Koyun civarında Dulunan me tarlıkta hortlak vardı. Akşam & İtanından sonra, hiç bir köylü me- tarlık yolundan geçmezdi. Sular karardıktan — sonra; me- arlıktan acib seşler geliyordu: — Zarrr... Zırır... Tan yeri ağarır ağarmaz zırıltı esiliyor... Köylüler - tarlalarına Hdiyordu. Köyün cesur kızlarından Fafılo İsminde bir genç kız; hortlağa i - gece yarısı mezarlığa gidebilcce- iğini söyleyordu. Köyün ihtiyarları ona şunları söylediler: — Sakın ha, gideyim — deme... Hortlak şimdiye kadar belki yüz- lerce kişiyi boğub öldürmüştür Fafilo; bir türlü cadıya, hort - lağa ecinliğe inanamıyordu. Hiç insandan ve hayvandan — gayr? böyle şey olur mu diye şüpheye (düşüyordu? Nihayet; bir gece anasından, babasından izinsiz — yatağındın Kalkarak mezarlığar gitmeğe ka- TAr verdi. Fafilo, akıllı ve meraklı bir ço- Cuktu. Ayni zamanda cesurdu. Ge- ce köylüye köy mezarlığfı yolunu mahrum eden bu hortlağı mu - hakkak bulup görmeli ve köyün hürriyetini almalıydı. Fafilo; bir yaz gecesi gizlice yatağından kalkarak mezarlık yo- lunu tuttu Yanında silâh filâr yaktu. Mezarlığa yaklaştı. Selvi ağaç- darının koyu karanlıkları içinden ihtiyarların dediği gibi şöyle bir se5 geliyorddu: — Zırrr... Fafilo; biraz ürker gibi oldu. Lâf değil, zırıltı vardı. barmıyordu. Ve yalnız başına bir | M GA e G İEŞ — Zırtrrır... Zurrerrr... Fafilo; vahşi ve korkunç sesin geldiği yere titremeden yürüdü. Mezarlığın ortasına geldiği za- man bir selvi ağacının üzerinde shenkli bir zırılunın durmadan devam ettiğini gördü: GARİB lerini şaşırdılar... Fransız âlimlerinden birisi de, insanların — babasını kurbağaya Lenzeterek muhakkak ecdadımr zin kurbağadan - olduğunu idd'a «dip dururdu. babasının balık olduğunu söylü yor. Resimde gördüğünüz balık bi. zim ecdadımız. lıniş. Biz bu gör- düğünüz — balıktan hasıl olmuş imişiz.. Suratına bakarsınız şiş- Lâkin, ona saldıran yoktu. N1 hayet; ağaca çıkmağa karar ver- di ve çıktı. Ne görse beğenirsiniz?.. Gecenin ayazından nemlenen iki selvi de'ı rüzgârın tesirile birbirine sürte- vek seş veriyor: — Zarrır... Zırrer... * " Fafilo mezarlıkta çok kalmışt: Sabah olduğu halde daha hâlâ Yöye dönmemişti. Fafilonun anası babası ve diğer nilesi erkânı sabahleyin çocukla- rını yatak odasında bulamadık » larından telâşe düşmüşlerdi. Herkes, Fafilonun mezarlığa gi- derek hortlak tarafından boğul - duğuna ve evine avdet edeme diğine kani olmuşlardı. Köylü, ellerinde balta, bıçak mezarlığa yürüdü. Fakat; Fafito- yu şarkı söyliyerek mezarlıktan köye döner gördü. HACI DAYI NEREYE? I — Oo... Hacı dayı nereye? Böy- le kan ter içinde.. — Sorma be birader bittim... Bir saattir bekledim, Tramvayda yer bulup içeri girmeğe muvaffak olamayınca tabanları yağladım. Fakat kendini topladı. Şecast ve cesaretini ele aldı ve mırıl - dandı: * — Olamaz; dünyada insan oB — Seşene bizim çocuk gibi yap- mışsın?.. O da sabahleyin mektehe gider ken yer bulamamış taban - - | Tarı yağlamış, fakat, mektebe geç lundan ve hayvandan başka göz-| kaldığından bu sefer de müdür le görülmiyen bir şey olamaz... Sert,sert yürüdü. Nihayet; me- zarlığa gireceği zaman — zırıltımın | Gzha ziyade çoğaklığını hissetti. ü imtihan bar. ardı. Sınıfı geçtike iniyorlardı. mektebe kabul etmemiş... — Aman sus!.. Sakın beni de geç geldi diye evden içeri almaz- larsa kalırız bu ayazda sokakta. © K &Ş',S' / Cin; eve geldi. Anasına sınıfı geçtiğini söyledi. Sevincinden a « vazı çıktığı kadar bağırıyordu. Ğ AA ğ İŞEV'YI__-[İİ.R* Balık mı İnsandan, İnsan mı | Balıktan Yaratıldı?.. Alimler insanı neye benzetecek- İngiliz âlimlerinden Darvin, in- sonların babası maymun olduğunu | söylemişti. Şimdide âlimlerden biri insanın Hoca Diyor ki: e man ve tombul insanlara ne ka- gar da benziyor değil mi? | Albay Czvad Anlatıyor No, 69 Balkan deniz harbi kahraman- larından o zamanki Barbar kincisi emekli deniz albayı Ce- vad Toöydemirle de bu meseleyi Börüştüm. Bu, nice deniz mace - ralarını atlanmış, bilhassa Balk vı deniz harzbinde ikinci huruc isai verilen Monduros müuharebesin- te, Barbaros zırhlısı 18 isabet a- larak harabeye döndüğü zaman- Oâ, güverte senteneleci kan pıh - tılarile kaynaklaşırken bile ivida- lini muhafaza eden, emekli Tütk| Emiral gemisini batmaktan kur- taran bu yiğit denizcinin yüzün- de de ayni acı ifade eden hat. ları okudum. Denizbank liman işletmeler ve- | — Elbisemiz rütubetli olduğu zaman vücudümüze neden üşü- me gelir?. — Zira çorab ve yahut elbi - sede terdenn hasıl olan rü'ubet kurumağa, yani buhar haline geç- meğe başladığı zaman vücudden harareli çekip insam üşütür. — Kuru odun neden çabuk ve kolay yanar?. — Çünkü; kuru odunun mesa- matında daha çok hava bulunur. Bu hava yanmayı kolaylaştırır... yaş odun ise mesamalı rütubetle dolu olduğundan güç yanar. — Balıkçılar niçin balık sepet- lerini ıslak bezle örterler? Islak bez evvelâ güneşin zi yasına engel ölür ve balıkları ku- Yı.lan Besliyen Adam Yılancı İsmail namında biri e- vinde bir sürü yılan besliyerek hayatını kazanmaktadır. Herkes Tavuk, hindi, kaz besliyerek ha - haytını kazanırken yılancı İsmait| Mak her babayiğidin kârı değil sandıklar içinde beslediği yılan - ları orada, burada hünerler ya- MÜSABAKAMIZ 1— Her ay bir bilmece ilân ede- ceğiz. Bilmecemizi doğru halle - denlere kıiymettar. hediyeler ve- roceğiz. — Bilmecemizi halledenler bir ay zarfında cevablarını Son Tel- graf gazetesi bilmece memurluğu- na göndermelidir. 3— Hediyeler ilân edildikleri tarihten iki hafta içinde matbaa- mızdan aldırılmalıdır. VERECEĞİMİZ HEDİYELER — Zays marka - fotoğraf ma- kinesi, HEDİYELFRİMİZ : Hediye lnırnnanlırr $ Şubatta' ilân edilecek- tir. Bilmecemizin hallini bu ayın sonuna | kadar Yollamanız tavsiye olunur. Artık tatildi. Cin ve arkadaş - ları toplandılar. Kız arkadaşların dan Gültenin — bahçesine gizlice Tutmaz. Sonra. Sonra tebahhur edeceği için balıklar bayatlamaz. — Niçin ekmem bir iki gün du- racak olursa sertleşir? — Ekmeğin içinde bulunan su tebahhur eylediğinden ekmeğin cezası birbirine yakınlaşarak ka- tılaşır, parak teşhir ediyor ve bu yüzden yüzlerce lira kazanıyor, Yılan ve akreble arkadaş ol - doğrusu. Fakat; hayatı kazanmok! için insan oğlu nelere katlanıyor. 2— Kol santi. 3— Bir mürekkepli kalem, Dördüncüden ellinciye kadar hi- rer kitap. BİLMECEMİZ: Benim harfim' sekiz. Beni siz çok seversiniz. İlk iki hecelerimle herşeyi öğretirim size, Fakat he- ni seven ancak ayda dört kere bu- lacak. Bilin bakayım neyim ben! Bildim daha sen söylerken, Salt servisi şefliğinde, maroken koltuklara karşılıklı yerleşmi;, deniz maceralarının sohbetleştir. me şeklile konuşmağa girişmiştik. Albayın, tevazu derecesini aşın isteklerinden — biri de anketler cevab vermek suretile kendisini gazete sülunlarında — görmekten doğan korkusudur.. Balkan an - Feti zamanında bin zorlukla k » ruştuğum albaya, bu güçlüğü pöz önünde tutarak, nasıl söze yacağımı düşünürken e, büyük . Karbin bilhassa Entellicens Set « vis faaliyetinden bahisle mevzu 1 açtı: — Bakınız! dedi, büyük harl? Kaybedişimizin ana sebebleri ha- şında istihbarat adı verilen gizli Bervisin, casusluğun ve kontras « Ppiyotajın noksanı işi bulunur. İs- tanbulda, burnumuzun dibinie umumt karargâhla — nezaretlerin kariminde bile bu düşman serv'- sinin faaliyeti zaman zaman hissedilmiş, fakat, bir — türlü tedbir alınmamış, yahud, noksar tedbirlerle hiçbir faydalı netice elde edilememiştir, Meselâ şu tah- telbahir işlerinde asıl nâzım roli. zÜ oynıyan bu casus şebekesinin, tahtelbahirlere donanmamızı de- | mir mahallinde torpido atacak ka-i dar teşci ve teşvik — edişi buna misal güsterilebilir. Albay durdü, gözlerini — geniş pencereden görünen Halicin su - larında dinlendire dinlendire s>» luk aldi. Bu duruksamadan isti » fade ettim.. Sözü aldım: — Buna bir misal de ben göse terebilirim! Cevad Toydemir — gülümsedi elile istiksar ifade eden bir işaret yaptı; ilâve etti: — Bir, 10, 100 değil, bin misal bile gösterebilirsiniz! — Meselâ.. Şu Midillinin Bgaytı, Yavuzun milyon sarfile tamirini icab ettirecek bir netice ile niha- yetlenen Monduros akını... Cevad kaptan sözümü kesti- — Bunda, düşman istihbaratı - Dın değil, kendi kumandanları - Mıizin hatasını aramak daha doğru| olur. — Niçi — İngiliz istihbaratının bu işte kiçbir fasliyet göstermediği, İm- 10z ve Tenados baskınlarının ma- vaffakiyetle başarılması ile anla- plir.. Halbuki: Atıldım, sözünü bu sefer ben kestim.. — Belki anların bu işte faali - yeti mevzuu bahsolamaz. Faket bizim istihbaratımızın — kuvvet'i olmaması, Monduros — önlerinde, İmroz sularında, Boğaz dışında düşmanın tesis ettiği mayin tare la ve hatlarını vaktile öğrenme- mesi istihbarat noksanı değil mi- giderler.. Bunlar bıraırınr oymur yordu. Habersizce peşlerine takı larak oyuna dahil oldular.. Gir? Cevad kaptanın — yüz hatları sertleşti.. İçin için iztirab çeken bir adamın — sert tavrını ve çok N TELGRAP— B ? inci Könun 1839 ÖLÜMAKINIİ Yazan: RAHMİ YAĞIZ | Büyük Harbi Kaybedişimizin Sebebleri Nelerdir? Ben o zaman donanmadan ay- rılmış, efradı cedide mektebi ka- xandanlığına getirilmiştim... Be imücssesenin tanzimi ile uğraşı- yordum. Müttefikin ordularının halleti tenalaşmış, her tarafta mevzi n - barebelerine çevrilen harb vazi- yetleri itilâf devletleri lehine in - kişaf şeklini almıştı. Garb cephesinde, Alman sev- külceyş tasrruzunu durduran Jo- | derin Marn meydan muharebesi « Çen sonra vaziyeti mevzi harbine sekması, sonradan Amerikanın da. bizim aleyhimize harbe karışması vzerine bu cephedeki itilâf kuvv - | serile yeni silâhlarının faik kud | HİKÂYE: Mavi Yamaç (4 üncü sahifeden devam) Doğruca kendimi Mösyö Bar - k'nin çalışma odasına attım. O enda, başka bir kapıdan Rozalin ge İçeri dalmıştı. Genç kızı gör« mek de beni dürduramadı. Gök - rer gibi: Bu sondur, diye - bağırdım isin aslını bana anlatmalısınız! Mösyö Barle hemen alttan alcı: — Affodersiniz efendim, Sice karşı çok mahcubuz. — Aramızda hakikaten büyük bir anlaşmamaz- lhık oldu. Karı kocanın yüzleri allak bul-| laktı. Hiddetim biraz geçer gibi eldu. Bu sırada Rozelin sordu: — Ne var? Ne oluyor! Babası: $ , — Dinlet dedi, Siz de mösyâ Jülyen!. Bu mektub sizi aydınlı- tacaktır. Postacı şimdi - getirdi. Bir akrabamdan geliyor. Mösyö Barle mektubu okumaya | başladı: «Sevgili Barle, Yeğenim Pol Bartonyo ham - dolsun şimdilik tehlikeyi atlattı. Son dakikada müthiş bir kriz ge- Çiren zavallı Pol'u beklememe - Dize dair çektiğim telgrafa ek olu- rak bu vaziyeti anlatacak mektti - bu gönderemediğime mütcessi - fim. Büyük bi sevinçle haykırdım" — Hây Allah razı olsun,. Tel - Braf sizin elinize geçmeden anla şılan beni de Pol — sandınız! İyi amma neden benimle anlaşmağa yanaşmadınız? Mösyö Barle: — Durun izah edeyim, dedi. — Telgraftan evvel bu akra - bemdan bir mektub aldım. Aktın- da biraz noksanlık olan ve ayri zamanda vasisi olduğu Pol'u bir müddet dağ havası almak için ya- Bımıza göndereceğini bildiriyor -| du. Delikanlıyı çocukluğundanbe- görmedim için tanımama Imkân yoktu. Bu akıl noksanlığı delilik Gerecesinde değildi. Yalnız iki fik- ri sabit taşıyor. Kendisini, herkese' hakiki isminden başka bir adla tanıtmak.. Onun için trenden in diğiniz gün bütün proteşstoları - mıza Tağmen sizi dinlememiş ve eve götürmüştüm. — Bu macera değil vodvil olmuş) dedim, — Evet, doğru.. Üzerinize he- pimizin bekçi kesilmemize sebeb de bul. — Ben de çok canınızı - sıktım her halde., — Ansızın Rozelin'in ortadan kaybolduğunu gördüm: — Poki delikanlının ikinel ip- tilâsı nedir? — Bütün kllıııhnuhııu' etmek.. Fakat bir dakika sonra bu' | İ İstihbarat Adı Verilen Gizli Servis, Casusluğun Noksanı Ve Saire Vardır zeti Almanları müşkül vaziyete düşürmüş, Suriyede İngiliz kuve vetlerinin bizim dördüncü ordu- yu ric'ate icbar edişi, sıkışıklığı ertlırmış, üstelik, Almanya ile ir- tibalımızı kesmek üzere Fransız Generali Franşe Despere kuman: dasındaki büyük kısmı Fransız- lardan mürekkeb i#ilâf orduları- van Selânikde, müttefikimiz Bul « Ear,. Manilol ordusu cephesindeki tazyiki bunaltıcı sıkışıklığı arttır. mağa başlamıştı. General Mani- dot Fransız taarruzu — karşısında ric'ate başlamış gerek Alman, ge zek Osmanlı ve Avustu.ya umu- mi karargâhlarının: (Devamı var) Bu Bir Sır * İmiş (8 inci sahilcen devam) yaralandığını haber veriyor. Son- ra gidiyor. Zavallı hizmetçi! S- rüne sürüne şatonun kapısına liyoet... lüyorum! Ölüyorum!... Diye inliyor. Madam Labiş kene disini bir koltuğa olurtuyor. Bz « Şının arkasına bir yasdık koyuyor, Bir bardak suya birkaç damla na- he ruhu damlatıyor, içiriyor. Fakat Goma baştıyor, Margerit yere yü- varlanıyor. sonunda: — Beni tehdid ediyor, öldüre- ceğini söylüyordu. Nefsimi mü- Gafaa için öldürdüm. Demiştir, Fakat, niçin tehdid ettiği sorulunca: A — O, bana ald bir sırdır. Söylis yemem! cevabını vermiştir. z TAHKİKATIN NETİCESİ?. — Köylülerin — söylediğine göre Margerit, kapıyı kapamış, pat- ronüunun, dışarı çıkmasını menni miş, Zabıta, şato kapılarından yale nız birinin kapalı, diğer ikisinın açık olduğunu tesbit etmiştir. Labiş'in iki çocuğu vardı. Biri, genç yaşında bir kazaya kurbun. gitmişti. Öteki de 1915 de Verdum Tevkifhaneye konulgg yetmiş- Jik ihtiyar, alkolden mahrum ka- — dinca hastalanmış, ve hastaneye naklolunmuştur. Hayatından ü « mid yok gibidir. mek ben onun yardımını bazırlanırken, o, kendisine ilânı — aşkedeceğimi, sanmış ve «Ben de. Ben de seni!» diyerek kaçmıştı. Bu ne demekti? «Ben de sizi se. viyorum amma aklımla, kaçık « casına değil.» İşle felâket bura başlıyordu. Demek bana üşıktı. Birden başım — döndü; ve-içimi yoklamağa vakit bulmadan an- Tadım ki Rozalin kalbimde bir. işgal eylemişti. Bir sıçrayışta odadan fırladırm. Kütüphaneye daldım. Genç kız bir köşeye çekilmiş sessiz sessiz ağ - hyordu. Bütün - çekingenliğime rağmen büyük bir cesaretle ella. Tni tuttum: — Rozelin, Rozelin, artık deli olmadığıma inanıyor musun? — Başını eğerek nefes altr gibi: — — Hakkınızda böyle bir dü - şünceye kapıldığımdan dolayı ço mahcubum, dodi. — Sizi sevdiğimi söylemek için —meğerse böyle bir vak'anın zuhuru, Bu kadar telâş etmeme yoktu. Rozelin'in altın saçlı çoktan omzuma düşmüştü. —