—SON AF —7 1 hci Rünun — Günlük Yeni Hâdiseler Hayat (5 inci sahifeden devam) «Sonra stüdyoya hareket,.. Fa - kat, filmi çevirmiye başlamazdan evvel makyaj yapmak, kaşları ve kirpikleri boyamak, düzeltmek lâ- zım. Bazı yıldızlar bu zahmetten kurtulmak için kaşlarını büsbütün bıraş ettirirler ve - oynıyacakları filme göre fırça ile kaş yaptırır - lar. Bu, hakikaten pratik ve kolay dır, Sonra saçları düzelten berbe- rin önüne oturulur, sonra da el - bise giydiren kadının önünde a - yakta durülür. «Saat dokuzda, bazan daha ev » vel sahneye çıkılır. Kısa fasılalar- la öğlene kadar — çalışılır. Öğle yerleğimiz —pek sadedir: Kü - Çük bir sandviç, birkaç yaprak sa- lata, biraz meyva.. sonra yine çe - lışma, bu, akşama kadar devam &— der..» Marlen, sustu. Bir sigara yaktı Bir iki nefes çekti, ve: — «Stüdyodan çıkınca işin bitti. ğini mi zannediyorsunuz?.. — Fve dönünce rolü ezberlemek lâzım - dir. Ekseriyetle bir profesöre #ti- yaç vardır. Bilhassa benim gibi ya bancıların, İngilizce — kelimeleri doğru telâffuz edebilmesi için. «Sade bukadar mı?.. Hemen ber gece Trokaderoya, Brovn Derbiye, Paris kahvehanesine, ya da lüks kkantalardan birine gitmek, «i lü tuvaletlerle kendimizi göster - mek mecburiyeti vardır. Bütün çalıştıktan, — yorulduktan — sonra dinlenmeden, istirahat — etmeden bü gibi yerlere gitmek, gece ya - rılarına kadar şampanya — içmek, dansetmek ne yorucu çeydir bilse- iz., Buna eğlence — denilir. mi biç?... Yorgun, argın gelir, yatağa düşersiniz... Stüdyoda iş olmadığı zaman da rahat değilsiniz. Musiki dersi almak, yüzmek, ata binmek reklâm fotoğraflarını — çektirmek, daha neler bilir miyim ben... — Bu, âdeta, bir cehennem ha - şatıl... Sevimli san'atkâr gülümsedi ve devam etti: — Oh!, O derece değil... Bir ce- hennem hayatı, fakat çok ta zevki Var... Öyle bir cehennem hayatı ki seve seve yaşıyoruz. Ve hiçbir şey mukabilinde bu hayattan ay - tılmıya razı değiliz... «Bir filmin sonunda kazanılan muvaffakiyet neye benzer — bilir misiniz?... Alkolün verdiği zevke, neş'eye... Frankistlerin Hava harbi Salamanka 7 [M)—Düngı— ce büyük umumi karargâh tara - i fından neşredilen tebliğde şöyle denilmektedir: Dün Altura ve Gatova selon Kimanındaki askeri hedefler bombardıman edilmiştir. Bu bora- | bardımanlar — neticesinde büyük yangınlar zubur etmiştir. Bombar- dımanlara mâni olmağa çalışın düşman tayyarelerinden iki avcı tayyaresi düşürülmüştür. Tayya- relerimiz salimen — merkezlerine dönmüşlerdir. ile Bar- | (4 üncü sahifeden devam) kın yüzde Bü i çiftçi ve toprağı Ppek bereketli olup ermsalsiz mah sul yetiştirmektedir. Havvanat iti- barilel de çok zagindir. Şimal ta- rafi ormanlıktır. Memleketin ce- nub kısmında ise yetişmiyen hiç bir şey yok gibidir. Ukrayna ara- zisinin bir kısmı da Lehlerin e - linde olup buradaki halkın da he | men hepsi Ukraynalıdır. Lehistan Ukrayna kadar zengindir. Hatta orada yetişen buğdayı bu Lehli- lerle başka komşuları da istifade etmekte ve yedikleri ekmeği te- min eylemektedir. Şimdi bir de üçüncü Ukrayna vardır ki 6 da Çekoslovakyada muhtariyetle idare edilmeğe bap- lamış olan yerdir. Buranın hal kına Ruten derler. Ukrayna, di- ğer ikisi kadar zengin olmamakla beraber ziraatçe az ehemmiyetli değildir. Sandey Ekspjresin bundan sön- ra Ukranya meselesinin alacapı | ehemmiyet noktasından neler o - | lacağına dair yürüttüğü tahmine gelince: Çekoslovakya devleti da- hilinde muhtariyete malik olan Ukranya, bundan sonrası için | her üç kranyada da birleşerek müstakil bir devlet vücude getir- | mesi hususunda mühim bir pro- | paganda merkezi olacaktır. Rus, Leh ve Çekoslovakya Uk- ranyası başka ve ayrı duracak - | larına, bunlar birleşerek — başlı başına bir devlet halinde niçin toplanmamalı? Bütün Ukran: lar birleşmeli! Ukranya Ukranya- hılarındır! İşte bu propaganda bundan son- ra hararetle devam — edecek ve | tabii bundan diğer bütün alâka - darlar için türlü türlü düşünüle- cek meseleler çıkacaktır. Eğer bir gün böyle müstakil bir Ukranya devleti vücude gelecek olursa ha- kikaten tam manasile - istiklâlini muhafaza edebilecek mi? Daha ziyade böyle bir devletin vücude getirilmek istenmesi onun, Al - | manya nüfuz ve tesiri altında bu- lundurulmak istenmesi demektir. Şimdi Ukranyanın — yetiştirdiği (3 inci sahifeden devam) Sinema ve tiyatroların içinde ayrılmış ve fiyatca daha ucuz - ian bir yer vardır. Ancak burada oturanlar sigara içebilirler. Nevyork, yangından çok kor - | kar. Bukadar kalabalık nüfusu e- lan bir şehir için bu, yerinde bir | korku. | Nevyorkla nakil vasıtaları ve | kundura boyatmak çok ucuz. 49 uncu caddenin kaldırımlarına di- | illmiş kocaman, sebpahı dürbüp- | ler, yabancıların ilk dikkat naza- | mni çeken husüsiyetlerden biri- | dir. Beş sent mukabilinde Züha! | | yıldızmı, yahut Nevyorkun en | yüksek binalarından birinin üst İ katını gösterir. Allahın eserile in- sanların yapısını tercih hakkı si> zin... EN UCUZ YEMEK Nevyorkta aylıklar, haftalıklar ve gündelikler hayli yüksektir. Fakat hayat da o nisbette pahalı- . Garibeler Diyarı |— Arefesinde miyiz? buğday ve türlü türlü mahsüller, hayvanat, ilerde bir harb olursa Almanyanın çok İşine yarıyacak, harb helinde yiyecek — sıkıntısı çekmiyecektir. Lâkin Almanya bu maksadına öyle kolaylıkla vasıl olabilir mi? Böyle müstakil Ukranya vücude getirerek onu da kendi nüfuz ve tesiri altına almak için Rusya ile karşılaşmıyacak mu? Rusya, Uk- ranyanın — gitmsine ve diğer I: Ukranyanın da birleşerek — büyl> bir devlet haline razı olamıyacağı! için burada Almanya ile Rusya arasında İhtilâf — çıkacağına hiç şüphe etmemeli. İşte Almanların maksadı. Ruz- ya ile Fransanın arasındaki itti - fakı bozdurmak, Rusyayı Fran - sadan ayırmaktır. Fransa artık Rusyaya yardım etmiyecek olursa| Almanya da arkası emin olarak Rusyanın karşısına — çıkabilecek diye hesab edilmektedir. Berlinin — Paris ile anlaşa - rak karşılıklı teminat — elde et- mek ve Fransa ile Almanya ara- sında artık biribirlerinin toprak- larında gözleri olmadıklarına da- ir müşterek beyanat imza ettir - mek istemesi, bundan ileri geli- yor, Fakat Fransa ile Almanya arasında böyle bir anlaşma poli- tikası hakikaten muvaffakiyetle neticelenir de Berlin ile Paris a- rasında bir de ademi tecavüz mi- sakı aktedilmeğe kadar varılırsa bundan İngiltere için ne çıkacak?) Sandey Ekspresin anlamak ve an- latmak istediği diğer mühim nok-| ta da budur. Avrupada doğrudan doğruya İngiliz İmpafatorluğunu alâkadar eden bir meesle olmadıkça terenin her şeye seyirci kalrı hususundaki cereyanı müdafaa eden bir mesole olmadıkça İngi! Eksprestir. Bu gazete; diyor: İn - giltere Avrupa kıt'asında yaşıvanı bir devlet değildir. Onun için İn gilizler Avrupa işlerine arkalarını çevirerek asıl kendi İmparator - luklarına aidi meselelerle me;guı olmalı. Artık İngiltere ile Aln yanın da bir daha — harbede gı yoktur. dr, Her bir dolarlık aliş verişte birkaç sentlik «Satış vergisi» ve- rilir. Bu vergi, işsizlere yardıma tahsis olunmuştur. fak bir lokan- tada yiyeceğiniz en ucuz yemek, 50 sente patlar. (Bizim,paramızla 60 kuruş). Tereyağı, süt, şeker, ekmek pek ucuz. Buna mukabil, bir tıraş, bir dolar. Kiralar müthiş yüksek. Olduk- ça iyi bir semtde iki, üç odalı baş bir apartımanın kirası on beş İn- giliz lrası (yüz Türk lirası ka - dar). Ufak, mobilyeli bir apartı man ancak 30 İngiliz lirasıdır. Nevyorkta bedava olan tek bir şey var: Kibrit!... Bunlar, kutu i- çinde değil, defter halindedir. Reklâm olarak verilir. Parasız ol- malarının sebebi de bu... Defterlerin - kaplarında — neler yazılı değil! Gelecek intihabatın namzedlerinden tutun da kabare- lere, barlara, öksürük — ilâçlarına kadar her şey var... (5 inci sahifeden devam) Vatan hizmeti emrinde Çanak- kalede geçirdiğim ayların hatıra- sını hayatımın sonuna kadar u - nutmıyacağım.) İşte Atatürk, büyük harbde, Conk bayırında düşmanla çarpı - şırken, göğsüne bir düşman kur- şunu isabet etmişti, O sırada ya - nında merhum Kütahya meb'usu Nuri Conker bulunuyordu. Kur- şunun göğsüne isabet ettiğini his- seden Nuri Conker, Atatürke: «— Kemal Bey, vuruldunuz.» demişti. Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Bey, o vakit, bu selfer Ata-| türkün yaptığı gibi — yapmıştı. Derhal parmağını dudağına gö - türerek: — Bus, demişti. Bu işaretle vurulduğunu, ku - mandası altındaki askerin duy - maması lâzım geldiğini anlatmış- ti. Bereket versin, o zaman, göğ - güne isabet eden kurşun, sol ce - bindeki altın saate tesadül ettiği için, daha içeriye geçerek vücu - düne işlememişti. Ya o düşman kurşununu altm | saat tesadüfen önlememiş olsaydı; aradan birka; yıl geçtikten sonra, perişan hale düşen memleketi kim kurtaracaktı. Must&fa Kemalin vatan hizmetleri henüz bitmemşiti ki, Çonk bayırındaki düşman kur- şunu, onun hayatına son vereme-| di. Atatürk, bu defa, hastalık dev- resinde, ölüm dakikasına kadar, kendisini ziyaret edenlere, ailesi efradına ve hatta doktorlara kar- şı, asla hayattan ümidsizlik eseri göstermemiştir. — Bunun sebebi, bastalığın vehametini bilmediğin- den, değildi. Conk bayırında ol - duğu gibi kendisini canından çok seven milletine keder vermekten çekinmesiydi. (Devamı var) Yeni Belediye Reis Muavini geldi (1 inci sahifeden devam) dün öğleden sonra Vilâyete gelmiş ve burada eski şehreminlerinden Mehmed Ali ve operatör Cemil (Paşa) nin tebriklerini kabul et- miştir. İmar müdürü Ziya ile şehirei- Tik mütehassısı Prostta dün uzun müddet Lütfi Kırdarla görüşmüş- lerdir. Akşam üzeri Partiye giden Be- lediye Reisimiz burada — vilâyet idareheyetini — toplamıştır. Mumaileyh dün sabah da tet- kikat yapmış ve Taksim meyda- pınin tanzimi için; esas projeyi beklemeden ve mütehassıs Pros- tun fikri alınmak suretile ihzari bir proje hazırlanmasını, mey - dandaki umumi helâ ile bir kısım harap binaların kaldırılmasını emretmiştir. Vali; şehrin tr daha esaslı bir $ — e yapılması- nı da temizlik müdürüne ehemmiyetle bildirmiştir. Yeni Vali ve Belediye Reisimiz dün bütün belediye — teşkilâtına bir emir göndererek bazı eşhasın vakitli vakitsiz belediye dairele- rine girip memur ve müstahdem- lerle iâübaliyane görüştüklerini bürolarda oturarak memur ve No.25 Buluşacağımız yeri o tesbit ede- cekti. İstemiye istemiye onu caddeye kadar çıkardım. Ayrıldık. Bisik- letime binerek Erenköyün yolunu tuttuğum zaman, kendi kendime mırıldanıyardum: — Aşk güzel şey ve sen tamnü- mara bir âşıksın oğlum Sermed!.. ... Bugün Belma ile Yakacığa ka- dar uzandık. Sabahleyin - ikinci trenle ben Erenköyünden hare- ket ettim. O Suadiyeden bindi. Aksi tesadüf! Ayni trende, hattâ ayni vagonda Meral ile güzeke bir kadın da vardı. Herhalde an- nesi olacak! Lâkin Meralırı bakışı hiç unutamıyacağım. Gözleri a- Yazan: Nusret Safa COŞKUN Biz Kartalda indik. Onlar yol- larına devam ettiler. | — Meralın mütecessis ve gayrita- bil, benim okuyuşuma göre de kıs- kanç bakışları, annesile bizimle alâkadar oluşları karşısında Bel- ma biraz şüphelendi. W — Sermed, niçin bunlar hep bizimle meşgul! Bu kız. gözünü | meden senden ayırmıyor? Diye sordu. Ayni köyde oturduğumuz, alle-” ce tanıştığımız, cevabını verdim. Kat'i ültimatomu dayadı: — Ben kıskanç bir kadınım, böyle şeyler istemem! Bu kızla konuştuğunu görmiyeceğim, Söz verdim. ] teş püskürüyordu. Ne isterse yapmam; ne dilerse | yerine getirmem ki!.. Mecnün Leylâya benim ona ol- duğum kadar tutgun değildi; Ro- meo Jülyetini benim onu sevdiğim | şiddetle sevmiyordu; Arman Du- yal Kamelyalı kadına, benim ara- sıra başına gül iliştiren bu hari- kulâde sevgiliye olan zaptedil - mez, fakat çok asil ihtirasla ha- yatını düğümlememişti. — Peki Belma! dedim.. Sen ne istersen. Öl de, öleyim, kıvran de, kıvranayım. Senin elindeyim. Bana mahir bir sanatkâr gibi is- tediğin şekli ver, Beni istediğin kalıba dök. Eğer bana tapılan ve varlığına iman ettiğim bir tanrı olmasaydı, sana tapardım. Fakat inan, aşkına biat ediyorum. Bu fik biatımdır benim. Aşkın önün- de birinci defa diz çöküyorum. — Çocukluk!. — Değil Belma., değil... Yirmi üç yaş belki geç sayılmaz. Ben hiç sevmedim. Fakat rüyamda ihti: rasın, şehvetin ilk ışığını gördü- ATATÜRK | Rüyaya inanmak 5Y777 lâzım mı? Hem de filesof Konderseye hi- tab ederek Şunu da ilâve etti Mösyö Kondarse!.. Siz de cellâd elinde ölmekten ise kendi ken - dinizi zehirlemeği tercih edecek- siniz. Çünkü bu ihtilülde siz öle- ceksiniz!, O ihtilâl günlerinde siz üzerinizde zehir bulunduracak - gınız!. İstediğiniz o felsefe devri gelecek. İşte o devir de bunlar o- lacak. Kazot bunları nereden bi- rdu?.. Fransız ihtilâli olduğu zaman işler o hale geldi ki artık felsfenin ve aklın idaresi nanıma yapılmadık şeyler kalmamış, pek çok kanlar dökülmüş, bir çok in- san ölmüştür. muharrirlerinden - Dun rüya Üzerine, rüya muhtelif şe - killerine dair tetkikat yapmıştır. Bu muharrire göre meselâ yola gidiyorsunuz, Syahat — esnasında birçok yerler geziyorsunuz. Bir | yere geliyorsunuz ki birdenbire 0- rada gayri ihtiyeri haykırıyor - vunuz: - Ah, işte burası, onun, ben burasını gördüm ya.. — Halbuki siz daha evvel oraya gitmemiş - tiniz. Bunu araştırıyorsunuz. Ni- hayet bir kere rüyada görmüş o!- duğunuzu . hatırlıyorsunuz. İngiliz muharririnin dediğine bakılırsa her sabah uyanıldığı zaman o geceki rüyaları kaydet- mek lâzım gelecek. Eğer bu dik- katle yapılırsa o zaman ahlaşıla- cak ki bunların hepsi de gün geç tikçe birer birer çıkacaktır. Çün kü rüyalar ile hakikat arasında bu kadar sıkı bir münasebet var- dır. Fakat burada şu süalleri sor mak hatıra gelmez mi? Bundan ne çıkacak?. Eğer rü - yada gördüğümüz her şey birer birer çıkıyorsa ve bunu bizlm de bilmemiz kabil ise hakikatte ne kâür edeceğiz?. Sonra acaba ha - kikâaten istediğimiz rüyayı gör - mek, islemediğimizi görmemek de elimizde midir?. Bu süâllerden sonra İngiliz mu- harriri şunu da ilâve ediyor k eğer buna müsbet bir cevab alı - nırsa herkesin memnun - olacafı tablidir. İstediğimiz yeri gidip görebi - lir miyiz?. Eğer istediğimiz rüyayı gör - mek imkânı bir kere elimize ge- çerse neden a istediğimiz | bir seyahat edemiyelim?. Rüyada telkin denilen vüsıta- dan niçin istifade edil, te istediğimiz rüyayı memek ve rüyada istediğimiz ye- Ti gidip görmek bahsinde en zi - yade işe yarıyacak vasıtanın tel- (3 inel sahifemizden devam) ' kin olduğu düşünülmüş ve Av (5 inel sahifeden devam) “Yirminci ve son tecavüz on beş Bgün evvel vukua gelmiştir. Cadı, Halifaks'ın 60 kilometro isinde etommobilden İnmiş ve Konin Lamb adlı bir çiftçi kadı- ——MLZcODCCSDCSHE müdürler üzerinde nüfuz tesis e- dip kendi işlerini tacil ettiklerini bildirmiş ve kanunlarımız bü - tün vatandaşlara müsavi mua - mele yapılmasını - emrettiğinden bu kabil eşhasın katliyyen kalem odalarına ve bürolara kabul o - lunmamasını tamim etmiştir. Hüm gecedenberi aşık —olduğum kadın sensin!.. O zamandanberi her genç gibi ben de bir çok kıza, kadına tutu- labilirdim. Bir anlık, bir saatlik bir günlük olsa bile bir his duy- madım kimseye -karşı. — Daha çok gençsin.. Bir gün olur duyar, bu sözlere, bu bağla- nişa gülersin!.. — Gülmem Belma.. duymam ki güleyim.. — Ben de öyle düşünüyordum. eskiden.. fakat.. Fakatın önüne konan ıki nokta- nn izahını yapımadı. Akşama kadar onunla kırlar- da dolaştık. Öğle yemeğimlzi bir kır gazinosunda, taşkın bir neş'e içinde yedik. Yekdiğerimize biraz daha açıl- dık, birbirimizi biraz daha anla- mağa çalıştık. (Devamı var) 8 / Birincikânun/938 perşembe 9 » cuma » cumartesi 12 » pazartesi Belediye emekli ve öksüzlerinin turyalı bir profesör de geçen sere bundan istifade ile birçok tecrü: beler yapmağa muvatfak olmuş- tur, Tecrübe edilen bir adamla is- tenen rüyaya göstermek - istiyen bu Avusturyalı profesör birtakım gramofon plâkları hazırlamış. C adamın uykusu geldiği zaman bunları çalarak öylece uyutmuş uyuduktan sonra da plâkları hir müddet daha çalmağa devam et- miştir. Bu profesör soruyor — Sizin en mes'ud zamanımız ne vakitti?. Şu cevahi alıyor: — Sevdiğim kızla ilk defa ta - nıştığım zaman — bulunduğum'uz yerde şöyle bir hava çalıyorlardı. Biz de onu dinledik. O zaman hiç unutamam. Sonra aşkımız izdi - vaçla neticelendi. Mi Tecrübesini yapan profesör de işte 0 mes'ud zamanda çalınımlış olan hava plâkla tekrar ediyor.. Kaç sene evvelki mes'ud saatini tekrar yaşıyan, fakat rüyada ya- şıyan adam saadet heyecanlarile uaynıyor. Bu tecrübeler müsbet neticeler vermekten geri kalma - mıştır. Eski mes'ud günlerini ha- tırlıyarak saadetini tazelemek is- tiyenler için bu tecrübelenden is- tifade mümkün olmuştur. Gra - maofonda çalınan bir şarkı, uyutu- lan adama eski hatırayı tazeliye- cek bir koku, hulâsa — kulak ve burun ile çok şeyler telkin edi'e- bilmektedir. Uyuyan adam rüyasında bir çok şeyler görüyor, eski saadet hatı - raları canlanarak o heyecan — ile uyanıyar, O bhalde istediğimiz rü- yayı görmek de mümkündür. Ma- ziyi hatırlamak suretile rüyalar görmek mümkün, fakat acaba is- tikbalde olacak şeyleri gürmek de istediğimiz zaman doğru mu - dur?. Haftalık bir İngiliz gazetesinde bu mevzulara dair neşredilen ya- zıdan çıkan hülâsa budur. Yuka- rıda ismi geçen İngiliz muharri! nin yazdığına göre istikbali keş- feder yollu, — ryalarla daha buna benzer — esrarengiz — hâdiseler| şundan — ileri — gelmektedir. Uy- kuda ruh ile beden — arasında muyakkat bir ayrılık oluyor, Ruh artık serbest kalarak başka âlem- leri dolaşıyor. - oradan öğren - diklerile dönüyor. Uyanıldığı za- man işte ruhun bu hatıralarile göz açılmış oluyor. Bunlar ne ka- dar karışık olursa olsun bir tara- fa kaydedin, o zaman birçok şey- ler öğrenilmiş olacak, Bu mevzu üzerinde daha neka- dar söz söylenmek istenilirse mümkündür. Fakat esrar perdesi açılmıyor ki. Ingiltere'de bir cadı türedi nin üzerine hücum etmiş. Kadın, şiddetle kendini müda- fan ettiği halde kolundan ağır su- rette yaarlanmıştır. Halifaks ölü bir şehir halini al- mıştır. Kadınlar sokağa çıkmağa cesaret edemiyorlar. Geçen gün belediye intihabatı vardı. Rey verecek kadınlar, dı - şarı çıkmak istemediğinden za - bıta, sokaklara polis ve jandarma ikame etmeğe mecbur olmuştur. Bunun üzerine kadınlar gitmiş- ler, reylerini vermişlerdir. İstanbul Belediye Reisliğinden : 1 -294/ 205 - 586 BB7 - A - 979i 938 yılı Üçüncü üçer aylıkları yu- Karıda gösterilen günlerde ve cüzda n sıra sayılarına göre verileceğinden aylık sahiplerinin cüzdanlarile Zira at Bankasına müracaatları. 8919 B. ' İlstanbul Deniz Ticareti Müdürlüğünde n Müdiriyet ve mülhakat Ilmanları için elli adat dosya dolabı, yirmi dört adet yazı masası, altı meşe yazıhane, altı koltuk, iki hah ile iki yüz yetmiş beş adet hezaran sandalye ve yirmi beş koltuğun mübaytası Ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur. Sandalye ile koltukların tahmin bedeli 1125 lira diğerlerinin ise 3120 liradır. 1125 liranın yüzde yedi buçuk teminatı muvakkatesi 84 lira 37 kuruş, 3120 liranın 234 liradır. İsteklilerin teminatı muvakkateleri İstanbul Muhasebe Müdürlü- ğüne yatırdıklarına dair makbuz veya banka mektupları ile 22/12/938 Perşembe günü saat 14,30 da Galatada Rıhtım caddesinde İstanbul De niz Ticaret Müdürlüğüne, şartname ve resimleri görmek istiyenlerin de Müdiriyet İdare Şubesine müracaatları ilân olunur. (8918) (3 üncü sahifeden zalamayı — düşündü. Fransa ile irazalamayı giltere İtalya ile mül normalleştirmek için kavelesinin meriyete min etmeği taahhöd &Ü da derhal Romaya sefif ceğini bildirdi. Dört bi maş dolaş barıştılar Ve 5 Fakat Çemberlayn VE ğğ memleketlerine geri sanra Münih anlaşmasıli? Öğ ve ehemmiyeti yavağ laşılmıya başladı. Ve bunun Almanyaya ortâ temin ettiği vaziyetin tebarüz etti. Bunun İl reaksiyonu silâhlanma V Ç nün hızlanması — gel emiştir. Münihten PŞ “zaman için sulh £ ın, geri döner dÖ i var kuvvetile başlaması, sözlerle hâl sında garip tezad tei mu? 4 Almanya Münihteki gün olmiyan bü bi İngiltereye gücendi H Amerika ile ticaret Mi zalamasına daha Ti cendi. Ve hele Yahı da aldığı yeni şiddetli İngilterede uyandı! öğrenince — büsbütün Fransa ile ebedi sulh imzalamak istemisiniü bi budur. Diğer Bİf Fransayı — tekrar # mekten menetmektir: laşmasile — Fransa şarktan elini kolunu ÇEÇ Almanyarn işine YÜ eğer Almanya Fri bi tazyik etmekte dt“' olursa, bu defa aldığ? den istifade eden Polifi ne alan bir şark konfü geri dönebilir. So Pransadaki vaziyetli mekte milli sosy hususi bir alâkası VP İtalyanın Fransay kındığı tavra gelinct doğruya oportünizmöl Almanyadan çekini reye de diş geçli karşı da bir var abalil ge takip etmezse, ıııu'" ner. Fakat bu dakika İf yanlara bakarak mü binezonlar hakkında lamaz. İngiliz - devamlı olamaz. O da çok şeylerin & Ribbentrop'un Ziyi layn'in seyahati, ŞU gi yet, Münihte atelactlt nereye varacağı mıyan kararları" kat Münihte mılı“' durulmamıştır. Hikâye | İnkisarıh? (4 üncü — Ah.. Ne iyi edemezsiniz. Çantanın kayb? acımadım.. Ne & bit çanta, fakat İSÜ batıra vardı.. (GEÜLÜN den resmi çıkarartFiği Bu sözle y bir ıımıd doğmi