4 Aralık 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

4 Aralık 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—5SO0ON TELGRAF —S inçi Kinin 188 Loyd Corc Versay konferan- sı hatıralarını anlatıyor Beneş çok şey koparmıya çalışıyor, çok sinirli davranıyor, fakat diplomasi oyunlarında azami muvaffak oluyordu Halbuki suih konferansına Mazarik gelmiş olsaydı.. yakyanın başına ma- ' lüm olan felâket geldi. U- mümt harbdea sonra — eski urya imparatorluğunun en- kazından teçkil edilmiş olan Çe - koslovak devi akı" zünle ve uğradı. | Çekoslovakyanın ikinci Cumhur Reisi Beneş Almanlar, Lehler, Macarlar ay- ldıktan — sonra Çekoslovakya ekoslovak şimdi kendi kendi ni toplamağa uğraşıyor. Fa- Çekoslovakyayı yirmi sano evvel vücüde getirmiş - olanlar şimdi ne diyorlar? O zaman Av- Fupa haritasını yeni baştan ya » panlar kimlerdi?. Am #ransa başvekili ngiliz başvekili Lold kat Klemanso, Corç değil İngilterenin eski başvekiline da- ir Londranın yeni gelen haftal gazetelerinden biri şayanı dik - kat bir yazı neşrediyor. Bu yazı nın şayanı dikkat noktalarını hü- lâsa etmek faideli bulduk. iaye Corcun tam 50 senelik bir siyas hayatı varmış. Şimdi ken - İsi çok yaşlıdır. Fakat hâlâ dinç- tir, Bugün meb'usdur. Parlâmen- toda hayatından — ayrılmamıştır. Bu iki sene zarfında Loyd Core pek. çok şeyler görmüş, geçirmiş, pek çok devlet adamlarile temas et - miştir. İşte bunların en mühim - lerinden biri de doktor Beneşdir. Çekoslovakyanın istifa eden cum hur relsi bundan yirmi sene ev - vel Versay sulhu yapılırken yeni teşkil edilen Çekoslovakya dev - letinin 3.500.000 Almanın da da - hil olmasını wrar etmişti. İşin aksi çıkacağını düşünen Versay konferansı südet Alman- ların reyini almağa lüzum gör - memiş ve üç buçuk milyonluk kütleyi Çekoslovakyaya veriver- miştir. Loid Cöre yirmi sene ev- a cum- | ?. Bunlardan bu - | | velki hatırayı tazeliyerek anla - gayor. Versay konferansının 20 mayıs 1919 günkü - toplantısında | Benes şöyle dedi: — Çekoslovakyanın maksadı İs-| Mazarik akıllı bir adamdı. Ma - carlara dair bir anlaşma elde e - dilmesini muvafık buluyordu. E- viçre cumhuriyeti gibi olmak - tır İ Fakat 938 de ise Çekoslovak - yanın İsviçreye benzetilmesini istemiyorlar, eğer İsviçreye ben- zerse bu devletin parça parça 0- lacağını söylüyorlardı. Çok yaşı- yan çok görür diyen meşhur dar- bi meseli de hatırlattık! eski İngiliz başvekili Avrı ritasının vaziyetini göstererek çu na nazarı dikkati celbediyor. Av- rupa haritasına bakanlar görür - ler ki Çekoslovakların İngiltece ile onların akrabası olan Yugos lavların memleketi arasında hay li ayrılık vardır. Çünkü arada A- vusturya ve Macariştan var. Bun ların istedi ki Çekoslovakyadan bir yol Aaçılsın, Avusturyadan, Macaristandan geçerek Yugos - lavyaya kadar gitsin. Haım ak- raba olan iki memleket bu su - | retle birleşmiş olsunlar! Halbuki Beneşin istediği kabul edilseydi Macarlardan, Alman - lardan 700.000 kişinin daha Çe » | Versay sulhünün yapıcılarından Loid Core koslovak idaresine geçmesi lâ' - zım gelecekti. Benes nihayet bu projeden vaz geçmiş ise de yine bir miktar Macarlar ile bir mik - tar Lehleri almağa muvaffak ol- muştur. Bunlar da son zamanlar- | da az kalsın bir harbe meydan ve-| receklerdi. Loyd oöre bu hususda ısrar e& - dilmemesi için cenubi Afrikanın başvekili olan ve sulh konferan- sında bulunan general Sinnts'i Çekoslovakya cumhur reisi olan | Mazarik'in yanına gönderiyor. Meraklı Şeylerı KOLONYA SUYU NASIL 'APILDI?.. Kolonya vuyu icad edileli tamazm 100 sene oldu. Bunun mevcudu, bazilerina üöre de (Jan Piyer Wemini) dir. Bire zöne (Jan Piyer / Parima), burularına kalırsa birincisidir. V. P, Farina) nn bu formülü se - Finlik vermek için, yürek varlığına karşı kullanılıyordu. Bir bardak suya birkaç damla konularak içiliyorda. (J. P. Farina) ölürken oğlu (Pol) « yanına çağırdı. ve kolaaya — suyunun formülünü anlattı. Pol, çok fakir bir zençti. Üniversi- teye veda ediyordu. — Fakat, ufak bir zermaye bulup l babasının keşfini halka tamıttırmağa muvaffak olamadı. © sıralarda, fanıdığı bir allenin kı- mına da sevdalı İdi. Bu sevgisini de bir | türlü itirafa cesaret edemiyordu. Bir gece, gene üzerine fenalık geldi, bayı- hr gibi oldu. Anası, misafirler telâşa düştüler. Pol, derhal cebinden küçük bir sişe bamın bir keşfidir. Bende de yalmız bu| gire kalmıştır. Meclisde bulunan kadınlar bununla alâkadar oldular, ve Polu niçin bunu yapıp satmıyorsunuz diye tazyik ottiler, Pol bunun bir sermaye meselesi el. düğünü mahcubane söylerken Parisli | madam bir an düüşndü, ve: — Parise geliniz, dedi. Sizi bir ha - vanlavı İle tanıştırayım. Sözüme Hi - mad ediniz, Sizi zengin yapacağım... Pol, birçok — tereddildlerden — sonra 4 Parine gitti. Kadını, sözünü tatta. Kem- | disini büyük bir lavanla fabrikasının | Sahibine tavstya etti. *Arz zaman sanra, kolonya suyu bü - Yük bir rağbet gürdü. Fakir delikanlı zengin oldu, sevdiği kızla evlendi. MEYVA SUYU İÇİNİZ... Avrupada, bilhassa Amerikada mey- va sularını karşi güsterilen - rakbot | günden güne artıyor. Nevyorkun ber hangi bir lokanta - sında, kahvehanesinde tstodiğiniz her hangi bir meyvanın usaresini bulabi « lirsiniz. Çekoslovakyanın ük Cumhur Reisi Mazarik ğer bu o zaman halledilmiş olsay- dı birçok iht zaman alınmış olacaktı. Lâkin vaktaki meselenin konferansda müzakere edilmesi sırası değildi. O zaman Benes cumhur - reisinin sözü yanlış anlaşılmıştır. Benes Leh ve Macar - ekal li- liyetinin Çekoslovakya idaresine verilmesinde ısrar etti ve nihayet kazandı. İşte sulh kontferansının bir hilkkâyesi, (Devamı 7 inci sahifede) Bilmecesi «Son Telgrafe çocuk okuyucularını da alâkadar edecek bir bilmece serisi lerlip etmek üzere hazırlanmıştır. Bu vllmecelerimiz ayın onundan - İtib: ren başlıyacaktır. Her hafta pazartesi güNü gazetemizde bir eçocuk Büme- cezle meşredeceğiz. Cocuk okuyucula- ramır bu bilmeceleri halledecekler ve hal şeklilerini gazetemize gönderecek- derdir. Cevablar hususi bir heyel ta » rafından tasmif edilecek ve kur'a çe- kilecektir. Kazananların bir hafta son- | raki pazartesi zünü Hlân edilecektir. | ! Bu küçük okuyuculara gayet kıymetli hediyeler vereceğiz Bu suretle ber hafla pazarlesi zünü Son Teleraf sülunlarında yeni bir bil. mece mneşredilecektir. Bu yeni müsabakamızın çok me » raklı ve heyecanlı olması için, şimdi - ye kadar hiçbir yerde çıkmamış çok güzel şekiller düyündük. Hediyelerimizin neler olduğunu ve | Kiraz suyu — Mafsal ağrılarıma, | / Siyah frenk üzümü suya — Hazmı Taze meyvaların suları sihbate pek faldelidir. Vücudü besler, lârarı sök - türür, barsakları temirler ve mülâye- met verir. Meyva suyu, en çok kara ciğerler - den muzlarib hastalara tavsiye edili- yor. Bu sular, cilde tazelik verir, tarava- fini artlırır, Meyva suları, yemekler - den yarım veya bir saat evvel tçilir. Ürüm suyu.. Vitamini boldur. Matf- zal ağrılarına karşı iyidir. Çilek suyu — Romatlamadan mu - bafaza eder. Vücude kuvvel verir. şişmanlığa ve kahza karşı devadır. Yabani merrin otu — Suyu az ha « zımlıdır. Serinlik, ferahlık verir, Ananas suyu — Şekeri çoktur. Me- sane hastalıklarına karşı kullamılır. — | Kima suyu — Vitamini boldur, Mi - de ve barsak hastalıklarına karşı cok vi bir ilâç yerine geçer. kolaytaştırır. Prenk üzümü suyu — İştihayı açar. İdrarı çoğultır. | — Dematek süyü — Vitamini - çoktur. | Dalma içiniz. Kuvvetlenirsinir. | Portakal suyü — Vitamini boldur. Ağaç çileği suyu — Şekeri ve haz » mi kolüylaştırisi maddeleri boldur. 4 RAKAMI Ve 4 üncü ŞARL Denilebilir Ki 4 rakamı, - Almanya imparatoru 4 dücü Şarlın hayatıaa | hükim olmuştur. | € Gneti Şarlın € sarayı vardı. Her | mevsim birinde otururdu. Bu sarayın 4 husust dalresi, her dairenin € kapı- #ı. & penceresi bulumuyardu. İmparator günde 4 defa 4 kap ye - mek yiyordu. ( türlü şarab lelyordu. Tacitin —4 köşesinde 4 büyük Hi vardı. Eibiseleri de 4 renkli idi. Şari, ( lisan konuşurdu: - Almanca, fransuzca, ingilizce ispanyolca. Ara - bası € tekerlekli ve 4 heyiir koşulu idi. 4 dafa payilaht değişlirdi. 4 tik teş- rin 1378 de vefat ettiği zaman yanı bilmeceler hakkındaki farla tafsitktı bugünlerde yazacağız. 4 döktör, 4 hasta bakıcı bahunuyordu. Gönlündeki güzel Ayşesini Şünen çoban ihtiyar çınarın göl - gesine yaslanmış kalmış, aradan santler geçtiği halde bir türlü başını dayadığı kolundan kaldır- miyor. Gözleri dalgın, beni ateş- ler içinde kendinden geçmiş. Bir- den sesler kesildi. Küçük Ahmed yeniden sıçradı. Derede Ü, yıkadı, sürüler çiftliğin yolunu tutmuş, ağıllardan içeri giriyor. ... Ahmed bu çiftliğe geleli üç se ne oluyor, Çiftlik sahibi Arif bey onu babası ölmüş, dul anasından | on üç yaşında alarak çiftlikte her» | kesin teveccühünü kazanmış, da- ha küçücük iken bu çiftliğin bü- tün işlerini görürdü. Bundan baş- ka her akşam şehre yumurta, te- reyağ, bal, süt, yoğurt indirir, Döndüğü zaman işini iyi yapmuş insan gürürü düyardı. ... Arif Beyin biricik kızı Ayşe her yaz olduğu gibi bu sene de ailesi ile beraber çiftliğe gelmiş- t1. O ne neş'eli, ne sevimli kız, Her sabah örkenden köşkten çıkar, ço- banların süt sağmalarını, tavuk- ların — yumurtlamalarını, - çiftlik hayvanlarınin timarlarını uzun Uzun seyretmekten — zevk alırdı. Bütün kış mektepte yorulmuş di- mağını bu sessiz ve dağdağasız hayatın içinde dinlendirirdi. Babası zaten burasını onun için kiralamamış mı idi? Onun için, biricik Ayşesi için. Yine sıcak bir yaz günü. Her: kes sıcaktan bunaldığı bir sıra- da Ayşe çiftliğin kapısında Ah - med ile karşılaştığı zaman bir - den olduğu yerde mıhlandı kal - dı. Ahmed, korkak adımlarla fa- kat sevgi dolu içinin cesaretile | Ayşenin yanıne sokuldu. | Çünkü Ahmed çiftliğe geldiğ! zamun Ayşe çok küçüktü. Beraber oynuyorlar, ne dereye gidi yaklarını yıkıyorlar, Çünkü Ay - şe Ahmedin gözlerinde okuduğu mananın günden güne değiştiği. nin farkına varıyor. Doğrusunu söylemek lâzim gelirse Çiğniyor hattâ biraz da korkuyordu. Aygşe çiftlikde koyunların, inok- lerin sağılmasını seyrederken Ah- medin de bir köşeye çekilerek kendisini sevgi dolu gözlerle sey- rettiğini de hissetmiyor — değildi. Hele sürüleri otlatmağa götürür- ken birden köşkden biraz uzak - Jaşır, uzaklaşmaz Ahmedin ince sesi Ayşenin kulağıma kadar ge - lirdi. | Atımı bağladıim ben bir meşeye | meşeye Benden selâm söyle de yavruma Aygeye> ... Ayşe Ahmedi seviyor muydu? Çocukluğun hatıralarile baş başa yaşadıkları günleri anarak Ayşe ( Ahmedi sevmiyor da değildi. Fa- " kat bu zsevkiden xiyade merha- mete benziyen bir histi. Sevemez di. Çünkü kendisi zengin, itihar gahibi bir adamın kızı. Ahmet ise çiftliğinde bir yanşma. Babası duyarsa. Muhakkak Ah- medi kovacak ve bir daha - biri lerini görmiyeceklerdi. Bunu dü- şündüğü zaman kendinden 2i yade Ahmede acırdı. Aradan bir kaç mevsim geçtikten sonra bir yaz günü, Ayşeyi nişanladılar. O gün çiftlikte herkes gülüyor, eğ- Bugün SARA Y ve İPEK Sinemalarında AYNAROZ KADI Bugün saat 1- 2.30-4.30-6,30 ve 9 dâa | kadar üzülecek dzdî Bana da öyle geliyor!.. — Adam sen de, zenginin parası züğürdün çe- nesini yorarmış. Doktorun parasından pulundan bize ne?, — Hepsi neyse ne ama burada saatlerce bekle- mek te hiç hoşuma gitmiyor. — Gerçek öyle, insanın yarım günü gidiyor. — Kötü mü? LAf atıyoruz... — Öyle. Artık doktorların günlük kazançlarına kadar lâfı düşürdük... — Doğru. Hele bizim gibi emekliye ayrılanlar için kahveye çıkmağa lüzüm yok. Tanış olmak, ak için hergün bir doktorun bakım'evi- gidip numara almalı, akşama kadar |âf atmalı. — Güzel kadınlar da düşmüyor değil. Baksana Şu karşıdaki iri, kara gözlü tazeye. Şeker mi şe- ker? — Taş bebek gibi! — FPakat, bu yaşta, bu güzellikte bir kadının hastalanması da ne kötü, — Ben ne veremliler gördüm ki, yüzünden kan damlar ikt — Yazık ama ne yaparsın, elden ne gelir?.. Ya- ratanın dediği olacak, Onlar yine durmadan konuşuyorlardı. Doktor bakım odasından bir hastası ile beraber çıktı: — Güle güle gidiniz. Genç kadın oturduğu — yerden işla — kalktı. Beklemekten bunalmıştı. İri, gölgeli, kara gözle- rini doktorun gözlerine dikti: — Doktor, sıra... Sözü bitmeden kesildi: — Bir hasta daha var. İki dakikı — Ama çok bekledim. niz. Doktor: — Benim suçum mu?.. Der gibi salona, koridora, odalardaki kalabalığa göz gezdirdi. Ağır, tatlı, yumuşak bir bakışla ka- dinım gözlerini okgadı: — Bir saniye daha kızımı!.. bekliyeceksi- . Yazan: ETEM İZZET BENİCI, Genç kadın, bakışlarından katmerlenip taşan ya- rı gücengin bir sezgi ile göz kapaklarını indirdi: — Poki do Ötekiler yine kohu, — En iyisi bütün bakım evlerini devlet, bele- diye malı yapmalı, — Nasıl? — Basbayağı! — Öyle ya, flâç, hekini, Bâkim herkes fçin be- dava olmalı, Başa çıkılır şey değil ki iki gözüm. Doktor: bir rontken, bir idryar tahlili, bir kan bakısı de- yip iki de ilâç yazdı mı işte baremden bir aylık tutarı, Bu ıssıya kar mı dayanır, can mi?. — Çok doğru. Ben ve karım bu kış inan olsun bir ev parası yatırdık hekime, ilâca. Genç kadın yine bacağını bacağının üstünden sarkıtmış. sinirli sinirli sallıyordu. Yine parmak- larını biribirine kenetleyip açıyor, arsda bir u- | zun uzun düşünüyordu. Salondan koridora çıkan iki delikanlı erkek ona baka baka söylendiler: — Çok güzel şey! — Gözlerine bak. İri iri. Gölgeli. Parlak. Kir- piklerinin altından bakışları keskin, alevli, ka- ra bir bürümcük gibi parlıyor. | — Böyle apak bir ten üzerine serpilen pembelik- ler arasında parlıyan kara, iri, katmerli ve gölgeli gözlere bayılırım. — Boyu bösu da yerinde. Bacaklarının güzelli- ğine, göğsünün dolgunluğuna, gövdesindeki — çiz- | gilere bak! Bacağını zallayışında bile İnsan gözlerini bü- yüliyen, parmaklarını biribirine gçirişinde bile ba- kışları doyurân bir hususiyet var, — Monşer, sıkılmasam kadının yanına gide; âşık oldum.. derdim. — Benden de ol o kadar. Sevda dedij le bir bakışta gönlü gözü kavrayıvtrmelidir. Ben sevda ona, sevdalı böylesine derin — Ama böyle birden çekip bağlayan kadmlar çok tehlikeli oluyorlar, Hiç tutulmağa gelmez. (Devamı var) size leniyor, çok ın-'ud ıl'" lardı. Fakat Ayçe daİmi zavallı Ahmedini MŞ: şam çittliğe döndüğü HÜAN haberi duyar duymaz i_ şam olüb da otlamağı # rüler yavaş yavaş gelmek! / Saatler geçti yine yv“ H yakıp onu muhakkal dL Ahmed yok. ik M dibinde — uyumuş zannederek aramağa î"a' v Beyhude bir araştırmAik ra endişeli endişeli M dı. Yolda onu Al 'v dibinde istiğraka dııd!l'_) çınarın bir dalında lar, Bunun sebebi. Ayetit” kimse anlıyamadı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: