- İstanbul'dan Enstantaneler : 4 Vesaiti Nakliye Derdi!. Köprüyü Yürüyerek mi, Yoksa Tramvayla mı Geçmek Hayırlıdır ? Yazan: MURAT KAYAHAN stanbulun çile dolduran hal- kı bilir misiniz neden yor - Bundur?.. Fazla çalışmaktan mı?, gezme, *ölenme haddini aşmaktan mı?, Oksa istirahat etmesini bilme - Giğinden mi yorgundur. Daha bir Pa töyler hatırımıza — gelebilir. 'akat mühim sebepleri bir türlü Mltırlıyamazsınız. Fazcat size ve- ;u:eeı cevap yabancmız değd- t * dBır akşam üstü Karaköye ka- *r bütün İstanbul tarafındaki “Mvay istasyonlarını ziyaret et îîmz kabil olabilse ve yine Ka- hdf:yııen Taksime ve Kabataşa ha , Uzanan yılankavi demiryo- iniy İRE tarafında rastlıyacağınız | “Sa kümelerinin arasına karış- | Yo duyacağınız kelimelerin bi- 'alyoz gibi sert ve ağır olduk- arini kabul edersiniz. tanbulu tramvay denilen ucu- €nin içinde macun haline gir - Hekten başka bir şey yapamaz. “'.'L“h senelerdenberi nasırlaşan depidü daha fazla itiraza müsait ğildir. Ellerinde paketler, yör- î'r';!şğu ebedileşmiş yaşlıca bir | binçin akşam üstleri evine gide- çin lâzüm olan vesaiti en | Yarım saat bekler, Ve bu bek- le, ta y ahata kavuşmak değil âde- biyç İT azabına intizar addedile- | eç Eminönünden Maçkaya gi- “Cek bir İstanbullu zaten tram- binmek için azami fedakâr- Uç » vi l“î;: Bazetelerinde okundu - sahiöre Londradaki iatina£ ga CEMEsİ şöyle bir dava ile Muya,, Olarak kararını vermiştir: Bin ":l koyanları olan bir ada- TI uçmuş, - komşusunun in bal Sulh çele gidip konmuş. Köydeki Yayı dinje esinin hâkimi bu das Bin kmdf“îlı Zaman arı sahibi- Mnşun e Arilarını böyle bitişik Tiyapı ÜD bahçesinde görüp ta - Yine yç EBİNİ düşünmüş, bunların iSİne gelebileceği, kom- &in,” bunları zaptetmediği ne- E z z B & z $ £ rıuıa &den adam ise şıx’le[ — Ber Htadim, Bıflwulanmdnn müsaade fesine girerek arılara | la beraber İstanbul halkı birbir- an | Arılar İki Komşu Arasında Dava Mevzuu Oldu Modern bir çif tlikte arıcılık lığa katlanmış demektir. Bunun- lerini ite kaka istif haline doldu- u tramvay arabasında saatler- ce seyahat edebilecek kadar kinleşmiştir. Maarallah İstanbullular evleri ile çalıştıkları daire arasında mun- tazam bir vesaiti nakliye ile se- yahate mecbur kalsa (bana öyle geliyor ki) rahatsız olur ve.. ezil- mek ihtiyacı hisseder... * İstanbul derli toplu bir şehir olmadığına göre vesatti nakliye | 1 gekilde tanzim edil- icabeder. Halbuki bugünkü | vaziyet tamamile aksine; birkaç bozuk tramvay, iki üç hurda oto- büs ve.. zorla yüzebilen vapur « bakmağı söyledim. Arıları topla - yıp alacaktım. Bunun üzerine komşumdan şu cevabı aldım: — Sen benimle ancak işin oldu- ğu zaman konüşuyorsun öyle mi? Çünkü her iki komşunun araları bir zamandanberi açık olduğu an- Taşılmıştır. Arı sahibinin bu mü- racaatinden bir gün sonra komşu gelerek arıların bahçenin bir ta- rafında toplu olarak bulumdukla- rını, eğer görmek istorse başka ta- rafından dolaşarak oraya girebi - leceğini söylemiştir. Fakat göster- diği tarafa gitmek için başka bi - rinin tarlasından geçmek lâzım gelmiştir. Arı sahibi demiş ki: - Ben başkasının -tarlasından geçemezdim. Bana asıl gidilecek yöldan geçmeme müsaade etme - diği için ne oraya gidebilirdim, ne —e leceksiniz ki bu arada bu kadar var, burları beğenmez- otomobille gez. Sözü bana söylersiniz ama İstanbula dinle - temezsiniz. Her yerde, umumun her iş! hakkında böyle mütalea yürütebilseydik dünya harita « sını tanımaz devirler ve memle- ketlerin tarihi diye bir şey duy- siz ki İstanbul yol- liyeye bazı yerlerde sekte ver - mektedir. Evvelâ tizama koymak fikri belki bu sö- zümüzü bir katre rutubetlenme- Bİne yardım eder, ÇRİEE-İ olları, sonra vesaiti in- * — Oh! Hayır... Sinemaya gi - Bilhassa akşamları ve sabah iş | derim —— | saatlerinde kolsuz, bacaksız bir | pehlivan zellik — kraliçesi karşımıza dikilen bu koca şehrin sli cidden tuhaf ve daha doğru- ı manasızdır,. Durak yerlerinde yağmurlu, karh günlende bazan öaatlerce o- tobüs ve tramvay bekliyenler bu yüzden hasta olmak tehlikesi ge- çirmişlerdir. İstanbulluların en büyük şikâ- yeti tramvaydan başlar, Bu sız- lanma Haliç vapurlarına, sandal- larına kadar uzanır, * İstanbulun —nakil vasıtalarının azlığı halka birçok müşkülât ve inkâr zahmet vermekte olduğu kabul etmiyen bir bakikattir, Bi- naenaleyh; nakil vasıtalarının tek- girine, intizamına ehemi et ve- rilerek İstanbul bu derdden kur- tarıtmalıdı de arılarımı görebilirdim. Bunu söylediğim zaman nihayet kendi bahçesine girmeme müsaade etti. Ben onu takib ederek arıların bu- lunduğu tarafa gittim. Fakat ben gidinelye kadar arılar uçmuştu. Bunun üzerine öbür komşu de - miştir ki: — Bundaki yanlışlık kendisine siddir. Arılarını toplıyabilirdi. Bu- nu ihmal etti. Köydeki sulh hâkiminin verdiği karar arı sahibinin lehinde değildi. Komşunun bunların kaybolma - sına sebab okduğu iddiası kabul e- dilmiyordu. Arı sahibi bunu görün- ce davayı istinaf etmiş, iş de Lon- draya gelmiştir. Londradaki istinaf hâkimi şu kararı vermiştir: — Arı binek veyahuüd çift hay- vanatından sayılamaz. arıyı mal olarak saymak için onları kuvanda ve binin yanında M"'ınması lâ - zamdır. Eğer bu sindeki kovanda <zen başka biri gelerek arıları alırsa o zaman bö; le bir dava görülebilir. Uçan arı - | Tarın bir daha dönüp gelmemiş ol- masından komşunun mes'uliye - tine hükmedilemez. Arıları kaybeden adam bu ka- rardan memnun olmamış ise de | sesini çıkarmadan çekilmiştir. — | Y | Bu suretle İngiliz kanununa gö- BAKaA|| Her SŞeyden önce Kendinizi Tanımalısınız! Sesiniz Neye Delâlet Eder, El Sıkmanızdan Ne Anlaşılır, Hakiki Bir Dost musunuz, İyi Bir Zevce misiniz, Iyi Bir Koca mısınız? Nikbin Bir İnsan mısınız, Kıskanç mısınız, ve Nihayet İyi Bir Aile Reisi misiniz; İşte Bu Suallerin Cevablarını Okuyup, Müşküllerinizi Halledin MAYMUNCUK VERMİŞ-. — Oğlun bir kahvehane açmış. Geçen gün gördüm. Çalışıyor, ka- Zanıyor. Sermayiyi sen mi ver din?. — Evet, maymuncuğu verdim. Bundan iyi sermaye olur mu?... — Karımın para krizi tuttu?... ? — Evet; para istedi, vermedim AHLAK BAHSİ — Yolda giderken yarım lira bulzan, ne yaparsın? Sağlar mı- sın?... İki Kardeş Arasında irmi yedi senedenberi bir - birlerini görmemişler, Yir - mi yedi sene evvel kardeşini bırakarak - İngiltereden Yeni Z- landa giden Tepet isminde bir İn- başında Londradaki kar- deşi Roberte oradan telefon etmiş, konuşmuştur. | Yeni Zelandın — Yammer Snon | şehrine yerleşmiş, zengin bir çift: çi olan bu adam telefanda şöyle | demiş: Anamız İngiltere nasıl? Ara « mızda 11,000 mil mesafe var. Sekiz dakikalık telefon muha - veresi sırasında iki kardeş birbir- lerine mümkün olabildiği kadar hallerine dair malümat vermişler- dir. Yeni Zelanda giden kardeş zen- gin olmuş ise de Londrada kalan da bir ticarathanenin kâtibi olarak yaşamaktadır. Arada büyük fark | var. Telefon parası 5 İngiliz lirası- dır. Bunu Yezi Zelanddaki zengin çiftçinin verdiği anlaşılmıştır. Nihayet Muratlarına Erdiler İngilterede Grover isminde bir mühendisin macerasını bir iki gün, evvel yazmış ve İngiliz gazeteleri- nin bu macerayı yirminci asıtda eşi bulunmaz bir aşk vak'ası diye anlattıklarını ilâve etmiştik. Yeni gelen İngiliz gazetelerinde okun- | duğuna göre birbirine senelerce | hasret kalan bu karı koca şimdi İn- giltereye gelmişler ve geçen per- şembe günü Londrada nikâh da - iresine giderek tekrar kendilerini karı koca olarak kaydettirmişler. eçenlerde bu - sütunlarda uzun ve ilmi bir tetkik mah- sulü olarak bir yazı yaz - miş, kendinizin ve karşınızdaki insanların nasıl olduklarını, seci- yelerini, meziyetlerini öğrenme - nin daima mümkün olabileceğini ilâve eylemiş, bu yolda bir hayli tafsilât vermiştik. Bugün de bu yolda bir etüd mahsulü elan yeni bir yazı yazı- yoruz: SESİNİZ NEYE DELALET EDER Sesiniz kuvvetli ve sert mi?.. Sağlam fikirli ve seciyelisiniz, demektir. Sert ve gayri muntazam mı? Be- deni kuvvete delildir. Yüksek, gür ve keskin mi?. Kibirli, azametli, hadid mizaç, he- men hemen titiz, hırçın, nadiren memnun ve daima etrafınıza taan yağdırmadan hoşlanır bir adam - sınız. Müessir, samiahıraş mı? Say » gısızlıkla, küstahlıkla dikk. zarı üzerinize çekmek istiyorsu - nuz ve efkdri umumiyeyi hiçe sa- yıyorsunuz. Tatlı ve parlak mı? Hayırhah ve müşfiksiniz. Zayıf ve gövrek mit,, Kibir alâ- meti... Eğer hazin ve nalân ise tesir u- na- yandırır, gözyaşı döktürür. Fa kat pek az samimiyete ve saffoti kalbin yokluğuna delâlet eder. Hattâ, saf görünerek başkala- rının saifyetinden istifadeye ka- dar gider. Gittikçe yükselen bir ses hiddet ve tehevvüre çabuk ka- pilma alâmetidir. Gittikçe azalan bir ses zaâfa, ufak bir mania kar- şısında ceşaret ve metaneti kay- betmeye işarettir. Kısa aksaklı, mutedil ve ağır bir ses kumandaya temayüle, e- ğer aksaklar sürüyorsa itaate me- yil ve inhimaki bilgirir, Sesiniz bazan çok sert, bazan da çok yumuşak mi, her an de - da nikâhlandıkları zaman ora ki İngiliz konsolosuna kaydettir - memişler, sonra da beş seneden- beri ayrı kalmaları hasebile şim - di her ikisi de İngiltereye gelince ilk işleri bu nikâhı İngiliz kanun- larına göre de kaydettirmek ol - re de nikâhlanmışlardır. Rusya - | muştür. | . / El sıkış tar zınız böyle mi? ğişmeye meyyal bir mizaca delil- | dir. | EL SIKMANIZDAN | NELER ANLAŞILIR Gevşek ve biraz dermansız mı? Bünyeniz zayıftır. Ulfak bir şey- den müteessir olmak, cesaretini- | Evinize gelince çocuklarınızla böyle ce meşgul ölan bir ailo reisi misiniz? zi kaybetmek kabiliyetindesiniz, Eliniizn yalnız iki veya üç par- | Mmağını mi uzatıyorsunuz? Bu, is- temiyerek bir el sıkıştır. Sanıimi- yetsizliğe, ehemmiyet vermeyi - şe, hodbinliğe alâmettir. El sıkarken, elinizi muhatabı- mızın elinden yüksek mi tutuyor- sunuz? Bu medahinlerin, dalka- vukların el sıkma tarzıdır. Hoşa gitmek istiyenler böyle yaparlar. Yapına tavırdan hoşlanan kadın- ların, kadınlaşmış - erkeklerin el sıkmaları böyledir, Eli, uzatır uzatmaz geri çek - mek hodbinlik ve hasislik alâme- tidir. Size uzatılan eli, iki elinizle mi tutup sıkıyorsunuz? Bu hararet- li, aleşin bir mizaca, şevk ve ga- leyana, tehalük ve heyecana işa- retlir. Uzatılan eli, avuçlar birbirine yapışacak derecede tutmak ve ha- raretle sıkmak samimiyete delâ- let oöder. Bu gibilerin dostluğu - nun ve samimiyetinin devamın - dan emin olaiblirsiniz. İngiliz usulü, yan vermek bi- raz açık ve aşağıdan verilen ve sıkılan el serbest bi rmizaca, ce- sarete delâlet eder. Bu gibiler, her şeye rağmen bi dalma her şeyden çekinmek, ihtiraz et- mek ve daima müdafaaya hazır bulunmak lâzım geldiğini her - kesten daha iyi bilirler. HAKİKİ BİR DOST MUSUNUZ Kederli olduğunuz zamanlarda bile dostlarınızın muvaffakiyeti- ni haber alınca seviniyorsunuz? Bir dostunuzun kederlerini te- selli etmek için, gitmek mecburi- yetinde bulunduğunuz bir ziya- fetten, bir davetten vazgeçi: musunuz? Kendinize ait iyi bi ber aldığınız halde, bundan “İyyen bahsetmiyerek evvelâ das- (Devamı ? inci sahifedi Hem Doktor Hem Çiftçi Kral Beşinci Corc'un İüümadnamesini Nasıl Kazanmış ? or - etmiş beş yaşlarında Zitzer geçen gün Londra mahke « melerinden birinde kendi - sine sorulan suallere cevab verir- ken şöyle demiştir: — Ölen Kral Beşinci Core umus (Devamı 7 inci sahifede)