İğneli Fıçıyı Duyunca Bende Şafak Atardı.. Sen Merak Etmel, Nekadc;;iPara Alırlarsa O - Döner Dolaşır Yine Bize Gelir.. ocuk iken annem beni hiç bir şey ile korkutamazdı Ne umacı, ne cadı karı, ne ecinli!. Bunların hepsi bana vız gelirdi. Bir gün, büyük annem masal unlatıyordu. Maksadı, hem beni eğlendirmek hem de korkutmaktı. Dev masallarının envanı bilen büyük annem, öyle korkunç mev- zular bulurdu ki; beş altı yaşın- n rüyalarına gir - ldi, Bir du undan alevler fışi dev elizde anasının babasımn sözünü dinlemeyip bir hamlede yutular gocukların had ve hesabı yol Ben, korkunç dev masal dan ibret alıp korkarak sakinl, rn - e- Üste de; büyük anamın uzun kış lerinde başının etini yiyerek — Hamninne! Haydi Dev masılı söylel. Kadıncağız, dev masallarının beni usandıracağına büsbütü gurstuğ götü: şak Padiş: anlatırdı. O, daha padişah, şah, şehzade Tazsallarına başlar başlamaz yay- garayı basardım: — Olmaz, istemem!.. Dev masalı isterim. Haminnem; hasbinallah çekerek: — Nedir senden çektiğim?.. Diye feryadı basardı... Çok ya- ramaz bir çocuk — olduğum lâf, kötek para etmezdi. Dediği - mi yaptırırdım. Yine bir gün haminneme mu -« sallat oldum: — Anneciğim, dev masalı söyla banal.. Çak zeki ve iyi bir mürebbi olan büyük annem kimbilir ne düşün- müştü. Derhal, beni okşıyarak kar- psına akdı. Kaşlarım çattı. Korku ve havfin verdiği titrek bir sada ile: — Oğlum, bugün sana, dev ma- sallarından daha korkunç, daha vahşi bir masal anlatacağım... Hem| bu masal dev masalları gibi ha - yal değil, bilâkis bugün yaşadı - | iamız hayatın içinde cereyan eden bir vakıadır. Kulaklarını iyi aç ve dinle.. dedi. Hemen toplandım, büzüldüm, kulak kesildim, gözlerimi, büyük | annemin gözlerine çengelledim. Demok; dev masallarından daha " korkunç, bir dudağ yerde, bir du- dağı gökte ağrından alev saçan zebaniden üstün şeyler varmış.. Hem de, hayal değil gözle görü - lür mevcudlarınış... Nasıl merak- la toparlarıp kulak kesilmezdim? Haminnem, yavaş ve korkunç bir eda ile sözlerine başladı: — Oğlum; hani sokakta sırtında bir büyük torba eskiler alayım! diye geçen — Yahudiler yok mu? Onlar çocukları çalarla!.. Ağızla- Tana mendil tıkayıp torbalarına a- tarlar!.. Sonra; evlerine götürüp iğneli fıçıya koyarlar.. İğneli fıçı, büyük turşu fıçıları gibidir... İçe- risi çuvaldız. iğnelerile kakılıdır. Çaldıklar içocukları lâhana tuşa- su gibi Üstüste istif edip iğnelerle| kanımı çıkarırlar... Hamursuz bay- ramlarında su yerine — kanlarile ekmek yaparlar... Diyince; olduğum yerden fırla- için yumu- , şehzade — masalları ileSABAH OĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman diş'erinizi fırçalayınız Almanyudan Pilistine nicret eden Yahudiler, — munacırın tarafından yerlerine sevke dilmek üzere #ıralanıyor. yarak korkumdan kendimi hansin-| nemin kucağına atmıştım. Ağ' rak bağıtıyordum: — Haminne, söyleme artık! temem, söyleme!. Kadıncağız; hemen sözlerini ke- serek beni teskine çalıştı. Ve mev- ZUU 'unutturacak başka şeyler icad etti. İşte o günden itibaren ne vakıt yaramazlık etmeğe başlasam, va!- dem ve yahud haminnem sesle - vi — Şimdi, Yahudiye veririm!. Bu söz üzerine bende şafak a- tardı. Ağlıyorsam derhal gözleri- min yaşı kururdu. Bağırıyorsam boğazım düğümlenirdi. Hiç bir şeyden korkmıyan ben Yahudiden korkmuştum! Şaka de- Bi; iğneli fıçıya atıp kanını emi- yordu. Bu Yahudi masalının ve iftira- #ının nereden geldiğini bilmiyo - rum?.. Fakat; her İstanbullu bu korkunç masalı bilirdi. Ve yine her çocuk mahallelerden geçer - gen seskiler alayım'» diye bağı - ran Yahudiden kaçardı. Her halde bu masal ve iftiranın bir tarihi sebebi vardı ki; o gün için halk arasında ayaklanmış do- laşıyordu. İ * Acaba, bugünün anne ve ha - minneleri çocuklarını korkutmak için yine eskisi gibi İstanbul Ya- hudilerinin <eskiler alayım!» sa - dasından ve masalından — istifde ediyorlar mı? Zannetmem; bu zemanede iğneli fıçı masalından yılacak çocuk kal- madı. Hele; Nazi çocuklarının Yahvdi avına çıktıkları bu devirde değ:! İstanbulun, dünya — çocuklarının bile bu masala kıymet verdikleri yok... Geçen gün vakından tanıdığım bir Yahudi " >daşıma sordum: — Yahu, ne olacak bu Yahudi- lerin hali?.. O, cins'ne mahsus bir soğuktan- hlıkla mukabele etti: — Ne var ki?. — Görmüyor musun?.. Alman - yadan, İtalyadan Yahudileri ko - vuyorlar. Polenya, Macaristan ve | diğer memloketlerde de hareket başladı. İngiltere ve Amrika da yan çizmeğe başlamış bulunuyor. Ürste de; Parisdeki sulkasd dola - yısile Almanlar, — Yahudilerden von İngiliz lirası ceza tarhetmişler, hal sükünetini çözerek — söz makasladı. Çünkü paradan bah - sediyordum. Mukabele etti: — Diğer fa bırak!.. Nereye olsa gideriz. ten, muhacir milletir.. — Sekse milyon İngiliz lirası cezaya ge - lince; ona cevabım şudur: Döner dolaşır o para yine b ze gelir?. dedi. Vay canına!.. Bu, büyük ve in- sani düşünceye sevkedecek - bir karşılıktı. Demek; dünyada verilen, nan paralar döner dolairş yine Yahudinin eline gelir?.. — Burası ilerin çektikler' nedir? Bence şudur: İsa Peygambe beynelmilel bir din vücude getir- di ve beşeriyeti irk ve cins tefrik etmeden bir araya toplamağla ça- lışti. Hazreti Muhammed, dini islâmı vücudlandırarak Cenabı. Hak rabbilâlemin kıldı, Yani o da, ve cins tefrik etmiyerek beynel - bir din vücude getirdi. Musa Peygamber; Tev - ratı Yahudilere bahşetti, Ve muh- tas manada Yahudi dini vücutları dırdı. Binsenaleyh; Yahudi dini .e salik olanlar bir ırk, bir cins, bir nevi gibi dünya yüzünde yalnız ve başlıbaşına kaldı amma; fik- zoflarile, âlimlerile, bankalarile, masonevi — teşkilâtile İsanın d Muhammedin de dininden daha şümullü — bir kuvvet ve kudret vücude getirdi. Acaba, netice ne olacak dersi - niz?.. Bence; mühür kimde ise Sü- leymmi zuülmün sebeble Van'a Doğru ilk Ray Dün Döşendi (Birinci sayfadan devam) ve yaratacağı ekonomik sosyal ha- reketleri esaslı ve canlı bir surette izah ederek sözlerini şu cümleler- | le bitirdi: Bölgem ve şahsım namma bölgeyi saadete kavuşturan bu tö- rende hasıl olacak neticelerinden dolayı memlekette demiryolu s- yasetinin babası olan yüce Cum- hur Başkanımız sayın İsmet İnö- nüye, Büyük Millet Meclisine, hü- kümetimizin değerli Şefine ve er- kânına alenen derin şükranlarımı sunmayı bir vazife bilir, Doğu - Güney bölgesinin bahtiyar Cum- buriyet çocuklarımı kutlularım.» Müteakıben Devlet Demiryolla- rı inşaat başmüfettişi Adnan Öz- yol, yapılmakta olan bu yol hak- kında rakamlara istinad eden iza- hat vermiş, sonra — halk hususf trenlerle istasyona götürülmüş ve) orada hazırlanan büdede ağırlan- mişlar, öylediklerini bir tara-| Bir Nümayişin Sırrı P. (2 inci sayfadan devam) tın buna pek ziyade içeri müzakerelerin her safhasındı edildiğini dosta düş eyi lüzumlu görmüş - shesizdir iya, Roma - Ber- lus ve Çekosi ması Almanyaya ort hâkim bir va: kat bilhassa anşlus meselesinde İtalyanın zararı, Fransanın rından daha büyüktür. Şimdi ya Fransa ile anlaştıktan son menfaatlerine n herhalde uygun da sayılamaz. İ- talya şimdiye kadar bu ortaklık tan ne kazanmıştır? Habeşistan. Eğer bu imparatorluk orta Avru- pada fedakârlık pahasına elde e- dilmemiş olsaydı, İtalya bunu kâ- fi görebilirdi. Fakat bü yük fedakârlıktan sonra ve bil- hassa Berlin or' lar temin etti, | Ttalya bi âfi görmüyor. Al - many ta Avrupa hegemor. yasını temin etmek için İtalya, Almanyadan Akdenizdeki men - faatleri hakkında vâitler almıştı Bu vâktl kat orta Avrupada sağlam yer - leştikten ve Fransa ile anlaşlık - | tan sonra Almanyanın | olan ihtiyacı azalacaktı aleyh bu anlaşma içi adımda, yani Alman Hari bilinin Parisi ziyareti arifesinde, İtalya, Akdenizdeki mutalebatını tescil ettirmek istemiştir. Yapı - | lan nümayişin manası bu olabilir. İHtalya, bilâhare bunları ister ve yahut da İngiltere ile imzaladığı statüko itilâfı dolayısile aynen is- tiyemez de başka mıntakalardar konsesiyon talep eder, Bu, İtalya- zın bileceği bir iştir. Fakat İtal - ya, başta iş ortağı Almanya olmak Üzere mutalebatının herkes ta rafından - bilinmesini — istemletir. Almanya tarafından daha dar za manlarda girişilen — taahhütlerle alâkadar iddiaların bu dakikada tescil edilmesini faydalı bulmuş- | tür. Bugün için birşey temin et- mese de ileride açılacak olan mü- zakerelerde pazarlığa yarar. İşte *Tunus, Korsika, Nis> nümayişi- zin Faftası Başladı (1 inci sahifeden devam) afişler, levhalar asılmıştır. Tür - kiye mahsulü olan yiyecek mad- delerine karşı da hakın rağbetin! Bu sene vitrin müsabakası ya- pılmamakla beraber, birçok dük- kânlar vitrinlerini süslemişlerdir. 'Tramvay, vapur gibi nakil vasıta- larında da yerli malları için gü- zel vecizeler asılmıştır. Bu gece Ankara — radyosunda Maarif Vekâleti talim ve terbiye dan tasarruf mevzuu üzerine bir konferans verilecektir. Haftanın devamı müddetince bu konferans- lar devam edecektir. Cuma günü İstanbul üniversitesinde ve yük- sek iktısad ve ticaret mektebin- de birer toplantı yapılacaktır. ler henüz müuteberdir, Fa- | | Yerli Mallar celb için raklâmlar yapılmaktadır.| heyeti reisi İhsan Sungu tarafın- | Kendimiz Topçu sınıfımızın hafil, ağır ve en ağır silâhlarla cihazlan - masına bu sene de devam edile- cektir. Ordumuzun malik oldu- dır. Bilhassa menzil ve hareket kabiliyeti büyük, yanlara çev - rilme imkânları en fazla silâh - larla hasmın y zeri amanda ge- rileri üzerinde mühim tesirler istihsal edecek silâhlar elde edi- lecektir., MOTÖRLÜ KUVVETLERİMİZ de değil, ayı Hükümet, memleketin coğrafi fi vaziyetine göre, süvari sınıf meotörlü ve zırhlı va yük süvari küllelerimizi karaya Hya karşı her vakit ve her yerde — koruyabilecek — motörlü i silâhlarile teçhiz etmiştir. n silâhlarımızm, — motörlü vasıtalarımızın bir seferde istih- lâk edecekleri mühimmatı — ve yabancı maddeleri (amamlama ve nakil işıni azami derecede ko- laylaştıracak sürette tertiplen - miştir. Hükümet, hazırlamış ol- duğu yeni bir programa göre bu maddeleri yurdun lüzumu olan muhtelif yerlerinde depolıya - caktır. Milli Müdafaa Vekâleti, mo - dern harp silâhlarının inkişafi Je beraber artan bütün teel f en ince ve fenni ölçü ve mu - habere vasıtalarını, makineli tilikâm — vasıtalarını, — motörlü köprücü kollarımızı ve ayni manda — nakliye birlikleri bilhassa uzun menziller de hareket edecek — kısımiarırı tamamen asrileştirmiştir. ATATÜRK (3 inci sahifemizden devam) ve m büyük kâr- 1 — Reisicumhur — Atatürkü sıhhi vaziyetleri hakkında mül tabibleri tarafıı Şi 20 de veril ikinci maddededir: 2 — Bugünü geçirdiler. Umurr yet biraz daha ilerlemiştir. dakikada derecosi n gun ve dalgın NBUL, 9 (AA.) aseticamur umum! kâtihli- Atatürkün da - Reisieumhur İ vaziyetleri h vi ve müşavir tabibleri tarafından bu gece saat M deverilen rapos ikinci maddededir: , 3 — Saat 20 den itibaren dal - ginlik artmıştır. Umumi ahval vehamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi nabız: 15 teneffüs: 33 dür. Bu üçüncü raporda, ilk defa olarak vehamet kelimesi kullanılıyordu. Bütün vatandaşlar, bu kelimenin kazdettiği manzyı yürekleri acıya rak idrak ettiler. Zaten, bu berbad karaciğer hastalığının, Cirrh denilen bir derdin ne amansız b'r şey olduğunu kulaktan — kulağa duyuyar Perşembe sabahi, bu resmi teb- liğleri okuyan herkes, raparlardaki kelimeleri, cümleleri tahlile ça- lışıyor, son bi ümidle teselli am- yordu, Fakat, perşembe saba -« hi kara bir günün — sabahr tai, İstanbulun havasındaki o günkü bunaltıcı duygular, heplmizin için- de bir yara açmıştı. Bu kara sabahın seheri çok u- zun sürmedi. — Saat ön buçüktu. Bütün İstanbul büyük Atasının öldüğünü duymuştu. Bir n taşması, coşması gibi, herkesin gö-| tünden yaşlar boşandı. Perşembe sabahı saat 9 da ha- yatta olan Atatürk, saat dokuzu beş geçe ölmüştü. Bu hâdise o ka- dar muazzam bir şeydi ki, ilk önce ilk duyduğumuz dakikalarda, bu- na inanmak istemiyorduk. Kendi kendimize: — Atatürk ölür mü?, Ölüm onu alıp götürebilir mi? diye soruyor- gu top sayısı da arttırılmakta - | İnız cephesi ü- | atalarla, bü- | | rapot REİSİCUMHUR KARABÖKTE Bütün Silâhlarımızı | Yapacağız İHRACATÇI BİR HARP ENDÜSTRİSİ Hükümetimizin milli amızın ve yürt emmiye zum gösterdiği sahalarda kur- mak kararını vermiş ve tatbiki- ne başlamış olduğu harp endüst- risi üzerinde bugüne kadar alm- mış olan neticeler, Türkiyenin, coğrali vaziyet ve teknik kad - rosunun küvveti dolayısile yal- nız kendi ihtiyaçları için değil, Ihracatçı bir harp endüstrisi ku- rulabileceğini isbat etmiştir. Bu işler için milli müdafaa emripe verilen tahsisatla, fen - nin mi nülerek modern tesisler kural- mak kararı verilmiş ve bunlar- dan bir kısmı üzerinde tatbikata geçilmiştir. Kalite meselesini de | halletmek ve imal ve tedarik şini tanzim ve kontrol etmek zere çalışma sahası fen ve san'at umum müdür- Tüğü: kurulmuştur. Mili dafaa Veküâletine bağlı ve her hususta teknik organı ve teknik bürosu olan bu umum müdür - lük, modern vasıta ve uzuvlar- la teşkilâtlandırılmıştır. Aletler ve çalışmaları hergün artan | boratuvarlardan bugün; kimyı fizik, muhabere ve barut vası - taları lâboratuvarları faaliyete feçmiştir. Kara ordumuz için alınan bu tedbirlerden başka hava ve de- nİz ordumuz için de yeniden bir çek harp gemisi, tayyare, müda- faa silâhları almacaktır. Hü met, 3395 sayılı kanunun Kabu lü dolayısile hazırlamış olduğu programı, hiç fasıla vermeksizin ve neticeye kadar tatbik edecek- tir, Esrarengiz Bir Cinayet İşlendi (1 inel gahifeden devam) bulunduğu yere giderek tahkika- 25-10 yaşlarında tahmin olunan maktulün üzerinde elbise olarak bir frenk görnleğile az ve kısa bir dondan başka birgey yoktur. Cesedin sellerin aç- tığı bir çukura itina ile yerleşti - rilmiş olması ve vak'a mahallin- de hiçbir kan lekesine tesadüf e- dilmemesi, cinayetin başka bir yerde işlendiği hissini vermekte - dir. Cesed bütün semt halkına biner birer gösterilmiş, fakat kime ta- rafından tanınmamıştır. Maktü - lün tekmil elbisesi alındığı halde kunduralarının ayakucunda bıra- kılması ayrıca dikkat nazarını cel- İbetmiştir. Bu zavallının ya parasına tamaan öldürüldüğü, yahud da ir aşk kurbanı olduğu tahmin e- dilmektedir. Zabita ehemmiyetle tehkikatı- na devam etmektedir. Cesed mor- | — Hüdise o kadar büyük, o derece! ınsanı sarıcı kdi ki, yüreklerimiz Pparçalanıyordu, © gün, Öğleye doğru Anadolu ajansının, Ankara caddesindeki İs- tanbul şubesi binasmı önünde top- lanan gözü yaşh vatandaşlarmıza | ölüm haberini veren resmi ajans bültenini avuçlarının içinde sıka- rak okudukları halde, hâlâ, bu ö- lüme inanmak istemiyorlardı. Perşembe günü ajans binasının önü görülecek vaziyette idi. A - Jans ölüm haberini veren resmi raparu binlerce bülten halinde basmış, pencereden sokağı doldur- muş, hıçkıran vatandaşlara atı - yordu. Bültenler kapışılıyordu. Her okuyan bir daha okuyor, göz- lerinin o fena haberi veren kelime- leri hakikaten iyi görüp iyi gör- mediğini farkedemiyordu. Atatürk ölmüştü.. En büyük insan, en bü- yüğümüz ölmüştü.. İnanmak is - temediğimiz, inanmamak ihtiya- tanda olduğumuz ölüm. çok geniş | Mü - | Suriyed' Bir İsyâ Çıktl, Haleb (Husus) — takasındaki Cebel € lenan Aleviler ÜÇ mektir. BU i min için şimal MWt gl riş hazırlık görtüklel ğ Aleviler cuma sabâHli mücehhez şete grup'” | rap köy | kazakollar | Süleyman Horşi İi Makbel inkişafları düşü - | rin bir endişe uy4' tiye meti Halı er mıntakalardai için dört yüz ,;deM mişse de jandartiki | ilk müsademe bosgiff, lardır. Asiler üzerin€ İ jandarsnalardan lânlarile beraber | mişlerdir. g Dün sabah sevkldıu: | jandarma müfrezesi | nin beş kilometre | bir saat kadar süren | müsademeden sı,nfın bur kal ve 35 jane A esir düşmüştür. Asilef yi darmaların si sonra kendilerini mışlardır. KÜYLÜLER ÖL Vatani hi büslerde bumnmm“fw Horşit hükümetin kâ yeceği ağır ıcııımrr*",v a olduğundan teşebb N mıştır. Vaziyet .t'"*“_ leşmektedir. Suriyedi yok denecek kadar İsyan mıntakasında P aiğ ler basılarak yağma €ef kavemet etmek istiyef, öldürülmüştür. Ş Aldığı bütün rrf'"”':, A isyanı bastırmaktaki #ÜĞ eden vatani hükâm€t H, müracaat ederek MN a Bince asayişin — muhü Fransanın ıs'uw.' miş ve Fransız J dahalesini istemiştir: ğ Bu müracaat üzeri legesi asilerin reisi l | gitle temaslara başli ı,.ı*; denberi Fransızlarla ’.“r y | pılmasına rağmen , | mekte ve köyleri bü”f::ı ediyorlar. Dün akşatl Cumhurretsi ıınşım"*”:y | | deşi ve Humus meb'US” gel yem Atasi ıjıh'yrnll'd | Kazabasından - dönetl yağmuruna tutulmuş. delik deşik olduğu h'# A me?f 21972 31571 5589 12295 18021 22812 14130 11179 21234 3709 3 19690 i1s70 s187 196i