - P. 19 Konuşma (haftalık spor sorvis 19,15 Türk müzüğl (İncesaz fasli Segih faslı). 20 Ajans, meteoroloji haberleri, ! raal borsası (flat), 20,15 Türk müziği, Okuyanları Muzaffer İlkar, Saftye Çalanları Vecihe, Fahire ve Bel Fersan, R. Erer. — Refik Fersan - Şehnaz pustl peçrevi. #— Cavlde Hayri Hanım: Şehna P| selik şarkı: (Ateş zibi bir nehir &5) yardu. Gülle Şalr A. Haşim), 3 —Lem'tinin - Şehnaz peselik şark | Nari firkat şulepaş. #— Sedat Öztoprak - Şehnaz şarkı: Güş edip. ö— Refik Fersan - Tanbur taksli G— Şehmaz püselik şarkı Yanı dilinden. 1— Denizoğtu - Şehnaz püselik Yelun bulmam gönlüm, : 8— Sedat Öztoprak- Şebnaz pustl saz semalsi. $— 8. Pinar - Hürmm şarkı: At kınla sürünsem. ü— B. Pinar - Hüzzam şarkır Ül Gini kirpiklerine, il— 8. Pmar - Karomar şarkı: gönül verdim. *l Memleket saal ayarı. 21 Konuşma, #LIS Esham, Yahvilki, kambire Bukut borsası (flat). 2130 Müzik (radyo erkestrası - H. Ferit Alnar). 22,20 Piyano soloe - Sült Angalf| Ja minör (Bayan Ferhunde Erkin). 2250 Müzik (cazhand). TAAS - 24 Son ajans haberleri ve #” Tınki program. YARIN 13430 Program. 1X,38 Müzik - P. 14 Memleket saat ayarı, ajans, #” tenrolaji haberleri. 14,10 Türk müziği. Okuyan: Muzaffer İlkar. Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref KA Ti Basri Jler, Hasan Gür, Haf Tokay. i— Osman Beyin - Hicaz peşretk 1— Arif Bey - Hicar şarkı: Saydif” 1939, Ay 2, Gün 34, Kasım & 3 Şubat CUMA Vakitler | Vasati sa, da,