W Dost'uğa Rağmen, Bu İki Devlet Arasında Muallâkta Olan Bir Çok Meseleler Var Almanya, Lehistanırı Bitaraflığını Temin Edebilecek mi? lmanirin Okranyayı ele ge- çirmek niyetinde oldukları a çıkınca Lehistan da bir taraftan Rusyaya, diğer taraf tan da müttefiki Fransaya yak - laşmak için hararetli bir faaliyete girişmişti. Fakat geçenlecde Le - histan Hariciye Nazırı Almanya- ya kadar resmi bir seyahv. yaptı. Ehemmiyetine binaen merasimle karşılanan bu ziyaretle Avrupa Bazeteleri de fazla meşgul bulun- makta ve bu ziyaretin neticeleri tahlil ve tefsir odilmektedir. mdi de Alman Hariciye Na - 4 « gidecektir. Fakat ak Leh Haric giderse bu res- izde etmiş olacaktır. manya olsun, İtal szan ile münası rece iyileştirmek iste- anın coğcafi va.| getirilince mev - lranla « anya a- — Çemberlayn'in Yerine Kim Gecebilir? Bu Şimdiden Bütün İngilizleri Moşgal Ediyor Başvekiller Yetmişine Gelince Çeki'diği Hald2| ÇemberlaynDaha Yerinde Kalmak Kararındadır. Marbiye Nazırı Hor Belişa ta til esnasında boks yapıyor aşkı yaşını hesab et - | mek hoş görülmez amma ye- ni sene girdi gireli Avrupa- da t adamlarının — yaşlarımı | hesab ederek ilerisi için ııhmı:ı.er! yürütenler vardır. İşte bir haftalık| Lortiralı e Başvekilin yaşın- | dan bahsedi Çömberlayn on hafta sonra yani ilkbaharda TI ya- şına giriyormuş. Bu münasebetle Başvekilin bugün nasıl çalıştığına, nasıl faaliyetini hâlâ —muhafaza aze' or. Bâbalık ksa Kati — Bileneceğiz. — Ben kalşmam. — Öyle bir kalırsın kit, Alman Hariciye Nazirı Ribbentrop, Almanyanın şarkta serbest kalma- - İsıni temin eden Alman - Fransız paktını imzalamak üzere Parise gittiği zaman İsta syonda karşılanırken panin ortasında ve şarkında bü - | yük bir rol oynuyacak halde de - | ğildir. Bu ttibarla gerek yanın ve gerek İtalyanın Varşova ettiğine dair demalümat veriliyor. Fakat en mühim mesele İngiliz Başvekili çekildikten sonra ferine kimin geleceğidir. Başvekil ya - şının artık yetmişe gelmekte ol - masına rağmen kendisini pek sağ- lam buluyor. Onun için daha bir kaç sene iktidar mevkiinde kala- rakçalışabileceği satindedir. Fakat buna rağmen Başvekil bir gün yorgunluk duyarak çekilmek (Devamı 6 ıncı sahifede) — Getçekten kalamam. Gece sözüm var. — Ren söz filân tanımam. — Olmaz ki... Babalık kızdı: —E, kes... Yosma aldırmıyordu: Kesilxek gibi değil Ucunda elli pspel var babalık, Bc.ki de artar, eksilmez. - Bu gece de para kazanma. Bet yazgeçtim. Otur adamakıllı bir eğler Receb, Mahmud, Ali, Nodim, Bedri ve kızlar gele- cekler. Sen de kalırsın. —Yemek, meze filân hazır mıt. — Hepsini ısmarladım. Abdullahtan gelcek. Bol meze, bol içki, bol eğlence, Bu gece içimden böyle bir eğlence koptu. Hepsine de söyledim. — İyi, güzel siz eğlenin. Ben de zanmağa gideyim! — Para var. Yeter. — Ama, bugünün yarını da var. Babalık kızmağa başladı, sert sert söyledi: —aaaman VO 5Z gezganmaman Yöran: ETEM İZZET BENİCE Ç o xa aa Fakat, terslik etme de bu gece şu yağlı aveli sız- — Kes dedik ile iyi geçinmek yolundaki arzu - ları anlaşılmaktadır Lehistanla Almanya arasındaki meseleler az değildir. 934 de Var- şova ile Berlin arasında bir an - laşma imzalanımış ize de şimdiye kadar iki aradaki meseleler hal - ledilmikten uzak kalmıştır. İki ta- rafın birbirine biç olmıyan men- fantleri — vardır. -Bu menfaatlerin aykırılığı devam ederken devam- li bir anlaşına vasıl elde edilel diye çok düşünülmüştür. Onun için hiç olmazsa on senelik bir an- laşma yaparak bu müddet zar - fında bütün ihtilâflı noktaları hal etmek çareleri aranması için 934 muahedesi vücude gelmişti. Ve bu muahedenin oldukça faydası gö- rülmüştür. Çünkü daha evvel Les histanla Almanyanın gerginlik yüzünden bu İki tin bugün yarın birbirli lâh çekecekleri zannedilen günler ol- müşlür, Bugün ise Avrupanın ortasında yeni bir muvazeno tesis etmek lü- zumu şiddetle ke ta, Lehistan da bö ine ti duyurmak- bir zamanda kendi bayatt menfaatlerini düşün-| mektedir Okranya meselesinin artık or - | talığı nekadar meşgul ettiğini söy- lemeğe lüzum yoktur. Birçok ri- vayetler dönüyor. Fakat daha Al- manyanın bu meseleyi ehemmiyet- le ele alarak kendi — istediği gibi halletmeğe karar verdiğine hük- medilememektedir. Lehistanın Ok: ranya meselesinde Almanyanın memnun - olabilecek gibi müsaki (Devamı 7 inci sahifede) ya. İşte bu gece buradasın! Yosma Hüseyinin kızıdığını görünce yumuşa- mağa başladı. Aşağıdan alarak kandırmağa çalıştı: — Peki babacığım. Dediğin olsun. Ama, söz verdim. Oradakiler de beklerler. m hakkımdan nti yapalım. ü Büyük bi parasını ka- Hüseyin: — Adam gönder, sav onları! ni göndereyim, Geleceklerin her birisi şimdi kimbilir ner boplartı yapılacak, önceden sözleşildi, hazırlıklar omu, akşama da gideceğiz. Hem benim- kisi yaman bir parça. Yağlı kuyruğun en yağlısı. Hiç gücendirmeğe gelmez! kime — göndereyim? ladir? — Benim keytim: böyle istedi gitmiyeceksin. Bu gece benimsin., Dedi. — Ben her geca, her gün, her saat — seninim. arasındaki | | Meraklı Şeyler SEYYAR DANS SALONU ind müslümanları; bazı şenlik - lerde, Dilhassa — düğün geceleri güveyi camie götürür eti zirken (lahlırevan) kullanırlar. Bun - darın, küçük seyyar — odalardan farkı dur. İçlerinde delikanlılar, genç kız- lar Müzika çalarlar, çarkı - söylerler, Gans ederler. Tahlrevan) lar, sekiz kuvvelli Hind- M hamal tarafından omuzda taşınır. BENİ BEVEN, ARKAMDAN GELSİN. Bu sözü llk defa söyliyen kim' OCa dördüncü —yüz yılda — yaşıyan Filip dö Valua... Flandr sefocine karar verdiği zaman bazı baronlar, mevsi - min geçtiğini ieri sürdüler, itiraz et- tiler, Krak; ordu umum — kumandanı Getiye dö Şatiyon'in reyini sordu. Yaş- li kumandan: «Bir harbi kazanmak için iyi veya kötü hava dağil, cesaret ve mel üslerice dedi. Bu söz üzerine Kral atına bindi, kı- hcini çekti, ve bağırdı: — Beni seven arkamdan gelsin!.. BİLYALARA DAİR Bilya oynamıyan kız ve erkek çe- çek var midir?, Dücton adlı bir mu - harrir, ilk bilyaların yuvartak çakıl taşlarından olduğunu ve İmparatar Ö- küstün esirlerile beraber eynıyarak eğ- dendiğini söylüyor. Bildiğimiz yuvarlak ve parlak bil - yalar sonradan yapılmağa başlarımış- far. Kn güzel bilya yapan memleket Holandadır. Kilden imal olunan İngiliz bilyalar pek iyi değildir. Büyalar, mer- mer tozundan yapılır, fırınlanır, parla- tılır, büyüklüklerine göre tasaif olunur. DÜNYANIN EN | remiz mizLerir. Danimarka güzelelerinden biri, bir milletin temizliği, kallandığı sabu - mun azlığı veya çokluğu ile ölçüldü - #ünü söyledikten sonra bir de istatis- tik neşrediyor. Bu meslekdaşa göre, dünyanın en temiz milleti Holandalılardır. Zira, a- dam başına senede MK kilo 35 gram va- bun — kullanıyorlarınış... — İkinciliği, $ kile sabunla Amerikalılar kazanıyor. Sonra sırasile Danimarkalılar, Belçi - kahlar, Pransızlar, İngilisler ve Al - maalar geliyor. En ax sabun sarfeden memlekeller: Bovyet Rusya, Poloayadır. Adam b: şına 2 kile.. u hususta rekoru kaza- manlar da Çinlilerdir. Adam başına ayda değli, senede 200 gram... DÜNYADA NEKADAR NÜFUS VAR? Dünyada mevcud nüfusun — umumi yekümu 1927 de 2 milyar 134 milyon KiL Gecen sene 18 milyon kadar art- | mıştır. Yani yüzde 1.7... Bunun nıslından fazlası Asyadadır. Hindistanda 375 milyon, Çinde de 450 mülyon nüfus vardır. Avrupanın nüfusu, Sovyet Rusya da- hil olmak şartile, 207 milyondur. Bu- nn $? milyonu Almanyada, 47 mil - yonu İngilterede, 49 milyonu İtulyada, 42 milyonu Pransada, 35 milyonu da Polonyadadır. SAKS MAREŞALİNİN KUVVETİ Fontönay kahramanı Mareşal dö Saks san derece küvvelli bir adamdı. Bir gün yolda giderken atının nal- darından biri düşlü. Ülk tesadüf etliği bir nalbandın önünde durda, nalbanda sordu: — Nallarınız sağlam mı' — Ona şüphe mi vart.. — Ver bakayım bir tanesini.. Dedi. Nali eline aldı. ellerinin ara- sında sıktı, bir simil kırar gibi kırdı. Nalhand hayretle bakıyordu. Mareşal güldü, ve kendisine bir altın Nalhand, paray sanra İki parmağile ikiye ayırdı. — Mareşal, b ultn kalpi.. Cevabını verdi. dırayım. Hüseyin, pos bıyıklarına elini attı, kaşlarını çattı: — Olmaz dedik a.. Olmaz.. Yosma bin dereden su getirmeğe çÇalıştı. Yal: vardı. yakardı, serteldi, yumuşadı, diklendi, gev- şedi... Hiç birisi son vermedi. En sonra kendi ken- disine! Ben yine işimi bilirim moruk... Dedi, sustu CANIM ÇİFTE TELLİ Gece yarılanmıştı. Hüseyinin başı bulutlandı. Konuklar da bardak bardak rakı içiyor, eğle- niyorlardı. Hepsinin yanında birer kadın da bera- ber gelmişti. sman Cevdet, O leri — öğleyin, şirketteki işinden çıkınca, mağaza - ya uğrardı. Ora- dan, ertesi gün buluşacağı sevgi- gilisine bazı kü- çük hediyeler se- çerdi. Bazan, bir küçük şişe esans, bazan bir çorup; bazan bir şarap a- lırdı. - Mağazanın Osman — Cevdetin alış veriş ettiği kı- sırida, — tezgühta bulunan — sarışın, mavi gözlü genç kız, artık delikan- liyı tanımıştı. Os- man Cevdet dür ha kapıdan girer- ken, genç kız gü- lerek — karşılardı. Aylarca — Osman Cevde: abone ol- muş gibi,- her cu- martesi bu dük- kândan — sevgilisi- ne biz hediye sa- tın alırdı. Tezgâhtar — kız konuşkan, güler - yüzlü, fıkır. fıkır, sıcak kanlı bir mahlüktu. — Deli- kanlımın, bu ufak telek kadın eşya- sını, bir. kadına hediye götürdüğü- nü anlamakta ge- Cikmemişti. Aradan — aylar, haftalar, — geçmiş- ti. Osman Cevdet, sanki, — tezgâhtar kızla artık ahbap olmuştu. Genç âşık, dükkândan girince, büyük bir hüsnü kabulle karşılanıyordu. Tezgâhtar kizla teklifsizde olmuştu. İlk defa bir gün, sarı saçlı, mavi gözlü kız his- lerini saklıyamamıştır. Vitrinden bir küçük el çantası çıkardı. Genç müşterisine beğendirmeğe çalı- şıyordu. Bu çanta, şimdi çok moda, dedi.. Bayram da yakın dına en iyi hediye olabilir. Hers halde sevgiliniz çok memnun ka- İacak. Osman Cevdet, bu sözleri bü- yük bir heyecanla karşıladı. Bil- hassa, bir sevgili sözü onu çok mütehassıs etmişti: — Sevgilim olduğunu nereden biliyorsunuz?, — Belli değil mi, Beyetendi?. Her hafta uğrayıp bir şey alıyor- sunuz.. Anlıyorum kt bunlar bir kadına hediye gidiyor. Osman Cevdet elindeki kınmızı çantayı evirip çeviriyor, tetkik e- diyordu. Sordu: — Kaç lirayat. — On lirayı Çok değil mi?. ——— —- Yosma: — Ben hastalandım. İçki dokundu galiba?, Diye ağıza başladı, ve en sonunda: — Haydi git yat. Buyruğunu aldı. Babalığın eğlencesi yerin - deydi, Yosmayı unutmuş, sağında solunda bir sü- Tü yosma vardı! Diyordu, Yosma: yordu: Yosna işini yoluna koydu, sıvıştıktan sonra mantosunu kaptı, hemen sokak kapısınc'a fırladı, ilk karşılaştığı arabaya atladı: — Çoök Bursa sokağına!, Hem gidiyor, hem de kendi kendine: — Elli dedim ama, yüz elli papel. Arkası nasıl olsa gelir?. Tufanın yokluğunda bu da kötü değil. Yosma Bursa sokağındaki evin önünde araba- dan indi. Dört numaraya çıktı. Daha apartımanın kapısının önünden içerdeki saz ve şarkı seşleri kulağı dolduruyor, arada bir nâra halinde: — Canım çifte telli!.. Bağırtıları ve el şakırtıları işitiliyondu. — Eğlence yolunda... Dedi, kapıyı çaldı. İçinden de pazarlığı yapı- — Biliyorsunuz pazarlık yok.. Eskiden olsaydı, size bu çanta için 'on beş lira diyecektim. Nihayet on ik liriaya ulmağa mecbur ka- lacaktınız.; Fakat, çok iyi maldır. Rengi, deseni, derisi çok - iyidir. Hem şık, hem sağlam birşey.. Gö receksiniz, sevgiliniz cok memnun kalacak.. Tezgâhtar kız bir an durdu; $ nede rol yapan bir artist edasile: h- — Size bir şey söyliyeyim mi, dedi, bu çanta size uğur getire- cek, düşünmeyiniz. Alınız. Gö- receksiniz, o genç kadın. sizi daha çok sevecek.. Size daha çok bağ- lanacak. Bu sözler, Oman Cevdetin ho- şuna gitmiyor değildi. Ağmı ku: laklarına varıyordu. Derin derin de düşünüyordu. On lira pek az bir para da değildi.. Nasıl verme- 1i 4di?, Yarınki gezme, sinema pa- rası ile berabe-, bu hafta ona bel- kide yirmi İiraya patlıyacaktı. sonra ipin ucunu kaçıtdı mı;yeni aylık çıkıncıya kadar sağa — sola borç etmok lâzım gelecekti. Daha, bunun gelecek haftası da vardı.. Sevgilisini alıştırmıştı. Her hafta sessizce odadan (Devamı var) küçük de olsa, bir hediye göti meği âdet edinmişti Tezgüâhtar kız, durmiyor, at tatlı ne diller döküyordu. Del kanlı çok yümuşamıştı. Fakal belli idi ki, parayı fazla bülmüş tu. Müşteriyi kaçırmamak için: — Fiyatlar raaktudur. dedi. $ ze bu malı daha aşağı vermeği Çi isterdim. Fakat, mümkün değil Size ancak şun uyapabilirim. Pi zarlık yok... Sadece yüzde on konto yapayım.. Dokuz liraya ahi nız.. Çok ücuza, en iyi bir mal âl yorsunuz.. Bu teklif karşısında, Cevdet dayanamadı: — Peki, sarınız, dedi.. Dokuz lirayı bayıld:. - Çani aldı. İçinde büyük bir huzur Vöf dı. Çok mes'uttu. Sevgilisi, kiff ilir, çantayı görünce, ne kadil sevinecekti. Büyük bir sürpriz ? ktı. Genç kız çantayı elin€ lacak, bakacak, aynada seyred cek, büyük bir haz duyacak” Sonra, Osman Cevdetin. boynuf atılacak, onu şapur şupur öpt cekti. Osini * Osman Cevdet, o günden S0f ra, bir daha mağazaya uğramf) oldu. Tezgâhtaki sarışın, mt' (Devamı 6 mcı sahitede) Ankara Radyost BUGÜN 18.30 Program. 1835 Müzik (dans maati - PD 1313 Konuşma (Doklorun santlh 18.30 Türk müsiği (fasıl heyeti * Tışık program) / 20.15 Ajans, meteoroloji haberlefi zirant borsası (fiyat) 2020 Türk Müziği (klâsik prostf” 1 — Neyzen Osman dede - Malef yer sünbüle peşrevi, 2 — Varda Kosta Ahmed ağa — hayyer Sünbüle şarkı. / 3 — Belim — muhayyor sünbüle kı — Ra göncal nazik, a 4 — Rifsi Bey — kürdili hici! şarkı — Bu şebi ricadan dil. $ — »— — kürdili hicaskâr şark' zoncanın etrafını almış. 6 —T. Ali elendi — Suza dil çarf” Yandıkça ol Gi suza 7 — Semşeddin Ziya — Şehnar P| Ki — Ey habınsza kanmayan. & — Rahmi Bey — Bayati Gül hazin sünbül perişan. A 9 — Şevket Bey — Uşşak çarki Gühare nazar kıl, 2100 Memleket saat ayarı, Türk aĞi devam. Müsterat » İl— Kalender - Rir şahı silemki” X8- Divan - Ok gibi hoplar il— Divan - Sarı yıldız, mavi * Küme okuyucuları hnl—l-ı’ Vecihe, Roşad. Krer, Kemal Niyazl Seyhun. 2115 Konuşma, 4 2130 Esham, tabvilât, — kamlıli” mukul borsası (flal), # 2140 Müzik (küçük orkesira - Necip Aşkın). ü 2250 Müzik — konuşmaları — ( Memduh tarafından). € 2345 - 24 Son alans haberleri YARIN 1230 Proğram. 1235 Türk müziği - PL 1â Memleket saat ayarı, ajantı tearolaji haberleri. 18.10 - M Müzik (muhtelif plâklar). « 1357 Hicrt 1354 Rufil ZİLHİCCE —| tkincikânif 2 10 1939, Ay I, Gün 23, Kasım T7 23 İkincikânun PAZAR' Vakıtler | Vasati