b bahriye - nazırının bu h %::hıı ürperdi. Bir müd- ç “Nefes aldı. Hiddetini _l% kendini zorla zaptet- Sluyordu. Cemal paşa, Zarardan başka hiçbir Ü tenin n başka hiçbi. etmiyen donamna ku- hiç olmazsa böylece güÜürmeği, divanıharbden üzmeği iyi bulu - için için ilk intika- İli, k 1 teferrüatımı devam etti: Gümbotun kaçtığını beğen- Sünkü, gambot bizden MXoza — varabilir, orada, batları gerisine çekilerek Uyuklayan destroyer ör fırkalarını ha - YOraya baskın yapma- S ."Eıı birkaç tanesinden H. şakat, tahtelbahir filçtillâ. .uğhle Yapılacak destroyer Tarhlı kruvazör fırkaları- a Gayanamaz, ön- ü Ekilmek, kaçmak mec- ade kalırdık! yetit.. Adedi o taadirde düşma- VN0 un. müsavi olur- Takam, bir dniz muhare- hiçbir mâna ifade etmi- SAa teşkil eder. k;, ,..k'ı':h— için kat'i hüküm- Bek hesablar yapmak ,ŞM sayılmaz amiral! kumandanı — bahriye SD dik etti: kîym bakkınız var ama bu, M Yt bir muhareb> vazi- , a çekinlimesi imkânm p p—"" keyfiyettir. S ğ devam ediniz! k_l“' "" Mülâhaza bana terti- Baç dtirtt. İmroza tevcih î—.ı —.;ı:îıçun“ Rotamı Mon- İN RRTaN, İngiliz donanma - :hı ti kuvvetlerinin, ağır Gaş , Yazörlerin bulunduğu İ baya çevirdim. Bütün !.*:_' Mondros yolunu tut - mayın tarlala- İ Işaret eden kroki- Uçar gibi gidiyorduk... d öktle bordamızda bir Bt ND Mayın - tarlalarına / - he kadar messfe- e D k’ıı n 'll.ı)'ın hatlarının şş:şlwm İngiliz bah « * Şit beş gün evvel yap- İStikşaftan kuşkulana- Bo tertibatı değiştirmiş- %N'—üı alabanda — ettim. vağ i ğ—." Yaklaşmnıştık! ! N." ,:um Di q,“'dı Midilliyi sancağı- İ ls"“j:m Manevra yapma- Nı * Yüptı. tekrar sey- OKĞ Ektar ü Yh::üyqı—şuı, Sağı- Si 1:"“ infilâk duyuldu, Şünu rapor ettiz Si '.rov:?“ mayınlarla sa- Si ler haykırışıyor » İihci defa beni ikaz et- B F | ü "nlmlır.. mayın almış, işaret Sekiyor. Mt 'a sereninde ,İşa- | | ret kısmında yara aldığını ifade eden işaretler göründü. Felâket kendini göstermişti. Ge- ri dönmek, kaçmak lâzımdı. Mi- dilliye tornistan ederek benim dümen suyuma geçmesini sama- korla bildirdim. Gemi, aldığı yaradan bölmele- rine dolan sularla o tarafa meylet- miş, manevra kabiliyeti azalmış - tı. Bu sırada mukabil bordasında ve ayni hizadan bir mayına daha dokundu. Bu yara gemi için ha- yırlı oldu. Müyazenesi — düzeldi, manevrasını yaptı, tornistanla hattan, mayın tarlalarının orta - sından çıkmağa çabaladı... Bu sı- rada diğer bir infilâk zavallı bed- baht arkadaşımızın dümen kısmı- ni parçaladı.. Midilli için artık kurtuluş çaresi kalmamıştı. So - gukkanlılıkla çalışıyor, her ta - raftan yükselen sesler arasında manevra yapılıyor, bu arada muh- telif rasad neticelerini de işanet- lerle bize rapor ediyordu. Bir a- ralık Bidilli şu işareti verdi: — İskele kıç omuzluğumuzda torpito izleri var, Biz bir tarafdan manevramızı yapıyor, bir tarafdan da Mondrös Himanını kontrol ediyor, dürbün- lerimizj o tarafa çevirmiş, İngiliz donanmasının yapacağı hareket- 3 (Büyük Harbde Osmanlı donanmasının İmroz ve Mondros bazkınlarile dönüşte Midilli'nin batışı, Yavurzun yaralanarak düşman hava filolarının bomba yağınuru #ltında Çanakkalede karaya oturuşunu anlatan deniz tefrikam..) tklenmiyen bir muharebe vazi- — yeti karşısında çekinilmesi imkânsız olan keyfiyet... Ingilizler her gün mayin hatlarının yerlerini değiştiriyorlardı leri gözden geçiriyorduk. Başda Göbin Elizabet olmak üzere to - parlanan donanma demirini vira etmiş, liman ağzından — çıkmağa açık denize açılmağa başlamıştı. Derhal ric'at emrini — verdim. Ayni zamanda Midilliye de bize palamar atmasını, kendisini sü - rükliyeceğimizi işaretle anlattım. Zavallı Midilli çoktan işini bitir miş, artık suyun üstünde duracak kali kalmamıştı. Arkadaşımızın bu haline üzü « lüyar, fakat bir şey yapmak im - kânı kalmadığı için onu bırak « mak mecburiyetile başbaşa bu - lunuyorduk. Nihayet emri verdim.. tornis - tanla isabetler ala ala çıkmağa, tepemizden ölüm yağdıran hü - cumlarile tayyarelerin, bizi tşh- dide başlıyan düşman donanması- nin uzun menzilli topları ile tah- telbahir torpidolarından kurtul - mağa karar verdim. Midilliyi kendi talihine terkettikten sonra yapılacak iş bundan ibaretti. Yedi yara alan Yavuza bu, say- dığım tehlikelerin tehdidi altın « da manevra yaptıracak zaman da-| hi bulamadım. Bütün hızımla tornistan ettim. Üstümüzden bir saniye bile ayrılmayan tayyare filolarının bomba yağmuru al - tında boğaz yolunu tuttum. Sa - bahleyin muzaffer geçtiğim su - lardan tahtelbahir korkosile yıl- dırım gibi seyrettim. Boğaza gel- dim. Yol kesmeden Nâra önlerine yaklaştım.. Çanakkale boğazının bu en ivicaçlı yerinde bütün hı - zile ilerliyen Yavuzu dümene ita- at ettirmek imkânsızdı. Nârayı dönerken şiddetli bir gümbürtü işitildi. Geminin oturduğunu ha- ber verdiler, İşte bu âfelin ver » diğin müessif neticenin hülâsası anlattıklarından — İbarettir. pa « şam! Cemal! Paşa amiralin izahatını can sıkıntısı ile dinliyordu. Pa - şovi çsözlerine nihayet — verince, kendisini de, müşevvik olmak itibarile bu facianın müsebbible- rinden sayan bahriye nazırı çe - nesini oynattı, amirale kendisini yalnız bırakmasını ihtar eder mahiyetteki şu cümleyi söyledi: No 31 — Pekâlâ.. — Başkumandanlık vekâletine verilecek raporunuzu hazırlayıp gönderin! Cermal Paşanın somurtkan bir yüzle artık amiral çekilip gitme- sini anlatan sözleri donanma ku- mandanını iyice tazip etmişti. Paşoviç bahriye nazırının iğ - birarını yatıştırmanın imkânsız - lığı karşısında mezareti terketti; nezaret istimbotu ile Kasımpa - şadan ayrıldı, kendi işinin başına döndü, Amiral fevkalâde müteessirdi.. Halefi Soşon hiç bir muvaffaki - yet gösterememiş, güya onun bu noksanım telâfi etmek Üzere va- zife başına getirilen kendisi de nihayet Osmanlı donanmasının en kuvvetli taraflarını bir mace- ra uğruna feda etmiş Midilli Ege denizinin derinliklerine gö- müldükten sonra Yavuzu da Ça - nakkalede yedi yerinden yaralı bir halde karaya oturtmuş, Tur- Bgudun yedeği ve tonoz atma su- tetile, güçlükle yüzdürülen Ya- vuz, yaralı bir arslan gibi İstin - yeye getirilmiş, artık harb bo - yunca bir şey yapamıacak bir halde Boğaziçi sularına demir - lemişti. Muvaffakiyetsizlikler birbirini kovalıyordu. Daha Soşonun zamanındanberi bin bir uğraşmaya mukabil bir türlü Marmaradan defedilemiyen tahtelbahirler İstanbul — sularına kadar pervasız sokuluyorlar, bü- ralanda cirid oynuyorlardı... Hearbin ikinci senesindenberi Osmanlı denizlerine gelen ve â- deta yerleşen bu mikropların yap- tığı zararlar milyonları bulmuş- tur. Ne topa tutmadıkları — iskele vardı, ne de yakmadıklrar sahil şehri.., Batırdıkları gemilerin sa- yisı 4 tanesi harb gemisi olmak, üzere 25 i geçiyordu. (Devamı var) Üç Baltıx devleti Arasında anlaşma Riga, 20 (AA) — Litvanya Estonya Hariciye Nazırları bugür Riga'dan hareket etmişlerdir. Üç Baltık memleketinin Hariciye Na-i zırı zaman zaman toplanan Bal - tık antantı konfersnsının gelecek toplanma tarihini tespit etmişler- dir, Konferans 19 İlkkânünde Kov- noda toplanacak ve üç gün devam edeceklir. —— Bir Alman Vapuru karaya Oturdu Doyçe Levantline kumpanya -| sına aft 1773 gayri safi tonluk İt- haka adındaki Alman vapuru dün İzmirden Çanakkaleye doğru gel- diği sırada ve saat 16 raddelerin - da Keprez fenerine 500 metre me salede sahile müvazi bir - şekilde| kum topuk üzerine oturmuştur.. Geminin telsizle istimdadı üze- rine Türk gemi kurtarma şirketi- nin tahlisiye gemisi kazazede va- purun imdadına koşmuştur. İ yük Adamlar (8 inci sahifeden devam) muştur. Burada tesadüfün Tolü şu oluyor: Genç Jülün - karşısına korsanların çıkması — tesadüldür Fakat korsanları takib edecek ce- saret ve kuvvet göstermek te Ju- lün işidir. Kendisi © zaman 24 | yaşında idi. Ondan sonra gitgide | şöhret ve muvaffakiyeti artan bir kumandan olmuş, Roma ordula - rının başında Avrupanın büyük memleketlerini zaptetmiş, İngil- tereye geçerek orayı da almıştır. İngiltereyi istilâ ettiği zaman Jul Sezar kırk yedi yaşlarında idi. Napolyon Bonapart da genç iken şöhret kazanmıştır. 24 ya - şındâ bir zabit iken muvaffakiyet on akendini gös - termiş, ondan sonra çıka çıka im- paratorluğa kadar — yürümüştür. Akibeti acı olmakla beraber!... İngilterenin eski devlet adam - larından meşhur Pit ise gençli - ğinde en yüksek makama geçmiş olanlar arasında en göze çarpanı olmuştur. 24 yaşında başvekil!.. Yirmi dört yaşında İngilterede hükümetin başına gecmek az mu- vaffakiyet değil doğrusu. Bunlardan bahseden İngiliz ga- zetesi bu isimleri sayarken de - virleri ve sıraları takib etmiyor. Meselâ Pitden bahsettikten sonra endan daha pek çok evvel gelmiş geçmiş olan meşhur Kramval'in adını söylüyor daha sonra da bu zamana uzak almayan Bismarkı hatırlatıyor. Kromvel siyasi ha - yata girdiği zaman 29 yaşında imiş. Bismark da siyasi hayata 33 yaşında girerek muvalfak ol - müştur. Bunlar tarihin muhtelif devir- lerinde muhtelif Avrupa memle- ketlerinin yetiştirdiği meşhur a - damlardır. Fakat şimdiye kadar isimleri sayılanlar birer suretle muvaffak olmuş devlet adamları- dır. Dünyada meşhur olanlar yal mız politika ve devlet adamların- dan ibaret değildir. Yalnız ileri sürerek şu isimlerden İngiliz ga- zetesinin bahsetmiş olduğu mi- sallerden anlaşılıyor ki eski de - virlerde yetişme meşhur adam - lar daha genç olarak muvaffak olmuşlardır. Bu da yaşadıkları zamanın ve müuhitin kendilerini genç iken büyük işlere sevketmiş olmasından ileri geliyor. İngiliz gazetesi bu misalleri göz önüne getirmekle şu neticeye varıyor: Meyus - olmayınız!. — Hayatta muvaffak olmak ve şöhreti ka - zanmak çin insanın mutlaka şu veya bu yaşda olması şart değil- dir, Daima fırsat çıkabilir. Siz de bir gün meşhur olabilirsiniz!. İngiliz gazetesi buraya kadar devlet adamlarından bahsediyor. Faukat şöhret ve muvaffakiyet sa- hasında daha başkaları da var « Gır, Yarın da bunlardan bahsedile- cektir. TRAKYA (5 inci sahifeden devam) ma, balta, kürek, kova, halat gi- yangın söndürme araçları al - darılmiş, birçok köyler, bu yan- gin söndürgelerini sırasında kul- Tanma sayesinde felâketlerin ö- nüne geçmişlerdir. Hiç bir köyün bu âletlerden mahrum kalmama- sı için gereken emir ve direktit- ler verilmiştir. 5 — Azat obaları.. Bunların ne olduklarını izah &debilmiş olmak için kaydedelim: Fakir ve ba - kımsız köy çocuklarının sağlığı korumak ve onlara sosyal yarı yolu ile kan ve kuvvet vermek maksadile bölgenin geçen sene 14 yerinde Azat obaları (Kinder- haym) açılmış ve buralarda 480 çocuğa bakılmıştır. 1938 de 15 yerde açılan yeni obalarda 560 çocuğa iki ay müddetle bakıl - mış, bol gıda verilmiş ve bunla - rın beslenme sıralarında sik sik tartıları almarak sıhhi ve geliş - rü vaziyetleri kantrol edilmiş - Bunların bu süretle ayni za - manda terbiyevi bir kamp haya- tı geçirdikleri şüphesizdir. Anlattıklarına — nazaran gele - cek yıllarda Azat obalarının sa » yıları çoğaltılacak ve bu hareke- te daha geniş bir mesaha ayrıla - caktır. — KADRİ KEMAL KOP || (H!RAYE mazi... (4 tncü sahifeden devam) Neden sonra kendimi topladım: — Madmazel, dedim, annenizin çok eski, çocukluk arkadaşıyım. Müsarade eder misiniz, alnınızdan öpeyim?,.. Şüh bir kahkaha ile, Jermenin kahkahası ile — Maalmemnuniye Mösyö!... Dedi. Alnını uzattı, şari saçla- rını kokladım ve öptüm, ayni yu- müuşaklık, ayni koku. «Daha ne söyliyeyim, azizim... Deli gibi çıktım. Trene atladım. İşte Paristeyim. Halimdeki deği- şikliğin sebebini şimdi anlıyor - sun, değil mi? Mâzi ölür.. bu mu- hu aramak, iİhyaya ça- lışmak abestir. Çünkü geri gelme- ginin imkânı yoktur, İşte yaşlı ve ümidsiz kalbleri en çok üzen de budur!.... rö.gunluk İmtihanları Son tebligata görei imtihan şekli | 1938 - 1939 ders yılı lise fen ve edebiyat kolları yazılı ve sözlü o! gunlüuk iİmtihanları Haziran ve Eylül devrelerine girecek olan - lara gorulacak sualler Kültür Ba- kanlığı kültür kurulunca tespit o- lunmuş ve alâkalı okullara gönde- rilmiştir. Lise fen kolundan olgunluk im- tihanına gireceklere fizik kimya grupundan fizik için lise sınıfla - rında eski programlara göre oku - tulan bütün elektrik bahisleri ve bu bahislere ait tecrübe ve mese-. leler, kimya için lise ikinci sını - fında okutulan madenler ve teo - rik bahisler, lise fen kolunda oku- tulan organik kimya ve bu bahis-| lerle alâkadar meseleler sorulacak | tır. Matematik grupundan liğe sı - nıflarından eski programlara göre! okutulan bütün cebir - bahisler fen kolunda eski programlara gö -| re okutulan üçgenölçey bahisleri;| Koteğ ve Tasarığ Grometri bahis-| leri ve problemler, Tabif ilimler grupundan cski| programa göre İnsan anatomi ve fizoyolojisine giren bütün bahisler sorulacaktır. Lise edebiyat kolundan olgun -| luk imtihanlarına gireceklere ta - rih - coğrafya grupundan tarih i - çin İiselerde okunan tarihin üçün- cü ve dördüncü eiltlerindeki ba -| hisler, coğrafya için Türkiye, İ- talya, Yunanistan, Bulgaristan ve| İsviçre coğrafyası, filozofi ve sos- yoloji grupu için lise ikinci sım-. fi ile üçüncü sınıf edebiyat kolun- da gösterilen bütün bahisler s0- rulacaktır. Geçen olguünlük sınavlarında bir veya daha ziyade gruptan muvaf- fak olmuyanların 1938 - 1929 yılı, Haziran ve Eylül devrelerindeki olgunluk sınavları yukarıda işa - ret edilen bahizlerden yapılacak -| tır. S KLINIZDA KALSIN! Et ve sebzelerin iyice pişmemesinden, meyvaların Büzelce yıksnmamasından, içilen suların te- 'e saf olmamasından hasıl olan solucan dediğimiz barsak kurtları en muzır hayvanlardır. Bun- barsağın iç zarına yapışarak ve kan emerek yetişir ve ürerler. Ekseriyetle çocuklarda bulunur Halsizlik, kansızlık, hazımsızlık, karın ağrıları, karın şişmeleri. burun, makat kaşınması, ishal, oburluk, baş dönmesi, salya ak- ması, sar'aya benzer sinir halleri, gece korkuları, görmede, işit- mede bezukluk hep bu kurtların tesiridir. İSMET SOLUCAN BİSKÜVİTİ bu kurtların en birinci devasıdır. Büyük ve küçüklere emniyet ve itimatla verilir. Her çocuk seve seve yer, Çocuklarınıza senede birkaç defa ihtiyaten veriniz. Aile doktorunuza danışınız. n DİKKAT: uğana itimat ediniz. |Misafirleri beklerken (4 üncü sahifeden devam) 4 — Almanyanın eski müstem- lekelerini istediği de malüm. Bu müstemlekeler umumi - harbden gonra galibler arasında taksim edildiğinden bir kısmı da FPran - saya geçmiştir. Fransızlar yirmi meselâ — Kamarun müstemlekesine birleştikleri: orasını pek ziyade imar ettikle rinden bahisle bu müstemlekeyi tekrar Almanlara iade edemiye - ceklerini tekrar ediyorlar. Yalnız yine malüm olan bir şey varsa o da Berlin ile Paris arasında res - Mi surette bu meselenin mevzuu bahsolmadığıdır. Hattâ Parisde buna dair bir de tebliğ neşredile- rek Fransız. elçisi Almanyadan ayrılırken müstemleke bahsine temas edilmediği — bildirilmiştir. Müstemleke — mesclesi, — hülâsa, resmi surette Almanya tarafın - sürülmüş, İki tarafın diplomatları arasında müzakere safhasına girmiş değildir. Sonra Fransızlar yorlar, Her Hitler ayın 8 inde söylediği nutkunda —müstemleke meselesinin harb etmek için bir vesile teşkil edemiyeceği tabil ol- duğuna ilâve etmekten geri kal - mamıştı. Fakat müstemleke da - vası müzakere yollarile ne suret- le neticelenecek?... Bunu gör - mek için daha beklemek lâzımge-. liyor. Her Hitler yine o nutkunda müstemleke meselelerinde Fran- dan ileri sa ile İngiltere Almanya arasın - da itilâf hasıl olduktan sonra ar- tık Almanyanın onlardan istiye- cek bir şeyi kalmıyacağını da söylüyordu. Bu hale göre müstemleke me- selesi resmi surette bugün mü - zakere sahasına konmuş - değilse bile her halde yarın konuşulmak | istenen bir davadır. Bu takdirder| Fransızları çok meşgul ettiğine şüphe edilmemeli. Fransızlar di- yor ki: Şimdiye kadar Almanya« ya karşı çok uysal hareket edil - di. Hep sulhu korumak için yapı- lan bu uysallıklardan sonra ise sulhun ve emniyetin kat'i suret. te temin edilmiş olması şüpheli bir keyfiyettir. Daha fazla bir şey isteniyorsa Fransız nezaketle fa- xat kat'i surette: — Hayır, olamazt» diye cevap şunu da tekrar edi - | mahkemesine veri!dilei vermekte tereddüd etmemeli. İşle Fransız tarafı böyle diyor, Alman tarafı ise müstemleke me- selesini hukuki bir noktadan ileri sürmek istiyor. Bu Afrikadaki yerleri kendisinden galibler ta - rafında alınmış olmasını bir hak- sızlık olarak taşıdığını ileri sür - mektedir. İki taraf arasındaki mü- nakaşa şimdiki halde matbuat sahasında ve gazete sütunların- da kalmaktadır. Bu münakaşa- lara bakılınca Fransızlar da al- mış oldukları müstemleke yer - lerini umumi harbde döktükleri kan mukabilinde ele geçirdik - lerini onun için bunları tekrar Almanya'ya — veremiyeceklerini söylüyorlar. * Kullandıktan yirmidöri saat sonra solucanlar düşmezse çocuğunuzda solucan — olma- Sıhhat Vekâletinin reşmimüsaadesini haizdir. Tarzı istimali — kutuların içinde yazılıdır. Kullanış tarzı: Bir bisküvit çizgi ile beş müsavi kısma ayrılmıştır. Büyükler: Gece yatarken iki İkutu bisküvit, çocuklar: 10-15 yaşına kadar bir kutu, 10 yaşından aşaşağı çocuklara 'her yaş İçin gece atarken bir çizgi bisküivit verilir. Fakat resmi surette bu mesa - lenin müzakeresine girişildiği za- man ne olacak? Müstemleke me- selesinde dâha ziyade İngiltere Alman müstemlekelerinin çoğu- nu almış bulunuyor. Onun için ba mesele yalnız Fransaya tallük e- den şeylerden değildir. Ayın 23 üncü günü Parisde başe hyacak olan Fransız - İngiliz mü- lâkatları bandan sonraki politika fanliyeti için bir başlangıç cla - cak. Paris ile Londranın müşte- rek olarak tayin edecekleri hattı hareket Berlin - Roma mihverile olan meşclelerin halli için bun - dan sonra bir esas teşkil edecek- tir. İngiliz başvekili ve hariciye nazırının Parise gelmeden evvel Fransız efkârı umumiyesinin mil- letler arası politikasındaki —dü - şüncelerini belli etmek için muh- telif vesileler görülmektedir. Yu- karıda söylendiği gibi siyasi fır- ka teşekküllerinin — kongreleri, Mmatbuatın neşriyatı, müstemleka işlerile meşgul teşekküllerin top- lantılar vesaire bu hususda hep birer tezahür oluyor. İşte yeni gelen Avrupa gaze « telerinde Fransaya ve Fransızla- rın noktai nazarları ne olduğuna dair yazılan şeylerden böyle bir hülâsa çıkarmak mümkün oldu. Netice şu: Pransa anlaşmak istiyor. Fakat kendini yalvarır vaziyete sokmak- tan daima çekinmelidir; diyor - lar, Beş gencin Çıkardığı | Hâdise Hepsi cürmü meşhud Evvelki gece Beyoğlunda beş | genç tarafından bir hâdise çıkarıle Mmiüş ve mesele dün akşam cürmü - —| meşhut mahkemesine intikal et - | miştir. İ Vaka şudur: Yaşları henüz yir- — miyi bulmamış Hüsnü, Yaşar, Ce mal, Hasan ve Bürhanettin adın- da beş genç Beyoğlunda Kalyon - cu caddesinden geçerlerken 1o kantalardan birinin açık olduğu- nu görmüşler ve sahibi Kostiye: — Sen utanmıyor musun, bak herkes kapatmış, bu matemli gün — de gükkâün açılır mi? Diye söylen mişlerdir. Kosti ile gençler arasında uza- — yan münakaşa sonunda ortalık ka — rışmış ve dükkânın birkaç camile beş on bardak kırılmıştır. Şikâyet üzerine vaka yerine ge — len polis Ahmet ve Memdul genç — leri tevkif edip karakola götür - müşlerdir. : Dön Beyoğlu müddelimümili —| gine intikal eden hâdise suçun aş- liye suçlarından addedilmesi yü - — zünden İstanbul nöbetçi dördüncü — asliye mahkemesine gönderilmiş tir. Dükkân sahibi davasından va. — Beçtiğinden dava sukut etmiştir. Fiatı her eczanede 20 kuruştur. ( İ S M E T ) ismine dikkat.