bi ei 2 İstanbuldan Enstantaneler : 3 Deniz Ortasında Kerbelâ! Koca İstanbul Küçücük Terkos Muslu ikâye malüm, derd derin- dir. Koca İstanbul şehrini dolduran binlerce hemşe - hirlimiz saatlerce küçük sarı mus- luğun önünde bekleşirken aklı - Miza ilk gelen şey muhakkak ki belediyedir. Belki, bazılarımız o ara bele- diyeye ağzımızı açıp gözümüzü Yumuyoruz. Fakat ben İstanbul belediyesi- hin reisinden en küçük u- Tuna kadar hiçbir belediyeciyi ha- lirıma getirmiyorum. Niçin di - Yeceğiniz muhakkak. Niçin mi? Memba sularının fi- Kir fıkır kaynadığı, dört tarafı de- TRizle çevrili ve her hududundan bir su yolu olan bu İstanbulda terkosun lâfı mi olur?. Terkos suyu ne yapacağını, bu kadar halkın ber türlü su ihti- Yacını nasıl karşılıyacağını sene- lerdenberi hesab etmiş ve niha- Jet tek başına bu kabadayılığı :"Bnn ilân etmiş ve etmektedir , Yalniz şunu unutmamak lâ - Zundir ki geceleri şehrin birkaç Yerinde suların kesilmesine rağ- Men terkos musluğu küçücüklü- BÜ içinde vazifesini yapmıya ça- lişıyor. Fakat terkosun sarı sarı müslü- Bu gösterdiği bu vazifeşinaslığı i- İt bizlerin ihtiyacmı tatmin ede- Meyince yapılacak İş kalmat Ti zannetmemiz “bizi Sökuyor. sıkıntıya * Bir kadın, bir başka kadın da- e. Çocuklar ve erkeklerle dolu bir köşe., Herkes o tarafa bakıyor Ve sesler duyuyorum: — Kaza mı var? Vga olsa gerek. — Yok birade: kavga öyle mi olur! sütliman Suyu kesilmiş bir çeşme 1...7 Ayağına üşenme gel anlıya- Mesele nedir?. Kalabalığa yaklaştıkça cümle- değişiyor: — Azalmıya başladı. — Kesileceğe benziyor. B Ağzını hayıra aç oğlum her- Susuz mu kalacak? — Üzülme hanım anne, içecek Yidar su bul da şükret. laç Ptümuza gelene bak a dost- Lük y bir apartıman. Oraya ye- Bt'lrn bir misafir banyoda. e:':_n vücudü sabunlar içinde h:aun Soğuk su veren mus- Bu k tular çıkarmıya başlıyor. Banyodaki telâş içinde, Terkos mus- Yalvarıyor: Aman şu sabunlardan kur- im, başka birşey istemem. Ti Boğeakös musluğunun hırıltıları z Klaştıkça banyodaki misafi - Tin hali Baı ti acınacak bir hal almıya hi Tuğuna g a Halk Terkos çeşmesinden me 'Yaz değil bu günler içinde her hangi bir saatte memba suların- dan herhangi birinden bir bardak içmek beş kuruşa maloluyor. O beş kuruşluk su kum çölün- | de ânide bulunan bir vaha gibi- | dir sanırım. Şehir içinde kerbelâ., Bir bardak su dükkân kirası çıkarmak yolun- da pahalılaşıyor. Neden?. ubaşı geçti. Hediye veren Y verdi, alan aldı. Artık bun- dan bahse ne lüzum var, demeyiniz. Ecdadımızın yeni sene başla * rında verdikleri hediyeleri öğren- mek faydasız mi?. Hediye vermek çok eskidenberi rde, Roma civarın- Sirena üdettir. O di daki ormanda bulunan Bdlı bir peri çok takdis olunurdu. Her yılbaşında Romalılar, bu or- küçük bir mine et ve mana giderler, çiçeği dalı koparırlar, TİRy' hürmet nişanesi olarak büyüklere verirlerdi. Soni bu küçük dal yerine kıymetli şeyler hediye etmek â- det oldu. Lmparatorluk devrinde, hediye vermek umumileşti. Yılbaşı gü - nü büyük küçüğe, küçük büyüğe mutlaka kıymetli veya kıymetsiz bir hediye veriyordu. Yılbaşı günü, bütün millet hü- kümdara bir hediye götürürdü. Hükümdar bunları tarttırır, parasi| ile ilâhlarıri altından heykellerini yaptırır, kiliselere gönderirdi. — İmparator Tiber, hediye usülü- nü kaldırdı. Fakat halefi Kabigula alabilmek Yılbaşı Hediyeleri Eski Devirlerde Gözdelere Neler Veri_l_i_rdi t Kadınlar En ziyade Nelerden Memnun Kalırlardı?| tahta çıkar çıkmaz bu âdeti ye - niden ihya etti. Fakat, hediye « lerle ilâhların heykellerini yap - tırmaktan vazgeçti. 16 INCN YÜZ YILDA Hiristiyanlık, hediye Adetini, poiyen an'anesinin devamı addile lâğvetti. Fakat halk, buna riayet- te devam etti. Gizlice hedi; rip alırdı. 16 ıncı yüz yılda hediye almak, vermek aldı yürüdü. VERSAY SARAYINDA Sllyordu 14 üncü Lüt devrinde çok kıy- unaEsir Oldu için sıra bekleşiyor. Çalıştığımız bina gazete idare- hanesi ve matbaadır. 24 saat İna- liyette bulunuyor. Bu bina içinde yüze yakın İnsan çalışıyor. Hem sabahlara kadar,. Fakat gece ya- rısından sonra terkos muslukla. rından bir damla su akmaz. Belediye ve terkos vazifelerini yapıyorlar. Yapılmıyan nedir?. Herhalde anladınız.. hediyeler verilir, "alınındı. erkânı- meti Versay sarayında, saray nın biribirlerine verdikleri hedi- yeler çok pahalıya maloluyordu. h, Prens- tasadır alırdı. Kral, gözdesine ne vere - ceğini düşünüyordu. Nihayet ku- yumcubaşıyı çağırır, onun fikri- 70,000 liralık bir pırlanta küpe mü, 60,000 liralık bir boroş mu? Yoksa 18,000 liralık bir yüzük mü? ŞAKA aanamam DOKTOR HİKAYELERİ: | oktor X.. ayaki D rini kestiği hastasına yeni bir ameliyat yapmağa lü - zum göstermişti. Hastanın yakın akrabalarından birisi, doktoru bir kenara çekti ve sordu: — Doktor, doğru — söyleyiniz. Aastanın kurtulması fimidi var mı?. — Kurttulmak mı?... İmkân yok buni — O halde ameliyat yapmakta, zahmet çektirmekte mana ner... — Hastaya öleceği söylenir mi hiç? Böyle ufak tefek ameliyat - larla ümid verilir. Doktor A... kısa cümlelerle ifa- dei meram etmekle maruftu. Mu-| ayeneye gelen hastaların uzun u- zun derdlerini * anlatmalarından hiç hoşlanmazdı. Onun bu huyunu bileti hasta - larından biri, kocaman bir köpe- ğin kolunda açtığı vahlm bir ya- rayı tedavi ettirmek için muaye- nehanesine gitti. Sargıyı açtı, ya--| Tayı gösterdi. — Kesik mf.. Isırik... Kedi mi?.. Köpek... Bugün mü?... Dün. cıyor müu?... — Hayır... — Doktor, kadının verdiği bu | kısa cevablardan çok memnun ol- muş; yarayı pahsıman yapmış ve bizzat sarmış. HAREKET: Bayan — 8 1 $0 geçe trenine yetişebilecek vaktimit var mıf, Bay — Trenin 50 dukika evvel hareket ottiğine göre 24 saat vak- 1813 de General Hügo, İspanya- dan ric'at emrini alınca Burgos kalesini berhıva edip yola çıktı. Akşam üzeri küçük bir köye yasıl oldu. Köyün vütün evleri düşmün güllelerile hacab olmuştu. Yalnız duvarlardan bazıları kalmıştı. O tarihde sefere giden generak- der, zabitler «ilelerini, çocuklarını da beraber götürürlerdi. Gündüz- leri harbederler. Geceleri harbes derler. Geceleri de çoluk ve ço « cuklarile bir arada vakit geçirir- lerdi. Bu sebelfe ordu ile beraber birçok kâdın ve çocuk bulunurdu. © gece, 11 yaşındaki oğlu Vik- tor Hügo ile küçük kardeşleri, ha rabeler arasında saklambaç oynu- yorlardı. Hügo, duvarlardan biri- nin üzerine çıkıp saklanmak iste- di. Nasilsa ayağı kaydı. Yere düş- tü ve mahzene yuvatlandı. Başı taşa çarptı, müthiş bis yara açıl- dı. Bu yaranın izi bir türlü kay- bolmadı. 18181,.. Büyük şalrin hurafata ehemmiyet vermesine, bu rakam mı, yoksa kafasındaki yara mi se- beb oldu? Dokuz sene sonra bu rakamla feci bir surette karşılaştı. 12 ilkteşrin 1822 do 14-84-2<13| Viktor Hügo Adel Fuşer'le ev - lendi. Şairin kardeşi Ojen, düğün münasebetile verilen ziyafette bir- denbire abuk sabuk sözler söyle- meğe başladı. Sofradan kaldırıp evine götürdüler. Ojen, bütün lâmbaları — yaktı, mobilyeleri, perdeleri kesti. Tımar- timiz var demektir, 14 üncü Lüinin, gözdesine ver- diği yılbaşı hediyeleri arasında 60,000 liralık bir çift pırlanta düğ- me, 19,000 Hiralik bir gerdanlık, 30,000 liralık bir bilezik vardır. 18 inci yüz yılda Versay sara- yı erkânı ve zenginler arasında teati olunan hediyeler yalnız kıy- metli taşlara münhasır değildi. Antika halılar, seccadeler, Hin * din ve İranın şalları, sırmalı ku- maşları da verilirdi. Sevr mamulâtından sofra ta - kımları da pek mergub idi. 2e par- çadan mürekktp gümüş çay ta - kımları çok makbule geçiyordu. BEĞENİLEN HEDİYELER NE İDİ?. 18 inci yüz yılda kadınlara en çok verilen, ve onların en çok ho- şuna giden hediye ne idi?. Çok sade şeyler: Tüccarlar ta- rafından şarktan getirilen kıy - metli kumaşlardan yapılmış rob- lar... Misk ve anberden mamul gü- zel kokular, pomadlar, ilâh... Gözlere çekilen şark sürmesi, garbın güzel kadınlarının aray da bulamadıkları kıymetli bir - şeydi. En kibar bir kadına veri- len küçük bir tulum sürme, bin- lerce lira değerinde pırlanta bir yüzükten daha makbule geçiyordu. Telefoncu kız şimdi haneye koymak mecburiyetinde < böyle yaşıyor Talili Kız kiz geçen sete bu vakitler telefonda çalışıyar ve aldı- ih ücret de haftada 3 İngiliz li sını geçmiyormuş. Kız sonra ko- cayâ varmış. Fakât çok geçmeden kocası ölmüştür. Kocası şimali A- imnerikâ ahalisindendir. Babık telefoncu bu sefer mah- kemeye- çağırılarak — kocasından kalan mirasi alacağı zaman adam- dan kalan mirasın hakikaten bü- yük bir servet tuttuğunu görmüş- tür. Lorinin vardığı genç adam iz- divaçlarının on üçüncü günü bal- ayını geçirmek Üzere ağustosta seyahat öderlerken deniğe düşe - Telefoncu Kız 1,100,000 İngilizLirası MirasaKondu anadada Lorin isminde bir | rek boğulmuştur. Fakat o zaman yeni evli bulunan adam vasiyet - namesini daha evvelden yapmış olacak ki bu vasiyetname açıldığı zaman karısına 50,000 İngiliz li - rası bıraktığı anlaşılmıştır. Fakat kadın bu paranın kendisine kâfi gelmiyeceğini iddia etmiştir. Ne- ticede adaâmin bıraktığı servetin yarısı olan 1,100,000 İngiliz lira- sının genç kadına verilmesi ka - rar altına alınmıştır. Bir hesaba göre genç kadın bu parayı işlet - mek suretile her ay 91,666, her hafta 21,154, her gün de 3,022, her saat 125 ve her dakikada da 2 İn- giliz lirası ile 2 şilin irad temin edebilecekmiş. 5--SON TELGRAF Yukarıda: Viktor Hügonun gençliği,| beraber kaldılar. On beş sene sonra öldü. «Sefiller» muharririni mateme sokan hâdiselerden biri de oğlu Fransuva Hügonun — ölümüdür, Fransuva, 26 (iki kere 13) ilkkâ- nun 1873 de ölmüştü:, 5 sonkânun 1871 de, Paris mu- hasarası esnasında defterine şun- ları kaydetmiştir: «Bugün, Föpantin'de idim. Bah- çede yemek yiyorduk. Yanıbaşı- muza bir gülle düştü. Bereket ver- sin ktmseye bir zararı olmadı. Sof- radâkileri saydım: 13 kişil, 13 şubatta Viktor Hügo, Bor - aşağıda: Viktor Hügo torunlarile| 13 Rakkamı, Hurafat V, Zekilerle Saf Diller doya gitmek üzere yola çıkmış ve defterine şunları kaydetmiştir: «Paristen saat 13 ü 10 geçe hareke ettik, İki saat tevakkuf ettik, ye- meklerimizi yedik. Ağır ve zah - metli bir yolculuk... 14 şubat. Bordoya vardık. Bir yer arıyoruz. Otelden otele girip çıkıyoruz. Boş bir oda yok. Niha- yet belediye dairesine gidip bize bir yer bulmalarını " rica ettim. Sen Mor sokağında 13 numarada boş bir apartıman bulunduğunu söylediler. Derhal gittik. Şarl, da 600 franga apartımanı kiraladı ve nısfını da peşin verdi. Alis, dikkat nazarımı a sözü söyledi. — 13 rakamı peşimizi takib e- diyor!.. Her gece, nasıl oluyordu bilmemi sofrada 13 kişi oturuyorduk. Pa risten 13 şubatta ayrılmıştık. Va- gönda 13 yolcu idik. 13 numaralı evde oturuyorduk...> Bir ay sonra Viktor. Hügo şu satırları ilâve ediyor: «13 mart. Bu gece uyuyama « dım. Birçok karışık rüyalar gör - düm. Mütemadiyen bu 13 raka - mını - düşünüyordum. 13 martta evi terkedeceğimiz hatırıma gel- di. Saat 6 buçukta kahvaltı için büyük salona indim. Az sonra ka rım da geldi. Şarl meydanda yok tu. Odasına çıktık. Şarl kalb sek tesinden ölmüştü...> Viktor Hügo, İspirtizmeye ve rulara da çok İnanırdı. Menfada bulunduğu zaman ekseri geceler dostl: rübeleri — yapardı. Şair bundan bahsederken: *Masa başında idik. Karım, rub lara sorulacak suali sormak İsti- yordu. Dedim ki: (Devamı 6 mcı sahitede) çekti, Beraet Eden Katil!.. AN, Bu İçki İbtilâsı ! Karımı, Eski Bez Paçavralarına Sarılmış Yatakta Sızmı Görünce, Baldırı Çıplak Serseriler Aklıma Geldi ir köca için akşam, yorgun argın eve gelip solranın ha- zar olmadığını, — karısının zilzurna sarhoş olup yattığını gür- mek kadar ağır birşey yoktur. Fakat, iş görmüyor, sarhoş olup sızıyor, diye öldürmek hakkı var mı? Şüphesiz hayır... İşte Emil Kuason adlı bir ma- kinistin geçen 24 nisanda başına gelen macera... Üç kurşunla karı« sını öldürüyor, sonra da... Geçen hafta Pariste mahkeme huzuruna çıkarılan katil, iki ci- hetten mazur görülür. Birincisi: karısının iş görmedikten, yemek pişinmedikten başka kocasını kız dıracak kötü sözler söyleme i kincisi de Kusson'un, karısını & dürdükten sonra Üzerine atılara hüngür hüngür ağlamasıdır. Katil; elli beş yaşlarında, işir den gücünden, evinden başka bir sey düşünmiyen bir adamdır. Ay lığını alınca getirip karısına veri »yor ve kadın bu para ile yiyece alacak yerde içki içiyormuş. Mahkemede kadının ismi geç tikçe zavallı adam içini çekiyor (Devamı 6 mcı sahifede) ni toplar, ispirtizme tec - Di