N 'Natayda Matem iMatürk birisim degil * ruhtur, buitibarla tbed *Vkal müddettir ,, âde delegemiz |"srettiği beyanna- ü | DÜU Düme Yeşokki e Kİ a & h Büyüğümür, Yaratıcı Şefimizin ruhumu tâziz içi M < ve #lemini __:tııı Bataylıların gerek şahsan CA de böyle diyor 20 (Hususi muhabirimizden) — Büyü Şef'imizin ebe- uyandırdığı matem; bütün acıhığile devam etmek- bulunmak tadır. *lunmaktadır. İMİ sumarıın. Bir istm değit; bir ruhtur. Bu itibarla; eseri ebedmüddet- *enebi bütün devair üzerindeki — baş dürmakta, sinema ve tiyatre gibi bütün eğlence ma- Bai-: lar yarıya çe- hayatına ve büyüklüğüne dair radyoların ve bu me- Ankara redyosunun neşriyatı; büyük bir dikkat ve alâ- Ünleyen halk; hüngür hüngür ağlamaktadır. Hatay hal- ölüm münasebetile gösterdikleri yüksek alâka ve hissi- Mmurahbas ve erta elçi Cevad Açıkalın dün şu beyan- N mateme garkeden Atatürk'ün ufulü — münasebetile fevkalâde — murahhaslığa ve gerek yazı ile beyanı tüziye etmek suretile göster- | t beni çok mütehassis etti. Hepsine; ayrı ayrı sami- her sey- Mukaddes vazifk, yükselmek, daima yükselmek için dur- - “tiye hükümeti Hata- | Mütemadiyen müş- — külât çıkartıyor çalışmaktır. v ...-. defada Hata y;sta arabala- in Suriyeye girmeleri yasak edildi Ülay b İ Söleti Vt hi Pa: Vi a N.__lı( vsi malen b dteyin Avni pa- derhal mülessir tedbirl aldı Bu vaziyet üzerine; posta Ayni- dilfede bulunan bir Haleb otamo- biline aktarma olunmuş ve bu su- retle gönderilmiştir. e Haleb postası da Aynidilfeden ak- ftarma suretile İskenderuna geti- rilmiştir, Hatay » Suriye arasındaki posta Yoni!_ik Telefonda otema- tik surette Saat bildirilecek Bu işe Haziranda başlarıyor Şişlide yapılmakta olan yeni - tomatik telefon santralının önü - müzdeki haziranda faaliyete geç- mesi için inşaata hararetle de - vam olunmaktadır. Bu santral yapılınca, saati öğ- renmek istiyen abonelere de bir kolaylık gi Santralla beraber halen ikma- line çalışan yeni saat tesisatı sa - yesinde abonelere otomatik su - rette cevab verilecektir. lecektir. Aboneler, o zaman tayin edile- cek olan bir nüveyi çevirecekler ve madeni ses bunlara 3 defa saa- tin kaç olduğunu tekrarladıktan sonra süsacaktır. Geçen gün tocrübelerin muvaf- fakiyetle yapıla tesisatın o« sını bir plâk teşkül etmektedir. Kahvel&ıîe oyun Oynanan yerler Oturma yerlerinden bir bölme ile ayrılacak Sokak îıîıfmdın oyun yasak İstanbul kahvelerinde —tavla, domina ve iskambil gibi kâğıt ve saire oyunlarının ancak muayyen bazı şartlara dikkat suretile oy- nanması icab ettiği halde birçok kahvelerde gelişi güzel oyun oy- nandığı görülmüştür. Binaena - leyh, bu hususda kahvelerin dai- mi kontrol edilmesi alâkadarlara bildirilmişlerdir. — Bu — oyunlar, kahvenin iç ve dip taraflarında oynanacak ve oyuna müsaade e- dilen kısımlar ayrı bir bölme Tle tefrik olunacaktır. Çok kalabalık olan kısımlarda ve ön taraflarda kat'iyen oyun oynatılmıyacaktır. Müşterilerinin sokağa bakan ön kısımlarda oyun oynamasına mü- saade eden kahvecilere 10 Hira verilecektir. ——— ——— Nafıa — Vekâletinde salâhiyet- sevkiyatını sekteye ve gecikme- | garlardan aldığım malümala gö- ye maruz birakmamak için, Su- Tiye gümrük İdaresinin bu garib vaziyetine karşı; Hatay hüküme. re bu husus kat'iyetle - tekarrür etmiştir. İskenderunda resmi — binalar ti icab eden mülessir teşebbüsleri | çok olduğu halde Antakyada kira yapmağı kararlaştırmıştır. 'e Vekâletinden sonra Nafıa de Antakya'ya taşınıyor — Ad. 'afın Ve. kâletinin de Antakyaya naklolu. macağı söylenmektedir. .“Chlı pehlivan, Hüseyin Avni $a le münasebat peyda edehilmiş miydi? kımımı; fakat, « Bu iş bü- efendimizin Allah adamdır. Si etendimizi. de Acaha Muş- m."!yin Avni paşa ,*—' edebilmiş mi ? Hiçbir şeydan ah kız; yi | ne kısa kısa öksürüklere başla- maştı. Rengi sapsarı solmuştu. * Kalfa; izin alarak eski saraylı kapı yoldaşlarından birisinin evi- ne çıkmıştı. Giderekn, Dilşaddan da Mustafaya bir mektub almış- ©. El altından gönderdiği bir a- damla Mustafayı çağırttı. Musta- fa ile kalfarın münasebetinden kimsecikler şübheye düşemerdi. Nihayet; ihtiyar bir saraylı idi. ile bu vekâletler için yeniden bi- 'ma tutulmasının niçin tercih olun- düğü anlaşılamamıştır. Bu baber; şehrimiz efkârı u - mumiyesini derin bir tecssüre düşürmüştür. Bunları diğer Vekâletlerin de takih etmesinden korkulmaktadır. Mustafa da kapı yoldaşı demek- ti. Evlâdı sayılırdı. Mustafa pehlivan, kalfanın, ne için çağırdığına bir türlü mâna verememişti. Çünkü; Dilşada a. çılmaması için üstüste tenbihatta bulunmuştu. Her halde, ortada bir fırıldak vardı. Acaba; Argıni.- yaz kalfa Hüseyin Avni paşa ile olan münasebatını mı sezmişti? Yine acaba; Dilşad ile olan mü- nesebatı mi anlaşılmıştı!. Her halde ortada bir şeyler vardı. Mustafa pehlivan kalfa ile kar- gı karşıya geldiği zaman elini öp- tü. Ve sükünetle elpençe divan durup emirlerini bekledi. Kalfa; pehlivanın yüzüne bir dakika kadar alelâcaib baktıktan sonra; şunları fısıldadı. — Mustafa; al'şu mektubu, o- ku!.. Gözümün önünde yırt!.. Son- ra; şifahen ne söyliyecek isen * söyle... Mustafa; korka korka mektubu kalfanın elinden aldı. Dikkatle o- Atamızın yüce izinde Yazan: RECAİ SANAY O'na «Öldü!» demeğe hangi tü ninin dili varabilir?.. Ölüm; ce- miyetteki yeri, vazifesi ve değeri maddi varlığının hacmine müsavi bir boşluk doldurmaktan — başka bir şey olmuyanlar için ancak, bir semri mutlak» olabilir, yaşamak; her insan için en ve kemikten mü- teşekkil bir gövdeyi sadece «nefes alıp vermek» ten ibaret bir haya- tiyetle bodur bir ömrün devamın- ca sürüklemek olsaydı bütün bu insan topluluğunun «hayat» diye tapındığı şey me cılız, me âciz hat- tü me maskara bir şey olurdu. Ha- yatı hayat yapanlar, ona bir na, bir değer verenler yine bu san topluluğunun — içinden fışkı- ran «büyük insanlar» dır.. bu bü- yük insanların dünyaya — gelişle- Ti ve gidişleri bir vesiledir; beşere mühtaç olduğu nuru sunmak için bir vesile... Hakikatte onlar ara- mıza gelirler, fakat asla gitmezler. Asıl hayatiyetleri «gider gibi» gö- ründükleri andan sonra başlar. Fakat onlar asırların - ardından bakan nâdirelerdir. Ve- işte bizim Ata'mız türk'lerin —Ata'sı, Ata- türk'ümüz de o nüdir büyükler. den biri, fakat en büyüğüdür. O kadar ki ölüm onun yanında bir eüce, bir soytarı gibi kalır. Yere, göğe, denize, külüsa yur- dun hangi köşesine baksak, onu Börürüz., onun eserile — karşılaşı- rız. Her yerde O, her şeyde O. çünkü bizi «biz» yapan, bize «bi- zi> tanıtan odur. Zayıf ve cılm, dizleri üzerin. de gövdesini tutamıyacak kadar kadavralaşmış bir hastaya can vererek kısa bir zamanda onu bü- tüm bir dünyayı hayret ve hay- ranlık içinde bırakırcasına - çelik pazılı bir dev yapan ve. kendi başlı başına bir hayat, bir haya- tiyet kaynağı olan «Ulu bir var- hik» ölür mü hiç?.. Öldü deseler de biz yine O'nunlu beraberiz, O da bizimle.. Yürüyoruz.. kaşuyo- ruz.. ağıyoruz.. kafamızda O.. kul- bimizde O. kanımızda O. canı- mızda O.. işte, hayalımızın csası, tek kelime ile: Kemalizm... Ke- malizm yaşıyor.. Atatürk yaşıyor.. yaşıyacak.. ilelebed yuşıyacak.. O gün, sababın alacakaranlığın. da, 700 bin İstanbullu, O'nun maddi varlığının aramızdan çekk lişi merasiminde son ihtiram üde- vini yapmak için sokaklara dökül- müştü; makil vasıtaları işlemiyen sokaklardan, halk, yatağına sığ- mıyan nehirler gibi taşıyor ve a- kıyordu.. İşte içten kopan bir duygu İle Ata'larının ardı sıra koşan türk milleti anu her zaman böyle ta- kib etti ve.. ediyor.. Gidiyoruz.. O'nun —ardından, yüce izinden yürüyoruz.. — güzü- müzde yaş. gönlümüzde inanç.. O'nun ardından zidiyoruz.. ebe- diyete kadar gideceğiz.. RECAİ SANAY kudu. İmzaya baktı... Evirdi çe virdi.. ve mahcub, hiçbir şeyden malümattar değilmiş gibi bir ta. vır takmarak kalfaya iade etti. Ve sordu: — Bu nedir kalfa hazretleri?.. — Bilmiyor musun? — Hayır; ve hiçbir vakit!.. — Nasıl olur Mustafa,.. Yoksa; bana mı inanmadır.?, — Bilâkis; zatidevletlerinize i. mancım fazladır.. fakat; bunda bir yanlışlık var... Haremi iffeti hü> mayuna el uzatmak ne haddime?. Bunda bir iftira olsa gerek... Çok rica ederim. Biz garib insazlarız... Her halde düşmanlarım aleyhim- de mahvumı mucib olacak tertib- Gde bulunmuşlar... dedi. Kalfa; Mustalanın böyle söylü yeceğini, meseleyi külliyen inkâr edeceğini evvekden tahmin etmiş- ti. Hiç şaşmadan şunları söyle meğe başladı: — Mustafa oğlum; bir ana gibi bana inanabilirsin?.. Ben, bu işi Iktısadi meseleler Bütün şehirlerde birer asri hal yaptırılacak Hallerde yapılacak ayrı bir teşkilât sayesinde turfandacılığa ehemmiye Büyük ve küçük şehirlerimizle kasabaların muhtelif yerlerinde parça halinde satılan sebze, meye va vesaire gibi; halkın günlük ihtiyacınım bir araya toplanması ve bu süretle sıhhi ve fenni du- Tum temini için esaslı çalışmala- Ta başlanmıştır. Bunun için; şehrimizde olduğu gbi diğer şehirlerin ve bilâhare kasabaların hepsinde de birer asri hal vücude getirilmesi karar- laştırılmıştır. Bu ara halen birer hali mevcud olan şehirlerdeki bu müesseseler t verilecek de tevsi ve aslah olunacaktır. Dahiliye Vekâleti; hallerin be- lediyelere de yeni bir gelir kay- nağı temin etmiş bulunacağı hu- susunda belediyelerin nazarı di katini celbetmiş ve her belediye- nin fasliyet programında; hal in- gastna başlıca bir yer verilmesi- ni tebliğ etmiştir. Hallerde yapı- Jacak olan ayrı bir teşkilât saye- #sinde turfanda sebze ve meyyacı- Tlıkla da ehemmiyetle meşgul o- lunarak, en uzak yerlerdeki hal- kın turfanda meyva ve sebze ye- | mesi temin edilecektir. Bütün seyyar esnaf yeknesak tabi tu kıyafete tulacak Esnaf pardüsü biçiminde kurşuni göğüslük giyecek Seyyar esnafın yoknasak bir kıyafete tâbi tutulmaleri, bu su- retle taşradan gelenlerin eski e yırtık elbiselerle satış yapmaları- Dan önlenmesi için yapılan çalış- malara hız verilmiştir. Şehrimizde seyyar esnaflıkla iştigal edenler için; en münasib olarak, koyu sarı renkte veya kurşun! keten göğüslükler görül- mektedir. Ayni pardesü biçiminde yapıla- cak ve ikişer tarafında cebleri, ar- kasında tokası bulunacak olan bu göğüslüklerin boyu uzun olacak diz kapağımı biraz geçecektir. Ya- kında bu hususta kat'i karar veri- lecektir. Mahsul Vaziyeti Her gün Bildirilecek Zirant Vekâleti Borsa bareket ve mahsul vaziyetlerinin her gün muntazaman Ankaraya bildiri! - mesini usul ittihaz etmiş ve bunu bir tamimle bütün - vilâyetlere tebliğ etmiştir. Bu tamime göre, piyasa hareketlerine nazaran 41 « rest ve bayvan mahsullerinin günlük vaziyetlerile stok miktarı ber gün saat 15 de telgrafla mu- bakkak vekâlete bildirecektir, ——— &* Bu sene şehrimiz mekteple- rine 50 binden fazal talebe key - & İlk mektep muallimleri ara- sında yeniden bir imtihan açıla - rak kazananların orta mektep muallimliklerine tayin edilmele- Fi kararlaştırılmıştır. Dilşad bana söylemeden biliyor- dum.. senin Tokat kasrına — nasıl girdiğine de vâkıfım., Hattâ, sizi koruda çok çirkin bir vaziyette ya- kaladığım halde gene — kalbimde sakladım. Çünkü; Dilşadı çok se- verim.. binaenaleyh; korkma ben- den, ben hafiye değilim... Kız, çok hastadır, biliyorsun karnında ço- cuk da vardır! Çocuğu da gizli - yorsunuz... Görüyorsun ya, ber şeyi biliyarum... Tekrar ediyo - rum, bana inan! Mustafa, çıklıracaktı. -Kalfa, neler bilmiyordü, Bu kadar ten - bih ettiği hakde, nasıl olup da Dil- şad, kalfaya açılmıştı. Dilşadın kalfaya açılmasına im- kân yoktu. Fakat; kalfa bu kadar hakikatlere nereden vakıf olmuş- tu? Müustafa, bir türlü inanmıyor- du. Kalfaya ne cevab vereceğini şaşırmıştı. Kendini topladı. Ve şu gçevabı verdi: — Kalfa hazretleri; benim biç- 'Her sınıfın Müşterek bir Kumbarası olacak Her kese para birik- tirme öğretilecek Memleketimizdeki —bütün ilk mekteplerde iktısad dersi de o - kutulması hakkında bir müddet - dettenberi yapılan tetkikler müs- | bet netice vermiştir: Bu yeni dere, gimdilik haftada bir saat olmak üzere verilecek ve bilhassa talebeler, tasarrufa, pa- ra biriktirmeye alıştırılacaklar - dir. Bunun için bütün ilk mektep- I lerde her sınıfın bir milli banka- mızdan alınmış müşterek bir kurm- barası olacak ve her hafta bu kumbara atmak suretile çocuk - larımız, küçük yaşda ameli ola - rak para biriktirmeye teşvik edi- leceklerdir. bir şeyden malümatım - yok... | giyiz, efendimizin haremi hüma- yununa el uzatmak ne haddimi - zet... Kalfa; Mustafayı söyletmek ve Dilşada bir ceveb götürmek için gok uğraştı. Fakat; inadcı pehlivan Nuh de- di, peygamber demedi. Kalfa da, bu inadcı adama kızarak lâfı kes- M Mustafa pehlivanı düşünce al- mıştı. Bir türlü bu dolaba aklı er- memişti. Dilşad, kat'iyen kalfaya bir şey söylemiyecekti. Pehlivan soluğu, Hüseyin Avni paşada almıştı. Ağası — vastasile paşaya haber yolladı. Ve acele gö- Tüşmek arzusunda bulunduğunu arzetti. Paşa; Mustafayı harem daire- sine aldı. Hüseyin Avni paşa da; Müstafanın acele harekâtından şübheye düşmüştü. Acaba, saray- da bir şey mi işitmişti. Aleyhleri Bunlar hep iftiradır... Biz kul ki- | Üç dakika Bugün Atımız ebedi medfenine yerleşiyor. Ruhunu, — mirascıları olan türk milleti " paylaştıktan sonra fâni vücudü âhirete intikal eden her ölü gibi bugün ehedi sü- künu içine terkediliyor. Kendisi- ne son bir rasimei hürmet olarak bugün tam on altıda üç dakika biz de süküna vararak ayakta kı- mıldamadan duracağır. Onun hu- zuru mânevisinde bu son ihtiram vakfesi asırların kucaklıyamıya- cağı kadar bize uzun gelecektir. Onun kımıldamaksızın yatan mü- baret nâşmi tanzir edecek olan türk milleti bu üç dakika içinde bütün bir tarihin en umulmaz. teselli kabul etmez ânmı yaşıya- caktır. Onun tabutunu nakleder- ken ardında titrek adımlarla yü- rüdük. Bu yürüyüşte onun vasıl g- lacağı bu son merhaleye kadar Küzyaşlarımız — durmadan — aktı, kalblerimiz durmadan çarptı. Ar- | tik şimdi bugün ayni saatte mem- | Teketin her tarafında Ebedi Şef'- | in gon sükünuna intikal ettiği ânı kımıldamadan, belki de kalbi miz bir an için durmuş olarak içi- mize sindireceğiz, Durmadan çalışmış olan büyük bir Dâhi'nin durmadan yaşıyacak olan eseri karşısında üç dakikalık bir tevakkuf. Bu duruş ayni za- manda eserini yükseltmek — için yapacağımız yeni hamlelerin hız alma vakfesi olacaktır. HALK FİLOZOFU Kömür Buhranına Meydan ve- rilmiyecek Genç orman mü- hendisleri vazife başında Orman mektebinden bu sene mezun olan genç mühendislerin 800 kafilesinin de tayini yapıl - miş ve yeni orman mühendisleri- miz Anadolunun muhtelif yer - lerinde vazife almışlardır. Diğer tarafdan kışın hiç bir yer- de bir kömür buhranına meydan vermemek üzere, orman mah- #ullerini toplıyan ve kömür yâ - pan köylülere azami kolaylık gösterilmesi, Ziraat Veküâleti ta- rafından tekrar bütün orman mü- hendisliklerine tamim olunmuş - tüur. Bu tamimde orman muhafaza memurlarmın, kaçak kereste ke- silmesine ve satılmasına kat'iyyen müsamaha etmemeleri ve kaçak- çıların, vasıtalarile bersber ma- halli muhakemelere teslim edil - meleri de ilâve olunmuştur. Ayrıca o mıntakanın ormanla- rından her sene yapılan kat'iyat ve imal olunan kömür miktarile orman mahsuülleri satışları da muntazam — islatistikler halinde daimi malümat verilmesi de bil. dirilmiştir. — ——— ———r————— —— —— —— — —e —: — ——— — | ne bir dolab mı va: Mustafa, paşanın huzuru lir gelmez söze başladı. Kalfa ile aralarında geçen macerayı birer birer anlattı. Paşa; mülühazaya daldı sarayda böyle eksantrik bir şey olmuş olsaydı, muhakkak haberi olacaktı. Çünkü; bir akşam evvel, hazi- nedar Arzıniyaz kalfa ile beraber idi. Bir şey olmuş olsaydı, söy - | lerdi. Hattâ; padişahın — gözdelerini düşünecek hali bile kalmamıştı. bile kalmamıştı. Her hakie; Dilşad sevgisine, aş- kına tahammül edemiyerek Mus- tafadan bir haber almak için ten- bihat harici olarak kalfasını emin görerek açılmıştı, ve Mustafasın- dan haberdar olmak için kalfası. ni tahrik elmişti. Eğer; böyle ol mamış olsaydı. Şimdi, ne Musta- fa ve ne de Mat güzel dünya yü- zünde bulunahilirler mi idi? (Devamı var)