Faşist Tehlikesi Karşısında. (4 üncü sahifoden devam) | Malarını ilerisi için Amecikaya | | müdahale ve nüfuz etmeğe zanin | kazırlamak mahiyetinde görü yo lar. Halbuki Amerikalıların eski bir düsturu olduğu dur: Amerika Ame Haricde hiçbir müdahale, ve nüfuz kabul - ediülmedi böyle birşey olursa A: kendilerini müdafan ve her tü tehdid ve tehlikeyi üzerl. atacaklardır. bulül ö bun kabul ettiği bir hazariyedir. Lâkin tatbikatta a- gada ayrılık başgösterdi. Ameri- kanın 21 devletinden birisine ha- ricden bir taarruz olursa 20 dev- letin nasıl harekete geçeceği tet- kik olundu. Nihayet bu hususla bir şekil bulundu. Almanyada Yahudiler aleyhin- " deki harekât da Amerikalıları mü- feessir etti. Onun için Amerikada ileri gelen devlet adamları tana - | findan — söylenen nutuklar hep Almanyanın aleyhinde oldu. İşte şimdi Alman gazetelerinin Beşriyatı hep bu nutukları söy - lemiş olanların ateyhinedir. Al - Man gazeteleri bir kore Lima kon- feransının beklenen neticeyi ver- Mediği gibi akim kaldığını ve işte bu konferansın akim kalmış olm; sıdır ki Almanya aleyhine söz söylediğin , Diğer taraftan Amerika gaze- eleri de ikinci kânun ayının 4 ün- cü günü Amerika Cumhur Reisi- nutkun çok ehem- T- Bu ika ile Almanya a- münasebatlar bahse » Berlin ile Vaşington ara- gerginlik — anlatılacaktır. dik gitgide Amerikanın daha ziyade kuvvetlenmesi, si - | lâhlanması için bir sebeb olarak telâkki edilmektedir. Yine Amerika gazetelecrinin yaz-| dığına göre Almanya ile başgös - bu gerginlik dolayısile A « merika Amiralleri Bahrimuhiti Atlaside daimi surette bir donan- ma bulundurmağa karar verdiler. Bu donanma 4 zırhlı ile 8 kruva- zörden ve 20 de muhribden mü - rekkebdir. Amerikanın aldığı bu vaziyet dolayısile Alman matbuatının neş-| kat daha şiddetlendi. | t bir Yılbaşı yortuları münasebetile bü. tün dünya için sulhun devamı te- menni edildiği bir sırada Ameri- kalılacın böyle davranması sulhu bozacak diye mukabele ettiler. Hu- lâsa Alman matbuatının şiddetli neşriyatı devam ededursun Ame- rikadaki Yahudilerin cemiyeti ta- rafından da Amerika Cumhur Re- | izin bir madalye takdım edildi. İstikbali Öğrenmek İstemiyen AdamO'ur mu? (8 imel sahifemizden devam) fa bir röportaj yapmıştır. Muharrir nihayet — Biğu ile bir barda karşılaşmış. Muharrir gördüklerini şöyle an- htıyor: Madam Biju, yavaşça ilerliyor #trafa bakıyor, tanıdıklarını, başı-| Bi sallamakla selâmlıyordu. Metr-i Gotelin işareti üzerine geldi, ya- Timiza oturdu. Arkadaşımın ka- Tısı, çantasından bir yüz franklık! fıkardı, usulca avcuna sıkışlırdı. (| — Falıma bakar mısınız?.. Dedi. Biju, yüzlük banknotu gi Tünce sevindi: — Peki, şunu evvelinden söy - liyeyim: Herkesin falına bak - Mak üdetim değildir. Fakat siz fok hoşuma gittiniz. Pek sevdim Sizi, istikbalinizi söyliyeceğli Dedi. Ve elini tuttu, Göz ka - paklarını yumarak dikkatle bak- çok zenginsiniz, ilânihaye zengin kalacaksınız. Refah ve sa- adet içinde ömür — süreceksiniz. Talihiniz açıktı, Sonra bana döndü: niz elinizi. lerek: — Ben, dedim. İstikbalimi öğ- renmek istemiyorum, Halimden de memnunum. Dikkatle yüzüme baktı ve: — Acayib! İstikbalini öğrenmek istemiyen bir adamı ilk defa ola- rak görüyorum. Dedi ve kalktı. Diğer dan vaki olan davetleri k: medi. Bardan çıktı, git! salar. İstanbul Belediyesi ilânları Bostancıda Vükelâ caddesile Erenköy caddesi arasında pazartesi leri kurulmakta olan pazarın Yazmacı Tahir sokağının deniz cihetin- İt kurulmasına umumi meclisin 15/11/938 tarihli içtimaında karar ve- diği bildirilir. — 9405 * Senelik muhammen kirası uı* lira olan Köprüaltı Eminönü Haliç fında 10/29 numaralı oda 939 senesi mayıs sonuna kadar - kira) ilmek üzere açık arttırma gününde isteklisi bulunmadığından pa- “liğa çevrilmiştir. Şartnamesi levazım müdürlüğünde görülebilir. İs- di olanlar 17 Hra 10 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile aber 6/1/1930 cuma günü saat 14,30 da dalmi encümende bulun- İ l»mrıu (s) (0200) lıtıııbuı Gümrılklerl Baş Müdürlüğünden : 480 kilo lâstikle tecrit edilmiş bakır elektrik teli ve lâstik conta nit eşya hakkındaki satış ilânımiz İstekliler bu gazeteyi oku- Mük satışa gelmeleri ilân olunur. — (946: Çorum Nafia Müdurlüğündonı — İsteklilerin teklifi lâyık hadde görülmiyerek kapalı zarf usu- !("ı.dı-ıı eksiltmeye konulan iş: (87339) lira keşif bedelli Çorum ceza evi ikmali inşaatı. 2 —. 12/1/930 perşembe günü saat 15 de Çorum adliyesi eksiltme tisyonunda ihalesi yapılacaktır. İ — Şartname keşif ve evrakı saire Çorum nafıa müdürlüğünden ıı.m; bedel mukabilinde verilir. Muvakkat teminat miktarı (4642) 4 l — İsteklilerin bu işe müteallik ehliyetnamesi ve sair evraklarile ş'le teklif mektublarını ihale günü saat on dörde kadar Çorum, " dalresinde toplanacak ihale komiayonuna vermeleri lâzımdır. HIKAYE YirmtSene..— (4 Gncü sabifeden devam) şını kendi yaşıma göre — küçük, buğday renklisini de büyük bul- dum. Esmerle evlenmeğe karar verdim. Bir iki gün sonra, annem görücü gitti. Onlarda daha evvel bizi so- rup sual etmişler.. O gün söz ke- sildi. Nişan için hazırlıklar yapıl- dı. Nişan sepetleri hazırlandı. Yü- zükler gönderildi. Nihayet, nikâ hımız da kıyıldı. Dualar okundu, şerbetler içildi. Ni ü geldi çattı. Perşembe günü kol - | tuğa girdik. Paralar serpildi. Çi - çeklerle süslü askı odasına gir - dik. İlk defa bizim batunun yü- zünü açıyorum. Heyecan iç'a - deydim.. Duvak kalktı. Şöyle bir hatunun yüzüne baktım. Fena de- ğü. Yüreğime su serpildi.. Ertesi günü paça günü idi. Pa- çalar, kaymaklar yenildi. Biz kızı| içeri almış! Artık y git Üç çoc geldi elliye. vamız kurulmuştu. Gel n, aradan seneler sahibi oldum. Yaş zamal Geçen gün bizim hatunla karşı karşıya oturuyorduk.. İçini çekti: — Hey gidi günler hey.. — Ne var, diye sordum.. — Evleneli yirmi sene oldu. Düşündüm.. Hakikaten tam yir- mi yıl olmi eneler ne çabuk geçiyordu. Şukla oli diye, Bir daha evlenelim mi, Tıcığım, dedim, Hatun güldü. Tam bu sırada, . reeriki odadan bizim büyük oğla- | ka- | nin sesini düyi Dinledim bir| | haçkil Hautn koştu, gitti.. Birâz sonra, gözü yaşlı döndü. Si Oğlanın hal! tena nun kızına tutulmuş Onun acağım, diye gür hüngür ağlıyor, adeta kendin den geçiyor. Ne yapalım, bilmem ki. =ğalıklıanemiz iç de Sıhhi Değil! (5 inci zahifeden devam) — Bizim sularrmızda olan balık, hiçbir memlekette yok; var am - ma tutan yok. Biz, balık akın et- tiği zaman kazanırız. Ö zamar, ne kadar tutabilirsek... Halbuki böy- le akınlarda çoğu akıp - gidiyor, engine karışıyor, — tutamıyoruz Sonra bekle bir daha akın olsun! — Niçin tutamıyorsunuz? | — — Niçin olacak, vasıtamız yok, hapimiz fakir adamlarız. Balıkhaneden çıktım; hem yü- rüyor, hem düşünüyorum. Her zaman, ayni miktarda balık çık - madığına göre könserva fabri - kasına nekadar ihtiyacımız var, Yürüyorum ve balıkçılığa, balık- çılara ald bütün teferrüat gözü - mün önünden sinema şeridi gibi geçiyor. Düşünüyorum. Fakat dü- şünmenin faydası ne?.. Nihayet şu neticeye varıyorum. Balıkçılığı ıslah maksadile va- Pilmakta olan kanün — çıkıp da meriyete girince hem balıkçılar" yüzü gülecek, hem de balıkçılık ihemlekotimiz için büyük bir ser- vet kaynağı olacaktır. Bu da Bir Marifet (5 inci sahifeden devam) garaj sahibi olduğu meydana çık- mıştır. Şarpantiye, 1937 de Brükselde bir suilstimal meselesinden döla- yı üç sene hapse mahküm olmuş. | fakat kaçmıştı. Fransada da bir çok mahkümiyetleri vardı. Zıbıta kendisini aramıştı. Bu delâil karşısında sahte Lus- yen Jan, hakikt — isminin Hanri | Şarpantiye olduğunu itiraf #tmek| mceburiyetinde kaldı. Ve bir senedenberi Madam Lömenajeri köşküne kapattığ'nı, onun pârası ile geçindiğini söy - lemiştir. Yaşlı kadının evlerinden birini de satmıştır. Parasını da cebine atmıştır, Garibi şu ki yaşlı kadın. dolandırıldığını, evinin, eşyala - rinın satıldığını öğrendiği halde k sesi kol merikalı bir gazeteci meşhur A aşağıya aynen yazıyoruz. Joan Gravfor'un fikri | «Hatıralarımı yoklarsam, ço - cukluğumda ve gençliğimde ge- çirdiğim Nos! yortularını; bu yor- tulardaki zevkleri, heyecanları o zamanki gibi hissederim. Bence Noel, senenin en saadetli, en zevk- li ve eğlenceli bir gecesidir. «Noelde hediye göndermek - dettir. Ben ise hediyeye bayılırım. : almaşını değil, vermesini im. Fakat, en çok hoşuma giden nedir, bilir misiniz?. Noel gecesinin samimiyeti... Nereye gitseniz zevk ile, neşe ile karşıla- nırsınız. O gece, herkes neşelidir. Bütün kederler unutulmuştur. Sonra, Noel ağacını, hindi kızart- masını da severim. Noeb çöreği - nin lezzetine bayılırım. Hele için- deki para da bana çıkarsa... «Metro - Goldvin Mayer stüd- yosunda tertib olunan Noel şen- liklerinde bulundum. Bu tarif e- dilir şey değildir. Aktörler, akt - risler, elektrikçiler, figüranlar bü- tün sene çalışırlar- Bir gün, din- denecekler, bir araya toplanıp derdleşecek boş bir saat bulamaz- lar. Fakat, Noel gecesi... Hepsi bi- rer hediye alır. Stüdyolar açık- tır. Biribirlerine ziyarete gider - ler, Yerler, içerler, oynarlar, sa - bahlara kadar zevk ederler... * «Ben, Noel gecesini, ekseriyetle evimde geçiririm. Samimi dost « larımdan - bazıları gelirler. Geç vakte kadar oturur, eğleniriz. Sa- bahleyin erkenden, tıpkı çocuk - luğumda olduğu gibi yatağımdan fırlar, dostlarım tarafından gön- derilen hediyelerin — paketlerini, kutuları heyecanla açar, bakarım.» Robert Taylor Ne Dıxor £ «Hayatımda geçirdiğim en zevk-| 1i Noel gecesi hangisi mi?. Buna kolayca cevab verebilmek bence kabil değil... *Yalmız bir geceyi yice hatırlı- yorum. Ailemle beraber Nebras- kada ikamet ediyorduk. Henüz dört yaşında idim.Yortular yak- laştığı sırada apnem ve babam, rak, bu yolda bir anket yapm ıştır. oldukça enteresan cevablar vermişlerdir. Bunlardan bir kaçını şayed uslu durursam (Nocl Baba) nın her istediğim şeyi getirece - Yıldızlarm Noel Hatıraları yıldızların Noel hatıralarını sora- Bu ankete tanınmış artistler| Meşhur artistlerden Robert Taylor «Ben, tahtadan bir beygir arzu ediyordum. — Nihayet beklediğim gün geldi. Babam, gece biraz geç geleceği gitti. Ben, annemle evde kaldırı. «İkindi üzeri, annem koşarak yanıma geldi. Pencereden bak - mış, kırmızı çehreli bir adamın ağaçlar arasında dolaştığını gör- müş. Kolumdan tuttu, pehcerenin önüne götürdü. Baktım, ne gör - düm, bilir misi Beyaz sakal- h Ki çehreli iri bir. adam. Sırtında kocaman bir küfe var, rine kadar kara batarak yü- rüdü; bizim eve doğru... eŞaşırdım. İhtiyar adam eve yaklaştıkça korkmıya başladım. Kapının vurulduğunu işhtince pen- cerenin önünden çekildim, köşe- nin birine büzüldüm. Titriyor - dum. Annem, kapıyı açmıya gitti. Yabancının: «Çocuğunuz nere - de?.» diye sorduğunu işitiyor - dum, <«Az sonra, annemle beraber o- daya girdiler. İhtiyar adam beni elçikada si- günden gü - ne tekemmül edi- yor. Amerika si - nemacılığına re - kabet edememe - sinin başlıca Be - | bebi sermaye yok- suzluğudur. Belçikada çok | maruf artistler Fernan Viktor Fran: Madölen Ozeray, JanServe Lüoyen 1ö Marşan Raymon ula, ilâh, Feyder gibi sah- Şarl Spaak gibi senar» yocuları da pek maruftur. İyi bir filim ya- pabilmek için ar- tistleri, sahne va- ne vüzıları, zıları, senaryocu- ları var, Fakat bir | şeyleri eksik: Pa ra.ı, İşle bu parasız- lik yüzünden is - tedikleri gibi bü- yük filimler yapa- mıyorlar. Resmini dere et- iğimiz L arşan Brükselde Ve Belçikanm sinema yen 1ö doğmuştur. yıldızlarının —en meşhurudur. larımı okşadı. Sonra kalktı. Gider. ken beni Noel gecesi düşüneceği- ni söyledi. <Ertesi günü sabırsızlıkla bek- ilyordüm. Acaba bana ne getire- cekti?. Sabaha karşı beni uyandır- dıkları zaman, odanın ortasında kocaman bir Noel ağacı gördüm. Mumları yanmıştı. Dibinde, tah- tadan bir beygir, bir kızak, bir de küçük tüfek vardı. Ne istedim ise bepsini getirmişti. Gayriühtiyari bağırdım: Yaşasın Baba Noel!. «İşte hayatımın en mes'ud günü, budur. Birkaç sene sonra anladım:| Meğer Noel Baba kıyafetine gi - ren, bana o hediyeleri getiren ba- bam değil miymiş!. Luiz Rener Ne Diyr ? «İki Noel gecesinin hatırasını bir türlü unutamam: «Birincisi, sanat hayatına yeni atıldığım zaman Viyanada geçir- diğim Noeldir. O günü sabahtan akşama kadar stüdyoda çalışmış- yüzünü anladım. 1 inci Künın 1Y& yay Funmnehvwdnznar— Lüsyen Lö Marşan OlĞUğUNU, | — A söyledi, ) yalnız tık. Son derece yorulmuştum. Lâpa iâpa kar yağıyordu. Şiddetli bir — soğuk vardı: Şehrin kenarında kü- çük bir evde oturuyordum ve ik- tısada rimyet için yaya gidip geli- yordum. Sokaklar — kalabalıktı, Berkes gülüyor, ellerinde koca- man kocaman paketler - evlerine gidiyorlardı. Yolda tesadüf elti ğm dostlarım beni de davet edi- yorlardı. Kabul etmedim, odamda sade yemeğimi yedim, yattım. *Ertesi günü stüdyoya gittim. Müdür Maks Reynhar beni görün- ! ce gülerek yanıma geldi : — Yavrum, dedi, Tebrik ederim —| seni... Eğer tahminimde yanılr * | yorsam pek yakın atide büyük bir yıldız olacaksın.. İkincisi Holivuda ilk geldiğ senenin noeli... Metro Gokdvin bir mukavele imzalamıştım. At cak birkaç kelime İngilizce an yardum. Nasıl bir rol verecekle- rini bilmiyordum. Bir tanıdığım, bir dostum yoktu. Köpeğim Yonni müstesna... Anlıyacağınız yalnız, pek yalnızdım... Biraz da korku« yordum. t <24 ilkkânun gecesi stüdyoda herkes eğlenceye hazırlanıyordu. Ben, seyirci gibi bakıyordum. Be-, nimle meşgul olan kimse yoktı Nasılsa Madi Kristiyan geldi. O da benim gibi Viyanalı idi. «Viyanalı arkadaşlarını davet etmişti. Benim de aralarında bu- lunmamı istiyordu. Tabil bu ( veti memnuniyetle kabul ettim. «Bu sayede — vatandaşlarımdan Gotlieb, Renhar ve daha birçok- larile tanıştım. Ve Holivudun iç : İ | | ” e — Mi ae öi eeei SİNEMA | HABERLERİ * Kendi namını taşıyan bir sis — nema şirketi tesiz eden Jan Rö - muar yeni bir filim hazırlamakla meşgüldür. * Prenses Bibeskonun (Kızlar — panayırı) filmini Algazi çevire « cektir. b * Kleman — Votel'in meşhur — (Fakirler babası) adlı eseri Piyer Karon tarafından filme alınmıs- — | a