* çe v 4—SON TELGRA F —145 ? ci Teşrin 198 Yugoslavyada intihaba Milli birliği bozacak her hangi bir teşebbüs ve faaliyette bulunmıyacaklarına dair muhalifler imza veriyorlar Stoyadincviçhükümeti milletin tam bir itimat ve sempatisini kazanmış bulunuyor Yugoslüvyada meb'us intihabı var. 935 Mayısındanberi faaliyet- te olan parlâmento artık dağıldı. Buna dair telgrafların verdiği ha berler malüm. Yeni intihabat bir ay sonra, 11 İ ânunda ola « cak. Yalnız meclis dağılmakla kalmadı. Kabinede de değişiklik- ler oldu. Belgradda bulunan Av- rupâlı muhabirlerin yeni vaziye- te verdikleri malümattan şayanı dikkat bir hayli nokta gö- ze görünüyor. Meclis dağılmadan evvel kabineye iki nazır alınmış- tır. Biri ahali fırkası relsi Hoce- ra, diğeri de Hırvatlardan ve es- ki Radiç taraftarı olub son za « Toa a hükümet fırkasına gir- miş bulunan Mastroviçtir. Bun - lardan birincisi nezareti olmıyan nazırlardandır. İkincisi de beden terbiyesi nazırı olmuştur. Bugün lavyada hükümetin başın- da bulunan Bay Stoyadinoviç Yu-| göslüv radikal dalir çin çiftçi fırkasile Yugoslav ahali | fırkasının birleşmesi demektir. | Hükümetin çıkaracağı namzed - | ler, İşte bu birlik tarafından ha - zırlanmış olacaktır. Radikal bi: liğinin başı Bay Stoyadinoviçt; Üç sene evvel teşkil edilen bu birlik bu sene müslümanların na- muna doktor Spaho, Slovaklar na- mına Bay Kroçeç iştirak etmiş - lerdir. Eski harb radikal fırkasile eski müstakil demokratlar da bu- raya girmişlerdi. Fakat Parlâmentonun haricin - de muhalifler vardır. Bunların faaliyeti artmaktadır. Muhalifler demokrat köylü birliği altında toplanıyorlar. Daha doğrusu e- ki Hırvat köylü fırkası içindeki başları doktor. Maçektir. Diğer reisler de Bay Davidoviç, Bay Piribiçiştir. Doktor Maçek mu - halifler namına olarak başvekil Stayadinoviçe kı çıkmaktadır. Küçük fırkalar birleşerek büyü - mek ve o süretle müşterek nam - zedler ortaya çıkarmak mecbu - riyetindedirler, İntihabat kanunu küçüklerin namzed çıkarmaları- na müsald görünmüyorlar. Bunun, neticesi olarak bir pazarlık baş - hyor ve nihayet uyuşularak or - taya namzedler çıkarılması garib oluyor. Böyle anlaşmak mocburi- yetinde kalınca birbirine muha - Tf olan fırkalar da birleşmiş olu - yorlar! Geçen sene Romanyada bunun misali görülmüştür. Esir muha - fızların Manivnun köylü fırkasi- le Lirleşerek intihabat mücadele- sine çıktıkları görülüyordu. Şim- di -Yugoslâvyada da doktür Ma- çeü böyle bir vaziyete gumiş olu« yor. Bunu bir izan etmeli ki inti- habat politikasındaki garabet an- Zaşılın, 929 senesi başında idi, eski kral, Marsilyada öldürülen hükümdar, Aleksandr memleke - tin idaresini eline alarak parlâ - mentodaki ihtilâflara nihayet vermiş bulunuyordu. Yugoslâvyada Hırvatlar - var, Slovaklar var. Hırvatların ayrıl- | | | | j | İ mak istiyenleri var. İşte o zaman, yani 929 da kralın parlâmentoyu | dağıtmasile teşkil edilen yeni hü- kümet —Hırvat reisi — doktor Maçeki de — hapse — atmıştı. Ve hükümetin> başında Bay Zif - koviç bulunuyordu. O zaman ken- disini hapse yollıyan Bay Zifko - Almanyanın Paris Sefare'i Kâtibizin ölümü Üzerine, Yeniden Yahudi düşmanlığı hararetlendi Pariste, bir Lehli Yahudi çocuk tarafından yaralanan Almanya sefaretinin üçüncü kâtibi Fon Raht, yapılan tedaviye rağmen kurtarılamamış ve perşembe ak- #amı ölmüştür. Genç ktail, ifadesinde <Zulüm gören dindaşlarının intikamını al- mak istediği söylemişli. Bu; Almanyadaki Yahudi a- leyhdarlarını heyecana düşürmüş ve sinagokları yakmalarına, dük- kânları yağma etmelerine, ve rast geldikleri Yahudilere hakarette bulunmalarına sebeb — olmuştur. Yahudiler hâlâ evlerinden dışarı çıkamamaktadırlar. Gençlerden mürekkeb — birçok gruplar, cuma sabahı saat 4 le 5 arası şehrin yahudilerle meskün mahalelerine gitmişler, duvarları süsleye nahşab kısma ve sıralara gaz dökerek ateş vermişlerdir. Birçok sinagokları da yakmışlar - dır. Fredrikstease caddesinde bulu- nan birçok Yahudi mağazası yağ- ma olunmuştur. Sokakları dolduran büyük bir kalabalık çamların — kırıldığını, eşyaların sokağa atıkdığını görün- ce sevinçle bağırmıya başlamış - lardır EDEBİ ROMAN: 9 YAZAN:NUÜSRET — Bunu yapamazsın biliyorum. Sen o karakterde bir insan değil- sin. — İnsanların karakterleri yüz- lerinde yazmaz. Karakter en giz- hi bir tarafımızda uyur. Bazan çir- kin uyanışları da olur. Fakat ben noler söylüyorum Meral.. affet beni çocuğum. Hiç kendimde de- Bilim. Musaade et bana artık gi- deyimi.. — Nereye bu vakit Seni tırakır rezim hiç!. — Elbet bir yere giderim. Seni arhatsıs etmek İstemamn, Sermed?, SAFACOŞKUN Israr: — Hayır, bu gece benim misa- firimsin! Seni gördüğüme çok memnunüm. Biraz rahatladım. Te Bselli buldum. Derdleştik. Hizmet- ci odanı hazırladı. Haydi istira - hat et. Sabahleyin yine uzun boy- lu konuşuruz. İnad: — Beni bıraksan Merah Kat'iyet: — Olmaz! Tevekkül: — Peki!.. Sermedi yatacağı odaya götü- | Naziler tarafından yakılan Şikagolular Berlinin en büyük caddesi olan (Ihlamuralti caddesi) üzerfinde bulunan ve müdürü yahudi olan (Devamı 7 inci sahifede) rüp bıraktıktan sönra, Allah ra- Hatlık versin! diyerek kapıyı çe- ken genç ve güzel kadın clinde kapanan kapının tokmağı saniye- lerce o vaziyette kaldı. İçerde yıllarca hasretini çektiği ve aşkı- ni unutamadığı adam vardı. Dört yıllık hatıralar, genç kızlığa aid en heyecanlı arzularla beraber a- yağa kalkmışlardı. Odasına doğ- ru bir iki adım attı. Sonra.. Durdu. Aklına bir şey gelmişti. Tekrar kapının önüne geldi. Eli ağzında düşünüyordu. Mütereddiddi. Geri döndü. 'Tekrar çevrildi. Oda kapısı üzerindeki anahtarı yuvası içinde döndürdü. Kilidlemişti. Odasına çıktığı zaman pek peri- şandı. Üzerinde kırgırlık vardı. Başı çatlarcasına zonkluyor, vü- viç ile doktor Maçek şimdi teşri- ki mesai ederek namzed Jistesi hazırlıyorlar. Daha bunun gibi şayanı dikkat vaziyetler var. Bir kere intiha - bat mücadelesi başlayıp ta devam kçe daha böyle haller görül - düğü anlaşılıyor. İntihabat neti - , sesini Stoyadinoviç hükümetinin edleri kazanacağı besbelli görülmektedir. Üç senedenberi iktidar mevkiinde bulunan bir hükümet şimdiden yapmış oldu - ğu elde e yarak efk caktır. Yu, dairesi vardı; Geçen 9353 Mayıs intihabatının | şayanı dikkat neticeleri - vardır. | Çünkü muhalif fırkaların tekrar faaliyete gelmelerine yol açmiş- tı. Bunu da biraz izah etmek lâ- geliyor ve yukarıda kısaca geçilen noktaya işaret edilerek yot. Sırbistan u- rbde pek büyük feliket harb bittikten sonra ise 'a — imparatorluğunun le Hırvatlar ve Slovak « itihakı suretile büyük bir Sırbistan vücude gelmiştir. Sir - tiğini geçenlerde bir İngiliz ga - zetesi uzun uzadıya hatırlatarak anlatıyordu. Son Telgraf bunu yazmıştı. Umumi! harbde başdan başa istilâ altında kalan Alman - ya, Avusturya ve Bulgaristen gibi düşmanlarla uğraşan Sırbis- tan harb bittikten sonra yapılan | sulh muahedelerile büyümüş ol- du. Artık Sırbistan değildi. Sırb- Hırvat ve Slov krallığı olmuş - tu. Devletin ismi böyle konunca Hırvatların ve Slovenlerin mev- cudiyeti tamamile tanınmış olu- yordu. Halbuki Hırvatların Sırb- lar arasında ihtilâf eksik değil - di, nihayet 929 da kral Aleksandr hırvatların ayrılma - faaliyetine müsazde etmiyecek surette ka - rarlar verdi. Devletinin ismi de değişti. Yugoslâvya dendi. Yani cenub islâvları devleti. İşte kral Aleksandrın bütün idareyi ele alması neticesi olarak muhalif fırkaların da faaliyetino nihayet verilmiş oldu. Fakat kendi kendilerini dağıl - D miş saymıyorlar, hâlâ mevcudi - yetler iolduğu kanaatini besli - almasını kabul etmiyorlardı. İşte 935 Mayıs intihabatında bu fır kalar artık meydana çıkmışlardı. | Daha doğrusu fırkalar değil de fırkaların — başındaki — reisleri | faaliyete- başlıyorlardı. — Hırvat | darın başında olan doktar Maçek | de bunların en mühimmi idi. Bu- gün Yugoslavyada —milli birliği bozabilecek yolda her türlü faa- cudü bir ateşin kolları arasında | kavruluyordu. Soyundu. Çorabla- Fını çıkarırken: — Seni hâlâ seviyormuşum me- ğer Sermed! Diye mırıldandı. Kalktı. Çıplak ve harikulâde vücudünü aynanın önünde uzun uzün sey- retti Göğsü heyöcanla inip - çıkıyor. Çıplak ve ince beline Sermedin kollarının dolandığını düşünüyor, gözleri yarı kapalı, burun delik- leri açılıp kapanıyordu. Kendisini yatağa bıraktı. Dönüyor, sağdan sola, soldan | sağa mütemadiyen dönüyor. Dişlerile yastığı kemiriyor, par- makları yorganın kenarlarını ko- parıyor, vücudü Ihtilâçlar içinde kıvrılıyör, kivriliyordu. Dayanamadı. Kalktı. Üzerine geceliğini aldı, çıplak bistanın umumi harbde neler çek- | yorlardı. Kralın bütün idareyi ele - Aşk Uğrunda... (Dünkü sayıdan devam) - — Smirnof, mektubları - senin Bidip almanı istiyor ve bunda 15 rar ediyor. Maksadı, beni küçük düşürmek, izzeti nefsimi kırmak- tır. Bunun bana, parayı ödemek- ten daha ağır geleceğini biliyor. Hakkı da var. Bir erkek için, sev- diği kadını bir başkasına gönder- mekten daha ağır ne olabilir?... — Demek buna üzülüyorsun?.. Vlâdmirin gözleri parladı di. Fakat düşün bir zab çekeceksin. tedakârlığı yapmadığına nadim olacaksın.. — Şimdi anlıyorum. Sen beni hiç sevmedin, sevmiyordun. Fi- kirlerini açıkca söyle, çekinme... Bu fedakârlık dediğin nedir?... Ne istiyorsun benden... Söyle... Be- ni bir âlet gibl kullanmak : sun. Bu: ever gib dün değil mi?... Ne günahım dı be Cevab vi duruyorsun? Niçin 5i sun?... Bana. yaptı derecesini takdir eti Vladmir, söyle bana... nun korkunç bir rüya olduğunu söyle... Ben, sana bir fenalık et- medim, bir şey yapmadım. Sen de bir eanavar değilsin. Senin de bir kalbin var. Söyle, haydi söy- k... Çehresi sararmıştı, rdu. iyor musun? Bu- öyle, Bi Deli gibi n yakasından tuttu. Gözlerini ine dikti Cevab bekliyordu. Sonra yavaş yavaş geri çekildi: Ahi Seni bir öldürebilsem... Vladmir yine cevab vermedi. | Omuzlarını silkti. Genç kadının | yüzüne bakmadan dışarı çıkarken şa sözleri mırıldandı: liyetlere, tahrikâta mâni olmak için intihabattır. Ortaya listeler çıkaracak olan- ların, namzedlikleri konanların her şeyden evvel milli birliğe gokunacak herhangi bir faaliye- te girişmiyeceğini taahhüd et - mesi lâzım gelmektedir. Hırvat reisi doktor Maçek 935 de böyle bir taahhüdname imzalamıştır. Bundan sonra artık Yugslavya- da ayrılık gayrilik — mücadelesiz olacak değildir. Çünkü Hırvatla- rin ayrılması için çalışmış ol - makla meşhur olan doktor Ma - çek bundan sonra Yugoslâvyada birliği aleyhinde her' hangi bir münasebette bulun - mamağı taahhüd edeli beri mesele ferki intihabat dolayısile o tek- rar edilmemiştir. Yugoslavyada temin edilmiş olan bu milli birliğin bozulmuya - cağına gösteren diğer birçok hal- ler ve şartlar da vardır. Harici | vaziyetten bugünkü milletler a- | rası meselelerinden biraz bahse - | dinci bir keyfiyet anlaşıltyor. Or- ta Avrupada olup biten vekayi karşısında Yugoslavyada milli bir kuvvet muhafazası - lüzumu bir kat daha kendini göstermiş ol - (Devama 7 inci sahifede) küçük ayaklarına terliklerini ge- | çirdi. Yavaşca oda kapısını açti. Di- şarı çıktı. Hizmetcinin — odasının önünden geçerken sesler nazarı | dikkatini celbetti. Peyman inli - yordu. | — Öldürüyorsun beni!.. Dik bir erkek sesi tehdid edi- yor: — Sesini çıkarma.. şimdi para- larım. — Yalvarırım, yapma.. Çimdiklenmeden, — ısırılmadan hasıl olmak kısık ve kesik feryad- lar. Meral bu erkek sesini tanımış- tı. Bitişik apartımandaki müteah- hidin şoförü. Peyman demek geceleri şoförü | içeri ahyordu. Fakat şimdi bunu düşünecek | halde değildi. İşittikleri büsbütün sinirlerine kundak sokmuştu. O da, kendi de böyle bırpalanmak, ısırılmak isti- kalmıyor demektir. Şimdi bu se- | $ Yazan: M. Deşen — Yarın saat beşte bekliyecek. Gitmeyi unutma!... * Liya, derin bir yeis içinde dü - tordu: — Alçak! diyordu. Beni büsbi tün çamura yuvarlamak, kirlet - mek istiyor. Kaçmalı, buradan ŞÜt | uzaklara gitmeliyim. Evet, evet.. Bundan başka çarem yok. Fakat birde Vladmirin şu sözlerini hatırladı: «Şayed ben hapse girer veya ölürsem ömrün oldukça azab çekeceksin, Bu fe- dakârlığı yapmadığına nadım o- lacaksın...» Ertesi gün Vladmir eve geldiği vakit kapıcı kendisine büyük bir paket verdi. Bu paketlin içinde rus ca yazılı birçok mektubla bera- ber şu kâğıd vardı: «Adiyö Viadmir... Seni sevdim ve seviyorum. Fakat bundan böy- le yüzüne bakmıya hicabım ma- Di... Artık İstediğin gibi yaşa, mes'ud ol. Beni hiç sev- mediğini anladım. Çektiğim ıztı- rabı ancak, ileride birini sevip de oönün — tarafından — sevilmediğini anladığın vakit takdir edeceksin. diyorum. Unutmuya çalışa- . Sen de bu fedakârlığı u- serbestsin. * Gece yarısı. Büyük salonda bir değişiklik yok. Yalnız şöminedeki ateç sönmüş, soğuk başlamış. Li- ya; hâlâ olduğu yerde oturuyor. dalgın dalgin düşünüyor. Vlad - miri terkedeli tamam boş ay olu- yor. Fakat, bir türlü unutamıyor, hayalini hayalinden silmiye mu - vaffak olamıyor. Kendi kendine: — Beni hiç mi sevmedi? İleri- de bir âlet gibi kullanmak için mi sever gibi göründü yordu. Zaten.. Yatağından bunun için kalk- muşti. Sermedin yattığı odanın kapısı. Anahtarı yavaşca çeviriyor. Oda.. Karanlık!.. El yordamile ilerliyor.. Genç adam hırıltılı bir uykuda. Yorganı açılmış. Elektriği yakıyar. Aydınlık.. Mirıldanış: — Ne güzel uyuyor! Tahassür — Seni ne kadar sevmiştim. Ve.. ne kadar seviyorum. Karyolanın ayak ucuna ilişiyor. Derin nefesler “alarak uyuyan Bgenç adamı uzun uzun seyrediyor. Acıyış: — Ne kadar çökmüş. Dudağı- nın iki yanındaki çizgiler.. yüzü kırışık içinde.. şakaklarında ha- fif beyazlıklar var, Ömrüm oldukça seni terketmiyeceğim, senden ayrılmt! F Diye soruyordu. — , zamandanberi lu-ndı:' b bunu isbat etmiyör Gözlerini kapadı. lü uyuyamıyordu. korkunç hayali gözlerili dolaşıyordu. ; Sokaktan bir ayak başladı. Gittikçe yi İ harie köşea M:;' cenin bu saatinde 4 kimdi?... Korkmül İ | şulardan birinin bi"’) talanıvermesi ihtli yordu. Belki bir ilâf di. Belki de bir Sâl Yatağından kalkti, Sokak kapısının i delikten baktı. Visdili” önünde duruyor: — gll — Aç Liya, diyordu l Liya, bilâ ihtiyar # gf anahtarı çevirdi, MAĞ bir adım geri çel yandı. # ) Viadmir, içeri girtf İnlf P sandalyenin üzerin raktı. Günlerce U rab çektiği halindef ya artık kendisini di: — Nasıl, dedi. Çok çektin?.. — Liya, atfet beni YZ nın derecesini, uf::' / sonra — aylıyabildi y seni, Bütün ruhumlâ y Beni affetmeni FÖ iy Affet beni... Bunl: dudaklarından başımı alıp gideceki J gideceğim... A Liyanın külüyordu. Onun rab çektiğini anlı sesle; - Auedlyon:"ğ t şartla, burada w Merhamet: — Zavallı!.. Düşünüş: — Ya benl.. Dayanamıyor. adamı: — Sermed. Bir daha: — Sermed. Üçüncü bir tekrafi | — Sermed, Sermel) yi Evvelk bir görül İyge kisinin tamamen w Yüze vuran ÜYY gözlerin bir müddt Sür'atle doğruluğ — Ne var Meral Cevab: yan göz yaşları İtiraf: ge — Setmed, bttt bedbahtım! (