Papa Londraya Bir Mümessil Gönderecek omaya giden yabancr hü - | R kümet reislerinin İtalyan payilahtını resmi sürette ' ziyaret ediyorlarsa bangi dinden olursa olsun Vatikana gidetek Pr- ) payt ziyaret etmeleri artık kal - de sırasına geçti. ! Onun geçen mayısta Hitler ziyareti esnasında Va- iyarı tikana uğrıyacağını tahmin eden- ler az değildi. Fakat bu tahminler doğru çıkmadı, Şimdi Papayı ziyaret bahsi ta- zelendi. Acaba İngiliz Başvekili ve Hariciye Nazırı Vatikanı ziyı rzet edecekler mi? Bu' sual etra: ya tahminlere g a uzun uzadı- lüzüm eğe Akdenız Muvazenesi Yine Tehlikede mi Büyük Devletlerin Kadardır Muhtemel Bir İngiltere Tayyare" 2.000 Asker (haza.) 205,000 Zarhlı kruvazör faa, 15-474,750T. Zırhlı tezgâhta 75,000 . Yayyare gemisi fa. 6-115,350. T. » — tezgâhta 55114000 ruvazör faaliyette 59—510,735 T. » — tezgâhta — 17-126,050 T. Torpido faaliyette 166-211,267 T. » — Tezgâhta — 25z43.721 T. Denizaltı faaliyette 53254895 '1. » tezgâhta — 15<15.565 T. İtalyan filosu tamamile Axde- men Fransızların mecmu küvvet- den ©6 40 1, İngilizlerin de 50 si sulh zamanlarında Akde- Dizdedir. Bu da birçok sebebler - den ileri gelmektedir. Üssü bahri- depo, ilâh. | Fransız deniz kuvvetleri itiye | ayrılmıştır: Akdeniz ve Atlantik | FET ie Deniz n Kuvvetleri Ne Harbde Ne Olabilir? İtalya 2200 550,000 4590354 T. 3150,000 T. Fransa , 22-160,159 T. 10X116,317 T, “ 118-117,267 T. 9>17,650 T. 24>27,561 T. 75x72,109 T. 93X69,324 F, 5-4,983 T. 12-10,362 T. filoları... Her an ve saatte Atlan - tik kuvvetleri Akdenize girecek vı faaliyete geçebilecek vaziyettedir sındaki münasebatın — fevkalâde Akdnizde İtalya ile Fransa 12a- şu sırada İngil'tere Fransa ve İtalyanın bir harb vu- kuunda çıkarabilecekeri kuvvet- leri gözden geçirmek — faydadar hali olmasa gerektir. İngilterenin Akdeniz filesuna mensub bir zırhlı — İşin en doğrusu mu?. Ben de bugünkü vaşa- ma tarzlarına bakıyorum da kızın gidişinde bir de- Bişiklik olmasından korkuyorum. Ha; nin anlıyacağın Safiye bir gün pir deyip te elimden Uçlu mu ben ölmüşümdür. Bundan yor. Önu gebertirim de yine elimden kaçırmam. O kazanacak, ben yiyeceğim. Bu, böyle, anladın mı? Dedi ve — Sözüm sende kalsın... Gibi parmağını ağzına götürdü. — Suss!, n Boralı Günlerin Eş ŞAPKASINI DÜ! Ergen kadın uzün üzün aynaya Tını, kirpiklerini, yüzünün boyasını, dudaklarının allığını bir kez daha gözden geçirdi. Sını giydi, düzeltti, kendi kendisine: — Bitti... Güzel! Dedikten sonra mantosunu giydi, söylendi: — Of, bugün bin türlü işim var. Bankaya gideceğim.. 'Tufana telefon edeceğim Işığı arıyacağım! nife kadın, se- ödüm kopu - Roma Mülâkatı Münasebetiyle... İngiltere - Vatikan Arasında Protestan Nazırlar Katoliklerin Ruhani Reisini Niçin Ziyaret - Ediyorlar ? | kalmadı. İngiliz devlet adamla « rının Vatikanı mutlaka ziyaret e- decekleri anlaşıldı ve bu vesile ile yapı! programı da tayi Vatikan ile İngili son derece iyidir. O Biliz Başvekil ve Hariciye Nazırı- | nın Papa on birinci Pi tarafından | kabul edilmeleri yalnız bir neza- ket muamelesinden ibaret kalmı- yacaktır. Bugün Remada bulunan İngiliz Başvekili Londrada tatil günü sporunu — yaptıktan sonra evine dönüyor Evvelce de Çekaslovakya me - selesinde Vatikanın aimiş olduğu vaziyet sulhu korumak yolunda Çemberlaynin faaliyeti ile çok uygun gitmiş, bu suretle Londra ile Vatikan arasında bir t mesai olmuştur. İngiliz devlet adamları da Pro- testan oldukları halde katolikle- rin başı olan Papayı ziyaret et- 1 sürette iyi münascbat- ta bulunmak arzusundadır. Vati- fından Loni Papa namına bir vekil gönderilmesi ka- rarlaştırılmıştır. Katolik kilisesi fle protestan İngiltere arasırda uzun zamanlar gerginlik devam etti. Sonrs mü- nasebatı tesis etmekle beraber yi- kan ta madı. Şimdi ise münasebatın bu kadar ileri gitmiş olması pek ma- nalıdır. Londrada Papa tarafından urulmasına kârar verilmiş olması Vatikanın İngiltere ile dost olmağa verdiği (Di 7 inci sahifede Kürk mantomu alacağım. Beşte Tokatliyanda olacağım. Daha birçok işlerim var!. Mu ları bitti. Bir dakika düşündü. Aynada bir kere daha kendisine baktı. Yüzünde güzelliğine iğinde TİRKEN kıvanan serpme bir tatlılık yayıldı. — Attık çıkabilirim... Dedi. Odada yapayalnızdı. Ve bu, onun iki yıl- danberi herkesten gizli tuttuğu odası idi, Burada baktı. Kaşla- Sonra, şapka- —Hah.. zengin bir gardrobu vardı. Başını dinlemek, göz - lerden uzak kalmak, kendi kendisine düşünmek için geldiği oda burasıydı. Odadan çıkarken: 'ğer çeki almayı unuttumsa boşu bo- şuna bankaya gidecektim. Dedi. Çantasını açtı, baktı. Aradığı çek için « deydi. — Çantamda beş yüz lira var. Bana yetör. Bu iki bin beş yüz lirayı hiç bozmadan bankaya bıra- Meraklı Şeyler RASPOTİN'İN KIZI VAHŞİ HAYVANLAR MÜREBBİYESİ on Çariçenin mahremi meşhur Raspolinin kıza Marya Grego- rlevna geçenlerde — Amerikaya gitmiştir. Akı kımı da yanındadır. Marya ve Titanya,, Kocası, Beyaz Ruslara men- tub bir zabit Kdi İhtilâl esnasında Kus- yada öldü. Marya, babasının katili Prens Yı suDOY Aleyhine dava açuı, birçok vE- Taştı, fakat birşey yapmıya muvaffak elamadı. Tazminat da alamadı. Hinl- buki Prensden 25 mülyon frank ta- leb ediyordu. Nihayet, hayatını temin etmek içim gçalışmak mecburiyetinde kaldı. 1932 de kışlık sirkte sahneye çıktı. Sonra Berlinde, Viyanada ve Budapeştede oynadı. Bimdi de, Nevyorkta, Brodvey cad- desindeki Renlimr biraderlerin sirkile bir mukavele imzalamış. — Renling biraderterin sirkile A - merikanın bülün büyük şehirlerini do. laşacağım. Yedi ay için mukavele yape fım. Göslereceğim numaralar sadedirı Binicilik ve Fus dansları.. Belki ileri- de hayvanları da — terbiye edeceğim. Fakal ayılarla asia.. En siyade be- yaz Tenkli atları severim. Çünkü bir kadın kostümü beyaz atların üzerinde | çok iyi zörünür. Amerika sirkleri, Avruna sirklerin. den daha çok büyük, Sirkten çok hoş- Tanırım. Çünkü — hayvanları severim. Sonra hayvanlarla çalışmak, tnsanlar- la çalışmaktan daha kolay, daha e- Jencelldir. Marya Gregorlevnanın bir. müddet Sonra / Holivuda gitmiyeceği, —sinema #irketlerinden birlle bir mukavele ak- detmiyeoceği me malüm. İster misinta, Bünün birinde vahşi hayvanlar mü- Tebbiyesi, bir sinema” yıldızı olsun.. MIZIKACININ KURNAZLIĞI —— Vak'a Paris operasında geçiyor: Mizkacılardan biri, müdürü gör - mek İstiyor. Bir türlü muvaffak ala- Miyor, Bir Di di-”> Msnemnda bulunduğuna emin olarak gidiyor. Odacız — Müdür burada değil.. — Affedersiniz, bürosuna girer « ken gördüm. — Hayır! Yanılıyorsunuz. — Hattâ Maarif Nazıri da beraberdi. | Odacı inkâr edemiyecek bir vazi - yete düşüyor: — BEvet, diyor. Fakat, yanlarına gi- Temersiniz. Çünkü süvare kıyafetinde değilsiniz. Mizikacı cevab vermeden edacınm Üzerine atılıyor. Sırtından fırakımı çı- karıyor, kendi ceketini ona giydiri - yar ve odaya daliyor. Bu cür'et nazırın ve müdürün hoşu- ma gidiyor. İsleğini derhal yerina ge- | iriyorlar. 81 GÜN SÜREN BİR UYKU — İnsam yorulunca yatıp uzanmak, ra- hat bir uyku çekmek İster. Hakikaten bülün bir cece rahat bir uyku uyu - mak kadar vücudü, dimağı dinlendinen Birşey yoktur. Bunu heplmiz arru ede- Fiz, Fakat, 87 gün üyumayı asla.. Halbuki Madom Silviya Veber adlı A2 yaşında ve üç çocuk bir sürette uyanmış. Sanki akşamdan yalmış zibi.. Kendisini tedavi eden doktora key- fiyeli anlatınca ilk evvel inanmak is- tememiş, Sonra hayretten kendini ala- mamış. Madam Silviya uykuda bu- lunduğu sırada birçok maruf dokter- lar gelmişler, muayene etmişler, bun lardan hiçbiri, bu garib hastalığı teç- his edememiş, mahiyeti hakkında da birsey shylememişlerdir. YOSMA sumer aamemaz V0 İl goaaamamanıı Yazan: ETEM İZZET BENİCK aa kırım. Diye söylendi ve eşikten adımını dışarıya atar- ken, sanki yanında birisi varmış gibi, açık açık ko- nuştu: — Amma enayiyi nasıl sızdırıyorum?. Bir çıre pıda iki bin beş yüz lirayı aldım. Ve daha yüksek fırıldandı: —Yaşasın enayiler!. Enayiler olmasa akıllılar nasıl geçinirler?. BAKIM EVİNDE Doktor bir hastasını uğurlarken bildirdiler: — Güney bekliyor. — Buyursun. Dedi. Birkaç saniye sonra Güney Toktorun kar» şosındaydı. — Oo, nasılsın küçük bayan?. Genç kız yüzüne dağılan alımlı bir kızıllığın güzelliği içinde boynunu kırarak amdıi İhsan işi ilerletmişti. n | — Daktilo kız hürmetkâr bir 5-- Karaköyde büyük bir ha içinde, geniş bir dalre & Alamış, mükellef bir yazıhane ve büra vücude getirmişti, — Birkaç kâtibi, daktilosu vardı. Erzak mü- teahhidliği yapıyordu. Daha or sene evvel, kahve köşelerinde pi Mekler, dururdü... İşsiz, güçsuz bir. adamdı. İnsana — Allah bir kere — Yürü 'ya kulum, diyince.. Yürüyor. Hamdi İhsan da böyle olmuşta. Evvelce, Tarlabaşında ayda sekiz liraya dar ve pis bir pansiyon o- dasında otururken, şimdi, Ayarpa- şada yüz İira kira vererek modern bir apartımanda ikamet buyuru- yordu. Hususi otomobili, radyo.u, telefonu, aşçısı, hizmetçisi vard:. Bir giydiğini bir daha giymezdi. Hamdi — İhsanın bir de güzet meuı!ıl olduğunu lıbll bulursu- di, manto yaptırdı. Hamdi İhsan Suzanı çok sevi- yordu. — Suzan da sevilmiye»ek mahlük değildi. Şık, işveli bir ka- dındı. Hamdi İhsani çıldırtır Genç adam, onun için hayatı rirdi. Yalnız, son günlerde yazıhare de bir mesele olmuştu. Bir gün Suzan, âni olarak yazıhaneye uğ- ramıştı. Hamdi İhsan masasınn başında oturmuş, küçük bir kutu- | dan banbon yiyordu. — Büronun daktilo kızlarından biri de kır - ında ayakda duruyor, o da ban- poplardan atıştırıyordu. | Suzan odadan içeri — giriace, lamdi İhsan biraz şaşırmıştı. Dak- tıloya dönerek: — O kâğıdı, dediğim gibi iki kopyalı olarak sür'atle yazarsa - naz.. Haydi çabuk., Çeyfek statr kadar bekliyorum... dedi.. a vesi iâm vererek dışarı çıktı. Odas'n- gitti. Suzan ayakda bekliyordu. Kaş-| Jarını çattı. Sonra, gülümsemeğe çalışarak, Hamdi İhsana: — Beyefendi bu ne samli — Yok... Bitirdim. olmasın.. Nasıl şey Ve sordu: — Evet., — Yeni bir ağrı, sızı yok mu? — Bir başka yı gına gitti, defterde ları, dinledtfi ve durguladığı şeyleri gözden geçirdi: — Bu yönden yapılacak bir başka iş yok!, — - Der gibi ellerini uğuşturarak genç kızın yanına — Kızım, bu yoldaki denemelerimiz de, sına- malarımız da sonunu buldu.. Ben bu işin içinden çı- kamadım!. doktorun sormu- tki gibi doktor. — Hiç değişiklik yok mu?. — Son verdiğim ilâçları bitirdin mit, Doktor bu karşılama önünde durakladı. Sanki kendi kendisini suçlu çıkarıyormuş gibi: — Bu kadar denemeden sonra hiçbir değişiklik Yine yalnız baş ağrıları mı? size anlattıklarım artarak sürüp gidiyor. Doktor, birşey söylemeden, yazı masasının ba- dedi. Bayan daktiloyu demek şe- kerle besliyorsunuz.. Sonradan birden ciddileşti — Hamdi.. Doğrusunu söyliye- yim mi?.. Bir daktilo ile bu kadar yüz göz olmağı aklım almaz. Ri- €a ederim benden saklama.. Bu kızla aranda mutlaka bir şey var. Hamdi İhsan yerinden ok gibi fırladı. Suzanın yanına geldi. El- lerini tuttu: — Sen çıldırdın mı, cicim, dedi. Beni unutarak bir küçük daktilo ile mi kor yapacağım?.. Böyle bır şeyi düşünmen dahi, benim izzeti nefsime ağır gelir.. Bu sahne bu kadarla kaldı. Su- zan: — Pekâlâ.. Pekâlâ. dedi. LAİ: uzatma.. Akşam eve erken gel Müsafirlerimiz gelecek.. Ben oto- mobili alıp gidiyorum. Çarşıdan biraz öte beri alacağım.. Suzan, Hamdi — İhsanın cevab vermesine meydan bırakmadan çekildi, gitti. Genç adam, olduğu yerde donakalmıştı. Düşünüyordu. Suzan hakikaten çok kızdı mı?. Halbuki, daktilo Nimetle arasında hiçbir şey yoktu. Biraz evvel, bır arkadaşı bir kutu bonbon getir - mişti. Yiyordu. Bu sırada Nimet bir şey sormak için Hamdi İhsu- mn odasına girmişti. Kızcağızın gözü kalmıştır, diyerek birkaç şe- ker de öna vermişti.. Bu kadar nazik ve saf bir ha- teketi Suzan başka türlü tefsir eder, işi büyültürse, Hamdi İb- sanın rahatı kaçacaktı. Akşam eve gidince, sevgilisini rasıl bulacağını merak ediyoru, Acaba, misafirlerin yanında da turat edecek miydi?. Bu işin üze- tinde hesab sormakta devam &- aecek miy Canı sıkıldı.. Hay aksi şeytaa. Nimet de o sırada nereden odaya gitmişti?. Yahud da, ne olur, Su- zan beş dakika sonra yazıhaneye uğrasaydı.. Hamdi İhsan daktilo — Nim te karşı içinde bir kin hissetmeğe başladı. Şimdi tekrar bir iş için odaya gelseydi, mutlaka bir ba- ——— bu?. de ağrı, sancı filân yok. flk son bakıma kadar verdiği ilüç- HİKÂY DAKTİiLO | Elinde yazılmış kâğıdlara 1f hene bulur, terslerdi. 'Tam bu sırada kapı tekrar suldu. Daktilo Nimet içeri İhsana uzattı: — Hazır fendim, dedi... Hamdi İhâan kıza sert sert b tı. Hazırlanıyordu. — Bir şeyli söyliyecekti.. Fakat ne söylesi kızcağızı nasıl takdir etsin?.. sebeb bulmak lâzım.. Hem Ki yüzüne bakıyor, he mde bir beb icad etmek için zihnini ruyordu. Baktı, baktı.. Kızın lerinin içine dikkatle baktı.. dret de şaşırmıştı. — Hamdi İl kendisine ilk defa böyle dikki bakıyordu. Genç adam yerinden kalktı za yaklaştı. Şimdiye kadar yü ne iyice dikkat bile etmediği anetin nekadar güzel, çıtır bir kız olduğunu iİlk defa b farkediyordu. Hamdi İhsanın zündeki asabiyet geçmişti' Ni: Caha çok yaklaştı. Gülümsüyot (Devamı 7 inci sahife Radyo Porgramı Ankara Radyos! BUGÜN 18,30 Müzik (eğlenceli plâklar)ı 19,15 Saat, ajams haberleri, rolaji, ziraat borsası (fidt), 19,258 Türk müziği: Saz eserleri garkılar ve türküler, i— Peşrev. $— Sar semaisi, şarkılar. O Mahmut Karındaş. S— Saz semaki, d— Udi Ahmet (Yeter saydeyledin), B— Şahane gözler) türkü, &— (Karanlli eylum oylum) Türk müziği: Çalanlar: Refik P: Fahire Fersan, Kemal Niyazi Seyi E. Kaari, 20 Konuşma (haftalık spor 20,15 Türk müziği: Üncesaz faslı: çığar. Okuyan:; Tahsin Karakuş. Ç lanlar: Wakkı Derman, Eşref Hasan Gür, Hamdi Tokay, Basri ZI Saal, esham, dahvilki, ka mukut borsası (fiat), 2115 Konuşma, 21.30 Müzik (Riyaseti Camhur monik orkestrası), Şef: Practorlut 2330 Müzik (hafif plâklar), ”. - 24 Son ainns haberleri yarınki program, YARIN 13.30 Müzik (müzikhol M10 Türk müziği (Pi). 1357 Hicrt Zilkade 21 1939 Ay 1, Gün 12, Kasım 66 12 İkincikânun PERŞEMBE 1354 Rut Bicincikâmı Vakıtler | Vas u (Dovamı var)